Vahdet-i vücud'u çok karıştırdınız hallerini yaşamıyorsanız yorum yapmanızın bir anlamı yoktur., tek bilen işiten gören allah'tır aslında anlatmak zordur ama görmek gerekir işte, gördüklerimle söyledikleriniz arasında dağlar kadar fark vardır. tasavvuf şeriate öyle uyar ki siz bile şaşırırsınız. örnek isterseniz eğer. meshep kurallarına uyan müminler ayaklarını ellerini kıbırdatmazlar namaz kılarken çünkü günahtır sevaptan gider cehennemde yanarlar, tasavvuf ta ise dudak bile kıpırdamaz dil damağa yapışık dua edilir kalp ile hatta dua okunurken bile allah zikredilir, neden mi? çünkü saygı var ortada sevabımız yoktur. günahtan kaçınmak vardır hallac mansurun yaşadığı tam bir sarhoşluk anıdır o anda allah a sığınsa ben bilmem cahilim dese kudret sahibi allah onu oradan çıkarır alırdı. anlayacağınız özün kısası hadislerdede geçer ' Bu Allah'ın öyle bir ihsanıdır ki, dilediğine verir.' sözü uzatmayalım hepsi bu kadar ama yaşamıyorsanız halleri boşuna yormayın kendinizi.
Kandıramaz cennetin güzellikleri, korkutamaz cehennemin kızgın ateşi Allah var ise gönülde var ettiği ruhun edasında, can toprak altında da kalsa sonsuzluktur kulun hakkına düşen nimeti,,,
nimeti verene sonsuz kere şükür, sonsuz kere hamd olsun.
'kulları düşünür yaradan kudret ihsan eder güç verir kul yapar.'
kader anlayışıda böyledir. iyilikler allahtan kötülükler ise kulun özgür iradesi olan nefsin en aşağısı olan mertebedendir. mutmainne olmuş nefs ayrıdır o nefste zevk için istenmez o nefs makamında allah için ister yani 'yaşamak için karın doyurmak gibi denebilir.'
Vahdeti vücud, demek vücudun birliği,tekliği anlamında karşımıza çıkar.tabi vücudun Tekliği nedir dediğimizde karşımıza idrak edilmesi tefekkür edilmesi gereken bir konu çıkarki Bunu kısaca yorumlamak kolay değildir.Bir ilimde bir konuya vakıf olabilmek için o ilimde Okumak,düşünmek,idrak etmek,o konuda tahsil etmek gerekir.Buda yıllar alabilir. Vahdeti vücud konusunda,insanın yaradılış konusunu idrak etmesi,Bu kainatı yaratılışını iyi okumak gerekir.Bu okumak insanın kendinden başlamalı.. İnsanın sesi, işi,sıfatları,vücudu tefekkür edilmesi gereken birer derya olup, Aşkla sabırla İnsanın kendini tanıyabilmesi için bıkmadan bu deryada yol almak gerekir. İnsandaki sonsuz tecelli,oku emrinin işaret edildiği insan kitabın sahifeleridir. Vahdeti vücud manasına ulaşabilmek için insanın kendindeki ses,iş sıfat,vucud deryalarını anlamasıiçin gayret göstermesi gerekir.Bunları anlamadan vahdeti vücud anlaşılmaz. İnsanın mana boyutu ve madde boyutu vardır aslında bu ikiside birbirinden ayrı değildir İnsanın kendini merak etmesi ve anlamaya çalışması sonucunda vahdeti vucudu anlayabilir. Yani ilkokula giden bir öğrenci harfleri öğrenir,okuma yazmaya geçer.okuma yazmayı öğrenmeden diğer ilimler öğrenilmez, Onun için vahdeti vücuddan bahsedenler,mutlak bu konuda Allahın halkiyeti,inceliğinde Bazı hakikatlere ulaşmışlardır.Yunus emre,taptuk emrenin egitiminde 40 yıl kalıyor. Ve kırk yılın sonunda Severim ben seni candan içeri Yolum vardır bu erkândan içeri.
Beni bende demen bende değilim Bir ben vardır bende benden içeri.
Nereye bakar isem dopdolusun Seni nere koyam benden içeri.
