Kültür Sanat Edebiyat Şiir

  • nurhak17.08.2004 - 10:04

    Kahramanmaraş'ın bir ilçesi ve de aynı zamanda dağın adı.

    31 Mayıs 1971 günü Malatya-Kürecik ABD radar üssünü basmak üzere yola çıkan gruptan THKO'lu
    Sinan Cemgil,
    Alpaslan Özdoğan
    ve Kadir Manga çıkan çatışmada öldürüldüler.

  • kızıldere17.08.2004 - 09:48

    Tokat'ın Niksar ilçesine bağlı bir köydür.

    1972'nin Mart ayı Mahir Çayan ve arkadaşları için Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idam edilmesini önlemek amacıyla yapılacak eylemlerin planlandığı ve hayata geçirildiği bir dönemdi. İdamların yasal süreç sonucunda önlenemeyeceği kesinleşmişti ve son olarak daha önceden varlığı tespit edilmiş NATO dinleme üssünde görevli üç İngiliz görevlinin kaçırılmasına karar verilmişti.

    26 Mart 1972'de yanlarına İngiliz görevlileri de alarak jandarmalar tarafından abluka altında tutulan Ordu/Fatsa'dan ayrıldılar. İngilizlerin evine gelen hizmetlinin durumu anlayıp jandarmalara haber vermesi üzerine yapılan geniş çaplı aramalar sonucunda Niksar'daki ilk bağlantılarının izlerini bulan jandarmalar tüm bölgeyi abluka altına aldılar. İzler sonucu Kızıldere'ye kadar ulaşan jandarmalar köy muhtarının evine bilgi almak için gittiklerinde, muhtar daha önceden hazırladığı ihbar mektubunu vererek arananların kendi evinde olduğunu bildirdi.
    Evin ve köyün sarılması sonucu sıkışan
    Mahir Çayan,
    Ertuğrul Kürkçü,
    Sinan Kazım Özüdoğru,
    Hüdai Arıkan,
    Ertan Saruhan,
    Saffet Alp,
    Sabahattin Kurt,
    Nihat Yılmaz,
    Ahmet Atasoy,
    Cihan Alptekin
    ve Ömer Ayna teslim olmayı reddedip, istekleri yerine getirilmez ise rehineleri öldürerek sonuna kadar mücadele edeceklerini bildirdiler.

    Roketatarlarla yapılan saldırı sonrasında Ertuğrul Kürkçü dışında kalanlar, rehineler de dahil olmak üzere öldürüldü.
    Tarihe Kızıldere katliamı olarak geçen saldırı devrimci gençlik hareketinin önde giden kadrolarının yok edilmesi ile sonuçlanmıştı.

    .

  • allah (c.c)16.08.2004 - 17:57

    ...Gelelim Kelime-i Tevhid'in anlamına 'La ilahe illallah'

    'İlahlar yoktur. Ancak Allah vardır' demektir. Kelime-i Tevhid'in mânâsı maalesef günümüzde de yanlış algılanmaktadır. Geçmişte birer ilah olarak kabul edilen putlar yakılıp yıkılınca, ilahlık kavramı da Allah ismine yakıştırılmıştır.

    Oysa ilah (Tanrı) ile Allah kelimelerinin ifade ettiği mânâlar arasında büyük bir fark vardır.

    Bugün ilah Tanrı anlayışını benimseyen ve hasbel kader klasik islamın savunucusu durumunda bulunan isimler, bu bâkış açısından yola çıkarak temel konular olarak kabul edilen 'mirac', 'nefs', 'sünnet', 'Kur'an'ın inzali', 'melekler', 'ruh' ve 'kader' gibi hususlara asla somut bir şekilde yaklaşamadıkları gibi, toplumsal kimliğe uzanmış tabularla, kulaktan kulağa, nakilden nakile bilgiler doğrultusunda orijinal olanı yanlış yorumlamak durumunda kalmaktadırlar. Düşünün, Kur'an'da 'Burç' suresi varken, Astrolojinin A’sından haberdar olmayan, bilenlerimiz(!) mevcut! …

    Gerçek olan şudur.;

    Allah ismiyle işaret olunan, sonsuz ve sınırsız bir varlıktır Orijin yapı... Mânâ, enerji ye madde platformlarında değişik isimler alır. Allah kavramı, mânânın bile özünde mütalaa edilmelidir. Bu idrâke, Kelime-i Tevhid ile ulaşılır ve Allah isminin mânâsı rastgele bir şekilde değil, Kur'an'da ifade edildiği gibi anlaşılmalıdır;

