Roma, Latin, Osmanlı hepsi sende demlenmiş Yüz yirmi imparator toprağından yemlenmiş Üç büyük din gelişmiş Hakk nuruyla ünlenmiş Resulullah müjdesi sırrı kadim İstanbul
İnsanlık tarihinin medeniyet beşiği İstanbul'a sevdalı ay ve güneş ışığı Geçmişten geleceğe milyarların aşığı İnsanlığın rehberi ehli hadim İstanbul
Taşı toprağı altın minareler sır kalem İbadet dergahında kubbeyi süsler alem İki kıta'ya köprü ona hayran el alem Haçlının üzüntüsü benim şad'ım İstanbul
Nice eserler var ki her biri akla hitap Bedeli çokça ağır kanla yazılmış kitap Ehliyetsiz ellerde bazen düşse de bitap Süzülen masumluğun tuzum tadım İstanbul
Toprakta yüzen gemi yedi düvele küpe Fatihin toplarıyla delinmiş surlu cepe Yedi tepe demişler hedefi yetmiş tepe Türklüğüm soy ağacım sense ad'ım İstanbul...
Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum
Sakın damla akmasın, gözünün pınarından Alnımda çiy damlası, suyun öz kaynağından Ben seni görüyorum, çiydeki yakamozdan Bir damlada gör beni, akan göz yaşlarımdan
Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum
Menbağından topladım, elim çiçek tarlası Bakınca göreceksin, göz hissimin aynası Dışım böyle görünür, içim sevgi deryası Sana armağan olsun, yüreğimin odası
Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum
Yuvasız kuşlar gibi, dağlar bayırlar aştım Nefsimi yuğmak için, yıllar boyu uğraştım İşte böyle cananım, koşup sana ulaştım Vuslatın ırmağından, girdaplı suyu aştım
Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum...
Köyümde, ellialtıda doğmuşum Gözüm mavi imiş, sarışın saçım Kuzularla olmuş, benim yarışım Kuzular gibiydi, başı aktı den Biraz tombişçeydi, yüzü paktı den
On yaşında, işçi gibi çalıştım Okullarda, emsalsizle yarıştım Yokuşun sonunu, iniş sanmıştım Çocukluğu, dik yokuşa saldı den Genç olmadan,erken oldu yaşlı den
Yirmisinde, gurbet elde eridim Gündüzleyin çalış, gece eğitim Uyumamak için, çürüttüm etim Anarşi belası, gelip çattı den Gençlik yaşamadan, uçup gitti den
Otuzunda, çol çocuğa karıştım Kırk yıl oldu, dünya için çalıştım Farketmeden, bu düzene alıştım Ellisinde sırra erdi, yandı den Geç olmadan,zararından döndü den
Atmış yıldır, sular gibi akarım Engine süzülür, orda yatarım Doludan boşaltır, boşa katarım Hayatını dolu dolu, seçti den Şafak vakti kuşlar, gibi uçtu den
Gider gider, kabristanı yoklarım Döner döner, hoş yuvayı beklerim Bunca yıldır, bir armağan saklarım Armağanı, bu dünyada candı den Tüm seviler, mahşer ele kaldı den...
