Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Oktay Avşin
Oktay Avşin

HADİ İŞİNE? ? ? ? ? ? ? ? ? ?

  • kürt tarihi22.07.2009 - 17:34

    Evet ismail beşikiçi bu yazısında herşeyi çok güzel açıklamış gerizekalı olmayan anlar. ve bir çok önemli noktaya parmak basmıştır. Tabi oda hemen vatan haini ilan edilecektir.

  • kürt tarihi22.07.2009 - 17:24

    BABA BENİ ASİMİLE ETMELERİNE İZİN VERME!

    Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı gibi kurumlar, “Baba beni okula gönder”, “Haydi kızlar okula” gibi kampanyalar, örneğin Bulgaristan’daki, Batı Trakya’daki, Kıbrıs’taki, Kerkük’teki Türklerin asimle edilmelerine, asimile olmalarına kesinlikle karşılar. Bunun gerçekleşmemesi için her önlemi alıyorlar. Ama, Kürtlerin Türklüğe asimile edilmeleri konusunda da yoğun çabalar sarf ediyorlar.


    Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği eski Başkanı, kısa bir süre önce vefat eden Prof. Dr. Türkan Saylan hakkında, ölümünden sonra çok övücü yazılar yazıldı. Profesör Saylan’ın çabaları erdem, çağdaşlık, ezilenlerin yanında yer alma gibi kavramlarla değerlendirildi. Profesör Saylan, 1960′ larda, 1970′ lerde, 1980′ lerde, Kürtlerin yaşadıkları bölgelerde cüzam hastalığıyla ilgili taramalar yapıyormuş. Bu taramalar sırasında, kız çocuklarının, aileleri tarafından okulu gönderilmediklerini fark etmiş. Bunun için çareler aramış. Çağdaş Yaşamı Destekleme derneği, 1989′ da bu arayışlar doğrultusunda kurulmuş.

    Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, özellikle Kürt kız çocuklarını okutabilmek için okullar, pansiyonlar kuruyor. Çocuklara burslar dağıtıyor. 2000′ li yılların ortalarında, “Baba beni okula gönder”, “Haydi kızlar okula” gibi kampanyalarla, bu proje destekleniyor. Yatılı İlköğretim Bölge Okulları (YİBO) lar erkek-kız bütün Kürt çocuklarına eğitim verirken, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, daha çok Kürt kız çocuklarını hedef alıyor. Devlette, “anadil anadan öğrenilir. O bakımdan geleceğin annelerini, bugünkü çocukları Türklüğe asimile etmek çok daha önemlidir” şeklinde bir bilgi var. Bu bilgi doğrultusunda Kürt kız çocukları, birinci planda hedef alınıyor. Evlerinden, ailelerinden, koparılarak bu okullara, pansiyonlara yerleştirilen çocukların Türk dili ve kültürü içinde yetiştirildiği, Kürtçe”nin yasaklandığı, böylece, Kürt dilinden ve kültüründen koparılmaya çalışıldığı açıktır.

    Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin, “Baba beni okula gönder”, “Haydi kızlar Okula” kampanyalarının düşüncesi ve eylemi Kürt sorunundan kopuk bir şekilde, Kürt sorununa hiç gönderme yapılmadan dile getiriliyor. Bu süreçte, Kürtler konusunun bilinçlere çarpmaması için ciddi bir çaba sarf ediliyor. ÇYDD’nin yoksullardan, ezilenlerden yana tavır koyduğu vurgulanıyor. Yoksul kesimlerin kız çocuklarının eğitimi için gayret sarf edildiği belirtiliyor.

    Türk düşüncesi, bu çabaları erdem olarak değerlendiriyor. Bu yoksul kesimlerin daha çok Kürtler olduğu çok açıktır. Ama, örneğin Kürtlerde, yoksulluğun neden yaşandığı ise hiç irdelenmiyor.

    ÇYDD ve eski genel başkanı hakkında şu şekilde, temel bir soru sorulabilir. Profesör Türkan Saylan, Kürtlerin yaşadıkları alanlarda cüzam taraması yaparken, ailelerin kız çocuklarını okula göndermediklerini fark ediyor. Ve bu olumsuzluğu giderme doğrultusunda uğraş veriyor. Peki, Profesör Türkan Saylan, cüzam taraması yaptığı bu bölgelerde, Kürtçe’nin yasaklandığını, devletin, Kürtleri, özellikle Kürt çocuklarını asimile etmek için, çok yoğun bir çaba içinde olduğunu neden fark etmiyor? Halbuki, Kürtçe’nin yasaklanması, her tarafta Türk dilinin ve kültürünün egemen kılınması daha görülür bir olay değil mi?

