******ESSELAMUN ALEYKÜM BEŞER ALEMİ****** . -----Bu gün şiddetli yağmur sesiyle uyandım. Hani derler ya en güzel ses? Para sesi, Su sesi, Bülbül sesi, Ezan sesi ve en güzeli de KADIN sesi??? Kadın sesi dediysem, tabii her Kadının sesi değildir. Bir düşün bakalım Vuslat Şafağın da Banu Balkanın ciyaklı sesiyle uyanmak??? Vallahi ben Çin işkencesini tercih ederim...Kadın, sanırsın Uzay'da yaşıyor, Ay'da bes- leniyor, Paris'ten giyiniyor ve Ulusal Türk Televizyonların da gıdaklıyor. Bu ne yaman bir çelişkidir??? -----Toprağı sususluk, Kadını arsızlık, Erkeği Şerefsizlik. Siyaseti Fetbazlık, Yiğidi aymazlık, Hacı ve Hocayı yobazlık ve Aileyi de huzursuzluk bitirir??? -----Duyarlı insan için Tabiat hiç bir yerde ölü ve dilsiz değildir. Doğa ve Tabiat öyle büyük kudretli ve hikmetli ki Taşı Kayası, Dağı ovası, Suyu Havası, Sahra yaylası, otu çopuru, Gülü Bülbülü bir arda harmanlayıp ve barındırıyor. Mesela Ormanın manzarası yeşildir, insanı rahatlatır, ferahlatır ve huzur verir. Denizin manzarası mavidiir, Atlastır. İnsanı umutlandırır, neşelendirir. Gecenin manza- rası siyahtır, gölgedir, suskun ve sessizliktir. insanı hüzünlendirir ve bazen de korkutur. Vuslatın Şafağı aydınlıktır, insanı coşturur. -----Tabiat en şefkatlı Anne gibidir. Doğa kör. sağır ve dilsiz Hayvanlara bile yaşam özgürlüğü ve hürriyet vermiştir, ve vermeye de devam etmektedir... Tabiat, Beşer Alemine en büyük görsel bir ibrettir...VESSELAM. ------BİR YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN------
******ESSELAMUN ALEYKÜM BEŞER ALEMİ****** . -----Geçen gün Kadın-Erkek eşitliği (Cinsiyet eşitliği) konulu bir Panel'e katıldım. Katılım ağırlıklı olarak Sosyal Demokrat cenahtan oluşmaktaydı. Benim gibi işi olmayan Emekliler pek severler böyle etkinlikleri. -----Tanıdığım Sosyalist bir hanımefendi kürsüden yardırıyor. Taa 1926 Yılından başladı devam ediyor, ancak bir türlü bu günlere gelemiyor. Her hal de Riyaset Sarayından çekincesi var. Bir boşlukta elimi kaldırdım, konuşmak için izin istedim. Hanımefendi beni tanıdığından ve kendisine destek olacağım düşüncesiyle olsa gerek, konuşmama izin verdiler. ------Tanıdığım Sosyal Demokrat panelci Hanımefendi geçen bu yazın Erkek Oğluna sünnet düğünü yaptı ve bizde cemiyete davetliydik. Biraz konuştuktan sonra dedim ki eşitlikten bahsediyorsunuz, amma ve lakin oğlunuza sünnet düğünü yapıyorsunuz. bu bir cinsiyet eşitsizliği değil mi? Cevap gecikmedi, bu bizim geleneklerimiz de vardır dedi. Ben de dedim ki, Benim Dedem Osmanlı geleneklerine bağlı bir Vatandaş'tı. Nenem'le her nereye gitselerdi, Nenem Dede'min beş metre gerisinden yürürdü. Ve ölene kadar Dedem'e ismi ile hitap etmemiştir. Ayrıca nikâhsız yaşayıp öyle merhum oldular. Hilafetin uydurduğu Dini nikâhları varmış. Şimdi ben o, eski geleneklerden sıyrılıp sevgili Eşim'le her zaman ve her yer de yan-yana yürüyoruz. Ayrıca ben Şimal-i Şark Çocuğuyum, bizim Köyler'de Toy- Düğünler de Gelinlere Vala denilen Kırmızı renkli Gelin Nikab-ı örterlerdi, Ve Gelinin yüzü vuslat vaktine kadar örtülü kalırdı. Köyümüz de eşine ilk Gelinlik giydiren ben oldum. Rahmetlik Babam kızdığından dolayı, Takı törenine katılmadı. ------Ben İNSAN eşitliği için mücadeleme Köyümden başladım. Ve hala devam ettirmek- teyim dedim. Akabinde izin isteyerek İREM BAHÇESİNDE GÜLDÜR KADIN Şiirimle sözlerimi noktaladım. Panel Sunucularından çok ben alkışlandım. Bir başka taraftan bazı Mütedeyyin Şahsiyetler Sünnet-i seniyye'ye karşı olduğumu düşünerek Sokakta beni görünce Yol değiştirir oldular. ------Şimdi bu yazıyı okuyan bazı Cin Fikirliler, tepki göstereceklerdir. Sayın