Bir şey gördüm bugün ana sayfada ve konuyla ilgili buraya bir eleştiri yazmayı uygun gördüm.
Felsefeyi şiire işlemek çok zordur. Bunu yaparken ne şiiri şiirlikten ne felsefeyi doğru harmanlamaktan uzaklaştırmayacak. Aksi halde karman çorman bir şey olur. Nietzsche ve Ömer hayyamın şiirlerini incelerseniz şiire felsefi görüşlerini muhteşem ironiler ve metaforlar ile nasıl işlediklerini görebilirsiniz. Bunu Mevlananın şiirlerinde de görüyoruz. Yani diyeceğim o ki; önce bir konuya hakim olup daha sonra bunu vitrinleştirmek ustalık ister.
Ne zaman bir çocuk ölse gözü evlerinde annesinin kavurduğu helvada kalır
O anne özlemiyle ölür sessiz sedasız:( Aslında şair burada günümüzde de çok yaşanan ve gittikçe daha da artan, “ yoksunluğu vurgulamış. Mükemmel bir ustalıkla.
Ve
Yoksul bir çocuk görsem yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden .
** Onlara ( kimsesiz çocuklar) siper olmak istemiş. Ne güzel bir yürek, sanki bütün çocuklara yuva olmak istercesine.
** Her akşamüstü oyuncakçı camekanından çocuk ellerinin izlerini siler
Alamadıkları ve hep dışarıdan izlemek ile yetindikleri ve en doğal haklarından bile yoksun olduklarını nasıl da içten ve samimi anlatmayı başarmış. Dışarıda kalan el izleriyle çocuk yoksunluğunu.
Ne diyebilirim ki bana göre sade bir anlatımın içine yoksunluğu büyük bir ustalıkla işlemiş… tabii ki bu benim pencerem.
Bir Sunay Akın şiiri de iliştirelim sayfaya güzel okunur güzel müzik eşliğinde diyerek bir de okurken kulaklarımıza hitap etmesi için I Ne zaman bir çocuk ölse gözü evlerinde annesinin kavurduğu helvada kalır
II Yoksul bir çocuk görsem yağmur altında üşüyen köprü olmak geçer hiç değilse içimden
III Her akşamüstü oyuncakçı camekanından çocuk ellerinin izlerini siler
Güzel bakmak sanattır ve güzel bakan elbette ki güzel görür etrafını. Güzel bakabilmek ise samimi bir yürekle mümkündür, ve güpgüzel gün aysa herkese samimi bir günaydın ile. Güzel dilekleri ilettikten sonra…
Bugün okumak isteyip ertelediğim kitaplar vardı onları okumaya başladım ve ilki; “ Kayıp gül” Serdar Özkan
Ve kitabın ilk yaprağı beni açar açmaz aldı eski yıllara götürdü bile.
Bakın ilk yazısında be demiş yazar; Her oğul babası tarafından takdir edilmek ister… ve her baba en az bit kez oğlunun kahramanıdır. Bu kitap, oğluyla hep gurur duyan, kahramanlığa bir kez değil, bir ömür boyu layık olan bir babaya ithaf edilmiştir.
Ve ben de bir kız evlat olarak en güzel sabahları babacığıma ithaf ediyorum çünkü bu güzel sabahlar onun eseridir. Babama
Ve bir de tabii ki, Dünyanın neresinde olursa olsun, Hangi topraklarda yetişirse yetişsin, gerçek olan, gerçekliğini kokusunu kaybetmeyen, kaybetse dahi geri kazanmak isteyen, Kokusuz yaşamayı bir türlü beceremeyen Sahici güllere…
Demiş yazar…
Zaman zaman okumayanlar için burada içeriğinden bahsedeceğim.
Güzel paylaşımlar olması okunası olması dileklerimle tüm antoloji.com sakinlerine sevgilerim ve saygılarımla.
Gülkurusu hayaller dolanmış saçlarına ulaşmamış bir türlü gün yüzüne. Gül yüzüne hasret bir gün olsa da haşr et sevdaya açılmış eski pencerenin önünde bekleyen bülbül’ü ruhun girdabına düşmüş perdelenmekte olan mihr’e
Okumanın bilgeliği, uğramaz eski lisan’a dilden dökülüyorsa taze bilgiler.
Şayet, kifayet ediyorsa aklıma sarf ettiğin cümleler, öyleyse yazmak gerek.
Unutma ki üstadın başı eğik, gönlü doludur. Tıpkı bir başak tanesi gibi…
Aslı
Bir şey gördüm bugün ana sayfada ve konuyla ilgili buraya bir eleştiri yazmayı uygun gördüm.
