Doğanın koynunda sessizlik, Rüzgarın nazlı bir dokunuşu. Çaydanlık dumanı, narin bir sabah kahvesi kokusu, Ve sen, yanımda, gözlerinde tüm dünyayı barındıran bir gülüş. Her şey bir adım daha yakın, Ve öyle işte.
Hava puslu, rüzgar öpücüklerini dokundurup kaçıyor, Verandada, iki kupa salep yapıp gelmişsin, "Tarçın!" diyorsun. Kuşlar sessiz, dünya usulca uyuyor, Gözlerimizde güneşin son izleri, Ve öyle işte.
Ve... Her titreşim bir yankıdır evrende, Bir nota gibi, rüzgarın dokunuşunda gizlidir hikâye. Sözler, bir ezginin ritmiyle akar kalpten; Birleşir hayallerin ve anıların melodisinde.
Zaman, bir metronom gibi işler, Her anın ritmi, yaşamın senfonisinde bir vurgu. Ve bizler, o büyük orkestranın sessiz izleyicileri, Gözlerimiz yıldızların ışığında, kalplerimiz en güzel şarkıya ayarlı. Öyle İşte.!
düzenini bozan örümcek, sıcak iklimlere uçmaktan vazgeçen kırlangıçlar, dallarında iklim yıpratan halbuki yıllar öncesinde ölmüş bir nar, başını derde sokmuş kirpi, ......şimdi düşünüyorlar.
özlem dolu bir sonbahar sabahı, kahve kokusu sarmış uzak diyarlardan, yapraklar dökülürken sessiz bir ağıt gibi, sana seslenir içimdeki hüzünlü rüzgârlar.
Kelimelerin tamamlayamadığı cümleler Anlamını yitirmiş gözkapaklarına asılı gün Kuru ekmeği hasrete banayım Sen ki sakallarının gülüşlerini gizleyemediği ,, esmer tenli yaratık.’’ ...................................
Sevmedim ben kimseyi daha Zannetsem de tüm zamanlarda Bir yolculuktu unuttuğum Silkelediğim, kimsesizliğe bulaşan yalnızlık
Herkesin aradığı o parçaya uyuyordum Belki de beni yoran Bu anaçlık duygusuydu Öksüzlüğü öğretiyordu insanlar Artık yutkunmaya gerek kalmayan kelimelerle beraber Geçmiş zaman aşklarında bıraktığım o duygular
Keşkeleri, boş vermeyi Hep fedakârlık yapmayı Ama en çok da bunu bıraktım Unutulmayacak insanları kiracı etmiyordum artık Hatta sevmediğim ayak sesleri için Kapı arkasında bekleyerek onları karşılamayacağım gibi
Bitti diye üzgün değilim, yalnız ise hiç Aslında en çokta yalnızlık denilen şey Varlığın içinde ki yoklukmuş Geçmiş zamanların oyunlarında mı kaldı mutluluklar Kim bilir belki de sırlarıyla gömüldü
Sevinçten uykumun kaçtığı gecelerde Büyüklerim bozarlar diye düşlerimi Karanlığa sakladığım kalp atışlarım Şimdilerde sadece uzak görünen bir geçmiş Genç yaşlarda ne yana gideceğini şaşırır insan Hoş ne zaman aklıma gelse şaşar kalırım kendime Şimdi düzeltemem düşlerimi Hataları, yanlışları ve ahlar, vahları Üzerine de düştüğüm de söylenemez İstemesem yapmazdım
Ben sevmedim seni daha Yazmadım satırlara Çizmedim gökyüzüne siluetini Ve dans etmedik henüz Penceremizden içeri sızan rüzgâr Uyandırmadı bizi henüz Hamakta uyuya kalıp Tutulurken her tarafımız Birbirimizi tebessümle öperken Daha da sıkı sarılmadık biz daha Ağaç gölgesinde uyumadık Yağmurda ıslanmadık seninle daha Taş fırlatmadık dereye Köpeğimizin adı ne olsun diye tartışırken Benim kazandığımı görmedin daha Odun kesmekten terleyen yüzünü silmedim henüz Farid Farjad’ı dinlemedik Kucağıma uzandığın zamanlarda Kitap okumadım ben sana daha Kızdığımı bildiğin halde kızdırmalarına Ve kızdırdığını bildiğim halde Küsmelere yenilmedim daha Heyecanla olan sohbetlerimizin sonu Tutkuyla sevişmelere dönüşmedi henüz Telaş yok Geç kalmak yok Ne hayata, ne sevgiye dair Gecikenlerin doğada buluştuğu bir zaman Tuşlar yerine dudaklarımıza dokunan parmaklarımız Bizimle büyüyen tomurcuklar var bahçede Hatta gülüşüyoruz Ah büyüdüklerini de göreceğiz İncir ağaçlarının Doğayı şarjlı kutular da saklamak yerine Dokunarak döşüyoruz ayaklarımızın altına, ruhumuza Ve ıslak toprak kokusu avuçlarımızda Ve koklamak, dokunmak, duymak yaşam alanımızda Hayat gidenleri unutturur Eğer kalbinde öldüyse O yüzden ben sevmedim seni daha Sevmedin sen de kimseyi daha Sarhoşluğa karışmış duygular içirilmedi bize henüz Gözlerine kilitlediğin anahtarı almadım Ve biz keşfetmeye başlamadık daha Hikâyemiz başlamadı henüz Gökyüzünü gören bu Veranda da.
