Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Kalpazan demek maddi değeri olan banknot,madenler, belge ve evrakları çoğaltan dolandırıcı demektir..Halbuki dünyada hiçkimse herhangi bir ülkenin parasını basamaz..Çünkü parayı ancak devlet basabilir..Çünkü ancak devletin elinde parayı basabilecek yeterlilikte teknoloji,işgücü ve hammadde vardır..Çoğu insanın sandığının aksine para kağıt değildir..Paranın hammaddesinin ne olduğu parayı basan devlete ait çok gizli bir sırdır..Ve bu sırrı banknot matbaasında çalışan yeminli ve özel işçiler bile bilmez..Oysa çoğu kalpazan paranın kağıt olduğunu sanarak para kalıplarını kaliteli kağıtlara basar..Bu yüzden en profosyonelce basılan paralar bile banka dedektörlerinden geri döner..Çünkü banka dedektörleri gerçek parayı içindeki çok özel kimyasallardan ayırt eder..Ayrıca bir ülkenin parası UV ışığına tutulduğunda içinde özel olarak işlenmiş ve o ülkeyi simgeleyen motifler bulunur..Bu motifler o kadar karmaşık ve göz alıcıdırki normal bir insanın bu taklit edebilmesi imkansızdır..Mesela tüm dünya tarafından tanınan Amerikan dolarına UV ışığı altında bakıldığında 1 dolardan 100 dolara kadar hepsinin içinde Amerikan devletini simgeleyen değişik semboller bulunur..Kabartma baskı ve göz alıcılığa bakıldığında taklit edilmesinin imkansız olduğu görülür..Parayı basmaya çalışan kim olursa olsun ülkesini satmaya çalışıyor demektir..Çünkü para bir ülkenin uluslararası piyasadaki itibarıdır..Para ekonomik,siyasi ve askeri gücü temsil eder.Para bayraktan sonra gelen en önemli gereçlerden biridir bir devlet için..Para emeği ve alınterini simgeler..Emeğin maddi karşılığıdır normal şartlarda..Ticari döngü için paranın varlığı şarttır..Her para üzerinde yazan sayısal değer kadar devlet hazinesindeki değerli madeni temsil eder..Bu açıdan bakıldığında para günlük hayatın vazgeçilmezlerinden biridir..Ancak ne varki bir ülkenin kötüye gidişini gösteren gelir dağılımındaki adaletsizlik, yasadışı yollardan para kazanmaya çalışma,kısa yoldan zengin olmaya çalışma,faizcilik gibi emek ve alınteri düşmanı bakış açıları yüzünden insanların gözünde itibarını yitirmiştir..Ve biranda insan hayatından bile değerli aşağılık bir ticari değişim aracına dönmüştür..

Kendi hayal dünyasında yaşadıklarını gerçek sanan şizofrenin başlangıcında ileri derecede paronayak...Kendisini İSA sanmasının nedeni Papa'nın kendisiyle konuşmasıdır..Halbuki Papa kötülüğe karşı kötülükle cevap vererek papalık imajını zedelememek için Ağaca ile konuşmuştur..Ancak Ağaca o denli paronayak birisidirki bundan nice anlamlar çıkarmış ve bir anda kendisinin beklenen peygamber olabileceğini ima edecek kadar haddini aşan beyanlarda bulunmuştur..Ben Ağaca'nın Papa suikastinde KGB, MI5 gibi gizli servisler tarafından yönlendirildiği saçmalığına da inanmıyorum..Çünkü hiçbir gizli servis böyle akli dengesi bozuk birini suikastçi olarak kullanmaz..Genelde gizli servis veya teşkilatların arkasında bulunduğu suikastlerde ve terör eylemlerinde bırakın olayı gerçekleştireni olaya kulak misafiri olanlar bile profosyonelce öldürülmüştür..Mesela Kennedy suikastinde suikasti gören FBI şefleri bile öldürülmüştür..

Ne tapınak şovalyeleri diye bir örgüt var nede masonların böyle gizli örgütlenmeleri..Bunların hepsi deli saçması..Tapınak Şovalyeleri Kurtlar Vadisi ismindeki dizi tarafından üretildi..İsmi üstünde dizi bu..Dizilerdeki filmlerdeki herşey gerçek olsaydı o zaman Marslıların dünyaya saldırması gerekirdi..Eğer böyle gizli bir örgütlenme olsa bundan normal insanların haberi olmazdı..Masonlar bugün basın açıklaması yapıyorlar..Basın açıklaması yapacak kadar net bir oluşum nasıl olur da gizli örgüt olur? Saçmalığın ve paranoyaklığın daniskası

Bu ülkede artık üniversite okumanın yada üniversite mezunu olmanın hiçbir ayrıcalığı kalmamış..Başka özellikleri olanların konuştuğu bir toplumda nereyi bitirirsen bitir kimin umrunda?

