kimsesiz ve çaresiz insanların,hayata kalma mücadelesini verdiği yer,belkide o mektepte unutulmuş ne umutlar ve nice çaresiz insanlar var ,bir gün o mektebin kapısının açılmasını ve o kapıdan umutla dışarı çıkacakları günün adıdır yalnızlar mektebi.
Aslında o kadar da yalnız değilim Misal kanapeyle dertleşiyorum Koltukla geyik yapıyorum Sigaramı o eski püskü halıyla içiyorum Ooo hele şarkıları tek başıma değil, kılıfsız yastıkla dinliyorum
Yalnızlık gittiği yoldan gelir kitabı ..sayfa 252.not etmişim ... İlk öğrendiğim sözcük “dua” Becermediğimdendir Son öğrendiğim “yalnızlık “ Çekip gidemediğimdendir .,
Bir zamanlar gençtim ve ne yöne gideceğimi çok daha iyi biliyor, herhangi bir konuda huzursuz bir zekayla, berraklıkla ve tam şu andaki gibi edebi girizgahlar olmadan konuşabiliyordum; diyeceğim o ki, bu özgüvensiz bir adamın öyküsü, aynı zamanda bir egomanyağın, haliyle patavatsız sözcüğü kifayetsiz kalır. Yeraltı Sakinleri
Ara sıra balkona çıkıyorum. Fesleğenler kuruduğunda ocaktı. Ben baharı bekliyorum. Ne olduğunu bilmediğim bir umudum var hala. Gözüm şişelere takılıyor. Becerebilseydim ne ala. Bu günlerde böyleyim ben. Yas denen şiirdeyim. Bir köşede gülüşün var, sırtımda kanlı bıçağın. Hiç bir zaman duymayacağın, duysan da anlamayacağın Bir çığlıkta sana birikiyorum...
Sanki yay ustası şarkı kumarbazı, İberyalı'nın bir oku olsaydı yağmura tutmuş Tanrı için, tahılı, ve güz meyvelerini çıkaran boşa, ve bir "şükürler olsun sana", buğday, çavdar veren Tanrı'ya kutsal ekmek olacak olan, sabaha.
"Yıkıntıların Tanrısı, Tapıyorum sana çünkü, gözlüyorum yolunu eğiliyor duam ile, aşağı bir kafir kalp, toprağa doğru.
Tanrım, kimin için, taştan çıkarıyorum acıyla, ekmeği, biliyorum gücünü, tanıyorum zincirlerimi! Ah, sahibi, yaz bulutlarının aydınlatan tarlayı, gecenin kırağısının, güzün kurağının, ve sıcakların, tutuşturan, ekili tarlaları!
Yeşil kır üzerinde Gökkuşağının Tanrısı, otladığı yerde koyunun, kurtların kemirdiği Yemişlerin Tanrısı ve sağ'nakların yıktığı kulübenin,
canlandırır nefesin, ocaktaki ateşi, lezzet verir sarı başağa, közünse katılaştırır yeşil zeytinin çekirdeğini, kutsal elin, yazdönümü gecesinde!
Tanrım, Tanrım; uçarı devrinde yılın, ektiğim tohumumu izledim şöyle, girerek bir kumarbaz gibi aynı riske tarla ekmek işinde!
Tanrım, baba gibi şimdi, dün kanlıca, ikiyüzlü, bir taraf aşk, öbür taraf intikam, sana, bir kumarbaz zarında, rüzgara sanadır hem övüşüm hem de bedduam!"
Mihraplarda Tanrı'ya hakaret eden bu kişi, yazgı ona kaş çatmış, umurunda değil denizlerdeki yolları o da düşledi ve dedi ki: Tanrı'dır denizdeki yol.
Bu adam değil mi ki, üzerinde tutuyor Tanrı'yı, tüm savaşların, daha üstünde şansın, daha üstünde toprağın, daha üstünde denizin ve de ölümün?
Vermedi mi meşesi İberya'nın, Tanrı'nın ateşi için en güzel dalını, kutsal büyük ateşinde aşkın saf bir arzu içinde, Tanrı'yla bir olmadı mı?
Ama şimdi… Umurunda mı gün öyle! yeni ocaklar için var ladenler gölgeliklerde, eski meşeliklerde yeşil odunlar.