Mart 2016.Bülent ARKAN.... (Den= Deyin) 11 li hece kalıbı
Doğunca serüvenime başlıyorum İlk şaplağı köy ebesinden yiyorum El ayak düzgünlüğü için sıkıca kundaklanıyorum Dışım ipek kozası ben sarmalanıyorum Kundakla sarılı bedenim sıkılıyorum Küçülüyorum
Yalancı meme ilk oyuncağımı alıyorum Lokuma batırıp tutturmuşlar ağzıma oyalanıyorum O zaman boşa kürek çekmeyi öğrendiğimi anlıyorum Uzağımdaki yalancı memeye uzanıyorum İlk mesafeyi böyle katediyorum Emekliyorum
İlk taytay yürüdüğüm gün alkışlanıyorum Beşiğimi örümcek yapıyorum Beşiği sıyırtlayıp yürüyorum Yürüyorum ve galiba büyüyorum
İlk tokadı altı yaşında birinci sınıfta yiyorum Okul temizliği için okula süpürge götürmüyorum Ot süpürge yüzünden dayak yiyorum Esat öğretmenimin tokatıyla buluşuyorum Geriliyorum
Yedi yaşımda tütünle tanışıyorum Gece 12 den sonra tarlada tütün kırıyorum Devlet eliyle üretilen zehire katkı sağlıyorum Ben ise büyüyorum
Bir sürü gerekli gereksiz şey öğreniyorum Hem çalışıyor hem okuyorum On altı yıl okuyup adam olmaya çalışıyorum Adam olduğumu sanıp işe giriyorum Her işten anlıyorum Desem de; aslında öğreniyorum Bu arada evleniyorum
Yirmiyedisinde askere alınıyorum Kısa dönem askerlik yapıyorum Heykel inşaatında çalışıyorum Güya askerlik yapıyorum Ateş etmeyi bilmiyorum Çavuş oluyorum
Askerlik bitiyor işime dönüyorum Çalışıyorum çabalıyorum Ev kirasını bile zor ödüyorum Bu arada baba oluyorum Çay kaşığıyla kazanıp kepçeyle harcıyorum Özal dönemi yetişiyor imdadıma, sözleşmeli oluyorum Borçlarımı ödemeden krediyle tanışıp ev alıyorum Yeniden borçlanıyorum Borçlarımı ödemek için,emekli oluyorum Emekliyorum
Borçlarımı ödeyip rahata kavuşuyorum Emekli maaşım yetmiyor yeniden borçlanıyorum Yeniden çalışmaya başlıyorum Çok şükür diyorum Ama yetiremiyorum
Kalp damarlarım tıkanıyor yoruluyorum Dört stent taktırıyorum Çalışmayı bırakıyorum Geriye bakıyorum Şiir yazıyorum, şükrediyorum Mucize gibi, hala yaşıyorum Ya da öyle sanıyorum Galiba yaşamıyorum Doğduğum gün serüvene başlıyorum Farkına varıyorum Yaşamadan yürüyorum Ölüme koşuyorum Saniyeleri harcıyorum Herkes gibi ölüyorum... ....2015
Geçmişimi düşünürken geleceğimi gördüm rüyamda, Sol tarafımda geçmişimi, sağımda geleceğimi gördüm. Yağlı bir urgan germişlerdi cennetle cehennem arasına, Aralıklı atılmış kör düğümlere basarak ilerledim Araf'ta.
Solumda günahlarım,sağımda sevaplarım göründü, Annem çıkageldi sağıma, birden melekliğe büründü. Ne zaman soluma yalpalasam melek tuttu elimden, Tam düşmek üzereydim ki, beni yakaladı belimden.
Haykırarak uykudan uyandım ki odamda yataktayım, Geleceğime yön çizdim, yapabilirmiyim ki,meraktayım. Ben çoktan uyandım amma, beynimle hala rüyadayım, Nerede olduğumu bilmiyorum, Sanıyorum ARAFTAYIM...
Bindörtyüzelli'lerde göçüp oğuz boyundan Anadoluya gelmiş öz Türk'lüğün soyundan Yörük imiş aslımız sürüleri koyundan Yüreğil köyüdür aslımız can damarımız
Oğuzdan gelip yörük temel atmış köyüme Alimler yetiştirmiş ışık saçmış çevreme Millete hizmet için her birisi her yerde Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Dağı, ovası, yaylaları her şeyi başka, Bağı, bahçeleri işlenir azimle aşkla Köyümün tarihi temizdir söylenmez keşke Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Türklük sevdası yoğrulu Yüreğil'in özü, Yüreğil'dedir çevredeki herkesin gözü, Mertliktir mayamız,yiğitçe söyleriz sözü Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Oyumca çevresinde yayılır yaylaları Vadilere inince gonca üzüm bağları Dört yanına dizili sarp ve yüce dağları Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Namı değer yeşillik güzel Bekirtepesi Güzel sesli kekliğin duyuluyor neşesi Temiz güzel havası dolduruyor nefesi Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Ayakların altında yemyeşildir ovası Üzümü şırasıyla dolar pekmez kovası Yiğit insanlarının alnındadır aynası Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Yüreğil'de insanlar işle güçle yoğrulur Kızlar ile evlerde halı kilim dokunur Gece sohbeti ile gam-ı keder yok olur Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Dağlarından suları tilki çayından akar Yiğidi harman döver ekinin tozu yakar Güzeldir insanları asla düşünmez çıkar Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Cehaletle savaşa köyümden yön verilmiş Nice körpe beyinler gurbete gönderilmiş Körpe beyin azimle kendini yetiştirmiş Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Köyüme elçi gelmiş hocama Ankara'dan Meclise gönderilmiş duayla arkasından Ankara'nın şerefi ilk vekil Hasan Tokcan Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
İlim yuvası köyüm, hem de yiğidin hası Bilekleri bükülmez çokça güçlüdür kası Yüzlerce alimiyle gurur duyar atası Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
13 ocak 2016...Bülent ARKAN
Bu şiir 14 lü hece kalıbıyla yazılmıştır.