Felsefeyi şiire işlemek çok zordur. Bunu yaparken ne şiiri şiirlikten ne felsefeyi doğru harmanlamaktan uzaklaştırmayacak. Aksi halde karman çorman bir şey olur. Nietzsche ve Ömer hayyamın şiirlerini incelerseniz şiire felsefi görüşlerini muhteşem ironiler ve metaforlar ile nasıl işlediklerini görebilirsiniz. Bunu Mevlananın şiirlerinde de görüyoruz.
Yani diyeceğim o ki; önce bir konuya hakim olup daha sonra bunu vitrinleştirmek ustalık ister.
Video çok güzelmiş Tuba umutlar hep canlı ve bahar gibi olsun istiyor ve diliyorum herkes için.
Bir yıl daha yaklaştım bugün.
Neye mi?
Ümidim olan her şeye:)
Öyle ya acısıyla tatlısıyla giden geride kalır. İleride ise umutlar vardır…
:)
Günaydın herkese…
Sevgili Tuba adıma yazdığın ilkleme şiir için çok teşekkür ederim. Çok hoş bir sürpriz oldu emeğine yüreğine sağlık güzel arkadaşım.
Ne zaman bir çocuk ölse
gözü evlerinde
annesinin kavurduğu
helvada
kalır
O anne özlemiyle ölür sessiz sedasız:(
Aslında şair burada günümüzde de çok yaşanan ve gittikçe daha da artan, “ yoksunluğu vurgulamış. Mükemmel bir ustalıkla.
Ve
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden .
**
Onlara ( kimsesiz çocuklar) siper olmak istemiş. Ne güzel bir yürek, sanki bütün çocuklara yuva olmak istercesine.
**
Her akşamüstü oyuncakçı
camekanından
çocuk ellerinin
izlerini
siler
Alamadıkları ve hep dışarıdan izlemek ile yetindikleri ve en doğal haklarından bile yoksun olduklarını nasıl da içten ve samimi anlatmayı başarmış. Dışarıda kalan el izleriyle çocuk yoksunluğunu.
Ne diyebilirim ki bana göre sade bir anlatımın içine yoksunluğu büyük bir ustalıkla işlemiş… tabii ki bu benim pencerem.
Bir Sunay Akın şiiri de iliştirelim sayfaya güzel okunur güzel müzik eşliğinde diyerek bir de okurken kulaklarımıza hitap etmesi için
I
Ne zaman bir çocuk ölse
gözü evlerinde
annesinin kavurduğu
helvada
kalır
II
Yoksul bir çocuk görsem
yağmur altında üşüyen
köprü olmak geçer
hiç değilse
içimden
III
Her akşamüstü oyuncakçı
camekanından
çocuk ellerinin
izlerini
siler
?si=o_1RQ5BUeRphopsR
Ne güzel bir yürek sesi Ömer bey sayfa takipçileri adına ben size teşekkür ederim. Tam bir görsel şölen omuş kaleminiz hep yazsın dileklerimle…
Güzel bakmak sanattır ve güzel bakan elbette ki güzel görür etrafını. Güzel bakabilmek ise samimi bir yürekle mümkündür, ve güpgüzel gün aysa herkese samimi bir günaydın ile.
Güzel dilekleri ilettikten sonra…
Bugün okumak isteyip ertelediğim kitaplar vardı onları okumaya başladım ve ilki;
“ Kayıp gül” Serdar Özkan
Ve kitabın ilk yaprağı beni açar açmaz aldı eski yıllara götürdü bile.
Bakın ilk yazısında be demiş yazar;
Her oğul babası tarafından takdir edilmek ister… ve her baba en az bit kez oğlunun kahramanıdır. Bu kitap, oğluyla hep gurur duyan, kahramanlığa bir kez değil, bir ömür boyu layık olan bir babaya ithaf edilmiştir.
Ve ben de bir kız evlat olarak en güzel sabahları babacığıma ithaf ediyorum çünkü bu güzel sabahlar onun eseridir.
Babama
Ve bir de tabii ki,
Dünyanın neresinde olursa olsun,
Hangi topraklarda yetişirse yetişsin, gerçek olan, gerçekliğini kokusunu kaybetmeyen, kaybetse dahi geri kazanmak isteyen,
Kokusuz yaşamayı bir türlü beceremeyen
Sahici güllere…
Demiş yazar…
Zaman zaman okumayanlar için burada içeriğinden bahsedeceğim.
Güzel paylaşımlar olması okunası olması dileklerimle tüm antoloji.com sakinlerine sevgilerim ve saygılarımla.
Gülkurusu hayaller dolanmış saçlarına ulaşmamış bir türlü gün yüzüne.
Gül yüzüne hasret bir gün olsa da haşr et sevdaya açılmış eski pencerenin önünde bekleyen bülbül’ü ruhun girdabına düşmüş perdelenmekte olan mihr’e
?si=F36veQLdNQdeca-3