efendim ekseriyyetle kırık olurlar.yıllarca ordan oraya eski eşyaler arasında sürülür fazlalık gibi görülür vakta ki eve biri misafir gelmeye görsün gramofon olmasa da plaklar çıkar hava basılır sonra itinayla yerlerine yerleştirilir.bir daha ki misafir baskınına saklanır.'plak plak olalı böyle eziyet görmedi' lafı da ilk 82 yılında kasetçalar çıktıktan sonra olmak üzere bu duruma binaen söylenmişidir.
Efendim arkeolojik kazılara, bulgulara, belgelere baktığımızda insan tarihinde iki tip mezarın her zaman var olduğunu görüyoruz: biri ağlayan mezar diğeri ne peki? gülen mezar diyecek herkes... Hayır efendim 'ağlayan'ın zıddı değil olumsuzu yani 'ağlamayan' mezar yani mezarlığını bilip sükut eden mezar.
avrupadan kahpe bizans üzerinden geçilerek anadolu,iran hindistan çine ulaşan; uzak doğu ve cümle doğunun zenginliklerinin hazinelerinin kültürlerinin milletlerinin köle olarak aynı yoldan gerisin geri akmasıdır.aynı yol üzerinden şarka damar damar emperyalizm feodalizm ve bilimum diğer izmler ki buna oryantalizm de dahil oryantaller aracılığıyla avrupanın foseptiği boşalmaktadır
Ey talib, ruhunu azab-ı iptidaiden esirgemezsen dailerin eline düşer mekteb-i zarurette idadi için ebkem vaziyette dil dilenirsin. Dailerin eline düşmekten sakın, diline düşmeye bak.
yeşil çamın onca imkansızlığa rağmen ve onca ideolojik takıntı içinde yine de harikalar yarattığını düşünüyorum.şimdilerde çok gelişti sinemamız tv kanal yapımı diziler bu bir gerçek ama aynı tadı varmiyor.açık hava sinemalarını özlüyorum.koltukları tahta sinemaları özlüyorum...film çıkışı kısa etekli güzel kızları beklemeyi özlüyorum-şimdi hepsi pantolonlu da-
efendim yazmaktaki maksadımız çevreye rahatsızlık vermek. şu yalan dünyadaki tüm uğraşımız bir ekran ve klavye tedarik ettiğimiz andan beri çeşitli mekanlarda, sitelerde, bloklarda, dairelerde, apartlarda insanlarla gereksiz bir şekilde uğraşıp onları amaçsızca şekillendirmeye çalışmak. bilhassa bunu kamusal alanda yapmak... zira bunun zevki bir başka... belki de ruhumuz lider bir ruhtur. çevreye rahatsızlık veriyoruz. çünkü bir lider ruh sorunlu olduğu gibi sorumludur da. herkesin azabı kendine, biri birine azap etmedikten sonra ne kınanır ne ayıplanır en fazla azaba doymuş bir ruh tarafından eğlenceli bulunabilir. herkese olan okları gereksiz alınganlıklarla tek merkezde toplamak pek akılcı bir hareket olmasa gerek. azabı bilen biri oktan şikayet edip gazabın dil buran çekirdekli üzümlerini tercih etmez bize kalırsa
efendim ekseriyyetle kırık olurlar.yıllarca ordan oraya eski eşyaler arasında sürülür fazlalık gibi görülür vakta ki eve biri misafir gelmeye görsün gramofon olmasa da plaklar çıkar hava basılır sonra itinayla yerlerine yerleştirilir.bir daha ki misafir baskınına saklanır.'plak plak olalı böyle eziyet görmedi' lafı da ilk 82 yılında kasetçalar çıktıktan sonra olmak üzere bu duruma binaen söylenmişidir.
Efendim arkeolojik kazılara, bulgulara, belgelere baktığımızda insan tarihinde iki tip mezarın her zaman var olduğunu görüyoruz:
biri ağlayan mezar
diğeri ne peki? gülen mezar diyecek herkes...
Hayır efendim 'ağlayan'ın zıddı değil olumsuzu yani 'ağlamayan' mezar
yani mezarlığını bilip sükut eden mezar.
avrupadan kahpe bizans üzerinden geçilerek anadolu,iran hindistan çine ulaşan; uzak doğu ve cümle doğunun zenginliklerinin hazinelerinin kültürlerinin milletlerinin köle olarak aynı yoldan gerisin geri akmasıdır.aynı yol üzerinden şarka damar damar emperyalizm feodalizm ve bilimum diğer izmler ki buna oryantalizm de dahil oryantaller aracılığıyla avrupanın foseptiği boşalmaktadır
Ey oğul, ruhuna lokman ruhu koklatılmasına böylelikle biçare ruhunun ırzına geçilmesine müsade etme.
Ey talib, ruhunu azab-ı iptidaiden esirgemezsen dailerin eline düşer mekteb-i zarurette idadi için ebkem vaziyette dil dilenirsin.
Dailerin eline düşmekten sakın, diline düşmeye bak.
Fizanlı Necip
yeşil çamın onca imkansızlığa rağmen ve onca ideolojik takıntı içinde yine de harikalar yarattığını düşünüyorum.şimdilerde çok gelişti sinemamız tv kanal yapımı diziler bu bir gerçek ama aynı tadı varmiyor.açık hava sinemalarını özlüyorum.koltukları tahta sinemaları özlüyorum...film çıkışı kısa etekli güzel kızları beklemeyi özlüyorum-şimdi hepsi pantolonlu da-
efendim fark etme hali
özet ilen...
-efendim bu benim görevim
-öyleyse övgü gerekmez
-ve dahi belgede
elbette yoksun...
mutlak karşısında hiçsin!
kimsin?
nesin?
mahrem olan saçılmasın ortaya, yalanla talan olur
yalan olur*
efendim
yazmaktaki maksadımız çevreye rahatsızlık vermek. şu yalan dünyadaki tüm uğraşımız bir ekran ve klavye tedarik ettiğimiz andan beri çeşitli mekanlarda, sitelerde, bloklarda, dairelerde, apartlarda insanlarla gereksiz bir şekilde uğraşıp onları amaçsızca şekillendirmeye çalışmak. bilhassa bunu kamusal alanda yapmak... zira bunun zevki bir başka... belki de ruhumuz lider bir ruhtur. çevreye rahatsızlık veriyoruz. çünkü bir lider ruh sorunlu olduğu gibi sorumludur da.
herkesin azabı kendine, biri birine azap etmedikten sonra ne kınanır ne ayıplanır en fazla azaba doymuş bir ruh tarafından eğlenceli bulunabilir.
herkese olan okları gereksiz alınganlıklarla tek merkezde toplamak pek akılcı bir hareket olmasa gerek.
azabı bilen biri oktan şikayet edip gazabın dil buran çekirdekli üzümlerini tercih etmez bize kalırsa