Şimdi bekliyor vatan açılsın diye saban izleri; tarla var, tanesi için Tanrı'nın, dikenler altında, dulavrat otları, devedikenleri.
Umurunda mı gün! Dün ki uyanık yarına, yarın, sonsuza, İspanya insanı, geçmiş ölmedi, ne de yarın -ne de dün- yazılmadı daha.
Kim gördü yüzünü İspanyol Tanrısı'nın? Bekliyor yüreğim, bakın, bir İberyalı'yı, eli kuvvetli olan, yontacak olan, Kastilya meşesinden, insafsız Tanrısı'nı bu esmer toprağın.
... yalnızlarım,en yalnızlarım !
Ahvalimiz budur:))
Sabahları severim ben
Her gün güneş yeniden doğar
Her doğan güneşle yeni umutlar doğar
Yeter ki siz perdeleri açmayı unutmayın...
"Beni bende demen, ben de değilim
Bir ben vardır bende, benden içeru"
-Yunus Emre
Yalnızlığın tarifini ziyadesiyle yüzyıllar öncesinden yapmış bulunuyor.
kimsesiz ve çaresiz insanların,hayata kalma mücadelesini verdiği yer,belkide o mektepte unutulmuş ne umutlar ve nice çaresiz insanlar var ,bir gün o mektebin kapısının açılmasını ve o kapıdan umutla dışarı çıkacakları günün adıdır yalnızlar mektebi.
“Özgür olmayan insan nedir?
Söyle bana, Mariana..
Söyle seni nasıl sevebilirim
Özgür olmazsam.
Sana kalbimi nasıl açabilirim
Bu yürek benim değilse..”
Aslında o kadar da yalnız değilim
Misal kanapeyle dertleşiyorum
Koltukla geyik yapıyorum
Sigaramı o eski püskü halıyla içiyorum
Ooo hele şarkıları tek başıma değil, kılıfsız yastıkla dinliyorum
Yalnızlık gittiği yoldan gelir kitabı ..sayfa 252.not etmişim ...
İlk öğrendiğim sözcük “dua”
Becermediğimdendir
Son öğrendiğim “yalnızlık “
Çekip gidemediğimdendir .,
Memento Mori!
...penceresine konan misafire genç kız söyle deyiverir:
"Kalbimin kuşu üzülme, sevinç yemiyle besleyeceğim seni,işıldayacaksın"
.. kıs romantik F.:)
Kaptandan tavsiyeler serisi tüm kitapçılarda :))
O zaman mini mini bir kuş diyelim...
.... ölmeden ewela bı kaç düzine zeytin ağacı dik torunlarına, çocuklara ev al, bankaya para koy,sevgililerine karışmam:))
...bu arada xayırlı cımalaar..
... Teşekkürler çocuklar,meshut ve de bahtiyar oldum:)
.. Türk müziğinde önemli yapı taşlarından birisidir.
Odamda günlerdir yalnızım,
ziyanı yok dünyada da yıllarca yalnız değil miydim?
Günceler, Franz Kafka
Bir zamanlar gençtim ve ne yöne gideceğimi çok daha iyi biliyor, herhangi bir konuda huzursuz bir zekayla, berraklıkla ve tam şu andaki gibi edebi girizgahlar olmadan konuşabiliyordum; diyeceğim o ki, bu özgüvensiz bir adamın öyküsü, aynı zamanda bir egomanyağın, haliyle patavatsız sözcüğü kifayetsiz kalır.
Yeraltı Sakinleri
Kaptan'a selam...
"Küçük Prens yine konuşmaya başladı:
'İnsanlar nerede? Çölde biraz yalnızlık duyuyor kişi...'
'İnsanların arasında da yalnızlık duyulur' dedi yılan."
Küçük Prens, Antoine de Saint-Exupéry
Kapı açık, gir içeri...
haktan gelseydi,... razıydım,
ama yarattığı bir kuldu,.. Azrailim.
Ara sıra balkona çıkıyorum.
Fesleğenler kuruduğunda ocaktı. Ben baharı bekliyorum.
Ne olduğunu bilmediğim bir umudum var hala.
Gözüm şişelere takılıyor. Becerebilseydim ne ala.
Bu günlerde böyleyim ben. Yas denen şiirdeyim.
Bir köşede gülüşün var, sırtımda kanlı bıçağın.
