Türkiye’de, vatan kavramı cumhuriyetle yaşıttır.Osmanlı padişahı açısından vatan diye bir kavram olamaz bu durumda Vahdettin “vatan haini” bile değildir.Çünkü vatanı içselleştirmiş bir siyasi birlik olan cumhuriyet,padişahı içermez.
VI. Mehmet (Vahidettin) , (d. 2 Şubat 1861, İstanbul – ö. 15 Mayıs 1926) . 36. ve son Osmanlı padişahıdır.
Babası Sultan Abdülmecit, annesi Gülistu Kadın Efendi. Annesi o henüz çok küçükken vefat etti. Çocuk denecek yaşlarda hem öksüz, hem yetim kalan Mehmet Vahdettin, babası Sultan Abdülmecit'in kadınlarından Şayeste Kadın tarafından büyütüldü. Sultan Abdülaziz'in saltanatı sırasında henüz bir çocuk olduğu için serbest yetişti. Eğitim ve öğrenimi ile ağabeyi Sultan II. Abdülhamit henüz padişah değilken bile yakından ilgilendi. Sultan II. Abdülhamit, saltanat yıllarında da bu tutumunu değiştirmedi, ona hep değer verdi ve onu korudu. Bu yüzden ağabeyinin saltanat yıllarında rahat bir hayat yaşadı.
Sultan Mehmet Reşat, padişah olduğu zaman, yaş bakımından Mehmet Vahidettin'den daha büyük olan Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf İzzettin veliaht idi. Yusuf İzzettin'in ölümü üzerine veliahtlığa Mehmet Vahdettin getirildi. Veliaht olarak bulunduğu yıllarda, I. Dünya Savaşı çıktı. Savaş sırasında Osmanlı Devleti'nin veliahtı olarak Almanya'ya resmi bir gezi yaptı. Bu seyahatinde yanında Mustafa Kemal'de bulunudu. Sultan Mehmet Reşat'ın ölümü üzerine, Sultan VI. Mehmet Vahidettin sanı ile padişah oldu.
4 yıllık bir saltanattan sonra Kurtuluş Savaşının kazanılması üzerine 17 Kasım 1922 tarihinde Türkiye'yi terketti. 15 Mayıs 1926 tarihinde San Remo'da kalp yetmezliğinden dolayı 65 yaşında vefat etti.
Erkek çocukları: Mehmet Ertuğrul Efendi. Kiz çocukları: Rukiye Sultan, Sabiha Sultan, Fatma Ulviye Sultan
vahdettin Atatürk'e 'Bu vatanı ancak sen kurtarırsın paşa'derken saltanatı veya hilafeti kurtarabileceğini söylemek istemiştir.Vahdettinin bu vatana tek yararı saltanatın kaldırılışına ses çıkarmayıp,yaygara çıkarmayıp yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne önayak olmamasıdır.Vahdettin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasını olumlu karşılamasından dolayı sadece bu yönünü severim :)
Babası: Sultan Abdülmecid Annesi: Gülistü Sultan Doğduğu Tarih: 2 Şubat 1861 Padişah Olduğu Tarih: 4 Temmuz 1918 Saltanatın Ilgası: 1 Kasım 1922 Yurttan Kaçışı: 17 Kasım 1922
Sultan Mehmed Vahdeddin, otuzaltıncı padişah olarak Osmanlı tahtına çıktı ve İmparatorluk tarihinde son kılıç alayı yapıldı. İyi bir eğitim alarak yetişti, çok zeki, okuduğunu hemen kavrayıp, anlamlar çıkarır, meseleleri tahlil edebilirdi. Ağabeyi Mehmed Reşad gibi şehzadeliği döneminde, devlet yönetiminde padişah idaresini yakından görmüş, tecrübe sahibi olmuştu.
Sultan Vahdeddin, görev kendisine verildiğinde ne kadar ağır bir sorumluluk aldığını biliyordu. Atalarının yönettiğinden çok farklı bir duruma gelmiş bir devleti yönetecekti. Osmanlı ailesi, tek egemen güç olarak bu toprakları yönetmekle görevlendirilmişti. Onlar kendilerine verilen emaneti, tehdit ve tehlikelerden korumak, güvenlik stratejisine ulaşmak için gece gündüz, ay ve yıllarca mücadele etmişler, üç kıtaya yayılan bir İmparatorluk kurmuşlardı. Belki de tarihimizde 2 şehzade kardeş olarak en acı kaderi yaşamışlardı. Artık düşman uzaklarda değil, Anavatan’da, Anadolu coğrafyası içinde idi. Suriye’de Fransa, Irak’ta İngiltere komşumuz olmuştu. Bununla da yetinmemişler, Türkçülük hareketine karşı çeşitli bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızı devlet aleyhine isyana teşvik etmişler, birçok toprağını savaşmadan, elde etmeyi başarmışlardı.
Vahdeddin, sadece bir şehrin sınırları içinde kalan toprakları yöneten adı “İstanbul Hükûmeti” olan bir devletin başı olmuştu. 10 Ağustos 1920 belgesinin imzalanması ile Anadolu’nun ortasında küçük bir coğrafî alanda Türklerin yaşamasına müsaade(?) edilmişti. Son padişah olarak etrafını çeviren düşmanlar yerine, yeni bir devlet kurmaya, yeni vatan oluşturmaya, ülkeye sahip çıkmaya çalışanlara, millî mücadeleye karşı olmak da O’nun en acı kaderi olmuştu. Millî mücadeleyi başlatanlar kazançlı olmuş, vatan kurtarılmış, bağımsız yeni bir devlet kurulmuş, artık O’na da yaşayacak bir toprak parçası kalmamış, çareyi kaçmakta bulmuştu.
Sultan Vahdeddin, orta boyda, ince yapılı, açık tenli ve biraz soluk yüzlü idi ve sakalı yoktu. Kendini iyi yetiştirmişti. Arapça, Farsça okur yazar, fıkıh ilmini çok iyi bilirdi. Çok nazik ve son derece saygılı ve sabırlı idi. Çok fazla konuşmaz, kendisine anlatılanları ise hiç söz kesmeden sonuna kadar dinlerdi. Evhamlı olması, yakın çevresinin etkisinde kalması, milletini tanımaması ve güvenmemesi en büyük zaafı olmuş ve sonunu hazırlamıştı.
