Sait Faikin hikayelerini okuyanlar adam öldüremezler. İnsanlara kötülük edemezler. Sömürücü olamazlar, sömürücülerle birlik olamazlar, insanlar nerede aşağılanıyorsa ona karşı koyarlar. Ama gerçekten, yürekten insanca okuyanlar.
SOSYALİST USTADAN VEKİLLRE İNSANLIK DERSİ (tam metni cumhur başkanlığı ödülü verildikten sonraki konşma)
Ben, bu yaşta, böyle bir ödül almaktan memnunum. Beni bu ödülle onurlandıranlara teşekkür ederim. Bugünü benimle paylaşan dostlarım da sağolun.
Biliyorum, bir takım düşünceleri her zaman söylemek bıktırıcıdır. Yine de her fırsat buldukça söylediğim, yazdığım düşünceleri tekrarlayacağım.
Biz, Cumhuriyet çağının sanatçıları, romancılar, şairler, ressamlar, kendi kültürümüze, dilimize dönmeyi öğrendik. Tercüme bürosunun çevirdiği dünya klasikleri ile yetiştik. Halkevlerinin, Köy Enstitülerinin kuruluşları bize yardım etti. O Köy Enstitüleri ki, gelecekte dünyamızı gerçek insanlığa kavuşturacak tek eğitim düzenidir.
Bugün Türk romanı, şiiri, resmi artık dünyada yüzümüzü güldürecek duruma gelmiştir. Türkiye'nin sanatçıları soluk alabildiğinde dünya görkemli sanatçılarla karşılaşır.
Batıda gizem ve düş gücünün hızla yok olduğunu, yerlerini akıla ve gerçekçiliğe bıraktıklarını söyleyenler var. Buna inanmam zor. Benim maceram, insanın gizemine varmak içindi. Düş gücüne gelince, o gün de bugün de sonsuz düşler kuruyorum. Düş gücünü yitiren insanın hiç umudu olur mu? Umut, düş gücünün yarattığı ve insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden biridir.
Geçirdiğimiz 20. yüzyıl belki de insanlığın en acılı yüzyılıydı. Milyonlarca insan, çoğunluğu da genç, bu yüzyılda öldürüldü. 20. yüzyılda çıkan üç savaşın adı da dünya savaşıydı. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, üçüncü de Soğuk Savaş adı verilen dünya savaşı.
Her savaş, adı ne olursa olsun, bir yıkım, bir ölümdür; insanlığımızı çürütür, vicdanımızı çürütür.
Hastalıklar, ölümler, çocuk ölümleri... Daha birçok acı...
Bugün milyonlarca insan, açlıktan, bakımsızlıktan ölüyor.
Bugün, insanlar bambaşka, havsalalarımızın alamayacağı kadar değiştiler, başka bir türlü bir insan oldular, bile bile kendilerini öldürüyorlar.
Bugün dünyamız tükeniyor. Birçok hayvanının, birçok ağacın, birçok böceğin, birçok kuşun soyu tükendi.
Bugün küreselleşme süreci hızla tek tip bir dünyaya doğru yönlendiriyor bizi. Küreselleşme rüzgârı önüne katılanlar, her dili, her kültürü yıpratıyor.
Bugün, dünya da ülkemiz de savaşın getirdiği korkudan ve utançtan bezmiştir.
Bugün, dünya da, ülkemiz de barışa susamıştır.
Ne büyük mutluluktur ki, dünyamız hâlâ on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir.
Her kültürün bir rengi, bir kokusu vardır.
Dünyamızın bir çiçeğinin koparılması, dünyamızdan bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır.
Bu, insanlığı insanlıktan çıkaran bir durumdur.
Tek kültürlü bir dünyada insanlığın halini bir göz önüne getirelim: Tek çiçeğe kalmış, tek renge, tek kokuya kalmış bir insanlık ve tek dile kalmış bir dünya...
Böyle olacağına, doğal bir yoldan dün-yayı düzeltmenin yolunu seçsek olmaz mı? Bir sonuca varabilmek için doğal yol, yalnız ve yalnız, gerçek bir demokrasiden geçer. Demokrasi de değişkendir.
