***Bahtinur Hanım, Günün Şiir sayfasında cevap vermek istemedim. Orası gereğinden fazla işgal olmasın diye. Eleştirinize karşı değilim. Zaten üslubunca yazıyorsunuz. Bir yanlış anlamayı düzelteyim istedim. Ben her zaman ve her yerde derim, hiç bir Partiye üye değilim. Hiç bir siyasi görüşün peşine düşmedim. Ben Cumhuriyet çocuğuyum ve Türk Ulusal Devlet sisteminden yanayım. ---Bu gün kendi sitemde tafsilatlı yazdım Necip Fazılı, eğer ki, merak buyurursanız okuyabilir- siniz. Kaldı ki, Şiir de her hangi bir hakaret içerikli cümlemde yoktur. Menderese İlah gibi tapardı demişim. Ehh doğru demişim. Bana da Mustafa Kemal'e Tanrı gibi tapıyorsun denildi. Ne var bunda, denilebilir. ---Yorumsal yazılarını beğenerek okuyorum. Katıldığımda oluyor, katılmadığımda. Demokrasi de bu değil midir. Yüce yaradan sayınızı artırsın. Selametle... OZAN ÇAKIROĞLU.
Şule hanım merhaba, - 18 07 2024 tarihli 18.36 mesajınız: Hapse atılanlar devrimci değil, karşı devrimcidirler diye düşünüyorum. Çünkü ister İslam Devrimi olsun, ister Burjuva Devrimi veya ister Komünist Devrim, karşı çıkanlara ne yazık ki ölüm de dahil ağır yaptırımlar uygular, bilirsiniz.
- 19 07 2024 tarihli 18.12 mesajınız: Savınıza karşıt sayılabilecek bir görüş bildirdiğim halde, her şeye burnunu sokmayı huy haline getirmiş bir kendini bilmez hadsizin provoke etmeye çalıştığı ortamı yumuşatmak için 19 07 2024 tarihli 18.12 mesajinizla gösterdiğiniz inceliği silmeseydiniz keşke... Çünkü bir hanımefendi olarak size oldukça yakışıyordu.
O mesajınız olmasaydı adamın(!) kendisini cevap vermeye değer birisi olarak görmediğimden gülüp geçecektim. Ama bu durumda Hz Mevlana'nın insan ilişkilerinde artık neredeyse bir kural haline gelmiş olan sözleriyle ikisatır cevap yazmam gerekli oldu.
Şöyle demiş O Büyük Düşünür: "Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var elbet. Lakin bir lafa bakarım, laf mı diye...Birde söyleyene bakarım, adam mı diye."
Bu kadar :) Kendini bilmezler için daha fazla söze gerek var mı?
Son sözüm size: Silmenize ragmen inceliğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla...
---Bu sayfa ÇÖL ŞÜLESİ Mahlaslı, saygıdeğer bir hanımefendi tarafından dizayne edilmiştir. Kendileri bütün Vatandaşların haklarına saygı duyarak, sevgi, barış, suhulet ve uhulet içeri- sinde burada yorumsal yazılarını icra etmektedir. Fikri-düşüncelerini beyanı esnasında gayet anlaşılır Lehçe-i bir dil kullanmaktadır. Ve her hangi bir kişi, kurum, kuruluş ve ya bir toplumu rencide edecek, incitecek, aşağılayacak ve kışkırtacak hiç bir provokatif eylemsel tavır ve davranış içerisine girmemiştir. ---Zaman-zaman ben kendileriyle Fikir teatisinde bulunmaktayım. Okurlar katılır ve ya katılmaz. biz bunun hesabında değiliz. Önemli olan toplumun değer yargılarına, siyasal, sosyal ve kültürel haklarına saygı duymaktır. Biz eleştirilerimizi yaparken her zaman ve yerde münferit eylemlerden kendimizi sakınırız. ----Sayın Ufuk, Zat-i aliniz, izinsiz ve ruhsatsız Muhterem Hanımefendinin sitesine giriyorsunuz ve alaycı bir üslupla **Yok Hukukçu değilseniz susun oturun, yok Hukukçu iseniz oturup ağlayın** diye talimatlar veriyorsunuz. Bunu hangi kimlikle yapıyorsunuz? Yok eğer ki, sayfada bir şeyler paylaşmak istiyorsanız, meselelerle ilgili bilgi ve yorumlarınızı anlaşılır bir dil ile ve kimseyi asla rahatsız etmeden paylaşabilirsiniz. Ehli akil ve edebi yetkin bir şahsiyet olmanıza gerek yok. ----Zaman-zaman yabancı isimler altında Siteler sabote edilmektedir. Bu doğru bir davranış değildir. Ve hiç kimseye de bir şey kazandırmaz....VESSELAM. ---------OZAN ÇAKIROĞLU---------
Cumhuriyet Dönemi'nin yüz karası mahkemelerini saptamak için, bugünden başlayarak 22 yıl.geriye doğru gidin. Bu 22 yıl içinde yüzkarası mahkeme nasıl olurmuş tüm karasıyla birlikte göreceksiniz.
Gördükten sonra, hukukla ilginiz yoksa susun; hukukçu iseniz oturup ağlayın.