04.07.1918 VI. Mehmed Vahdeddin’in Padişah oluşu. 23.07.1918 İstanbul üzerinde 6 uçaklık düşman filosu tarafından taarruz uçuşu. 27.07.1918 Düşman uçak filosunun İstanbul’a ikinci taarruz denemesi. 07.08.1918 Mustafa Kemal Paşa’nın, Filistin’de 7’nci Ordu Kumandanlığına 2. defa tayini. 21.08.1918 2 ayrı uçak filosunun; Harbiye Nezareti üzerine hedefledikleri bomba, çarşı yakınına düşmüş ve 8 kişi yaralanmıştır. 25.08.1918 Düşman uçaklarının dördüncü taarruzu. 27.08.1918 Düşman uçaklarının beşinci taarruzları. Bir çocuğun ölmesi, 11 kişinin yaralanması. 31.08.1918 Osmanlı tarihinde son Kılıç olayı. 21.09.1918 Nasıra’nın İngilizler tarafından alınması. 23.09.1918 Hayfa ve Akka’da İngiliz işgali. 28.09.1918 Alman-Osmanlı uçaklarının Limni-Taşoz’da bulunan düşman uçak hangarlarını bombalaması. 01.10.1918 Şam’ın düşmesi, Türk Ordusu’nun Halep’e geri çekilmesi. 08.10.1918 Talat Paşa’nın istifası, “İttihât Terakki’nin iş başından düşürülmesi.” 14.10.1918 Ahmed İzzet Paşa’nın sadareti. Fethi (Okyar) Bey’in Dahiliye, Cavid Bey’in Maliye Bakanlığı’na getirilmesi. 27.10.1918 Haleb’in düşmesi. 30.10.1918 Mondros Mütarekesi imzalanması ve Osmanlı Devleti için harbin sona ermesi. 03.11.1918 İttihat Terakki ileri gelenleri (Talat-Enver-Cemal Paşaların) Yurt dışına kaçışları. 08.11.1918 İzzet Paşa’nın istifası, Tevfik Paşa’nın ikinci sadareti. 13.11.1918 Düşman filolarının İstanbul’a gelişi ve işgale başlamaları. 21.12.1918 Meclis-i Mebusan’ın Padişah tarafından kapatılması. 13.01.1919 Fahri (Belen) Paşa ve kuvvetlerinin Medine’de teslim olmaları. 30.01.1919 İttihatçıların tutuklanması. 09.02.1919 İtilâf Kuvvetleri Komutanı General Franchet D’Esperey’in İstanbul’a gelişi. 15.02.1919 İtilâf Devletleri’nin her alanda Mütareke dışı hareketleri. 03.03.1919 Tevfik Paşa’nın istifası, Damad Ferid Paşa’nın sadareti. 10.04.1919 Kars’ın Ermenilere işgal ettirilmesi. 20.04.1919 Ardahan’ın Gürcüler tarafından işgali. 29.04.1919 Antalya’nın İtalyanlar tarafından işgali. 11.05.1919 Yunanlıların Fethiye’yi işgali. 13.05.1919 İtalyanların Kuşadası’nı işgali. Urfa, Antep, Maraş ve Adana Bölgesi’nin İngiliz ve Fransızların ortak işgali. 15.05.1919 İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali. 30.04.1919 Dokuzuncu Ordu Müfettişliğinin kurulması. 05.05.1919 Dokuzuncu Ordu Müfettişliğinin Yetki ve Selahiyetlerini belirleyen talimat hazırlanması. 14.05.1919 Mustafa Kemal’in Damad Ferid Paşa ile görüşmesi. 16.05.1919 Mustafa Kemal’in, son defa olarak Vahdeddin ile görüşmesi. Mustafa Kemal’in Bandırma vapuru ile Samsun’a hareketi. 26.05.1919 Padişah’ın başkanlığında Saltanat Şurası’nın toplanması. 06.06.1919 Damad Ferid Paşa ve Heyetin Paris Barış Konferansı’na hareketi. 03.07.1919 Damad Ferid ve Heyetin Paris’ten İstanbul’a geri dönüşü. 20.07.1919 Damad Ferid Paşa’nın istifası. 21.07.1919 Damad Ferid Paşa’nın üçüncü sadareti. 30.07.1919 Damad Ferid’in, Erzurum Kongresi Başkanı Mustafa Kemal’i tutuklaması için Kâzım Karabekir Paşa’ya telgrafı. 03.09.1919 İstanbul Hükûmeti’nin, Elazığ Valisi Ali Galip vasıtası ile Sivas Kongresi’ni dağıtmak teşebbüsü. 12.09.1919 Mustafa Kemal Paşa’nın “İstanbul Hükûmeti, Anadolu’ya hakim değil, tabii olmak zorundadır” tamimi. 21.09.1919 Kuvay-ı İnzibatiye’nin Kuvay-ı Milliye’ye karşı İstanbul Hükûmeti tarafından kurulması. 30.09.1919 Damad Ferid Paşa’nın istifası. 02.10.1919 Ali Rıza Paşa’nın sadarete tayini. 04.10.1919 Anadolu ile İstanbul ilişkilerinin yeniden kurulması. 09.10.1919 Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Mustafa Kemal arasında “Amasya Mülakatı” görüşmeleri. 22.10.1919 Amasya protokolunun imzalanması. 29.11.1919 Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye arasında toplantı. Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da açılmasının kabulü. 12.01.1920 Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da açılması. 28.01.1920 “Misak-ı Milli”nin, İstanbul Meclisi’nde kabul edilmesi. 08.03.1920 Ali Rıza Paşa’nın istifası, sadarete Salih Paşa’nın tayini. 16.03.1920 Meclis-i Mebusan’ın İngilizler tarafından basılması. 02.04.1920 Salih Paşa’nın istifası, Damad Ferid’in 4. kez sadareti. 11.04.1920 Meclis-i Mebusan’ın feshedilmesi. 10.05.1920 Osmanlı Heyeti’nin Paris Barış Konferansına katılmaları. 10.06.1920 Damad Ferid’in Paris konferansına katılmaları. 22.07.1920 Padişah’ın Yıldız Sarayı’nda Saltanat Şurası’nı toplaması. 31.07.1920 Damad Ferid Paşa’nın istifası ve 5. sadareti. 10.08.1920 Damad Ferid ve yeni kabine tarafından Paris’te “Sevr” andlaşmasının imzalanması. 