İnsan hakları bildirgelerine durmadan haklar ekleniyor. Bu eklemeler bile, daha şimdiden yetmiyor. Demokrasi gittikçe değişiyor, genişliyor. Demokrasilerde her şey, gittikçe de saydamlaşacak, yeni anlamlar kazanacak.
Anadolu, coğrafyasından ve çokkültürlü bir toprak olduğundan dolayı dünya kültürüne kaynaklık etmiştir. Anadolu'nun zengin kültür birikimine sırtımızı dayayınca, gene dünya kültürüne katkımız olacak.
Anadolu'da yaşayan her halk, kendi anadilini kullanacak, kendi anadilinde eğitim görecek, kitaplar yazacak, filmler çekecek. Biz çokkültürlü, toprak olduğumuzun farkına varacağız. Çıkarımızın yasakta değil, özgürlükte olduğunu bilincine varacağız.
Ben hiçbir zaman karamsar olmadım. Beni okuyanlar da karamsar olmasınlar. (YK/TK)
yaşar kemalden bahsedilirken homeros la filan kıyaslanmasını anlamazdım, ama zaten homerosuda baya geç anlamıştım, sonradan anlatımıyla çok sevdim yaşar kemali, anlatım şekli güzeldi ama anllattıklarını seçen beyinde ona aitti demekki yaşar kemal iyiydi :) benim için yazardır, yazar kalıcaktır,
blmem nereli bir tilki acından ölüyormuş midesi birbirine yapışmış nerdeyse oturupta toprak yiyecekmiş yani böyle sancılar içinde gezinirken bir pencerede kapkara irimi iri üzüm salkımı görmüş görmüş ama zavallı yetişemeyeceğini anlayınca başlamış kötülemeye onları bu üzümler ham karnımı ağrıtırlar demiiiş kıssadan hisse sanata değer verin insanları ırkçılık yaparak yıpratamazsınız YAŞAR KEMAL benin için çölde bir bardak sudur
öküz öldü ortaklık bitti diyen arkadaşlar..biraz mert olun..delikanlı olun..birazcık olsun lafınızın arkasında kalın..daha dün nobel almayan en buyuk yazar dediginiz kişi özel düşünceleri ortaya cıkınca neden birden kücümser oldunuz... türkleri övseydi nobeli bile az gorurdunuz..sizi ırkcılar sizi..muckk
Kendisi kürt ve pkk lı dostudur.Ankaradaki dün yaptığı konuşmada kürtleri övmüş onlar olmadan kurtuluş savaşının kazanılamıycağını.Türkleri böyle bir savaşı kazanıcak gücü olmadığını ima etmiştir.
yasar kemal yasayan bir efsane-edebiyatçı olmasının ötesinde yarattığı kitaplarıyla ki İNCE MEMED yeri doldurulamayacak bır eserdir. anadolu topraklarında yazılmıs en büyük efsaneyi imzalamıstır. ne mutlu ki bir ozan yasarken degeri anlasılıyo
: Ağacın Çürüğü : Ağıtlar : Ağrıdağı Efsanesi : Al Gözüm Seyreyle Salih : Allahın Askerleri : Baldaki Tuz : Binboğalar Efsanesi : Bir Bulut Kaynıyor / Bu Diyar Baştanbaşa 4 : Çakırcalı Efe : Demirciler Çarşısı Cinayeti / Akçasazın Ağaları 1 : Deniz Küstü : Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikayesi 1 : Filler Sultanı : Gökyüzü Mavi Kaldı : Hüyükteki Nar Ağacı : İnce Memed 1 : İnce Memed 1 2 3 4 / Kutulu Set : İnce Memed 2 : İnce Memed 3 : İnce Memed 4 : Kale Kapısı / Kimsecik 2 : Kanın Sesi / Kimsecik 3 : Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi 2 : Kuşlar da Gitti : Nuhun Gemisi / Bu Diyar Baştanbaşa 1 : Ortadirek / Dağın Öte Yüzü 1 : Ölmez Otu / Dağın Öte Yüzü 3 : Peri Bacaları / Bu Diyar Baştanbaşa 3 : Sarı Sıcak : Tanyeri Horozları / Bir Ada Hikayesi 3 : Teneke : Ustadır Arı : Üç Anadolu Efsanesi - Köroğlu, Karacaoğlan, Alageyik : Yağmurcuk Kuşu / Kimsecik 1 : Yanan Ormanlarda Elli Gün / Bu Diyar Baştanbaşa 2 : Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor - Alain Bosquet ile Görüşmeler : Yer Demir Gök Bakır / Dağın Öte Yüzü 2 : Yılanı Öldürseler : Yusufçuk Yusuf / Akçasazın Ağaları 2 : Zulmün Artsın
