Kültür Sanat Edebiyat Şiir

ütopya sizce ne demek, ütopya size neyi çağrıştırıyor?

ütopya terimi Cem Nizamoglu tarafından tarihinde eklendi

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Adalet ideası insan saflığının asla tahayyül edemeyeceği kadar büyük bir ütopyadır. Doğadaki her şey bu ideayı yerinden eder - tarihten söz bile etmiyoruz. - ahlaki düzen çocuk oyunlarına layık masaldır. Hayatta bir an bile kendini unutmayan, hiçbir fikirkarşısında hiçbir düş, hiçbir mücadele karşısında kendini unutmayan kimse zafer kazanır ancak. Kişi kendi çıkarı ve varoluşu hilafına bir değere kendini adadığında, ilk karşısına çıkan onu çiğner. Acının tözsel monotonluğunu varlığın bağrında keşfetmiş olanların güçlükle haz alabildiği bir zevkin farkedilmez dalgalanmaları peşinde çırpınır insan.

    CİORAN, Rumen Filozof,


    Yani doğruluk ideali zor iştir, avanta ideali de, sonradan acı oyar, üstelik kesintisiz, niyeti bozukla, halis olanı ayıran sınav budur zaten, bence gübrelik de yeter.

  • Osman Aslan
    Osman Aslan

    Gerçekte mevcut olmayan, ileriye yönelik tasarlanan ideal toplum biçimi anlamına gelir. Ütopyalar, bugünü değil geleceği anlatır. Yani ütopya bugün gerçekleşmesi mümkün olmayan, imkansız olan tasarımları açıklar.

  • Erdem Ülkün
    Erdem Ülkün

    Diktatörlerin ütopyası,halklarının felaketidir.

  • İdil Ce
    İdil Ce

    Onu defalarca sordum kalbime.

    Sevmek zorunda misin? Neden sevmek zorundasin?

  • İmelda Cisil
    İmelda Cisil

    var olmayan ulke,belli olmayan yer anlamindadir.zihinde tasarlanmis bir takim ilkelere gore olusturulmus hayali toplumu ifade eden kavramdir.

  • Emine Kurt
    Emine Kurt

    hayal edebileceğimiz kadar olağan yaşıyamıyacağımız kadar olağanüstü hayalimizde yanımızda ama gerçekte çok uzağımızda olan bir dünya...

  • Emine Kurt
    Emine Kurt

    hayalimizde olan ama yanımızda olmayan,yada bizim orda olmadığımız mükemmellikler...

  • Elvanı Seba
    Elvanı Seba

    Gökyüzüne, maviye, aşka yasak setlerin
    Yenik bayraklar geçer üstünden cesetlerin!

    Hayali ümit yaptın; acıları kardın da..
    Sevgili, erişilmez Kaf Dağı’nın ardında

    Gün: hüzün öğretisi, kurcalar ruhumuzu
    Kader gizli bir mecaz, ölümün gül-rumuzu

    İnce elifler düşer bir gecenin karına
    Buzda güz-yazıları neyi taşır yarına?

    Ütopya: sığınağı kölelerle, Han’ların
    Melankolik rüyası erken erguvanların

    Dolu-dizgin koşarak durulduğumuz kıyı
    Soylu, gökkır küheylân, kanıksar mı yılkıyı?

    Olcay Yazıcı

  • Ayşe
    Ayşe

    Mükemmel sistem projeleri...Hakikat olan SON'la birlikte tamamlanacak olan insanlık tarihinde mükemmeli yakalamak mı? Mümkün değil. Mümkünü mü? CENNET :)

  • Kemal Esad
    Kemal Esad

    olmayacak hayallerın
    başkenti

  • Bora Aslan
    Bora Aslan

    baskı altında tutulan beyinlerin üretkenliklerine devam edebilmek için kurguladıkları, tasarladıkları, düşledikleri mekan. sıradan insanlar için herşeyin kendi istekleri doğrultusunda daha güzel olduğu bir yer iken, kendinde dünyayı değiştirebilme gücü bulan cesur insanlar için ideal bir geleceğin öngörüsüdür.

  • Nehir Kılıç
    Nehir Kılıç

    olmayacakla ilgili değil, olacabilecekle ilgili fikir jimlastiği...

  • Vera Tunahan
    Vera Tunahan

    olmayacak rüyaların ülkesi.


    mor göllerin üzerine pembe yağmurların yağdığı günler.

    yağmur yağmadığı halde ebemkuşaklarının birlerle değil binlerle göğü süslediği diyarlar.


    elinizi uzattığınızda avcunuza alıp ısındığınız yıldızlar.ama gecelerde baktığınızdaysa bir o kadar uzaklarda avizeler gibi asılı ışıltı parçacıkları.


