Kültür Sanat Edebiyat Şiir

İnşirah Melâl
İnşirah Melâl

AŞK::: EYLEM..! DÜNYANIN EN GÜZEL BAŞ KALDIRMASI..! ! EN GÜZELİ İLE DÜNYANIN..! ! !

  • ramazan21.09.2008 - 21:27

    Ramazanınız mübarek olsun diyeceğiz ama ibadetlerin âdet, adetlerin ibadet olduğu şu zamanlarda, kelimelerin ve cümlelerin de içi boşaltıldı. Sizler boş şeylerden yüz çevirme gayretinde olan, dolayısıyla kelimelerin de boşuna değil, dolusuna bakan müminler olarak, bizlerin bu klasik sözün içini nasıl doldurduğunu merak edersiniz değil mi?

    Yüzlerce yıl önce bu vakitlerde bir hatırlatma safhası daha başladı tarihte…
    Aylardan Ramazan’dı. Ve RAMAZAN, bir EMİN ile kulak verdi EMİR’ e. Açtı kendisini İLAH’İ VAHY’E… Bir-bir indi ayetler ZAMAN İÇİNDE ve ZAMANIN İÇİNE… Neden var olduğumuz, neler yapacağımız ve nelerden sakınacağımız hatırlatıldı. Mübarek Kur’an’ la bereketlendi zamanlar ve mekânlar… Ramazan ayını bereketli kılan, Kur’an’ ın bereketiydi. Ramazan’ı RAMAZAN yapan KURAN’I KERİM’ di…
    Öyle değil midir? Bu FURKAN, seslendiği ve dokunduğu hangi ABDESTLİ AKLI, hangi ABDESTLİ KALBİ bereketli kılmamış, mübarek kılmamıştır ki?
    İşte içinde bulunduğumuz bu günler, aslında bir HATIRLATMA sürecidir. Hala Kur’an inmemiş beyinlere, Kur’an inmemiş kalplere bir hatırlatmadır. Ya da, bedeninin abdestinin inceliklerine dalıp, zihnine ve kalbine abdest aldırmayan, KUR’AN’ ın PİST’ ini PİS bırakanlara HATIRLATMADIR. Bu hatırlatmanın kendisi zaten mübarektir ve hatırlayıp hayatına onunla yön verenlerin mübarek kılınması için gönderilmiştir. Bu yüzden sadece Ramazan değil, Kur’an ile geçirilmiş ömrün her safhası mübarektir, bereketlidir.
    Belki de Ramazan ayı, yaşanması gereken bir ömrün küçültülmüşü, bir sembolüdür. Ömrümüzü ramazan bilmek, Oruç tutmak gerekir aslında ömür boyu…! ! !
    ORUÇ TUTMAK; âlemlerin Rabbine teslim olmaktır. ORUÇ TUTMAK; emre boyun eğmek ve va’d edilen vakte kadar sınırları korumaktır. “BEN DEĞİL MİYİM SİZİN RABBİNİZ? ” sorusuna “BELÂ_ŞAHİD-N” (kesinlikle sensin ve bizde buna şahidiz) dediğimizi hatırda tutmaktır. Bilmeden, FARKINDA OLMADAN yiyip-içtiklerimiz olsa da, RAHMAN olana sığınmaktır.
    Tutmaya çalıştığımız bu ÖMÜR ORUCUNU BOZAN şeyleri,ALEMLER’İN RABBİ’ ne bağlı kalarak değil de kişi-kurum-toplum ve otoritelerin, yani NEFS’ in “DEĞER” kabul ettiği MERCİLERİN yorumlarına takılarak öğrenip amel ettiğimiz, ve böylece, verdiğimiz sözü zedelediğimiz anların sonrasında, “TERTEMİZ BİR TEVBE” ile RAHİM olan Allah’a sığınmaktır.
    Ve vakit gelip TOP değil SUR patladığında ziyafete oturmaktır.
    Ama maalesef, “ÖMÜR ORUCU” tutmayanların, ramazanda “ORUCA TUTUNMAYA” çalıştıklarını görüyoruz. Elhamdülillah ki; Ramazandaki “ORUÇ’ a TUTULUP”, gündelik hayatlarında ORUÇ tutmaya başlayanları da görüyoruz.Bazılarının da alaycı bir üslûpla “ben mi orucu tutuyorum, oruç mu beni belli değil! ! ” dediğini duyuyoruz, aslında ne çok şey anlatıyor bu söz bizlere.
    Evet doğrudur, biz ORUÇ TUTARSAK, ORUÇ’TA BİZİ TUTAR. Oruç bizi diri ve verimli tutar, nefse rağmen sınırda tutar. Oruç bizi kibirden, riyadan, bencillikten, küfürden, şirkten ve tağuttan, kısacası tüm şeytani oyunlardan uzak tutar. AMA HANGİ ORUÇ? Ramazan’da “TUTUNULAN” mı? YOKSA TÜM HAYATA YAYILMIŞ OLAN MI?