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana'nın Osmaniye İlçesi'ne bağlı Hemite Köyü'nde doğdu. Henüz ortaokul sıralarındayken halk yazınına duyduğu ilgi, onu folklor derlemeleri yapmaya yöneltti. O dönemde şiirleri, Adana Halkevi'nin yayını olan 'Görüşler Dergisi' nde yayımlandı. Ortaokulun son sınıfındayken okulu bırakmak zorunda kalarak; ırgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi işlerde çalıştı. Bu arada Ülke, Kovan, Millet, Beşpınar Dergilerinde, şiirleri görüldü. 1951 yılında İstanbul'a yerleşerek, Cumhuriyet Gazetesi'nde fıkra ile röportaj yazarlığı yapmaya başladı. 'Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün' başlıklı röportajıyla, Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı'nı kazandı.
O yıllarda öyküleriyle de ilgi çeken sanatçının, 1952 yılında 'Sarı Sıcak' adlı öykü kitabı yayımlandı. İlk romanı 'İnce Memed' 1955 yılında çıktı. 1955-1984 yılları arasında öykü, roman, röportaj ile makalelerinden oluşan 33 kitabı yayımlandı. Yaşar Kemal, ilk romanı 'İnce Memed' ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı'nı kazandı. 1974 yılında 'Demirciler Çarşısı Cinayeti' adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. 'Yer Demir Gök Bakır' Fransa'da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. 'Binboğalar Efsanesi', 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı.
1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü'ne layık görülen Yaşar Kemal, 1984 yılında Fransa' nın Légion D'Honneur Nişanı'nı aldı. Yapıtlarında; Torosları, Çukurova'yı, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu,çarpıcı bir biçimde ortaya koyan yazarın eşsiz betimlemeleri, eserlerinin en önemli özelliğidir. 29 dilde yayımlanmış olan kitaplarıyla, dünya yazınında çok önemli bir yeri vardır.
Makam makam işledim de geceyi ay’ı ruhuma denk getiremedim...
Ata Kızı
Okumak başka anlamak başka,
Balmak başka, görmek başka be usta...
Bazen ruhun, ruhuma rehber öğretmen...
Ata Kızı
Yaşar Kemal’i anlamak...
Bak Hanna bu işler çok karışık
Canım Hanna çok çok karışık bu işler
Havanın yüzünde bir sürü leylek, ak leylek
Zambaklar gibi açılmış
Ne diyordu Türkmen karısı
Leyleğin ayağı kırmızı deynek.
Yüzü bir hüzündü. Bu yüz hep böyle hüzünlü kalacak bir daha hiç gülmeyecek gibiydi.
Tek Kanatlı Bir Kuş
Sait Faikin hikayelerini okuyanlar adam öldüremezler. İnsanlara kötülük edemezler. Sömürücü olamazlar, sömürücülerle birlik olamazlar, insanlar nerede aşağılanıyorsa ona karşı koyarlar. Ama gerçekten, yürekten insanca okuyanlar.
Baldaki Tuz
o iyi insanlar, o güzel atlara bindiler çekip gittiler...
demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.
Nobel Edebiyat ödülü almamasına rağmen, tüm dünyada tanınan ve saygı duyulan bir Yazar.
Anlatmaya ne kelime yeter ne lisan döner...
SOSYALİST USTADAN VEKİLLRE İNSANLIK DERSİ (tam metni cumhur başkanlığı ödülü verildikten sonraki konşma)
Ben, bu yaşta, böyle bir ödül almaktan memnunum. Beni bu ödülle onurlandıranlara teşekkür ederim. Bugünü benimle paylaşan dostlarım da sağolun.