    çarşambaların ertesinin perşembe olmadığı günler.


    tozunu üflemeye gerek göremiyeceğiniz saflıkta ruhlar.


    devasa çikolata dağları,şeker ağaçları,renkli balon bulutları..tamam tamam abarttım.e ne de olsa bunların tümü ütopik dünyamdan esintiler :)

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    ahahahaha... :))
    bilgecan konuştu..
    ya bir kere de hayr söyle be adam..
    ne olur yani..
    artık söylediklerini üstüme almıyorum
    ama gülüyorum haline
    bak kardeş kardeş geçiniyoruz.
    nedir sende ki bu tahammülsüzlük..
    zihninde başka çağrışımlar yok mudur senin
    molla faşistler kovalasın seni rüyanda..

  • Suna Sarılale
    Suna Sarılale

    aşırı dinci molla faşistlerin, türkiyedeki şeriat özlemi...

    woooooy.....! ! ! ......nanaçkimi, nanaçkimi woy woy woy

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    kurgulanmış hayâl..

  • Sema Yaylı
    Sema Yaylı

    imkansız mükemmel,imkansızı başar(mak) -abilmek.

  • Kemal Değer
    Kemal Değer

    Dünya üstünde olmuycak şey

  • Erkan Orhan
    Erkan Orhan

    hayâl dünyasının sınırlarındaki yaşam alanı........- ;)) ...Pp

  • Seda
    Seda

    gerceklestirilmesi olanaksız dusunce yada tasarı

  • Önder Bağcı
    Önder Bağcı

    bence gerçek ütopya ulaşamadığınız insanlardır...hep hayalinizdir, yalnız bir türlü yakalayamzsınız...çünkü onun da ütopyaları vardır...

  • Önder Bağcı
    Önder Bağcı

    kelime anlamı olarak ulaşılamayan ülke anlamına gelir...bayıldığım bi kaç tane vardır: aldous huxley kara ütopyalarıyla ünlüdür.en bilineni cesur yeni dünya...george orwell'ın '1984'ü var....

  • Ali Güler
    Ali Güler

    mutlu olmayı istemek.sen için ben için biz için

  • Bilhan Erden
    Bilhan Erden

    platone nun ütopyası...
    8 yıllık felsefe eğitimi verilir her bireye...eğitim sonunda tek bir sınav yapılır geçilemezse bir 4 yıl daha okunur...
    bu eğitim sırasında kral dahil herkes çıplak vaziyette sabah sporu yapmak zorundadır ve evliliğe kadar hertürlü cinsel münasebet serbesttir ki nedeni insanların aklı cinsellikten soğusunda başka bişeye çalışsın diye...
    bknz: günümüz gençliği....

  • Oktay Karaca
    Oktay Karaca

    aşk

  • Banu Culha
    Banu Culha

    olani degil olmasi gerekeni soyleyenlere utopist derim....

  • Düşünmüyorum Yine De Varım
    Düşünmüyorum Yine De Varım

    Uğraşama olmaaaz.

  • Mehmet
    Mehmet

    SİMERANYA
    zamyatin:biz
    george orwell:1984
    alev alatlı
    peyami safa:YALNIZIZ
    more...
    huxley

  • Alp Tanhu
    Alp Tanhu

    .... izm'ler.

  • F
    F

    Thomas More’un Ütopyası:
    Thomas More’un “Ütopya”sı, roman sanatının henüz ortaya çıkmadığı o tarihlerde, bir anlatı metni olarak kurgulanmıştır ve Kolomb’un keşiflerinin etkisiyle yazılmış ilk kurgusal metin olması nedeniyle de ilginçtir. Ütopya, Güney yarım küresinde bir adadır. Hikaye, bu adada yaşamış bir gemicinin, ada halkının kurduğu düzeninin mükemmelliğini Avrupa’ya tanıtması biçiminde sürer. Böylece More, hem İngiltere’deki iktidarın mutlak olamayacağını belirtir, hem de olması gerekenleri işaret eder. Siyasi ve ekonomik hayatı yeniden kurgular.

    “Ütopya”, devletin ilk mimari tasarım olarak da ilgiye değer; Bu ada devletinde, hepsi aynı plana sahip 54 kent var ve sadece başkentin planları değişik. Bütün cadde genişlikleri aynı (10 metre kadar) . Herkesin evi aynı stilde. Evlerde bir sokak bir de bahçe kapısı var ve kilit yok. Herkes istediği eve girebilir, damlar da düzdür. Sahiplik duygusu olmasın diye 10 yılda bir ev değiştirilir. Köylerde her biri 40 kişiyi barındıran çiftlikler bulunur ve şimdi More’nun eşitliğinin sınırına geliyoruz, bu 40 kişiden ikisi köle! Her çiftlik yaşlı ve bilge olan bir kadın ve bir erkek tarafından yönetiliyor. Evlerin bile bu denli aynı olduğu adada elbette kılık ve kıyafet de belirlenmiş, herkes daha doğrusu her kategori yaz kış aynı türde giyiniyor. Bir giysi yedi yıl dayanacaktır. Çalışma sonunda giyilen yün harmaniyeler(pelerin) de aynıdır ve doğal yün rengindedir.

