Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • kuran-ı kerim10.08.2004 - 11:21

    Astronomi biliminin henüz gelişmemiş olduğu bir dönemde, 14 asır önce indirilen Kuran-ı Kerim'de evrenin genişlediğinden şöyle bahsedilir:

    Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)

    Yukarıdaki ayette geçen 'sema (gök) ' kelimesi Kuran'ın pek çok yerinde uzay ve evren anlamında kullanılır. Nitekim burada da bu anlamda kullanılmıştır ve evrenin genişleyici olduğu bildirilmiştir. Türkçeye 'Şüphesiz Biz genişleticiyiz (genişleteniz/genişletmekte olanız) ' olarak çevrilen Arapça 'inna le musiune' ifadesindeki 'musi'une' kelimesi, 'genişletmek' anlamına gelen 'evsea' fiilinden türemiştir. 'Le' ön-eki de takip ettiği isim ya da sıfata vurgu ekleyerek 'çok fazla' anlamı katmaktadır. Dolayısıyla bu ifade 'Biz göğü veya evreni çok fazla genişletiyoruz' anlamı taşımaktadır. Bilimin bugün varmış olduğu sonuç da Kuran'da bize bildirilenle aynıdır.
    20. yüzyılın başlarına dek bilim dünyasında hakim olan tek görüş, 'evrenin durağan bir yapıya sahip olduğu ve sonsuzdan beri süregeldiği' şeklindeydi. Ancak, günümüz teknolojisi sayesinde gerçekleştirilen araştırma, gözlem ve hesaplamalar evrenin bir başlangıcı olduğunu ve sürekli olarak 'genişlediğini' ortaya koydu.

    Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, 20. yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar.

    Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken, yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Bu buluş astronomi tarihinin en büyük keşiflerinden biri sayılmaktadır. Hubble bu incelemeler sırasında yıldızların, uzaklıklarına bağlı olarak kızıl renge doğru yaklaşan bir ışık yaydıklarını saptadı
    Çünkü bilinen fizik kurallarına göre, gözlemin yapıldığı noktaya doğru hareket eden ışıkların tayfı mor yöne doğru, gözlemin yapıldığı noktadan uzaklaşan ışıkların tayfı da kızıl yöne doğru kayar. Hubble'ın gözlemleri sırasında ise yıldızların ışıklarında kızıla doğru bir kayma fark edilmişti. Kısacası yıldızlar sürekli olarak uzaklaşmaktaydılar. Yıldızlar ve galaksiler sadece bizden değil, birbirlerinden de uzaklaşıyorlardı. Herşeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli 'genişleyen' bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.

    Konuyu daha iyi anlamak için, evreni şişirilen bir balonun yüzeyi gibi düşünmek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktaların balon şiştikçe birbirlerinden uzaklaşmaları gibi, evrendeki cisimler de evren genişledikçe birbirlerinden uzaklaşmaktadırlar. Aslında bu gerçek 20. yüzyılın en büyük bilim adamlarından biri sayılan Albert Einstein tarafından da teorik olarak keşfedilmişti. Fakat Einstein, o devrin genel kabul gören 'durağan evren modeli' ile ters düşmemek için, bu buluşunu bir kenara bırakmıştı. Einstein bu davranışını daha sonra, 'kariyerinin en büyük hatası' olarak adlandıracaktı. 2

    Bu bilimsel gerçek, henüz hiçbir insan tarafından bilinmezken, Kuran'da asırlar önce açıklanmıştır.

  • türk-kürt kardeştir10.08.2004 - 10:40

    Bugün 'Türk, Kürt yada Arap..' dendiğinde akla gelen kötü şeyler o ırktan, milletten olanların kanıyla, genetik yapısıyla, kafatası yapısıyla ilgili değildir!
    Her şeyin başı eğitim! Bugün bir PKKlı terörist gence adaletli bir dünya sunulsaydı teröre falan bulaşmazdı, dağa çıkmaya gerek duymazdı.Neden ekonomik düzeyi iyi olan ülkelerde terör yok yada çok az, bir düşünün!
    Aynı şekilde bugün devlet için kurşun sıktığını söyleyen mafyalar, başka şartlar altında yetişip büyüselerdi bugün belki bu katliamları yapmayacaktılar.
    Yani söylemek istediğim terörün, şiddetin, vahşetin, MİLLİYETİ, KANI, DAMARI OLMAZ!