19.08.1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Sevr anlaşmasını imza edenler ve Saltanat Şurası’nda olumlu oy verenlerin vatan haini olarak ilan edilmesi. 17.11.1920 Damad Ferid Paşa’nın istifası. 21.11.1920 Tevfik Paşa’nın 6. sadareti (Osmanlı Devleti’nin son başbakanı) . 20.01.1921 Tevfik Paşa’nın Londra Konferansına çağrılması. Tevfik Paşa ve Mustafa Kemal Paşa arasında, Londra konferansına gönderilecek heyet üyelerinin seçimi için telgraflaşmalar. 27.02.1921 Türk Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey ve Heyeti’nin 13 gün süren Londra Konferansına katılmaları. Sadrazam Tevfik Paşa’nın konferansta “Ben sözü Türk Milleti’nin gerçek temsilcisi olan BMM Başdelegesine bırakıyorum” diyerek yetkiyi teslim etmesi. 10.09.1922 Tevfik Paşa Kabinesi’nin Sakarya Zaferini kazanan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’ya tebrik telgrafı. 22.09.1922 Damad Ferid Paşa’nın yurtdışına kaçışı. 11.10.1922 Mudanya Mütarekesinin imzalanması. 29.10.1922 Vahdeddin’in Refet Paşa ile görüşmesi. 30.10.1922 TBMM’nde Saltanat ve Hilâfet hakkında görüşmeler. 01.11.1922 TBMM’nde saltanatın kaldırılması. 04.11.1922 Sadrazam Tevfik Paşa ve Kabinesi’nin istifasını Padişah Vahdeddin’e sunması. 10.11.1922 Vahdeddin’in son Cuma selamlığı. 16.11.1922 Padişah Vahdeddin’in, İngiliz himayesini istediğini bildiren mektubu, İstanbul İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’a göndermesi.
17.11.1922 Sultan VI. Mehmed Vahdeddin’in Malaya isimli İngiliz vapuru ile ülkeden kaçışı. 18.11.1922 Veliahd Abdülmecid’in TBMM tarafından Halife seçilmesi.
'Dersaadet İşgal Orduları Başkumandanı General Harringthon Cenablarına İstanbul'da hayatımı tehlikde gördüğümden İngiltere devleti fahimesine iltica ve bir ân evvel istanbul'dan mahalli âhara naklimi talebederim efendim. '
16 Teşrinisani (Kasım) 1922 Halife-i Müslimin Mehmet Vahidettin'
Mekke’de bir süre kaldıktan sonra İtalya’nın San Remo şehrine giderek vefatına kadar orada kaldı. Şehzadelik günlerinden tanıştığı devrin İtalya Kralı, Sultan Mehmed Vahidüddin’e istediği bir köşkte oturabileceğini bildirdi. Ancak aldığı cevap çok netti:
'Haşmetlü Kral Hazretlerine şükranlarımızı arz ederiz. Gösterdikleri incelik ve civanmertliğe hayranım. Fakat taşıdığım ‘Müslümanların Halifesi’ ünvanı böyle bir yardımı kabul etmeye engeldir.'
Oysa çok zor günler geçiriyor, bazı geceler aç bile kaldığı oluyordu. Ancak Sultan Mehmed Vahidüddin, bu durum da bile kendi durumunu düşünmüyor, ziyaretine gelen herkese Türkiye’de neler olup bittiğini soruyordu. Aldığı güzel haberlerden sonra verdiği cevap her zaman aynıydı:
'Saray ve saltanat yıkılmış ne çıkar, vatan ve millet kurtuldu ya.'
Sultan Vahidettin malik bulunduğu keskin zekası, siyasi dehası ve dirayetine rağmen korkunç bir talihsizlik... Onun talihsizliği, sadece kendi devrinde vuku bulan hadiselerden ileri gelmiyor, daha öncesinde Ulu Hakan Abdülhamidin haledilmesiyle başlayan kaos sırasında halefi Reşatın beceriksizliği ve iktidarı Mason, Türk ve İslam düşmanı İttihat Terakkiye kaptrımasından geliyor... Tezimiz: şayet Ulu Hakan haledildiğinde tahta Vahdettin geçmiş olsaydı Cihan harbinde Koskoca bir imparatorluk çökmeyecekti... Fakat heyhat ki, Tarihin gördüğü ihanetlerin en büyüğünü gerçekleştiren Yahudi Komitacıları İttihat Terakki Fırkası, sadece iktidarı için, iki hata yapmıştır. İlki Abdülhamidin tahttan indirilmesi, ikncisi ve daha felaketlisi Reşadın tahta geçirilmesi...
ataturk samsun a gitmeden once sanildigi gibi eski bir tekneyle gitmemistir.Vahdettin:Ataturk'e saglam bir deniz araci tahsis eden,ataturk'e muhrunu veren ve ileride bu vatan icin iyi seyler yapma firsatinin en buyugunu veren,bir turlu zamanin ahval ve seraitine gore degerlendirilemeyen,kor cahillerin yine cahillikle vatan haini ilan ettigi,surgune gonderilmeden once hakki oldugu halde tek bir kurusuna-hazinesine dokunumayan,sonucta da oldukten sonra naasi evde mahsur birakilan,kasaba-manava-bakkala borcu oldugu icin,BUYUK AMA TALIHSIZ INSAN...ruhun saad olsun!
ismini israrla 6. mehmet diye zikr edip, onun altin düskünü olduguna dair ima olusturulmaya bile calisildi... mesrutiyet ilani sonrasinda altindan faytonu bile parcalayip, (saddam sonrasi iraklilar gibi) yagmalayan insanlar demokrasi kahramani ilan ediliyor.. lincten kurtulmak icin bes parasiz canini kurtaran, gömülecek toprak arayan, cesdine haciz gelmemesi icin mahalle esnafinin insafina muhtac olan adam altinci mehmet oluyor...
bunlar enkaz edebiyatinin kamuflaj ve makyaj bile tutmaz versiyonu.. asin artik bu sacmaliklari...
