'Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar İNSANSINIZ! Öfke, nefret, kıskançlık, hayal kırıklığı... Bu duyguların kontrolü ele geçirip hemen davranışa dönüştürmesini engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz. Peki ya aşk, sevgi, ümit...Bunların da davranışa dönüşmemesi mi gerekir. Evet, dönüşmemeli! Çünkü hissettiğimiz anda sevmek ya da kızmak, kafatasımızın içinde bulunan ve şu ana kadar bilinen en gelişmiş şeye beynimize hakarettir. Duygularımızı hormonlarımız yaratır. Hormonları beynimizce filtrelemediğimiz sürece kafatasının içinde değerli evrenler taşıyan zavallı hayvanlarız.'
Hahh hayy sen öyle san Beni tanımıyorsun konuşuyorsun Yaptığın kardan adama tekme atar Yerine dikersem seni,görürsün :))) Ee sonra da fidayda oynar, sana atarım kar :)))
Tatilim ben yine, kıskan sen şövalye :) Kim sevmez ki tatili, olursa bir de kar tatili. İşi gücü boş verip, gelsen de Beraber oynayalim kar topu...e haydii.. :))
Bazen her şey kendiliğinden de yolunu buluyor. Bazen de beden, sanıldığı gibi beyinden değil, yalnızca duygulardan aldığı komutlarla hareket ediyor. Onay da beklemiyor, karar da. O an olan oluyor...
bazı 'hayal'ler gerçek olmayacak kadar uzaktır hem zamandan ve hem mekandan, öyle olması da değildir elinde olan... 'ama' ların dışında kaldığı kadardır insana armağan kalan :))
İnsan, ne var olduğu gibi kalabiliyordu ömrünün seyahati sırasında, ne bambaşka biri olabiliyor. Gördüğü ve yaşadığı ne varsa, toplayıp alıyor zihninden içeriye. Yeri geldiğinde hatırlayabileceği bir yere kapatırken, unuttuğunu sanıyor..
O zaman oyun başlasın :) Ama benim rolüm 2. perdede biraz beklemem lazım arkada olacakları seyrederek... Perdeyi de açsın 'birileri' birazcık zahmete girerek :)
'Duygularınızın sizi ele geçirmesine izin vermediğiniz kadar İNSANSINIZ!
Öfke, nefret, kıskançlık, hayal kırıklığı...
Bu duyguların kontrolü ele geçirip hemen davranışa dönüştürmesini engelleyebiliyorsanız gelişirsiniz.
Peki ya aşk, sevgi, ümit...Bunların da davranışa dönüşmemesi mi gerekir.
Evet, dönüşmemeli! Çünkü hissettiğimiz anda sevmek ya da kızmak, kafatasımızın içinde bulunan ve şu ana kadar bilinen en gelişmiş şeye beynimize hakarettir.
Duygularımızı hormonlarımız yaratır. Hormonları beynimizce filtrelemediğimiz sürece kafatasının içinde değerli evrenler taşıyan zavallı hayvanlarız.'
Hahh hayy sen öyle san
Beni tanımıyorsun konuşuyorsun
Yaptığın kardan adama tekme atar
Yerine dikersem seni,görürsün :)))
Ee sonra da fidayda oynar, sana atarım kar :)))
Almadan veren biri, verdiğinden çok daha fazlasını hakeder...
Tatilim ben yine, kıskan sen şövalye :)
Kim sevmez ki tatili, olursa bir de kar tatili.
İşi gücü boş verip, gelsen de
Beraber oynayalim kar topu...e haydii.. :))
Dışarda kar yağıyor
Benim içime yağmur
Ağlama gözbebeğim
Biraz daha dur...
Bazen her şey kendiliğinden de yolunu buluyor.
Bazen de beden, sanıldığı gibi beyinden değil,
yalnızca duygulardan aldığı komutlarla hareket ediyor.
Onay da beklemiyor, karar da. O an olan oluyor...
Yanii...
Bugün ile yetin,
Kar tatili ama, güneşli...
Unut bundan sonra tatili
Bundan sonra tek tatil
Yarı yıl tatili ;)
bazı 'hayal'ler gerçek olmayacak kadar uzaktır
hem zamandan ve hem mekandan,
öyle olması da değildir elinde olan...
'ama' ların dışında kaldığı kadardır
insana armağan kalan :))
İnsan, ne var olduğu gibi kalabiliyordu ömrünün seyahati sırasında,
ne bambaşka biri olabiliyor.
Gördüğü ve yaşadığı ne varsa, toplayıp alıyor zihninden içeriye.
Yeri geldiğinde hatırlayabileceği bir yere kapatırken, unuttuğunu sanıyor..
O zaman oyun başlasın :)
Ama benim rolüm 2. perdede
biraz beklemem lazım arkada olacakları seyrederek...
Perdeyi de açsın 'birileri' birazcık zahmete girerek :)