Muhteremler, Siz önce, Herifi Takım Elbiseli-kravatlı ve Eşleri Peçeli olanlara? Kendileri Namaz ve Niyazın da olup ta, Eşlerinin donsuz-tumansız ring atanlara? Baldır butlarına dövme yaptıranlara? Dünya'ya erkek olarak gelip te cinsiyet değiştirenlere? Küpeli ve silikonlu Erkeklere? Sahneler de reklam için K....nı açanlara, buradan adını zikredemiyeceğim uyuşturucu kullanan mahlukatlara tepki gösteriniz...VESSELAM. -------BİR YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN-------
******KISSADAN HİSSE****** . ------Devran 1980--ler. Olay Almanya'da geçiyor. Bir gün Berlin sokakların da Takım elbiseli ve kıravatlı boylu-poslu bir herif yürürken, karşıdan hızla gelen bir otomobil çamurlu suya dalınca, bizim yakışıklının güzelim elbisesi berbat oluyor. Delikanlı aracın arkasından saydırıyor. Şoför aynadan veryansınları görüp duruyor. Delikanlı araca yaklaşıyor tam Ana-avrat dalacakken, Şoför camı indiriyor. Aracı kullanan oldukça alımlı, sarışın güzel bir bayan olunca Bizim delikanlı küfür ve kavgadan vazgeçip, serzenişte bulunuyor. Sarışın Güzel bayana bizim vergilerimizle aldığınız Arabanızla bizleri ne hale getiri- yosunuz diyor. Uzatmayalım, Bayan bir özür bağlamında Delikanlıya bir Kahve ikram etmek istiyor. Bir Kafede kahveyi yudumlarken tanışıyorlar... -----Kız adının Maria ve bekâr olduğunu söylüyor. Bizim yakışıklıda Kendisinin Türk, adının Mehmet ve öğretmen olduğunu söylüyor. Gel zaman-git zaman bunlar arkadaş oluyorlar. Zaman ilerledikçe arkadaşlıkları Aşka dönüşüyor. Bizim yakışıklıyla, Alaman sarışın güzeli adeta Leyla ile Mecnun gibi Aşk yaşa- maya başlıyorlar. Bu arada Mehmet Alaman Kızına mütemadiyen islamiyet'ten bahsediyor. Dinimizin bütün güzelliklerini tafsilatlı bir şekilde anlatıyor. Bu durum Maria'nın kafasını oldukça karıştırıyor. -----Bir gün Mehmet öğretmen bir seyahat için Türkiye'ye geliyor. Alaman Kızı bir karar verip Ailesine Mehmet öğretmenle evlenmeyi düşündüğünü söylüyor. Ana-Babası ne kadar olmaz-olamaz deseler de Maria Ailesini hiç dinlemiyor ve Aşkının arkasından Türkiye'ye geliyor. Mehmet öğretmenle evleniyor ve Dinini değiştirip Müslüman oluyor. Gel zaman-git zaman derken Mehmet öğretmen'in tavır ve tutumu değişmeye başlıyor. Bazen günler-aylar evine gelmiyor. Alaman Kızının içine kurt düşüyor. Ve Mehmet öğretmen'in aslını araştırmaya başlıyor. -----Sonuç, Mehmed'in öğretmen olmadığını ve adının da Mehmet değil Paşa oldu- ğunu, Müslüman değil bir Ateist olduğunu öğreniyor. Alaman sarışın güzel bayan dumura uğruyor. Ve iki gözü iki çeşme kendi Ülkesine dönüyor. Bizim Mehmet bir Ateist ve Dev-Sol Fraksiyonunun kurucularından bir kominist. (Kominist derken asla küçümseme ve ya eleştirme maksatlı demedim. Mehmed'in siyasi görüşünü vurguladım) Vesselam. -----Kot Adı Mehmet olan Dev-Sol Lideri, Türkiye'den-Paris'e 40 kilo Altın kaçırıyor. 1985-te Dev-Sol'dan ayrılıyor. 1991 Yılın da Paris Tren Garın da gezinirken ense- sinden vurularak ölüyor... Yaradan taksiratını af eylesin... -----Şimdi bazı fikri cinliler derler ki, bu meseleyi buraya niye yazdın. Elbette ki diye- bilirler. Hatta sorgulayabilirler. Zaten Demokrasi de bu değilmidir... VESSELAM. ------BİR YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN-------
------Yarınlar her zaman olduğu gibi, Teknoloji ve ekonomik gücü kim elinde bulunduruyorsa onundur... ------Orta çağ da güç ve kudret Osmanlının elindeydi. Çünkü o, devran Kılıç Kalkan devriydi...VESSELAM.
----Biz Osmanlı örf ve geleneğinden gelen bir Milletiz. Her zaman ve her yerde Sahiplenmeyi ve hükmetmeyi çok severiz. Ve asla da gönül almayı beceremeyiz...