mustafa kemali anadolu'ya gönderen irade olarak kendisi, bazi hareketlerinden dolayi, anadolu harekatini sahsi iktidarina dönüstürme potansiyeli tasidigindan süphelendigi mustafa kemalin üzerine aileden birini göndermek istiyor. ama mustafa kemal hanedandan birisinin gelmesini de engelleyici tavir takininca vahidüddin han da ona karsi aleni tavir aliyor, süphelerinde hakli ciktigini düsünüyor..
mustafa kemali anadoluya, anadolu harekatini bastirmak niyetiyle göndermek istese idi, nicin hanedandan birini ankaraya göndermesi gündeme gelsindi.. inkilap tarihi kitablarinda bile yazan bu hanedan üyesi olayini mantikla degerlendirmek lazim...
vahiduddin kendisi istanbulda ingilizleri oyalarken anadoludaki harekata karsi gelebilecek tepkileri üzerine cekerek, ingilizleri avutarak anadoluyu kurtarmayi hedeflemis birisi idi. ama gönderdigi memuru, harekati kendi hayat görüsü istikametinde Atilla ilhan'in deyimiyle bir 'anadolu ihtilali'ne cevirdi...
gazeteci ali kemale uygulattirilan linc olayi türk basin, sansür, demokrasi vs. tarihlerinin yüz karasidir diye bugünün demokrasi anlayisi günah cikartiyor. ama o zamani yasayan bir eski padisah icin demokrasi, insan haklari, hukukun üstünlügü, adil yargilanma hakki, cumuk vs. kimsenin aklina gelmezdi.. ali kemal gibi linc edilme ihtimali... Bu olsaydi, vahidüddin ingiliz vapuru ile kacmasaydi da linc edilseydi, modern türkiye'nin ürünü olarak ben, milliyetimden utanirdim.. I, dünya savasinin galiblerinin hanedanlikalri hala yasiyor, maluplarin hanedanlari bitti ama, onurlari var.. türkiyede ise, kacmasaydi linc edilecekti denen bir son sultan hikayesi var, milli onurumuzu kurtaran olayi bu gün hainlik ve kacma olarak yorumluyoruz..
necip Fazil'a göre Kanuni'den cok daha kaliteli birisi idi. Kanuni'nin devrinde yasamis olsa idi, Osmanli tarihi cok daha güclü olarak devam ederdi hayatiyetine diyor..
Düsün ey okuyan düsün, kafanda batan bir imparatorlugu canlandir, sen padisah, bütün mesuletler sende, bas sehrin yabancilar tarafindan basilmis, halkin kendini kurtarmak gayesiyle son nefesini vermekte, senden uzak anadoluda türk birlikleri yeni bir devlet kurma cabasinda, üstelik ingiliz nedilen düsman yakana bogazina sarilmis seni kukla olarak kullanmak istiyor, soruyorum ne yapardin? Gitmek tek care sadece senin icin degil, ailen icin, devletin gelecegi icin, halkin icin...iste Vahdettin de bunu yapti milletini düsünerek kendisini, saltanatini feda etti.
Sultan Vahdeddin Mustafa Kemal'i anadolu'ya göndermiştir; ama hangi düşüncelerle? Vahdettin Mustafa Kemal'i Anadolu'ya 9. Ordu Müfettişi olarak Karadeniz'de Türk köylerinin basılıp Rum çetelerince katledilmesi söylentisi üzerine araştırma yapması için yollamıştır; fakat Atatürk başka fikirlerle gidip, bu fikirlerini yazmıştır...
Vahdettin'in günlüğü bir ara ortaya çıkmış ve hatta Milliyet gazetesinde yazı dizisi niyetine yayınlanmıştı...Fakat bir kişinin kendisi üzerinde yaptığı yorumlar ne kadar doğru? hele bu kişi batmış bir imparatorluğun son padişahı ise! ...
Vahdettin belki vatan haini değildir -o da osmanlı'nın o günkü şartları göz önüne alınınca- fakat bu su götürmez bir gerçektir ki vahdettin; ülkesini padişahlığın ayakta kalması için KAYITSIZ, ŞARTSIZ işgale açmıştır; direniş hareketi başlatan Mustafa Kemal'in yoluna taş koymuş, üstüne ordular göndermiş, onu idama mahkum ettirmiş, hatta Istanbul Müftüsünden fetva alarak onu vatan ve islam haini ilan ettirmiştir..İşte bunlar su götürülmez gerçeklerdir...
Vahdettin Malta'ya gittikten sonra da İngiltere'le v.b. ülkelerle yazışmalarında Sultan ve Halife unvanını kullanmaya devam etmiştir! .....
Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta. Ben demiyorum. Nutuk'ta Mustafa Kemal diyor. Hoş, kimi yobazlara göre referans sayılmaz ama...
Vahdettin hain değil sadece kötü bir yöneticidir, çünkü yetiştiği ortam ve durum onun iyi ve sağlıklı şekilde yetişmesin izin vermemiştir.. Size sorarım ömrünüzün hepsiin büyükçee bir oda da ve 24 saat eğitimle, üstelik dışarıda da kan-revan birbirini götürürken siz olsaydınız nasıl yetişebilirdiniz.. Yanlışları olmuştur, hem de çoook olmuştur ama bu onun değil, Osmanlı da ki son sistemin suçudur...
Kısa dip not: Vahdettin başka bi, r ülkeye kaçtığında bile Atatürk'ün ölümüne sevinenler yüzünden o ülkeden gidip, sonsuzluğa karışmıştır..(İsteyene ayrıntılı anlatabilirim)
'....Facialara kalkan olamadım ise de, siper-i saika(paratoner) vazifesi gördüm.Bütün musibetleri üzerime çektim.Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanına ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum...' VI.Mehmet Vahideddin
Türkiye’de, vatan kavramı cumhuriyetle yaşıttır.Osmanlı padişahı açısından vatan diye bir kavram olamaz bu durumda Vahdettin “vatan haini” bile değildir.Çünkü vatanı içselleştirmiş bir siyasi birlik olan cumhuriyet,padişahı içermez.