YÜREĞİLLİ OLMAK BİR AYRICALIKTIR
Acıpayam ovasına tepeden bakan ilk yerleşimi yamaçlarda olan ama daha sonra çok azda olsa düzlüklere, verimli topraklara doğru yerleşime açılmış Kuzeyinde yaylaları,batısında bekir tepesi, güneyinde Acıpayam ovası,doğusunda Sanat kültür ve medrese eğitimiyle yüz yılladır cevresine ışık saçan Yatağan kasabasının bitişiğinde bulunan yaklaşık 200 haneli bir köydür benin köyüm. Türkiye genelinde meydana gelen dejenerasyondan çok az etkilenmiş asla bozulmamış bir köydür Yüreğil köyü, hala çok özel ve güzel insanlar yaşamaktadır.
1450 yılında 6 hane olarak kurulan köyümüz Oğuz'un 24 kolundan bir tanesi olup anadolunun çeşitli bölgelerine yerleşmiş 40 ın üzerinde Yüreğil köyü bulunmaktadır. Milli mücadele döneminde Acıpayam ve havalisinde etkin bir rol alarak halkın örgütlenmesinde Türk bağımsızlık savaşı boyunca iç ve dış düşmanlara karşı çalışan ve çarpışan örgütlenmiş sivil ve askeri bir bir güç olan Kuvayı milliye ye destek sağlanmasında önemli faaliyetlerde bulunan Yüreğillilerin bu faaliyetleri ve bu konuya öncülük eden (Hasan Hilmi Tokcan) Garbi Karaağaç müftüsü Yüreğilli Hasan efendi hocanın gösterdiği performans, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından da farkedilmiş, Atatürk tarafından Çeşitli testlere tabi tutulmak suretiyle (Gönderdiği istihbarat elemanlarıyla ceşitli vaatlerde bulunmak suretiyle işgal devletleri lehine faaliyetlerde bulunması teklif edilmiş, bu teklif karşısında şiddetli bir direnç gösteren Hasan efendi hoca Ankaraya çağrılmış,ancak ne amaçla Ankaraya çağırıldığı bilinmediğinden bu durum köy halkında bazı endişelere yol açmış, bütün köy halkı köy meydanında toplanmak suretiyle Hasan efendi hocayı göz yaşlarıyla uğurlamışlardır. Köy halkının asıl endişesi Atatürk'ün hocaların başını kestirdiği yönünde yayılan yalan ve yanlış dedikodulardan kaynaklanmıştır. O kadar endişe edilmiştir ki Hasan efendi hocanın dini kitapları dahi torağa gömülerek ortadan kaldırılmıştır.) vatan hainleriyle gerçek müslüman ve önderlerin ayırımını iyi yapan Atatürk tarafından güvenilir bir önder olduğu kanaatine varıldıktan sonra Sivas kongresine davet edilerek katılımı sağlanmış ve İlk mecliste milletvekilliği görevi ile ödüllendirilmiştir. Bu özellikte ve güzellikte olup aramızdan ayrılarak hakkın rahmetine kavuşmuş olan tüm geçmişimize Allah'tan rahmet diliyorum.Allah onlardan razı olsun. Mekanları cennet olsun.
Köyümüzün bir başka özelliği ise 1900 lü yılların başında Acıpayam ve çevresinde okuma yazma oranının çok düşük olduğu 3-5 kişinin okuma yazma bildiği bir dönemde ilk olarak 1907 yılında Ali Vehbi hoca ve Hasan Efendi hocanın gayretleriyle Köy halkı tarafından imece usulüyle köy nüfusunun çok üstünde talebenin eğitim ve öğretim görebileceği büyüklükte bir okul yapılarak eğitim ve öğretime başlanmış olmasıdır.(ilk öğrencileri arasında Rahmetli Hüseyin Cahit Arkan dedem de bu okuldan mezun olduktan sonra hem arap harfleri hemde latin harfleri döneminde öğretmenlik yapmış cevre köylerde okul yapımı faaliyetlerine öncülük etmiş ve eğitim öğretimin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş, çeşitli dergilerde yazıları yayımlanmıştır.) Yüreğil köyünde yaşayanların kendi imkanlarıyla yaptıkları bu okulun çevre köylerdeki öğrencilerin de yoğun ilgisiyle karşılaşması üzerine çevre köylerdede okul yapımına neden olmuş adete model okul olmuştur.