    'Feeynema tuvellu fesemme vechullah' (Bakara/115) (Her ne yana dönerseniz Allah'ın Vech'i oradadır.) Allah'ın Vech'i yani yüzü, bildiğimiz şekil, suret anlamına gelmemektedir. Zahir göz ile bu yüzü tesbit etmek mümkün değildir. Zira, Allah'ın yüzü Vahid (tek) olan mânâdır. Mânâ ise, beş duyunun ötesinde, basiretle algılanabilir. Basir isminin mânâsı, bireyin kendi Vech'ini görebilmesine vesile olur. Anlatılanlar, 'Allah' ismini 'ilahlık' kavramından mutlak olarak soyutlar.

    'Hu vel Evvelu vel Ahiru ve'z- Zahiru vel Batın” (Hadid 3)

    (Sonsuz bir öncelik ve sonsuz bir gelecek sahibidir, beş duyu ile tesbit edebildiğiniz veya edemediğiniz tüm varlık O'dur)

    'Ve nahnu ekrabu ileyhi min habliveriyd'

    (Biz O'na (insana) şah damarıdan daha yakınız) 'Ve fiy enfisukim efela tubsirun'(Zariyat 21) (Nefislerinizde, hâlâ görmüyor musunuz!)

    Bunlar, Kuran'da tesbit ettiğimiz, anlattıklanmızla paralellik taşıyan âyederdir. Aşağı yukarı her âyet-i Kerime'de de Allah'ın bir ilah, en büyük ilah olmadığı bariz bir şekilde ifade edilmektedir. Zira ilah, 'belli bir mekân içinde olan, kendisine yönelinen varlık' anlamına gelir. 'Allah' ise; zaman, mekân kaydından münezzeh ve onların özündedir.

    Buraya kadar anlatılarılara altematif olabilen 'Kuran'da pek çok yerde ilah kelimesi geçiyor, buna ne dersiniz? ' sorusuna yanıt verelim:

    ayetlerde geçen 'ilah' kelimesini algılayabilmek için Kur'an'ı derûni olarak inceleyen bir ilim var; Tasavvuf, Başka bir deyimle, Allah ilmi de diyebilirsiniz. Kuran'da Allah isminin ilah gibi gösterilmesi, 'Ulûhiyet' kavramından kaynaklanmaktadır. 'Ulûhiyet' 'O'nun'var ettiği varlıkların hakkını vermesi' ve 'Kim, ne için var edilmişse, yaratılış gayesine uygun hareketler yapması' prensibini getirir. örneğin; bakkaldan bisiklet lastiği, bir futbolcudan şarkıcılık, dişçiden ortopedistlik, pilottan hamallık, balıkçıdan terzilik gibi istekleriniz olamaz.

    Misalleri bireylerin dışına taşırarak Allah'ın kendi boyutları itibariyle de düşünebiliriz. Zat boyutunun ifade edilememesi yanında, Sıfat ve Esma'nın izhar ettiği vasıf ve isimlerin varlığının olması, yine Ulûhiyet sıfatı ile tahakkuk etmektedir.

    En güzel öreği, En-Nas suresinin ilk üç ayetidir. 'De ki; Sığınırım, insanların Rabbi'ne', 'insanların Melikine', 'insanların ilahına..' Burada, üç ayrı şekilde yapılan tasnif dikkât çekicidir. Sığınma, direkt ilah'a olsaydı Rab ve Melik kelimelerinden bahsedilmeyecek, iki kelimenin ayrı ayrı anlamları olmasaydı, zikredilmeleri de gerekmeyecekti.

    Dikkat edilirse, önce bu ikisine sığınma mevzu bahis... Bilahare, ilah'a sığınmadaki anlam, Allah'ın Ulûhiyet vasfı ile ilgilidir, ki bu cihet Kuran'da ifade sadedinde `ilah' kelimesi ile anlatılmaktadır. Bir başka örnek daha alalım Kur'an'dan; âyet-i Kerimelerde bazen 'Ben', zaman zaman da 'biz' tabiri kullanılır. Bu ifadelere göre, Allah'ın çok olması gerekir; halbuki O 'Tek' tir. Demek ki boyuta göre ifade değişmektedir.

    Ahmet F. Yüksel (Bu Yazı 18 Aralık 1999 tarihli Akşam Gazetesinde yayınlanmıştır.)

