Buraları bilmiyorsunuz; Buraları sessizlerin var olduğu Varlığında yok olanların diyarı. İmtihanın daha kundakta başlar. Kız ise eğilir başlar! Erkek ise gururlanır, Göğsü kabarır ağaların, Konu komşu kapı taşlar.
Sen yazarsın destan olur, Ben yazarım hüsran olur. Sen ekersen sevda olur, Ben ekersem ceza olur.
Biz olalım derken ruhum ecele teslim olur. Bu dem ancak; akıl başa gelince son bulur...
Sınav kâğıtlarimız Çoğaldıkça çoğaldı. Eskiden uykuluydu gözler belki Kara bir lekeydi kalbi çepeçevre saran. Kapkara bir taş oturur mu kalplerimize Alışmak hiç bu denli kolay olmasa gerek. Ve sesli sessiz duaların şevkiyle ,ıslanan dudaklar Ne hazin sanal alemde beddualara karıştılar . Hangi seccadenin yüzü ıslak Hangi alında ,seccadenin gözyaşlarının izi. Hangi dua ,titretir arşı. Satılık kalplerimiz Bu sınavdan ,hangimiz geçeriz
Niçin? isteye, bile bile atar kendini sessizliğe. anılar defterinde gül olmak kurumak , unutulmak. ya da hiç unutulmamak. sessizliğinde kaybolup sessizliğimde boğulmak hiç unutmamak unutulmamak uğrunda şiir olup , hep yanmak. ama peki ya Zehra ...
Aynı düşünceyi farklı biçimde söylediğimizi düşünüyorum. Din konusunda size laf söyleyenler kendilerini sorgulamalıdır. Cüz-i irade ve külli irade kavramını kendi menfaatleri için kullananlar ancak size tepki gösterir.
Bir konuda ayrı düşüyoruz gibi doğuştan engelli doğmak insanın elinde olmayan bir durumdur. Bu külli iradedir. Sonradan bu duruma maruz kalmak aynı değildir. Diyabet hastasını göz önüne alalım. Şekerden uzak durması gerekiyor ve duramıyor zamanla şeker tüm vücudu tahrip edince buna elbet kader diyemez kendi cüz-i irade ile kendine dikkat etmediği için bur duruma düşer.
Aslı'cım ve Bekir bey geciken cevap için özr'ümü kabul edin lütfen.
Hayatın ne alıp verdiği bakış açısıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Yazılarınızı okudum yüreğinize, emeğinize sağlık.
Nimete şükürsüzlük olarak değil de imtihan açısından sorgulamıştım bu yazıyı.
Kalem tutabilmek çok büyük bir nimettir, lâkin ampute olmuş bir uzva sahip bir çocuk hayattan ne almış olabilir ki ? Ya da doğarken vefat etmiş bir bebeğin annesi hayattan ne almış olabilir ki ciğerparesini kaybetmiştir. Tabi ki görevimiz olumlu düşünüp daha ileriye yönelik davranışlarında bulunarak hayatımızı idame etmek. Umutsuzluğa düşmemek.
Herkes birer engelli adayıdır diye düşününce bu kadere ve kazaya iman oluyor.
Hayat toprak gibidir her toprak aynı çiçeği yetiştirecek kapasiteye sahip değildir. Bataklıkta gül yetişmez sözü de buna işaret eder. İnsanız ve çevre faktörlerine mutlaka maruz kalıyoruz. Herkesin tepkisi elbet farklıdır. Bir üstadım'dan öğrendiğim üzre her insan aynı yaratılışa sahip olabilir AKIL her insanda farklıdır. Aydın Öncel'in de yazısında vurguladığı gibi Aklımızı kullanma cesaretini göstermeliyiz.
Yazıma Einstein'ın bir sözüyle son vermek istiyorum; Başarılı bir insan hayattan verdiğinden fazlasını alır, değerli insan ise, hayattan aldığından fazlasını verir. Albert Einstein.
Günümüz de hâlâ geçimini dilencilik ile sağlayan kişiler vardır. Bir rivayete göre bu kişiler yüzlerinin derileri soyulmuş şekilde haşr olacaktır.
Dilenmek hoş karşılanmayan bir davranış olduğu hâlde kişinin vicdanını hedef aldığı için insan yardım isteğinde bulunup o kişiye iyilik yapmak isterken kötülük yaptığının farkında değildir. Amacı kişiye yardım dahi olsa o kişinin emek olmadan kazanç sağlıyor olması devamına teşvik eder.
Zaman zaman sadece dilendirilmek üzere çocukların bazı uzuvlarının kesildiği bile gün yüzüne çıkmış ve dilenciye verilen her sadaka katledilen bir çocuk olarak söz konusu olmuştur.
Sadaka insanî bir olgudur. Kime ne verdiğin önemlidir. Dikkat edilmesi gereken bir husustur.
"İhtiyaç ve fakirlikten dolayı yardım isteyen dilenciye gelince, onu azarlama ve sert söz söyleme. Aksine ona ver veya güzel bir şekilde geri çevir." (bk. Duha, 93/9-11) Bu işi meslek haline getirenleri de yine güzelce uyarıp münakaşaya girmeden geri çevirmek gerekir.
Buraları bilmiyorsunuz;
Buraları sessizlerin var olduğu
Varlığında yok olanların diyarı.
İmtihanın daha kundakta başlar.
Kız ise eğilir başlar!
Erkek ise gururlanır,
Göğsü kabarır ağaların,
Konu komşu kapı taşlar.
Sen yazarsın destan olur,
Ben yazarım hüsran olur.
Sen ekersen sevda olur,
Ben ekersem ceza olur.