Yunus:bir ben var benden içeri,hakikatine 40 yılda erişmiş.ve o zevkle bu şiiri Söylemiş Vahdeti vücud,bu görünen surete,taş,toprağa,bitkiye,hayvana atfedilmez. Buradaki anlam,varlığı var eden özü anlamaya çalışmaktır.Ki bu öz hiçbir varlıktan Ayrı değildir her varlığın enfusundadır. Vahdeti vücud u anlamak her bir varlığın özünde o varlığı var eden vücud sahibini tanımakla başlar. Varlık kendini var etmedi,o varlık bir özden yaratıldı.işte bu öz vahdeti vücud meselesinin İdrak edilmesi gerken yerdir. Vahdeti vücud meselesinde İslam dünyasının birçok alimi,bu meselenin iyi anlaşılmadığından Dolayı reddeder,Muhiddin arabiye hoş bakmazlar hatta daha ileri gidip onu kafirlikle suçlarlar. Bir konu,eğitim görülmeden idrak edilmez.Eğitim görenlerinde söylediği sözleri anlamak için Gayret göstermek önemli bir eğitim meselesidir. Kısacası Vahdeti Vücüd,Aşk ile başlayan idrak tefekkür ile devam eden,kainatın yaradılışındaki Yaratıcıyı tanımak,Tevhide ulaşmak sırrıdır…
kıyametin kopacağına yani evrenin yok olacağına inanan inanırlar, buna gerekçe olarak şunu koyarlar; 'başlangıcı olan herşeyin bir sonu vardır.' ama sünni islam inanırlarının büyük çoğunluğu, daha doğrusu tasavvufla buluşamayan kısmı; ruhun ölümsüzlüğünü ve sonsuza kadar varolacağını; cennetin, cehennemin ve oralardaki yaşamın ebedi(sonsuz) olduğunu da söylerler. halbuki başlangıcı olan her şeyin birde sonu varsa, Allah'tan başka herşey sonlu demektir. ruh ölümsüz değildir. cennet ve cehennem de taratıldıklarına göre bir gün yokolacaklardır.
Alevi inancı ise tasavvufla yoğrulduğu için olaya daha farklı bakar. gerçektende başlancı olan herşeyin birde sonu olacaktır. ama aynı zamanda ruhta ölümsüzdür. peki nasıl olur?
Alevi inancı vahdeti vucut/vahdeti mevcut inancına dayanır. Tanrı çoklukta teklik arzeden birin kendisidir. Tanrı bütün varolanların tümüdür. yani bütün varolanların dışına çıkıp dışarıdan bakabilseydik tek bir varlık görecektik. ki o Tanrıdır.
Narı düşünün. bildiğimiz meyve. küçülüp narın içine girseydik; içerde binlerce, milyonlarca hatta milyarlarca şey görecektik ama dıştan bakıldığında o tek bir cisimdir.
Başka bir örnekle; bir insanı ele alalım. içten milyarlarca şey görünür. hatta iradeleri bile vardır. mesela kalbimiz bizim irademizle değil kendi iradesiyle çalışır. biz istemesekte o çalışır ve kan pompalar. ama bu milyarlarca şeyin dışından baktığımızda tek bir cisimdir o. işte bu sebeple Tanrı çoklukta teklik arzeden birin kendisidir. insan Tanrının bir cüzzü/parçası dır.
Tanrı Adem'i yaratır ve ona kendinden üfler. böylece Adem Tanrıdan bir cüz/parça olur. bu sebeple Allah'a halife olur. bu sebeple melekler ona secde eder. bu sebeple meleklerin bilemediği isimleri bilir ve meleklerden üstün olur. yine bu sebeple Dağın taşın yüklenemediği emaneti yüklenir. içinde potansiyel Tanrı vardır çünkü. hal böyle olunca başlancıgı olmayan Tanrıdan bir cüz/parça olan ruh başlangıçsız ve sonsuz olur.
işte bundan dolayı Aleviler kabeye değil insana dönerler. çünkü asıl beytullah(Tanrı'nın evi) insan bedenidir. yine bu sebeple aleviler halka namazı kılar yüzyüze döner ve secde ederler.
