ilk zamanlar..serbest kürsü... sonraları...mavi salon.... aradan 3 yıl geçtikten sonra boş muhabbet etme gücünü yitiriyor insan... son zamanlarda...antoloji / nedir...
birşeyleri hızlı hızlı bitirmeyi sevdiğimden.. vakit çok değerli.. bir anın ne kadar çok şeyi değiştirmeye muktedir oldugunu gördüğümden belki... (bir an bakarsınız kalp durmuştur...diğer an parmaklarınızın ucunda çarpar yaşam denilen ince ayrıntı...)
ama bir de çıkan merdivenden inenler veya inen merdivenden çıkanlar var ki... onlara hayranım... geçende de dayanamayıp birini tebrik edip...^^helal olsun^^..dedim...
Allah övmüş de yaratmış... Hayallerin beyaz atlı prensi olabilecek kadar yakışıklı..uzun saç bir erkeğe ancak bu kadar yakışabilir...(Antonio Banderas'tan sonra tabii..) .. Yüzüklerin efendisi serisini sürükleyici hale getiren muhteşem unsurdur kendileri...
Doktor olabilmek için öncelikle yurdum koşullarında ÖSS-ÖYS bariyerini başarıyla aşmak (ki bu başka bir tartışma konusudur) ve 6 yıllık tıp eğitimi almaya hak kazanmak gerekir….
Altı yıllık tıp eğitimini fire vermeden bitirmek….(nasıl yaptım bilmiyorum! ! ! !) …çoğu arkadaşımıza nasip olmamakta ve büyük bir miktar öğrenci tıp fakültesini staj uzatma(birkaç ay) dan tutun….birkaç yıla kadar uzatabilmektedir ki…bu,ders koşullarının yata yata geçmeye imkan tanımadığı bir ortama sahip olduğunun göstergesidir…Neden böyledir? ? …çünkü uğraşacağınız şey boru değil….insan hayatı gibi mukaddes bir nesnedir…..
Diyelim ki hasbelkader tıp fakültesini bitirmek ve Hipokrat yemini edip kepleri havaya fırlatmak nasip oldu….İş ne yazık ki burada bitmemektedir…Bu aşamada aldığınız isim Pratisyen Hekimdir…Çalışacağınız kurum birinci basamak sağlık hizmeti veren bir kurumdur…verdiğiniz emeğe karşılık alacağınız maddi ve manevi doyum maalesef ki oldukça sınırlıdır…
Tam bu aşamada ortaya başka bir tartışma konusu çıkmaktadır ki en az ÖSS-ÖYS kadar önemli olmakla birlikte hiçbir zaman gereken öneme haiz olamamış bir meseledir…TUS…Yani diğer bir deyişle…Tıpta Uzmanlık Sınavı…Bu sınavı mezun olan hekimlerimizin sadece %10u geçebilmekte ve bir devlet veya üniversite hastanesinde yani 2. ve 3. basamakta çalışma hakkı edinmekte ve nispeten madden ve manen daha doyurucu bir mesleğe sahip olmaktadır….
TUS sınavı 6 ayda bir yani yılda iki kez ve sadece merkez Ankara’da yapılmakta TUS’u kazanamama kronik bir sürece(yıllarca TUSa giren ve her defasında kazanamayan kişiler bilirim) ve depresyona neden olmakta ve hasbelkader bu sınavı verdiğinizi varsayalım….
İhtisas süresi geçen yıla kadar….4 yıl iken….artık 5 yıla uzatılmıştır ki…kazanılmış hak olduğu için eskiler bundan yararlanmış ancak ihtisasa yeni başlayan asistan arkadaşlar altı yıllık(!) eğitim sonrasında 5 yılı daha göze alarak bu işleme başlamaktadır….Vaktinde fire vermeden bitirdiğinizi varsayarsak…11 yıl sonra millete bir uzman hekim(dal belirtmiyorum çünkü beyin cerrahisi vb. branşların ihtisas süresi 7 yıldır-13 yılda uzmanlaşır) …katılmış oluyor…
Ben şahsen çocuğum olsaydı.. doktor olmasındansa…bu süreyi üniversiteyi bitirdikten sonra master veya doktora yaparak(eğer istiyorsa) …ve öğretim üyeliğine kadar yükselerek değerlendirmesini tercih ederdim….veya…bir üniversite 4 yıl ise…11 yılda 1 yıl da uzatarak 2.5 tane farklı üniversite de bitirebilir…süre çok uzun bir zaman dilimini kapsamaktadır…. Doktorların fedakarlığı ve meslekin vicdani sorumluluğu burada başlamaktadır….