    Bizler bu gözlerle bakıyoruz RAMAZAN ayına ve ORUCA. Ve bu yüzden Ramazan’ınız mübarek olsun diyemiyor, dediğimizde ise içini böyle dolduruyoruz…
    Amacımız, farklı şeyler söylemek ve oruç hakkındaki klasik fikirleri yok saymak değil, Asıl amacımız alışılageldik şeylerin “ANLAŞILAGELDİK” şeyler olması gerektiğini vurgulamaktır. Zihinlerdeki ORUÇ VE RAMAZAN tasavvurunu, bir de bu açıdan bakıp-değerlendiriyor ve mübarek RAMAZAN ayında tuttuğumuz oruçların, ne kadar anlamlı ve önemli mesajlar içerdiğini bir daha anlıyoruz.
    Rabbim bu mübarek ayda tuttuğumuz oruçlarımızı kabul etsin…
    Ve bizi şuursuzca oruca tutunanlardan değil, teslimiyetle oruç tutanlardan etsin inşallah…
    Ramazan’ı mübarek kılan, bizleri de mübarek kılsın…
    Ramazan ayı, bir yılımızın ÖZEL’ i değil, bir yılımızın ÖZET’ i olsun…
    Ömrümüz Ramazan, akibetimiz BAYRAM olsun… “İNŞÂLLAH”…

  • Elif12.09.2007 - 15:29

    elif olmak zordur,
    çünkü elif olmak
    yuvarlak bir dünyada dik durmanın
    dik ve önde
    belki acıyla
    ama vazgeçmeden durmanın
    dünya ne kadar dönerse dönsün
    olduğu yerde kalmanın adıdır elif olmak
    kaç silah varsa elife çevrilir
    elif hep olduğu yerdedir
    silahlar patladığında ilk vurulan eliftir
    zordur elif olmak..
    elif olmak hep vurulmaktır
    elif olmak yalnızca elif olmaktır
    ne B, ne T, ne S..Elif..yalnızca elif
    elif demeden hiçbir şey denilmez
    ben elif dedim
    artık her şeyi söyleyebilirim...

  • filistin24.08.2007 - 16:19

    Filistin

    Ben filistin’in nazlı çiçeği anne...

