''...Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... Yalnız seccâdemin yününde şefkat; Beni kimsecikler okşamaz mâdem; Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!..''
"aklımla aramda mavi bir şey var rüzgâr gibi mavi bir şey ben onu gökyüzü sanıyorum ben onu yitirmemek için ya-vaş-lı-yo-rum gördüğün rüyayı anlattığın bir rüya görürken uyanmak gibi oluyorum"
''Anne inleyen bir ney, anne hicrandan yumak Gözleri buğulu, nemli ve her zaman zâr zâr… Kaderidir annenin ocaklar gibi yanmak Hep hüzünlü eser onun ikliminde rüzgar. Kuşlar gibi titrer o güneş yüzlü nevhayâl Sîmasında alacakaranlık endişesi… Her mevsim ayrı bir ıstırap, ayrı bir melâl; Dilinde özleyişlerin sihirli bestesi…
Sînesi sımsıcak, çehresi de îmâlıdır Semtinde herdem bir büyülü râyiha eser. Duyguyla süzülmüş gözleri hep hummâlıdır Altın şakaklarında sarı güller gibi ter.
Rahmet-zahmet iç içe.. bilmez geçen zamânı Ne yazları, ne kışları, ne renkli bahârı Ne gurûbu ne de şafağın söktüğü ânı Her zaman duman dumandır o nazlı efkârı…
Bir kuluçka gibi sancılı gecelerinde Hep şefkatle çarpan kanat sesleri duyulur… Amansız hislerin öldüren pençelerinde Yüreği bir matkap salınmış gibi oyulur.
Elemi çok olsa da şekvâsı işitilmez Bir Eyyûb sabrıyla göğüsler hiç-olmazları… Onda ızdırap bitmez, acılar dinmek bilmez Sönmeyen bir azimle aşar aşılmazları.
Kanmaz asla sevmeye; o, sevgiye susuzdur Şâire “su” dedirten hisle “evlât” der inler. Herkes derin uykularda iken o uykusuzdur El açar Yaratan’a balalarını diler…
Yürüdüğü yol, onun hislerinin yoludur Durmaz, bir süvâri gibi yürür dolu dizgin.. O, yeryüzünde en ululardan uludur Sînesi meleklerin sînesi kadar engin..
Zambaklar gibi sihirli çehrende Varlığımı kucaklayan bir ışık; Duydum o duyulmazları sînende Sen bir rüyâsın benim için artık…
Nûru öteden pırıl pırıl sîman Ukbâ derinlikleriyle büyülü… Tülleniyor hülyâlarımda her an, Ölümsüz rûhunun bembeyaz tülü…
Bir yâd-ı cemîlsin, kabrin sîneler Hazan yaşamıştın; ölüm bahârın.. Duâyla gerilmiş bütün gönüller Berzah yamaçlarında bestekârın.''
''...çocukluğun kendini saf bir biçimde
akışa bırakması ne güzeldi
yiten bu işte
çok kullanılmış bir zamanın gözlerini kapattım''
Nilgün Marmara
Güftesi Melek Hiç Hanımefendinin Hz. Muhammed (s.a.s.) Efendimize ithafen yazdığı,
bestesi Amir Ateş Beyefendiye ait mükemmel bir eser.
''...Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!..''
Necip Fazıl Kısakürek
''...yüzümde serin soluğunu duyuyorum dünyalı meleklerin
kar düşmeye başladı tepelerimize
beyaz bir şiir için artık
tüfeğimi doğrultuyorum.''
İsmet Özel
"Kıl Beni Ey Namaz" Senai Demirci
"aklımla aramda mavi bir şey var
rüzgâr gibi mavi bir şey
ben onu gökyüzü sanıyorum
ben onu yitirmemek için
ya-vaş-lı-yo-rum
gördüğün rüyayı anlattığın bir rüya görürken uyanmak gibi
oluyorum"
Çiğdem Sezer
"...Yağmuru anla, o, Tanrı'nın iyiliğidir,
kimin içi açıksa yağmur ona gelir..."
Haydar Ergülen
"Yağmur yağınca şairler aranmalı"
Haydar Ergülen
''...Türkümüz dünyayı kardeş bilendir / Gökleri insanın ortak tarlası''
Mehmet Akif İnan
''Anne inleyen bir ney, anne hicrandan yumak
Gözleri buğulu, nemli ve her zaman zâr zâr…
Kaderidir annenin ocaklar gibi yanmak
Hep hüzünlü eser onun ikliminde rüzgar.
Kuşlar gibi titrer o güneş yüzlü nevhayâl
Sîmasında alacakaranlık endişesi…
Her mevsim ayrı bir ıstırap, ayrı bir melâl;
Dilinde özleyişlerin sihirli bestesi…
Sînesi sımsıcak, çehresi de îmâlıdır
Semtinde herdem bir büyülü râyiha eser.
Duyguyla süzülmüş gözleri hep hummâlıdır
Altın şakaklarında sarı güller gibi ter.
Rahmet-zahmet iç içe.. bilmez geçen zamânı
Ne yazları, ne kışları, ne renkli bahârı
Ne gurûbu ne de şafağın söktüğü ânı
Her zaman duman dumandır o nazlı efkârı…
Bir kuluçka gibi sancılı gecelerinde
Hep şefkatle çarpan kanat sesleri duyulur…
Amansız hislerin öldüren pençelerinde
Yüreği bir matkap salınmış gibi oyulur.
Elemi çok olsa da şekvâsı işitilmez
Bir Eyyûb sabrıyla göğüsler hiç-olmazları…
Onda ızdırap bitmez, acılar dinmek bilmez
Sönmeyen bir azimle aşar aşılmazları.
Kanmaz asla sevmeye; o, sevgiye susuzdur
Şâire “su” dedirten hisle “evlât” der inler.
Herkes derin uykularda iken o uykusuzdur
El açar Yaratan’a balalarını diler…
Yürüdüğü yol, onun hislerinin yoludur
Durmaz, bir süvâri gibi yürür dolu dizgin..
O, yeryüzünde en ululardan uludur
Sînesi meleklerin sînesi kadar engin..
Zambaklar gibi sihirli çehrende
Varlığımı kucaklayan bir ışık;
Duydum o duyulmazları sînende
Sen bir rüyâsın benim için artık…
Nûru öteden pırıl pırıl sîman
Ukbâ derinlikleriyle büyülü…
Tülleniyor hülyâlarımda her an,
Ölümsüz rûhunun bembeyaz tülü…
Bir yâd-ı cemîlsin, kabrin sîneler
Hazan yaşamıştın; ölüm bahârın..
Duâyla gerilmiş bütün gönüller
Berzah yamaçlarında bestekârın.''
Fatma Makbule Leman