Peki Türkiye’de mevcut hekim sayısı 80,000 civarındayken…ve her 750 hastaya bir tek doktor (pratisyen veya uzman ayırt etmeksizin) düşerken….verilebilecek sağlık hizmeti ne kadar iyi olur…? ...bu da tartışmalı bir ayrı konudur…
Bir de….Şu an bir pratisyen hekim 900 YTL civarında bir para alıyorsa ve bir hemşire….500 milyon civarında alıyorsa…bu şahıslar…ek mesailerden ve kurumsal nöbetlerden yaşamı idame ettirecek gelir elde edemiyorlarsa ve bu nedenle de insanca yaşayabilmek için ek iş imkanları arama yoluna gitmek zorundalığı yaşıyorlarsa….söylenecek bütün sözler tükenmiş demektir…
İnanın ki benim ventilatöre bağlı ve yoğun bakımda olan bir hastanın veya bir bebeğin başında hemşirem ve tüm sağlık personelimle beraber….(çünkü sağlık hizmeti bir ekip işini gerektirmektedir) ..sadece saatler değil.... günlerce uykusuz ve bir an ayrılmadan bekleyişimin....ve emeğimin …vicdanı sorumluluğu dışında....ve hastamın iyileştiğinde gözlerinde gördüğüm pırıltı....annesinde gördüğüm mutluluk…. ve yüreğimde duyduğum hazzın....trilyonlarla ödenebilecek bir karşılığı yoktur..... Başka söze gerek yok..
Tüm sağlık emekçilerinin tıp bayramını kutluyor ve antoloji sakinlerine ruhsal,bedensel ve sosyal tam bir sağlık hali diliyorum…
hımmm.. bu yüzden mi sınıfın çalışkanlarına inek denir? ? ?
hindistanda ineklerin kutsal sayılıp korunup kollandığı gibi bilime de sahip çıkılması gerekir..o da ayrı.. bu bağlamda..bilim kutsal bir inek olabilir....:=))
her gün tabelanın yanından geçiyorum...
bir gün yanlışlıkla çevirme olup saparsam kaybolma ihtimalimin yüksek olduğu ankara semti....:=))
Her karanlık geceden sonra...
Sabah bütün kötü şeylere inat ^^güneş^^ tüm haşmetiyle tekrar doğar....
Ve ışığıyla yeniden can verir doğaya....
Ve her gürültülü, cansiperane yağmur sonrasında....
Bir ^^gökkuşağı^^ gizlerinir kuytulara...
Ve hemen ardından bir define avcısının ^^huzur^^ u keşfedişi gibi....
Mis gibi toprak kokar her taraf....
Eternalflame
ilk zamanlar..serbest kürsü...
sonraları...mavi salon....
aradan 3 yıl geçtikten sonra boş muhabbet etme gücünü yitiriyor insan...
son zamanlarda...antoloji / nedir...
gümüş..
iri..
alımlı...
kıyafete uygun renkte taşlı olan tercih edilir...
süslü olmak zor zanaat...:=))
pek bana göre değil..
geriye dönüp bakmayı sevmem..
ileriye yürümek lazım..
duygularına inat mantıklı olmak lazım....
^^gözlerimdeki ışıltıları öldürdüler anne..
maktülse..
yıldızlı bir yaz gecesi...^^ / Eternalflame
tabii ki ben...:=))
birşeyleri hızlı hızlı bitirmeyi sevdiğimden..
vakit çok değerli..
bir anın ne kadar çok şeyi değiştirmeye muktedir oldugunu gördüğümden belki...
(bir an bakarsınız kalp durmuştur...diğer an parmaklarınızın ucunda çarpar yaşam denilen ince ayrıntı...)
ama bir de çıkan merdivenden inenler veya inen merdivenden çıkanlar var ki...
onlara hayranım...
geçende de dayanamayıp birini tebrik edip...^^helal olsun^^..dedim...
Allah övmüş de yaratmış...
Hayallerin beyaz atlı prensi olabilecek kadar yakışıklı..uzun saç bir erkeğe ancak bu kadar yakışabilir...(Antonio Banderas'tan sonra tabii..) ..
Yüzüklerin efendisi serisini sürükleyici hale getiren muhteşem unsurdur kendileri...
Bir doktor….nasıl yetişir?
Doktor olabilmek için öncelikle yurdum koşullarında ÖSS-ÖYS bariyerini başarıyla aşmak (ki bu başka bir tartışma konusudur) ve 6 yıllık tıp eğitimi almaya hak kazanmak gerekir….
Altı yıllık tıp eğitimini fire vermeden bitirmek….(nasıl yaptım bilmiyorum! ! ! !) …çoğu arkadaşımıza nasip olmamakta ve büyük bir miktar öğrenci tıp fakültesini staj uzatma(birkaç ay) dan tutun….birkaç yıla kadar uzatabilmektedir ki…bu,ders koşullarının yata yata geçmeye imkan tanımadığı bir ortama sahip olduğunun göstergesidir…Neden böyledir? ? …çünkü uğraşacağınız şey boru değil….insan hayatı gibi mukaddes bir nesnedir…..
