Sevgili Tuba o korkunç gün gidilemiyor denilen hataya kendi imkanlarıyla ulaşan arkadaşlarım var. O gün orada çok can yandı kimimizin nişanlısı kimimizin evladı, ana babası benim de arkadaşım maalesef o gece oradaydı hepsi kuş olup uçtular ne yazık ki sorumlular zerre kadar vicdan yapmazlar! Bu psikolojik bir rahatsızlık aslında duyguların körelmesi. Ve Bir takım menfaat sahiplerince dönem kar anaçlı oyunlar. Onlar sanıldığı gibi dindar olmadıkları için ahiret hayatındaki cezalara da inanmazlar. Bu yüzden de çok rahattırlar. Dini sömürerek zavallı gariban halkın inançlarıdır sömürülen… Bu işin sadece deprem kısmı kaderdir ki o bile muamma! Gerisi ihmaller zincirinden başka bir şey değildir.
Yalnızlık tercihtir, o halde neden yakınır ki insan? Ya da bir kişinin yokluğu kalabalıklar arasındaki içsel ıssızlığa sebep olur ki bu da aşılmayacak bir dağ olmamalı! Sayfalara döküldükçe de artan şey gerçek yalnızlık mı? Yoksa gitgide kendini tanımak ve bundan daha fazla haz almak mi? Eğer öyleyse daha da keşfetmek mi kendini? Peki insanın kendine yönelmesi onu yalnızlaştırma değil de insanları daha iyi tanımak için bir adım ve onlarla daha kaliteli iletişim ve daha istediğimiz niteliklerde insanları hayatımıza sokmak için yeniden yapılanmak değil mi? Yazdıkça dağılır sayha sayha sayfalara yağar yağmur misali kelimeler. Ve yeni çağ açar aklının Dünyasından yüreğine…
Haklı olduğunda kendini savunmak, hakkını aramak, hakkından kendini mahrum etme!
Bugün bununla ilgili bir anekdot anlatacağım.
Yıllar evvel girdiğim bir sınavda terslik oldu ve kitapçıklarımız 5 dakika geç dağıtıldı olmayacak bir şeydi herkes, olmaz ama falan dedi beş dakika sonra sınav başladı. Sınav süresinin bittiği uyarısı geldi ve kalemleri bıraktırdılar. Ben devam ettim görevli geldi süreniz bitti bu kural dışı bırakın dedi.
-Siz de beş dakika geç başladınız bu da kural dışı hakkım olan süre dolmadı! Dedim ve kalan üç soruyu yaptım hiçbir şey diyemediler.
Benim haricimde sınıfta bulunan onlarca kişi bıraktı ve boyun eğdikleri için belki de hayattaki yegane şansları kaçtı.
Eğer haklıysanız sesinizi yükseltmekten çekinmeyin… hayatta bir çok fırsatı gelişememiş kişiliğimizin sonucunda istenmeyen durumlar karşısında sessiz kaldığımızda kaybederiz. Aslı Birer Özgüven:)
Herbir insan aslında eşsiz bir sanat eseri gibidir. Ne yazık ki gelişimini tamamlayamadan yok olur. Aslında varoluşunun yolculuk hedefi içinde saklı, cennet de cehennem de kendi içinde. Gelişimini gerektiği gibi tamamlayan insanlar dünyayı da hem kendileri hem de etrafındakiler için cennet yapacaktır. Her şey çözülmesi gereken bir muamma bizim için. Ölüm sonrası da öyle belki de dünya ahiretin tarlası deyişindeki gizem de öldükten sonra bir şekilde hücresel akıl ölmemesi ve dünyada ne yaşadıysan onun uzantısı. Simülatör sayesinde yaşamadığın ortamın gerçek olduğunu sanıp ortama adapte olan bir beynimiz olduğunu düşünüyorum da böyle bir şey olması da bana mantıklı geliyor. Sonuç olarak sürü psikolojisi yaratılıp insanlara dünyada cehennem ve fakirlik yaşayanın öldükten sonra kral hayatı yaşayacağı dinci öğretilerinin de aslı astarı olmayan sömürgecilik sisteminin bir parçası olduğu açıkça belli oluyor. Bence tam tersi dünyada bedenine ne yaşatırsan öldükten sonra aynılarını tıpkı simülasyon gibi orada yaşayacağız. Aslı Birer
"Ne mutlu, ne kadar yalnız olsa da Bugünü kendisinin kabul edene. Ve güvenerek kendine, 'Yarın ne kadar kötü olursa olsun, Bugünü yaşadım ya !' diyebilene."
