Spinoza ya göre, Tanrının hükümleri, aslında ebendi hakikatlerdir, tanrısal yasalar, insan yasalarından ziyade doğa yasalarına benzerler, nasıl ki, kütle çekimi kanunu ihlal edilemezse,, tanrısal yasalar da ihlal edilmez, tabii insanlar ahmakça bunları görmezden gelmeye çalışabilir, ama, akibetleri uçuruma adım atmaya çalışan birinin akibeti kadar kaçınılmaz olacaktır, Tanrının peygamberleri aracılığı ile herkesin bilmesini istediği şey, adaleti ile iyiliğinin bilgisinden başka bir şey değildi, yani belli bir yaşam tarzı ile insanların taklit edebileceği özellikleriydi, ne yazık ki gerçek unutuldu ve din gizemler silsilesi haline geldi, Tanrıyı bilip, sevmenin, herhangi bir şekilde ayin yapmayı, doğaüstü dogmalara inanmayı, veya kutsat metinlerdeki güya tarihi anlatıları kabul etmeyi gerektirmediği konusunda ısrarcıydı, bunun için gereken tek şey adil ve sevecen olmakdı.
Anthony GOTTLİEB, Modern Felsefenin Yükseliği,
Çev. Cansen MAVİTUNA.
Yani Spinozanın tespitleri tam da Kurandaki - Hanginiz iyi ve güzel işler yapacak, görelim diye hayatı ve ölümü yarattık - ayetiyle örtüşür, yakından bakılınca.
Araçların nereden alındığını, şairi neyin besleyip, biçimlendirdiğini, neyin yakışıp neyin yakışmadığını, becerinin ve hatanın insanı nerelere sürüklediğini, doğru ahlak duyuşudur, yazmasının temeli ve kaynağı.
HORATİUS, Romalı ŞAİR, MÖ. 8. Ars Poetica, - şiir sanatı - kitabından.
Yani her çağ davranış ve tutumuna göre tasnif yapmış zaten, bugüne kadar gelmiş bu yapıtlar, zaman affetmez ve Tanrı zamandır der, Kuran.
Sözünü tutana, adil ve iyi olana hiç iyilik olmayacaktır, insanlar daha ziyade kötülük edeni ve onun şiddet uğraşını övecektir, güç hak olacak, saygı kalmayacaktır, şair yeryüzünü terk edecek, insanları en korkunç hallerine bırakacak, ve kutsanmış ölümsüz tanrıya karışacaktır.
Hesiodos, ŞAİR, Miattan önce 8. Yüzyıl.
Yani değişen bir şey yok, her 30 yılda gelen yeni kuşakları test etme var, sonuç hakkında da söylemiş, bilgi verdik, isteyen kendini kurtarır, ya da gider görür, hem net olur, böyle tereddüt yaratıyor, iman dönemleri bitti elli yıl önce raslanabiliyordu, kastım yerine getiren, biz çok inandıkları ciddiye almadığını söylüyor zaten. Kolay gelsin, sizin sınavınzı, yanıltmadık da.
Bütün iyi şairler, ister epik, ister lirik olsun, güzel şiirlerini sanatla oluşturmaz. bunu ilham aldıklarından, kendilerine musallat olunduğundan yapabilirler, lirik şairlerinde güzel eserlerini yazarken, akılları başlarında değildir, Şair hafif kanatlı, kutsal bir şeydir, esinlenene, kendinden geçene, aklını yitirene kadar icat yoktur içinde, bu hale gelmediğinde güçsüzdür, kehanetlerini ifade edemez. Tanrı şairlerinin akıllarını başlarından alır, ve onları hizmetkarı olarak kullanır, tıpkı kahinler, ve kutsal peygamberler gibi, öyle ki onları duyan bizler, bu değerli sözcükleri bilinçsizce telaffuz edenlerin kendinde olmadığını - belki - biliriz. Tanrıdır onlarda konuşan - vahdeti vücud - Tanrı onlar vasıtasıyla bizlerle konuşur.
PLATON, Mistik FİLOZOF, - Yaşadığına, anlatılır gibi değil diyen filozof -
Ben bir şey yapmadım, şiir geldi beni buldu. - DAĞLARCA, DAİMA,
Tanrı sonsuz bir şiirdir ve tarihin temelini taşır- HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR.
Bir ziyarette,- onları nasıl yazmışım - TURAN.