    Duâ makamında ninniler söyle bana,
    Ellerin her zaman ki gibi saçlarımın arasında gidip gelsin,
    Çilenin gergefinde dokunmuş eğrilmiş
    Fakat eğilmemiş aksin yüzüme vursun.
    Filistin’in kadınları hep böyle onurlu olur değil mi anne?
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Özüm çileden kıvranmakta
    Ve bil ki anne isa’ya rahim toprak,
    Beni zulme şahit tutmakta,
    Ben filistin’in çiçeğiyim anne
    Irmaklar beni sulasın diye,
    Suyu nasıl da nazenin akmakta.
    Ben filistin’in çiçeğiyim anne
    Kavurmasın diye harı bedenimi
    Rüzgar her dem
    Beni şefkatle okşamakta.
    Bilirsin değil mi anne
    Güzelin hasmı çok olmakta
    Ve musa’ya karşı çıkan firavun,
    Bize de tuzaklar kurmakta.
    Ben filistin’in çiçeğiyim anne
    Tüm rayihalarım sevdalı yüreklerin bahar muştusu.
    Fakat hafsalam zekeriyya’ya nisbet
    Sükut orucu tutmakta
    Ve kudüs’ün yeniden doğuşunu gözlemekte, yüreğim.
    Kapatıyorum avuçlarımı gayrisine
    Ve açıyorum yüreğimi yalnız ona,
    Gidenler geri gelecek biliyorum anne
    Ve gelenin gelişinin haberi zulmü ezecek.
    Biliyorum anne...
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne
    Bu sefer kardeşleri kuyuya atmasınlar yusuf’u,
    Ve bırakıp gitmesinler kenan’a,
    Yusuf güzel anne
    Senin gibi,
    Ve kurtlar sarmasınlar bedenini eyüb’ün,
    Ve yalanlar, iftiralar uzak dursun hareminden,
    Eyüb’ün evdeşi sadık anne
    Senin gibi
    Ve inen tokat zalimin yüzüne musa’nın elinden
    Kahretsin sonsuza dek siyon’u ve haçı.
    Bedir’e ve kehf’e inen yağmur
    Nasıl da hasrettir yüreğimin yangını size
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Yunus beklesin kırk günü ve
    Yediler dönsün,
    Gelsinler
    İspata vücut lazım
    Müjdelenen geldi
    Özlem bitsin,
    Bitsin anne,
    Anne ellerin saçlarımın arasında gidip gelsin
    Yusuf’un kokusunu taşıyan rüzgar halimizi dosta bildirsin.
    Anne dizlerin ne kadar da yumuşak
    Yoksa benim gözlerim mi hasret uykuya,
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne
    İçinde uhdud’un şehitleri ve şahitleri olsun,
    Hercaî gönlüm uhdud’da derman bulsun.
    Kerbela’da hüseyin’e kıyan bunlardı,
    Bunlardı değil mi anne.
    Lanet olsun! ...
    Lanetler olsun! ...
    Can hüseyin duruşun duruşum olsun.
    Ve kardeşlerim kardeşlerin,
    Hasan gibi asil,
    Zeynep gibi dik olsun
    Firavunlar...
    Zeyneplerden zeynep’ten korktuğu gibi korksun...
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Rahmete kucak açan ankebut sevr’de
    Açsın kollarını ve yorgun bedenimi uyutsun
    Ve bu kulaklarım öz kulaklarıyla duysun
    “ hüzünlenme allah bizimledir.”
    İman üzere
    İkiye, üç,
    Üçe dört
    Ve
    Dörde beş olana
    Bu can kurban olsun
    Ve mana bulsun.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne
    Ve haber ver,
    Tufana ne kadar var.
    Tufanda nice müjdeler var.
    Musa’ya yoldaş olanları bir iyi bellet bana, anne.
    Duâları duâm olsun
    Ve nefesim olsun her defasında alıp verdiğim
    “rabbim üzerimize sabır yağdır ve bizleri müslümanlar olarak öldür.”
    Böyle demişti, değil mi anne?
    Firavun’a adaleti haykıran,
    Musa’nın getirdiğine iman eden
    Sihirsiz sihirbazlar
    Ve en son gösterisi olmuştu gidişleri
    Meleklerin refakatinde.
    Cennet-i Âlâya
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Süleyman saltanatında kurulsun ve
    Haşaratlar asadan uzak dursun.
    Ebabiller ağızlarında od süleyman’a
    Düşman olanlara od savursun,
    Anne söyle kardeşlerim,
    Tâlût ehline yasak ırmaktan uzak dursun.
    Ve davut bir kez daha câlut’laşan zalimleri
    Hüsrana boğsun
    Ve
    Tabut beşaret olsun sevdamıza.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Kir değmesin hz. meryem’in sadakati sinmiş ülkemin yüzüne,
    Yürekleri kirli pusulara gebe
    Ve gittikleri her yerde ihanetin harmanını derenler
    Giremesinler kutlu vadi tuva’ya,
    Davut’un dövdüğü demir set olsun yollarına.
    Ve yol bulamasınlar hutame’den öteye.
    Hutame nedir?
    Bir iyi bellet onlara anne.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Müseyleme’nin sinesindeki,
    Hazreti vahşi’yi temizleyen taharet mızrağı,
    Firavunun göğsünü yurt tutsun.
    Çocuklar nil’in değil annelerinin kucağında uyusun.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Kardeşliği
    Rasulun mektebinde talim eden ensar,
    Bizi unutan dostlarımızın yüreklerine dokunsun
    Ve dostlarımız sadakatte ebu bekir’e yoldaş olsun.
    Korkmasınlar,
    Koç yetişir semadan,
    Onlar ismail yürekli olsun.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Kutlu kusvâ ve burâk
    Arzdan arşa nur süreyyalara halimizi sunsun...
    Ve lanete müstehak olanların üstüne lanet olsun.
    Ve duâ ehlinin duâlarında garib halimiz makes bulsun.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Kardeşlerim tunç bilekli olsun
    Ve düştüğü yerde manaya beşik olan taşlara
    Zülfikar’ın nuru sinsin ve karartsın zulmeti,
    Zülfikar zalimlerin üzerlerinde sallansın dursun,
    Ali’ye de kıyan bunlardı değil mi anne?
    Lanet olsun! ..
    Lanetler olsun! ..