Biliyorum, bir takım düşünceleri her zaman söylemek bıktırıcıdır. Yine de her fırsat buldukça söylediğim, yazdığım düşünceleri tekrarlayacağım.
Biz, Cumhuriyet çağının sanatçıları, romancılar, şairler, ressamlar, kendi kültürümüze, dilimize dönmeyi öğrendik. Tercüme bürosunun çevirdiği dünya klasikleri ile yetiştik. Halkevlerinin, Köy Enstitülerinin kuruluşları bize yardım etti. O Köy Enstitüleri ki, gelecekte dünyamızı gerçek insanlığa kavuşturacak tek eğitim düzenidir.
Bugün Türk romanı, şiiri, resmi artık dünyada yüzümüzü güldürecek duruma gelmiştir. Türkiye'nin sanatçıları soluk alabildiğinde dünya görkemli sanatçılarla karşılaşır.
Batıda gizem ve düş gücünün hızla yok olduğunu, yerlerini akıla ve gerçekçiliğe bıraktıklarını söyleyenler var. Buna inanmam zor. Benim maceram, insanın gizemine varmak içindi. Düş gücüne gelince, o gün de bugün de sonsuz düşler kuruyorum. Düş gücünü yitiren insanın hiç umudu olur mu? Umut, düş gücünün yarattığı ve insanoğlunun sahip olduğu en büyük değerlerden biridir.
Geçirdiğimiz 20. yüzyıl belki de insanlığın en acılı yüzyılıydı. Milyonlarca insan, çoğunluğu da genç, bu yüzyılda öldürüldü. 20. yüzyılda çıkan üç savaşın adı da dünya savaşıydı. Birinci Dünya Savaşı, İkinci Dünya Savaşı, üçüncü de Soğuk Savaş adı verilen dünya savaşı.
Her savaş, adı ne olursa olsun, bir yıkım, bir ölümdür; insanlığımızı çürütür, vicdanımızı çürütür.
Hastalıklar, ölümler, çocuk ölümleri... Daha birçok acı...
Bugün milyonlarca insan, açlıktan, bakımsızlıktan ölüyor.
Bugün, insanlar bambaşka, havsalalarımızın alamayacağı kadar değiştiler, başka bir türlü bir insan oldular, bile bile kendilerini öldürüyorlar.
Bugün dünyamız tükeniyor. Birçok hayvanının, birçok ağacın, birçok böceğin, birçok kuşun soyu tükendi.
Bugün küreselleşme süreci hızla tek tip bir dünyaya doğru yönlendiriyor bizi. Küreselleşme rüzgârı önüne katılanlar, her dili, her kültürü yıpratıyor.
Bugün, dünya da ülkemiz de savaşın getirdiği korkudan ve utançtan bezmiştir.
Bugün, dünya da, ülkemiz de barışa susamıştır.
Ne büyük mutluluktur ki, dünyamız hâlâ on binlerce çiçekli bir kültür bahçesidir.
Her kültürün bir rengi, bir kokusu vardır.
Dünyamızın bir çiçeğinin koparılması, dünyamızdan bir rengin, bir kokunun yok olmasıdır.
Bu, insanlığı insanlıktan çıkaran bir durumdur.
Tek kültürlü bir dünyada insanlığın halini bir göz önüne getirelim: Tek çiçeğe kalmış, tek renge, tek kokuya kalmış bir insanlık ve tek dile kalmış bir dünya...
Böyle olacağına, doğal bir yoldan dün-yayı düzeltmenin yolunu seçsek olmaz mı? Bir sonuca varabilmek için doğal yol, yalnız ve yalnız, gerçek bir demokrasiden geçer. Demokrasi de değişkendir.
İnsan hakları bildirgelerine durmadan haklar ekleniyor. Bu eklemeler bile, daha şimdiden yetmiyor. Demokrasi gittikçe değişiyor, genişliyor. Demokrasilerde her şey, gittikçe de saydamlaşacak, yeni anlamlar kazanacak.
