nazım hikmet'in* anlatımıyla: ... sosyalizm, yani şu demek ki, dayı kızı, sosyalizm, senin anlayacağın yani, el kapısının yokluğu değil de imkansızlığı. ekmeğimizde tuz, kitabımızda söz, ocağımızda ateş oluşu hürriyetin, yahut, başkası yel de, sen yaprakmışsın gibi titrememek, bunun tersi yahut... sosyalizm, devirmek dağları elbirliğiyle, ama elimizin öz biçimi, öz sıcaklığını yitirmeden. yahut, mesela, sevgilimizin bizden ne şan, ne para, vefadan başka bişey beklemeyişi... sosyalizm, yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın, yahut, mesela, -bu seni ilgilendirmez henüz- esefsiz, güvenle, emniyetle, gölgeli bir bahçeye girer gibi girebilmek usulcacık ihtiyarlığa, ve hepsinden önemlisi, çocukların ama bütün çocukların, kırmızı elmalar gibi gülüşü... ...
kanimca komünizm ya da anarsi ile es anlamlidir. tarihte ilk sosyalist ütopyanin thomas more´la dogdugu sonra bunu 19. yy´da fourier, owen gibi ütopistlerin zamane özelliklerine uygun bir bicimde dönüstürdükleri görülür. esasen insanlarin kardesligi ve özgürlügüne dayali bir toplum bicimidir. sonradan bazi 'marxistlerce' bir bilimsel sosyalizm teorisi gelistirilmis ve buna göre bütün insani özgürlükler ve degerler belirsiz bir ekonomik determinizme tabi kilinmistir. oysa ki ne marx´in ne de daha öncekilerin böyle bir iddiasi yoktur. sosyalizmin asil temeli insan haklari ve fikir özgürlügüdür. üretim araclarinin toplumsallasmasi bile bu temel üzerinde gerceklesecek bir isyan ve devrim sonucu mümkündür. bu olgu kisisel iktidar cikarlarinca esgecildigi icin, simdiye kadarki denemeler genelde o ülkelerin geleneksel patrimonyal-otoriter yapilanmalarina dayanan militer yönetimlerdi. tek olumlu yani üretim araclarinin devletlestirilmesiydi. ama insan haklarina ve özgürlügüne önem verilmedigi icin toplumun gelismesi kapitalist rakiplerinden bile daha düsük bir seviyede seyretti ve sonunda da yikildi. kanimca reel sosyalist devletler batidaki liberal modelden daha kapitalist bir görünüm arzetmislerdir. zira asil sömürü askeri bir yönetimle mümkündür.
Antiemperyalizm sadece emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vermek olarak da sınırlandırılamaz. Dünyada emperyalizm ve ezilen uluslar bir arada yaşayamazlar. Birinden biri fazladır. Emperyalizm ezilen ulusları yoketmeye çalışmaktadır. Buna karşı koymanın yolu öncelikle bağımsızlık savaşı vermektir ancak bu yeterli değildir. Emperyalizme karşı savaş, onu yıkmaya, yoketmeye, yeryüzünden silmeye yönelmek zorundadır.Emperyalizme karşı mücadele tarihi, bu mücadelenin kesin başarısının ülke içinde kurulmaya çalışılan düzenle doğrudan bağlantısını ortaya koymuştur. Emperyalizme karşı verilen mücadele, ülke içinde antikapitalist bir düzen kurmaya yönelmedikçe yenilgi kaçınılmazdır. Dolayısıyla tutarlı antiemperyalizm ancak kapitalizm karşıtlığı ve alternatif sosyalist bir düzenle mümkündür. Ezilen uluslar, emperyalizme karşı verdikleri savaşlardan sonra halkçı ve eşitlikçi düzenler kurmaya yöneldiler. Türk Devrimi’nin halkçılık, devletçilik nitelikleri bu tür bir düzen kurma çabasının en önemli göstergesidir. Hemen hemen tüm uluslar kendilerine özgü sosyalist bir toplum inşa etmeye giriştiler
yuzuklerin efendisi kitabini okuduktan sonra kibirli ve sevimsiz bulabileceginiz, fakat silmarillion kitabini okuduktan sonra kesinlikle sempati duyacaginiz irk.
nazım hikmet'in* anlatımıyla:
...
sosyalizm,
yani şu demek ki, dayı kızı,
sosyalizm,
senin anlayacağın yani,
el kapısının yokluğu değil de
imkansızlığı.