    Anne! ..
    Filistin’in tüm çiçekleri karalar bağlamakta,
    Söyle fırat ve dicle de yüzüne karalar çalsın,
    Hüseyin’in oduna yanan canlar zalimleri aleviyle yaksın.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Babalar ibrahim’i örnek alsın,
    Mevzu ibrahimîler olursa nâr nura
    Ve vuslata hasret alevden kollar
    Gülden döşeklere dönüşür.
    Söyle,
    Söyle anne böylece yangınlar suya kavuşur.
    Babalar ibrahim’in izini sürsün, anne.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    İçinde çarmıhta isa da olsun ve
    Mazlumun kanı zulümle kirlenen kudüs’ü yusun,
    Son yemeğinde nebinin kardeşlerim de olsun anne,
    Kardeşlerim sadık kardeşleri olsun masumun
    Ve yapılan
    İhanetin hesabını sorsun
    İsa’ya da kıyanlar bunlardı değil mi anne?
    Lanet olsun.
    Lanetler olsun...
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Cafer, halid, ve revaha ve
    Ve yine mut’e de düğün kurulsun.
    Kadisiye semalarında
    Ömer’in cebel, cebel, cebel* diyen sesi duyulsun.
    Ve selahaddin yüzün gülsün,
    Kudüs bizimdir yakında görürsün.
    Ömer’e de kıyanlar bunlardı değil mi anne?
    Lanet olsun,
    Lanetler olsun
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne,
    Mazluma güven, garibe eman, yüreğe itminan
    Zalime hüsran efendim olsun içinde anne,
    Kaynuka, kurayza, hayber, necran’ın intikamını almaya çalışan
    Sefihler onsuzlukta kudursun.
    Ve ocaklarına kara kara kilitler vurulsun.
    Bakalım nur zulmetle sıvanır mıymış?
    Medine’de iffete el uzatanlar bunlardı değil mi anne?
    Lanet olsun.
    Lanetler olsun.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne
    Şehâdet meyanında bir kervan kurulsun,
    Taamı bıldırcın ve kudret helvası
    Ve meramı cennet olsun.
    Asiye ve zeynep elimden tutsun
    Ve anne hakim ol gözyaşlarına
    Ve amin de duâma
    Duvağım kefenim olsun.
    Babam ibrahim’in izini bulsun.
    Ve yurdum sözlerim sana
    Ben şimşeğiyim filistin’in
    Şimşeğiyim filistin’in
    Rahat olmadan mescid-i aksa,
    Rahat olamam,
    Ve ot tıkamak için düşmanının canına
    Bayramlarında çakarım.
    Ben filistin’in nazlı çiçeğimim nazik ve nazenin
    Fakat cihad üzere ninnilerle büyürüm.
    Anamın gözleri yaşla kardaş olduğu günden beri
    Bebelerimiz ellerini açmadılar ve
    Avuçları yumuk geldiler dünyaya
    Bebelerimiz kundaklanırken kefene dolandı.
    Yetmez miydi halimiz meramımızı anlatmaya,
    Dostlarımız taştan mıydı yüreğiniz.
    Biz taşları ne yapacağımızı biliriz.
    Zafere hasrettir yüreğimiz fakat,
    Medine’ye dönen cafer’leri daha çok severiz.
    Dua makamında ninniler söyle bana anne,
    Kurtlar bölemesinler sürüyü ve
    Ayrık kalmasın kardeşler birbirine yanık
    Biri çıksın ve
    Kardeşlerini çağırsın, sıla tatlı değil mi anne?
    Sıla toprakta değil yürekte gizli değil mi?
    Haykırsın, yine tutsun ellerimizden
    Ve desin ki;
    Ne paha ile almışsak o paha ile veririz
    Sılayı candan özge biliriz! ...
    Mescid-i aksa,
    Kubbetu’s sahra,
    Mescid-i ömer,
    Beyt’ul lahm
    Ve aziz hatıraları nebilerin
    ...........................
    Hain olanlar nereden bilsin kıymetin
    Biz satmayı değil şehadeti severiz.
    İsmail manası gizli özümüzde,
    Gecelerde muhabbete ereriz
    Ve
    Derilmez gülleri dereriz.
    Bilmeyen ne bilsin bizi,
    Bilenlere selam olsun.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne.
    Bir gün çocuklarımız şaronları unutsun.
    Duâ makamında ninniler söyle bana anne.
    İçinde babam da olsun.
    Biz şanlı çiçekleriyiz aksa’nın
    Aksa’nın şanlı çiçekleri
    Ve uhud’dan gelen kokuyu alırız.
    Söyle bana anne
    Duâ makamında ninniler söyle...