------Kalbin, düşünebilme ve fikir üretebilme özelliği yoktur. Kalp, kan dolaşımını sağlar. Ve natriüretik-peptif salgılama gibi işlevleri haricinde başka bir işlevi yoktur. Bu yüzden Kalbin kapakları ve ya tam kendisini yapay olarak değiştirmek mümkündür. İnanç Tüc- carları ve kuantumcu sahtekârlar Kalbin duygulardan sorumlu ve bağımsız düşünebilen organ olduğu yalanını Halkın içerisin de fısıldayıp durmuşlardır. Günümüz de fetbaz sahtekârların yalanları sürüp gitmektedir. ------Ayrıca bunu Din ve mezhep adına yapanlar Sübhaneke duasının anlamını bile bilmeyenlerdir. Osmanlı geleneğinde Vatandaş kavramı yoktu. Bütün Vatandaşlar Padişahın Kullarıydı. Kullar Yaradandan çok Hünkâr ve Dinden korkarlardı. Bu durum Payıtahtın işine gelmekteydi. Din ve Mezhepsel korkularla bir çeşit kölelik sistemi oluşturmuşlardı. Dönemin Şeyhülislam-ı Devlet-ü Aliyye'nin Zülfükârıydı. Kanuni Sultan Süleyman, şehzade Mustafa'yı Şeyhülislam fetvasıyla idam etmiştir. ------Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurunca, beraberinde Hilafeti de kaldırmıştır. Laiklik ilkesiyle Din ve Devlet işlerini ayırmıştır. Yüce Türk ulusu kul ve kölelikten Vatandaşlığa terfi etmiştir. 1923 ile 1955 yılları arası Ülkemizde Din ve Mezhepler usulune uygun icralarına devam etmiştir. Ancak 1955 ten sonra iyice güçlenen Menderes Hükümeti seçim kürsülerinde Dini siyasete alet etmiştir. Ve-ve-ve halada devam etmek- tedir. Son zamanlarda Siyaset okul ve Cami kürsülerinde yapılır olmuştur...VESSELAM.
******ESSELAMUN ELEYKÜM BEŞER ALEMİ****** . ------Bu gün yine Şiir sayfalarını gezindim. Türlü-türlü basiret-i hülasa ile yazılmış Şiirler okudum. Biz mi yaşlandık yoksa devran mı değişti. Şiirlerin tamamına yakını Ölçüsüz, kuralsız ve nizamsız yazılmış. Şiir, Türk Edebiyatımızın en gelişmiş ve en etkili dallarından biridir. Ve evrenseldir... ------Yaşadığımızın çağın getirdiği avantajlar ve dezavantajlar insanların fıtratını boz- maktadır. Memleketin her sathın da Doktora, Mühendise, Avukata, Mimara. Subaya, Öğretmene ve her meslek mensuplarına rastlarsınız. Her meslek gurubunun kendi Hiyerarşi sisteminde belli ve zorunlu kuralları vardır. Kural dışı davranış sergilendi- ğinde anında soruşturma geçirirsiniz. Cezası olduğu gibi mükafatı da vardır. -----Ancak Şiir ve Şair meslek gurubunda ne kural, intizam var, ne de bir denetim var Körler Adaleti. Yani körler sağırlar bir-birilerini ağırlar misali. Antoloji Şiir sayfaların da Yazılan her Şiire yorum yapmak moda olmuş. Sayıları yirmiyi geçmez. Bu Zat-ı muh- teremler her Şairin Şiirlerine hep aynı yorumu yapmaktadırlar... Bu nasıl bir tavır, bu nasıl bir aymazlıktır. Bir de imsak horozu gibi bekliyorlar. Birisi bir Şiir yazsın da yorum yazalım diye??? Aslında bunları tek-tek ifşa etmek gerekir de? Neyseee. -----ŞAİR, ufku geniş, duygulu, duyarlı ve hayal gücü oldukça gelişmiş, Toplumun olumlu ya-da olumsuz meselelerini araştırır, irdeler ve anlaşılır bir Dil ile Şiir, destan ve türküler halinde yazılı ve sözlü olarak Tarihsel devinimde günceller. Ayrıca geçmişi bu günlere ve bu günleri yarınlara taşıyan ve Tarihlere iz düşen Felsefi düşünürlerdir... -----Antoloji de yazan Şairlerin tamamına yakının Eğitim seviyesi %- 80-lerin üzerinde seyretmektedir. İçinde bulunduğumuz bilişim çağında teknolojik devrim yaşanmaktadır. Ancak diğer taraftan da sosyal ve kültürel yozlaşma yaşanmaktadır. Bu yozlaşmaya bir dur diyecek kurum ve kuruluşlar olmadığı gibi, bir de kendisini Şairlikle vasıflandırmış bizler bu yozlaşmayı iyice hızlandırmaktayız??? VESSELAM. -----------------YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN-----------
