sesin çıkmaması, konuşamamak... ya da konuşmamak zorunda olmaktır... içe atmak, söyleyememek, söylenememek, hepsidir... bazen kırgınlıktan, bazen yorgunluktan, ama genelde sıkıntıdan, ağrıdandır.. bağırmak isterken, haykırasın varken sesinin çıkmamasıdır...tıpkı kabuslarındaki gibi... söyleyecek onlarca şey birikirken içinde, içine akıtmaktır sözlerini... dolup dolup haykırmaktır sessizliğe. saklamak, saklanmak, tıkanmaktır...
paylaşamadıklarını biriktirmektir... bir italyan atasözünde betimlediği gibi; 'büyük acılar sessizdir'
son zamanlarda dinlediğim en iyi şarkılardan biri ki evet biraz gec kalınmış keşfedilmekte tarafımdan..adamı derin düşüncelere sürükleme yetisine sahip bir şey bu..ilk dinleyişte farkedemiyor insan bazı cümleleri ama iyi de oluyor, hepsini bir arada kaldıramayabilir çünkü bünye..
kapım neden hiç çalmıyor artık? seni hiç terk etmediler mi?
son bir ciglik oluyor bu sanirim. intihar sebebine de bagli tabi ama cogu zaman gercekten son bir cilgiktir fakat az kisi duyar bu cigligi, az kisi irkilir... kilometrelerce uzaktan duyulmaz, varligi hissedilmez...
o yuzden beyhude bir cabadir...
sen ormanda agac olmussun, devirilirken ses cikarmissin... kim duyacak... hele hele devrilme sebebin o ana kadar sesini duyuramaman, mektubu yazmanin sebebi de son cigligini herkes duyacak gibi bir yanilgiya kapilmansa anlamsız bir çabadır aslında.... ses cikar cikmasina ama sadece yakinindaki agaclarin kulaklarini sagir edersin. son bir darbe indireyim kahpe dunyaya derken farkinda olmadan sadece en yakin oldugunu, en sevdigini uzersin, kirarsin, incitirsin. sadece en yakindaki agaclarin içini yakar, onlarin kökünü kurutursun gözyaşlarıyla...
insan doğasından bahsederken kullanılmasının pek de doğru olduğunu düşünmediğim bir sıfat. zira insan dediğin, bir başka insanın minik beyninin alamayacağı kadar karmaşık bir yapıda olabilir-ki, çoğu zaman da öyledir. gören için tutarsız olarak addedilen bir çizgi, görülen'in salt bünyesinde barındırdığı kendine özgü ve kendinden ötürü bir model olabilir. insanların neyi neden yaptığını, o insanın beynine giremeden nitelemek, bizi yanlış sonuçlara götürür. sadece betimleyici olmak, çoğu kez olanı olduğu gibi kabul etmek gören'i de görülen'i de özgürleştirir.
yüzbinlerce çeşitlemesi olabilecek bir mektuptur.birincil dürtüden vazgeçmek kolay olmasa gerek hele intihar mektubu yazabilecek bir bilinç haliyle...bunu yapanların hayatı deli gibi sevdiğini düşünürüm ama yaşama inançlarının kalmadığını da...gerçekten soğukkanlılık gerektiren bir edim. şiirsel bir tabir kullanmak gerekirse 'intihar mektubu bir dilekçedir'.ben diyorum ama başkası da demiş olabilir.
birini yaşadığı süre içinde hatırlamayıp öldüğünde hakkında birşeyler yazmak üzücü olsa da, çocukluğumun bir çok gecelerinin arkadaşına bir şekilde veda etmek gerek.
okurken icine girip anlatilan heryerede bulundugum, tarif edilen bütün geniz yakan kokulari hisettigim, en guzel ifadeler ile anlatilmis dumanlarin gozume kactigini farkettigim, gercek manada yaşayarak okunabilen, sıcaği ısıtan soğuğu üşüten cumlelerin bitmek bilmedigi, kolhoz, solhoz kelimelerini kafama kazimis muhtesem kitapların muhtesem yazari....
kitapları arasında yalpalayarak, hayret içinde ve mütebessim, olup biten herşeye, gözümün önünden akan her cilde aynı heyecan ve merakla şükür yarabbi şükür. bugün cemil meriç'in kitapları arasında bir ikindi geçirdim. bizim kumaşımız ne güzel ne güzelsin yarabbi. deri ciltlerin, altı çizili satırların, taşbaskıların, bizi soluksuz bırakan cümlelerin tam ortasındayım. dünyanın tüm ikindileri birleşsin, böyle dua dolu, böyle güzel, böyle kitap olsun isterdim.