'Secde ettik yüzümüzü Allah'a çevirdik. ki nereye baksak gördüğümüz odur. aynayı tuttum yüzüme Ali göründü gözüme.'
tasavvuf ilminin VAHDENİYET ilkesi.Allah var hiçbirşey yoktur.bu bir felsefi akındır.henüz çelişki halindedir.herşey bir bütünse ve allahsa biz allahın bir parçasımı oluyoruz.veya; allah bunların dışındaysa allah nerde.gibi çelişkiler doguruyor.geçerli olan allah herşeyden münezzehtir.ve herşey bir bütündür.insanogluda bu bütünlügün içersinde yerini bulacaktır.büyük bir felsefi akimdır.gerçektede insan büyük düşündügü vakit YARATICI vardır beşer alem ise bir aks bir yansıma dır.aslında var olan BÜYÜK RUH tur.bu ALLAH ın büyüklügünün ispatıdır.O azim ve AZAMET sahibidir.bu konuları insanlar istişare etmelidir.bu konuları düşünmeyen, ölümü düşünmeyen insan; insan olamamıştır.insan oglu varlıgının ne oldugunu düşünmeli ve istişare etmelidir.
vahdet-i vücud yani vücut birliği islan dünyasının yetişdirdiyi en büyük velilerden olan muhittdin arabi tarafından sistemleşdirilmiş ve butun tarikatlara temel teşkil edmişdir.sonradan vahdet-i şuhut buna alternatif olarak ortaya cıkmış fakat kabul görmemişdir.sadece nakşiliğin halidi kolu bunu benimsemişdir.yani vaddet-i vücut anlayışı bir zirvedir. onu aşacak bir düşüncenim gelmeside mümkün olmayacakdır.tasavvufu öğrenmek isteyen kardeşlerimiz farkında onsun olmasın vahdeti vücut anlayışını tahsil edmektedirler. bu konuda sizlerle sohet edebilirim.msn [email protected] saygılarımla
Burada bazı yorumlarda Vahdet-i Vücut ile Panteizmi bir tutan yorumlar var. Ancak Panteizim ile Vahdet-i Vücut aynı gibi görünmesine ragmen, anlamları itibariyle taban tabana zıttırlar. Panteizmde herşey tanrıdır görüşü vardır, tanrı doğadır bir yerde. Vahdet-i vücütta ise, Evrende var olan herşeyin Allah'a ait olduğu, aslında O'nun dışında başkaca bir şeyin vücut bulmadığı, evrenin aslının hayal olduğu görüşü vardır
Vahdet-i Vücudu savunan mutasavvıflara göre: Allah vardı onunla beraber hiç bir şey yoktu. Şu andada öyledir. Var olan Yalnızca O. Alem O nun değişik suretlerdeki görüntüsüdür. Alemle ne aynıdır nede gayrıdır.
Vahdet-i Vücudu savunan mutasavvıflara göre: Vücud birdir, ziyade değildir. O da Allah’ın vücüdudur. Allah’ın vücudundan başka vücut yoktur. Olması da mümkün değildir.
ibni arabinin felsefesi olarak biliyorum.kişinin tasavvufta bir takm merhaleleri aştıktan sonra kendini tanrı gibi görmesi.yani allahta kaybolması.zaten sitenize daha fazla bilgi sahibi olmak için girdim.
tek vücud, veya vücud birliği.... Allah' tan başka hiç bir varlığın olduğunu kabul etmeyen bir görüş.... bu bakımdan panteizm' e çok yakındır...amaç, hiç bir aracı koymadan direkt Allah'la bütünleşmek...
