Yalnızlık nedir diye sordu çocuk... Gülümsedi kadın, “Memeden kestiğimde seni, içimde doğan boşluk gibidir” dedi “Kokundan uzak kaldığım an gibi mi” dedi çocuk.. “Ses sağnağında yüreğine tek bir tınının değmemesi gibi, düşsüz uyku gibi, renksiz düş gibi, çocuksuz ana kucağı gibi” dedi kadın.
“Yalnızlık nedir” diye yeniden sordu çocuk... “Aşksız bahar gibi, kokmayan çiçek gibi, arı konmayan renk gibi” dedi kadın.
Hüzünlendi çocuk, gamzelerine iki büyük çaresizlik doldurarak.... “Yalnızlık yavrusunun gözlerindeki çaresizlik gibidir” dedi kadın.
“Ağlatacak kadar güçlü müdür? ” dedi çocuk, sarıldı kadın çocuğa, “Sana akan bu sevdam kadar keskindir” dedi.. “Gülümsemene büyüttüğüm umudum kadar güçlü..
” “Acıtır mı insanın canını? ” dedi çocuk.. “Seni kaybetmenin korkusu kadar acı, senin gözyaşlarının ateşinden daha yakıcı” dedi kadın.
“Hep yalnız mıydın? ” dedi çocuk... Daldı anılara kadın, eski bir aşkın kalıntılarında dolaştı biraz, biraz eski mutluluklara dokundu.... Çekingen.. Biraz da özlemli... Bugündeki yalnızlığını yaratan büyük aşkını düşündü.
“Hiç bitmez mi yalnızlığın” dedi Çocuk.. O’nun gibi bakmayan, o’nun gibi gülümsemeyenler geldi aklına. O’nun sarmalarındaki sıcaklığı yaşatamayanları düşündü. “Büyük aşklar büyük yalnızlıklar doğurur' dedi kadın...
Sarıldı çocuğa kadın, umuda sarılır gibi, yalnızlığını yıllara gömer gibi... Sarıldı sevdasının en güzel meyvesine…
Kötü kötüdür.
Kötünün dini, dili, ırkı, milleti, milliyeti önemli değil karakteri önemli.
Karakter bozuksa ötesine bakılmaz.
Kitap okuyanların sayısının, Survivor izleyenlerin sayısından geçtiği gün, kim tutar o gün bizi..? İşte o gün.. İşte o gün.. Görebilecek miyiz acaba?
Yalnızlık nedir diye sordu çocuk...
Gülümsedi kadın, “Memeden kestiğimde seni, içimde doğan boşluk gibidir” dedi
“Kokundan uzak kaldığım an gibi mi” dedi çocuk..
“Ses sağnağında yüreğine tek bir tınının değmemesi gibi, düşsüz uyku gibi, renksiz düş gibi, çocuksuz ana kucağı gibi” dedi kadın.
“Yalnızlık nedir” diye yeniden sordu çocuk...
“Aşksız bahar gibi, kokmayan çiçek gibi, arı konmayan renk gibi” dedi kadın.
Hüzünlendi çocuk, gamzelerine iki büyük çaresizlik doldurarak.... “Yalnızlık yavrusunun gözlerindeki çaresizlik gibidir” dedi kadın.
“Ağlatacak kadar güçlü müdür? ” dedi çocuk, sarıldı kadın çocuğa, “Sana akan bu sevdam kadar keskindir” dedi.. “Gülümsemene büyüttüğüm umudum kadar güçlü..
” “Acıtır mı insanın canını? ” dedi çocuk.. “Seni kaybetmenin korkusu kadar acı, senin gözyaşlarının ateşinden daha yakıcı” dedi kadın.
“Hep yalnız mıydın? ” dedi çocuk...
Daldı anılara kadın, eski bir aşkın kalıntılarında dolaştı biraz, biraz eski mutluluklara dokundu.... Çekingen.. Biraz da özlemli... Bugündeki yalnızlığını yaratan büyük aşkını düşündü.
“Hiç bitmez mi yalnızlığın” dedi Çocuk..
O’nun gibi bakmayan, o’nun gibi gülümsemeyenler geldi aklına. O’nun sarmalarındaki sıcaklığı yaşatamayanları düşündü. “Büyük aşklar büyük yalnızlıklar doğurur' dedi kadın...
Sarıldı çocuğa kadın, umuda sarılır gibi, yalnızlığını yıllara gömer gibi...
Sarıldı sevdasının en güzel meyvesine…
G.S.
Atlar öldü, kılıçlar müzelerde sergileniyor ama at gözlükleri hala günümüzde dahi maalesef kullanılıyor...:((
Nietzsche'nin dediği gibi unutmak iyileştirir.
Ve 'insan' kelimesi 'nisyan' yani unutmak kelimesinden türer.
İnsan unutur, kaçınılmaz olarak..
Köşeyi dönsem ölüm
Düz gitsem hayat
Gölgeler içindeyim
Sen İmkansızsın...
belki bir ihtimal, cahile anlatabilirsin ama anlamak istemeyene asla anlatamazsın..
oysa herkes öldürür sevdiğini
kulak verin bu dediklerime
kimi bir bakışıyla yapar bunu
kimi dalkavukça sözlerle
korkaklar öpücükle öldürür
Bahar çiçekleri üzerinde kaldı sevdamız...
Ölümün ömrü yok, ölümün yüreği yok
Ölüm çocuk büyütmeyi bilmez
Ölümün evi yok, ekmeği yok, sevgisi yok...
...
Şükrü Erbaş