DEVRAN BOZUK KUL DEĞİŞTİ . Deprem Vurdu, Ülke Yasta Halk Çıldırdı, Doktor Hasta Maliye de Mehmet Usta Sağ'da Fetret, Sol Değişti. . Çarşı-Pazar Hile Olmuş Cadde-sokak hırsız dolmuş Yaz gelmeden hazan vurmuş Nektar, Kovan Bal Değişti. . Bir Çiçekle, Bahar Gelmez Dua-Niyaz Ferman Olmaz Bir Maaşla File Dolmaz Gövde Çürük, Dal değişti. . Mürşit Arif Naçar Olmuş Yeni Nesil, Uçar Olmuş Baldır-Bacak Açar olmuş Edep erkân Yol değişti. . Ne Ezilen, Nede Ezen Gönüller de hakça düzen Yaz görmeden geldi hazan Bülbül Ötmez, Gül değişti. . Deprem, Tufan bitmez acım Sana Derim Kardeş-Bacım Sübyan Alır, Fetbaz Hacım Cindar-Kâhin Fal Değişti. . Çakıroğlu Bağla Sözü Gel Mevla'ya çevir yüzü Vicdan çürük görmez gözü Devran bozuk, Kul değişti... -----OZAN ÇAKIROĞLU-----
******KISSADAN HİSSE****** . ------Devri zamanın da Köyün meydanın da bir Vatandaş koşarak gelir ve Köyün Mollasına der ki? Hocam senin Hatun aklını sıçratmış..Molla şöyle bir çember sakalını sıvazlamış ve dönmüş Adama, ya-hu bizim Hatun da Akıl yoktu ki, sıçratsın??? Siz hele bir sıçrayana iyi baksaydınız acaba o, sıçrayan neydi? ------Bu gün Antoloji Şiir sayfalarını şöyle bir gezindim. Yılbaşından sonra yazılan Şiirlerin tamamına yakını Aşk-sevda konulu Şiirler. Her halde bizim Şairler de aklını sıçratmış. Asıl vahim olanı bu aşk şiirlerini yazanlar genelde Kadın Şaireler??? Ya-hu sadece Yılbaşı gecesi binlerce Kadın, Erkekler tara- fından şiddete maruz kalmış. Televizyon ekranların da Kadın program salgını var. Hangi kanalı açarsan Kadın konuları işleniyor. Özellikle Kadına şiddet ve aldatma konuları. Ya-hu aldatan-aldatana. Hani derler ya aç ile çıplak kudurgan olur. Özellikle genç neslimiz zıvanadan çıkmış. Üç çocuğu bırakıp Kocaya kaç- malar, Komşudan çocuk peydalamalar. Seksen yaşında ki Heriflere Gelin git- meler...Hangi birini yazayım şaşırıp kaldım... ------Biz yorgun Demokratlar olarak, bu çarpık eğitim sistemine. Özel Okul ve Dershanelere, Televizyonlarda ki rezil programlara. güzellik yarışmalarına, Moda ve reklam sektorün de Kadının bir obje gibi kullanılmasına ve benzeri bir çok fiili eylemlere karşı mücadele verdik ve vermeyede devam etmekteyiz. Anadolu'da Okulları kapattık, Metropollerde Kadınlarımızı açtık. Podyumda K....çını açanı alkışladık. Başı örtük bacılarımızı kınadık. Sahnelerde en çok soyunanı izledik. Halk Ozanların konserine gitmedik.. Tarkan ve onun gibi zırtapozlara yılbaşında Miliyonları ödedik, amma ve lakin bir yetimin bir öksüzün karnını doyurmadık. Ya- hu bu nasıl Ulusallıktır, bu nasıl insanlıktır, bu nasıl bir devrandır??? ------Gelelim bizim Kadın Şairelere, böyle Erkek egemen toplumda ve bunca olaylara rahmen hala Erkeklere Aşkım-aşkım Şiirler yazıyorlar. Bu ne yaman bir çelişkidir anlamış değilim. ------Zat-ı muhteremin biri şöyle yazmış??? Okşa beni, sev beni Ara-sıra Döv Beni Ben bir Türkmen Kızıyam Bir Giyinem de gör beni... Bu ne teslimiyetçilik yaaa. . Bir başka hanım kızımız şöyle yazmış. Sol yanımdan yorma beni Azap kurşunuyla, vurma beni Ayağın altına Turap olayım Ölmeden kefene sarma beni...San ki Şiddete davetiye çıkarmış... . ------Biz Ulusal Toplum olarak ne yana evriliyoruz? Neden böyle Haksız, kuralsız yetersiz, bilgisiz, çaresiz ve güdümlü bir Millet haline dönüştük??? VESSELAM. ------BİR YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN-------
******ESSELAMUN ALEYKÜM BEŞER ALEMİ******
.
-----Bu gün şiddetli yağmur sesiyle uyandım. Hani derler ya en güzel ses?
Para sesi, Su sesi, Bülbül sesi, Ezan sesi ve en güzeli de KADIN sesi???