  • kelime-i tevhid16.08.2004 - 17:55

    İman, yetmiş küsûr şubedir. En üstünü `Lâ ilâhe illallah' sözüdür. En aşağı mertebesi ise insanlara eziyet veren bir şeyi yol üzerinden kaldırmaktır. Haya da imandan bir şubedir.' (Tirmizi) demekte Hz.Resulullah

    Bir başka hadisinde ise..

    Her kim ki 'Men kâle Lâ ilâhe illallah dehale'l-cenne.' Hadisinde belirtildiği üzere 'La ilahe illallah' derse `O Cennet'e girecektir' diyor Resulullah Efendimiz... Bugün dünya üzerinde bir milyar müslüman var, yaklaşık dokuz yüz doksan dokuz milyonu haliyle 'la ilahe illallah' diyor. Peki bunların hepsi Cennet'e girecek mi? .. Tabi ki Hayır...

    Şu Hadis ise konuya gerçek yönden bakmamızı sağlamakta;

    'Cennete girecek insanların sayısı, siyah bir öküzün sırtında bir avuç ayası kadar yer tutan beyaz kıllar miktarıncadır.' (Sahihi Buhari)

    Demek ki ilk hadiste anlatılmak istenen Kelime-i Tevhidin gerçek manâsının anlaşılması imiş...

    Gelelim Kelime-i Tevhid'in anlamına 'La ilahe illallah'

    'İlahlar yoktur. Ancak Allah vardır' demektir. Kelime-i Tevhid'in mânâsı maalesef günümüzde de yanlış algılanmaktadır. Geçmişte birer ilah olarak kabul edilen putlar yakılıp yıkılınca, ilahlık kavramı da Allah ismine yakıştırılmıştır.

    Oysa ilah (Tanrı) ile Allah kelimelerinin ifade ettiği mânâlar arasında büyük bir fark vardır.

    Bugün ilah Tanrı anlayışını benimseyen ve hasbel kader klasik islamın savunucusu durumunda bulunan isimler, bu bâkış açısından yola çıkarak temel konular olarak kabul edilen 'mirac', 'nefs', 'sünnet', 'Kur'an'ın inzali', 'melekler', 'ruh' ve 'kader' gibi hususlara asla somut bir şekilde yaklaşamadıkları gibi, toplumsal kimliğe uzanmış tabularla, kulaktan kulağa, nakilden nakile bilgiler doğrultusunda orijinal olanı yanlış yorumlamak durumunda kalmaktadırlar. Düşünün, Kur'an'da 'Burç' suresi varken, Astrolojinin A’sından haberdar olmayan, bilenlerimiz(!) mevcut! …

    Gerçek olan şudur.;

    Allah ismiyle işaret olunan, sonsuz ve sınırsız bir varlıktır Orijin yapı... Mânâ, enerji ye madde platformlarında değişik isimler alır. Allah kavramı, mânânın bile özünde mütalaa edilmelidir. Bu idrâke, Kelime-i Tevhid ile ulaşılır ve Allah isminin mânâsı rastgele bir şekilde değil, Kur'an'da ifade edildiği gibi anlaşılmalıdır;

    'Feeynema tuvellu fesemme vechullah' (Bakara/115) (Her ne yana dönerseniz Allah'ın Vech'i oradadır.) Allah'ın Vech'i yani yüzü, bildiğimiz şekil, suret anlamına gelmemektedir. Zahir göz ile bu yüzü tesbit etmek mümkün değildir. Zira, Allah'ın yüzü Vahid (tek) olan mânâdır. Mânâ ise, beş duyunun ötesinde, basiretle algılanabilir. Basir isminin mânâsı, bireyin kendi Vech'ini görebilmesine vesile olur. Anlatılanlar, 'Allah' ismini 'ilahlık' kavramından mutlak olarak soyutlar.

    'Hu vel Evvelu vel Ahiru ve'z- Zahiru vel Batın” (Hadid 3)

    (Sonsuz bir öncelik ve sonsuz bir gelecek sahibidir, beş duyu ile tesbit edebildiğiniz veya edemediğiniz tüm varlık O'dur)

    'Ve nahnu ekrabu ileyhi min habliveriyd'

    (Biz O'na (insana) şah damarıdan daha yakınız) 'Ve fiy enfisukim efela tubsirun'(Zariyat 21) (Nefislerinizde, hâlâ görmüyor musunuz!)