VI. Mehmet (Vahidettin) , (d. 2 Şubat 1861, İstanbul – ö. 15 Mayıs 1926) . 36. ve son Osmanlı padişahıdır.
Babası Sultan Abdülmecit, annesi Gülistu Kadın Efendi. Annesi o henüz çok küçükken vefat etti. Çocuk denecek yaşlarda hem öksüz, hem yetim kalan Mehmet Vahdettin, babası Sultan Abdülmecit'in kadınlarından Şayeste Kadın tarafından büyütüldü. Sultan Abdülaziz'in saltanatı sırasında henüz bir çocuk olduğu için serbest yetişti. Eğitim ve öğrenimi ile ağabeyi Sultan II. Abdülhamit henüz padişah değilken bile yakından ilgilendi. Sultan II. Abdülhamit, saltanat yıllarında da bu tutumunu değiştirmedi, ona hep değer verdi ve onu korudu. Bu yüzden ağabeyinin saltanat yıllarında rahat bir hayat yaşadı.
Sultan Mehmet Reşat, padişah olduğu zaman, yaş bakımından Mehmet Vahidettin'den daha büyük olan Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf İzzettin veliaht idi. Yusuf İzzettin'in ölümü üzerine veliahtlığa Mehmet Vahdettin getirildi. Veliaht olarak bulunduğu yıllarda, I. Dünya Savaşı çıktı. Savaş sırasında Osmanlı Devleti'nin veliahtı olarak Almanya'ya resmi bir gezi yaptı. Bu seyahatinde yanında Mustafa Kemal'de bulunudu. Sultan Mehmet Reşat'ın ölümü üzerine, Sultan VI. Mehmet Vahidettin sanı ile padişah oldu.
4 yıllık bir saltanattan sonra Kurtuluş Savaşının kazanılması üzerine 17 Kasım 1922 tarihinde Türkiye'yi terketti. 15 Mayıs 1926 tarihinde San Remo'da kalp yetmezliğinden dolayı 65 yaşında vefat etti.
Erkek çocukları: Mehmet Ertuğrul Efendi.
Kiz çocukları: Rukiye Sultan, Sabiha Sultan, Fatma Ulviye Sultan
vahdettin Atatürk'e 'Bu vatanı ancak sen kurtarırsın paşa'derken saltanatı veya hilafeti kurtarabileceğini söylemek istemiştir.Vahdettinin bu vatana tek yararı saltanatın kaldırılışına ses çıkarmayıp,yaygara çıkarmayıp yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ne önayak olmamasıdır.Vahdettin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasını olumlu karşılamasından dolayı sadece bu yönünü severim :)
mezarı türkiye dışında olan tek osmanlı padişahıdır...
Sultan VI. Mehmed Vahdettin Han
Babası: Sultan Abdülmecid
Annesi: Gülistü Sultan
Doğduğu Tarih: 2 Şubat 1861
Padişah Olduğu Tarih: 4 Temmuz 1918
Saltanatın Ilgası: 1 Kasım 1922
Yurttan Kaçışı: 17 Kasım 1922
Sultan Mehmed Vahdeddin, otuzaltıncı padişah olarak Osmanlı tahtına çıktı ve İmparatorluk tarihinde son kılıç alayı yapıldı. İyi bir eğitim alarak yetişti, çok zeki, okuduğunu hemen kavrayıp, anlamlar çıkarır, meseleleri tahlil edebilirdi. Ağabeyi Mehmed Reşad gibi şehzadeliği döneminde, devlet yönetiminde padişah idaresini yakından görmüş, tecrübe sahibi olmuştu.
Sultan Vahdeddin, görev kendisine verildiğinde ne kadar ağır bir sorumluluk aldığını biliyordu. Atalarının yönettiğinden çok farklı bir duruma gelmiş bir devleti yönetecekti. Osmanlı ailesi, tek egemen güç olarak bu toprakları yönetmekle görevlendirilmişti. Onlar kendilerine verilen emaneti, tehdit ve tehlikelerden korumak, güvenlik stratejisine ulaşmak için gece gündüz, ay ve yıllarca mücadele etmişler, üç kıtaya yayılan bir İmparatorluk kurmuşlardı. Belki de tarihimizde 2 şehzade kardeş olarak en acı kaderi yaşamışlardı. Artık düşman uzaklarda değil, Anavatan’da, Anadolu coğrafyası içinde idi. Suriye’de Fransa, Irak’ta İngiltere komşumuz olmuştu. Bununla da yetinmemişler, Türkçülük hareketine karşı çeşitli bölgelerde yaşayan vatandaşlarımızı devlet aleyhine isyana teşvik etmişler, birçok toprağını savaşmadan, elde etmeyi başarmışlardı.
Vahdeddin, sadece bir şehrin sınırları içinde kalan toprakları yöneten adı “İstanbul Hükûmeti” olan bir devletin başı olmuştu. 10 Ağustos 1920 belgesinin imzalanması ile Anadolu’nun ortasında küçük bir coğrafî alanda Türklerin yaşamasına müsaade(?) edilmişti. Son padişah olarak etrafını çeviren düşmanlar yerine, yeni bir devlet kurmaya, yeni vatan oluşturmaya, ülkeye sahip çıkmaya çalışanlara, millî mücadeleye karşı olmak da O’nun en acı kaderi olmuştu. Millî mücadeleyi başlatanlar kazançlı olmuş, vatan kurtarılmış, bağımsız yeni bir devlet kurulmuş, artık O’na da yaşayacak bir toprak parçası kalmamış, çareyi kaçmakta bulmuştu.
Sultan Vahdeddin, orta boyda, ince yapılı, açık tenli ve biraz soluk yüzlü idi ve sakalı yoktu. Kendini iyi yetiştirmişti. Arapça, Farsça okur yazar, fıkıh ilmini çok iyi bilirdi. Çok nazik ve son derece saygılı ve sabırlı idi. Çok fazla konuşmaz, kendisine anlatılanları ise hiç söz kesmeden sonuna kadar dinlerdi. Evhamlı olması, yakın çevresinin etkisinde kalması, milletini tanımaması ve güvenmemesi en büyük zaafı olmuş ve sonunu hazırlamıştı.
04.07.1918 VI. Mehmed Vahdeddin’in Padişah oluşu.
23.07.1918 İstanbul üzerinde 6 uçaklık düşman filosu tarafından taarruz uçuşu.