Kadın sesi dediysem, tabii her Kadının sesi değildir. Bir düşün bakalım
Vuslat Şafağın da Banu Balkanın ciyaklı sesiyle uyanmak??? Vallahi ben
Çin işkencesini tercih ederim...Kadın, sanırsın Uzay'da yaşıyor, Ay'da bes-
leniyor, Paris'ten giyiniyor ve Ulusal Türk Televizyonların da gıdaklıyor. Bu
ne yaman bir çelişkidir???
-----Toprağı sususluk, Kadını arsızlık, Erkeği Şerefsizlik. Siyaseti Fetbazlık,
Yiğidi aymazlık, Hacı ve Hocayı yobazlık ve Aileyi de huzursuzluk bitirir???
-----Duyarlı insan için Tabiat hiç bir yerde ölü ve dilsiz değildir. Doğa ve Tabiat
öyle büyük kudretli ve hikmetli ki Taşı Kayası, Dağı ovası, Suyu Havası, Sahra
yaylası, otu çopuru, Gülü Bülbülü bir arda harmanlayıp ve barındırıyor. Mesela
Ormanın manzarası yeşildir, insanı rahatlatır, ferahlatır ve huzur verir. Denizin
manzarası mavidiir, Atlastır. İnsanı umutlandırır, neşelendirir. Gecenin manza-
rası siyahtır, gölgedir, suskun ve sessizliktir. insanı hüzünlendirir ve bazen de
korkutur. Vuslatın Şafağı aydınlıktır, insanı coşturur.
-----Tabiat en şefkatlı Anne gibidir. Doğa kör. sağır ve dilsiz Hayvanlara bile
yaşam özgürlüğü ve hürriyet vermiştir, ve vermeye de devam etmektedir...
Tabiat, Beşer Alemine en büyük görsel bir ibrettir...VESSELAM.
------BİR YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN------
******ESSELAMUN ALEYKÜM BEŞER ALEMİ******
.
-----Geçen gün Kadın-Erkek eşitliği (Cinsiyet eşitliği) konulu bir Panel'e katıldım.
Katılım ağırlıklı olarak Sosyal Demokrat cenahtan oluşmaktaydı. Benim gibi işi
olmayan Emekliler pek severler böyle etkinlikleri.
-----Tanıdığım Sosyalist bir hanımefendi kürsüden yardırıyor. Taa 1926 Yılından
başladı devam ediyor, ancak bir türlü bu günlere gelemiyor. Her hal de Riyaset
Sarayından çekincesi var. Bir boşlukta elimi kaldırdım, konuşmak için izin istedim.
Hanımefendi beni tanıdığından ve kendisine destek olacağım düşüncesiyle olsa
gerek, konuşmama izin verdiler.
------Tanıdığım Sosyal Demokrat panelci Hanımefendi geçen bu yazın Erkek Oğluna
sünnet düğünü yaptı ve bizde cemiyete davetliydik. Biraz konuştuktan sonra dedim ki
eşitlikten bahsediyorsunuz, amma ve lakin oğlunuza sünnet düğünü yapıyorsunuz. bu
bir cinsiyet eşitsizliği değil mi? Cevap gecikmedi, bu bizim geleneklerimiz de vardır dedi.
Ben de dedim ki, Benim Dedem Osmanlı geleneklerine bağlı bir Vatandaş'tı. Nenem'le
her nereye gitselerdi, Nenem Dede'min beş metre gerisinden yürürdü. Ve ölene kadar
Dedem'e ismi ile hitap etmemiştir. Ayrıca nikâhsız yaşayıp öyle merhum oldular. Hilafetin
uydurduğu Dini nikâhları varmış. Şimdi ben o, eski geleneklerden sıyrılıp sevgili Eşim'le
her zaman ve her yer de yan-yana yürüyoruz. Ayrıca ben Şimal-i Şark Çocuğuyum, bizim
Köyler'de Toy- Düğünler de Gelinlere Vala denilen Kırmızı renkli Gelin Nikab-ı örterlerdi,
Ve Gelinin yüzü vuslat vaktine kadar örtülü kalırdı. Köyümüz de eşine ilk Gelinlik giydiren
ben oldum. Rahmetlik Babam kızdığından dolayı, Takı törenine katılmadı.
------Ben İNSAN eşitliği için mücadeleme Köyümden başladım. Ve hala devam ettirmek-
teyim dedim. Akabinde izin isteyerek İREM BAHÇESİNDE GÜLDÜR KADIN Şiirimle
sözlerimi noktaladım. Panel Sunucularından çok ben alkışlandım. Bir başka taraftan bazı
Mütedeyyin Şahsiyetler Sünnet-i seniyye'ye karşı olduğumu düşünerek Sokakta beni
görünce Yol değiştirir oldular.