    Kürtlerde, yoksullaşmanın neden yaşandığı, neden sürüp gittiği irdelenmesi gereken bir olaydır. Bu olay, ağalıkla, şeyhlikle, aşiretle vs. açıklanamaz. Çünkü bu kurumları destekleyen, bu kurumlara kan veren, can veren devletin bizzat kendisidir. Bu çerçevede koruculuk, devletin ısrarla ayakla tutmaya, can vermeye çalıştığı bir kurumdur. Bu çerçevede, YİBO’lar, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı gibi kurumların, “Baba beni okula gönder”, “Haydi kızlar okula” kampanyaları ne işe yarıyor? Bunların işlevi nedir? Bu, devletin uyguladığı asimilasyon programına katılmak, devletin yapamadığını, “sivillik” görüntüsü altında daha iyi yapmak anlamına gelir. Devletin, Kürtlere karşı, temel bir politika olarak uyguladığı asimilasyonu sivil toplum örgütleriyle desteklemek… Yapılan budur. Erdem denen, çağdaşlık denen, ezilenlerden yana olmak denen süreç budur.

    Şöyle düşünelim: 1985-1988 yılları arasında, Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlığa karşı isim değiştirme kampanyası vardı. Bulgaristan yönetimi, Türklerin Türk isimlerini bırakmalarını, Bulgar isimleri almalarını dayatıyordu. “Bulgar isimleri alırsanız, Bulgaristan Komünist Partisi’nde ve Bulgaristan devlet bürokrasisinde hızla yükselirsiniz. Aksi halde, yani Türk isimlerinizde ısrar ederseniz, günlük yaşamda çok büyük güçlüklerle, çok ağır sorunlarla karşılaşırsınız…” diyordu. Diyelim ki, Türkler isimlerinde ısrarlı oldular. Bulgar isimleri almayı reddettiler. Devletin bu baskı politikaları yüzünden fakirleştiler. Çocuklarına gerekli ilgiyi gösteremediler. Onlara eğitim veremediler. Bu ilişkiler ağında, Bulgaristan yöneticileri bu çocukları toplayıp kendi kurduğu okullarda eğitmeye başladı. Çocuklara burslar vermeye başladı. Şüphesiz, Bulgar dilini ve Bulgar kütürtünü esas alan bir eğitim, Türk dilini ve Türk kültürünü unutturmaya çalışan bir eğitim. Bu eğitim sağlıklı bir eğitim midir? Bu eğitim aydınlık getiren bir eğitim midir? Bu eğitimde erdem var mıdır?

    Bulgaristan’da yaptırımlar şüphesiz gerçekleşmedi. Türkiye’nin ve dünya devletlerinin, uluslararası kurumların, insan hakları örgütlerinin eleştirileri, suçlamaları karşısında, Bulgaristan geri adım attı. Türklerin asimilasyonu politikasını, uygulamaları durdurdu. Bugün Türk azınlığı Bulgaristan’da, Türk olarak iktidar ortağıdır. Türkiye’de Kürtlerin asimilasyonuna yönelik politikalar, uygulamalar ise, yoğun bir şekilde sürdürülüyor.

    Bulgaristan’ın geri adım atmasında Türkiye’nin evrensel değerleri savunmasının yanında, uluslararası politikada, uluslararası örgütlerde, Türkiye’nin arka çıkılan bir devlet olmasının rolü büyüktür. Kürtlere karşı uygulanan asimilasyon politikasının sürüp gitmesindeyse; Kürtlerin, Kürdistan coğrafyasının bölünmesinin, parçalanmasının ve paylaşılmasının büyük rolü vardır. Bu, Kürt toplumunu çürütmüş, Kürtleri dostsuz bırakmış, hasımlarının sayısını arttırmıştır.