4 Ağustos 1962'de evinde ölü bulunduğunda yapılan otopside kanında bir atı öldürebilecek kadar uyuşturucu bulunmuştu..Amerika'nın komplolarla dolu 60'lı yıllarında bu cinayette kamuoyuna basit bir intihar olayı olarak gösterilmiş ve hemen üstü örtülmüştür..Marılyn Monroe'nun yakınları güzel yıldızın pembe kaplı bir ajandasının bulunduğunu ve yaşadığı her olayı buraya aktardığını biliyorlardı..Ne gariptirki 4 Ağustos 1962 sabahı hiçbir ihbar ve şikayet olmadan üst düzey FBI şefleri Marılıyn Monroe'nun evine dalmışlar ve evin her karesini aramalarına rağmen şu meşhur pembe kaplı ajandayı bulamamışlardır..Hiçbir emir ve şikayet olmadan FBI, Marılıyn Monroe'nun evine neden dalmıştı? Ne arıyordu ve neyin peşindeydi? Kimden emir almıştı? Marılyn Monroe'nun Amerikan Başkanı John F Kennedy ile aşk yaşadığı ve yaptığı kaçamaklar Başkanın eşi Fırst Lady Jacquelıne Bouvıer Kennedy dahil tüm Amerikan kamouoyu tarafından biliniyordu...Birçok yakın tarih uzmanına göre Marılıyn Monroe pembe kaplı günlüğü için öldürülmüştü..Çünkü Marılıyn Monroe Başkan Kennedy'e herkesten daha yakın birisiydi..Dolayısı ile kimsenin bilmediği net ve gerçekçi bilgilere sahipti Kennedy hakkında. Kennedy'nin diplomat,senatör ve işadamları hakkındaki görüşleri, yapacağı askeri ve siyasi ıslahatlar,atamalar ve çevresindeki insanlar hakkındaki görüşleri artık Marılıyn Monroe'nun hafızasında ve günlüğündeydi..Bu çok çok özel bilgiler sıradan bir insana değil Amerikanın en önemli insanına aitti..Marılıyn Monroe'nun da Kennedy'nin de kokaine düşkün olduğu her ikisinin de yakın çevresi tarafından bilinmekteydi..Dolayısı ile bu ikilinin yaptığı kaçamaklarda kokain ve alkol eksik olmayacak dolayısı ile Kennedy kokain ve alkolün etkisi ile aklındaki herşeyi söyleyecekti..Ve belkide Kasım 1963'te bu gevezeleiğinin faturasını Dallas'ta tuhaf bir suikaste kurban giderek ödeyecekti..

Bill Clınton kim ne derse desin Bush'dan çok daha iyi bir başkandı..en azından insan ilişkiler gelişmiş,sosyal,anlayışlı ve sempatik birisiydi..Onun döneminde Türk-Amerikan ilişkileri yakın tarihteki en iyi dönemlerinden birisini yaşamıştır..TBMM'de konuşma yapan ilk ve tek Amerikan başkanıdır..Depremden sonra ziyaret ettiği Türkiye'de ise gerçekten Türk halkına çok sıcak mesajlar vermiştir..

Rus emperyalizmine karşı savaşan bir avuç onurlu müslüman

Alermlerin Rabb'ı yüce ALLAH'ın peygamberimiz Hz.Muhammed(SAV) aracılığı ile bize gönderdiği yüce ve nurlu kitap...

Alemlerin nurlu peygamberi...Çanakkale'de şehitlerimizle beraber çarpışan her müslümanın efendisi olan şanlı ve yüce peygamberimiz..Bu kainat O'nun nurlu ismi için yaratıldı..bize düşen tek şey O'nun nurlu kitabına sahip çıkmak,Kuran-ı Kerim'in emir ve yasaklarını yerine getirmek ve dünyadaki her müslümanı(mümini) kardeşimiz gibi görerek sahip çıkmaktır..

Bırakın palavrayı...dünyada her canlı içgüdüsel olarak ölümden korkar..Ölümden korkmayacak bir canlı yoktur..Her insan ölümden çok korkar..ölümden korkmam diyen insan ancak kendini kandırır..çünkü ölüm anı geldiğinde can boğaza dayandığında çekilecek acı o denli çok olurki çoğu insan ölüm anında korkudan altına kaçırır..çoğu ölünün iç çamaşırlarında dışkı,idrar ve meni bulunur.(bu sıvılar sadece şehitlerde ve peygamberlerde bulunmaz..aynı zamanda şehitlerin ve peygamberlerin cesedleri çürümez) ölürken dışarı meni çıkmasının nedeni kasların vücudun içinde hiçbir atık kalmayacak şekilde çok kuvvetli ve istemsiz bir şekilde kasılmasıdır..ölümden korkmam diye kendini kandıranlar acaba kainatı yaratan yüce ALLAH'dan daha mı iyi biliyorlar neyin ne olduğunu? ölülerin gözlerine ve külotlarına bakıldığında yaşadıkları korku ve dehşetin boyutları ortaya çıkmaktadır..