------Şimdi bu yazıyı okuyan bazı Cin Fikirliler, tepki göstereceklerdir. Sayın Muhteremler,
Siz önce, Herifi Takım Elbiseli-kravatlı ve Eşleri Peçeli olanlara? Kendileri Namaz ve
Niyazın da olup ta, Eşlerinin donsuz-tumansız ring atanlara? Baldır butlarına dövme
yaptıranlara? Dünya'ya erkek olarak gelip te cinsiyet değiştirenlere? Küpeli ve silikonlu
Erkeklere? Sahneler de reklam için K....nı açanlara, buradan adını zikredemiyeceğim
uyuşturucu kullanan mahlukatlara tepki gösteriniz...VESSELAM.
-------BİR YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN-------
******KISSADAN HİSSE******
.
------Devran 1980--ler. Olay Almanya'da geçiyor. Bir gün Berlin sokakların da
Takım elbiseli ve kıravatlı boylu-poslu bir herif yürürken, karşıdan hızla gelen
bir otomobil çamurlu suya dalınca, bizim yakışıklının güzelim elbisesi berbat
oluyor. Delikanlı aracın arkasından saydırıyor. Şoför aynadan veryansınları
görüp duruyor. Delikanlı araca yaklaşıyor tam Ana-avrat dalacakken, Şoför
camı indiriyor. Aracı kullanan oldukça alımlı, sarışın güzel bir bayan olunca
Bizim delikanlı küfür ve kavgadan vazgeçip, serzenişte bulunuyor. Sarışın
Güzel bayana bizim vergilerimizle aldığınız Arabanızla bizleri ne hale getiri-
yosunuz diyor. Uzatmayalım, Bayan bir özür bağlamında Delikanlıya bir Kahve
ikram etmek istiyor. Bir Kafede kahveyi yudumlarken tanışıyorlar...
-----Kız adının Maria ve bekâr olduğunu söylüyor. Bizim yakışıklıda Kendisinin
Türk, adının Mehmet ve öğretmen olduğunu söylüyor. Gel zaman-git zaman
bunlar arkadaş oluyorlar. Zaman ilerledikçe arkadaşlıkları Aşka dönüşüyor.
Bizim yakışıklıyla, Alaman sarışın güzeli adeta Leyla ile Mecnun gibi Aşk yaşa-
maya başlıyorlar. Bu arada Mehmet Alaman Kızına mütemadiyen islamiyet'ten
bahsediyor. Dinimizin bütün güzelliklerini tafsilatlı bir şekilde anlatıyor. Bu durum
Maria'nın kafasını oldukça karıştırıyor.
-----Bir gün Mehmet öğretmen bir seyahat için Türkiye'ye geliyor. Alaman Kızı
bir karar verip Ailesine Mehmet öğretmenle evlenmeyi düşündüğünü söylüyor.
Ana-Babası ne kadar olmaz-olamaz deseler de Maria Ailesini hiç dinlemiyor ve
Aşkının arkasından Türkiye'ye geliyor. Mehmet öğretmenle evleniyor ve Dinini
değiştirip Müslüman oluyor. Gel zaman-git zaman derken Mehmet öğretmen'in
tavır ve tutumu değişmeye başlıyor. Bazen günler-aylar evine gelmiyor. Alaman
Kızının içine kurt düşüyor. Ve Mehmet öğretmen'in aslını araştırmaya başlıyor.
-----Sonuç, Mehmed'in öğretmen olmadığını ve adının da Mehmet değil Paşa oldu-
ğunu, Müslüman değil bir Ateist olduğunu öğreniyor. Alaman sarışın güzel bayan
dumura uğruyor. Ve iki gözü iki çeşme kendi Ülkesine dönüyor. Bizim Mehmet bir
Ateist ve Dev-Sol Fraksiyonunun kurucularından bir kominist. (Kominist derken
asla küçümseme ve ya eleştirme maksatlı demedim. Mehmed'in siyasi görüşünü
vurguladım) Vesselam.
-----Kot Adı Mehmet olan Dev-Sol Lideri, Türkiye'den-Paris'e 40 kilo Altın kaçırıyor.
1985-te Dev-Sol'dan ayrılıyor. 1991 Yılın da Paris Tren Garın da gezinirken ense-
sinden vurularak ölüyor... Yaradan taksiratını af eylesin...
-----Şimdi bazı fikri cinliler derler ki, bu meseleyi buraya niye yazdın. Elbette ki diye-
bilirler. Hatta sorgulayabilirler. Zaten Demokrasi de bu değilmidir... VESSELAM.
------BİR YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN-------
------Yarınlar her zaman olduğu gibi, Teknoloji ve ekonomik gücü kim elinde
bulunduruyorsa onundur...
------Orta çağ da güç ve kudret Osmanlının elindeydi. Çünkü o, devran Kılıç
Kalkan devriydi...VESSELAM.
----Biz Osmanlı örf ve geleneğinden gelen bir Milletiz. Her zaman ve her yerde
Sahiplenmeyi ve hükmetmeyi çok severiz. Ve asla da gönül almayı beceremeyiz...
------Kalbin, düşünebilme ve fikir üretebilme özelliği yoktur. Kalp, kan dolaşımını sağlar.