SES
Biz kalabalıklar arasından sıyrılıp anlaşılmayan zamanlarda yolculuk ederdik, tınılar, sesler evreninden altın damlalar gönlü saran, bir alev gibi fışkırır ölüm sakinliğine davet ederdi. Durmak mı o da ne, çılgın öpüşlerden uyanmak var mı, bu susmayan sessizliğin boğduğu aklım isyan eder, daha uzaklara derdim, görülmemiş damarlarda gezindim, susun lütfen, yorgunum karanlıklar örtsün üstümü, yeni doğuşların katettiği zamanlarda iflas etmiş beynim, ben bu müzigin peşini bırakmam.
gökhan, 2008
Bazen dalgın bir ölü süzülürdü, iğrenç leş yığınları boz bulanık sularda, enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara
RİMBAUD, Fransız Mistik ŞAİR, 1891
Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA, 2008
Kolay gelsin, tezgaha geleceklere. Oyun böyle kurulur.
Bir önermeler mantığı içermeden kavramsallaşamaz, önce önermen olur, sonra inşa, dördüncü boyut, bir kavramsızlıktır, yani içeriksiz bir iç, var ama, içe sahip değil, halbuki içeriyor, yani bizim anladığımız hakim zaman anlayışından farklı biz zamanın istemesek de parçasıyızdır, ama, o boyutta, hiçbirşeyi olmadan var kalabilirsin, yani varlıksız varlık, kendiliği var içeriğine borçlu değil, bir var kalma, ama, varolması şimdinin varlık tipolojisine uyması gerekmiyor, şekle tabii, ama, ona da ihtiyacı yok, yani geçişlilik hakim, yani zamanlararası bir zamandışı öge.
Spinoza ya göre, Tanrının hükümleri, aslında ebendi hakikatlerdir, tanrısal yasalar, insan yasalarından ziyade doğa yasalarına benzerler, nasıl ki, kütle çekimi kanunu ihlal edilemezse,, tanrısal yasalar da ihlal edilmez, tabii
insanlar ahmakça bunları görmezden gelmeye çalışabilir, ama, akibetleri uçuruma adım atmaya çalışan birinin
akibeti kadar kaçınılmaz olacaktır, Tanrının peygamberleri aracılığı ile herkesin bilmesini istediği şey, adaleti ile
iyiliğinin bilgisinden başka bir şey değildi, yani belli bir yaşam tarzı ile insanların taklit edebileceği özellikleriydi,
ne yazık ki gerçek unutuldu ve din gizemler silsilesi haline geldi, Tanrıyı bilip, sevmenin, herhangi bir şekilde
ayin yapmayı, doğaüstü dogmalara inanmayı, veya kutsat metinlerdeki güya tarihi anlatıları kabul etmeyi gerektirmediği konusunda ısrarcıydı, bunun için gereken tek şey adil ve sevecen olmakdı.
Anthony GOTTLİEB, Modern Felsefenin Yükseliği,
Çev. Cansen MAVİTUNA.
Yani Spinozanın tespitleri tam da Kurandaki - Hanginiz iyi ve güzel işler yapacak, görelim diye hayatı ve ölümü
yarattık - ayetiyle örtüşür, yakından bakılınca.
İşine geliyorsa, değer, o zaman, değmez, işine bak.
Yoksa bizden istenen, bataklığın koıyu, işıksız karanlıklarından, çiçekler dermek mi. - TURAN. MİSTİK.
Dünyaya gelmek bir saldırıya uğramaktır, - Gazzali, İslam FİLOZOFU,
Araçların nereden alındığını, şairi neyin besleyip, biçimlendirdiğini, neyin yakışıp neyin yakışmadığını, becerinin
ve hatanın insanı nerelere sürüklediğini, doğru ahlak duyuşudur, yazmasının temeli ve kaynağı.
HORATİUS, Romalı ŞAİR, MÖ. 8. Ars Poetica, - şiir sanatı - kitabından.
Yani her çağ davranış ve tutumuna göre tasnif yapmış zaten, bugüne kadar gelmiş bu yapıtlar, zaman affetmez ve
Tanrı zamandır der, Kuran.