Gelenek ve göreneklerine oldukça bağlı kalan köyümüzde Yaklaşık 600 yıldır kurulduğu tarihten buyana uygulanagelen adetleri bulunmaktadır. Bunlardan bir taneside çörek dağıtımı dolayısıylada toplanması hadisesidir. Dini bayramlarda arefe günü sabah namazından sonra daha önceden hazırlanmış olan yüz yıllar öncesinde bişi,cörek,börek olarak dağıtılan günümüzde ise çocukların daha çok rağbet ettiği çikolata,şekerleme türleri dağıtılmakta, (çocukluğumda çörek derme gününün dolayısıyla bayramların gelmesini nasıl dört gözle beklediğimi, o çörek kesesini hiç elimden düşürmediğimi hatırladığımda bu adetin hiç bir zaman bitmemesi gerektiğini ve bu geleneğin diğer köylerde de yaygınlaştırılması gerektiğini hep düşünmüşümdür.) Bütün çevre köylerin çocukları en güzel kıyafetlerini geceden hazır etmek suretiyle sabah ezanından sonra köy meydanında toplanarak hep birlikte çığlıklar atarak çörek derme faaliyetlerini gerçekleştirmekte, yılın en güzel gününü yaşamış olmanın edası ve yorgunluğuyla huşu içinde uykuya dalmaktadırlar. Bu ne güzel bir gelenektir böyle, başka örnekleri varmıdır bilemiyorum. Çörek dağıtmanında en az benim çocukluğumda çörek dermekle eriştiğim mutluluğu aratmayacak kadar özel ve güzel bir tarafı olduğundan eminim.
Hala bu gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı çevresinde en yüksek oranda okuma yazma, yüksek tahsil ve bilim adamına sahip Yüreğil köyü halkına saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA, GİTMESEKTE, GÖRMESEKTE O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZDÜR.
Çorak topraklara umut ekmişim
Börtü böcek yemiş tüm tohumları
Boş hayal uğruna neler çekmişim
Umutsuzluk sarmış tüm yarınları
DERTTİR BAŞIMDA BENİM
Yüreğim ter içinde tenim kuru ayazda
Mısralara düşeli içim dışımda benim
Duygumu saklayamam geveze dil avazda
Öksüz kalan heceler ağlar döşümde benim
Hafızamı zorlayan yüreğim beyan eder
Kalemdeki mürekkep sırrımı ayan eder
Gönül gözüm kapasam ahretim ziyan eder
Sözcüğün şeddelisi sancır dişimde benim
Uykulardan uyarıp düşündürür usumu
Dilimden dökülenler depreştirir hasımı
Kendimle kavgalıyım kimse bilmez yasımı
Muhataba kelamım derttir başımda benim...
Bülent ARKAN. Temmuz 2019
GÜNAYDIN
Ne güzeldir uykuya huzurlu dalabilmek
Yeniden doğuşunda nefesin alabilmek
Tazecik yeni günde yaşıyor olabilmek
Gözün perdesin açıp Güneş'i görebilmek
Ne güzeldir yürüyüp bahçeye inebilmek
Ektiğin çiçeklerli okşayıp sevebilmek
Toprağın mükafatı ürünü derebilmek
Verilen nimetlerle kahvaltı edebilmek
Ne güzeldir pınarın suyunu içebilmek
Avuç dolusu suyla yüzünü yuyabilmek
Sevdiğin insanlarla birlikte gülebilmek
Günaydın diyeceğin birini bulabilmek...
Bülent Arkan
İSTANBUL
Roma, Latin, Osmanlı hepsi sende demlenmiş
Yüz yirmi imparator toprağından yemlenmiş
Üç büyük din gelişmiş Hakk nuruyla ünlenmiş
Resulullah müjdesi sırrı kadim İstanbul
İnsanlık tarihinin medeniyet beşiği
İstanbul'a sevdalı ay ve güneş ışığı
Geçmişten geleceğe milyarların aşığı
İnsanlığın rehberi ehli hadim İstanbul
Taşı toprağı altın minareler sır kalem
İbadet dergahında kubbeyi süsler alem
İki kıta'ya köprü ona hayran el alem
Haçlının üzüntüsü benim şad'ım İstanbul
Nice eserler var ki her biri akla hitap
Bedeli çokça ağır kanla yazılmış kitap
Ehliyetsiz ellerde bazen düşse de bitap
Süzülen masumluğun tuzum tadım İstanbul
Toprakta yüzen gemi yedi düvele küpe
Fatihin toplarıyla delinmiş surlu cepe
Yedi tepe demişler hedefi yetmiş tepe
Türklüğüm soy ağacım sense ad'ım İstanbul...