    Minicik bir kürt bebek potansiyel terörist midir? ! ! ! Varmı böyle saçma sapan bir şey! Yada tam tersini düşünelim minicik bir Türk çocuğu mutlaka vatansever, devletine bağlı, doğru-düzgün bir adam mı olacaktır mutlaka? ! ! !

    Bütüüüüüün Araplar 'pis midir'? Hiç mi temizi yoktur.Temizlik-pislik onun damarlarındaki kanla açıklanabilir mi hiç? !

  • sosyalizm10.08.2004 - 09:59

    Bugün bir bebek, doğduğu anda 'hakları elinden alınmış' olarak doğabilmekte.Eğer yoksul bir anne-babanın çocuğuysa ekonomik geleceği pek de parlak değildir.Hayatını kazanması çok büyük zorluklara katlanması gerekmektedir.Oysa zengin bir aile içinde doğan bebek doğar doğmaz trilyoner olarak doğabilir.

    İşte Kapitalizm dünyamızı bu kadar uç noktada adaletsiz bir hale getirmiştir.Doğan 2 bebek de İNSAN'dır, kuldur.Ancak dünyada bugün uygulanan sistem sadece PARASI OLANLARA İNSAN GİBİ yaşama hakkı verir.

    Elbetteki her insan hayatını kazanmak için ÇALIŞMALIDIR.Öyle 'yan gel yat....' ile kimsenin ADALET yada PARA beklemeye hakkı yoktur.
    Ancak daha yeni doğan bir BEBEK bile sağlık ve eğitim gibi en temel ihtiyaclarından yoksun olarak doğmaktadır.Bebek ölümleri Kapitalizmin sonucudur.

    Dünyada herkese yetecek kadar besin vardır! Dünyada kıtlık oluşmaz, oluşturulur! Bugün 'dünyanın en zengin 200 insanı'nın serveti, tüm Afrika devletlerinin bütçesinden kat kat fazladır.

    İşte sosyalizm bu adaletsiz gelir dağılımına, bu PARA merkezli insanlık dışı kapitalist sistem 'DUR' der.

  • sosyalizm10.08.2004 - 09:43

    Dünyada sosyalizmin kısmen uygulandığı tek ülke Küba'da eğitim ilkokuldan doktora eğitimine kadar ücretsizdir.
    Dünyada sosyalizmin kısmen uygulandığı tek ülke Küba'da okur yazar oranı ve okula devamlılık oranı %99 dur.
    Dünyada sosyalizmin kısmen uygulandığı tek ülke Küba nüfusla oranladığınızda dünyanın en çok olimpiyat madalyası kazanan sporcularına sahiptir.
    Dünyada sosyalizmin kısmen uygulandığı tek ülke Küba nüfusla oranladığınızda dünyada en çok öğretmenin olduğu ülkedir.

  • kuran-ı kerim09.08.2004 - 17:50

    Bugün 'Sadece bilim' deyip, 'modernlik-ilericilik' taslayan bazı insanlar tarafından uydurma/komik gibi görünüyor olması doğaldır.

    Bugün 'İslam' denildiğinde akla ilk gelen şey KURAN DEĞİL, İslam ülkelerinde yüzyıllardan beri süre gelen YAŞAM BİÇİMİDİR, Müslümanlığı seçmiş toplumlardır.

    Bugün müslüman toplumlar DEDİĞİMİZ toplumlar Kuran'ı temsil etmemektedir.Tıpkı Avrupa ve ABD gibi..Avrupa ve ABD nin bilim ve teknolojide ilerlemesinin sebebi İNCİL(veya tevrat) OLMADIĞI gibi, yaptığı KATLİAMLARIN (Bosna, kafkasya, Irak, haçlı seferleri vs...) sebebi deİncil DEĞİLDİR.

    Yani şu çok yaygın olan 'Kuran gibi hurafelerden başımızı kaldırmadığımız için GERİ KALDIK.' tespiti hiç de sağlıklı değildir.

    Hurafeler, Kuran-ı Kerim indikten sonra başlamamıştırki...
    Hurafeler, İncil'den sonra başlammaıştırki..
    Hurafeler, ilk insandan beri var olan şeylerdir.
    Aksine Kutsal kitaplar hurafelerin azalmasına yardımcı olmuştur.Tek tanrılı dinlerden önceki zamanı biraz araştırmak bunu görmeye yetecektir.
    ----
    Kuran-ı Kerim, aradan 1 sure/ayet okunarak KESİN YARGIYA varılacak bir kitap değildir.Kuran bir bütündür.Surelerin diziliş sırası dahi bir anlam ifade eder, ayetlerin ilk kelimesinin ne olduğu son kelimesinin ne olduğu bile anlmalar ifade eder.
    Kuran bir semboller ve kıssalar kitabıdır.