Ve natriüretik-peptif salgılama gibi işlevleri haricinde başka bir işlevi yoktur. Bu yüzden
Kalbin kapakları ve ya tam kendisini yapay olarak değiştirmek mümkündür. İnanç Tüc-
carları ve kuantumcu sahtekârlar Kalbin duygulardan sorumlu ve bağımsız düşünebilen
organ olduğu yalanını Halkın içerisin de fısıldayıp durmuşlardır. Günümüz de fetbaz
sahtekârların yalanları sürüp gitmektedir.
------Ayrıca bunu Din ve mezhep adına yapanlar Sübhaneke duasının anlamını bile
bilmeyenlerdir. Osmanlı geleneğinde Vatandaş kavramı yoktu. Bütün Vatandaşlar
Padişahın Kullarıydı. Kullar Yaradandan çok Hünkâr ve Dinden korkarlardı. Bu durum
Payıtahtın işine gelmekteydi. Din ve Mezhepsel korkularla bir çeşit kölelik sistemi
oluşturmuşlardı. Dönemin Şeyhülislam-ı Devlet-ü Aliyye'nin Zülfükârıydı. Kanuni Sultan
Süleyman, şehzade Mustafa'yı Şeyhülislam fetvasıyla idam etmiştir.
------Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurunca, beraberinde Hilafeti de kaldırmıştır.
Laiklik ilkesiyle Din ve Devlet işlerini ayırmıştır. Yüce Türk ulusu kul ve kölelikten
Vatandaşlığa terfi etmiştir. 1923 ile 1955 yılları arası Ülkemizde Din ve Mezhepler
usulune uygun icralarına devam etmiştir. Ancak 1955 ten sonra iyice güçlenen Menderes
Hükümeti seçim kürsülerinde Dini siyasete alet etmiştir. Ve-ve-ve halada devam etmek-
tedir. Son zamanlarda Siyaset okul ve Cami kürsülerinde yapılır olmuştur...VESSELAM.
-----Her yaşanılan olumsuzluklara karşı tavır takınmadığımızdan dolayı,
bir çok sosyal ve ekonomik haklarımız elimizden alındı???
******ESSELAMUN ELEYKÜM BEŞER ALEMİ******
.
------Bu gün yine Şiir sayfalarını gezindim. Türlü-türlü basiret-i hülasa ile yazılmış
Şiirler okudum. Biz mi yaşlandık yoksa devran mı değişti. Şiirlerin tamamına yakını
Ölçüsüz, kuralsız ve nizamsız yazılmış. Şiir, Türk Edebiyatımızın en gelişmiş ve en
etkili dallarından biridir. Ve evrenseldir...
------Yaşadığımızın çağın getirdiği avantajlar ve dezavantajlar insanların fıtratını boz-
maktadır. Memleketin her sathın da Doktora, Mühendise, Avukata, Mimara. Subaya,
Öğretmene ve her meslek mensuplarına rastlarsınız. Her meslek gurubunun kendi
Hiyerarşi sisteminde belli ve zorunlu kuralları vardır. Kural dışı davranış sergilendi-
ğinde anında soruşturma geçirirsiniz. Cezası olduğu gibi mükafatı da vardır.
-----Ancak Şiir ve Şair meslek gurubunda ne kural, intizam var, ne de bir denetim var
Körler Adaleti. Yani körler sağırlar bir-birilerini ağırlar misali. Antoloji Şiir sayfaların da
Yazılan her Şiire yorum yapmak moda olmuş. Sayıları yirmiyi geçmez. Bu Zat-ı muh-
teremler her Şairin Şiirlerine hep aynı yorumu yapmaktadırlar... Bu nasıl bir tavır, bu
nasıl bir aymazlıktır. Bir de imsak horozu gibi bekliyorlar. Birisi bir Şiir yazsın da yorum
yazalım diye??? Aslında bunları tek-tek ifşa etmek gerekir de? Neyseee.
-----ŞAİR, ufku geniş, duygulu, duyarlı ve hayal gücü oldukça gelişmiş, Toplumun olumlu
ya-da olumsuz meselelerini araştırır, irdeler ve anlaşılır bir Dil ile Şiir, destan ve türküler
halinde yazılı ve sözlü olarak Tarihsel devinimde günceller. Ayrıca geçmişi bu günlere ve
bu günleri yarınlara taşıyan ve Tarihlere iz düşen Felsefi düşünürlerdir...
-----Antoloji de yazan Şairlerin tamamına yakının Eğitim seviyesi %- 80-lerin üzerinde
seyretmektedir. İçinde bulunduğumuz bilişim çağında teknolojik devrim yaşanmaktadır.
Ancak diğer taraftan da sosyal ve kültürel yozlaşma yaşanmaktadır. Bu yozlaşmaya bir
dur diyecek kurum ve kuruluşlar olmadığı gibi, bir de kendisini Şairlikle vasıflandırmış
bizler bu yozlaşmayı iyice hızlandırmaktayız??? VESSELAM.