27.07.1918 Düşman uçak filosunun İstanbul’a ikinci taarruz denemesi.
07.08.1918 Mustafa Kemal Paşa’nın, Filistin’de 7’nci Ordu Kumandanlığına 2. defa tayini.
21.08.1918 2 ayrı uçak filosunun; Harbiye Nezareti üzerine hedefledikleri bomba, çarşı yakınına düşmüş ve 8 kişi yaralanmıştır.
25.08.1918 Düşman uçaklarının dördüncü taarruzu.
27.08.1918 Düşman uçaklarının beşinci taarruzları. Bir çocuğun ölmesi, 11 kişinin yaralanması.
31.08.1918 Osmanlı tarihinde son Kılıç olayı.
21.09.1918 Nasıra’nın İngilizler tarafından alınması.
23.09.1918 Hayfa ve Akka’da İngiliz işgali.
28.09.1918 Alman-Osmanlı uçaklarının Limni-Taşoz’da bulunan düşman uçak hangarlarını bombalaması.
01.10.1918 Şam’ın düşmesi, Türk Ordusu’nun Halep’e geri çekilmesi.
08.10.1918 Talat Paşa’nın istifası, “İttihât Terakki’nin iş başından düşürülmesi.”
14.10.1918 Ahmed İzzet Paşa’nın sadareti. Fethi (Okyar) Bey’in Dahiliye, Cavid Bey’in Maliye Bakanlığı’na getirilmesi.
27.10.1918 Haleb’in düşmesi.
30.10.1918 Mondros Mütarekesi imzalanması ve Osmanlı Devleti için harbin sona ermesi.
03.11.1918 İttihat Terakki ileri gelenleri (Talat-Enver-Cemal Paşaların) Yurt dışına kaçışları.
08.11.1918 İzzet Paşa’nın istifası, Tevfik Paşa’nın ikinci sadareti.
13.11.1918 Düşman filolarının İstanbul’a gelişi ve işgale başlamaları.
21.12.1918 Meclis-i Mebusan’ın Padişah tarafından kapatılması.
13.01.1919 Fahri (Belen) Paşa ve kuvvetlerinin Medine’de teslim olmaları.
30.01.1919 İttihatçıların tutuklanması.
09.02.1919 İtilâf Kuvvetleri Komutanı General Franchet D’Esperey’in İstanbul’a gelişi.
15.02.1919 İtilâf Devletleri’nin her alanda Mütareke dışı hareketleri.
03.03.1919 Tevfik Paşa’nın istifası, Damad Ferid Paşa’nın sadareti.
10.04.1919 Kars’ın Ermenilere işgal ettirilmesi.
20.04.1919 Ardahan’ın Gürcüler tarafından işgali.
29.04.1919 Antalya’nın İtalyanlar tarafından işgali.
11.05.1919 Yunanlıların Fethiye’yi işgali.
13.05.1919 İtalyanların Kuşadası’nı işgali.
Urfa, Antep, Maraş ve Adana Bölgesi’nin İngiliz ve Fransızların ortak işgali.
15.05.1919 İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali.
30.04.1919 Dokuzuncu Ordu Müfettişliğinin kurulması.
05.05.1919 Dokuzuncu Ordu Müfettişliğinin Yetki ve Selahiyetlerini belirleyen talimat hazırlanması.
14.05.1919 Mustafa Kemal’in Damad Ferid Paşa ile görüşmesi.
16.05.1919 Mustafa Kemal’in, son defa olarak Vahdeddin ile görüşmesi.
Mustafa Kemal’in Bandırma vapuru ile Samsun’a hareketi.
26.05.1919 Padişah’ın başkanlığında Saltanat Şurası’nın toplanması.
06.06.1919 Damad Ferid Paşa ve Heyetin Paris Barış Konferansı’na hareketi.
03.07.1919 Damad Ferid ve Heyetin Paris’ten İstanbul’a geri dönüşü.
20.07.1919 Damad Ferid Paşa’nın istifası.
21.07.1919 Damad Ferid Paşa’nın üçüncü sadareti.
30.07.1919 Damad Ferid’in, Erzurum Kongresi Başkanı Mustafa Kemal’i tutuklaması için Kâzım Karabekir Paşa’ya telgrafı.
03.09.1919 İstanbul Hükûmeti’nin, Elazığ Valisi Ali Galip vasıtası ile Sivas Kongresi’ni dağıtmak teşebbüsü.
12.09.1919 Mustafa Kemal Paşa’nın “İstanbul Hükûmeti, Anadolu’ya hakim değil, tabii olmak zorundadır” tamimi.
21.09.1919 Kuvay-ı İnzibatiye’nin Kuvay-ı Milliye’ye karşı İstanbul Hükûmeti tarafından kurulması.
30.09.1919 Damad Ferid Paşa’nın istifası.
02.10.1919 Ali Rıza Paşa’nın sadarete tayini.
04.10.1919 Anadolu ile İstanbul ilişkilerinin yeniden kurulması.
09.10.1919 Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Mustafa Kemal arasında “Amasya Mülakatı” görüşmeleri.
22.10.1919 Amasya protokolunun imzalanması.
29.11.1919 Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye arasında toplantı.
Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da açılmasının kabulü.
12.01.1920 Meclis-i Mebusan’ın İstanbul’da açılması.
28.01.1920 “Misak-ı Milli”nin, İstanbul Meclisi’nde kabul edilmesi.
08.03.1920 Ali Rıza Paşa’nın istifası, sadarete Salih Paşa’nın tayini.
16.03.1920 Meclis-i Mebusan’ın İngilizler tarafından basılması.
02.04.1920 Salih Paşa’nın istifası, Damad Ferid’in 4. kez sadareti.
11.04.1920 Meclis-i Mebusan’ın feshedilmesi.
10.05.1920 Osmanlı Heyeti’nin Paris Barış Konferansına katılmaları.
10.06.1920 Damad Ferid’in Paris konferansına katılmaları.
22.07.1920 Padişah’ın Yıldız Sarayı’nda Saltanat Şurası’nı toplaması.
31.07.1920 Damad Ferid Paşa’nın istifası ve 5. sadareti.
10.08.1920 Damad Ferid ve yeni kabine tarafından Paris’te “Sevr” andlaşmasının imzalanması.
19.08.1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Sevr anlaşmasını imza edenler ve Saltanat Şurası’nda olumlu oy verenlerin vatan haini olarak ilan edilmesi.