Mayıs 2019 Bülent ARKAN
Vuslat
Sana selam getirdim, erenler otağından
Hatıralar topladım, dağından ovasından
Elimde çiçeklerim, kırından bayırından
Sevgiyle bakıyorum, hislerin aynasından
Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum
Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum
Sakın damla akmasın, gözünün pınarından
Alnımda çiy damlası, suyun öz kaynağından
Ben seni görüyorum, çiydeki yakamozdan
Bir damlada gör beni, akan göz yaşlarımdan
Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum
Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum
Menbağından topladım, elim çiçek tarlası
Bakınca göreceksin, göz hissimin aynası
Dışım böyle görünür, içim sevgi deryası
Sana armağan olsun, yüreğimin odası
Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum
Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum
Yuvasız kuşlar gibi, dağlar bayırlar aştım
Nefsimi yuğmak için, yıllar boyu uğraştım
İşte böyle cananım, koşup sana ulaştım
Vuslatın ırmağından, girdaplı suyu aştım
Öyle bakma bir tanem, kendimden geçiyorum
Sana kavuşmak için, ya sabır çekiyorum...
Nisan 2016 Bülent ARKAN
VATAN UĞRUNA
Yıllardır yıprandık çok yara aldık
Eller Ay'a çıktı biz yaya kaldık
Dünya çalışırken biz seyre daldık
Kendine gelinsin VATAN UĞRUNA
Sabreden murada erermiş dedik
Azıcık kazandık anında yedik
Vergiyi topladık faize verdik
Yerinde harcansın VATAN UĞRUNA
Kimimiz ağladık kimimiz güldük
Sözde vatan sevdik özde çürüdük
Para olmaz ise çalınmaz düdük
Can dişe takılsın VATAN UĞRUNA
Üç beş hain deyip gülerek geçtik
Sırtımız duvarda özel yer seçtik
Yaramız kaşındı eştikçe eştik
Yaralar sarılsın VATAN UĞRUNA
Kimi darbe yaptı zorla nam saldı
Dürüst biriktirdi hırsızlar çaldı
Çoğunun günahı mahşere kaldı
Hesaplar sorulsun VATAN UĞRUNA
Tez elden aşılı fidan dikilsin
Dibi temizlensin ot üremesin
Sorumluluk bilen nesil yetişsin
Gülümüz derilsin VATAN UĞRUNA
Atamız ne yapmış araştırılsın
Her köşe bucağa ulaştırılsın
Geçmişle gelecek kaynaştırılsın
Özümüz sevilsin VATAN UĞRUNA
Milleti yaşat ki devlet yaşasın
Nerde çözüm varsa orda koşasın
Herkes bildiğince işe yarasın
Çalışıp üretsin VATAN UĞRUNA
Terör sona ersin sussun silahlar
Piyonlar ölürken sefada şahlar
Fayda vermez bize çekilen ahlar
Kılıçlar çekilsin VATAN UĞRUNA...
Haziran 2016. Bülent ARKAN...........
DEN
Köyümde, ellialtıda doğmuşum
Gözüm mavi imiş, sarışın saçım
Kuzularla olmuş, benim yarışım
Kuzular gibiydi, başı aktı den
Biraz tombişçeydi, yüzü paktı den
On yaşında, işçi gibi çalıştım
Okullarda, emsalsizle yarıştım
Yokuşun sonunu, iniş sanmıştım
Çocukluğu, dik yokuşa saldı den
Genç olmadan,erken oldu yaşlı den
Yirmisinde, gurbet elde eridim
Gündüzleyin çalış, gece eğitim
Uyumamak için, çürüttüm etim
Anarşi belası, gelip çattı den
Gençlik yaşamadan, uçup gitti den
Otuzunda, çol çocuğa karıştım
Kırk yıl oldu, dünya için çalıştım
Farketmeden, bu düzene alıştım
Ellisinde sırra erdi, yandı den
Geç olmadan,zararından döndü den
Atmış yıldır, sular gibi akarım
Engine süzülür, orda yatarım
Doludan boşaltır, boşa katarım
Hayatını dolu dolu, seçti den
Şafak vakti kuşlar, gibi uçtu den
Gider gider, kabristanı yoklarım
Döner döner, hoş yuvayı beklerim
Bunca yıldır, bir armağan saklarım
Armağanı, bu dünyada candı den
Tüm seviler, mahşer ele kaldı den...
