Bir şey-e inanma ile, tanımlama ile, anlatma ile veya açıklama ile o' şeyin kendi içindeki öznesi ile, mefhumu ile, vasfı ile, işlevi ile, funksiyonu ile o' şeyin kendisinin aynısı orjinali değildir.
Evrensel bazda bir hususun gerçek olarak ele alınması, metodun, yöntemin, vâkanın, tarifin, tasvirin, tasavvurun, durumun herkes tarafından kabul edilmesimidir?
İş yoruma, şerhe, menfiyete, görüş ayrılığına düşünce herkesin gerçekleri biri biriyle örtüşmeye bilir ve bu bağlamda görüş ayrılıklarından kaynaklanan perspektifler meydana gelir. Gerçeklerin bir biriyle örtüşmemesi görüş açıları bakımından diplomasi ve siyaseti öne çıkarır, çünkü hem kolektif bakış açısına göre hemde ferdi bakış açısına göre gerçeği yorumlama veya algılama bireysel bazda ve kolektif bazda her ferdin görüş açıları bakımından bir biriyle örtüşmeye bilir. Öyle ise, bahsi mevzuda bulunulduğu gibi pekî bu durum neyi meydana getirir? Aslında bireysel bakımdan insanın kendisine yönelik siyaseti maskesidir, politikası ise edinmiş olduğu kimliğin içerisinde maksat ve gayelerine yönelik arayıpda bulamadıklarıdır, kendi kimliğinden yoksun arayıpda bulma çabası ise onun adıda demagojiden başkası değildir...
Genel itibariyle, politikanın kendisi sunni idiolojik problemler üretip çözümü kendinde görüp çözüm üretiyormuş gibi maskeleniyorsa, Nihilizmin hiçciliğin problemi olan hiçlikten var olma inkarını doğurur. Bu olgu ise, din üzerinden politika yapma değilde, genelde "dinin politikadaki yeri" nedir tartışmasını beraberinde getirir. Sekuler nitelikteki siyasal akımlar idiolojik açıdan kendilerini geliştiremezler. Nitekim pragmatiği ekseriyette edinmiş olunan referansı kutsileştirme gibidir, referansın kendisinin kutsileştirilme çabasından ötürü gidemez. Velhasıl kutsiyeti sağlayan inanç sistemi olan dindedir.
Politika ve siyasetin çerçevesi sunni gündem üretip idiolojik çekişmeler oluşturup kutuplaştırma çabası olmamalıdır, toplumun ve bireyin kısa vâdeli, orta vâdeli ve uzun vâdeli oluşa gelen problemlerine gerçekci yasal çerçeveler dahilinde çözümler üretme olmalıdır.
"Peygamber futbol oynamışsa, futbolun kurallarını ne hakem nede futbol federasyonu tayin etmiştir."
"Var olduğumuz bir tek dünyada, herkesin ayrı ayrı kendi dünyalarında bulunan perspektifler ve gerçekler aynı mı?"
Ezelden ebede hamdü senalar sadece O'na aittir. Geçmişte, şimdide ve gelecekte, ucsuz bucaksız kainatta her canlıyı hayatdar kılan ve rol veren, diri tutan O' Hayy'dır.
Evren bir bütündür, algılayamasakta sezgileyemesekte tüm olan herşeyde herşey bir biriyle bağlantılı yada ilintilidir. Algılayamanın ve sezgileyemenin belkide nihayi sebebi, tüm içinde hayâti unsurlara bağımlı bir bütün oluşumuzdur.
Zan'a bakılırsa optimistin zân'ı hüsnü zan, pesimistin zân'ı ise su-i zan. Zan başkalarının sadece karakteristik olguları üzerinden edinimler değildir. Özelliklede karakteristik nitelikler hakkında sürekli zân halinde bulunmak, şüpheciliğin hastalıklı hali. Belirgensizlik ve gerçekci yaklaşmamak insanı zân haline sürükler. Zân vesvesenin ve şüpheciliğin elbiseye bürünmüş halide denebilir. Önemli olan arama ve araştırmada yani gerçeği bulmada ana unsur olan şüphecilikden kaynaklanan zan halini merak duygusuna dönüştürebilmek...
Kadim bir kitaba veya kitapcığa bağlı olunup, bir kitabı veya kitapcığı derinlemesine tekrar ederek okumak. Bir sürü kitap alıp, bazılarını yarım yamalak daldan dala atlar gibi okumaktan daha faydalıdır. Ah ah şu noktanın ve diğer simgelerin ve imgelerin zihinsel faliyet açısından ne büyük bir nimet olduğu bi anlaşılsa.
Mavi, Kırmızı. Nefretim sana değil, bilesin. Husumetim uzaklığı ve soğukluğu temsil eden Maviye... Mazilerde kalsa bile aşkım. Sevgim, kırmızının sıcaklığı ve yakınlığı temsil eden kızılımsılığına...
Duyuru: Antoloji, term eklemelerde kategori kısmında neden felsefe yok?
Bir şey-e inanma ile, tanımlama ile, anlatma ile veya açıklama ile o' şeyin kendi içindeki öznesi ile, mefhumu ile, vasfı ile, işlevi ile, funksiyonu ile o' şeyin kendisinin aynısı orjinali değildir.
