Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Ali Bınat
Ali Bınat

ŞEHİR, DEVLET VE MEDENİYET

  • devlet13.08.2014 - 03:32

    Bir yüzü komünizm, diğer yüzü kapitalizm olan bir madalya gibidir. Ama devlet aynı zamanda kendisini tanrı sayan da bir yapıdır da. Devlet, medenî, yâni şehirci dinlerin ve kutsal kitaplarının dile getirdiği malik ve kul-köle ilişkisini yaratan, uygulayan ve ayakta tutan bir yapıdır ki, mekânı şehirdir. Acaba, o dinlerin neden kutsal şehirleri vardır! Çünkü, şehir tanrı’nın da ortaya çıktığı mekândır. Yahudilik’de Siyon, tanrı’nın şehri’dir, ama İslâm’da da Mekke ve Medine de tanrı’nın şehirleridir ve hepsi bu dinlerce kutsal sayılırlar. Tanrı, medenî bir yaratıktır. Ateistlik taslayan Marksistlerin kulağı çınlasın, acaba maddeci-diyalektikçi o yaman bilimsel kafalar, kendiklerine şu soruyu sordular mı? Medenî’lerin Tanrı dedikleri şeyin bir dini var mı? Tabiî bu soru, dindar’dan da dinci olanlara da yöneliktir, özellikle onların allamelerine, siyası partilerine, başkanlarına, reis-i cumhurları’na da, öncelikle ve özellikle sözlerini „Fatiha“ ile açıp „Fatiha“ ile bitirenlere.

  • devlet09.07.2014 - 03:25

    Türkiye’de değil tüm dünyada şehir aşığı çok. Her şeyden önce medenî felsefe ve bilim, din ve siyaset, edebiyat ve sanat ve de müzik adamları şehire gönülden vurulmuş. Türkiye’de kimilerinin „kentleşme“ dedikleri, şehirleşme, aslen medîleşme demek. Ancak şehrin kurulduğu veya tezgahlandığı yerde, devlet ister istemez peyda olur, yâni açıkca ortaya çıkar. Kısaca: şehir demek, devlet demektir. Devlet demek hiyerarşi demektir, yâni malik ve kul / köle ilişkisi demektir. Devlet denince, daha başka neler akla gelir, saymakla bitmez. Saymayı bırakayım, şehir, devlet ve medeniyetleşme demek, kısaca insanın insanlıktan uzaklaşması demek. Ne var ki, başta Hıristiyanlık olmak üzere, Musevilik ve onlardan sonra gelen Islâm da sapına kadar şehircidir, ve hepsi kutsal şehirlere taparlar. Sadece bu kentçi mantık üzerinde düşünmeye değer. Haaa! medenî dinciler bir yana, bir de keskin devrimciler var: söz gelimi marksistler. Onlar da en az o dinciler kadar şehirci, kentçi, yâni medenî’dirler. Darısı kimin başına? Şehir, devlet ve medeniyet nedir? Yüreği olan, bunu bir düşünsün.

  • devlet09.07.2014 - 03:05

    „Devlet hem komünist, hem de kapitalist’tir! “, dersem, herhalde aklınız başınızdan gider. Gitmeden önce kendize bir sorun, neden? Devletin var olduğu verili her ülkede, o devlet o ülkenin kolektif mülkiyet sahibidir, yâni komünist’tir, ama tam da bu nedenle genel bir özel mülkiyet sahibidir de ve onun için ister istemez özel mülkiyetler yaratmak zorundadır. Kısaca: mülkiyet, bir yüzü kolektif, diğer yüzü özel olan bir medenî, yâni şehirci, devletçi yaratıktır. Ve kendi başına içinden çıkılmaz bir çelişkidir. Derdi çok, dermanı yoktur. Onun için bu çelişkiyi bu güne kadar çözmeye kalkan tüm devrimler, ister güya burjuva adına, ister güya komünizm adına olsun ve de isterse din adına olsun yapılmış hiç bir devrim veya yüce devrim çözememiştir. Şehir, devlet ve medeniyet insan oğlunu ve kızını, ve de çoluk ve çocuğunu hangi çıkmaz sokalara sürükledi. Gerisini artık bir de siz düşünün.

