"Delirmemek için yazanlar delirdiğinde de yazmaya devam edecek.Ne içten bir deliliğin bilgeliğidir bu.Kendimizle tanışma hâli.! "
NiLüFeR AkSu
.
..
...
Her şey ayrı yazılır,yan yana değil. Yan yana ayrı yazılır,her şey gibi. Her şey nasıl da değişiyor,hiçbir şey değişmezken Hiçbir şey olmuyor,her şey olurken…
“Küçük kız senin bakışların var ya kara bir çığ gibi kopar gider ~ Birdenbire çıkıp gelir uzak denizlerden bir sevinç dalgası gibi dokunur yüreğime ~ Sen hep böyle kal küçük kız saçların rüzgârda uçuşsun Gözlerin hep gülsün dünyayı güzelleştir sen.”
Her gün böyle gelip bu dünyadaki yerini alıyor. ‘Zor olan,diyor şiirin hayatını yaşamaktır Yazmak sonra gelir hep.’ Bir bardak su ister gibi kolay çıkıyor bu sözler ağzından Kendiyle daha bir içli olmak için sonra Her zamanki eski koltuğuna gidip oturuyor Göz göze geliyor ağaçlarla denizle gökle Bir top karanfilde gezdiriyor ellerini Burnuna götürüyor,sesleri dinliyor sonra İyi akşamlar diyen,yoldan geçen bir sesi Gürültülerle inen sabahı Sessiz otları Düşen günü Sesleri.Sesleri.Sesleri Böyle bütün gün sesleri dinleyip Çekiliyor sonra,dünyadaki yerine.
Adımı dört kez söylediler.Ben utandım.Şiir yazdığım için söylediler.Kolay konuşuyorlardı.Bundan korktum.Ağzıma bir dal mersini aldım.Gölgenin kokusuyla ışıdım.Köprü Çayı zaman kadar eskiydi.Kendime boşluktan yüzler edindim.Uçurum başımın üstündeydi.Yerimi sevdim.Mavi bir suya baktım.Kirpikler içindeydi.Ben baktıkça güneş topuklarına yürüdü.Bunu bilmesin istedim.Dünyayı anlayacak yaşlardaydı.!Gözlerimi püren otlarıyla örttüm.Nasılsa akşam olacaktı.Şiiri sevdiğini söyledi.Ben bir daha sustum.Zamanı duymayacak kadar güzeldi.İlk kez bir ağustos böceği ölüsü gördüm.Tuhaf bir şekilde buna sevindim.Orman usul usul uyandı.Akşam değil Tanrının ilk günüydü.Kalabalık,mumlar yaktı.Bu bana çocukça göründü.Gölgeler uzadı uzadı,bitti.Uğultuya dönmüşlerdi.Yalnızlıkları gövdelerinden taşmaya başladı.Birbirlerine büyük sözler söylediler.Çay bahçesindeki garson biraz daha kayboldu.Mavi su ayrı oturdu. Eski bir dildi bu.Acı verdi yine de.Yaşamak hiçbir şeyi kolaylaştırmıyordu.Bunu da anladım.Herkes ötekine anı olmaktan söz etti.Ben kurbağaları seçtim.Kuşların sustuğu yeri görenimiz olmadı.Dolunay çıkmasaydı ne yapardık bilmiyorum. ~ Her şey soğudu.Ben ölüme biraz daha yakıştım.
“Dostum başka bir ‘kendim,dir.Ve onun erdemini gözlemlerken kendiminkini görür ve tanırım.”
~Ulus Baker
Her şey ayrı yazılır,yan yana değil.
Yan yana ayrı yazılır,her şey gibi.
Her şey nasıl da değişiyor,hiçbir şey değişmezken
Hiçbir şey olmuyor,her şey olurken…
“Şiir olmasaydı
İlhan Berk
onu icat ederdi.”
~Turgut Uyar
“Aşk doğal bir şey değildir.
Aksine disiplin,konsantrasyon,sabır,inanç ve
narsisizmin üstesinden gelmeyi gerektirir.Bir his değil,bir uygulamadır.”
~Erich Fromm
“Kimseyi ruhunla kucaklaşmaya zorlama.!
Sevgi din gibidir.
Onda da zorlama yoktur.”
~Mevlana
“Küçük kız senin bakışların var ya
kara bir çığ gibi kopar gider
~
Birdenbire çıkıp gelir uzak denizlerden
bir sevinç dalgası gibi dokunur yüreğime
~
Sen hep böyle kal küçük kız saçların rüzgârda uçuşsun
Gözlerin hep gülsün dünyayı güzelleştir sen.”
~Cemal Süreya
~
Sevgiyle,Sevgili Tuba .))
Her gün böyle gelip bu dünyadaki yerini alıyor.
‘Zor olan,diyor şiirin hayatını yaşamaktır
Yazmak sonra gelir hep.’
Bir bardak su ister gibi kolay çıkıyor bu sözler ağzından
Kendiyle daha bir içli olmak için sonra
Her zamanki eski koltuğuna gidip oturuyor
Göz göze geliyor ağaçlarla denizle gökle
Bir top karanfilde gezdiriyor ellerini
Burnuna götürüyor,sesleri dinliyor sonra
İyi akşamlar diyen,yoldan geçen bir sesi
Gürültülerle inen sabahı
Sessiz otları
Düşen günü
Sesleri.Sesleri.Sesleri
Böyle bütün gün sesleri dinleyip
Çekiliyor sonra,dünyadaki yerine.
~İlhan Berk
Adımı dört kez söylediler.Ben utandım.Şiir yazdığım için söylediler.Kolay konuşuyorlardı.Bundan korktum.Ağzıma bir dal mersini aldım.Gölgenin kokusuyla ışıdım.Köprü Çayı zaman kadar eskiydi.Kendime boşluktan yüzler edindim.Uçurum başımın üstündeydi.Yerimi sevdim.Mavi bir suya baktım.Kirpikler içindeydi.Ben baktıkça güneş topuklarına yürüdü.Bunu bilmesin istedim.Dünyayı anlayacak yaşlardaydı.!Gözlerimi püren otlarıyla örttüm.Nasılsa akşam olacaktı.Şiiri sevdiğini söyledi.Ben bir daha sustum.Zamanı duymayacak kadar güzeldi.İlk kez bir ağustos böceği ölüsü gördüm.Tuhaf bir şekilde buna sevindim.Orman usul usul uyandı.Akşam değil
Tanrının ilk günüydü.Kalabalık,mumlar yaktı.Bu bana çocukça göründü.Gölgeler uzadı uzadı,bitti.Uğultuya dönmüşlerdi.Yalnızlıkları gövdelerinden taşmaya başladı.Birbirlerine büyük sözler söylediler.Çay bahçesindeki garson biraz daha kayboldu.Mavi su ayrı oturdu.
Eski bir dildi bu.Acı verdi yine de.Yaşamak hiçbir şeyi kolaylaştırmıyordu.Bunu da anladım.Herkes ötekine anı olmaktan söz etti.Ben kurbağaları seçtim.Kuşların sustuğu yeri görenimiz olmadı.Dolunay çıkmasaydı ne yapardık bilmiyorum.
~
Her şey soğudu.Ben ölüme biraz daha yakıştım.
~Şükrü Erbaş
“Her şey bir gün yerini bulmak için yaşar”
diyor.Hayat .
Öylemiy miş?
Öyleymiş…
“Bazı acıları ölüm bile
unutturmuyor.
Bazı davranışlar
ölümden sonra bile
bağışlanmıyor.”
~Zülfü Livaneli