    “rabbimiz!
    Bize kendi tarafından bir rahmet ver.
    Ve işimizden bize doğruyu kolaylaştır.”
    Kehf:10

  • namaz26.04.2007 - 10:46

    İNSAN OLMANIN KABULU VE İSPATIDIR NAMAZ


    Namaz kılmak ‘Allah var’ demektir,
    Kainatı hakkıyla yaratan ve yarattıktan sonrada başıboş bırakmayan,
    Hayatımızın her alanında, her şeyimize müdahil olan,
    Ve tapılmaya layık olan birtek ‘Allah var’ demektir,

    Namaz kılmak ‘insanlığımın farkındayım’ demektir,
    İnsanım,
    ‘Yaratıldım, yaşatılıyorum vede bunların sebebini biliyorum’ demektir,

    Namaz kılmak ‘teşekkür etmek hamd’ etmektir,
    Madem ki Allah var diyorum,
    Madem ki insanlığımın farkındayım,
    Mademki beni insan yapanın Allah olduğunu biliyorum,
    Madem ki neden insan yaptığını biliyorum,
    O zaman ‘teşekkür ediyorum allah’ım’, hamdediyorum allah’ım demektir.


    Namaz kılmak ‘boyun eğilmesi gereken tek merciye boyun eğiyorum’demektir,
    Bana bunca güzelliği bahşeden Allah’a,
    Sadece hamdedip,teşekkür etmekle kalmıyorum,
    Ona boyun eğiyorum,
    Ona secde ediyorum,
    Önünde diz çöküyorum,
    Yani aslında teşekkürü hakkıyla edemiyorum,
    Bunu bile beceremiyorum,
    Sana teslimim, beni affet demektir,

    Namaz kılmak çelikten kuvvetli yelek giymektir,
    Hemde sadece bedene değil tüm benliğe giyilen bir yelek,
    Şeytanın ve dostlarının her türlü silahından çıkan kurşunları engelleyen,
    Önünde set kuran bir yelek,

    Namaz kılmak bilmektir,
    Namaz kılmak istemektir,verdiklerine ve vermediklerine teşekkür etmektir,
    Namaz kılmak sabretmekdir,direnmektir,
    Ayaklanmak ve yürümekdir,
    Namaz kılmak yaşamakdır, hayatın ta kendisidir,

    Tabi Allah var diyenler için…
    İşte bu yüzden,bizler namazla diriliriz, namazımız var oldukça varızdır,namazımız varoldukça yaşamış sayılırız,,
    Peki ama hangi namaz?
    Nasıl bir namazdır bizi yaşatan?
    Nasıl bir namazdır bizi diri tutan?
    Nasıl bir namazdır çelikten kuvvetli yelek olan?