    Kürtlerin ve Kürtçe’nin inkarı, köylerin yakılması, yıkılması, temel geçim kaynaklarının tahribi, onbinlerce Kürt ailesinin yerlerini-yurtlarını, evlerini barklarını terke zorlanmaları, binlerce kişinin “faili meçhul” cinayetle yok edilmesi sürecinde yoğun bir yoksullaşma meydana gelmiştir. Ailelerin terke zorlandıkları alanlarda, su da var, toprak da var. Fakat aileler koruculuk dayatmaları nedeniyle buraları terk etmek zorunda kalmışlar. Bu alanlara dönemiyorlar. Şehirlerin varoşlarında yoksul bir yaşam, başkalarına muhtaç bir yaşam sürdürüyorlar. İşte, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı gibi sivil toplum örgütleri, “Baba beni okulu gönder”, “Haydi kızlar okula” kampanyaları bu mağdur Kürt ailelere, bu ailelerin çocuklarına, özellikle kız çocuklarına bu noktada sahip çıkıyorlar. Böyle bir eğitimde temel amaç asimilasyondur. Devletin asimilasyon uygulamalarına katkıdır. Bu süreçte erdem yoktur, çağdaşlık yoktur, ezilenlerden yana olma durumu yoktur. Eğitimin verimli olması anadilde eğitim yapıldığı zaman gerçekleşir. Kürtçe’yi yasaklayarak, Kürtleri ve Kürtçe’yi aşağılayarak, Kürt kültürünü yasaklayarak, Türk dilini ve kültürünü egemen kılarak gerçekleştirilen bir eğitimde çağdaşlık yoktur. Eğitim çocukların yetişmesinde elbette çok önemli bir kurumdur. Eğitime karşı çıkmak söz konusu olamaz. Ama, asimilasyona yönelik bir eğitimin de sorgulanması gerekir.

    Bulgaristan’da yaşanan süreç ile Kürtlere uygulanan politikaların niteliği arasında çok önemli farklar da vardır. Bulgaristan, Osmanlılar döneminde, 13. yüzyılın sonlarında, fethedilmiş bir ülkedir. 19. yüzyıl sonunda, bağımsızlık mücadelesi sunucunda, bağımsız Bulgaristan devleti ortaya çıkmış, fetihle birlikte, oralara yerleştirilen Türklerin bir kısmı da Anadolu’ya dönmek durumunda kalmıştır. 1912 Balkan Savaşı’ndan sonra bu süreç hızlanmıştır. Bugün hala Bulgaristan’da yaşayan Türkler geri dönmeyen Türklerdir. Kürtler ise, İsa’dan önceki asırlardan beri, diyelim İsa’dan önce 4000′ lerden beri kendi ülkelerinde, Kürdistan’da yaşıyorlar. Türklerin Ortadoğu’ya, Anadolu’ya gelmeleri ise onbirinci yüzyıldır. Türkler, ancak bin yıldır buradalar.

    İnsanlaşma
    Yukarıda 1985-1988 yılları arasında, Bulgaristan’da, oradaki Türk azınlığa yönelik isim değiştirme operasyonlarından söz edilmişti. Bu operasyonlar, Türkiye’de, devlet ve sivil toplam kurumları tarafından, çok yoğun bir şekilde eleştirildi, suçlandı. Devlet, hükümet, üniversiteler, yargı organları, TBMM, basın, operasyonları şiddetle eleştirdiler, suçladılar. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, gibi kurumlar, bu eleştirileri devamlı yaptılar. Siyasal partiler, sendikalar, spor kurumları, eleştiri ve suçlama sürecinde aktif olarak yer aldılar. Bu kurumlar, Bulgaristan’daki Türklerin isimlerinin değiştirilmesine, onların Bulgarlığa asimile edilmelerine şiddetle karşı durdular. Bulgaristan yönetimi, emperyalist olmakla, sömürgeci olmakla, faşist, gerici, çağdışı olmakla, suçlanıyordu. Türklerin bu operasyonları asla kabul etmeyecekleri vurgulanıyordu. Türk isminden vazgeçip Bulgar ismi alan bazı görevliler “hain” olmakla suçlandı.

    Bulgaristan’daki Türk azınlığın asimilasyonuna karşı çıkanlar, bunu engellemek için her önlemi alanlar Kürtlerin Türklüğe asimilasyonu için yoğun bir uğraş içindeler. Devlet, hükümet, TBMM bu konuda her olanağı kullanmaktadır. Milli Eğitim Bakanlığı, Kültür bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, bu konuda yoğun çabalar harcamaktadır. Üniversitelerin, yargı organlarının, hukuk kurumlarının, basınının bu konudaki gayretleri büyüktür. Sivil toplum örgütleri devlet ve hükümetle birlikte, aynı doğrultuda çok yoğun çaba sarf etmektedir. Devletin ve hükümetin yapamadığını yapma hırsı içindedir.