Mart 2016.Bülent ARKAN.... (Den= Deyin)
11 li hece kalıbı
YORUM
Doğunca serüvenime başlıyorum
İlk şaplağı köy ebesinden yiyorum
El ayak düzgünlüğü için sıkıca kundaklanıyorum
Dışım ipek kozası ben sarmalanıyorum
Kundakla sarılı bedenim sıkılıyorum
Küçülüyorum
Yalancı meme ilk oyuncağımı alıyorum
Lokuma batırıp tutturmuşlar ağzıma oyalanıyorum
O zaman boşa kürek çekmeyi öğrendiğimi anlıyorum
Uzağımdaki yalancı memeye uzanıyorum
İlk mesafeyi böyle katediyorum
Emekliyorum
İlk taytay yürüdüğüm gün alkışlanıyorum
Beşiğimi örümcek yapıyorum
Beşiği sıyırtlayıp yürüyorum
Yürüyorum ve galiba büyüyorum
İlk tokadı altı yaşında birinci sınıfta yiyorum
Okul temizliği için okula süpürge götürmüyorum
Ot süpürge yüzünden dayak yiyorum
Esat öğretmenimin tokatıyla buluşuyorum
Geriliyorum
Yedi yaşımda tütünle tanışıyorum
Gece 12 den sonra tarlada tütün kırıyorum
Devlet eliyle üretilen zehire katkı sağlıyorum
Ben ise büyüyorum
Bir sürü gerekli gereksiz şey öğreniyorum
Hem çalışıyor hem okuyorum
On altı yıl okuyup adam olmaya çalışıyorum
Adam olduğumu sanıp işe giriyorum
Her işten anlıyorum
Desem de; aslında öğreniyorum
Bu arada evleniyorum
Yirmiyedisinde askere alınıyorum
Kısa dönem askerlik yapıyorum
Heykel inşaatında çalışıyorum
Güya askerlik yapıyorum
Ateş etmeyi bilmiyorum
Çavuş oluyorum
Askerlik bitiyor işime dönüyorum
Çalışıyorum çabalıyorum
Ev kirasını bile zor ödüyorum
Bu arada baba oluyorum
Çay kaşığıyla kazanıp kepçeyle harcıyorum
Özal dönemi yetişiyor imdadıma, sözleşmeli oluyorum
Borçlarımı ödemeden krediyle tanışıp ev alıyorum
Yeniden borçlanıyorum
Borçlarımı ödemek için,emekli oluyorum
Emekliyorum
Borçlarımı ödeyip rahata kavuşuyorum
Emekli maaşım yetmiyor yeniden borçlanıyorum
Yeniden çalışmaya başlıyorum
Çok şükür diyorum
Ama yetiremiyorum
Kalp damarlarım tıkanıyor yoruluyorum
Dört stent taktırıyorum
Çalışmayı bırakıyorum
Geriye bakıyorum
Şiir yazıyorum, şükrediyorum
Mucize gibi, hala yaşıyorum
Ya da öyle sanıyorum
Galiba yaşamıyorum
Doğduğum gün serüvene başlıyorum
Farkına varıyorum
Yaşamadan yürüyorum
Ölüme koşuyorum
Saniyeleri harcıyorum
Herkes gibi ölüyorum...
....2015
Bülent Arkan
ARAFTAYIM
Geçmişimi düşünürken geleceğimi gördüm rüyamda,
Sol tarafımda geçmişimi, sağımda geleceğimi gördüm.
Yağlı bir urgan germişlerdi cennetle cehennem arasına,
Aralıklı atılmış kör düğümlere basarak ilerledim Araf'ta.
Solumda günahlarım,sağımda sevaplarım göründü,
Annem çıkageldi sağıma, birden melekliğe büründü.
Ne zaman soluma yalpalasam melek tuttu elimden,
Tam düşmek üzereydim ki, beni yakaladı belimden.
Haykırarak uykudan uyandım ki odamda yataktayım,
Geleceğime yön çizdim, yapabilirmiyim ki,meraktayım.