17.11.1920 Damad Ferid Paşa’nın istifası.
21.11.1920 Tevfik Paşa’nın 6. sadareti (Osmanlı Devleti’nin son başbakanı) .
20.01.1921 Tevfik Paşa’nın Londra Konferansına çağrılması.
Tevfik Paşa ve Mustafa Kemal Paşa arasında, Londra konferansına gönderilecek heyet üyelerinin seçimi için telgraflaşmalar.
27.02.1921 Türk Dışişleri Bakanı Bekir Sami Bey ve Heyeti’nin 13 gün süren Londra Konferansına katılmaları.
Sadrazam Tevfik Paşa’nın konferansta “Ben sözü Türk Milleti’nin gerçek temsilcisi olan BMM Başdelegesine bırakıyorum” diyerek yetkiyi teslim etmesi.
10.09.1922 Tevfik Paşa Kabinesi’nin Sakarya Zaferini kazanan Başkumandan Mustafa Kemal Paşa’ya tebrik telgrafı.
22.09.1922 Damad Ferid Paşa’nın yurtdışına kaçışı.
11.10.1922 Mudanya Mütarekesinin imzalanması.
29.10.1922 Vahdeddin’in Refet Paşa ile görüşmesi.
30.10.1922 TBMM’nde Saltanat ve Hilâfet hakkında görüşmeler.
01.11.1922 TBMM’nde saltanatın kaldırılması.
04.11.1922 Sadrazam Tevfik Paşa ve Kabinesi’nin istifasını Padişah Vahdeddin’e sunması.
10.11.1922 Vahdeddin’in son Cuma selamlığı.
16.11.1922 Padişah Vahdeddin’in, İngiliz himayesini istediğini bildiren mektubu, İstanbul İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’a göndermesi.
17.11.1922 Sultan VI. Mehmed Vahdeddin’in Malaya isimli İngiliz vapuru ile ülkeden kaçışı.
18.11.1922 Veliahd Abdülmecid’in TBMM tarafından Halife seçilmesi.
TArihini bilmeyenlerin hain dedikleri adam...
İngiliz generaline yazdığı kısa ve öz mektup:
'Dersaadet İşgal Orduları Başkumandanı
General Harringthon Cenablarına
İstanbul'da hayatımı tehlikde gördüğümden İngiltere devleti fahimesine iltica ve bir ân evvel istanbul'dan mahalli âhara naklimi talebederim efendim. '
16 Teşrinisani (Kasım) 1922
Halife-i Müslimin
Mehmet Vahidettin'
Mekke’de bir süre kaldıktan sonra İtalya’nın San Remo şehrine giderek vefatına kadar orada kaldı. Şehzadelik günlerinden tanıştığı devrin İtalya Kralı, Sultan Mehmed Vahidüddin’e istediği bir köşkte oturabileceğini bildirdi. Ancak aldığı cevap çok netti:
'Haşmetlü Kral Hazretlerine şükranlarımızı arz ederiz. Gösterdikleri incelik ve civanmertliğe hayranım. Fakat taşıdığım ‘Müslümanların Halifesi’ ünvanı böyle bir yardımı kabul etmeye engeldir.'
Oysa çok zor günler geçiriyor, bazı geceler aç bile kaldığı oluyordu. Ancak Sultan Mehmed Vahidüddin, bu durum da bile kendi durumunu düşünmüyor, ziyaretine gelen herkese Türkiye’de neler olup bittiğini soruyordu. Aldığı güzel haberlerden sonra verdiği cevap her zaman aynıydı:
'Saray ve saltanat yıkılmış ne çıkar, vatan ve millet kurtuldu ya.'
Sultan Vahidettin malik bulunduğu keskin zekası, siyasi dehası ve dirayetine rağmen korkunç bir talihsizlik... Onun talihsizliği, sadece kendi devrinde vuku bulan hadiselerden ileri gelmiyor, daha öncesinde Ulu Hakan Abdülhamidin haledilmesiyle başlayan kaos sırasında halefi Reşatın beceriksizliği ve iktidarı Mason, Türk ve İslam düşmanı İttihat Terakkiye kaptrımasından geliyor... Tezimiz: şayet Ulu Hakan haledildiğinde tahta Vahdettin geçmiş olsaydı Cihan harbinde Koskoca bir imparatorluk çökmeyecekti... Fakat heyhat ki, Tarihin gördüğü ihanetlerin en büyüğünü gerçekleştiren Yahudi Komitacıları İttihat Terakki Fırkası, sadece iktidarı için, iki hata yapmıştır. İlki Abdülhamidin tahttan indirilmesi, ikncisi ve daha felaketlisi Reşadın tahta geçirilmesi...
Ruhun şad olsun Ey Vatan Dostu!
ataturk samsun a gitmeden once sanildigi gibi eski bir tekneyle gitmemistir.Vahdettin:Ataturk'e saglam bir deniz araci tahsis eden,ataturk'e muhrunu veren ve ileride bu vatan icin iyi seyler yapma firsatinin en buyugunu veren,bir turlu zamanin ahval ve seraitine gore degerlendirilemeyen,kor cahillerin yine cahillikle vatan haini ilan ettigi,surgune gonderilmeden once hakki oldugu halde tek bir kurusuna-hazinesine dokunumayan,sonucta da oldukten sonra naasi evde mahsur birakilan,kasaba-manava-bakkala borcu oldugu icin,BUYUK AMA TALIHSIZ INSAN...ruhun saad olsun!
ismini israrla 6. mehmet diye zikr edip, onun altin düskünü olduguna dair ima olusturulmaya bile calisildi...
mesrutiyet ilani sonrasinda altindan faytonu bile parcalayip, (saddam sonrasi iraklilar gibi) yagmalayan insanlar demokrasi kahramani ilan ediliyor.. lincten kurtulmak icin bes parasiz canini kurtaran, gömülecek toprak arayan, cesdine haciz gelmemesi icin mahalle esnafinin insafina muhtac olan adam altinci mehmet oluyor...
bunlar enkaz edebiyatinin kamuflaj ve makyaj bile tutmaz versiyonu..
asin artik bu sacmaliklari...