    Kürtlerin Türklüğe asimilasyonu konusunda okul, şüphesiz çok önemli bir kurumdur. 27 Mayıs Darbesi”nden sonra, (1960) yaşama geçirilen Bölge Yatılı İlkokulları’yla, asimilasyon sistematik bir uygulama haline getirilmiştir. Günümüzde uygulanan, Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’yla (YİBO) bu uygulama daha da geliştirildi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Derneği gibi sivil toplum örgütleri, “Baba beni okula gönder”, “Haydi kızlar okula” gibi kampanyalar, devletin düşüncesini ve amacını gerçekleştirmede önemli rol aldılar.

    İşte insanlaşma bu noktada beliriyor. İnsanlaşma nedir? İnsan nasıl insan olur? İnsan ne zaman insan olur? İnsanlaşmanın, insan olmanın ölçütü nedir? Bu konudaki temel ölçü, insanın kendisi gibi insan olanlara yaptığı muamelede ortaya çıkar. Devlet ve hükümet, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı gibi kurumlar, “Baba beni okula gönder”, “Haydi kızlar okula” gibi kampanyalar, örneğin Bulgaristan’daki, Batı Trakya’daki., Kıbrıs’taki, Kerkük’teki Türklerin asimle edilmelerine, asimile olmalarına kesinlikle karşılar. Bunun gerçekleşmemesi için her önlemi alıyorlar. Ama, Kürtlerin Türklüğe asimile edilmeleri konusunda da yoğun çabalar sarf ediyorlar. Düşüncenin ve davranışın çifte standartlı olduğu açıktır. İnsanlaşma ölçütü açısından bu süreçleri nasıl değerlendirmek gerekir?

    Bu olay bize, Türk düşüncesinin, Kürt sorunundan ne kadar kopuk olduğunu da gösteriyor.

    Yazarlar, aydınlar, Kürt sorununu biliyorlar. Ama bazı temel toplumsal süreçleri Kürt sorunuyla birlikte analiz etmekten, analize Kürt sorununu, Kürt olgusunu katmaktan kaçınıyorlar. Sanki böyle bir sorun yokmuş gibi davranıyorlar. Prof. Dr. Zehra İpşiroğlu’nun, “Saylan ve ÇYDD’ye Yapılan Saldırı” (Cumhuriyet, 21 Mayıs 2009 s.2) ve Prof. Dr. E. Fuat Keyman’ın, “Erdemli Vatandaşlar Ölmez” (Radikal İki, 24 Mayıs 2009 s. 5) yazıları bu bakımdan dikkate değer.

    Halbuki bazı temel olgular Türkler için ve Kürtler için çok farklı anlamlar ifade etmektedir. Örneğin Lozan Antlaşmasının Türkler için ve Kürtler için anlamı aynı mıdır? Yatılı İlköğretim Bölge Okulları’nın, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Çağdaş Eğitim Vakfı’nın, “Baba beni okula gönder”,” Haydi kızlar okula” kampanyalarının, Türkler için ve Kürtler için anlamları çok çok farklıdır. Köy Enstitüleri de Türkler için ve Kürtler için farklı anlamlar ortaya koyar.

    TÜRK AYDIN VE YAZAR İSMAİL BEŞİKÇİ.