Evrensel bazda bir hususun gerçek olarak ele alınması, metodun, yöntemin, vâkanın, tarifin, tasvirin, tasavvurun, durumun herkes tarafından kabul edilmesimidir?
İş yoruma, şerhe, menfiyete, görüş ayrılığına düşünce herkesin gerçekleri biri biriyle örtüşmeye bilir ve bu bağlamda görüş ayrılıklarından kaynaklanan perspektifler meydana gelir.
Gerçeklerin bir biriyle örtüşmemesi görüş açıları bakımından diplomasi ve siyaseti öne çıkarır, çünkü hem kolektif bakış açısına göre hemde ferdi bakış açısına göre gerçeği yorumlama veya algılama bireysel bazda ve kolektif bazda her ferdin görüş açıları bakımından bir biriyle örtüşmeye bilir. Öyle ise, bahsi mevzuda bulunulduğu gibi pekî bu durum neyi meydana getirir?
Aslında bireysel bakımdan insanın kendisine yönelik siyaseti maskesidir, politikası ise edinmiş olduğu kimliğin içerisinde maksat ve gayelerine yönelik arayıpda bulamadıklarıdır, kendi kimliğinden yoksun arayıpda bulma çabası ise onun adıda demagojiden başkası değildir...
Genel itibariyle, politikanın kendisi sunni idiolojik problemler üretip çözümü kendinde görüp çözüm üretiyormuş gibi maskeleniyorsa, Nihilizmin hiçciliğin problemi olan hiçlikten var olma inkarını doğurur.
Bu olgu ise, din üzerinden politika yapma değilde, genelde "dinin politikadaki yeri" nedir tartışmasını beraberinde getirir.
Sekuler nitelikteki siyasal akımlar idiolojik açıdan kendilerini geliştiremezler. Nitekim pragmatiği ekseriyette edinmiş olunan referansı kutsileştirme gibidir, referansın kendisinin kutsileştirilme çabasından ötürü gidemez. Velhasıl kutsiyeti sağlayan inanç sistemi olan dindedir.
Politika ve siyasetin çerçevesi sunni gündem üretip idiolojik çekişmeler oluşturup kutuplaştırma çabası olmamalıdır, toplumun ve bireyin kısa vâdeli, orta vâdeli ve uzun vâdeli oluşa gelen problemlerine gerçekci yasal çerçeveler dahilinde çözümler üretme olmalıdır.
"Peygamber futbol oynamışsa, futbolun kurallarını ne hakem nede futbol federasyonu tayin etmiştir."
"Var olduğumuz bir tek dünyada, herkesin ayrı ayrı kendi dünyalarında bulunan perspektifler ve gerçekler aynı mı?"
Ağaçı kesen baltanın sapı ağaçtanya, kurşunu kendi dizine sıkmak gibisi varya.
Dergahta "ayin" term-i hiristiyan-i metodoloji mi islam-i metodoloji mi?
Ezelden ebede hamdü senalar sadece O'na aittir.
Geçmişte, şimdide ve gelecekte, ucsuz bucaksız kainatta her canlıyı hayatdar kılan ve rol veren, diri tutan O' Hayy'dır.
Evren bir bütündür, algılayamasakta sezgileyemesekte tüm olan herşeyde herşey bir biriyle bağlantılı yada ilintilidir. Algılayamanın ve sezgileyemenin belkide nihayi sebebi, tüm içinde hayâti unsurlara bağımlı bir bütün oluşumuzdur.
Zan'a bakılırsa optimistin zân'ı hüsnü zan, pesimistin zân'ı ise su-i zan.
Zan başkalarının sadece karakteristik olguları üzerinden edinimler değildir. Özelliklede karakteristik nitelikler hakkında sürekli zân halinde bulunmak, şüpheciliğin hastalıklı hali. Belirgensizlik ve gerçekci yaklaşmamak insanı zân haline sürükler. Zân vesvesenin ve şüpheciliğin elbiseye bürünmüş halide denebilir. Önemli olan arama ve araştırmada yani gerçeği bulmada ana unsur olan şüphecilikden kaynaklanan zan halini merak duygusuna dönüştürebilmek...
Alifabenin Me harfini telafüz ederken davarları unutmayın!
Kendi aklını kullanan iyidir, başkalarının verdiği aklıda kullanabilen daha iyidir.
~ Alıntı
Kadim bir kitaba veya kitapcığa bağlı olunup, bir kitabı veya kitapcığı derinlemesine tekrar ederek okumak. Bir sürü kitap alıp, bazılarını yarım yamalak daldan dala atlar gibi okumaktan daha faydalıdır.
Ah ah şu noktanın ve diğer simgelerin ve imgelerin zihinsel faliyet açısından ne büyük bir nimet olduğu bi anlaşılsa.
Mavi, Kırmızı.
Nefretim sana değil, bilesin.
Husumetim uzaklığı ve soğukluğu temsil eden Maviye...
Mazilerde kalsa bile aşkım.
Sevgim, kırmızının sıcaklığı ve yakınlığı temsil eden kızılımsılığına...