  • derin devlet15.01.2009 - 23:15

    Devlet’in ne olduğunu anlayamayanlar, „derin devlet“ teorileri veya nazariyeleri tezgâhlarlar. Devleti devlet yapan, onun derinden de derin oluşudur, öyle ki gayya kuyusu onun yanında sığ bir çukurcuk kalır. Kimileri de 'derin' denileni bayağı bir 'çete' sanıyor. Bu tür müminvari bilimsel inançlar, olsa olsa devlet’in aslî niteliğini giz’ler. Derin devletçileri 'hikmet-i devlet' (Alm. Staatsräson. İngl. reasons of State. Frz. raison d’État) üzerine düşünmeye davet etmek yerinde bir adım olur. Batı düşünce bilimi bir yana, hikmet-i devletin tarihi: şehir, devlet ve medeniyet kadar eskidir. Üzerinde durmaya değer.

  • zaza26.10.2006 - 01:52

    Zaza ve Zazaca üzerine: Sağcı-solcu, ilerici-gerici, dinci-dinsiz, Türkçü-Kürtçü bütün Batıcıların dikkatini bir noktaya çekerim: Batıcı olduğunuza göre Batı’yı çok iyi bilenlerdensiniz. Sırtınızı sevgilinize yaslar gibi rahatlıkla Batı’ya yaslayabiliyorsunuz. Sağı-solu, ileriyi-geriyi, dini-dinsizliği, Türkçülüğü-Kürtçülüğü ondan öğreniyor ve onun diliyle savunuyorsunuz. Ne var ki, Anadolu topraklarında yaşayan Zaza gibi kültürlerden ve dillerden bihabersiniz. Bu demektir ki kendi kültürlerinizden ve dillerinizden de bihabersiniz. Batıca aydınlanırken gözleriniz biraz fazla kamaşmışa benziyor.

  • akıllı10.08.2006 - 21:28

    Akıllı: Türkçe’de kelime yaratıcıları Arapça kökenli diye „akıl“ kelimesini dilimizden sürgün etmeye çalıştılar, yerine „us“ kelimesini bulduklarını sandılar. Ne var ki, „akıllı“ yerine „uslu“ kelimesini kullanan bir „babayiğit“ dilbilimciye rastlanmıyor. Çünkü, köylü, zanaatkâr, işçi ve diğer emekçiler her iki kelimeyi de (akıllı, uslu) yerinde kullanmasını o akıllandıkça uslananlardan öğrenmediler.

  • akıllı28.07.2006 - 01:06

    Akıllı: Batı düşünce ve bilmine göre „intellectual“ (lat. intellectus = akıllı) olan birey. Türkçe'ye 'entel' olarak sokulmuş.Türkçesi: aydın! Ne var ki, „Öztürkçe“ sayılan bu kelime Osmanlıca’dan tercüme. Aslı: münevver (= nurlandırılmış, aydınlatılmış) . Türkiye’de Batı bilimiyle akıllanan birey, yâni aydın (entel) çok. Onun için ağzını açan, akıl vermeye kalkıyor. Demek ki, muasır AB yolunda aydınlananların aklı başından alınmış.

  • erkek23.07.2006 - 22:48

    Erkek: Hz. Adem veya adam sayıldığı ilk günden beri aklı donuna düşmüş medenî (şehirci) bir hilkat garibesidir.

  • siyaset20.07.2006 - 23:33

    Siyaset: Bizde siyaset, Batı'da politika (polis = şehir) denen tezgah, aslen olağanüstü bir azınlığın olağanüstü bir çoğunluk üstünde iktidar ve mülkiyetini kurması ve bunu haklı ve meşru kılma çabasıdır.