Diyelim ki hasbelkader tıp fakültesini bitirmek ve Hipokrat yemini edip kepleri havaya fırlatmak nasip oldu….İş ne yazık ki burada bitmemektedir…Bu aşamada aldığınız isim Pratisyen Hekimdir…Çalışacağınız kurum birinci basamak sağlık hizmeti veren bir kurumdur…verdiğiniz emeğe karşılık alacağınız maddi ve manevi doyum maalesef ki oldukça sınırlıdır…
Tam bu aşamada ortaya başka bir tartışma konusu çıkmaktadır ki en az ÖSS-ÖYS kadar önemli olmakla birlikte hiçbir zaman gereken öneme haiz olamamış bir meseledir…TUS…Yani diğer bir deyişle…Tıpta Uzmanlık Sınavı…Bu sınavı mezun olan hekimlerimizin sadece %10u geçebilmekte ve bir devlet veya üniversite hastanesinde yani 2. ve 3. basamakta çalışma hakkı edinmekte ve nispeten madden ve manen daha doyurucu bir mesleğe sahip olmaktadır….
TUS sınavı 6 ayda bir yani yılda iki kez ve sadece merkez Ankara’da yapılmakta TUS’u kazanamama kronik bir sürece(yıllarca TUSa giren ve her defasında kazanamayan kişiler bilirim) ve depresyona neden olmakta ve hasbelkader bu sınavı verdiğinizi varsayalım….
İhtisas süresi geçen yıla kadar….4 yıl iken….artık 5 yıla uzatılmıştır ki…kazanılmış hak olduğu için eskiler bundan yararlanmış ancak ihtisasa yeni başlayan asistan arkadaşlar altı yıllık(!) eğitim sonrasında 5 yılı daha göze alarak bu işleme başlamaktadır….Vaktinde fire vermeden bitirdiğinizi varsayarsak…11 yıl sonra millete bir uzman hekim(dal belirtmiyorum çünkü beyin cerrahisi vb. branşların ihtisas süresi 7 yıldır-13 yılda uzmanlaşır) …katılmış oluyor…
Ben şahsen çocuğum olsaydı.. doktor olmasındansa…bu süreyi üniversiteyi bitirdikten sonra master veya doktora yaparak(eğer istiyorsa) …ve öğretim üyeliğine kadar yükselerek değerlendirmesini tercih ederdim….veya…bir üniversite 4 yıl ise…11 yılda 1 yıl da uzatarak 2.5 tane farklı üniversite de bitirebilir…süre çok uzun bir zaman dilimini kapsamaktadır….
Doktorların fedakarlığı ve meslekin vicdani sorumluluğu burada başlamaktadır….
Peki Türkiye’de mevcut hekim sayısı 80,000 civarındayken…ve her 750 hastaya bir tek doktor (pratisyen veya uzman ayırt etmeksizin) düşerken….verilebilecek sağlık hizmeti ne kadar iyi olur…? ...bu da tartışmalı bir ayrı konudur…
Bir de….Şu an bir pratisyen hekim 900 YTL civarında bir para alıyorsa ve bir hemşire….500 milyon civarında alıyorsa…bu şahıslar…ek mesailerden ve kurumsal nöbetlerden yaşamı idame ettirecek gelir elde edemiyorlarsa ve bu nedenle de insanca yaşayabilmek için ek iş imkanları arama yoluna gitmek zorundalığı yaşıyorlarsa….söylenecek bütün sözler tükenmiş demektir…
İnanın ki benim ventilatöre bağlı ve yoğun bakımda olan bir hastanın veya bir bebeğin başında hemşirem ve tüm sağlık personelimle beraber….(çünkü sağlık hizmeti bir ekip işini gerektirmektedir) ..sadece saatler değil.... günlerce uykusuz ve bir an ayrılmadan bekleyişimin....ve emeğimin …vicdanı sorumluluğu dışında....ve hastamın iyileştiğinde gözlerinde gördüğüm pırıltı....annesinde gördüğüm mutluluk…. ve yüreğimde duyduğum hazzın....trilyonlarla ödenebilecek bir karşılığı yoktur.....
Başka söze gerek yok..
Tüm sağlık emekçilerinin tıp bayramını kutluyor ve antoloji sakinlerine ruhsal,bedensel ve sosyal tam bir sağlık hali diliyorum…
Sevgilerimle ve saygılarımla…
Eternalflame/ Dr. Selin
hemen bütün tıp personelime bir yaş pasta söyleyip
arkadaşlarla kutlama alarmı pozisyonuna geçtiğim gün...:=))
hımmm..
bu yüzden mi sınıfın çalışkanlarına inek denir? ? ?
hindistanda ineklerin kutsal sayılıp korunup kollandığı gibi bilime de sahip çıkılması gerekir..o da ayrı..
bu bağlamda..bilim kutsal bir inek olabilir....:=))