yaradan kendisiyle bütün zamanı ve bütn mekanı işgale etmiştir dolayısıyla kendi dışında bir mekan veya varlık yoktur o vardır ondan gayrısı ise yokluktur yarattığı varlıkları kademe kademe kendi özünden yaratmış ve yarattıklarını sonsuz boyuta ve sonsuz alt bilinç düzeylerinde savurmuştur. bu konu üzerine çok şeyler söylenebilir ama asıl olan matematiktir bu konunun daha iyi anlaşılması vahdet-i vücud felsefesinin rakamlara dökülmesi ile daha iyi anlaşılacaktır ağustos 2006 tarihinde BİZBİZE yayıncılıkta çıkan VAHDETİN FORMÜLÜ isimli kitapta bu formülü bulacaksınız ilgilenenler için; BİZBİZE yayıncılık tlf; 0 312 483 48 48
Vücut birliği... Bir başka deyişle, Tanrı ile evrenin özdeşliği... Evrende varolan herşeyin, Tanrı'nın bir parçası olduğunu öne süren bir tasavvuf felsefesi... Yalnızca İslamiyette değil, hemen hemen bütün dinlerde varolan bir kült... 'Batı' kültüründeki adı: Panteizm
Allah vardı onunla beraber hiç bir şey yoktu.Şu andada öyledir.Var olan Yalnızca O alem O nun değişik suretlerdeki görüntüsüdür.Alemle ne aynıdır nede gayrıdır.
tasavvuffa gore vahdetı vucut; Allah tan baska bır varlık yoktur sadece o vardır. Tasavvufun amacı da zaten kısıyı nefsınden temızleyıp Allah ıle potalastırmak degılmıdır? ........
Bu inanış sistemine göre evren daha yaratılmadan önce yalnızca mutlak yaratıcı (vücud-u mutlak) ve karanlık,yokluk. Ve işte insan ve evren,bu tanrısal niteliklerin ve karanlık bağlantılı tanrısal olmayan niteliklerin aynada yansıyan suretleridir. Bu inanca göre insan ruhu tanrının ruhunun bir parçasıdır. İnsan ve evren tanrının bir 'tecellisi', görüntüsüdür. Abdülbaki Gölpınarlı’nın benzetmesiyle 'güneş ışığı güneşin bir görüntüsüdür, güneş değil'.
'Varlık birliği' anlamına gelir. bu inanca göre herşeyi vareden, şeylere hayat veren 'vücudu mutlak' yani Allah'tır. resmi islam ile ayrıldığı tek nokta da burasıdır. Ortodoksi ye göre Allahın sıfatları arasında Vücud yani Varlık yoktur.Oysa tanrıya varlık sıfatını yakıştırmak, onu 'mutlak' da olsa varolan şeylerden biri konumuna düşürmektir.
Vahdet-i vücut, her yerde ve her şeyde kalbini hiçbir şeyle meşgul etmeme, kendini yalnız Allah'a verme, yalnız Allah'ı düşünme, yalnız Allah'ın var olduğunu, O'ndan başka hiçbir şeyin gerçekte var olmadığını, Allah'tan başka her şeyin ancak birer gölgeden ibâret bulunduğunu kabul etme ve Allah'ın varlığından başka gerçek vücut ve varlık tanımama, yani Allah adına Allah'ın dışındaki her şeyi inkâr etme esasına dayanan bir tasavvuf mesleğidir.
Vahdet-i vücud'u çok karıştırdınız hallerini yaşamıyorsanız yorum yapmanızın bir anlamı yoktur., tek bilen işiten gören allah'tır aslında anlatmak zordur ama görmek gerekir işte, gördüklerimle söyledikleriniz arasında dağlar kadar fark vardır. tasavvuf şeriate öyle uyar ki siz bile şaşırırsınız. örnek isterseniz eğer. meshep kurallarına uyan müminler ayaklarını ellerini kıbırdatmazlar namaz kılarken çünkü günahtır sevaptan gider cehennemde yanarlar, tasavvuf ta ise dudak bile kıpırdamaz dil damağa yapışık dua edilir kalp ile hatta dua okunurken bile allah zikredilir, neden mi? çünkü saygı var ortada sevabımız yoktur. günahtan kaçınmak vardır hallac mansurun yaşadığı tam bir sarhoşluk anıdır o anda allah a sığınsa ben bilmem cahilim dese kudret sahibi allah onu oradan çıkarır alırdı. anlayacağınız özün kısası hadislerdede geçer ' Bu Allah'ın öyle bir ihsanıdır ki, dilediğine verir.' sözü uzatmayalım hepsi bu kadar ama yaşamıyorsanız halleri boşuna yormayın kendinizi.
Kandıramaz cennetin güzellikleri, korkutamaz cehennemin kızgın ateşi
Allah var ise gönülde var ettiği ruhun edasında, can toprak altında da kalsa
sonsuzluktur kulun hakkına düşen nimeti,,,
nimeti verene sonsuz kere şükür, sonsuz kere hamd olsun.
