Ölüm anında duyulan acıdan ve bu acının iki katı olan gideceği yeri (Cennet-Cehennem) görmekteki acıdan bizleri Yaradan muhafaza buyursun...(Acılar olumsuzluklarda geçerlidir.)
Şiire getirdiği kuralsızlıklarla kendinden sonrakilere örnek olmuştur... Şiirlerinde sürekli ölümü konu almıştır. Necip Fazıl; eğer Abdülhak Hamit yaşamış olduğu cinnetten kaçıp insan toplulukları arasına karışmasa idi gerçeği bulacaktı,der. Abdülhak Hamit ayrıca dönemin önemli bir devlet adamlarından biridir. Avrupa'da elçilik yaptığı sırada katıldığı davette kapı girişinde ceketini alan kişiye cebindeki yemek ve yol parasının hepsini vererek devletib itibarını en güzel şekilde temsil etmiştir. Geri dönüşte bütün parasını kapı kısmında vermiş olduğu için yürümek zorunda kalmış ve sabaha doğru kaldığı mekana varmıştır.
Yazar olmasının yanında bir de tarihçi kişiliği vardır... Kızıl Sultan lakabını Türk tarih kitaplarından kaldırılmasını sağlayan çalışmalar Üstada aittir. Vatan haini ilan edilen Sultan Vahdettin'i de o gerçek kimliğine büründürmüştür.. Nur içinde yatsın...
Ömer Seyfettin'in hikayerlerine konu olan ve Osmanlı hayranlığı bizim batı hayranlığımızın tersi bir tarzdadır. Anlatımda ülke insanlarının batıya hayran olmasını algılayadığını ifade eder. Bir o kadar da komik düşünceleri vardır... Yaşlı ninenin evindeki sanduları mezarlık, yağmur suyunun akıntılarını birikmesi için bırakılan leğenlerin içindeki suların Mekke ve Medine'den gelme kutsal sular olduğunu sanır. Ve arkadaşına Osmanlı'nın en gizli ve esrarlı mabetine ulaştığını söyler ve bunu bütün ömür boyunca sır olarak saklayacağını ifade eder.... Bu şekilde devam eden bir hikaye... Bizim batı hayranlığını dış şekilde aramamızın bir örneği olarak düşnülebilir. O da Osmanlı'yı bir sanduka 'da veya duvarda asılı olan potre'de yahut bir nargile de sanır.... Bu onu cezbetmiştir. Bizde de bu şekilde bir batılı hayranlığı mevcuttu uzun zaman...Hala bitmedi...
Batı, serüveninde önce tanrıların varlığını kabul ettiği Tanrı'ya itaat etti.. Sonra trajedilerinde ve mitolojilerinde onları yarı insan haline getirdi... Erupides, Aishklos, Sophokles derken, insan tanrı'nın koyduğu kadere karşı gelmeye başladı Oidipus ile... Zamanla bu başkaldırı Hristiyanlığın gelişine kadar devam etti. Hiristiyanlık geldi, tekrar eski düzene geri dönüldü. Bireyin ilahi kuralları kabullenmesi devam etti... Fransız ihtilalinden önceki dönemlerde Dante ile başlayan akımla insan aklı ön plana almaya başladı. bu süreç devam etti ve aklı ön plana alan insan kendi hayat kurallarını koyup 'Sezar'ın hakkı Sezar'a ' deyip ilahi kuralları bir yana attı.. Sonra insanların önüne izm'le sürülmeye başladı... Kapitalizme karşı başlayan ve adı günümüzde özgürlük olarak bilinen kavram kapitalizmi yıkamayınca değişim geçirip kapitalizm içinde bireylerin özgürlüğü adı altında serüvenini sürdürdü... Pragmatizm, kominizm derken insan nihilizm 'e de adım atar oldu. Biri bitince bir izm üretmek gerekli idi. Bundan sonra nereye gider bu süreç onu zaman gösterecek... Yeni Dünya Düzeni dedikleri kavram en son sunulan yol mu?
Ölüm anında duyulan acıdan ve bu acının iki katı olan gideceği yeri (Cennet-Cehennem) görmekteki acıdan bizleri Yaradan muhafaza buyursun...(Acılar olumsuzluklarda geçerlidir.)
Babanın bedduasından, mazlumun bedduasından sakınmasını bilmelisin...
Bizim yörede sevdalının bedduasından da sakınmayı bilmelisin derler.
