Daha kaç insan tanımış olmalıydı ki yeterince insan tanımış olmak için.. Kaç kitap okuyunca alim, Kaç diyar gezince gezgin, Kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan..
...“ İkindiyle akşam arası uzadıkça uzasa. Ufukta güneş bir mızrak boyu, asılı kalsa. Böyle çabuk batmasa. Tan, bir göz kırpımı, böyle hızlı atmasa. Akşam olmak bilmese biraz, geceler bitmese. İçimde kocaman bir boşluk kalsa. Canım sıkılsa bir daha. Zaman bu kadar azalmasa. Bu kadar âhir-zaman olmasa.
Hayatıma giren her kolaylık fıtratımdan bir parça koparmasa.
Ömrümdeki en önemli hadise olarak kalsa bir ırmağın akışı.
Yaşam büyük, âmenna. Ama ben biraz azalsam. Sadeleşsem. Durulsam, arınsam.”
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bıtkın kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Mutlulukları kaçırıyoruz sanırım.... Hata yapmayalım,kusursuz olalım derken büyük fırsatları görmemezlikten geliyoruz çoğu zaman... Öğrenemeyeceğiz biz bu işi....
Her öğrendiğin şey sana, milyon tane yeni birşey öğrenmen gerektiğini anlatır... Bu geometrik çoğalma karşısında, öğrendikçe ne kadar da az bildiğini daha çok farkedersin ve öğrendikçe gitgide küçülür küçülür küçülüüürrr..... evrenin içinde minnacık bir nokta olarak kalırsın....
Daha kaç insan tanımış olmalıydı ki yeterince insan tanımış olmak için..
Kaç kitap okuyunca alim,
Kaç diyar gezince gezgin,
Kaç hezimetten sonra bezgin olurdu insan..
İnsan olmayan insanlar arasında kalmak..
bitmeyecek taa ki son nefes ile son sayfaya gelinceye kadar.
dünlerimin toplamıyım
...“ İkindiyle akşam arası uzadıkça uzasa.
Ufukta güneş bir mızrak boyu, asılı kalsa. Böyle çabuk batmasa.
Tan, bir göz kırpımı, böyle hızlı atmasa.
Akşam olmak bilmese biraz, geceler bitmese.
İçimde kocaman bir boşluk kalsa.
Canım sıkılsa bir daha.
Zaman bu kadar azalmasa.
Bu kadar âhir-zaman olmasa.
Hayatıma giren her kolaylık
fıtratımdan bir parça koparmasa.
Ömrümdeki en önemli hadise olarak kalsa
bir ırmağın akışı.
Yaşam büyük, âmenna.
Ama ben biraz azalsam.
Sadeleşsem.
Durulsam, arınsam.”
kalemin ucu kırılıyor
silgin kayboluyor
defterin yırtılıyor
tenefüse çıkarken büyüklerin arasında merdivenlerde eziliyorsun
ama sonunda herkes kendince öğrenmiş oluyor
arada bir konu tekrarı yapmak lazım...valla yoksa öğrenme kalıcı olmuyo...............................:P
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bıtkın kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
(1977 Kuşatmada)
Ataol Behramoğlu
Kendimi çok yıprattım!
aslında hiç yaşamadığımızı göreceğiz...
Mutlulukları kaçırıyoruz sanırım....
Hata yapmayalım,kusursuz olalım derken büyük fırsatları görmemezlikten geliyoruz çoğu zaman...
Öğrenemeyeceğiz biz bu işi....
aslında hepsinin bir hayal olduğunu göreceğiz...
öleceğiz..
Her öğrendiğin şey sana, milyon tane yeni birşey öğrenmen gerektiğini anlatır... Bu geometrik çoğalma karşısında, öğrendikçe ne kadar da az bildiğini daha çok farkedersin ve öğrendikçe gitgide küçülür küçülür küçülüüürrr..... evrenin içinde minnacık bir nokta olarak kalırsın....
yaşamayaı hiçbir zaman öğrenmeyeceğim...