'başlamadan biten bir oyun bu, güldürmeyen, ağlatmayan bir oyun. kader bazan çok ahmak bir rejisör. biz de rollerimizi beceremiyoruz galiba. güller ıtır olur dağılmadan. acılar hatıralaşınca güzelleşir. şair 'kendi rüyamı çaldım kalbinin boşluğunda' diyor. rüyalarımızı çalacak gitar? ışığa borcumuz yok, o bizim için doğmuyor ki, güneş bizi ısıttığının farkında bile değil, ırmağa teşekkür borçlu değiliz. şükrün bir şuurun, bir niyetin, bir fedâkârlığın aksi sedasıdır? şair, 'ben kadehimi diktiğim zaman ziyafet sona erdi, şarap kalmışsa uşaklar içsin,' diyor. boş bir kadehi dudaklarına götürmek. hazin olan bu. kadehte bir cür'a bile yok. hatta kadeh de yok ortada. hem kadeh, hem bade, hem bir şuh sakidir gönül. içtiğin hayal kadehindeki rüyalarındır. neden bu rüyaları sen de görmedin? yaşamak yaralanmaktır. yaralanmak da güzel.'
zekayla, ne etik değerlerle, ne de yaşam biçimiyle doğrudan belirlenebilen bir sıfat...marjin'de olan, kümenin dışında kalan işte, bayılır insanlar bu kavramları dallandırıp budaklandırmaya...kendini marjinal diye tanımlayan bir kitle kayda değer bir nüfusa ulaşmış, hatta kendi aralarında alt kültür oluşturmuşsa kendi merkezini ve kümesini yaratmıştır zaten...boşunadır anlatmaya çalışmak...
Laikliğin deneyini yapacağız laiklik için gerekli olan denekler başörtülü bir kız, vicdansız bir lider başörtü ve laiklik ana malzemeler lider sayıklamalara başlar kızım, çıkar başörtünü tak laikliği başına çıkar laikliği, tak başörtünü karanlık odaya gir kızım sessiz ol insanlığımı duyamayacak kadar sessiz hadi kızım sinir harbi geçirmene gerek yok vanda, istanbulda,orda,burda, şurda. daha mahkemeye çıkacağız asıl deney orda kızım bir kez daha laik ülkeye karşı başörtülü kızları kullanacağız susma kızım insanlığımı hatırlatma bana laiklik, başörtülü kızların başında aranır çıplak vücutların başında ise çağdaşlık. ağlama kızım başörtülü denekler ağlamaz, yemez, içmez, nefes almaz, okula gitmez
deneyler türkiyenin figuranlarına yaradı piyanocuya, çağdaşım diye geçinen kemalist manifestolarına deneyin sonucunu merak mı diyorsunuz? neden ki bu merak sonuç ayan bu ülkede çetelerin olaylarını örtbas eden başörtülü kızlar var. laikliğimizi gölgeleyen kızlar. gece gündüz çalışıp zekalarıyla bir adım önde yürüyen kızlar bir de cumhuriyet kadınları diye geçinenler var sabah akşam erkek kadın eşitliğini savunan kadınlar gelin görün ki bu kadınlar başörtülü kızların haklarına gelince sus pus olurlar aman efendim çağdaşlık sarmış her biryerlerini tezatlık sarmış hayatlarını kurtarmak da mümkün değil.
deney tamamlandı yine kaybetti ülkem tek kaybetmeyen başörtülü kızlardır onlar hep kazandılar ve hep kazanmaya devam edicekler laikliği kafamıza geçirmeyin beyler! özgürlük olmadan bir beden büyük gelir ruhuma laiklik.
sesin çıkmaması, konuşamamak... ya da konuşmamak zorunda olmaktır...
içe atmak, söyleyememek, söylenememek, hepsidir...