-----------------YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN-----------
DEVRAN BOZUK KUL DEĞİŞTİ
.
Deprem Vurdu, Ülke Yasta
Halk Çıldırdı, Doktor Hasta
Maliye de Mehmet Usta
Sağ'da Fetret, Sol Değişti.
.
Çarşı-Pazar Hile Olmuş
Cadde-sokak hırsız dolmuş
Yaz gelmeden hazan vurmuş
Nektar, Kovan Bal Değişti.
.
Bir Çiçekle, Bahar Gelmez
Dua-Niyaz Ferman Olmaz
Bir Maaşla File Dolmaz
Gövde Çürük, Dal değişti.
.
Mürşit Arif Naçar Olmuş
Yeni Nesil, Uçar Olmuş
Baldır-Bacak Açar olmuş
Edep erkân Yol değişti.
.
Ne Ezilen, Nede Ezen
Gönüller de hakça düzen
Yaz görmeden geldi hazan
Bülbül Ötmez, Gül değişti.
.
Deprem, Tufan bitmez acım
Sana Derim Kardeş-Bacım
Sübyan Alır, Fetbaz Hacım
Cindar-Kâhin Fal Değişti.
.
Çakıroğlu Bağla Sözü
Gel Mevla'ya çevir yüzü
Vicdan çürük görmez gözü
Devran bozuk, Kul değişti...
-----OZAN ÇAKIROĞLU-----
******KISSADAN HİSSE******
.
------Devri zamanın da Köyün meydanın da bir Vatandaş koşarak gelir ve
Köyün Mollasına der ki? Hocam senin Hatun aklını sıçratmış..Molla şöyle
bir çember sakalını sıvazlamış ve dönmüş Adama, ya-hu bizim Hatun da
Akıl yoktu ki, sıçratsın??? Siz hele bir sıçrayana iyi baksaydınız acaba
o, sıçrayan neydi?
------Bu gün Antoloji Şiir sayfalarını şöyle bir gezindim. Yılbaşından sonra
yazılan Şiirlerin tamamına yakını Aşk-sevda konulu Şiirler. Her halde bizim
Şairler de aklını sıçratmış. Asıl vahim olanı bu aşk şiirlerini yazanlar genelde
Kadın Şaireler??? Ya-hu sadece Yılbaşı gecesi binlerce Kadın, Erkekler tara-
fından şiddete maruz kalmış. Televizyon ekranların da Kadın program salgını
var. Hangi kanalı açarsan Kadın konuları işleniyor. Özellikle Kadına şiddet ve
aldatma konuları. Ya-hu aldatan-aldatana. Hani derler ya aç ile çıplak kudurgan
olur. Özellikle genç neslimiz zıvanadan çıkmış. Üç çocuğu bırakıp Kocaya kaç-
malar, Komşudan çocuk peydalamalar. Seksen yaşında ki Heriflere Gelin git-
meler...Hangi birini yazayım şaşırıp kaldım...
------Biz yorgun Demokratlar olarak, bu çarpık eğitim sistemine. Özel Okul ve
Dershanelere, Televizyonlarda ki rezil programlara. güzellik yarışmalarına,
Moda ve reklam sektorün de Kadının bir obje gibi kullanılmasına ve benzeri
bir çok fiili eylemlere karşı mücadele verdik ve vermeyede devam etmekteyiz.
Anadolu'da Okulları kapattık, Metropollerde Kadınlarımızı açtık. Podyumda
K....çını açanı alkışladık. Başı örtük bacılarımızı kınadık. Sahnelerde en çok
soyunanı izledik. Halk Ozanların konserine gitmedik.. Tarkan ve onun gibi
zırtapozlara yılbaşında Miliyonları ödedik, amma ve lakin bir yetimin bir öksüzün
karnını doyurmadık. Ya- hu bu nasıl Ulusallıktır, bu nasıl insanlıktır, bu nasıl bir
devrandır???
------Gelelim bizim Kadın Şairelere, böyle Erkek egemen toplumda ve bunca
olaylara rahmen hala Erkeklere Aşkım-aşkım Şiirler yazıyorlar. Bu ne yaman
bir çelişkidir anlamış değilim.
------Zat-ı muhteremin biri şöyle yazmış???
Okşa beni, sev beni
Ara-sıra Döv Beni
Ben bir Türkmen Kızıyam
Bir Giyinem de gör beni... Bu ne teslimiyetçilik yaaa.
.
Bir başka hanım kızımız şöyle yazmış.
Sol yanımdan yorma beni
Azap kurşunuyla, vurma beni
Ayağın altına Turap olayım
Ölmeden kefene sarma beni...San ki Şiddete davetiye çıkarmış...
.
------Biz Ulusal Toplum olarak ne yana evriliyoruz? Neden böyle Haksız, kuralsız
yetersiz, bilgisiz, çaresiz ve güdümlü bir Millet haline dönüştük??? VESSELAM.
------BİR YORGUN DEMOKRAT KALEMİNDEN-------