Biz olalım derken ruhum ecele teslim olur.
Bu dem ancak; akıl başa gelince son bulur...
Yıldırım. T
Saygılarımla
Hoşgeldin Elif'im
Azrail boşa geldi
Canan aldı canımı..
Sınav kâğıtlarimız
Çoğaldıkça çoğaldı.
Eskiden uykuluydu gözler belki
Kara bir lekeydi kalbi çepeçevre saran.
Kapkara bir taş oturur mu kalplerimize
Alışmak hiç bu denli kolay olmasa gerek.
Ve sesli sessiz duaların şevkiyle ,ıslanan dudaklar
Ne hazin sanal alemde beddualara karıştılar .
Hangi seccadenin yüzü ıslak
Hangi alında ,seccadenin gözyaşlarının izi.
Hangi dua ,titretir arşı.
Satılık kalplerimiz
Bu sınavdan ,hangimiz geçeriz
Çöl Şulesi
(Mescidi aksa )
Niçin?
isteye, bile bile
atar kendini sessizliğe.
anılar defterinde gül olmak
kurumak , unutulmak.
ya da hiç unutulmamak.
sessizliğinde kaybolup
sessizliğimde boğulmak
hiç unutmamak
unutulmamak uğrunda
şiir olup , hep yanmak.
ama peki ya Zehra ...
Çöl Şulesi
Güzel seçim Ata kızı sevgiler
Aynı düşünceyi farklı biçimde söylediğimizi düşünüyorum.
Din konusunda size laf söyleyenler kendilerini sorgulamalıdır.
Cüz-i irade ve külli irade kavramını kendi menfaatleri için kullananlar ancak size tepki gösterir.
Bir konuda ayrı düşüyoruz gibi doğuştan engelli doğmak insanın elinde olmayan bir durumdur. Bu külli iradedir.
Sonradan bu duruma maruz kalmak aynı değildir. Diyabet hastasını göz önüne alalım. Şekerden uzak durması gerekiyor ve duramıyor zamanla şeker tüm vücudu tahrip edince buna elbet kader diyemez kendi cüz-i irade ile kendine dikkat etmediği için bur duruma düşer.
Ben az söyleyeyim sen çok anla Aslı'cım :)
Saygılarımla
Gün aydı güzel sözleriniz ile Ata kızı.
Aslı'cım ve Bekir bey geciken cevap için özr'ümü kabul edin lütfen.
Hayatın ne alıp verdiği bakış açısıyla ilgili olduğunu düşünüyorum.
Yazılarınızı okudum yüreğinize, emeğinize sağlık.
Nimete şükürsüzlük olarak değil de imtihan açısından sorgulamıştım bu yazıyı.
Kalem tutabilmek çok büyük bir nimettir, lâkin ampute olmuş bir uzva sahip bir çocuk hayattan ne almış olabilir ki ?
Ya da doğarken vefat etmiş bir bebeğin annesi hayattan ne almış olabilir ki ciğerparesini kaybetmiştir.
Tabi ki görevimiz olumlu düşünüp daha ileriye yönelik davranışlarında bulunarak hayatımızı idame etmek.
Umutsuzluğa düşmemek.
Herkes birer engelli adayıdır diye düşününce bu kadere ve kazaya iman oluyor.
Hayat toprak gibidir her toprak aynı çiçeği yetiştirecek kapasiteye sahip değildir. Bataklıkta gül yetişmez sözü de buna işaret eder.
İnsanız ve çevre faktörlerine mutlaka maruz kalıyoruz. Herkesin tepkisi elbet farklıdır. Bir üstadım'dan öğrendiğim üzre her insan aynı yaratılışa sahip olabilir AKIL her insanda farklıdır.
Aydın Öncel'in de yazısında vurguladığı gibi Aklımızı kullanma cesaretini göstermeliyiz.
Yazıma Einstein'ın bir sözüyle son vermek istiyorum;
Başarılı bir insan hayattan verdiğinden fazlasını alır, değerli insan ise, hayattan aldığından fazlasını verir. Albert Einstein.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
Teşekkür ederim.
Neden hep verdiğinden fazlasını alır hayat ?
Yâd etmek vefa'dır. Sükût çare değildir çaresizliğe.
Yıldırım T.
KİME GÖRE NEYE GÖRE İYİLİK?
Günümüz de hâlâ geçimini dilencilik ile sağlayan kişiler vardır.
Bir rivayete göre bu kişiler yüzlerinin derileri soyulmuş şekilde haşr olacaktır.
Dilenmek hoş karşılanmayan bir davranış olduğu hâlde kişinin vicdanını hedef aldığı için insan yardım isteğinde bulunup o kişiye iyilik yapmak isterken kötülük yaptığının farkında değildir. Amacı kişiye yardım dahi olsa o kişinin emek olmadan kazanç sağlıyor olması devamına teşvik eder.
Zaman zaman sadece dilendirilmek üzere çocukların bazı uzuvlarının kesildiği bile gün yüzüne çıkmış ve dilenciye verilen her sadaka katledilen bir çocuk olarak söz konusu olmuştur.
Sadaka insanî bir olgudur. Kime ne verdiğin önemlidir. Dikkat edilmesi gereken bir husustur.
"İhtiyaç ve fakirlikten dolayı yardım isteyen dilenciye gelince, onu azarlama ve sert söz söyleme. Aksine ona ver veya güzel bir şekilde geri çevir." (bk. Duha, 93/9-11)
Bu işi meslek haline getirenleri de yine güzelce uyarıp münakaşaya girmeden geri çevirmek gerekir.
İlimsiz iyi niyet zararlıdır.
Sevgilerimle