bazen kırgınlıktan, bazen yorgunluktan, ama genelde sıkıntıdan, ağrıdandır..
bağırmak isterken, haykırasın varken sesinin çıkmamasıdır...tıpkı kabuslarındaki gibi...
söyleyecek onlarca şey birikirken içinde, içine akıtmaktır sözlerini...
dolup dolup haykırmaktır sessizliğe.
saklamak, saklanmak, tıkanmaktır...
paylaşamadıklarını biriktirmektir...
bir italyan atasözünde betimlediği gibi;
'büyük acılar sessizdir'
son zamanlarda dinlediğim en iyi şarkılardan biri ki evet biraz gec kalınmış keşfedilmekte tarafımdan..adamı derin düşüncelere sürükleme yetisine sahip bir şey bu..ilk dinleyişte farkedemiyor insan bazı cümleleri ama iyi de oluyor, hepsini bir arada kaldıramayabilir çünkü bünye..
kapım neden hiç çalmıyor artık?
seni hiç terk etmediler mi?
fazla geliyor biraz..
son bir ciglik oluyor bu sanirim. intihar sebebine de bagli tabi ama cogu zaman gercekten son bir cilgiktir
fakat az kisi duyar bu cigligi, az kisi irkilir...
kilometrelerce uzaktan duyulmaz, varligi hissedilmez...
o yuzden beyhude bir cabadir...
sen ormanda agac olmussun, devirilirken ses cikarmissin... kim duyacak... hele hele devrilme sebebin o ana kadar sesini duyuramaman, mektubu yazmanin sebebi de son cigligini herkes duyacak gibi bir yanilgiya kapilmansa anlamsız bir çabadır aslında....
ses cikar cikmasina ama sadece yakinindaki agaclarin kulaklarini sagir edersin. son bir darbe indireyim kahpe dunyaya derken farkinda olmadan sadece en yakin oldugunu, en sevdigini uzersin, kirarsin, incitirsin. sadece en yakindaki agaclarin içini yakar, onlarin kökünü kurutursun gözyaşlarıyla...
insan doğasından bahsederken kullanılmasının pek de doğru olduğunu düşünmediğim bir sıfat. zira insan dediğin, bir başka insanın minik beyninin alamayacağı kadar karmaşık bir yapıda olabilir-ki, çoğu zaman da öyledir. gören için tutarsız olarak addedilen bir çizgi, görülen'in salt bünyesinde barındırdığı kendine özgü ve kendinden ötürü bir model olabilir.
insanların neyi neden yaptığını, o insanın beynine giremeden nitelemek, bizi yanlış sonuçlara götürür. sadece betimleyici olmak, çoğu kez olanı olduğu gibi kabul etmek gören'i de görülen'i de özgürleştirir.
yüzbinlerce çeşitlemesi olabilecek bir mektuptur.birincil dürtüden vazgeçmek kolay olmasa gerek hele intihar mektubu yazabilecek bir bilinç haliyle...bunu yapanların hayatı deli gibi sevdiğini düşünürüm ama yaşama inançlarının kalmadığını da...gerçekten soğukkanlılık gerektiren bir edim.
şiirsel bir tabir kullanmak gerekirse 'intihar mektubu bir dilekçedir'.ben diyorum ama başkası da demiş olabilir.
(ayrıca bknz; fade to black)
sözün bittiği yerde duran üstad...
birini yaşadığı süre içinde hatırlamayıp öldüğünde hakkında birşeyler yazmak üzücü olsa da, çocukluğumun bir çok gecelerinin arkadaşına bir şekilde veda etmek gerek.
okurken icine girip anlatilan heryerede bulundugum, tarif edilen bütün geniz yakan kokulari hisettigim, en guzel ifadeler ile anlatilmis dumanlarin gozume kactigini farkettigim, gercek manada yaşayarak okunabilen, sıcaği ısıtan soğuğu üşüten cumlelerin bitmek bilmedigi, kolhoz, solhoz kelimelerini kafama kazimis muhtesem kitapların muhtesem yazari....
kitapları arasında yalpalayarak, hayret içinde ve mütebessim, olup biten herşeye, gözümün önünden akan her cilde aynı heyecan ve merakla şükür yarabbi şükür. bugün cemil meriç'in kitapları arasında bir ikindi geçirdim. bizim kumaşımız ne güzel ne güzelsin yarabbi. deri ciltlerin, altı çizili satırların, taşbaskıların, bizi soluksuz bırakan cümlelerin tam ortasındayım. dünyanın tüm ikindileri birleşsin, böyle dua dolu, böyle güzel, böyle kitap olsun isterdim.