'kulları düşünür yaradan kudret ihsan eder güç verir kul yapar.'
kader anlayışıda böyledir. iyilikler allahtan kötülükler ise kulun özgür iradesi olan nefsin en aşağısı olan mertebedendir. mutmainne olmuş nefs ayrıdır o nefste zevk için istenmez o nefs makamında allah için ister yani 'yaşamak için karın doyurmak gibi denebilir.'
Tepeden tırnağa hülul, tepeden tırnağa ittihad..
VAHDETİ VÜCUD
Vahdeti vücud, demek vücudun birliği,tekliği anlamında karşımıza çıkar.tabi vücudun
Tekliği nedir dediğimizde karşımıza idrak edilmesi tefekkür edilmesi gereken bir konu çıkarki
Bunu kısaca yorumlamak kolay değildir.Bir ilimde bir konuya vakıf olabilmek için o ilimde
Okumak,düşünmek,idrak etmek,o konuda tahsil etmek gerekir.Buda yıllar alabilir.
Vahdeti vücud konusunda,insanın yaradılış konusunu idrak etmesi,Bu kainatı yaratılışını iyi okumak gerekir.Bu okumak insanın kendinden başlamalı..
İnsanın sesi, işi,sıfatları,vücudu tefekkür edilmesi gereken birer derya olup, Aşkla sabırla
İnsanın kendini tanıyabilmesi için bıkmadan bu deryada yol almak gerekir.
İnsandaki sonsuz tecelli,oku emrinin işaret edildiği insan kitabın sahifeleridir.
Vahdeti vücud manasına ulaşabilmek için insanın kendindeki ses,iş sıfat,vucud deryalarını anlamasıiçin gayret göstermesi gerekir.Bunları anlamadan vahdeti vücud anlaşılmaz.
İnsanın mana boyutu ve madde boyutu vardır aslında bu ikiside birbirinden ayrı değildir
İnsanın kendini merak etmesi ve anlamaya çalışması sonucunda vahdeti vucudu anlayabilir.
Yani ilkokula giden bir öğrenci harfleri öğrenir,okuma yazmaya geçer.okuma yazmayı öğrenmeden diğer ilimler öğrenilmez,
Onun için vahdeti vücuddan bahsedenler,mutlak bu konuda Allahın halkiyeti,inceliğinde
Bazı hakikatlere ulaşmışlardır.Yunus emre,taptuk emrenin egitiminde 40 yıl kalıyor.
Ve kırk yılın sonunda
Severim ben seni candan içeri
Yolum vardır bu erkândan içeri.
Beni bende demen bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri.
Nereye bakar isem dopdolusun
Seni nere koyam benden içeri.
Yunus:bir ben var benden içeri,hakikatine 40 yılda erişmiş.ve o zevkle bu şiiri
Söylemiş
Vahdeti vücud,bu görünen surete,taş,toprağa,bitkiye,hayvana atfedilmez.
Buradaki anlam,varlığı var eden özü anlamaya çalışmaktır.Ki bu öz hiçbir varlıktan
Ayrı değildir her varlığın enfusundadır.
Vahdeti vücud u anlamak her bir varlığın özünde o varlığı var eden vücud sahibini tanımakla başlar.
Varlık kendini var etmedi,o varlık bir özden yaratıldı.işte bu öz vahdeti vücud meselesinin
İdrak edilmesi gerken yerdir.
Vahdeti vücud meselesinde İslam dünyasının birçok alimi,bu meselenin iyi anlaşılmadığından
Dolayı reddeder,Muhiddin arabiye hoş bakmazlar hatta daha ileri gidip onu kafirlikle suçlarlar.
Bir konu,eğitim görülmeden idrak edilmez.Eğitim görenlerinde söylediği sözleri anlamak için
Gayret göstermek önemli bir eğitim meselesidir.