ekmeğimizde tuz,
kitabımızda söz,
ocağımızda ateş oluşu hürriyetin,
yahut, başkası yel de,
sen yaprakmışsın gibi titrememek,
bunun tersi yahut...
sosyalizm,
devirmek dağları elbirliğiyle,
ama elimizin öz biçimi,
öz sıcaklığını yitirmeden.
yahut, mesela,
sevgilimizin bizden ne şan, ne para,
vefadan başka bişey beklemeyişi...
sosyalizm,
yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın,
yahut, mesela,
-bu seni ilgilendirmez henüz-
esefsiz,
güvenle,
emniyetle,
gölgeli bir bahçeye girer gibi
girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,
ve hepsinden önemlisi,
çocukların ama bütün çocukların,
kırmızı elmalar gibi gülüşü...
...
kanimca komünizm ya da anarsi ile es anlamlidir. tarihte ilk sosyalist ütopyanin thomas more´la dogdugu sonra bunu 19. yy´da fourier, owen gibi ütopistlerin zamane özelliklerine uygun bir bicimde dönüstürdükleri görülür. esasen insanlarin kardesligi ve özgürlügüne dayali bir toplum bicimidir. sonradan bazi 'marxistlerce' bir bilimsel sosyalizm teorisi gelistirilmis ve buna göre bütün insani özgürlükler ve degerler belirsiz bir ekonomik determinizme tabi kilinmistir. oysa ki ne marx´in ne de daha öncekilerin böyle bir iddiasi yoktur. sosyalizmin asil temeli insan haklari ve fikir özgürlügüdür. üretim araclarinin toplumsallasmasi bile bu temel üzerinde gerceklesecek bir isyan ve devrim sonucu mümkündür. bu olgu kisisel iktidar cikarlarinca esgecildigi icin, simdiye kadarki denemeler genelde o ülkelerin geleneksel patrimonyal-otoriter yapilanmalarina dayanan militer yönetimlerdi. tek olumlu yani üretim araclarinin devletlestirilmesiydi. ama insan haklarina ve özgürlügüne önem verilmedigi icin toplumun gelismesi kapitalist rakiplerinden bile daha düsük bir seviyede seyretti ve sonunda da yikildi. kanimca reel sosyalist devletler batidaki liberal modelden daha kapitalist bir görünüm arzetmislerdir. zira asil sömürü askeri bir yönetimle mümkündür.
Antiemperyalizm sadece emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vermek olarak da sınırlandırılamaz. Dünyada emperyalizm ve ezilen uluslar bir arada yaşayamazlar. Birinden biri fazladır. Emperyalizm ezilen ulusları yoketmeye çalışmaktadır. Buna karşı koymanın yolu öncelikle bağımsızlık savaşı vermektir ancak bu yeterli değildir. Emperyalizme karşı savaş, onu yıkmaya, yoketmeye, yeryüzünden silmeye yönelmek zorundadır.Emperyalizme karşı mücadele tarihi, bu mücadelenin kesin başarısının ülke içinde kurulmaya çalışılan düzenle doğrudan bağlantısını ortaya koymuştur. Emperyalizme karşı verilen mücadele, ülke içinde antikapitalist bir düzen kurmaya yönelmedikçe yenilgi kaçınılmazdır. Dolayısıyla tutarlı antiemperyalizm ancak kapitalizm karşıtlığı ve alternatif sosyalist bir düzenle mümkündür. Ezilen uluslar, emperyalizme karşı verdikleri savaşlardan sonra halkçı ve eşitlikçi düzenler kurmaya yöneldiler. Türk Devrimi’nin halkçılık, devletçilik nitelikleri bu tür bir düzen kurma çabasının en önemli göstergesidir. Hemen hemen tüm uluslar kendilerine özgü sosyalist bir toplum inşa etmeye giriştiler
turk sınemasının yetıstırdıgı buyuk sanatcılardan bırısı.
yuzuklerin efendisi kitabini okuduktan sonra kibirli ve sevimsiz bulabileceginiz, fakat silmarillion kitabini okuduktan sonra kesinlikle sempati duyacaginiz irk.
bundan oncekı acıklamamın erkek versıyonu..ama bununların hıkayesı yoktur.ıeteyerek bu meslege baslayan basıt kısılık
para için vucudunu satan kadın..
hepsının bır hıkayesı vardır emınımkı
yazık
yazlıktakı odam :)
cok ozledım
insanoğlu için olmazsa olmaz olan gercek ve tek sey
envar paşa nın 90 000 turk askerının kursun atılmaksızın donarak olmesıne neden oldugu kotu bır olay:(