Anadolu, coğrafyasından ve çokkültürlü bir toprak olduğundan dolayı dünya kültürüne kaynaklık etmiştir. Anadolu'nun zengin kültür birikimine sırtımızı dayayınca, gene dünya kültürüne katkımız olacak.
Anadolu'da yaşayan her halk, kendi anadilini kullanacak, kendi anadilinde eğitim görecek, kitaplar yazacak, filmler çekecek. Biz çokkültürlü, toprak olduğumuzun farkına varacağız. Çıkarımızın yasakta değil, özgürlükte olduğunu bilincine varacağız.
Ben hiçbir zaman karamsar olmadım. Beni okuyanlar da karamsar olmasınlar. (YK/TK)
yaşar kemalden bahsedilirken homeros la filan kıyaslanmasını anlamazdım,
ama zaten homerosuda baya geç anlamıştım, sonradan anlatımıyla çok sevdim yaşar kemali,
anlatım şekli güzeldi ama anllattıklarını seçen beyinde ona aitti demekki yaşar kemal iyiydi :)
benim için yazardır, yazar kalıcaktır,
yaşar kemal bende ince memedi çağrıştırıyor
Benim için Yaşar KEMAL:
...Anlatılmaz.
Sadece kitaplarında yaşanır..
usta
blmem nereli bir tilki acından ölüyormuş midesi birbirine yapışmış nerdeyse oturupta toprak yiyecekmiş yani böyle sancılar içinde gezinirken bir pencerede kapkara irimi iri üzüm salkımı görmüş görmüş ama zavallı yetişemeyeceğini anlayınca başlamış kötülemeye onları bu üzümler ham karnımı ağrıtırlar demiiiş kıssadan hisse sanata değer verin insanları ırkçılık yaparak yıpratamazsınız YAŞAR KEMAL benin için çölde bir bardak sudur
ya kemlünmül seydi.
la havre ve la küvekemalitelin min
şerrir yaş AR lin mib şerrin.
nobel nasıl alınır öğrendi.....))
Doğru nede olsa bazı gerzekler tarih boyunca vatanlarını milletlerini satan insanları çok taktir etmiştir değil mi?
öküz öldü ortaklık bitti diyen arkadaşlar..biraz mert olun..delikanlı olun..birazcık olsun lafınızın arkasında kalın..daha dün nobel almayan en buyuk yazar dediginiz kişi özel düşünceleri ortaya cıkınca neden birden kücümser oldunuz...
türkleri övseydi nobeli bile az gorurdunuz..sizi ırkcılar sizi..muckk
Kendisi kürt ve pkk lı dostudur.Ankaradaki dün yaptığı konuşmada kürtleri övmüş onlar olmadan kurtuluş savaşının kazanılamıycağını.Türkleri böyle bir savaşı kazanıcak gücü olmadığını ima etmiştir.
Doğruya doğru deriz, kimin ağzından çıktığının önemi yok...
son dönem Türk edebiyatçılarının en babası Baba Yaşar....
Su gibi akan bir anlatımı var. Üç Anadolu Efsanesi'nde bunu daha iyi duyumsayabiliriz. Çok sempatik bir insandır. Şakacı, cana yakın.