Kısacası Vahdeti Vücüd,Aşk ile başlayan idrak tefekkür ile devam eden,kainatın yaradılışındaki
Yaratıcıyı tanımak,Tevhide ulaşmak sırrıdır…
kıyametin kopacağına yani evrenin yok olacağına inanan inanırlar, buna gerekçe olarak şunu koyarlar; 'başlangıcı olan herşeyin bir sonu vardır.' ama sünni islam inanırlarının büyük çoğunluğu, daha doğrusu tasavvufla buluşamayan kısmı; ruhun ölümsüzlüğünü ve sonsuza kadar varolacağını; cennetin, cehennemin ve oralardaki yaşamın ebedi(sonsuz) olduğunu da söylerler. halbuki başlangıcı olan her şeyin birde sonu varsa, Allah'tan başka herşey sonlu demektir. ruh ölümsüz değildir. cennet ve cehennem de taratıldıklarına göre bir gün yokolacaklardır.
Alevi inancı ise tasavvufla yoğrulduğu için olaya daha farklı bakar. gerçektende başlancı olan herşeyin birde sonu olacaktır. ama aynı zamanda ruhta ölümsüzdür. peki nasıl olur?
Alevi inancı vahdeti vucut/vahdeti mevcut inancına dayanır. Tanrı çoklukta teklik arzeden birin kendisidir. Tanrı bütün varolanların tümüdür. yani bütün varolanların dışına çıkıp dışarıdan bakabilseydik tek bir varlık görecektik. ki o Tanrıdır.
Narı düşünün. bildiğimiz meyve. küçülüp narın içine girseydik; içerde binlerce, milyonlarca hatta milyarlarca şey görecektik ama dıştan bakıldığında o tek bir cisimdir.
Başka bir örnekle;
bir insanı ele alalım. içten milyarlarca şey görünür. hatta iradeleri bile vardır. mesela kalbimiz bizim irademizle değil kendi iradesiyle çalışır. biz istemesekte o çalışır ve kan pompalar. ama bu milyarlarca şeyin dışından baktığımızda tek bir cisimdir o.
işte bu sebeple Tanrı çoklukta teklik arzeden birin kendisidir. insan Tanrının bir cüzzü/parçası dır.
Tanrı Adem'i yaratır ve ona kendinden üfler. böylece Adem Tanrıdan bir cüz/parça olur. bu sebeple Allah'a halife olur. bu sebeple melekler ona secde eder. bu sebeple meleklerin bilemediği isimleri bilir ve meleklerden üstün olur. yine bu sebeple Dağın taşın yüklenemediği emaneti yüklenir. içinde potansiyel Tanrı vardır çünkü. hal böyle olunca başlancıgı olmayan Tanrıdan bir cüz/parça olan ruh başlangıçsız ve sonsuz olur.
işte bundan dolayı Aleviler kabeye değil insana dönerler. çünkü asıl beytullah(Tanrı'nın evi) insan bedenidir. yine bu sebeple aleviler halka namazı kılar yüzyüze döner ve secde ederler.
'Secde ettik yüzümüzü Allah'a çevirdik. ki nereye baksak gördüğümüz odur. aynayı tuttum yüzüme Ali göründü gözüme.'
tasavvuf ilminin VAHDENİYET ilkesi.Allah var hiçbirşey yoktur.bu bir felsefi akındır.henüz çelişki halindedir.herşey bir bütünse ve allahsa biz allahın bir parçasımı oluyoruz.veya; allah bunların dışındaysa allah nerde.gibi çelişkiler doguruyor.geçerli olan allah herşeyden münezzehtir.ve herşey bir bütündür.insanogluda bu bütünlügün içersinde yerini bulacaktır.büyük bir felsefi akimdır.gerçektede insan büyük düşündügü vakit YARATICI vardır beşer alem ise bir aks bir yansıma dır.aslında var olan BÜYÜK RUH tur.bu ALLAH ın büyüklügünün ispatıdır.O azim ve AZAMET sahibidir.bu konuları insanlar istişare etmelidir.bu konuları düşünmeyen, ölümü düşünmeyen insan; insan olamamıştır.insan oglu varlıgının ne oldugunu düşünmeli ve istişare etmelidir.
vahdet-i vücud yani vücut birliği islan dünyasının yetişdirdiyi en büyük velilerden olan muhittdin arabi tarafından sistemleşdirilmiş ve butun tarikatlara temel teşkil edmişdir.sonradan vahdet-i şuhut buna alternatif olarak ortaya cıkmış fakat kabul görmemişdir.sadece nakşiliğin halidi kolu bunu benimsemişdir.yani vaddet-i vücut anlayışı bir zirvedir. onu aşacak bir düşüncenim gelmeside mümkün olmayacakdır.tasavvufu öğrenmek isteyen kardeşlerimiz farkında onsun olmasın vahdeti vücut anlayışını tahsil edmektedirler. bu konuda sizlerle sohet edebilirim.msn [email protected] saygılarımla
Burada bazı yorumlarda Vahdet-i Vücut ile Panteizmi bir tutan yorumlar var.