El-Azim sıfatını bilmemekten kaynaklanıyor...
Dilin afetlerinden biri...
Ne anlama geldiğini idrak edebileceğim yaşa gelmeden kaybettiğim varlıklardan biri... Kaderde onsuz büyümek varmış.
Mekanı Cennet olur inş...
Şiire getirdiği kuralsızlıklarla kendinden sonrakilere örnek olmuştur...
Şiirlerinde sürekli ölümü konu almıştır. Necip Fazıl; eğer Abdülhak Hamit yaşamış olduğu cinnetten kaçıp insan toplulukları arasına karışmasa idi gerçeği bulacaktı,der.
Abdülhak Hamit ayrıca dönemin önemli bir devlet adamlarından biridir. Avrupa'da elçilik yaptığı sırada katıldığı davette kapı girişinde ceketini alan kişiye cebindeki yemek ve yol parasının hepsini vererek devletib itibarını en güzel şekilde temsil etmiştir. Geri dönüşte bütün parasını kapı kısmında vermiş olduğu için yürümek zorunda kalmış ve sabaha doğru kaldığı mekana varmıştır.
Yazar olmasının yanında bir de tarihçi kişiliği vardır...
Kızıl Sultan lakabını Türk tarih kitaplarından kaldırılmasını sağlayan çalışmalar Üstada aittir.
Vatan haini ilan edilen Sultan Vahdettin'i de o gerçek kimliğine büründürmüştür..
Nur içinde yatsın...
Ömer Seyfettin'in hikayerlerine konu olan ve Osmanlı hayranlığı bizim batı hayranlığımızın tersi bir tarzdadır. Anlatımda ülke insanlarının batıya hayran olmasını algılayadığını ifade eder. Bir o kadar da komik düşünceleri vardır...
Yaşlı ninenin evindeki sanduları mezarlık, yağmur suyunun akıntılarını birikmesi için bırakılan leğenlerin içindeki suların Mekke ve Medine'den gelme kutsal sular olduğunu sanır. Ve arkadaşına Osmanlı'nın en gizli ve esrarlı mabetine ulaştığını söyler ve bunu bütün ömür boyunca sır olarak saklayacağını ifade eder.... Bu şekilde devam eden bir hikaye...
Bizim batı hayranlığını dış şekilde aramamızın bir örneği olarak düşnülebilir. O da Osmanlı'yı bir sanduka 'da veya duvarda asılı olan potre'de yahut bir nargile de sanır.... Bu onu cezbetmiştir.
Bizde de bu şekilde bir batılı hayranlığı mevcuttu uzun zaman...Hala bitmedi...
Bazılarının işi hakikaten zor... (Allah yardımcıları olsun)
Bazıları ise tehlike....
Batı, serüveninde önce tanrıların varlığını kabul ettiği Tanrı'ya itaat etti..
Sonra trajedilerinde ve mitolojilerinde onları yarı insan haline getirdi... Erupides, Aishklos, Sophokles derken, insan tanrı'nın koyduğu kadere karşı gelmeye başladı Oidipus ile...
Zamanla bu başkaldırı Hristiyanlığın gelişine kadar devam etti. Hiristiyanlık geldi, tekrar eski düzene geri dönüldü. Bireyin ilahi kuralları kabullenmesi devam etti...
Fransız ihtilalinden önceki dönemlerde Dante ile başlayan akımla insan aklı ön plana almaya başladı. bu süreç devam etti ve aklı ön plana alan insan kendi hayat kurallarını koyup 'Sezar'ın hakkı Sezar'a ' deyip ilahi kuralları bir yana attı.. Sonra insanların önüne izm'le sürülmeye başladı...
Kapitalizme karşı başlayan ve adı günümüzde özgürlük olarak bilinen kavram kapitalizmi yıkamayınca değişim geçirip kapitalizm içinde bireylerin özgürlüğü adı altında serüvenini sürdürdü... Pragmatizm, kominizm derken insan nihilizm 'e de adım atar oldu. Biri bitince bir izm üretmek gerekli idi. Bundan sonra nereye gider bu süreç onu zaman gösterecek...
Yeni Dünya Düzeni dedikleri kavram en son sunulan yol mu?
Ölüm ölene bayram, bayramda sevinmek var
Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var.
Bazende ölüm size bir dost olur....
Bana arkadaşını yahut dostunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim...