Sabır, özveri, sevgi kavramlarını harmanlayarak yaşanan bir hayatın parçası olmak sureti ile yerine getirilebilecek bir görev. Bu sebeple söylenen üç hasleti kendinde bulundurmayan her öğretici için bu meslek çileli bir hayata dönmektedir.
Er meydanında Koca Yusufla güreş tutmaktadır Aliço. Vakit akmış akşam yaklaşmıştır. Yusuf hala dinçtir. Ama Aliço 'nun yaşının ilerlemiş olması yorgun düşmesine sebep olmuştu. Bunu gören seyirciler böyle bir yenilgi ile uğurlamak istemedikleri baş pehlivanları için üzülmektedirler. Güreşin bitmesi için üstelerler ki Kel Aliço şöyle der: 'A be burası Kırkpına'dır... Er meydanıdır buncağaz. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne duruyor? Tutuşturun oncağızları... Pişmiş güreş bırakılır mı hiç. Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa eğer bırakın yensin beni.. Hem ben artık bu er meydanlarından çekileceğim. Aliço'yu yenmek talihini bir daha bu Yusufcağız nerede bulacak? ' Bu söz üzerine o zamandan lakabını heybetinden almadığını göstermek istermişçesine Koca Yusuf sarılır ve öper hocasının elini eteğini. Bırakalım der. Yarına kalsın. Ve Kel Aliço gönül rahatlığı ile devreder kemerini, şöhretini bu kızancağıza. Allah her ikisine de gani gani rahmet eylesin.
Şu anda gözlerime ve sözlerime inanmak istemiyorum. Çünkü bu kadar kelam ve selamın geçmiş olduğu bir sitede bu kelime hakkında çok cüzi sayıda yazı var. Nasıl oldu da bu kadar kelam erbabı bu sayfaya veya safhaya birkaç demet çiçek bırakmadan geçebildiler. Gözlerim o çiçek demetlerini göremediği için hayal kırıklığı içindeyim. Ey kelam erbabı beni duyun ve benim gibi dili söze erişmeyen biri bile buraya tenkit için de olsa bir kaç satır yazıyor ise sizlere sayfaları nakış nakış işlemek düştüğünü söylememden bana karşı kırgınlık duymayın. O doyurucu bilgilerinizi okumak için sabırsızlanıyorum. Haydi kolay gelsin. Ağzınıza sağlık.
Ülkeden çıkarken yanına alacağı en küçük mücevherle bile 9 göbek soyu geçinebilecek olan bir padişahın defni bile başka milletler tarafından yapılıyor.Ve biz bu padişaha vatan haini damgasını vurmaya uğraşıyoruz. Hangi şuursuz zihniyet bunu düşünmeye yeltenebiliyor anlamıyorum. Allah tarihinden ibret almayan bizleri kaldıramayacağımız imtahanları reva görmesin.
Çoğu kişi tarafından başa gelen kötülükler olarak değerlendirilip kişilerin isyanına kadar varan yakarışlara sebebiyet veren bir kavram. Fakat insanlar belaya sabrın işlemiş oldukları günahlara keffaret olabileceğini bilseler ve ona göre davransalar iki kere yanlışa düşmekten kendilerini alıkoyabilirler. Rabbim bizi sabredenlerden eyle. Bizi sana isyan gibi bir gaflete düşürme.
Her zaman az para aldığı için eylem ve itirazları ile gündeme gelen Türkiyedeki en büyük kitle. Fakat asıl itiraz alınan paraya değil. Yapılmış olanın yada yapılmaya çalışılanın küçümsenmesi, diğer mevki ve kademeler içerisinde hor görülmesi. İşte gerçek itiraz buna. Ben bir öğretmen olarak aldığım maaştan çok yapmış olduklarımın hafife alınmasına, mesai saatimin azlığı ile maaşımın orantılanarak önemsiz bir işi icra ettiğimin kastedilmesine üzülüyorum. Bize bu muameleyi reva görenler bilsinler ki onları da onları dünyaya getiren ebeveynlerini de bu ülkedeki eğitim camiasının şerefli üyeleri eğitti. Yazık ki sizin o mevkilere gelmenizde ailelerinizde çok emeği olan öğretmenlerinizi hor görüyor yaptıkları bu ulvi görevi bile 5 saatlik mesai olarak değerlendiriyorsunuz. Unutmayın sizi eğiten o kitle bu dünyada olmazsa öbür dünyada bu yapılanların hesabını sizden soracaktır. Men dakka dukka hakikati unutulmamalıdır.
Zamanın birinde nesebi bozuk Dürzi adında biri varmış. Ömrü hayatı boyunca da 20 küsür kız çocuğu dünyaya gelmiş. Bu adam o kadar ahlaksızmış ki tüm kızları ile zorla evlenir. Bu sebeple o gün bu gün böyle kişilere dürzi denilmeye başlanır. Ama siz siz olun bu kelimeyi ağzınıza alıp edebe muğayir bir harekette bulunmayın arkadaşlar. Çünki mana çok ağır her kişi bu hakareti kabullenemez.
