terkettiğim günden beri ruhum firarda, de ki ‘zayıflıktan,’ ben diyeyim ‘aptallıktan’ Potomac sınırında duadayım, çekilsin diye artık üzerimdeki kara bulutlar...
buralarda kalakaldım gibi; öyle bir his işte, durağanlaşmak. lâkin, hiçbir şey kalmıyor, benimle birlikte hiçbir şey kalakalmıyor. rüzgâr katıp bulutları önüne götürüyor, sular akıyor, saat tik tak'larını sürdürüyor, buzdolabı gürültüyle çalışmaya devam ediyor, akşam oluyor, sabah oluyor, ağaçlar bir yapraklanıyor bir çiçekleniyor, hiçbir şey kalakalmıyor Şirâze.
Ne çok acı biriktiriyoruz Şirâze İyileşemedikçe ben, gün gün aramız açılıyor seninle ''bugün- yarın'' derken verdiğim sözü tutmak için Ömrü yarılamışım farkında değilim.
Şiraze kısaca DENGE demek. İnsan için ruhsal fiiziksel denge olarak kullanılmştır. En iyi benzetme bence defter ve kitaplarda sayfaları bir arada tutan cilt bezi. Allah kimsenin şirasesini kaydırmasın.
ben de diyorum, ‘var git yoluna Şirâze’m, iki hecem!’ seni sana bırakıyorum ‘aşka aşkın’ kitabını yazalı kaç yıl oldu ve kaç gün tek tek saydım da bırak onunla avunsun ruhum
sana gözlerim ol diyorum, bir seninle göreyim, olmuyorsun sana sözlerim ol diyorum, buram buram sen döküleyim, dilime sus çekiyorsun sana yüreğim ol diyorum, her soluğumda seni can bileyim, her gün canımdan can alıyorsun sana her şeyim ol diyorum, her şeyim!
evimin anahtarı odamın ışığı yastığımdaki koku gözümdeki uyku heyhat! yanaşmıyorsun
açmayacağım penceremi binalar eskiteceğim ben her gün, içi boş defterler, her gün bir memleket kokusunu derin derin çekmek için bilseydim Şirâze, son cümleyi başta söylerdim
güçlüymüşüm gibi yapmak yoruyor beni Şirâze herkese karşı dimdik görünmek, bir çınar gibi asırların nöbetinde beklemek... kim seçti bu rolü benim için ve ben neden sorgusuz üstlendim yok en ufak bir fikrim
terkettiğim günden beri ruhum firarda, de ki ‘zayıflıktan,’ ben diyeyim ‘aptallıktan’
Potomac sınırında duadayım, çekilsin diye artık üzerimdeki kara bulutlar...
sen denetimsiz ve usturupsuz, asi ve özgür; sevilmeyi tevâzû ile bekledin Şirâze
gözlerinden dökülen yakarışın değerini biçemeyenlere olsun ahlar
üç adımlık kafeste yaşadın hep, birinden çıkarıp diğerine yerleştirdiler seni
kanatlarını kesip tatmin olan zavallılara yazılsın bütün günahlar
ne kadar seversin Şirâze?
ateşe atacak kadar mı,
ateşten çekecek kadar mı?
sımsıkı tut beni
kendime geleyim
ya da hepten bırak
gideyim Şiraze
dardayım
yine bir yol ayrımındayım
varsa yolu, bütün yolları sana çıkar Şirâze
Güçlüymüşüm gibi yapmak yoruyor beni Şirâze
bazı yolculukların sonu yok, sınırı yok, kuralı yok,
affı yok, telafisi hiç yok şiraze
"aşk" desen aşk,
"hasret" desen hasret,
"acı" desen acı,
"sevda" desen sevda,
"renk" desen renk,
"yol" desen yol,
"ışık" desen ışık...
ne ise aradığın,
onunla doluyum Şirâze.
buralarda kalakaldım gibi;
öyle bir his işte, durağanlaşmak.
lâkin, hiçbir şey kalmıyor,
benimle birlikte hiçbir şey kalakalmıyor.
rüzgâr katıp bulutları önüne götürüyor,
sular akıyor,
saat tik tak'larını sürdürüyor,
buzdolabı gürültüyle çalışmaya devam ediyor,
akşam oluyor,
sabah oluyor,
ağaçlar bir yapraklanıyor
bir çiçekleniyor,
hiçbir şey kalakalmıyor Şirâze.
İçimde nehirler akar, bil ki hep sana Şirâze...
Ne çok acı biriktiriyoruz Şirâze
İyileşemedikçe ben, gün gün aramız açılıyor seninle
''bugün- yarın'' derken verdiğim sözü tutmak için
Ömrü yarılamışım farkında değilim.
seni sevmeyi sevdim
ben Şirâze
kime ne
Kaç yıl oldu?
Şiraze kısaca DENGE demek. İnsan için ruhsal fiiziksel denge olarak kullanılmştır. En iyi benzetme bence defter ve kitaplarda sayfaları bir arada tutan cilt bezi.
Allah kimsenin şirasesini kaydırmasın.
yapma, hırpalama, acıtma
adı naz Şirâze’m bu kadar acımasız olma
kır şu prangayı diye geldim sana
sende ben özgürüm
sensin benim özgürlüğüm
ben de diyorum, ‘var git yoluna Şirâze’m, iki hecem!’ seni sana bırakıyorum
‘aşka aşkın’ kitabını yazalı kaç yıl oldu
ve kaç gün tek tek saydım da bırak onunla avunsun ruhum
sana gözlerim ol diyorum, bir seninle göreyim, olmuyorsun
sana sözlerim ol diyorum, buram buram sen döküleyim, dilime sus çekiyorsun
sana yüreğim ol diyorum, her soluğumda seni can bileyim, her gün canımdan can alıyorsun
sana her şeyim ol diyorum, her şeyim!
evimin anahtarı
odamın ışığı
yastığımdaki koku
gözümdeki uyku
heyhat! yanaşmıyorsun
sorma
ne yaptığımı bugün
sor ya da
ne gizleyeceğim!
seni düşündüm
ne güzel bakıyorsun öyle
vurulup düşüyorum Şiraze
insan kendi karanlığına alıştıkça tüm girişleri/çıkışları kapatır
bilerek Şirâze
ve en derin/dipsiz kuyunun kendi içinde olduğunu sanır
beni Şirâze,
yüreğine yazılmış bir roman gibi oku
ve bul
ve öyle tak gerdanına
seni sevmeyi sevdim
ben Şirâze
kime ne?
açmayacağım penceremi
binalar eskiteceğim ben her gün,
içi boş defterler,
her gün bir memleket
kokusunu derin derin çekmek için
bilseydim Şirâze, son cümleyi başta söylerdim
özlemindir direnişime destek
olmasaydın olmazdım Şirâze
Ertesi olmayan buluşmalar vardır Şirâze, noktasız cümleler gibi noksan
Tarihi belirsiz randevular vardır birde, hep beklenen ve hiç gelmeyen
unutursam seni
ayağı kırılan atlar misali
vursunlar beni
bazı yolculukların sonu yok,
sınırı yok,
kuralı yok,
affı yok,
telafisi hiç yok Şiraze
güçlüymüşüm gibi yapmak yoruyor beni Şirâze
herkese karşı dimdik görünmek,
bir çınar gibi asırların nöbetinde beklemek...
kim seçti bu rolü benim için
ve ben neden sorgusuz üstlendim
yok en ufak bir fikrim
Neyse ki Şiraze’m
Baktığım gök
Baktığın gökle aynı...