Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Abdühakim Altuntop
Abdühakim Altuntop

GÜL BAHÇEMİ GÖR DE BAHARIMI ANLA...

  • ahmet davutoğlu11.09.2010 - 21:49

    * 1959 yılında Konya'nın Taşkent ilçesinde doğan Prof.Dr. Ahmet DAVUTOĞLU,
    İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra,
    1983–84 eğitim öğretim yılında Boğaziçi Üniversitesi'nin 'Ekonomi' ve 'Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler' bölümlerini çift ana dal programıyla(ÇAP) bitirdi. Aynı üniversitenin 'Kamu Yönetimi' bölümünde yüksek lisans,
    'Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler' bölümünde doktora yaptı.

    * 1912 senesinde Bulgaristan’ın Şumnu vilayetine bağlı Kalaycı köyünde doğan ve
    Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri isimli çok önemli kitabı olan,
    Son devirde yetişen din adamlarından AHMED DAVUDOĞLU başka olup, Yüksek İslam Enstitüsü'nde müdürlük yapmışdır.
    * 1983’te İstanbul’da vefat etti.

  • AHMED DAVUDOĞLU11.09.2010 - 19:21

    Bulgaristan'da Rus işgali ve komünist yönetimin işbaşına geçmesinden sonra tutuklanarak toplama kamplarına gönderildi (1944) . Baraj inşaatında amele olarak çalıştıktan sonra, hastalanması üzerine serbest bırakıldı. Varna'daki Türk Konsolosluğu'na iltica talebiyle başvurdu. Aradan yıllar geçtikten sonra iltica talebi kabul edilerek Türkiye'ye göç etti (1949) .
    Önce Yedikule Küçükefendi Camii’ne İmam Hatip olarak atandı. Bir süre de gezici vaizlik ve 3 yıl Bursa Orhangazi Müftülüğü yaptı. Bundan sonra İstanbul Fatih Camii Kütüphanesi memurluğuna nakledildi.
    Bir süre İmam Hatip Lisesi’nde öğretmenlik yaptıktan sonra, İstanbul Yüksek İslam Enstütüsü'nün açılması üzerine, buraya öğretim üyesi ve müdür yardımcısı olarak tayin edildi (1950) . Yüksek İslam Enstitüsü'nde müdürlük de yaptı.

  • AHMED DAVUDOĞLU11.09.2010 - 18:56

    Son devirde yetişen din adamlarından. Fakir bir çiftçi ailesinin çocuğudur. Babası Hasan Efendidir. 1912 senesinde Bulgaristan’ın Şumnu vilayetine bağlı Kalaycı köyünde doğdu. 1983’te İstanbul’da vefat etti.

    İlk tahsilini doğduğu yerde, rüşdiye yani orta tahsilini köyüne yakın Ekizce köyünde bitirdi. Babası dini ilimlere ve alimlere son derece bağlı olduğundan onu orta tahsilinden sonra Şumnu’daki Nüvvab Mektebine gönderdi. Nüvvab Mektebinin dört senelik orta, beş senelik lise, üç senelik yüksek kısmını bitirdi. 1936 senesinde iki arkadaşı ile birlikte ihtisas için Mısır’a gitti. Orada beş sene kadar kalıp Ezher Üniversitesinin Şeriat Fakültesini (İslam Hukuku) bitirdi.
    ****
    Zamanımızın ilim adamlarından olan Ahmed Davudoğlu, Bulgarca ve Arapça bilirdi. İslamiyeti içeriden yıkmaya yönelik, dinde reformculuk ve mezhepsizlik fitnesine karşıydı. Bu fikirleri ortaya atan Cemaleddin-i Efgani, Muhammed Abduh ve onların yolunda giden günümüz mezhepsizlerine ilmi cevaplar vermiştir. Böyle kimselerin yeterli dini tahsil görmediklerini, etrafın propagandalarına aldandıklarını yazılarında belirtmiştir.
    *

    Eserleri:

    1) Selamet Yolları, 2) Ölüm Daha Güzeldi, 3) Sahih-i Müslim Tercemesi ve Şerhi, 4) Dini Tamir Davasında Din Tahripçileri, 5) İbn-i Abidin Tercümesi (Yarım kalmış olup, Mehmed Savaş ve Mazhar Taşkesenlioğlu tarafından tamamlanmıştır) .
    *
    * PROF. DR. AHMET DAVUTOĞLU başka olup siyaset bilimci ve dışişleri bakanıdır.

  • felek26.08.2010 - 14:57

    Yıldızların döndükleri gök. Çoğulu eflâk'dır.
    Rağıb, müfredatında aynı kelimeyi yıldızların cereyan ettikleri (aktıkları) yer olarak tarif etmiştir; fakat asıl anlatılmak istenen, yıldızların yörüngesi demek olan göktür. Felek kelimesinin kendisi de yıldızları deveran eden gök için kullanılır.

    DAHA FAZLA BİLGİ İÇİN. BAK:
    http://www.altuntop.org/islamvebilim/felek.asp

  • facebook24.02.2010 - 13:21

    'SIR VERME DOSTUNA;
    DOSTUNUN DOSTU OLUR,
    O DA SÖYLER DOSTUNA.' Atasözünü Hatırlatıyor.