    Bunlar, Kuran'da tesbit ettiğimiz, anlattıklanmızla paralellik taşıyan âyederdir. Aşağı yukarı her âyet-i Kerime'de de Allah'ın bir ilah, en büyük ilah olmadığı bariz bir şekilde ifade edilmektedir. Zira ilah, 'belli bir mekân içinde olan, kendisine yönelinen varlık' anlamına gelir. 'Allah' ise; zaman, mekân kaydından münezzeh ve onların özündedir.

    Buraya kadar anlatılarılara altematif olabilen 'Kuran'da pek çok yerde ilah kelimesi geçiyor, buna ne dersiniz? ' sorusuna yanıt verelim:

    ayetlerde geçen 'ilah' kelimesini algılayabilmek için Kur'an'ı derûni olarak inceleyen bir ilim var; Tasavvuf, Başka bir deyimle, Allah ilmi de diyebilirsiniz. Kuran'da Allah isminin ilah gibi gösterilmesi, 'Ulûhiyet' kavramından kaynaklanmaktadır. 'Ulûhiyet' 'O'nun'var ettiği varlıkların hakkını vermesi' ve 'Kim, ne için var edilmişse, yaratılış gayesine uygun hareketler yapması' prensibini getirir. örneğin; bakkaldan bisiklet lastiği, bir futbolcudan şarkıcılık, dişçiden ortopedistlik, pilottan hamallık, balıkçıdan terzilik gibi istekleriniz olamaz.

    Misalleri bireylerin dışına taşırarak Allah'ın kendi boyutları itibariyle de düşünebiliriz. Zat boyutunun ifade edilememesi yanında, Sıfat ve Esma'nın izhar ettiği vasıf ve isimlerin varlığının olması, yine Ulûhiyet sıfatı ile tahakkuk etmektedir.

    En güzel öreği, En-Nas suresinin ilk üç ayetidir. 'De ki; Sığınırım, insanların Rabbi'ne', 'insanların Melikine', 'insanların ilahına..' Burada, üç ayrı şekilde yapılan tasnif dikkât çekicidir. Sığınma, direkt ilah'a olsaydı Rab ve Melik kelimelerinden bahsedilmeyecek, iki kelimenin ayrı ayrı anlamları olmasaydı, zikredilmeleri de gerekmeyecekti.

    Dikkat edilirse, önce bu ikisine sığınma mevzu bahis... Bilahare, ilah'a sığınmadaki anlam, Allah'ın Ulûhiyet vasfı ile ilgilidir, ki bu cihet Kuran'da ifade sadedinde `ilah' kelimesi ile anlatılmaktadır. Bir başka örnek daha alalım Kur'an'dan; âyet-i Kerimelerde bazen 'Ben', zaman zaman da 'biz' tabiri kullanılır. Bu ifadelere göre, Allah'ın çok olması gerekir; halbuki O 'Tek' tir. Demek ki boyuta göre ifade değişmektedir.

    Ahmet F. Yüksel (Bu Yazı 18 Aralık 1999 tarihli Akşam Gazetesinde yayınlanmıştır.)

  • Irkçılık16.08.2004 - 17:25

    Kuran, 49/13:... 'Muhakkak ki, Allah yanında en değerli olanınız, takva(günahlardan korunup sakınma) da en ileri olanınızdır...'

  • kuran-ı kerim16.08.2004 - 17:24

    Kuran, 49/13:... 'Muhakkak ki, Allah yanında en değerli olanınız, takva(günahlardan korunup sakınma) da en ileri olanınızdır...'

  • melek16.08.2004 - 17:22

    Kuran, 35/1:... Melekler ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'tır.

    Kuran, 22/75: Allah, meleklerden de resuller seçer, insanlardanda...

    Kuran,6/61: Kulları üzerinde egemenlik sahibi O'dur. Ve üzerinize koruyucu melekler gönderir...

    Kuran,13/11: Her insan için, onu önünden ve arkasından izleyen melekler vardır ki, kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler...

  • kapitalizm16.08.2004 - 17:16

    Hucûrat 49 / 9: '...Şüphesiz Allah, adil olanları sever.'

  • mağara16.08.2004 - 12:50

    İbrahim Tatlıses in her katıldığı programda gözleri yaşlanarak 'doğduğunu' söylediği yer.

  • adnan menderes16.08.2004 - 11:06

    Ülkeye, demokrasiye, bağımsızlığımıza verdiği zarar, Demirel'in, Özal'ın, Çiller'in, Yılmaz'ın, Baykal'ın verdiği zarardan daha fazla değildi.

    Asılmayı da haketmiyordu, Başbakan olmayı da..