ince memed 1 i okutup sonra cebimdeki 50 YTL yi diğer ince memed kitaplarına yatırmama sebebp olan güzide yaraz sağolsun ;)
yasar kemal yasayan bir efsane-edebiyatçı olmasının ötesinde yarattığı kitaplarıyla ki İNCE MEMED yeri doldurulamayacak bır eserdir. anadolu topraklarında yazılmıs en büyük efsaneyi imzalamıstır. ne mutlu ki bir ozan yasarken degeri anlasılıyo
YAŞAR KEMALİN KİTAPLARI
: Ağacın Çürüğü
: Ağıtlar
: Ağrıdağı Efsanesi
: Al Gözüm Seyreyle Salih
: Allahın Askerleri
: Baldaki Tuz
: Binboğalar Efsanesi
: Bir Bulut Kaynıyor / Bu Diyar Baştanbaşa 4
: Çakırcalı Efe
: Demirciler Çarşısı Cinayeti / Akçasazın Ağaları 1
: Deniz Küstü
: Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikayesi 1
: Filler Sultanı
: Gökyüzü Mavi Kaldı
: Hüyükteki Nar Ağacı
: İnce Memed 1
: İnce Memed 1 2 3 4 / Kutulu Set
: İnce Memed 2
: İnce Memed 3
: İnce Memed 4
: Kale Kapısı / Kimsecik 2
: Kanın Sesi / Kimsecik 3
: Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi 2
: Kuşlar da Gitti
: Nuhun Gemisi / Bu Diyar Baştanbaşa 1
: Ortadirek / Dağın Öte Yüzü 1
: Ölmez Otu / Dağın Öte Yüzü 3
: Peri Bacaları / Bu Diyar Baştanbaşa 3
: Sarı Sıcak
: Tanyeri Horozları / Bir Ada Hikayesi 3
: Teneke
: Ustadır Arı
: Üç Anadolu Efsanesi - Köroğlu, Karacaoğlan, Alageyik
: Yağmurcuk Kuşu / Kimsecik 1
: Yanan Ormanlarda Elli Gün / Bu Diyar Baştanbaşa 2
: Yaşar Kemal Kendini Anlatıyor - Alain Bosquet ile Görüşmeler
: Yer Demir Gök Bakır / Dağın Öte Yüzü 2
: Yılanı Öldürseler
: Yusufçuk Yusuf / Akçasazın Ağaları 2
: Zulmün Artsın
Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana'nın Osmaniye İlçesi'ne bağlı Hemite Köyü'nde doğdu. Henüz ortaokul sıralarındayken halk yazınına duyduğu ilgi, onu folklor derlemeleri yapmaya yöneltti. O dönemde şiirleri, Adana Halkevi'nin yayını olan 'Görüşler Dergisi' nde yayımlandı. Ortaokulun son sınıfındayken okulu bırakmak zorunda kalarak; ırgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu gibi işlerde çalıştı. Bu arada Ülke, Kovan, Millet, Beşpınar Dergilerinde, şiirleri görüldü. 1951 yılında İstanbul'a yerleşerek, Cumhuriyet Gazetesi'nde fıkra ile röportaj yazarlığı yapmaya başladı. 'Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün' başlıklı röportajıyla, Gazeteciler Cemiyeti Özel Başarı Armağanı'nı kazandı.
O yıllarda öyküleriyle de ilgi çeken sanatçının, 1952 yılında 'Sarı Sıcak' adlı öykü kitabı yayımlandı. İlk romanı 'İnce Memed' 1955 yılında çıktı. 1955-1984 yılları arasında öykü, roman, röportaj ile makalelerinden oluşan 33 kitabı yayımlandı. Yaşar Kemal, ilk romanı 'İnce Memed' ile 1955 yılında Varlık Roman Armağanı'nı kazandı. 1974 yılında 'Demirciler Çarşısı Cinayeti' adlı yapıtı, Madaralı Roman Ödülü'nü aldı. 'Yer Demir Gök Bakır' Fransa'da 1977 yılında, Edebiyat Eleştirmenleri Sendikası tarafından yılın en iyi yabancı romanı seçildi. 'Binboğalar Efsanesi', 1979 yaz dönemi için Büyük Edebiyat Jürisi tarafından seçilen kitaplar arasında yer aldı.
1982 yılında uluslararası Del Duca Ödülü'ne layık görülen Yaşar Kemal, 1984 yılında Fransa' nın Légion D'Honneur Nişanı'nı aldı. Yapıtlarında; Torosları, Çukurova'yı, Çukurova insanının acı yaşamını, ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu,çarpıcı bir biçimde ortaya koyan yazarın eşsiz betimlemeleri, eserlerinin en önemli özelliğidir. 29 dilde yayımlanmış olan kitaplarıyla, dünya yazınında çok önemli bir yeri vardır.
her kitabından sonra daha çok hayran kaldığım yazar...yaşayan efsane benim için..
Bir dereyi kitaplaştırarak kıvrımlrını destan tabii, kim yazabilir usta +40 sıçakta çukurovada... Zor Yazıların Vazgeçilmez İsmi...