  • sosyalizm06.08.2004 - 17:56

    ' Herkes istediği dini izlemek ya da dinsiz olmakta tamamen özgür olmalıdır. Vatandaşlar arasında dinsel inançları nedeniyle ayrım yapılmasına kesinlikle göz yumulamaz. '

    V.İ. Lenin / 3 Aralık 1905

  • sosyalizm06.08.2004 - 17:55

    “Çok olanı bir kaç kişi arasında bölüştürmek değil, sahip olduğumuz azı çok kişi arasında bölüştürmektir...”
    (R.Robaine)

  • abraham lincoln06.08.2004 - 15:10

    2 ABD başkanı(Abraham LİNCOLN ve J.F.Kennedy) nin başına gelen şeylerin tarihi, hepsi gerçektir:

    -Abraham Lincoln'un kongreye secildigi yil 1846.
    John F. Kennedy'nin kongreye secildigi yil 1946.

    -Abraham Lincoln'un ABD Baskani oldugu yyil 1860.
    John F. Kennedy'nin ABD Baskani oldugu yil 1960.

    -Her iki baskan da bir cuma gunu suikastta kurban gitti.
    Her iki baskan da baslarina isabet eden kursunla oldu.

    -Lincoln'un sekreterinin soyadi Kennedy idi.
    Kennedy'nin sekreterinin soyadi Lincoln idi.

    -Lincoln ve Kennedy guneyliler tarafindaan olduruldu.
    Lincoln ve Kennedy'nin koltuguna guneyliler oturdu.

    -Yerlerine gelen baskanlarin soyadlari J.Johnson'di.

    -Lincoln'den sonra baskan olan Andrew Johnson'in dogum yili 1808'di.
    Kennedy'den sonra baskan olan Lyndon Johnson'in dogum yili 1908'di.

    -Lincoln'u vuran John Wilkes Booth'un doogum yili 1839'du.
    -Kennedy'yi vuran Lee Harvey Oswald'in dogum yili 1939'du.

    -Iki suikastcinin de 3 ismi vardi.

    -Iki suikastcinin de isimlerinde 15 harff vardi.

    -Lincoln, 'Kennedy' isimli bir tiyatroda vuruldu.
    Kennedy, 'Lincoln' marka bir otomobilde vuruldu.

    -Lincoln'u vuran tiyatrodan kacti, bir depoda yakalandi.
    -Kennedy'yi vuran depodan kacti, bir tiyatroda yakalandi.

    -Her ikisi de davalari baslamadan öldurüldu.

    -Lincoln olmeden bir hafta once Maryland Monroe'daydi.
    -Kennedy ölmeden bir hafta once Marilyn Monroe'ylaydi

  • akp06.08.2004 - 10:59

    Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, hızlandırılmış tren faciası nedeniyle toplanan Meclis'te kendisini savunurken, Yüksek Denetleme Kurulu'nun (YDK) 2001 yılı TCDD raporunda, mevcut altyapının iyileştirilerek taşıma sürelerinin kısaltılmasının önerildiğini söyledi. Yıldırım'ın yine atıfta bulunduğuYDK 2002 raporunda ise her yıl 500 km. yol yenilenmesi gereğine karşın, Bakanlığın TCDD'ye 662 trilyon liralık yol bakım-onarım parasını vermediği, raylardaki bakımsızlığın kazalara yol açtığı uyarısı da var.
    Binali Yıldırım, CHP'nin kendisini düşürmek için verdiği, 320 AKP'linin oyuyla reddedilen gensorunun görüşmelerinde, neden mevcut hatlarda hızlandırılmış tren seferlerine başladıklarını şöyle anlattı: 'Elimde 2001 ve 2002 yılı Yüksek Denetleme Kurulu raporları var. 2001 yılı raporuna göre, mevcut altyapı, cer, tesis ve diğer işletme imkânlarının daha verimli kullanılarak toplam taşıma sürelerinin kısaltılması gerekir. Yaptığımız, altyapının iyileştirilerek kayıp zamanın giderilmesi.'
    Yıldırım'ın, adını verdiği ancak içeriğine değinmediği 2002 yılı YDK raporunda ise demiryollarındaki bakımsızlığın kazalara yol açtığı belirtilerek, altyapı yatırımlarının geciktirilmemesi konusunda çok ciddi uyarılarda bulunuldu. Raporda, TCDD'nin yaklaşık 11 bin km'lik demiryolu şebekesinde her yıl 500 km. yolun yenilenmesine ihtiyaç duyulduğu vurgulandı.
    Yıllık ray ihtiyacının 60 bin ton olduğu ancak en son 1998'de 80 bin tonluk ray ithal edilebildiği bilgisi de raporda yer aldı.