    Tanıtımı More’un cümleleri ile sürdürürsek; “bizim toplumumuzda kadınlar, rahipler, hizmetçiler, dilenciler çoğunluk yararlı bir iş yapmaz. Zenginlerin varlığı dolayısıyla da gereksiz lüksler için çok emek harcanır. Ütopya cumhuriyetinde bunların önüne geçileceğinden çalışma 6 saat olarak belirlenmiştir. Eğer artık değer ortaya çıkarsa, günlük çalışma saati kısıtlanır. Aile ataerkildir. Evlenen oğul babasıyla oturur. Eve sığmazsa yeni bir eve aktarılınır. Kentler büyürse yeni bir kent kurulur. Hayvanların öldürülmesi, özgür yurttaşlar zalimliği öğrenmesin diye kölelere havale edilir. Yemek kamuya ait salonlarda yenir ve buradaki ayak işlerini de köleler görür. Evlenirken hem erkeğin hem kadının bakir olması esastır. Demirin olmadığı adada bunu sağlamak için dış ticaret yapılır. Savaş zaferleri ile övünülmez, ancak zorunluluk halinde savaşa girilir ve mümkünse paralı askerler tutulur. Altın ve gümüş birikimi savaş için yapılır. Gündelik hayatta ise altın ve gümüş oturak ya da hayvan zinciri olarak kullanılır ki nefret edilsinler. Mutluluğu zevkte bulan bir ahlak ve çilecilikten uzak bir dinsel tutum söz konusu. Kadınlar da rahip olabilir, rahipler onurlandırılır ama toplumda güç sahibi de değillerdir. Tanrıya inanmayanlar yurttaş sayılmaz ve siyasal yaşantıya katılmazlar ama hiçbir bakımdan rahatsız edilmezler.

    Görülüyor ki More’un ütopyası şaşırtıcı ölçüde liberal ve o ana dek Hıristiyan dünyasında görülmedik derecede laiktir. Komünizm tasarısı ise pek önemli değil, çünkü ondan ne anlaşıldığı belirsiz; üstelik bu tarz bir komünizm pek çok dinin söyleminde de fark edilir. Mesela, Müslümanlığın cennet tasarımını bile göz önüne getirirsek, mülkiyet ilişkilerinden söz edilmeyen eşitlikçi bir yaşantı algılarız. Buradaki liberal düşünceler; savaş, dinsel hoşgörü, yumuşak cezalar, hayvanların öldürülmesine karşı duyulan irkilti incelendiğinde ortaya çıkıyor. Sanki kendi geleceğini okumuşçasına, More, “Ütopya”sına, hırsızlığa ölüm cezası verilmesini eleştiren bir kanıtla başlar.

    Her ütopya, kendi çağının toplumsal koşullarının bir eleştirisi niteliğini barındırır. Dinsel bir inançla, yaşanan kötülüklerden, Hıristiyanlığın başlangıcındaki eşitlikçi görüşlerle arınılacağı öğretisine inanan Thomas More, siyasi iktidarın tek elde toplanmasına ve sınıfsal imtiyazlara karşı çıkan bir metin yazmıştır. Ne var ki, ilk bakışta eşitlikçi görünen bu ütopyanın da altını kazıyınca, bir çok ütopyada olduğu gibi, bireyi yok sayan ve tek tipleştirici bir toplum mühendisliği ile karşılaşırız. Toplumda farklılığa yer yokmuş gibi görünür, ama yönetimle ilgili kişiler bilgililer arasından seçilir. Yani ütopik de olsa, bilginin topluma yayılacağı düşüncesi öne sürülmez. Buradan, soylu kesimin yoksul halkı ne denli küçümsediği çıkarılabilir. Toplumun en hümanist ve aydın insanları bile, toplum tasarılarında sınıf farklılıklarını bir biçimde ortaya koyuyorlar. Ancak, 1518 yılında yazılmış bu metni kendi dönemindeki düşünceler, yasalar ve inançlar eşliğinde değerlendirmek gerekir. Buradaki tek tipleştirmedeki abartı, dönemin soylularının debdebesi ve toplumun büyük yoksulluğuna bir tepkidir mesela.

    Thomas More’dan sonra da bir çok ütopya yazıldı. Hatta, kimilerine göre Marx’ın komünizmi de bir ütopyaydı. Ütopya yazımının seçkinciliğine karşı anti-ütopyalar da üretildi. Ama, yapısı ne olursa olsun, “toplumsal ütopya, yoksul sınıfların ayrıcalıklı sınıflara ya da düşünen insanın varolan düzene karşı duyduğu hınçla başlar ama onu aşarak yeni toplum modelini çizer; yeni toplumun varlığını geçmişte ya da gelecek içinde, boşlukta bir yere yerleştirir, zamansa belirsizdir. Bu yeni toplum varolanın negatifidir. Bu düşünce çağının insanlarını devrimci eyleme çağırmamakla birlikte, mutluluk arayışı içinde, kurulu düzenin yıkılması için çalışır ve ara sıra yolunu şaşırmış olsa da her zaman bir değişiklik gereğini dile getirir”.