---İSTİKLÂL Mahkemeleri size göre yüz karası, bana göre de Cumhuriyetin yüz akı, ve Demokrasinin teminatı. ---İstiklâl Mahkemeleri, İstiklâl Savaşında Ülke'nin ve Ulusun olağanüstü bir tehdit altında bulunduğu bir dönemde, yasama organının kendi içinden seçtiği Mebuslardan kurulu ve olağan üstü yetkilerle donatılmış ve Hıyanet-i Vataniye Kanunu'yla teminat altına alınmış Devrim Mahkemeleridir. Eğer ki, bu Devrim Mahkemeleri kurulmasaydı Cumhuriyet dumura uğrayabilirdi. ---Bu Mahkemelerce 1054 kişi infaz edilmiştir. Doğrudur-yanlıştır, suçludur-masumdur onu bizler bilemeyiz. Meselenin özünü Türk Ulusal Devletin yetkili mercileri bilir. Devletin hak, Hukuk ve Adalet Mizanını eleştirmeye ehli-akil ve edebi yetkin bir kimliğim yoktur...VESSELAM. --------OZAN ÇAKIROĞLU-------
---Ben bireysel olarak hiç bir zaman İslamiyeti doğru algılayan ve doğru icra eden Müslüman birey ve topluma menfi fikri-düşüncem olmamıştır. Olamaz da. Çünkü ben Müslüman bir Türk Vatandaşıyım. Her kim ki Yobaz deyimini Müslüman birine yakıştırıyorsa hadsizlik ediyor. Ve vebal almaktadır., ---Ben zaman*zaman Şiir ve yorumsal yazılarımda Tarikat ve yobaz deyimini kullanırım. Eğer ki zahmet edipte **ZIVANADAN ÇIKTI YOBAZLAR** Başlıklı Şiirimi okursanız, orada kimlere yobaz dediğim aşikârdır. Ben Tarikatların tamamını Din ve Mezhep dışı buluyorum. Hatta daha da ilerisini söyleyeyim. Ben Şıhların ve onların cümle müritlerinin KURAN'la uzaktan yakından hiç bir ilişkisi yoktur. Zaten KURAN Mezhep ve tarikatları reddediyor. ---Ülkemiz de yüce Dinimize ve Dini geleneklerimize en büyük zarar veren ve Dinimizi pasifize etmeye uğraşanlar cümle Tarikat ve asitane dergâhlarıdır. Sabah ki yazımda söylemiştim, yine tekrar edeyim, Dünyada en büyük devrimci Hz. Muhammed'tir. Zaman zaman Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk Hz. Muhammed'ten himmet almıştır. Hatta Laiklik ilkesiyle Dini hem özgürleştirmiş hem de koruma altına alarak, Devlet işlerinden uzak tutmuştur. ---Dört büyük kitabın dördü de haktır. KURAN, Bütün Evrenin tercüm-i ezeliyesidir. Ve yer yüzünde ki, tek Rehberi son Peygamberimiz Hz. Muhammed'tir... VESSELAM. -------OZAN ÇAKIROĞLU-------
---Dünya'da hiç bir zalimin zülmü hoş görülemez. Hatta eğitim ve ceza muhtevali olsa da, hiç bir Kul Yüce Allah'ın yaratmış olduğu hiç bir cana zülüm yapamaz ve hatta küçümseyip hakaret edemez. Bu ve benzeri eylemsel tavırları dört büyük kitapta yasaklamıştır. ---Ancak Tarihsel devinime baktığımızda. Özellikle Orta Çağ karanlığında, Sivas-Madımak, Erzincan-Başbağlar ve Ankara Gar katliamları gibi bir çok emsali vahşetler olmuştur. Son olarak ve en vahimi Gazze'de yaşanmaktadır. Din-mezhep ayrışmaları, Siyasi ve ekonomik çekişmeler olduğu müddetçe benzer olaylar devam edecektir.. ---15. yüz yılda, Moğollar, İskitler, Eski Mısırlılar, ve çeşitli Mezoamerikan şefleri Eğer ki Kız çocukların sayıları fazlaysa bir kaçını, ayrıca evin hizmetçi ve cariyelerini Tanrılara Kurban ediyorlardı. 1945 de Hiroşima katliamı, Hitler mezalimi, Gürcü mezalimi ve Ukrayna kıyımı gibi süreklilik arz etmektedir. Bunu önü ancak ve ancak Evrensel ve Müspet Fen-Bilimle alınabilir. Din iman-Mezhep, Tarikat ve Şeriatla asla ve kat-a alınmaz. Sivas- Madımak Otelinde tekbirlerle 37 masum insanı yakan yobaz sürüsü değilmiydi...VESSELAM. --------OZAN ÇAKIROĞLU---------
Tarihsel devinimde müspet anlamda tersi gelişmeler de olmuştur.. Örneğin, Hz. Muhammed, Dünya'da, hak-hakikat konusunda en büyük devrimciydi. Yüce Yaradanın, yer yüzünde ki en adil ve hakkaniyetli ilmi rehperiydi. Daha sonra, Hz. Ömer'in bağımsız-özgür ve eşit Adalet anlayışı.. xx. yüz yılda, kökten dağılmış, yok olmuş ve bütün bağımsızlığını kaybetmiş, büyük bir Milleti yeniden bağımsızlığına kavuşturup, Türk Ulusal demokratik, Laik ve sosyal hukuk Devletini inşa etmesi, sizin ve ya sizin gibi düşünenlerin tezini, görüşünü ve inanışını çürütmeye yetmez mi? Eğer ki, müspet Fen-Bilime dayalı bir eğitim ve öğretim sistemi geliştirip, Memleket satına eşit bir şekilde yayılırsa neden olmasın...VESSELAM.
Hemen hemen hepimiz bir mucize olsun istiyoruz. Bizzat biz seçilmiş olup, bizzat bu mucizenin başrol oyuncusu olmayı. Oysa unuttuğumuz zaten başrol oyuncusuyuz her birimiz kendi hayatımızın. İnsanın kendi hayatı, nefes alıyor olması bu dünyaya gelmiş olması, imtihan için seçilmiş olması birer mucize değil miydi? Ama olmaz daha da değerli olmaliydik öyle ya peygamberler gibi bize de melek görünmeli idi. Ya da azabı bizzat gorebilmeliydik ki hakikaten böyle helak olmuş milletlerin gerçekliğini kabul edelim. Öyle değil mi? Oysa nice afetin nasıl olduğunu bizzat görürken ve Kuranı Kerim her birimiz için indirilmiş bir kitap iken, insan inanmamak için bahaneler bulmaliydı değil mi? Haram ve günah denilen bir kavram ya da sorumluluk hissi olmamaliydi. Dilediği şekilde her günaha batıp çıkıp her türlü pisliğe bulasip ne azap olmalıydı ne de cehennem. İnkar edince bütün bu sorumluluklardan kurtulmuş olunuyordu öyle ya. İnsan, kadim zamanlarda da aynıydı şimdi de aynı.
---İnsanlar zaman-zaman yalnız kalmayı tercih ederler. Çünkü bazı olumsuz gelişmelerden dolayı, kendi başlarına kalmak ve düşünerek dinlenmek isterler. Kişiler duygu ve düşüncele- rini ve zihinsel sağlıklarını korumak ihtiyacı duyarlar. Bazı insanlar da doğası gereği, daha bağımsız ve daha sakin ortamı tercih ederler. Sosyal etkileşimlerden haz alamaz ve yalnız- lığı tercih ederler... ---Yaşamsal devinim içerisinde, bazen olumsuz olay ve gelişmeler insana rahmani bir çağrıdır. Her türlü olumsuzluktan ve kötülükten sakınmayı işaret eder. Merhameti fısıldar. Müspet düşün- meyi ve davranmayı öğütler. ---Yüce Yaradan kullarına, her eylemsel devinim içerisinde mutlaka irşadi ve ibreti nail eyler... Hayırlı Ramazanlar, bereketli iftarlar olsun.
****Her çocuk Dünya'ya gelmek ister. Ancak Dünya'yı ne görmüştür ne de bilmiştir**** Ustalar ustası Aşık Veysel amâ idi. Zira Dünya'yı bir çok diplomaliden daha iyi görür ve tanırdı. Türkiye'de ilk kez Bağlama da **LA** karar notasını bulmuş bir Ozandır. Hani Sayın Arif Sağ hocamızın bağlama çalış metodu var ya. O tarz da bağlama çalan ilk ozanımız Aşık VEYSEL'dir. 600 Şiirini kendi besteleyip çalıp-söylemiştir. Biz daha bir Şiirimizi ezberleyemiyoruz...İşte asıl çelişki budur. -----İnsan görmese de, düşünebilen, fikir üretebilen, mantık yürütebilen ve uygulayan bir varlıktır. Her şeyden önemlisi, bütün mahlukatlar içinde, Tarihsel bilinci olan bir tek canlı İNSANDIR. -----Bahtinur Hanım, daha öncede söylemiştim. Çok ilginç ve oldukça düşündürücü tespit- leriniz var. Bakınız ben de düşündüm ve düşündüklerimi yukarı da beyan ettim... -----Saygıyla Selamlarım-----
****MUHTEREM HANIMEFENDİ**** 8-Mart Dünya Kadınlar gününüzü kutlar, Türk Ulusal Kadınlarımıza eşitlik, özgürlük, huzur ve mutluluklar dilerim... Her zaman ve her yerde sevgi, Barış ve suhuletle kalınız... ------OZAN ÇAKIROĞLU-------
*****MUHTEREM HANIMEFENDİ***** Bundan 15 yıl önce Devlet Memuru olduğumdan dolayı Antolojiye yazamıyordum. Çakıroğlu Mahlasıyla başka mecralarda yazmaya başladım. Hiç unutmam ilk yaz- dığım konu, Maşrikten-Mağribe göç politikasıydı. Acaba yorumlarım tutar mı diye çok tasalanmıştım. Beni Siyasal ve sosyal akvama tanıtan bir başlangıç olmuştu. Şimdi de Zat-i aliniz diyorlar ki, yorumsal tespitleri mi anlayacak Ehli Akil olur mu? Siz, lütfen yazınız, çok okurlarınız olacaktır. Tespitlerinizi doğru ve ilginç bulan genç- lerimizin olduğunu bilmenizi isterim. Siteniz, diğer siteler gibi çökmesin diye zaman-zaman ben de bir şeyler karalıyorum. Zat-i alinizi saygıyla selamlar, hayırlı akşamlar dilerim... -----BİR YORGUN DEMOKRATIN SOLGUN KALEMİNDEN----
solgun bir söğüt, dallarını yüzüme eğmiş ve yapraklarının; yanık bir şiir dizesi gibi, yürek patikasına düştüğü bu demde, akıp giden zaman şırıl şırıl, gözlerimin kenarına, sensiz çizikler atar…,
**Her insan bir değerdir, karşılıklı saygı ve sevgi insanların en büyük hazinesidir. **Su, Hava-Güneş gibi, karşılıklı saygı ve sevgi insanların doğal ihtiyaçlarıdır. **Kin-kibir-nefretten arınmak ve Hak-hakikat bilmek kemalet ve fazilettir. **Muhabbetle Gönüller de coşup çağlamak, hayır ve hasenattır. **Gül-ü dikensiz yerinden tutmak marifettir... -------OZAN ÇAKIROĞLU-------
-----KALB asla bir düşünme ve duygu üretme organı değildir. Kan dolaşımı dışında başka bir fonksiyonu yoktur. Kalp atışların hızlanması Beyinde ki duyarlı merkezlerin harekete geçmesidir. Aşk-heyecan ve korku gibi. -----Beyin algılar, düşünür ve eyleme dönüştürür. Bu bir bilimsel tespittir. Beyin haricinde her hangi bir organ düşünemez. duygu üretemez. Çünkü Basiret ve hülasa yalnız beyine aittir. -----Yıllar önce basın-yayın aracılığıyla Din tacirleri bu benzeri olgularla Toplumu Hilafet'e özendirmeye uğraştılar. Mesela bir dönem Televizyon Ekranlarında,**Göz taşı, Cin çarpması, Şeytan taşlaması, Peri büyülemesi yok Cennet hürisi saçmalıklarıyla Toplumun mihenk taşlarıyla oynadılar. Şimdide diplomalı cahiller coştu-çağlıyor. Sosyal medya da yok Kap gözü işaretleri, yok gülücük sembolleri, karşı bireyi küçümseme işaretleri çılgın bir modaya dönüştü. Yaradan sonumuzu hayır eylesin...Saygılarımla.
-----Son zamanlarda herkes Yürekten-Kalpten konuşur oldu. Yok Kalb-i düşünce, yok basiretli yürek. Yok düşünen Kalp. Bunu da en çok Diplomalı cahiller güncel- lemektedir. SÜBHANEKE Duasının anlamını bilmeyen Dinbazlar da Yüreği-kalbi analiz etmeye başladılar... -----KALBİN düşünebilme ve fikir üretebilme özelliği asla yoktur. Kalp kan dolaşımını sağlar. ve natriüretik peptid salgılama gibi işlevleri haricinde başka bir görevi yoktur. Bu yüzden Kalbin kapakları ve ya tam kendisini yapay olarak değiştirmek mümkündür. Kalp naklinden sonra Beyinde her hangi bir değişiklik asla olmaz. Yani bir cahile Ehil Kalbi naklederseniz o, cahil asla bir ehil olamaz. -----Son zamanlarda inanç tüccarları ve kuantumcu sahtekârlar, Kalbin duygulardan sorumlu ve bağımsız düşünebilen organ olduğu yalanını Toplum içerisinde fısıldayıp kişi ve kişileri müspet bilimden soğutmaya çalışıyorlar. Bu tür yalancı Fetbazların nutuklarına asla itibar etmemeliyiz....SAYGILARIMLA -----BİR YORGUN DEMOKRATIN--SOLGUN KALEMİNDEN-----
EVRENİN İRŞAD-İ GÖZÜDÜR BİLGİ . Bilim Nice Tarihlere, Yol Oldu Kavimler Bilimle, Yolunu Buldu Nice Mahlukatlar, Tarihte Kaldı Evrenin İrşad-i Gözüdür Bilgi. . Dünya'nın Çağını, Hesaplar yazar Alemlerin, Şema-Şeklini Çizer Kainatın Bütün, Sırrını Çözer Tarihe İz Düşen, Yazıdır Bilgi. . Havada-Denizde, Toprakta Taşta Harmanda-Ormanda, Ekmekte-Aşta Evde-Okulda, He zaman her yaşta Hür Medeniyetin, İzidir Bilgi. . Der Vezir, Bilimle Olsun Yarışlar Çağlasın-çoğalsın, Teknik buluşlar Olmasın Yurduma, Nazar Bakışlar Mustafa Kemal'in, Sözüdür Bilgi... -----OZAN ÇAKIROĞLU-----
-----Bir Toplum, Tamamen fakir-fukara ve garip-gurebadan ibaret olsa, yine her türlü melanet, kaos-kargaşa, arsızlık-hırsızlık dört nal gider. Çünkü bu kin-kibir-nefret ve duygusal şehvet Beşer aleminin Fıtratında vardır. -----Aşağıda ki yazımda Kadının-kadını nasıl pasifize ettiğini ve Anadolu halk kültürünü ayaklar altına aldığını arz etmiştim. İnsanın yaşadığı her yerde bu tür eylemsel devinimler kaçınılmazdır. Ancak bilimsel eğitimin hakim olduğu, Anayasal hakların eşit bir şekilde Toplumsal, kominal ve kamusal alanda bilumum korunup ve kollanan Ulusal Devletler de asgari de olsa sağlanmaktadır. -----Devran-i alemde bunu ilk başaran Mustafa Kemal ATATÜRK'tür...Ancak bu Hür medeniyet 1955 den itibaren çökmeye başlamıştır...SAYGILARIMLA.
---1980 Lerden önce Türk Ulusal kültürümüzde Acının, hüznün, gamın -kederin bir rengi, biçimi, şekli ve şeması vardı. Ne zaman nerde kime ve neye acıyıp üzülece- ğimiz ve nasıl paylaşıp telafi edeceğimiz ulvi bir görevdi. Anadolu örfü-geleneklerinde adeta yasal bir devinime dönüşmüştü.. Ancak 1980 lerden sonra Ulusal Devlet poli- tikamız tamamen Avrupa taklitçiliğine dönüşünce, Toplumsal, Siyasal, Kamusal, sosyal ve kültürel yaşam şeklimiz tamamen alabora olmuştur. ---Yanlış politikalar sonucunda Maşrikten-Mağribe doğru göç Kervanının katar-katar olması, Moda ve Reklam sektörünün Ülke sathında tekelleşmesi Anadolu Tarihsel kültürümüzü oldukça dejenere etmiştir. Akraba-i Taalukat ilişkilerine ket vurmuştur. Arkadaş ve dost muhabbetini bitirmiştir. Ana ile Kızını, Baba ile oğlunu karşı-karşıya getirmiştir. Her şeyden vahimi menfaat-çıkar ilişkileri salgın bir virüs gibi yayılmıştır. Kavim-kardaş, Arkadaş Yoldaş geleneğini kökünden bitirmiştir. ---Son yıllarda bütün bu parçalanmalar artık bir daha birleşemez hale dönüşmüştür. Riyaset Sarayı yarı Hilafet Tahtına dönüşmüştür. Tarikatlar siyasi destek almıştır. Türk Ulusal Muasır Medeniyeti çökmüştür. Kadına şiddet artmıştır. Dini Nikâhlarla Hukuksuz evlilikler kabul görmüştür. Dört Kuma olayı bir reklama dönüşmüştür. Orta Çağ Sübyancılığı hızla yayılmaya başlamıştır. Cehalet çağlamış coşmuştur. Eli Asalılar, Çember sakallılar, Şalvar Cübbeliler, Püskül Fesliler ve kara sesliler Memleket sathına yayılmıştır. ---Bu devri zaman da kimse kimsenin umurunda değil. Beş kişi aynı sofrada yemek yerken birinin ağzı-dili yandığında, diğerleri ne kadar acı hissederse, Haa şimdi ki ACI ve hüzünlerimizi aynı oranda hisseder duruma geldik??? ---Yaradan Ulusumuza yar ve yardımcı olsun. Cümle okurlara saygılarımla. ----------OZAN ÇAKIROĞLU----------
**ARZINI MEVLAYA YAZ GİZLİ KALSIN** . İNSAN Hasıl Odu, Adem'den Beri Haram Yemeseydi, Cennetti Yeri Görünmez oldular, Cin-Şeytan-Peri Bunların Sırrını, Çöz Gizli Kalsın. . Yalan Dünya'nın, Tasası Bitmez Kullar hak-hakikat, yolunda gitmez Gülşensiz Bahçenin, Bülbülü ötmez Aşkından Harlayan, Köz gizli kalsın. . Geldiğin Yolları, Unutma Kardaş Mürşid-i Kâmil-e, Olasın Yoldaş Tarikat Sülbünü, Eyleme Sırdaş Aslın-Asaletin, Öz Gizli Kalsın. . İsyan Etme Kader-Kısmet Bahtına Nadanı Kondurma, Gönül Tahtına İnanma Fetbazın, Yemin-Ahtına Hacıdan-Hocadan, Söz gizli kalsın. . Çakıroğlu Der ki, Sağlam Duralım Zalimin Zülmünden, Hesap Soralım Barış Dergâhını, Hakça Kuralım Arzını Mevla'ya, Yaz Gizli Kalsın... -----OZAN ÇAKIROĞLU-----
***Bahtinur Hanım, Günün Şiir sayfasında cevap vermek istemedim. Orası gereğinden
fazla işgal olmasın diye.
Eleştirinize karşı değilim. Zaten üslubunca yazıyorsunuz. Bir yanlış anlamayı düzelteyim
istedim. Ben her zaman ve her yerde derim, hiç bir Partiye üye değilim. Hiç bir siyasi görüşün
peşine düşmedim. Ben Cumhuriyet çocuğuyum ve Türk Ulusal Devlet sisteminden yanayım.
---Bu gün kendi sitemde tafsilatlı yazdım Necip Fazılı, eğer ki, merak buyurursanız okuyabilir-
siniz. Kaldı ki, Şiir de her hangi bir hakaret içerikli cümlemde yoktur. Menderese İlah gibi
tapardı demişim. Ehh doğru demişim. Bana da Mustafa Kemal'e Tanrı gibi tapıyorsun denildi.
Ne var bunda, denilebilir.
---Yorumsal yazılarını beğenerek okuyorum. Katıldığımda oluyor, katılmadığımda. Demokrasi de
bu değil midir. Yüce yaradan sayınızı artırsın. Selametle... OZAN ÇAKIROĞLU.
Şule hanım merhaba,
- 18 07 2024 tarihli 18.36 mesajınız:
Hapse atılanlar devrimci değil, karşı devrimcidirler diye düşünüyorum. Çünkü
ister İslam Devrimi olsun, ister Burjuva Devrimi veya ister Komünist Devrim, karşı çıkanlara ne yazık ki ölüm de dahil ağır yaptırımlar uygular, bilirsiniz.
- 19 07 2024 tarihli 18.12 mesajınız:
Savınıza karşıt sayılabilecek bir görüş bildirdiğim halde, her şeye burnunu sokmayı huy haline getirmiş bir kendini bilmez hadsizin provoke etmeye çalıştığı ortamı yumuşatmak için 19 07 2024 tarihli 18.12 mesajinizla gösterdiğiniz inceliği silmeseydiniz keşke... Çünkü bir hanımefendi olarak size oldukça yakışıyordu.
O mesajınız olmasaydı adamın(!) kendisini cevap vermeye değer birisi olarak görmediğimden gülüp geçecektim. Ama bu durumda Hz Mevlana'nın insan ilişkilerinde artık neredeyse bir kural haline gelmiş olan sözleriyle ikisatır cevap yazmam gerekli oldu.
Şöyle demiş O Büyük Düşünür:
"Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verilecek bir cevabım var elbet. Lakin bir lafa bakarım, laf mı diye...Birde söyleyene bakarım, adam mı diye."
Bu kadar :)
Kendini bilmezler için daha fazla söze gerek var mı?
Son sözüm size:
Silmenize ragmen inceliğiniz için teşekkür ederim. Saygılarımla...
---Bu sayfa ÇÖL ŞÜLESİ Mahlaslı, saygıdeğer bir hanımefendi tarafından dizayne edilmiştir.
Kendileri bütün Vatandaşların haklarına saygı duyarak, sevgi, barış, suhulet ve uhulet içeri-
sinde burada yorumsal yazılarını icra etmektedir. Fikri-düşüncelerini beyanı esnasında gayet
anlaşılır Lehçe-i bir dil kullanmaktadır. Ve her hangi bir kişi, kurum, kuruluş ve ya bir toplumu
rencide edecek, incitecek, aşağılayacak ve kışkırtacak hiç bir provokatif eylemsel tavır ve
davranış içerisine girmemiştir.
---Zaman-zaman ben kendileriyle Fikir teatisinde bulunmaktayım. Okurlar katılır ve ya katılmaz.
biz bunun hesabında değiliz. Önemli olan toplumun değer yargılarına, siyasal, sosyal ve kültürel
haklarına saygı duymaktır. Biz eleştirilerimizi yaparken her zaman ve yerde münferit eylemlerden
kendimizi sakınırız.
----Sayın Ufuk, Zat-i aliniz, izinsiz ve ruhsatsız Muhterem Hanımefendinin sitesine giriyorsunuz
ve alaycı bir üslupla **Yok Hukukçu değilseniz susun oturun, yok Hukukçu iseniz oturup ağlayın**
diye talimatlar veriyorsunuz. Bunu hangi kimlikle yapıyorsunuz? Yok eğer ki, sayfada bir şeyler
paylaşmak istiyorsanız, meselelerle ilgili bilgi ve yorumlarınızı anlaşılır bir dil ile ve kimseyi asla
rahatsız etmeden paylaşabilirsiniz. Ehli akil ve edebi yetkin bir şahsiyet olmanıza gerek yok.
----Zaman-zaman yabancı isimler altında Siteler sabote edilmektedir. Bu doğru bir davranış
değildir. Ve hiç kimseye de bir şey kazandırmaz....VESSELAM.
---------OZAN ÇAKIROĞLU---------
Tuhaf şu ki; Bir devrimciyi örnek gösterip, ülkesinin merkezine koyanlar, Onun gibi devrimci olmayı hayal edenleri hapse atıyorlardı.
Devrimler kelle götürür.
Örnek:
Fransız Devrimi (1789-1799)
İran Devrimi (1979)
Cumhuriyet Dönemi'nin yüz karası mahkemelerini saptamak için, bugünden başlayarak 22 yıl.geriye doğru gidin. Bu 22 yıl içinde yüzkarası mahkeme nasıl olurmuş tüm karasıyla birlikte göreceksiniz.
Gördükten sonra, hukukla ilginiz yoksa susun; hukukçu iseniz oturup ağlayın.
---İSTİKLÂL Mahkemeleri size göre yüz karası, bana göre de Cumhuriyetin yüz akı, ve
Demokrasinin teminatı.
---İstiklâl Mahkemeleri, İstiklâl Savaşında Ülke'nin ve Ulusun olağanüstü bir tehdit altında
bulunduğu bir dönemde, yasama organının kendi içinden seçtiği Mebuslardan kurulu ve
olağan üstü yetkilerle donatılmış ve Hıyanet-i Vataniye Kanunu'yla teminat altına alınmış
Devrim Mahkemeleridir. Eğer ki, bu Devrim Mahkemeleri kurulmasaydı Cumhuriyet dumura
uğrayabilirdi.
---Bu Mahkemelerce 1054 kişi infaz edilmiştir. Doğrudur-yanlıştır, suçludur-masumdur onu
bizler bilemeyiz. Meselenin özünü Türk Ulusal Devletin yetkili mercileri bilir. Devletin hak,
Hukuk ve Adalet Mizanını eleştirmeye ehli-akil ve edebi yetkin bir kimliğim yoktur...VESSELAM.
--------OZAN ÇAKIROĞLU-------
---Ben bireysel olarak hiç bir zaman İslamiyeti doğru algılayan ve doğru icra eden Müslüman
birey ve topluma menfi fikri-düşüncem olmamıştır. Olamaz da. Çünkü ben Müslüman bir Türk
Vatandaşıyım. Her kim ki Yobaz deyimini Müslüman birine yakıştırıyorsa hadsizlik ediyor. Ve
vebal almaktadır.,
---Ben zaman*zaman Şiir ve yorumsal yazılarımda Tarikat ve yobaz deyimini kullanırım.
Eğer ki zahmet edipte **ZIVANADAN ÇIKTI YOBAZLAR** Başlıklı Şiirimi okursanız, orada
kimlere yobaz dediğim aşikârdır. Ben Tarikatların tamamını Din ve Mezhep dışı buluyorum.
Hatta daha da ilerisini söyleyeyim. Ben Şıhların ve onların cümle müritlerinin KURAN'la
uzaktan yakından hiç bir ilişkisi yoktur. Zaten KURAN Mezhep ve tarikatları reddediyor.
---Ülkemiz de yüce Dinimize ve Dini geleneklerimize en büyük zarar veren ve Dinimizi
pasifize etmeye uğraşanlar cümle Tarikat ve asitane dergâhlarıdır. Sabah ki yazımda
söylemiştim, yine tekrar edeyim, Dünyada en büyük devrimci Hz. Muhammed'tir. Zaman
zaman Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk Hz. Muhammed'ten himmet almıştır. Hatta
Laiklik ilkesiyle Dini hem özgürleştirmiş hem de koruma altına alarak, Devlet işlerinden
uzak tutmuştur.
---Dört büyük kitabın dördü de haktır. KURAN, Bütün Evrenin tercüm-i ezeliyesidir. Ve
yer yüzünde ki, tek Rehberi son Peygamberimiz Hz. Muhammed'tir... VESSELAM.
-------OZAN ÇAKIROĞLU-------
---Dünya'da hiç bir zalimin zülmü hoş görülemez. Hatta eğitim ve ceza muhtevali olsa da,
hiç bir Kul Yüce Allah'ın yaratmış olduğu hiç bir cana zülüm yapamaz ve hatta küçümseyip
hakaret edemez. Bu ve benzeri eylemsel tavırları dört büyük kitapta yasaklamıştır.
---Ancak Tarihsel devinime baktığımızda. Özellikle Orta Çağ karanlığında, Sivas-Madımak,
Erzincan-Başbağlar ve Ankara Gar katliamları gibi bir çok emsali vahşetler olmuştur. Son
olarak ve en vahimi Gazze'de yaşanmaktadır. Din-mezhep ayrışmaları, Siyasi ve ekonomik
çekişmeler olduğu müddetçe benzer olaylar devam edecektir..
---15. yüz yılda, Moğollar, İskitler, Eski Mısırlılar, ve çeşitli Mezoamerikan şefleri Eğer ki Kız
çocukların sayıları fazlaysa bir kaçını, ayrıca evin hizmetçi ve cariyelerini Tanrılara Kurban
ediyorlardı. 1945 de Hiroşima katliamı, Hitler mezalimi, Gürcü mezalimi ve Ukrayna kıyımı
gibi süreklilik arz etmektedir. Bunu önü ancak ve ancak Evrensel ve Müspet Fen-Bilimle
alınabilir. Din iman-Mezhep, Tarikat ve Şeriatla asla ve kat-a alınmaz. Sivas- Madımak
Otelinde tekbirlerle 37 masum insanı yakan yobaz sürüsü değilmiydi...VESSELAM.
--------OZAN ÇAKIROĞLU---------
Tarihsel devinimde müspet anlamda tersi gelişmeler de olmuştur..
Örneğin, Hz. Muhammed, Dünya'da, hak-hakikat konusunda en büyük devrimciydi.
Yüce Yaradanın, yer yüzünde ki en adil ve hakkaniyetli ilmi rehperiydi.
Daha sonra, Hz. Ömer'in bağımsız-özgür ve eşit Adalet anlayışı..
xx. yüz yılda, kökten dağılmış, yok olmuş ve bütün bağımsızlığını kaybetmiş, büyük bir
Milleti yeniden bağımsızlığına kavuşturup, Türk Ulusal demokratik, Laik ve sosyal hukuk
Devletini inşa etmesi, sizin ve ya sizin gibi düşünenlerin tezini, görüşünü ve inanışını
çürütmeye yetmez mi?
Eğer ki, müspet Fen-Bilime dayalı bir eğitim ve öğretim sistemi geliştirip, Memleket satına
eşit bir şekilde yayılırsa neden olmasın...VESSELAM.
Hemen hemen hepimiz bir mucize olsun istiyoruz. Bizzat biz seçilmiş olup, bizzat bu mucizenin başrol oyuncusu olmayı.
Oysa unuttuğumuz zaten başrol oyuncusuyuz her birimiz kendi hayatımızın. İnsanın kendi hayatı, nefes alıyor olması bu dünyaya gelmiş olması, imtihan için seçilmiş olması birer mucize değil miydi?
Ama olmaz daha da değerli olmaliydik öyle ya peygamberler gibi bize de melek görünmeli idi. Ya da azabı bizzat gorebilmeliydik ki hakikaten böyle helak olmuş milletlerin gerçekliğini kabul edelim. Öyle değil mi?
Oysa nice afetin nasıl olduğunu bizzat görürken ve Kuranı Kerim her birimiz için indirilmiş bir kitap iken, insan inanmamak için bahaneler bulmaliydı değil mi?
Haram ve günah denilen bir kavram ya da sorumluluk hissi olmamaliydi. Dilediği şekilde her günaha batıp çıkıp her türlü pisliğe bulasip ne azap olmalıydı ne de cehennem. İnkar edince bütün bu sorumluluklardan kurtulmuş olunuyordu öyle ya.
İnsan, kadim zamanlarda da aynıydı şimdi de aynı.
**YARININ TEMELİ SEVGİDİR-SEVGİ**
.
Yaradan Hükmüdür, Dostlara Selam
Muhabbet Aşkıdır, Lisan-ı Kelam
Feraset İzzettir, Gerisi Yalan
Barışın Pınarı Sevgidir-Sevgi.
.
Su-Hava Güneştir, Doğada Kaygı
İnsanı Yücelten, Hürmetle-Saygı
Şefkattır Yürekte En Güzel Duygu
Neşenin Kaynağı, Sevgidir-Sevgi.
Yarının Temeli, Sevgidir-Sevgi...
----OZAN ÇAKIROĞLU----
---İnsanlar zaman-zaman yalnız kalmayı tercih ederler. Çünkü bazı olumsuz gelişmelerden
dolayı, kendi başlarına kalmak ve düşünerek dinlenmek isterler. Kişiler duygu ve düşüncele-
rini ve zihinsel sağlıklarını korumak ihtiyacı duyarlar. Bazı insanlar da doğası gereği, daha
bağımsız ve daha sakin ortamı tercih ederler. Sosyal etkileşimlerden haz alamaz ve yalnız-
lığı tercih ederler...
---Yaşamsal devinim içerisinde, bazen olumsuz olay ve gelişmeler insana rahmani bir çağrıdır.
Her türlü olumsuzluktan ve kötülükten sakınmayı işaret eder. Merhameti fısıldar. Müspet düşün-
meyi ve davranmayı öğütler.
---Yüce Yaradan kullarına, her eylemsel devinim içerisinde mutlaka irşadi ve ibreti nail eyler...
Hayırlı Ramazanlar, bereketli iftarlar olsun.
****Her çocuk Dünya'ya gelmek ister. Ancak Dünya'yı ne görmüştür ne de bilmiştir****
Ustalar ustası Aşık Veysel amâ idi. Zira Dünya'yı bir çok diplomaliden daha iyi görür
ve tanırdı. Türkiye'de ilk kez Bağlama da **LA** karar notasını bulmuş bir Ozandır.
Hani Sayın Arif Sağ hocamızın bağlama çalış metodu var ya. O tarz da bağlama çalan
ilk ozanımız Aşık VEYSEL'dir. 600 Şiirini kendi besteleyip çalıp-söylemiştir. Biz daha bir
Şiirimizi ezberleyemiyoruz...İşte asıl çelişki budur.
-----İnsan görmese de, düşünebilen, fikir üretebilen, mantık yürütebilen ve uygulayan bir
varlıktır. Her şeyden önemlisi, bütün mahlukatlar içinde, Tarihsel bilinci olan bir tek canlı
İNSANDIR.
-----Bahtinur Hanım, daha öncede söylemiştim. Çok ilginç ve oldukça düşündürücü tespit-
leriniz var. Bakınız ben de düşündüm ve düşündüklerimi yukarı da beyan ettim...
-----Saygıyla Selamlarım-----
****MUHTEREM HANIMEFENDİ****
8-Mart Dünya Kadınlar gününüzü kutlar, Türk Ulusal Kadınlarımıza
eşitlik, özgürlük, huzur ve mutluluklar dilerim...
Her zaman ve her yerde sevgi, Barış ve suhuletle kalınız...
------OZAN ÇAKIROĞLU-------
Çok teşekkür ederim Hocam
Onur duydum
Esen kalınız
Hürmetlerimle
*****MUHTEREM HANIMEFENDİ*****
Bundan 15 yıl önce Devlet Memuru olduğumdan dolayı Antolojiye yazamıyordum.
Çakıroğlu Mahlasıyla başka mecralarda yazmaya başladım. Hiç unutmam ilk yaz-
dığım konu, Maşrikten-Mağribe göç politikasıydı. Acaba yorumlarım tutar mı diye
çok tasalanmıştım. Beni Siyasal ve sosyal akvama tanıtan bir başlangıç olmuştu.
Şimdi de Zat-i aliniz diyorlar ki, yorumsal tespitleri mi anlayacak Ehli Akil olur mu?
Siz, lütfen yazınız, çok okurlarınız olacaktır. Tespitlerinizi doğru ve ilginç bulan genç-
lerimizin olduğunu bilmenizi isterim.
Siteniz, diğer siteler gibi çökmesin diye zaman-zaman ben de bir şeyler karalıyorum.
Zat-i alinizi saygıyla selamlar, hayırlı akşamlar dilerim...
-----BİR YORGUN DEMOKRATIN SOLGUN KALEMİNDEN----
Medeniyet Çöktü, Fodul-a Döndük
Kurumlar Satıldı, Kudul-a Döndük
Kendi Ülkemiz de, Modül-e Döndük
Afgan-ı Süryani, Dört Nal Gidiyor.
.
Rantiyeci Oldu, Eski Yazarlar
Hani nerde kaldı, yiğit gezenler
Ehtibar Görüyor, Halk-ı ezenler
İrtica Kervanı, Dört Nal Gidiyor...
-----OZAN ÇAKIROĞLU-----
Medeniyet Çöktü, Fodul-a Döndük
Kurumlar Satıldı, Kudul-a Döndük
Kendi Ülkemiz de, Modül-e Döndük
Afgan-ı Süryani, Dört Nal Gidiyor.
.
Rantiyeci Oldu, Eski Yazarlar
Hani nerde kaldı, yiğit gezenler
Ehtibar Görüyor, Halk-ı ezenler
İrtica Kervanı, Dört Nal Gidiyor...
-----OZAN ÇAKIROĞLU-----
solgun bir söğüt,
dallarını yüzüme eğmiş
ve yapraklarının;
yanık bir şiir dizesi gibi,
yürek patikasına düştüğü bu demde,
akıp giden zaman şırıl şırıl,
gözlerimin kenarına,
sensiz çizikler atar…,
**Her insan bir değerdir, karşılıklı saygı ve sevgi insanların en büyük hazinesidir.
**Su, Hava-Güneş gibi, karşılıklı saygı ve sevgi insanların doğal ihtiyaçlarıdır.
**Kin-kibir-nefretten arınmak ve Hak-hakikat bilmek kemalet ve fazilettir.
**Muhabbetle Gönüller de coşup çağlamak, hayır ve hasenattır.
**Gül-ü dikensiz yerinden tutmak marifettir...
-------OZAN ÇAKIROĞLU-------
******NEDENLER VE KEŞİFLER SİNSİLESİ******
----Evet bir kıvılcımla ateşi bulan, Elektirik ve ampulu bulan, Suyun kaldırma gücünü,
Yer çekimini keşfeden insan. Karada koşan, Havada uçan, Denizde tonlarca demirle
yüzen yine insan. Gezegenler keşfeden, iklimler değiştiren-mevsimler aşındıran yine
insan. Ürettiği Kibritle Dünya'yı yakan yine insan. Bu ne yaman bir çelişkidir???
.
Düşünürüm Şu Evrenin Halini
Bu koca Dünya'nın bunca varını
Suyu-Havasını, Yağmur-Karını
Varlık nedir, darlık nedir, can nedir.
.
Uydumuz Uzayda raysız dönüyor
Gündüz ışıldıyor, Gece sönüyor
Kutuplar donuyor, çöller yanıyor
İlim nedir-irfan nedir-Fen nedir.
.
Güneş sistemine şaşar kalırım
Bunca mahlukattan, ibret alırım
Hakkı-hakikatı Haktan bilirim
Adem kimdir-fıtrat nedir-gen nedir.
.
Hesapsız Asırlar, Sayısız Yıllar
Gizlenmiş içinde, kervansız yollar
Yakında Kıyamet kopacak derler
Deprem nedir-tufan nedir-sel nedir.
-----OZAN ÇAKIROĞLU-----
-----KALB asla bir düşünme ve duygu üretme organı değildir. Kan dolaşımı
dışında başka bir fonksiyonu yoktur. Kalp atışların hızlanması Beyinde ki
duyarlı merkezlerin harekete geçmesidir. Aşk-heyecan ve korku gibi.
-----Beyin algılar, düşünür ve eyleme dönüştürür. Bu bir bilimsel tespittir.
Beyin haricinde her hangi bir organ düşünemez. duygu üretemez. Çünkü
Basiret ve hülasa yalnız beyine aittir.
-----Yıllar önce basın-yayın aracılığıyla Din tacirleri bu benzeri olgularla
Toplumu Hilafet'e özendirmeye uğraştılar. Mesela bir dönem Televizyon
Ekranlarında,**Göz taşı, Cin çarpması, Şeytan taşlaması, Peri büyülemesi
yok Cennet hürisi saçmalıklarıyla Toplumun mihenk taşlarıyla oynadılar.
Şimdide diplomalı cahiller coştu-çağlıyor. Sosyal medya da yok Kap gözü
işaretleri, yok gülücük sembolleri, karşı bireyi küçümseme işaretleri çılgın
bir modaya dönüştü. Yaradan sonumuzu hayır eylesin...Saygılarımla.
-----Son zamanlarda herkes Yürekten-Kalpten konuşur oldu. Yok Kalb-i düşünce,
yok basiretli yürek. Yok düşünen Kalp. Bunu da en çok Diplomalı cahiller güncel-
lemektedir. SÜBHANEKE Duasının anlamını bilmeyen Dinbazlar da Yüreği-kalbi
analiz etmeye başladılar...
-----KALBİN düşünebilme ve fikir üretebilme özelliği asla yoktur. Kalp kan dolaşımını
sağlar. ve natriüretik peptid salgılama gibi işlevleri haricinde başka bir görevi yoktur.
Bu yüzden Kalbin kapakları ve ya tam kendisini yapay olarak değiştirmek mümkündür.
Kalp naklinden sonra Beyinde her hangi bir değişiklik asla olmaz. Yani bir cahile Ehil
Kalbi naklederseniz o, cahil asla bir ehil olamaz.
-----Son zamanlarda inanç tüccarları ve kuantumcu sahtekârlar, Kalbin duygulardan
sorumlu ve bağımsız düşünebilen organ olduğu yalanını Toplum içerisinde fısıldayıp
kişi ve kişileri müspet bilimden soğutmaya çalışıyorlar. Bu tür yalancı Fetbazların
nutuklarına asla itibar etmemeliyiz....SAYGILARIMLA
-----BİR YORGUN DEMOKRATIN--SOLGUN KALEMİNDEN-----
*****DÜŞÜNÜRÜM*****
.
Düşünürüm şu Evrenin halini
Bu koca Dünya'nın bunca varını
Suyu-havasını, yağmur-karını
Varlık nedir-darlık nedir can nedir.
.
Uydumuz Uzay'da raysız dönüyor
Gündüz ışıldıyor, gece sönüyor
Kutuplar donuyor, Çöller yanıyor
İklim nedir, ilim nedir, Fen nedir.
.
Cennet'te Havva'ya tuzak kuruldu
Bir kaç meyve için, neden kovuldu
Firavun, rahmet suyunda boğuldu
Adem kimdir, fıtrat nedir, gen nedir.
.