'başlamadan biten bir oyun bu, güldürmeyen, ağlatmayan bir oyun. kader bazan çok ahmak bir rejisör. biz de rollerimizi beceremiyoruz galiba. güller ıtır olur dağılmadan. acılar hatıralaşınca güzelleşir. şair 'kendi rüyamı çaldım kalbinin boşluğunda' diyor. rüyalarımızı çalacak gitar? ışığa borcumuz yok, o bizim için doğmuyor ki, güneş bizi ısıttığının farkında bile değil, ırmağa teşekkür borçlu değiliz. şükrün bir şuurun, bir niyetin, bir fedâkârlığın aksi sedasıdır? şair, 'ben kadehimi diktiğim zaman ziyafet sona erdi, şarap kalmışsa uşaklar içsin,' diyor. boş bir kadehi dudaklarına götürmek. hazin olan bu. kadehte bir cür'a bile yok. hatta kadeh de yok ortada. hem kadeh, hem bade, hem bir şuh sakidir gönül. içtiğin hayal kadehindeki rüyalarındır. neden bu rüyaları sen de görmedin? yaşamak yaralanmaktır. yaralanmak da güzel.'
cemil meriç, jurnal
zekayla, ne etik değerlerle, ne de yaşam biçimiyle doğrudan belirlenebilen bir sıfat...marjin'de olan, kümenin dışında kalan işte, bayılır insanlar bu kavramları dallandırıp budaklandırmaya...kendini marjinal diye tanımlayan bir kitle kayda değer bir nüfusa ulaşmış, hatta kendi aralarında alt kültür oluşturmuşsa kendi merkezini ve kümesini yaratmıştır zaten...boşunadır anlatmaya çalışmak...
Laikliğin deneyini yapacağız
laiklik için gerekli olan denekler
başörtülü bir kız, vicdansız bir lider
başörtü ve laiklik ana malzemeler
lider sayıklamalara başlar
kızım, çıkar başörtünü tak laikliği başına
çıkar laikliği, tak başörtünü
karanlık odaya gir kızım sessiz ol
insanlığımı duyamayacak kadar sessiz
hadi kızım sinir harbi geçirmene gerek yok vanda, istanbulda,orda,burda, şurda.
daha mahkemeye çıkacağız
asıl deney orda kızım
bir kez daha laik ülkeye karşı başörtülü kızları kullanacağız
susma kızım insanlığımı hatırlatma bana
laiklik, başörtülü kızların başında aranır
çıplak vücutların başında ise çağdaşlık.
ağlama kızım başörtülü denekler ağlamaz, yemez, içmez, nefes almaz, okula gitmez
deneyler türkiyenin figuranlarına yaradı
piyanocuya, çağdaşım diye geçinen kemalist manifestolarına
deneyin sonucunu merak mı diyorsunuz?
neden ki bu merak
sonuç ayan
bu ülkede çetelerin olaylarını örtbas eden başörtülü kızlar var.
laikliğimizi gölgeleyen kızlar.
gece gündüz çalışıp zekalarıyla bir adım önde yürüyen kızlar
bir de cumhuriyet kadınları diye geçinenler var
sabah akşam erkek kadın eşitliğini savunan kadınlar
gelin görün ki bu kadınlar başörtülü kızların haklarına gelince sus pus olurlar
aman efendim çağdaşlık sarmış her biryerlerini
tezatlık sarmış hayatlarını
kurtarmak da mümkün değil.
deney tamamlandı
yine kaybetti ülkem
tek kaybetmeyen başörtülü kızlardır
onlar hep kazandılar ve hep kazanmaya devam edicekler
laikliği kafamıza geçirmeyin beyler!
özgürlük olmadan bir beden büyük gelir
ruhuma laiklik.