Kilic kusanma töreninde aglamaktan dogru dürüst merasim yapamayan bir padisah nasil hain olur?
mustafa kemali anadolu'ya gönderen irade olarak kendisi, bazi hareketlerinden dolayi, anadolu harekatini sahsi iktidarina dönüstürme potansiyeli tasidigindan süphelendigi mustafa kemalin üzerine aileden birini göndermek istiyor.
ama mustafa kemal hanedandan birisinin gelmesini de engelleyici tavir takininca vahidüddin han da ona karsi aleni tavir aliyor, süphelerinde hakli ciktigini düsünüyor..
mustafa kemali anadoluya, anadolu harekatini bastirmak niyetiyle göndermek istese idi, nicin hanedandan birini ankaraya göndermesi gündeme gelsindi.. inkilap tarihi kitablarinda bile yazan bu hanedan üyesi olayini mantikla degerlendirmek lazim...
vahiduddin kendisi istanbulda ingilizleri oyalarken anadoludaki harekata karsi gelebilecek tepkileri üzerine cekerek, ingilizleri avutarak anadoluyu kurtarmayi hedeflemis birisi idi.
ama gönderdigi memuru, harekati kendi hayat görüsü istikametinde Atilla ilhan'in deyimiyle bir 'anadolu ihtilali'ne cevirdi...
o ne yapsin?
gazeteci ali kemale uygulattirilan linc olayi türk basin, sansür, demokrasi vs. tarihlerinin yüz karasidir diye bugünün demokrasi anlayisi günah cikartiyor.
ama o zamani yasayan bir eski padisah icin demokrasi, insan haklari, hukukun üstünlügü, adil yargilanma hakki, cumuk vs. kimsenin aklina gelmezdi.. ali kemal gibi linc edilme ihtimali...
Bu olsaydi, vahidüddin ingiliz vapuru ile kacmasaydi da linc edilseydi, modern türkiye'nin ürünü olarak ben, milliyetimden utanirdim.. I, dünya savasinin galiblerinin hanedanlikalri hala yasiyor, maluplarin hanedanlari bitti ama, onurlari var..
türkiyede ise, kacmasaydi linc edilecekti denen bir son sultan hikayesi var, milli onurumuzu kurtaran olayi bu gün hainlik ve kacma olarak yorumluyoruz..
necip Fazil'a göre Kanuni'den cok daha kaliteli birisi idi. Kanuni'nin devrinde yasamis olsa idi, Osmanli tarihi cok daha güclü olarak devam ederdi hayatiyetine diyor..
Düsün ey okuyan düsün, kafanda batan bir imparatorlugu canlandir, sen padisah, bütün mesuletler sende, bas sehrin yabancilar tarafindan basilmis, halkin kendini kurtarmak gayesiyle son nefesini vermekte, senden uzak anadoluda türk birlikleri yeni bir devlet kurma cabasinda, üstelik ingiliz nedilen düsman yakana bogazina sarilmis seni kukla olarak kullanmak istiyor, soruyorum ne yapardin? Gitmek tek care sadece senin icin degil, ailen icin, devletin gelecegi icin, halkin icin...iste Vahdettin de bunu yapti milletini düsünerek kendisini, saltanatini feda etti.
Sultan Vahdeddin Mustafa Kemal'i anadolu'ya göndermiştir; ama hangi düşüncelerle? Vahdettin Mustafa Kemal'i Anadolu'ya 9. Ordu Müfettişi olarak Karadeniz'de Türk köylerinin basılıp Rum çetelerince katledilmesi söylentisi üzerine araştırma yapması için yollamıştır; fakat Atatürk başka fikirlerle gidip, bu fikirlerini yazmıştır...
Vahdettin'in günlüğü bir ara ortaya çıkmış ve hatta Milliyet gazetesinde yazı dizisi niyetine yayınlanmıştı...Fakat bir kişinin kendisi üzerinde yaptığı yorumlar ne kadar doğru? hele bu kişi batmış bir imparatorluğun son padişahı ise! ...
Vahdettin belki vatan haini değildir -o da osmanlı'nın o günkü şartları göz önüne alınınca- fakat bu su götürmez bir gerçektir ki vahdettin; ülkesini padişahlığın ayakta kalması için KAYITSIZ, ŞARTSIZ işgale açmıştır; direniş hareketi başlatan Mustafa Kemal'in yoluna taş koymuş, üstüne ordular göndermiş, onu idama mahkum ettirmiş, hatta Istanbul Müftüsünden fetva alarak onu vatan ve islam haini ilan ettirmiştir..İşte bunlar su götürülmez gerçeklerdir...
Vahdettin Malta'ya gittikten sonra da İngiltere'le v.b. ülkelerle yazışmalarında Sultan ve Halife unvanını kullanmaya devam etmiştir! .....
Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça yollar araştırmakta.
Ben demiyorum. Nutuk'ta Mustafa Kemal diyor. Hoş, kimi yobazlara göre referans sayılmaz ama...
Vahdettin hain değil sadece kötü bir yöneticidir, çünkü yetiştiği ortam ve durum onun iyi ve sağlıklı şekilde yetişmesin izin vermemiştir..
Size sorarım ömrünüzün hepsiin büyükçee bir oda da ve 24 saat eğitimle, üstelik dışarıda da kan-revan birbirini götürürken siz olsaydınız nasıl yetişebilirdiniz..
Yanlışları olmuştur, hem de çoook olmuştur ama bu onun değil, Osmanlı da ki son sistemin suçudur...
Kısa dip not: Vahdettin başka bi, r ülkeye kaçtığında bile Atatürk'ün ölümüne sevinenler yüzünden o ülkeden gidip, sonsuzluğa karışmıştır..(İsteyene ayrıntılı anlatabilirim)
milletine ihanet edenler için allaha yalvarması gereken son adam.zavallı, insiyatifsiz, hain.
'....Facialara kalkan olamadım ise de, siper-i saika(paratoner) vazifesi gördüm.Bütün musibetleri üzerime çektim.Kendimi feda ederek vatanı kurtarmaya çalıştım. Dinine, devletine, vatanına ve milletine hıyanet edenlerin aziz Allah'ın kahreden kudretli gücüne hedef olması için yakarıyorum...'
VI.Mehmet Vahideddin