Ancak Panteizim ile Vahdet-i Vücut aynı gibi görünmesine ragmen, anlamları itibariyle taban tabana zıttırlar.
Panteizmde herşey tanrıdır görüşü vardır, tanrı doğadır bir yerde.
Vahdet-i vücütta ise, Evrende var olan herşeyin Allah'a ait olduğu, aslında O'nun dışında başkaca bir şeyin vücut bulmadığı, evrenin aslının hayal olduğu görüşü vardır
Vahdet-i Vücudu savunan mutasavvıflara göre:
Allah vardı onunla beraber hiç bir şey yoktu.
Şu andada öyledir.
Var olan Yalnızca O.
Alem O nun değişik suretlerdeki görüntüsüdür.
Alemle ne aynıdır nede gayrıdır.
Vahdet-i Vücudu savunan mutasavvıflara göre:
Vücud birdir, ziyade değildir. O da Allah’ın vücüdudur. Allah’ın vücudundan başka vücut yoktur. Olması da mümkün değildir.
ibni arabinin felsefesi olarak biliyorum.kişinin tasavvufta bir takm merhaleleri aştıktan sonra kendini tanrı gibi görmesi.yani allahta kaybolması.zaten sitenize daha fazla bilgi sahibi olmak için girdim.
bir şeyi herşeyde, her şeyi bir şeyde gormektir; vahdet-i vücud hakik (kırklareli 36)
Hakikat ehli dedigimiz zatlardan Vahdet incileri.
Kesret ile Vahdet dedigim
Hep Sen imissin!
Sanirken beni ben
Meger hep Sen imissin!
Senin kendin seyrettigin yer
Hep ben imissin!
* * * * * *
Beni bende demen
Ben bende degilim
Bir Ben vardir
Bende benden iceri.
* * * * * *
Ben tende canim
Hem canda canan
Surette kulum
Iceride Sultan.
* * * * * *
Ehli vahdetten alanlar
ilim tehvid dersini
Gizli irfan buldular
Fetvaya hacet kalmadi.
Var olan her şeyin Tanrı`nın parçası olduğunu.Yaratmak yoktan var etmek demek değildir
tek vücud, veya vücud birliği.... Allah' tan başka hiç bir varlığın olduğunu kabul etmeyen bir görüş.... bu bakımdan panteizm' e çok yakındır...amaç, hiç bir aracı koymadan direkt Allah'la bütünleşmek...
yaradan kendisiyle bütün zamanı ve bütn mekanı işgale etmiştir dolayısıyla kendi dışında bir mekan veya varlık yoktur o vardır ondan gayrısı ise yokluktur yarattığı varlıkları kademe kademe kendi özünden yaratmış ve yarattıklarını sonsuz boyuta ve sonsuz alt bilinç düzeylerinde savurmuştur. bu konu üzerine çok şeyler söylenebilir ama asıl olan matematiktir bu konunun daha iyi anlaşılması vahdet-i vücud felsefesinin rakamlara dökülmesi ile daha iyi anlaşılacaktır ağustos 2006 tarihinde BİZBİZE yayıncılıkta çıkan VAHDETİN FORMÜLÜ isimli kitapta bu formülü bulacaksınız ilgilenenler için; BİZBİZE yayıncılık tlf; 0 312 483 48 48
HAKİKAT
İsbat ettinse, varın var olduğun,
Çözüldü esrar, bitti yorgunluğun.
İsbat-ı vücut, yoku yok etmektir.
İşte bu hikmeti: LÂ vü İlla nın.
LÂ ile söyle yokun yok olduğun,
Hem İLLA ile VAR'ın var olduğun.