Olur da göğünden geçmişlerse diye,
Kuşlara el edip seni sorasım var!
Öyle işte...
yokluğun, Cehennemin öbür adıdır
üşüyorum, kapama gözlerini...üşüyorum.!
,, Ahmed ARİF ''
Doğanın koynunda sessizlik,
Rüzgarın nazlı bir dokunuşu.
Çaydanlık dumanı, narin bir sabah kahvesi kokusu,
Ve sen, yanımda, gözlerinde tüm dünyayı barındıran bir gülüş.
Her şey bir adım daha yakın,
Ve öyle işte.
Huri Ç.
Yaşayıp gidiyoruz.
üşümüş bulutlar
güneşi yasak duvarlar gibi...
öyle işte.
Huri Ç.
göz önce surete aldanır,
lakin, kalp yüreğe söze vurulur.
öyle işte..
Huri Ç.
bir At bir Adam,
tüm Ordu'nun kaderini değiştirebilir.
ve..öyle işte.!
Huri Ç.
At üzerindekine göre yol alır,
Yola Göre DEĞİL.!
Huri Ç.
bir adam gördüm ıssız bir yolda, sokak lambasını aydınlatıyordu.
Huri Ç.
Hava puslu, rüzgar öpücüklerini dokundurup kaçıyor,
Verandada, iki kupa salep yapıp gelmişsin, "Tarçın!" diyorsun.
Kuşlar sessiz, dünya usulca uyuyor,
Gözlerimizde güneşin son izleri,
Ve öyle işte.
Huri Çalışkan
“Çok insan vardı, uçmayı beceremedikleri için kanat kırmayı başaran… Ama bilmiyorlardı ki, 'kanatsız da uçulabilir'!”
~Huri Çalışkan
Ve...
Her titreşim bir yankıdır evrende,
Bir nota gibi, rüzgarın dokunuşunda gizlidir hikâye.
Sözler, bir ezginin ritmiyle akar kalpten;
Birleşir hayallerin ve anıların melodisinde.
Zaman, bir metronom gibi işler,
Her anın ritmi, yaşamın senfonisinde bir vurgu.
Ve bizler, o büyük orkestranın sessiz izleyicileri,
Gözlerimiz yıldızların ışığında, kalplerimiz en güzel şarkıya ayarlı.
Öyle İşte.!
Ve...
uyandım, rengi çürümeye durmuş, kara boşluklarda dönen bir toplulukta.
ve uyandım, rengi çürümeye durmuş, kara boşluklarda dönen bir toplulukta.
düzenini bozan örümcek,
sıcak iklimlere uçmaktan vazgeçen kırlangıçlar,
dallarında iklim yıpratan halbuki yıllar öncesinde ölmüş bir nar,
başını derde sokmuş kirpi,
......şimdi düşünüyorlar.
özlem dolu bir sonbahar sabahı,
kahve kokusu sarmış uzak diyarlardan,
yapraklar dökülürken sessiz bir ağıt gibi,
sana seslenir içimdeki hüzünlü rüzgârlar.
