"Alışılagelmiş ilişkilere karşı çıktığın an, insanı yadırgıyorlar. Toplumdışı bırakmak için tüm çabalarını harcıyorlar. Toplum dedikleri kitlenin bir aradaki dayanılmaz yabancılaşmasını sanki kimse algılamıyor."
"Tek bir kelimeden binlerce anlam çıkardığım günler de oldu, yazılan uzun cümleleri görmezden geldiğim günler de.. İnsanlara inanmaya çalışmaktan yoruldum...”
"...Bütün yaşama cesaretimi ölülerden alıyorum. Anlatılarında yaşadığım ölülerden. Bu kahrolası dünyayı yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden. Dünyanın ihtiyacı olan her olguyu vermiş, söylemiş, yazmış ölülerden..."Tezer Özlü
Akışına bırakmayı bir türlü öğrenemedim. Bana karşı yapılan her hatadan bile kendimi sorumlu tuttum, ama doğrularımı hiç üstüme alınmadım. Tek bir kelimeden binlerce anlam çıkardığın günler de oldu, yazılan uzun cümleleri görmezden geldiğim günlerde. İnsanlara inanmaya çalışmaktan yoruldum. Hayatıma giren her yeni insan, yeni bir yük benim için. İnsanların gündelik hırsları komik geliyor bana, hayatı ciddiye almıyorum. Yaşamlarına bir kez bile dışarıdan bakamamış insanların, gerçekten dürüst olabileceğine inanmıyorum. Böyle insanları sevmiyorum, onlar da beni. Her şey karşılıklı.
Bazı insanlar vardır, onu anlatabilmek ancak ve ancak kendi sözleriyle mümkün olabilir. Tezer Özlü de bunlardan biri.
'sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. aranızda dolaşmak için giyiniyorum. hem de iyi giyiniyorum. iyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. aranızda dolaşmak için çalışıyorum. istediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. içgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.'
Tezer Özlü çok özel ve özgün bir yazar. Prenses midir bilmem ama hüzünlü olduğu kesin. Bu hüznü bence ayrıksılığından geliyor. Aslında mutlu olmayı, dolu dolu yaşamayı bilen bir insan. Yine de hüzünlü. Çok kendiliğinden bir hüznü var onun. Sevgili Tezer; öykülerin, romanların, mektupların ve arkadaşlarının, yakınlarının aktardığı anılarınla hala çok somut bir şekilde yaşıyorsun.
Selam olsun Tezer okuyanlara... Selam olsun bir büyük düşüşü bile kahraman edasıyla karşılayabilenlere... Selam olsun tutunamayış girdabında, bir büyük umudu ölümün bağrına savurabilenlere...
Ve selam olsun MAHSUN PRENSESİM! Selam olsun dizelerinle yürüdüğümüz beyaz kağıtlara...
Bırak beni artık.Bu camdan çırılçıplak aşağıya atlayacağım.Sana karşı değil bu.Çocukluğuma karşı.Bu kente,bu eve,bu halılara,bu değişmeyen herşeye,bu ölmeyen herkese karşı.Yaşlı halimle ne değin mutlu olacağım genç bedenim ölü olarak bu dar sokakta yatarsa.Yarın ne olacak sanki? Sokak satıcıları bağırışacaklar.Ve bu sesleri kulağımdan uzaklaştırmaya çalışacağım.Bir uğultu olacak sokağın tüm gürültüsü.Uyumaya çalışacağım.
've bana geceler yetmiyor. günler yetmiyor. insan olmak yetmiyor. sözcükler, diller yetmiyor. bir an balkona çıkıyorum. güneşin berlin yapıları gerisinde nasıl batmaya uğraştığını görüyorum. insanlar arabalarını park ediyor. renkli, yeni arabalarını. park ediyorlar ya da hareket ediyorlar. yaşlandıkça insanlarla aramdaki uçurum büyüyor. arabalardaki, uçaklardaki, resmi dairelerdeki, otobüslerdeki, dükkanlardaki, caddelerdeki insanlarla aramdaki uçurum. eşyalarla da öyle...' yolculuklara dönüyorum. kentlerden sakladığım resimlere..duramam..'
Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.
Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olunmayacak bir insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.
kafka ve pavese den bayagı bir etkilenen,küçük burjuva bir aileden geln,okuduktan sonra karsınızda sizi terapi etmeye calısan bir deli oldugu hissi veren beynine elektrik yiyen eylül dogumlu sewdiğim ve takdir ettiğim bir yazar,sair..
"...bugün ç o k f a z l a y ı m k e n d i m e..birazımı al.."
"Alışılagelmiş ilişkilere karşı çıktığın an, insanı yadırgıyorlar. Toplumdışı bırakmak için tüm çabalarını harcıyorlar. Toplum dedikleri kitlenin bir aradaki dayanılmaz yabancılaşmasını sanki kimse algılamıyor."
" sizin düzeninizle,
Akıl anlayışınızla,
Namus anlayışınızla,
Başarı anlayışınızla
Hiç bağdaşan
Yönüm yok."...
"Tek bir kelimeden binlerce anlam çıkardığım günler de oldu,
yazılan uzun cümleleri görmezden geldiğim günler de..
İnsanlara inanmaya çalışmaktan yoruldum...”
"...Bütün yaşama cesaretimi ölülerden alıyorum. Anlatılarında yaşadığım ölülerden. Bu kahrolası dünyayı yaşanır bir dünyaya dönüştürmeyi başarmış ölülerden. Dünyanın ihtiyacı olan her olguyu vermiş, söylemiş, yazmış ölülerden..."Tezer Özlü
"Bilirsin, yazılmadıkça bitmeyen şeyler biriktirir kadınlar...."
"Özlem duygusu bende giderek ölüyor./ Ancak çok sık gördüğümü ya da ölenleri özlüyorum...."
"Yolculuklar ilginçtir. Dağlardan, deniz kıyılarından, kentlerden gecelerden geçilir. İnsanlardan geçilir.."
''Bazı kitaplar, gerçek yaşamdan daha duyarlı, daha büyük boyutlara götürüyor beni.''
“Doyumsuz dünyamı avucumun içine alıp sıkıyorum. Her şeye hazırım. Hastalığa, aşka, gitmeye, kalmaya...!”
Tezer Özlü
Akışına bırakmayı bir türlü öğrenemedim. Bana karşı yapılan her hatadan bile kendimi sorumlu tuttum, ama doğrularımı hiç üstüme alınmadım. Tek bir kelimeden binlerce anlam çıkardığın günler de oldu, yazılan uzun cümleleri görmezden geldiğim günlerde. İnsanlara inanmaya çalışmaktan yoruldum. Hayatıma giren her yeni insan, yeni bir yük benim için. İnsanların gündelik hırsları komik geliyor bana, hayatı ciddiye almıyorum. Yaşamlarına bir kez bile dışarıdan bakamamış insanların, gerçekten dürüst olabileceğine inanmıyorum. Böyle insanları sevmiyorum, onlar da beni. Her şey karşılıklı.
Uçsuz bucaksız,sessiz,ufuksuz hüzün ovalarında tanıdım,sevdim onu.
O anlattı ben anladım,sonra kaldık öyle.
Bazı insanlar vardır, onu anlatabilmek ancak ve ancak kendi sözleriyle mümkün olabilir. Tezer Özlü de bunlardan biri.
'sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok.
aranızda dolaşmak için giyiniyorum. hem de iyi giyiniyorum. iyi giyinene iyi yer verdiğiniz için.
aranızda dolaşmak için çalışıyorum. istediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. içgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için.
hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.'
İşte bu insan Tezer Özlü.
Tezer Özlü çok özel ve özgün bir yazar. Prenses midir bilmem ama hüzünlü olduğu kesin. Bu hüznü bence ayrıksılığından geliyor. Aslında mutlu olmayı, dolu dolu yaşamayı bilen bir insan. Yine de hüzünlü. Çok kendiliğinden bir hüznü var onun. Sevgili Tezer; öykülerin, romanların, mektupların ve arkadaşlarının, yakınlarının aktardığı anılarınla hala çok somut bir şekilde yaşıyorsun.
ben kitaplarını okumadım. her şeyi o anlattı. çünkü o yazmamış, anlatmıştır.
Selam olsun Tezer okuyanlara...
Selam olsun bir büyük düşüşü bile kahraman edasıyla karşılayabilenlere...