Ben çoktan uyandım amma, beynimle hala rüyadayım,
Nerede olduğumu bilmiyorum, Sanıyorum ARAFTAYIM...
Sanıyorum ARAFTAYIM.
12,11,2014
Bülent Arkan
YÜREĞİL BENİM KÖYÜM
Bindörtyüzelli'lerde göçüp oğuz boyundan
Anadoluya gelmiş öz Türk'lüğün soyundan
Yörük imiş aslımız sürüleri koyundan
Yüreğil köyüdür aslımız can damarımız
Oğuzdan gelip yörük temel atmış köyüme
Alimler yetiştirmiş ışık saçmış çevreme
Millete hizmet için her birisi her yerde
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Dağı, ovası, yaylaları her şeyi başka,
Bağı, bahçeleri işlenir azimle aşkla
Köyümün tarihi temizdir söylenmez keşke
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Türklük sevdası yoğrulu Yüreğil'in özü,
Yüreğil'dedir çevredeki herkesin gözü,
Mertliktir mayamız,yiğitçe söyleriz sözü
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Oyumca çevresinde yayılır yaylaları
Vadilere inince gonca üzüm bağları
Dört yanına dizili sarp ve yüce dağları
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Namı değer yeşillik güzel Bekirtepesi
Güzel sesli kekliğin duyuluyor neşesi
Temiz güzel havası dolduruyor nefesi
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Ayakların altında yemyeşildir ovası
Üzümü şırasıyla dolar pekmez kovası
Yiğit insanlarının alnındadır aynası
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Yüreğil'de insanlar işle güçle yoğrulur
Kızlar ile evlerde halı kilim dokunur
Gece sohbeti ile gam-ı keder yok olur
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Dağlarından suları tilki çayından akar
Yiğidi harman döver ekinin tozu yakar
Güzeldir insanları asla düşünmez çıkar
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Cehaletle savaşa köyümden yön verilmiş
Nice körpe beyinler gurbete gönderilmiş
Körpe beyin azimle kendini yetiştirmiş
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
Köyüme elçi gelmiş hocama Ankara'dan
Meclise gönderilmiş duayla arkasından
Ankara'nın şerefi ilk vekil Hasan Tokcan
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
İlim yuvası köyüm, hem de yiğidin hası
Bilekleri bükülmez çokça güçlüdür kası
Yüzlerce alimiyle gurur duyar atası
Yüreğil köyüdür aslımız, can damarımız
13 ocak 2016...Bülent ARKAN
Bu şiir 14 lü hece kalıbıyla yazılmıştır.
YÜREĞİLLİ OLMAK BİR AYRICALIKTIR
Acıpayam ovasına tepeden bakan ilk yerleşimi yamaçlarda olan ama daha sonra çok azda olsa düzlüklere, verimli topraklara doğru yerleşime açılmış Kuzeyinde yaylaları,batısında bekir tepesi, güneyinde Acıpayam ovası,doğusunda Sanat kültür ve medrese eğitimiyle yüz yılladır cevresine ışık saçan Yatağan kasabasının bitişiğinde bulunan yaklaşık 200 haneli bir köydür benin köyüm. Türkiye genelinde meydana gelen dejenerasyondan çok az etkilenmiş asla bozulmamış bir köydür Yüreğil köyü, hala çok özel ve güzel insanlar yaşamaktadır.