Güneş sistemine, şaşar kalırım
Bunca Mahlukattan ibret alırım
Hak-kı-hakikat-ı, Rab'dan bilirim
Mezhep nedir, takva nedir Din nedir.
.
Hesapsız Asırlar, sayısız yıllar
Gizlenmiş içinde, kervansız yollar
Yakında Kıyamet kopacak derler
Deprem nedir-tufan nedir-Sel nedir.
.
Hiç eline almaz, Cüz-ü Kuran-ı
Hadis diye söyler, bunca yalanı
Kul ne bilir Cehennemlik olanı
Kibir nedir, nefret nedir-kin nedir.
.
Çakıroğlu, Fazla inme Derine
Dikkat Buyur, Kalemine-Diline
Tarikat Asayı, Almış Eline
Nefis nedir-hücre nedir-Kan nedir...
----OZAN ÇAKIROĞLU----
---Oldukça ilginç ve düşündürücü tespitler. Önce kendimizi Derinlemesine
sorgulamamız gerekir diye düşünmeye başladım...
.
****Hayır Çalışmalar****
EVRENİN İRŞAD-İ GÖZÜDÜR BİLGİ
.
Bilim Nice Tarihlere, Yol Oldu
Kavimler Bilimle, Yolunu Buldu
Nice Mahlukatlar, Tarihte Kaldı
Evrenin İrşad-i Gözüdür Bilgi.
.
Dünya'nın Çağını, Hesaplar yazar
Alemlerin, Şema-Şeklini Çizer
Kainatın Bütün, Sırrını Çözer
Tarihe İz Düşen, Yazıdır Bilgi.
.
Havada-Denizde, Toprakta Taşta
Harmanda-Ormanda, Ekmekte-Aşta
Evde-Okulda, He zaman her yaşta
Hür Medeniyetin, İzidir Bilgi.
.
Der Vezir, Bilimle Olsun Yarışlar
Çağlasın-çoğalsın, Teknik buluşlar
Olmasın Yurduma, Nazar Bakışlar
Mustafa Kemal'in, Sözüdür Bilgi...
-----OZAN ÇAKIROĞLU-----
-----Bir Toplum, Tamamen fakir-fukara ve garip-gurebadan ibaret olsa, yine
her türlü melanet, kaos-kargaşa, arsızlık-hırsızlık dört nal gider. Çünkü bu
kin-kibir-nefret ve duygusal şehvet Beşer aleminin Fıtratında vardır.
-----Aşağıda ki yazımda Kadının-kadını nasıl pasifize ettiğini ve Anadolu halk
kültürünü ayaklar altına aldığını arz etmiştim. İnsanın yaşadığı her yerde bu
tür eylemsel devinimler kaçınılmazdır. Ancak bilimsel eğitimin hakim olduğu,
Anayasal hakların eşit bir şekilde Toplumsal, kominal ve kamusal alanda
bilumum korunup ve kollanan Ulusal Devletler de asgari de olsa sağlanmaktadır.
-----Devran-i alemde bunu ilk başaran Mustafa Kemal ATATÜRK'tür...Ancak bu
Hür medeniyet 1955 den itibaren çökmeye başlamıştır...SAYGILARIMLA.
---1980 Lerden önce Türk Ulusal kültürümüzde Acının, hüznün, gamın -kederin bir
rengi, biçimi, şekli ve şeması vardı. Ne zaman nerde kime ve neye acıyıp üzülece-
ğimiz ve nasıl paylaşıp telafi edeceğimiz ulvi bir görevdi. Anadolu örfü-geleneklerinde
adeta yasal bir devinime dönüşmüştü.. Ancak 1980 lerden sonra Ulusal Devlet poli-
tikamız tamamen Avrupa taklitçiliğine dönüşünce, Toplumsal, Siyasal, Kamusal,
sosyal ve kültürel yaşam şeklimiz tamamen alabora olmuştur.
---Yanlış politikalar sonucunda Maşrikten-Mağribe doğru göç Kervanının katar-katar
olması, Moda ve Reklam sektörünün Ülke sathında tekelleşmesi Anadolu Tarihsel
kültürümüzü oldukça dejenere etmiştir. Akraba-i Taalukat ilişkilerine ket vurmuştur.
Arkadaş ve dost muhabbetini bitirmiştir. Ana ile Kızını, Baba ile oğlunu karşı-karşıya
getirmiştir. Her şeyden vahimi menfaat-çıkar ilişkileri salgın bir virüs gibi yayılmıştır.
Kavim-kardaş, Arkadaş Yoldaş geleneğini kökünden bitirmiştir.
---Son yıllarda bütün bu parçalanmalar artık bir daha birleşemez hale dönüşmüştür.
Riyaset Sarayı yarı Hilafet Tahtına dönüşmüştür. Tarikatlar siyasi destek almıştır.
Türk Ulusal Muasır Medeniyeti çökmüştür. Kadına şiddet artmıştır. Dini Nikâhlarla
Hukuksuz evlilikler kabul görmüştür. Dört Kuma olayı bir reklama dönüşmüştür.
Orta Çağ Sübyancılığı hızla yayılmaya başlamıştır. Cehalet çağlamış coşmuştur.
Eli Asalılar, Çember sakallılar, Şalvar Cübbeliler, Püskül Fesliler ve kara sesliler
Memleket sathına yayılmıştır.
---Bu devri zaman da kimse kimsenin umurunda değil. Beş kişi aynı sofrada yemek
yerken birinin ağzı-dili yandığında, diğerleri ne kadar acı hissederse, Haa şimdi ki
ACI ve hüzünlerimizi aynı oranda hisseder duruma geldik???
---Yaradan Ulusumuza yar ve yardımcı olsun. Cümle okurlara saygılarımla.
----------OZAN ÇAKIROĞLU----------
**ARZINI MEVLAYA YAZ GİZLİ KALSIN**
.
İNSAN Hasıl Odu, Adem'den Beri
Haram Yemeseydi, Cennetti Yeri
Görünmez oldular, Cin-Şeytan-Peri
Bunların Sırrını, Çöz Gizli Kalsın.
.
Yalan Dünya'nın, Tasası Bitmez
Kullar hak-hakikat, yolunda gitmez
Gülşensiz Bahçenin, Bülbülü ötmez
Aşkından Harlayan, Köz gizli kalsın.
.
Geldiğin Yolları, Unutma Kardaş
Mürşid-i Kâmil-e, Olasın Yoldaş
Tarikat Sülbünü, Eyleme Sırdaş
Aslın-Asaletin, Öz Gizli Kalsın.
.
İsyan Etme Kader-Kısmet Bahtına
Nadanı Kondurma, Gönül Tahtına
İnanma Fetbazın, Yemin-Ahtına
Hacıdan-Hocadan, Söz gizli kalsın.
.
Çakıroğlu Der ki, Sağlam Duralım
Zalimin Zülmünden, Hesap Soralım
Barış Dergâhını, Hakça Kuralım
Arzını Mevla'ya, Yaz Gizli Kalsın...
-----OZAN ÇAKIROĞLU-----