Selam olsun tutunamayış girdabında, bir büyük umudu ölümün bağrına savurabilenlere...
Ve selam olsun MAHSUN PRENSESİM! Selam olsun dizelerinle yürüdüğümüz beyaz kağıtlara...
genç ölüm..:(
Bırak beni artık.Bu camdan çırılçıplak aşağıya atlayacağım.Sana karşı değil bu.Çocukluğuma karşı.Bu kente,bu eve,bu halılara,bu değişmeyen herşeye,bu ölmeyen herkese karşı.Yaşlı halimle ne değin mutlu olacağım genç bedenim ölü olarak bu dar sokakta yatarsa.Yarın ne olacak sanki? Sokak satıcıları bağırışacaklar.Ve bu sesleri kulağımdan uzaklaştırmaya çalışacağım.Bir uğultu olacak sokağın tüm gürültüsü.Uyumaya çalışacağım.
-eski bahçe-
've bana geceler yetmiyor. günler yetmiyor. insan olmak yetmiyor. sözcükler, diller yetmiyor. bir an balkona çıkıyorum. güneşin berlin yapıları gerisinde nasıl batmaya uğraştığını görüyorum. insanlar arabalarını park ediyor. renkli, yeni arabalarını. park ediyorlar ya da hareket ediyorlar. yaşlandıkça insanlarla aramdaki uçurum büyüyor. arabalardaki, uçaklardaki, resmi dairelerdeki, otobüslerdeki, dükkanlardaki, caddelerdeki insanlarla aramdaki uçurum. eşyalarla da öyle...'
yolculuklara dönüyorum. kentlerden sakladığım resimlere..duramam..'
'Güzel olan, gerçek olan dış dünya ve o dünyanın insanın kulaklarına varan uğultusudur. Ve yaşam, yalnızca sokaklardadır'
Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yönüm yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin verdiğiniz için. İçgüdülerimi hiç bir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiç bir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz.
Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle. Okullarınızla. İş yerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın, dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olunmayacak bir insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım. Şimdi tek konuğu olduğum bu otelden ayrılırken, hangi otobüs ya da tren istasyonuna, hangi havaalanı ya da hangi limana doğru gideceğimi bilmediğim bu sabahta, iyi, başarılı, düzenli bir insandan başka her şey olduğumu duyuyorum.
'bu adamın iki olumlu yanı var' der Alman-Katolik bir avukattan bahsederken. 'birincisi çok fazla sigara içiyor, ikincisi çok fazla içki içiyor'
(yaşamın ucuna yolculuk kitabından)
sistemi reddeden, sistemde yer almayan, sistemin canına okuyan...
Tezer Özlü' nün yky'dan cikan kitaplarinin arkasinda 'edebiyatimizin gamli prensesi' yazar...gülünctür..ne yasadiysa belki de prenses olmamak icin yasamistir...
'Herseyden ayirabilseydim kendimi... herseyden... burjuva ya da küçük-burjuva, allahin belasi gündelik düzenin üstüme saldigi herseyden...'
T.
Pazar günleri... simdilerde... sokak aralarından gecerken... gözüme pijamalı aile babaları ilisirse, kısın, yagmurlu gri günlerde tüten soba bacalarına ilisirse gözlerim... evlerin pencere camları buharlasmıssa... odaların icine asılmıs camasır görürsem... bulutlar ıslak kiremitlere yakınsa, yagmur ciseliyorsa, radyolardan naklen futbol macları yayımlanıyorsa, tartısan insanların sesleri sokaklara dek yansıyorsa, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek, gitmek.......... isterim hep.
Tezer'i anlatmak... Oldukça güç... Ona en çok şu satırıyla yaklaşabildiğimi hissediyorum:
-'Bitti, yaşamımı kapattım.'
kafka ve pavese den bayagı bir etkilenen,küçük burjuva bir aileden geln,okuduktan sonra karsınızda sizi terapi etmeye calısan bir deli oldugu hissi veren beynine elektrik yiyen eylül dogumlu sewdiğim ve takdir ettiğim bir yazar,sair..
Mahsun Prenses...
O'nu çok özlüyorum...
Svevo..Kafka...Pavese..
'Çocuklugun Soguk Geceleri'
ılgıt bir acı..nefes aldığım,yandığım,doğduğum...