1450 yılında 6 hane olarak kurulan köyümüz Oğuz'un 24 kolundan bir tanesi olup anadolunun çeşitli bölgelerine yerleşmiş 40 ın üzerinde Yüreğil köyü bulunmaktadır. Milli mücadele döneminde Acıpayam ve havalisinde etkin bir rol alarak halkın örgütlenmesinde Türk bağımsızlık savaşı boyunca iç ve dış düşmanlara karşı çalışan ve çarpışan örgütlenmiş sivil ve askeri bir bir güç olan Kuvayı milliye ye destek sağlanmasında önemli faaliyetlerde bulunan Yüreğillilerin bu faaliyetleri ve bu konuya öncülük eden (Hasan Hilmi Tokcan) Garbi Karaağaç müftüsü Yüreğilli Hasan efendi hocanın gösterdiği performans, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından da farkedilmiş, Atatürk tarafından Çeşitli testlere tabi tutulmak suretiyle (Gönderdiği istihbarat elemanlarıyla ceşitli vaatlerde bulunmak suretiyle işgal devletleri lehine faaliyetlerde bulunması teklif edilmiş, bu teklif karşısında şiddetli bir direnç gösteren Hasan efendi hoca Ankaraya çağrılmış,ancak ne amaçla Ankaraya çağırıldığı bilinmediğinden bu durum köy halkında bazı endişelere yol açmış, bütün köy halkı köy meydanında toplanmak suretiyle Hasan efendi hocayı göz yaşlarıyla uğurlamışlardır. Köy halkının asıl endişesi Atatürk'ün hocaların başını kestirdiği yönünde yayılan yalan ve yanlış dedikodulardan kaynaklanmıştır. O kadar endişe edilmiştir ki Hasan efendi hocanın dini kitapları dahi torağa gömülerek ortadan kaldırılmıştır.) vatan hainleriyle gerçek müslüman ve önderlerin ayırımını iyi yapan Atatürk tarafından güvenilir bir önder olduğu kanaatine varıldıktan sonra Sivas kongresine davet edilerek katılımı sağlanmış ve İlk mecliste milletvekilliği görevi ile ödüllendirilmiştir. Bu özellikte ve güzellikte olup aramızdan ayrılarak hakkın rahmetine kavuşmuş olan tüm geçmişimize Allah'tan rahmet diliyorum.Allah onlardan razı olsun. Mekanları cennet olsun.
Köyümüzün bir başka özelliği ise 1900 lü yılların başında Acıpayam ve çevresinde okuma yazma oranının çok düşük olduğu 3-5 kişinin okuma yazma bildiği bir dönemde ilk olarak 1907 yılında Ali Vehbi hoca ve Hasan Efendi hocanın gayretleriyle Köy halkı tarafından imece usulüyle köy nüfusunun çok üstünde talebenin eğitim ve öğretim görebileceği büyüklükte bir okul yapılarak eğitim ve öğretime başlanmış olmasıdır.(ilk öğrencileri arasında Rahmetli Hüseyin Cahit Arkan dedem de bu okuldan mezun olduktan sonra hem arap harfleri hemde latin harfleri döneminde öğretmenlik yapmış cevre köylerde okul yapımı faaliyetlerine öncülük etmiş ve eğitim öğretimin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuş, çeşitli dergilerde yazıları yayımlanmıştır.) Yüreğil köyünde yaşayanların kendi imkanlarıyla yaptıkları bu okulun çevre köylerdeki öğrencilerin de yoğun ilgisiyle karşılaşması üzerine çevre köylerdede okul yapımına neden olmuş adete model okul olmuştur.
Gelenek ve göreneklerine oldukça bağlı kalan köyümüzde Yaklaşık 600 yıldır kurulduğu tarihten buyana uygulanagelen adetleri bulunmaktadır. Bunlardan bir taneside çörek dağıtımı dolayısıylada toplanması hadisesidir. Dini bayramlarda arefe günü sabah namazından sonra daha önceden hazırlanmış olan yüz yıllar öncesinde bişi,cörek,börek olarak dağıtılan günümüzde ise çocukların daha çok rağbet ettiği çikolata,şekerleme türleri dağıtılmakta, (çocukluğumda çörek derme gününün dolayısıyla bayramların gelmesini nasıl dört gözle beklediğimi, o çörek kesesini hiç elimden düşürmediğimi hatırladığımda bu adetin hiç bir zaman bitmemesi gerektiğini ve bu geleneğin diğer köylerde de yaygınlaştırılması gerektiğini hep düşünmüşümdür.) Bütün çevre köylerin çocukları en güzel kıyafetlerini geceden hazır etmek suretiyle sabah ezanından sonra köy meydanında toplanarak hep birlikte çığlıklar atarak çörek derme faaliyetlerini gerçekleştirmekte, yılın en güzel gününü yaşamış olmanın edası ve yorgunluğuyla huşu içinde uykuya dalmaktadırlar. Bu ne güzel bir gelenektir böyle, başka örnekleri varmıdır bilemiyorum. Çörek dağıtmanında en az benim çocukluğumda çörek dermekle eriştiğim mutluluğu aratmayacak kadar özel ve güzel bir tarafı olduğundan eminim.
Hala bu gelenek ve göreneklerine sıkı sıkıya bağlı çevresinde en yüksek oranda okuma yazma, yüksek tahsil ve bilim adamına sahip Yüreğil köyü halkına saygı ve sevgilerimi sunuyorum.
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA, GİTMESEKTE, GÖRMESEKTE O KÖY BİZİM KÖYÜMÜZDÜR.