Gerçek budur. Alem-i Eşya ise,
Zahiridir, bir tek mutlak varlığın.
Coşar deniz, ilân eder birliğin,
Tekliğine köpük şahit denizin,
Teklikte çokluk var, çoklukta teklik.
Zuhurudur çokluk, tek bir vücudun
Denizden var olan yüz bin köpüğün
Açıktır, evveli.Deniz olduğun.
Köpükler yok olur gene denizde,
Bu da isbatıdır, âhir olduğun.
Bir bütündür, olmaz kenarı varın
Zira yok yok ki; ola haddi varın,
İşte Ulûhiyet budur, SONSUZLUK...
Eşya, hep kendi zuhurudur Hakkın.
Hiçbir şey yoktan olmamıştır kesin,
Halk olan nurundandır Zat-ı Hakkın.
Sınırsızı tam görmek mümkün olmaz.
Açık gizli O, O'dur zahir batın.
'Hüvel evvelü vel âhir' buyruğun,
Bildirdi zahir batın kendolduğun.
İlk HU'dur, son HU, dış HU'dur içde HU
Şerhi bu; var yokun, LÂ vü İLLÂ'nın
(Kazım Yardımcı)
KAZIM YARDIMCI/ADIYAMAN
18.1.2006
www.varliktanveriler.com
[email protected]
Vücut birliği...
Bir başka deyişle, Tanrı ile evrenin özdeşliği...
Evrende varolan herşeyin,
Tanrı'nın bir parçası olduğunu öne süren bir tasavvuf felsefesi...
Yalnızca İslamiyette değil, hemen hemen bütün dinlerde varolan bir kült... 'Batı' kültüründeki adı: Panteizm
Allah vardı onunla beraber hiç bir şey yoktu.Şu andada öyledir.Var olan Yalnızca O alem O nun değişik suretlerdeki görüntüsüdür.Alemle ne aynıdır nede gayrıdır.
tasavvuffa gore vahdetı vucut; Allah tan baska bır varlık yoktur sadece o vardır. Tasavvufun amacı da zaten kısıyı nefsınden temızleyıp Allah ıle potalastırmak degılmıdır? ........
Bu inanış sistemine göre evren daha yaratılmadan önce yalnızca mutlak yaratıcı (vücud-u mutlak) ve karanlık,yokluk. Ve işte insan ve evren,bu tanrısal niteliklerin ve karanlık bağlantılı tanrısal olmayan niteliklerin aynada yansıyan suretleridir. Bu inanca göre insan ruhu tanrının ruhunun bir parçasıdır. İnsan ve evren tanrının bir 'tecellisi', görüntüsüdür.
Abdülbaki Gölpınarlı’nın benzetmesiyle 'güneş ışığı güneşin bir görüntüsüdür, güneş değil'.
'Varlık birliği' anlamına gelir. bu inanca göre herşeyi vareden, şeylere hayat veren 'vücudu mutlak' yani Allah'tır.
resmi islam ile ayrıldığı tek nokta da burasıdır. Ortodoksi ye göre Allahın sıfatları arasında Vücud yani Varlık yoktur.Oysa tanrıya varlık sıfatını yakıştırmak, onu 'mutlak' da olsa varolan şeylerden biri konumuna düşürmektir.
Vahdeti vücud anlayışına göre; yaratılmışların ruhu vücudu mutlağın ruhunun bir parçasıdır.
Aristokrat islamı ile çelişmeyen bu inanış kitlelere pek nüfuz edememiştir.Mevlevilik gibi kentli tarikatların düşüncesi olmak ile sınırlı kalmıştır.
Vahdet-i vücut, her yerde ve her şeyde kalbini hiçbir şeyle meşgul etmeme, kendini yalnız Allah'a verme, yalnız Allah'ı düşünme, yalnız Allah'ın var olduğunu, O'ndan başka hiçbir şeyin gerçekte var olmadığını, Allah'tan başka her şeyin ancak birer gölgeden ibâret bulunduğunu kabul etme ve Allah'ın varlığından başka gerçek vücut ve varlık tanımama, yani Allah adına Allah'ın dışındaki her şeyi inkâr etme esasına dayanan bir tasavvuf mesleğidir.