  • kürt tarihi20.07.2009 - 16:37

    Alın size eski tarihçiler ama biliyorum yine bazı çok bilmişler bunlarada bir kulp bulacatır. Ebul hasan el mesudi ‘’murucuz-Zeheb ve Meadin El-Cevahir’,943 yılı Kitab el tenbih ve el işraf, ‘’ Pers Ebu İshak İbrahim El İstağri ‘’kitap mesalik el-memalik’’,951 yılı) ve ebul kasım ibn Hewkel‘’Kitab el-Mesalik’ vel memalik’’972yılı) . Ve ebu Abdallah Muhammed el mukadesi ahsan‘’ahsan et tekasim fi ma’rifat elakalim’’, 985 yılı) , Kürtler, kürt eyaletleri ve şehirleri hakkında çok değerli bilgiler vermektediler Kürt eyaletleri ile ilgili Kürt eyaletler ile ilgili enn geniş bilgiyi öncelikle İstağrinin kitabında yer alan 33 göçer Kürt Aşiretinin listesini yeniden düzenleyen Hewkelin ve mukdisinin kitaplarında buluyoruz. Orta Çağ Arap coğrafya biliminin doruğu kabul edilen El Mukadisi’nin çalışmasında Kürtler’de dahil olmak üzere ayrı ayrı halkların ve onların yaşasığı bölgelerin,şehirlerin,,eyaletlerin ve ülkelerin tanımı verilmiştir… şerafhan Bidlis’inin (1543-1604) ‘’Şerefname’’ adlı eseri, 16. yüzyılın sonuna değin Kürt kürt tarihinin en önemli kaynak kitabı idi ve bu özeliğini bu gün de korumaktadır. ‘’Şerefname’’nin kaynak kitap olarak değeri, yazara daha yakın olan 15. ve 16 yüzyıldan daha geniş zamanları kapsamasındandır. Geniş bir kültüre sahip bir entelektüel ve siyaset adamı ve 16.yüzyıl Kürt elitinin bir temsilcisi olarak şerefhan bidlisi, kürt tarihini ilk kez yazmayı, kendine ödev edinmiş ve bu amaçla kendi halkının tarihi geçmiş ile ilgili olarak bütün bildiklerini tek tek derleyip bir araya getirmiştir.Ama bu çapta bir ödevin üstesinden ancak birkaç yüzyıl sonra seçkin Kürt tarihçisi Mehmet Emin Zeki (1880-1948) gelebilmiştir.*
    Kürtler bizden daha önce gelmişti anadoluya… Ermenilerin yazılı tarihi dördündücü asırda başladığı biliniyor. Kürtlerinde. Tabi bunu kesin olarak kestirmek mümkün değildir. (İlber ortaylı, teke tek programı, 21,06,2009)

    * Kaynak:Kürdistan tarihi, M.s Lazarev,S.x mıhoyan, E.i vasilyeva, M.a Gasretyan, O.i. Jigalina

  • kürt tarihi16.07.2009 - 12:39

    Saygı Öztürk'ün geçen yıl yayınlamış olduğu “İsmet Paşa’nın Kürt Raporu” adlı kitaptan bazı bölümler..

    - Ağrı'da Kürtlerin medenileşip, sükunet bulmaları bile kardır. Karaköse, hükümete bağlı bir Kürt şehridir. Erzincan Kürt merkezi olursa Kürdistan'ın kurulmasından korkarım.

    - Iğdır'da Kürtlerin yerinden oynatılmasına ne lüzum, ne imkan vardır. - Türklüğe hevesli bir Arap şehri olan Siirt'in doğuya naklini tercih ederim

    - Van ve Erzincan'da acele olarak, Muş Ovası'nda tedricen ve Elazığ Ovası'nda kuvvetli Türk kitleleri vücuda getirmek zorundayız.

    - Türklerle Kürtler aynı okulda okumalıdır. Bu Kürtleri Türkleştirmek için etkili olacaktır.

    - 'Diyarbakır, kuvvetli Türklük merkezi olmak için tedbirlerimizi kolaylıkla işletebileceğimiz bir olgunluktadır.

    - 'Düşman unsurlar içinde saldırgan olan teşkilat Kürt reisleri ve adamlarıdır. Fransız istihbarat zabitleri her istedikleri anda Kürt reislerini çeteler halinde memleketimize saldırtmağa muktedirdirler.'

    - 'Mardin vilayetinden çıkarılacak Hıristiyan ve Arapların yerlerini Kürtler derhal dolduracaklardır. Bu hal bizim için pek zararlıdır.'