Günaydın sevgili Tuba sayfan hayırlı olsun… bir daha yaşanmaması dileğiyle desem biliyorum ki ülkemiz deprem kuşağında ve bu gerçekçi bir temenni olmayacak. Diliyorum ki bir daha hazırlıklı olalım can kaybımız olmasın. Ve okurlarına mükemmel bir kitap tavsiye etmek istiyorum.
“Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak” Konusu; Dale Carnegie'nin dünyanın her yerinde milyonlarca insan tarafından okunan kitabı Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak üzüntü alışkanlığının üstesinden gelmenize yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Carnegie'nin formülleri 2000'lerin hızla değişen dünyasında da gerçekten çok işe yarayacaktır. Bu formülleri uygulayarak; · İşinizle ilgili üzüntü ve endişelerinizden hemen kurtulabilirsiniz. · Maddi sorunlardan kaynaklanan üzüntülerinizi en aza indirebilirsiniz. · Eleştirilerden yararlanmayı öğrenebilirsiniz · Kendinizi fazlasıyla yormaktan kaçınıp her zaman genç görünmeyi başarabilirsiniz. · Her gün uyanık geçirdiğiniz saatlere bir saat ekleyebilirsiniz · Kendinizi keşfedebilir ve kendiniz olabilirsiniz. Unutmayın; dünyada bir eşiniz daha yok!
Zemininde afili beyaz
Sinesinde kah bahar var, kah ayaz
Zembereği özlemlere ayarlı,
Günlere aymaz, gönlüme ahraz…
Aslı Birer
Saatte bir gençlik telaşı
Akrep ile yelkovan yarış halinde
Kadranında dönüyor nazenin beste
Neredeyse akşam olmak üzere
Aslı Birer
Sevgili Tuba o korkunç gün gidilemiyor denilen hataya kendi imkanlarıyla ulaşan arkadaşlarım var. O gün orada çok can yandı kimimizin nişanlısı kimimizin evladı, ana babası benim de arkadaşım maalesef o gece oradaydı hepsi kuş olup uçtular ne yazık ki sorumlular zerre kadar vicdan yapmazlar! Bu psikolojik bir rahatsızlık aslında duyguların körelmesi. Ve Bir takım menfaat sahiplerince dönem kar anaçlı oyunlar. Onlar sanıldığı gibi dindar olmadıkları için ahiret hayatındaki cezalara da inanmazlar. Bu yüzden de çok rahattırlar. Dini sömürerek zavallı gariban halkın inançlarıdır sömürülen…
Bu işin sadece deprem kısmı kaderdir ki o bile muamma! Gerisi ihmaller zincirinden başka bir şey değildir.
Yalnızlık tercihtir,
o halde neden yakınır ki insan?
Ya da bir kişinin yokluğu kalabalıklar arasındaki içsel ıssızlığa sebep olur ki bu da aşılmayacak bir dağ olmamalı!
Sayfalara döküldükçe de artan şey gerçek yalnızlık mı? Yoksa gitgide kendini tanımak ve bundan daha fazla haz almak mi? Eğer öyleyse daha da keşfetmek mi kendini? Peki insanın kendine yönelmesi onu yalnızlaştırma değil de insanları daha iyi tanımak için bir adım ve onlarla daha kaliteli iletişim ve daha istediğimiz niteliklerde insanları hayatımıza sokmak için yeniden yapılanmak değil mi? Yazdıkça dağılır sayha sayha sayfalara yağar yağmur misali kelimeler. Ve yeni çağ açar aklının Dünyasından yüreğine…
İşte öyle bir şey
İnsanı, kendinden başka biri olmaya çalışmak ve zihninde ve bedeninde var olan kişiyi reddetmek kadar üzen bir şey yoktur.
Dale Carnegie
Haklı olduğunda kendini savunmak, hakkını aramak, hakkından kendini mahrum etme!