    Şeytan çok iyi biliyor bu namazı,hangi namazın, ne şekilde, hangi içerikle,hangi duygularla kılınan namaz onun işini zorlaştırıyor şeytan bunu çok iyi biliyor,
    Bu yüzdendir ki,
    Önce namazlarımıza saldırıyor,
    Öyle ki adamın kafasında her şey oturmuş kabul edecek,
    Ama namaz onu düşündürüyor,
    Acaba yapabilir miyim,ya yarım kalırsa, ya beceremezsem, ya kılamazsam,işte bu sorularla karıştırıyor kafasını doğru yola girmek isteyen adamın.

    Ve adam kendi hakkında suizan edip erteliyor teslim olmayı,
    Erteliyor benliğini koruma altına alacak olan yeleği giymeyi,
    Erteliyor aslında insanlığını,
    İnsan olduğunun ispatını,
    erteliyor rabbine boyun eğmeyi,

    E hadi diyelimki işin bu aşamasını yırttı adam,
    Kanmadı nefsinin bu aldatmasına ve başladı namaza,

    Bu sefer de şeytan onun samimiyetiyle oynuyor,
    Samimiyetsiz,içi boşaltılmış,
    Adeta ruhsuz kalmış ölmüş bir namaz için,
    Yani ses var görüntü yok misali,
    Görüntü var ama ulaşan veya duyulan bir ses yok.
    Böyle bir namaza döndürmek için çaba sarfediyor,
    Çünkü biliyor ki eğer bu namazı öldürürse,
    Artık her şey onun için daha kolaydır,
    Bu yüzdende hedefli,amaçlı planlı bir iş yapıyor,
    Hedefi namaz değil şeytanın,
    Namaz onun için sadece bir engel,
    Ve amacına ulaşmak için kullandığı bir araç,


    Ya biz,
    Biz ne yapıyoruz,
    Nerdeyiz, amacımız var mı?
    Hedefimiz var mı?
    Yoksa hedefimiz namaz kılmak mı?
    Namaz kıldığımız sürece amacımıza ulaşmış mı oluyoruz?

    Eğer ki amacımız varsa,
    Eğer amacımızın adı ALLAH’IN RIZASINI KAZANMAKSA,
    Dünyaya dair ne varsa ARAÇTIR bizler için.
    Ve araçlara amaç muamelesi yapmak hak değildir.

    İşte bu yüzden,
    Amacı Allah rızası olan,
    Allah’a hakkıyla kul olmak için mücadele eden,
    Yaptığı işlere ‘’şu,bu, ne der’’ değil,
    ‘’ALLAH NE DER’’ diyen bir adamın namazı,
    Aslına bakılırsa araçtır,
    Hem öyle bir araçtır ki,
    Peygamber (s.a.s) i miraça çıkaran BURAKdır,


    Yok eğer amaç namaz olursa o zaman her şey altüst olur,
    Ve kılınan namaz sadece omuzlarda yük olur,

    Hem öyle değil midir?
    Yoksa namazı dosdoğru kılmak ne demek olurdu ki?
    Namaz kıl emri yetmedimi ki,
    Bide dosdoğru kılmak gerekiyo?
    Yada nedendir ki,
    ‘’Vay o namaz kılanların haline ki, onlar namazlarında yanılgıdadırlar’’ demiş Allah cc.

    Yani meselenin özü şu ki,
    Şeytanın amacı namazdan uzak tutmak değil,
    Allah’dan uzak tutmak,
    Bizim amacımızda (namaz) KIL-MAK değil KUL-(ol) MAK,

    Bakalım görelim,
    Şeytan mı sözünün eri,
    İnsan mı?

    Şeytan mı hedefini bilip araçlara amaç muamelesi yapmayan?
    Yoksa İNSAN MI?


    SELAMLARIN EN MÜKEMMELİ İLE SELAM…………..