  • pabucu dama atılmak24.02.2010 - 13:13

    Osmanlı döneminde, modası geçen mal ve eşyalar,
    değerden düşen, saygınlığını yitiren kişiler için kullanılan bir deyimdir.
    Bu deyimin hikayesi, Osmanlı Dönemindki Ahilik Teşkilatı'na dayanıyor...
    Osmanlı döneminde esnaf ve sanatkarların bağlı bulunduğu Ahilik Teşkilatı,
    ticaretin yanında sosyal hayatı da düzene sokuyordu.
    Kusurlu malın, malzemeden çalmanın ve kalitesiz işin önüne geçmek için de ilginç bir önlem alınmıştı.
    Osmanlı döneminde ayakkabıcıların yaptıkları papuçların kalitesiz çıkması;
    malzemden çalınmış olduğunun öğrenilmesi sonucu halkın veya yetkili kişilerin ayakkabıcının dükkanının önüne gelerek papucu dama atmasıdır.
    Ayakkabılar da ibret-i alem olsun diye ayakkabıyı imal eden Esnafın
    dükkânının, herkesin görebileceği yükseklikteki çatısına atılıyordu.
    İmalatçı kişi hiç bir zaman o ürünü çatıdan kaldıramazdı.
    Halk gelip geçerken çatıya bakar ve kusurlu mal miktarını gözleriyle görürdü.
    Gelen geçen Halk da buna bakıp kimin iyi,
    kimin kötü ayakkabı yaptığını veya tamir ettiğini bu usul ile biliyordu.
    Böylece pabuçları dama atılan ayakkabıcı maddi kazançtan da oluyor,
    itibarı zedeleniyor ve gerçekten 'Pabucu Dama Atılmış' oluyordu.

  • mescidi aksa23.01.2010 - 13:21

    Kudüs’te Süleymân aleyhisselâm tarafından binâ ettirilen mescid.
    Peygamber efendimiz zamânında bulunan mescidler arasında, Mekke’ye en uzak mescid olduğu için burası Mescid-i Aksâ yâni en uzak mescid ismiyle meşhûr oldu.

    Beyt-ül-makdis veya Beyt-ül-mukaddes adı da verilen Mescid-i Aksâ’nın inşâsına Dâvûd aleyhisselâm başladı. Duvarlarını bir adam boyu yükseltti fakat tamamlıyamadan vefât etti. Dâvûd aleyhisselâmdan sonra hem peygamber, hem hükümdâr olan oğlu Süleymân aleyhisselâm, Beyt-ül-makdîs yâni Mescid-i Aksâ’nın inşâsını tamamlamak istedi. Allahü teâlâ tarafından emrine verilen cinleri toplayarak aralarında vazife taksîmi yaptı ve her bir cemâati bir işle vazifelendirdi. Sonra usta ve mühendislere, on iki mahallesi olan Kudüs şehrini inşâ ettirdi. Şehrin kurulması bitince, mescidin tamamlanmasını emretti. Cinlerden bir kısmı altın, gümüş ve yâkut; bir kısmı denizden saf inci; bir kısmı mücevherât ve kıymetli taşlar; bir kısmı da misk, anber ve diğer güzel kokuları getirdiler. Bütün bunlardan yeteri kadar hazırlanınca, işlemek üzere ustalar ve Fenikeli mîmârlar getirdi. Gelen ustalar, taşları yontarak bu mücevher, inci ve yâkutları işlediler. Toplanan malzemeleri kullanarak mescidin yapımını yedi senede tamamladılar. Uzaktan bakılınca bir altın parçası gibi parlayan, görenleri hayran bırakan ve o zamanda bir eşi bulunmayan bu mescide, Beyt-ül-makdis dediler.
    .....

    Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Mi’râc gecesinde Kudüs’e gelerek Mescid-i Aksâ’da namaz kıldı. Peygamber efendimizin; “Yalnız üç mescide ziyâret için gidilir: Mescid-i Harâm, Mescid-i Aksâ ve benim bu mescidim (yâni Mescid-i Nebî) .” buyurarak medhettiği Mescid-i Aksâ, hicretten on altı ay sonraya kadar Müslümanların kıblesi olarak kaldı. 638 (H.16) senesinde Ömer radıyallahü anh, Sûriye seferinde, Şam’dan sonraKudüs’e uğrayıp Mescid-i Aksâ’yı ziyâret etti. Uzun senedir kendi hâline terk edilen Mescid-i Aksâ’da biriken ve etrâfı kirleten pislikleri temizletti. Ezân okutarak cemâatle namaz kıldırdı. Yahûdîlere mescide emniyetle girmek hakkını tanıdı. Hıristiyanlara da, Yahûdîleri aralarına sokmamalarını tavsiye etti.Kudüs’teki kiliselere dokunulmaması için emir verip, Hıristiyanlarla antlaşma yaptı.

  • özbağ08.09.2009 - 13:03

    Kırşehir Merkeze ilçeye bağlı, 1958 yılında kurulmuş güzel ve şirin bir kasabadır.

    WEB: http://www.ozbagnet.somee.com

  • CACABEY06.09.2009 - 14:47

    Ceceli aşiretinin beyi olan Emir Bahaddin Caca’nın oğlu olan Cacaoğlu Nureddin Cebrail,
    1240 yılında doğduğu tahmin edilmektedir.
    Kırşehir’e büyük hizmetlerde bulunmuş, tarihi şahsiyettir.
    Kırşehir’de bir mimari anıt olarak yükselen ve O devrin Astronomi Fakültesi gözüyle bakılan Caca Bey Medresesi’ni de O yaptırmıştır.....

    web: www.altuntop.org/islamvebilim/cacabeymedresesi.asp

  • erevik30.08.2009 - 18:23

    Orda bir köy var, uzakta
    O köy bizim köyümüzdür.
    Gezmesek de, tozmasak da
    O köy bizim köyümüzdür.
    Ahmet Kutsi TECER