    'Borcunuzu ödeyin'
    Raporda, TCDD'nin yıllık yol bakım ve onarım masraflarının ilgili yıl içinde Ulaştırma Bakanlığı'nca ödenmesi gerektiği halde işletmenin 2002 yılında 134.3 trilyon liralık bakım-onarımı kendi olanaklarıyla gerçekleştirdiği belirtildi. Bakanlığın ise ödeneğin sadece 15 trilyon lirasını aktardığı, önceki yıldan kalan 92.5 trilyonla birlikte TCDD alacağının 211.8 trilyona ulaştığı kaydedildi. Raporda, 2003 yılından 198.7 trilyon ve 2004 yılından da 251.4 trilyon lira olmak üzere Ulaştırma Bakanlığı'nın TCDD'ye ödemesi gereken paranın 662 trilyon lirayı bulduğu vurgulandı ve bu borçların ödenmesi istendi.
    Binali Yıldırım, 2002 yılında demiryollarına 111 trilyon lira ayrılmışken, kendilerinin 2003'te 423 trilyon, 2004'te de 951 trilyon lira yatırım ödeneği ayrıldığını söyledi. Bakan bu ödeneklerle gerçekleştirilen yatırımların ayrıntısına girmezken, AKP adına konuşan İstanbul Milletvekili Nusret Bayraktar, hızlandırılmış tren uygulaması öncesinde Ankara-İstanbul hattı için 15 TRİLYON lira yatırım yapıldığını belirtti.
    TCDD yayınları da Yıldırım'ın en azından 2003 yılı için verdiği rakamları doğrulamıyor. TCDD'nin internet sitesinde yayımlanan rapora göre, işletmenin 2003 yılında gerçekleştirdiği yatırımlardaki 'nakdi' gerçekleşmeler 192.3 trilyon lirayı buluyor.
    1999'da 220 km.,
    2000'de 229 km.,
    2001'de 152 km. ve
    2002 yılında da 38 km. olan yenilenen yol uzunluğu ise aynı rapora göre,
    2003'te sadece 55 km.
    Yıldırım ise konuşmasında,2004'te rayların altına döşenen travers sayısına kadar bilgi verirken, Ankara-İstanbul hattında 293 adet rayın yenilendiğini anlattı.
    ----------

    Tehlikeli bir hat daha:
    YDK'nın 2002 raporunda son 50 yıldır yeterince yatırım yapılmayan demiryollarındaki başka tehlikelere de dikkat çekildi. Kahramanmaraş-Malatya arasındaki Kapıdere tünelinin onarım çalışmaları nedeniyle 1 Mayıs 2002 günü kapatıldığı, onarım devam ederken 29 Temmuz 2002'de yaşanan göçük nedeniyle de fiziken kapandığı belirtildi. Tünelin tekrar 19 Eylül 2003'te açılabildiği kaydedilen YDK raporunda, bu süreçte, TCDD'nin önemli gelir elde ettiği az sayıdaki hattından biri olan ve Divriği'deki demir cevherini İskenderun'a taşıyan 651 km.'lik hattın kapalı kaldığı vurgulandı.
    YDK raporuna göre, tünelde inceleme yapan ODTÜ uzmanları, 2003 Mart'ında bir rapor hazırlayarak, tünel kesiminin heyelanlı bir saha olduğunu ve ileri tarihlerde zemin hareketleri nedeniyle tünelde yeni deformasyonların olacağını belirtti. ODTÜ uzmanlarının raporunda sadece, deformasyonun ne kadar sürede olacağı yönündeki kesin bilgiye yer verilmedi.

  • nihat genç05.08.2004 - 17:42

    Arkası karanlık ağaçlar,
    Bu çağın soylusu,
    Dün korkusu,
    İhtiyar kemancı,
    Kompile hikayeler,
    Köpekleşmenin tarihi,
    Ofli hoca,
    Soğuk sabun kitaplarının yazarı.