Hiç bir zaman duymayacağın, duysan da anlamayacağın
Bir çığlıkta sana birikiyorum...
İnsan;
Hep bir adım berisindedir uzağın.
Ve hep bir umut ötesindedir baharın...
Ve insan;
Nasip ve çile arasındaki,
Yolcusudur hayatın...
Müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli sanırlar.
Bıyıklı.
Seni sevmek,
Felsefedir kusursuz.
İmandır, korkunç sabırlı.
İp'in, kurşun'un rağmına,
Yürür pervasız ve güzel.
Sıradağları devirir,
Akan suları çevirir,
Alır yetimin hakkını,
Buyurur, kitabınca...
Bu günlerde böyleyim ben yas denen şiirdeyim
İBERYALI TANRI
Sanki yay ustası
şarkı kumarbazı,
İberyalı'nın bir oku olsaydı
yağmura tutmuş Tanrı için, tahılı,
ve güz meyvelerini çıkaran boşa,
ve bir "şükürler olsun sana",
buğday, çavdar veren Tanrı'ya
kutsal ekmek olacak olan, sabaha.
"Yıkıntıların Tanrısı,
Tapıyorum sana çünkü, gözlüyorum yolunu
eğiliyor duam ile, aşağı
bir kafir kalp, toprağa doğru.
Tanrım, kimin için, taştan çıkarıyorum acıyla, ekmeği,
biliyorum gücünü, tanıyorum zincirlerimi!
Ah, sahibi, yaz bulutlarının
aydınlatan tarlayı,
gecenin kırağısının, güzün kurağının,
ve sıcakların, tutuşturan, ekili tarlaları!
Yeşil kır üzerinde Gökkuşağının Tanrısı,
otladığı yerde koyunun,
kurtların kemirdiği Yemişlerin Tanrısı
ve sağ'nakların yıktığı kulübenin,
canlandırır nefesin, ocaktaki ateşi,
lezzet verir sarı başağa, közünse
katılaştırır yeşil zeytinin çekirdeğini,
kutsal elin, yazdönümü gecesinde!
Ah, servetin Tanrısı, sefaletin,
bahtın, talihsizliğin
zenginlere lütfedersin, tembellik verirsin
fakirlere yorgunlukla umut verirsin
Tanrım, Tanrım; uçarı devrinde
yılın, ektiğim tohumumu izledim şöyle,
girerek bir kumarbaz gibi aynı riske
tarla ekmek işinde!
Tanrım, baba gibi şimdi, dün kanlıca,
ikiyüzlü, bir taraf aşk, öbür taraf intikam,
sana, bir kumarbaz zarında, rüzgara
sanadır hem övüşüm hem de bedduam!"
Mihraplarda Tanrı'ya hakaret eden bu kişi,
yazgı ona kaş çatmış, umurunda değil
denizlerdeki yolları o da düşledi
ve dedi ki: Tanrı'dır denizdeki yol.
Bu adam değil mi ki, üzerinde tutuyor Tanrı'yı, tüm
savaşların,
daha üstünde şansın,
daha üstünde toprağın,
daha üstünde denizin ve de ölümün?
Vermedi mi meşesi İberya'nın,
Tanrı'nın ateşi için en güzel dalını,
kutsal büyük ateşinde aşkın
saf bir arzu içinde, Tanrı'yla bir olmadı mı?
Ama şimdi… Umurunda mı gün öyle!
yeni ocaklar için var
ladenler gölgeliklerde,
eski meşeliklerde yeşil odunlar.
Şimdi bekliyor vatan
açılsın diye saban izleri;
tarla var, tanesi için Tanrı'nın,
dikenler altında, dulavrat otları, devedikenleri.
Umurunda mı gün! Dün ki
uyanık yarına, yarın, sonsuza,
İspanya insanı, geçmiş ölmedi,
ne de yarın -ne de dün- yazılmadı daha.
Kim gördü yüzünü İspanyol Tanrısı'nın?
Bekliyor yüreğim, bakın,
bir İberyalı'yı, eli kuvvetli olan,
yontacak olan, Kastilya meşesinden,
insafsız Tanrısı'nı bu esmer toprağın.
Antonio Machado
..''aşık bir dul''a geliyor.Evet, o sensin:))
...''aşık bir dul''a geliyor,evet sensin o:))