Bugün bununla ilgili bir anekdot anlatacağım.
Yıllar evvel girdiğim bir sınavda terslik oldu ve kitapçıklarımız 5 dakika geç dağıtıldı olmayacak bir şeydi herkes, olmaz ama falan dedi beş dakika sonra sınav başladı. Sınav süresinin bittiği uyarısı geldi ve kalemleri bıraktırdılar. Ben devam ettim görevli geldi süreniz bitti bu kural dışı bırakın dedi.
-Siz de beş dakika geç başladınız bu da kural dışı hakkım olan süre dolmadı!
Dedim ve kalan üç soruyu yaptım hiçbir şey diyemediler.
Benim haricimde sınıfta bulunan onlarca kişi bıraktı ve boyun eğdikleri için belki de hayattaki yegane şansları kaçtı.
Eğer haklıysanız sesinizi yükseltmekten çekinmeyin… hayatta bir çok fırsatı gelişememiş kişiliğimizin sonucunda istenmeyen durumlar karşısında sessiz kaldığımızda kaybederiz.
Aslı Birer
Özgüven:)
Herbir insan aslında eşsiz bir sanat eseri gibidir. Ne yazık ki gelişimini tamamlayamadan yok olur. Aslında varoluşunun yolculuk hedefi içinde saklı, cennet de cehennem de kendi içinde. Gelişimini gerektiği gibi tamamlayan insanlar dünyayı da hem kendileri hem de etrafındakiler için cennet yapacaktır. Her şey çözülmesi gereken bir muamma bizim için. Ölüm sonrası da öyle belki de dünya ahiretin tarlası deyişindeki gizem de öldükten sonra bir şekilde hücresel akıl ölmemesi ve dünyada ne yaşadıysan onun uzantısı. Simülatör sayesinde yaşamadığın ortamın gerçek olduğunu sanıp ortama adapte olan bir beynimiz olduğunu düşünüyorum da böyle bir şey olması da bana mantıklı geliyor. Sonuç olarak sürü psikolojisi yaratılıp insanlara dünyada cehennem ve fakirlik yaşayanın öldükten sonra kral hayatı yaşayacağı dinci öğretilerinin de aslı astarı olmayan sömürgecilik sisteminin bir parçası olduğu açıkça belli oluyor. Bence tam tersi dünyada bedenine ne yaşatırsan öldükten sonra aynılarını tıpkı simülasyon gibi orada yaşayacağız.
Aslı Birer
"Ne mutlu, ne kadar yalnız olsa da
Bugünü kendisinin kabul edene.
Ve güvenerek kendine,
'Yarın ne kadar kötü olursa olsun,
Bugünü yaşadım ya !' diyebilene."
Günaydın sevgili Tuba sayfan hayırlı olsun… bir daha yaşanmaması dileğiyle desem biliyorum ki ülkemiz deprem kuşağında ve bu gerçekçi bir temenni olmayacak. Diliyorum ki bir daha hazırlıklı olalım can kaybımız olmasın.
Ve okurlarına mükemmel bir kitap tavsiye etmek istiyorum.
“Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak”
Konusu;
Dale Carnegie'nin dünyanın her yerinde milyonlarca insan tarafından okunan kitabı Üzüntüyü Bırak Yaşamaya Bak üzüntü alışkanlığının üstesinden gelmenize yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Carnegie'nin formülleri 2000'lerin hızla değişen dünyasında da gerçekten çok işe yarayacaktır. Bu formülleri uygulayarak;
· İşinizle ilgili üzüntü ve endişelerinizden hemen kurtulabilirsiniz.
· Maddi sorunlardan kaynaklanan üzüntülerinizi en aza indirebilirsiniz.
· Eleştirilerden yararlanmayı öğrenebilirsiniz
· Kendinizi fazlasıyla yormaktan kaçınıp her zaman genç görünmeyi başarabilirsiniz.
· Her gün uyanık geçirdiğiniz saatlere bir saat ekleyebilirsiniz
· Kendinizi keşfedebilir ve kendiniz olabilirsiniz. Unutmayın; dünyada bir eşiniz daha yok!
Günaydın sevgili Tuba :)
Rica ederim güzel bir gün olsun hepimize:)