Sözünü tutana, adil ve iyi olana hiç iyilik olmayacaktır, insanlar daha ziyade kötülük edeni ve onun şiddet
uğraşını övecektir, güç hak olacak, saygı kalmayacaktır, şair yeryüzünü terk edecek, insanları en korkunç
hallerine bırakacak, ve kutsanmış ölümsüz tanrıya karışacaktır.
Hesiodos, ŞAİR, Miattan önce 8. Yüzyıl.
Yani değişen bir şey yok, her 30 yılda gelen yeni kuşakları test etme var, sonuç hakkında da söylemiş,
bilgi verdik, isteyen kendini kurtarır, ya da gider görür, hem net olur, böyle tereddüt yaratıyor, iman dönemleri
bitti elli yıl önce raslanabiliyordu, kastım yerine getiren, biz çok inandıkları ciddiye almadığını söylüyor zaten.
Kolay gelsin, sizin sınavınzı, yanıltmadık da.
Bütün iyi şairler, ister epik, ister lirik olsun, güzel şiirlerini sanatla oluşturmaz. bunu ilham aldıklarından, kendilerine musallat olunduğundan yapabilirler, lirik şairlerinde güzel eserlerini yazarken, akılları başlarında değildir, Şair hafif kanatlı, kutsal bir şeydir, esinlenene, kendinden geçene, aklını yitirene kadar icat yoktur içinde, bu hale gelmediğinde güçsüzdür, kehanetlerini ifade edemez. Tanrı şairlerinin akıllarını başlarından alır, ve onları hizmetkarı olarak kullanır, tıpkı kahinler, ve kutsal peygamberler gibi, öyle ki onları duyan bizler, bu değerli sözcükleri bilinçsizce telaffuz edenlerin kendinde olmadığını - belki - biliriz. Tanrıdır onlarda konuşan - vahdeti vücud - Tanrı onlar vasıtasıyla bizlerle konuşur.
PLATON, Mistik FİLOZOF, - Yaşadığına, anlatılır gibi değil diyen filozof -
Ben bir şey yapmadım, şiir geldi beni buldu. - DAĞLARCA, DAİMA,
Tanrı sonsuz bir şiirdir ve tarihin temelini taşır- HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR.
Bir ziyarette,- onları nasıl yazmışım - TURAN.
SES
Biz kalabalıklar arasından sıyrılıp anlaşılmayan
zamanlarda yolculuk ederdik, tınılar, sesler evreninden
altın damlalar gönlü saran, bir alev gibi fışkırır ölüm
sakinliğine davet ederdi. Durmak mı o da ne, çılgın
öpüşlerden uyanmak var mı, bu susmayan sessizliğin
boğduğu aklım isyan eder, daha uzaklara derdim,
görülmemiş damarlarda gezindim, susun lütfen, yorgunum
karanlıklar örtsün üstümü, yeni doğuşların katettiği
zamanlarda iflas etmiş beynim, ben bu müzigin peşini
bırakmam.
gökhan, 2008
Bazen dalgın bir ölü süzülürdü, iğrenç leş yığınları
boz bulanık sularda, enginler şarıl şarıl dökülür
girdaplara
RİMBAUD, Fransız Mistik ŞAİR, 1891
Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA, 2008
Kolay gelsin, tezgaha geleceklere. Oyun böyle kurulur.
Eblehe öğrenmede kolaylık olur, ocağa iki saniye elini tut, ya da bir zahmet yanık servisinde kolunu koysa
bağıranlara bak, öyle hiç çıkamadan.
İyi bir tahsil, iyi bir meslektir, başka herşeyden de bi haberdir, ezici çoğunluğu. el yordamı, sadece.
Uzmanlaşma Barbarlığı, - Ortega GASSET. ispanyol FİLOZOF, 1955
Bir önermeler mantığı içermeden kavramsallaşamaz, önce önermen olur, sonra inşa, dördüncü boyut, bir
kavramsızlıktır, yani içeriksiz bir iç, var ama, içe sahip değil, halbuki içeriyor, yani bizim anladığımız hakim
zaman anlayışından farklı biz zamanın istemesek de parçasıyızdır, ama, o boyutta, hiçbirşeyi olmadan var kalabilirsin, yani varlıksız varlık, kendiliği var içeriğine borçlu değil, bir var kalma, ama, varolması şimdinin
varlık tipolojisine uyması gerekmiyor, şekle tabii, ama, ona da ihtiyacı yok, yani geçişlilik hakim, yani zamanlararası bir zamandışı öge.