Sabır, özveri, sevgi kavramlarını harmanlayarak yaşanan bir hayatın parçası olmak sureti ile yerine getirilebilecek bir görev. Bu sebeple söylenen üç hasleti kendinde bulundurmayan her öğretici için bu meslek çileli bir hayata dönmektedir.
Kendi vicdanımı rahatsız etmeyecek bir hayat yaşamak.
Er meydanında Koca Yusufla güreş tutmaktadır Aliço. Vakit akmış akşam yaklaşmıştır. Yusuf hala dinçtir. Ama Aliço
'nun yaşının ilerlemiş olması yorgun düşmesine sebep olmuştu. Bunu gören seyirciler böyle bir yenilgi ile uğurlamak istemedikleri baş pehlivanları için üzülmektedirler. Güreşin bitmesi için üstelerler ki Kel Aliço şöyle der:
'A be burası Kırkpına'dır... Er meydanıdır buncağaz. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne duruyor? Tutuşturun oncağızları... Pişmiş güreş bırakılır mı hiç. Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa eğer bırakın yensin beni.. Hem ben artık bu er meydanlarından çekileceğim. Aliço'yu yenmek talihini bir daha bu Yusufcağız nerede bulacak? '
Bu söz üzerine o zamandan lakabını heybetinden almadığını göstermek istermişçesine Koca Yusuf sarılır ve öper hocasının elini eteğini. Bırakalım der. Yarına kalsın. Ve Kel Aliço gönül rahatlığı ile devreder kemerini, şöhretini bu kızancağıza.
Allah her ikisine de gani gani rahmet eylesin.
Şu anda gözlerime ve sözlerime inanmak istemiyorum. Çünkü bu kadar kelam ve selamın geçmiş olduğu bir sitede bu kelime hakkında çok cüzi sayıda yazı var. Nasıl oldu da bu kadar kelam erbabı bu sayfaya veya safhaya birkaç demet çiçek bırakmadan geçebildiler. Gözlerim o çiçek demetlerini göremediği için hayal kırıklığı içindeyim.
Ey kelam erbabı beni duyun ve benim gibi dili söze erişmeyen biri bile buraya tenkit için de olsa bir kaç satır yazıyor ise sizlere sayfaları nakış nakış işlemek düştüğünü söylememden bana karşı kırgınlık duymayın. O doyurucu bilgilerinizi okumak için sabırsızlanıyorum.
Haydi kolay gelsin. Ağzınıza sağlık.
Ülkeden çıkarken yanına alacağı en küçük mücevherle bile 9 göbek soyu geçinebilecek olan bir padişahın defni bile başka milletler tarafından yapılıyor.Ve biz bu padişaha vatan haini damgasını vurmaya uğraşıyoruz. Hangi şuursuz zihniyet bunu düşünmeye yeltenebiliyor anlamıyorum. Allah tarihinden ibret almayan bizleri kaldıramayacağımız imtahanları reva görmesin.
Çoğu kişi tarafından başa gelen kötülükler olarak değerlendirilip kişilerin isyanına kadar varan yakarışlara sebebiyet veren bir kavram. Fakat insanlar belaya sabrın işlemiş oldukları günahlara keffaret olabileceğini bilseler ve ona göre davransalar iki kere yanlışa düşmekten kendilerini alıkoyabilirler. Rabbim bizi sabredenlerden eyle. Bizi sana isyan gibi bir gaflete düşürme.
Allah herkese hesabını verebileceği bir yaşam ihsan etsin.
Başlangıcı doğum, bitişi ölüm olan yorucu maraton.
Her zaman az para aldığı için eylem ve itirazları ile gündeme gelen Türkiyedeki en büyük kitle. Fakat asıl itiraz alınan paraya değil. Yapılmış olanın yada yapılmaya çalışılanın küçümsenmesi, diğer mevki ve kademeler içerisinde hor görülmesi. İşte gerçek itiraz buna.
Ben bir öğretmen olarak aldığım maaştan çok yapmış olduklarımın hafife alınmasına, mesai saatimin azlığı ile maaşımın orantılanarak önemsiz bir işi icra ettiğimin kastedilmesine üzülüyorum. Bize bu muameleyi reva görenler bilsinler ki onları da onları dünyaya getiren ebeveynlerini de bu ülkedeki eğitim camiasının şerefli üyeleri eğitti. Yazık ki sizin o mevkilere gelmenizde ailelerinizde çok emeği olan öğretmenlerinizi hor görüyor yaptıkları bu ulvi görevi bile 5 saatlik mesai olarak değerlendiriyorsunuz. Unutmayın sizi eğiten o kitle bu dünyada olmazsa öbür dünyada bu yapılanların hesabını sizden soracaktır.
Men dakka dukka hakikati unutulmamalıdır.
Zamanın birinde nesebi bozuk Dürzi adında biri varmış. Ömrü hayatı boyunca da 20 küsür kız çocuğu dünyaya gelmiş. Bu adam o kadar ahlaksızmış ki tüm kızları ile zorla evlenir. Bu sebeple o gün bu gün böyle kişilere dürzi denilmeye başlanır. Ama siz siz olun bu kelimeyi ağzınıza alıp edebe muğayir bir harekette bulunmayın arkadaşlar. Çünki mana çok ağır her kişi bu hakareti kabullenemez.