    Bunları okuyunca okadar okadar isyanın niye çıktığı, bu günlere nası gelindiği çok iyi anlşılıyor. bi başka şey artık bu kardeşlik, abilik palavralarını geçin. Değişen dünyada bütün halklar artık çıkarına bakıyor ve kürtlerde bir halk olduğuna göre(Kürtlerin olmadığını kanıtlamak için bin dereden su getirsenizde) onlardada çıkarına bakıyor. Kürtlerin devlet kurmadığı, kuramadığı yalanına gelince bu gün herkesin bildiği gibi şu anda hasankeyf'te ılısu barajı yapılmak isteniyor. sorarım size o güzel tarihi yapılar niye sular altında bırakılmak isteniyor? ? ? yoksa oda komagene devletinin başkenti olan Samsat yada Samusata'dan kalan bütün tarihi kalıntıları yok edilmekmi isteniyor (oda atatürk barajının suları altında bırakıldı şu an yeni yeni yapılan kazılarda eski saraylar, Su kemerleri, kaleler çıkmaktadır.) çünkü bakıyorumda türkiyede başta Kürtler olmak üzere bütün Aydın'lar ve yeşilc'iler karşı çıkmasına rağmen ve hatta Avrupa devletlerinin vereckleri krediyi vermekten vazgeçmelerine rağmen enerji bakanı canlı yayında inatla biz barajı yapacaz diyor. çünkü bir devlet yada bir halk bir yeri sömürdüğü zaman ondan önce geldiği yerde bulunan halkın atalarından kalan bütün tarihi yoketmlidir, yokedeceki o, halkın olmadığını ispatlayabilsin. Mesela bü gün lazlar asimile olmuştur şu anda yetişen yeni nesil ne dilini biliyor ne tarihini merak ediyor(laz gençliği) eğer biz Kürtlerden istediğiniz buysa kusura bakmayın biz yokuz.
    kimseninde üvey kardeşi değiliz.

  • kürt tarihi06.07.2009 - 15:48

    güzel, kardeşim ben senin gibi vikipedya türü şeylerle ilgilenmiyorum araştırıp gelip ondan sonra yazıyorum. Bence sende öyle yap. Ayrıca ben çalıp oynamıyorum. Benim soyum da karışık değil herşey gün gibi ortada. hakında cilt,cilt kitaplar yazılıyor benim kalkıp hepsini burda anlatacak halim yok. ben yazarım sizde çürütürsünüz bu kadar basit. Ama çürütme demogojiyle olmaz. o soylediğin atatürkle ilgili yazıda alıntıydı bana ait değildi(zaten altına yazmıştım) o yazıda bütün kaynaklar sıralanmış git kontrol et.

  • marilyn manson04.06.2009 - 19:56

    bunlar rackçı ve yaptıkları müziklere bakacaksınız burda yorum yazan arkadşlar bikez olsun bunların müziklerini dinledinizmi(İstisnalar hariç) hayatlarıı okudunuzmu araştırdınızmı yok! ondan sonra gelip adamların tipine bakarak satanismiş komünistmiş ateistmiş diye bol keseden atıp tutarsınız gidin adamın şarkılarına bakın (türkçe tercümeleri var ve kolayca bulunur) ama bu seferde içinde isyan olduğu için adam direk ateist (zaten ateistir kendisi) nihilist damgasını yiyecektir hatta şu anda bulrı yazdığımiçin bazıları çıkıp banada satanist diğebilir ama satanist falan değilim ama sloganım şu: ne kadar KURAL VARSA CANI CEHENNEME SADECE BEN... kırın şu kafanızın içindeki duvarları ve ön yargıları. aslında daha yazacak çok şey var ama şimdilik bu kadar yeter.

  • kürt tarihi04.06.2009 - 18:50

    bende size şunu söylüyorum. türkçe 13 farklı dilden etkilenmiş. ve türkçede -M- ile başlayan kelime yoktur(gidin kime sorarsanız sorun) nerdenmi biliyorum çünkü edebiyat bölümünde okuyorum. bu yazdıklarım bir kaç basit örnek. ayrıca o eski tarihçilerle ilgili söylenenlerle ilgili geçen gün elime bir kaynak geçti ve orda kürt tarihiyle ilgilenen bütün tarihçileri bir bir açıklıyor. fırsat bulursam yazarım.

  • Domuz Gribi27.05.2009 - 16:36

    dikkat ettiyseniz domuz gribi söylendiğinden beri kimse krizden bahsetmez oldu.. delidan, kuş gribi. unutmayn, bir ara bunlar revaçtaydı modaları geçince domuz giribi çıktı...

  • kürt tarihi19.05.2009 - 17:23

    Biz roman yazarlarindan dgl,devrin Tarihcilerinden bahsediyoruz
    bi de ben ekliim dedim.

  • kürt tarihi04.05.2009 - 18:11

    bazı insanlar durmadan aynı şeyleri tekrarlıyorlar hatta ben bitanesine mesaj gönderip bana o roman yazarlarından bir kaç tanesinin adını vermesini istedim...ama cvp alamadım ve hala bekliyorum.