BEYAZIMSI KALP SESLENİŞ 1
SEN Kİ
Kelimelerin tamamlayamadığı cümleler
Anlamını yitirmiş gözkapaklarına asılı gün
Kuru ekmeği hasrete banayım
Sen ki sakallarının gülüşlerini gizleyemediği ,, esmer tenli yaratık.’’
...................................
ve...
Meczup seslendi.!
Ey evreni var eden Allah'ım,
O' nu çok sev zira dayanamam...
it's all coming back to me now.
?si=J16Ij-gh-vJylxcf
VERANDALI EV
Sevmedim ben kimseyi daha
Zannetsem de tüm zamanlarda
Bir yolculuktu unuttuğum
Silkelediğim, kimsesizliğe bulaşan yalnızlık
Herkesin aradığı o parçaya uyuyordum
Belki de beni yoran
Bu anaçlık duygusuydu
Öksüzlüğü öğretiyordu insanlar
Artık yutkunmaya gerek kalmayan kelimelerle beraber
Geçmiş zaman aşklarında bıraktığım o duygular
Keşkeleri, boş vermeyi
Hep fedakârlık yapmayı
Ama en çok da bunu bıraktım
Unutulmayacak insanları kiracı etmiyordum artık
Hatta sevmediğim ayak sesleri için
Kapı arkasında bekleyerek onları karşılamayacağım gibi
Bitti diye üzgün değilim, yalnız ise hiç
Aslında en çokta yalnızlık denilen şey
Varlığın içinde ki yoklukmuş
Geçmiş zamanların oyunlarında mı kaldı mutluluklar
Kim bilir belki de sırlarıyla gömüldü
Sevinçten uykumun kaçtığı gecelerde
Büyüklerim bozarlar diye düşlerimi
Karanlığa sakladığım kalp atışlarım
Şimdilerde sadece uzak görünen bir geçmiş
Genç yaşlarda ne yana gideceğini şaşırır insan
Hoş ne zaman aklıma gelse şaşar kalırım kendime
Şimdi düzeltemem düşlerimi
Hataları, yanlışları ve ahlar, vahları
Üzerine de düştüğüm de söylenemez
İstemesem yapmazdım
Ben sevmedim seni daha
Yazmadım satırlara
Çizmedim gökyüzüne siluetini
Ve dans etmedik henüz
Penceremizden içeri sızan rüzgâr
Uyandırmadı bizi henüz
Hamakta uyuya kalıp
Tutulurken her tarafımız
Birbirimizi tebessümle öperken
Daha da sıkı sarılmadık biz daha
Ağaç gölgesinde uyumadık
Yağmurda ıslanmadık seninle daha
Taş fırlatmadık dereye
Köpeğimizin adı ne olsun diye tartışırken
Benim kazandığımı görmedin daha
Odun kesmekten terleyen yüzünü silmedim henüz
Farid Farjad’ı dinlemedik
Kucağıma uzandığın zamanlarda
Kitap okumadım ben sana daha
Kızdığımı bildiğin halde kızdırmalarına
Ve kızdırdığını bildiğim halde
Küsmelere yenilmedim daha
Heyecanla olan sohbetlerimizin sonu
Tutkuyla sevişmelere dönüşmedi henüz
Telaş yok
Geç kalmak yok
Ne hayata, ne sevgiye dair
Gecikenlerin doğada buluştuğu bir zaman
Tuşlar yerine dudaklarımıza dokunan parmaklarımız
Bizimle büyüyen tomurcuklar var bahçede
Hatta gülüşüyoruz
Ah büyüdüklerini de göreceğiz İncir ağaçlarının
Doğayı şarjlı kutular da saklamak yerine
Dokunarak döşüyoruz ayaklarımızın altına, ruhumuza
Ve ıslak toprak kokusu avuçlarımızda
Ve koklamak, dokunmak, duymak yaşam alanımızda
Hayat gidenleri unutturur
Eğer kalbinde öldüyse
O yüzden ben sevmedim seni daha
Sevmedin sen de kimseyi daha
Sarhoşluğa karışmış duygular içirilmedi bize henüz
Gözlerine kilitlediğin anahtarı almadım
Ve biz keşfetmeye başlamadık daha
Hikâyemiz başlamadı henüz
Gökyüzünü gören bu Veranda da.
Huri Çalışkan