Critchley şiir dinin yerini tutarken, takip ettiği sorular imkanlar da getirir, yaşamın bir kefareti olarak der, Wallece analizi yaparken, eksiklik şurda, yoksa tespit tam oniki, şiir dinin yerine oynar ama din olamaz, olması için vahiy gerekir, şiir vahiy değildir, bir ilk elden esinlenme, halbuki vahiy şiir olursa, ki artık o şiir olmaktan çıkmıştır, işte tam da din odur, Kuranın kendi ağzından olanları, Yunus, Dağlarca, Rilke, gibilerde tek tük de olsa görülenler, ayın şeyi rüya sonrası yazan Coleridge, birinci elden olmasına rağmen, Keats için var diyemeyiz mesela, şiirdir sadece, vahiy şiir çok üstün ve çok nadir bir formdur, ondan ne kadar şanslısınız diyorum, Türkçedeki bolluk tarih boyunca başka hiçbir yerde yok, şiir olarak var, vahiy şiir olarak yok.
Şiir dünyanın kurgusallığının şahididir. - Wallace STEVENS,
Dünya kurgusal mı yani , ya bizim zihnimizin kurgusallığı onla sınırlı bilirdik, başka bir kurgusallığın oluşturduğunu, zihin davetsiz sessizlikte duyar, kendi kurgusallığı gürültü çıkarır duyulmaz, daha çok yaşama katılır, çünkü yaşam katılınandır, ve ortalık yerdedir, dünyanın kurgusallığı hiç ortalığa saçılmaz, o bireysel olarak yaşanır orda biter, kimseyle ilgili değildir, ondan sığlar kendi yaşamadıklarını yok kabul eder, mesela Herman Melville, 1800 sonlarnıd yaşamıştır, ama, sığ yaşamamıştır, hiç olmadımı yani melville, buz gibi de vardı onun için yokdu, yani kendiyle sınırlı insan gelişmenin de tıkacıdır, genelde ortalaması da budur, işe yarar zihinler çok sıkıntı çeker, bu nanelerden.
Dağlarca 1945 e kadar olan döneminde saf şiirdir, - o döneme kadar çıkardığı kitaplarda, Havaya çizilen dünya, Çocuk ve Allah, Asu, Daha, - tarihte de biriciktir, benzersizdir, başka hiçbir dilde, ve Türkçede kıyaslanabilecek hiç kimse yoktur, bilginiz olsun. Sonrakileri fazla önemsenecek bir şey yoktur, sıradan, herkes gibi.
Tanrı sonsuz bir şiirdir ve tarihin temelini taşır. - HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR,
Heidegeerin, Hölderlin üzerine iki ayrı kitabı var, üçyüzer sayfalık, çalışmış üzerine, zaten Alman dilinde, Silesius, Hölderlin, Novalis, Rilke dışında Mistik ŞAİR de yok, az da denemez tabii, Rilke üzerine çalışma daha fazla, tabii ben İngilizceye çevrilmişleri takip edebildim, belki Almanca da vardır daha fazla, neyse, Tranströmer, İsveçli Şair, Mistik döneminde yazdıkları epey iyidir, maddeciliğin revaçta olduğu ülkede kınanır, o da - iyi de şiir de budur - der, geçenlerde öldü Nobeli aldıktan sonra, ki hakkıdır.
Şiir allegorik bir başarıdır, olabilirse, yani saklı bir dil, en uzakla en yakını bir arada harman eder, felsefe dili böyle değildir, her şey açıktır, iyi de neden şiire kaymış düşünce basıncı, sadece devlet baskısı mı, değil tabii ki, bu bizim kendi baskılamamız her şeyde önce, çünkü damar dolaşımları en çıplak yerimizdir, ve bu görülsün istemeyiz, ama, anlaşılmak da isteriz, şiir buna imkan verir, felsefede suç üstü yakalanırız, felsefi başarı daha kolay olabilecekken eğilim varsa, bu olmaz, çünkü çocuk ölü doğmuştur, o halde yansıyamaz, ama hayalleri yaşamaya devam eder, ve şiirsel başarıda Türklerin öne çıkması, aslında kendilik disiplininin sonucudur. Yani, bizi öldüren, ölümsüz de yapmıştır.
Şiirsellikle anlamlıdır, artık öyle bir şey var diyebilir miyiz, nerde yaşamını sürdürmektedir, geride kalan nedir, deri, kemik de şiirden görülmeli midir, havası kaçmış bir oluşum, olmuş mudur.
Şiirin ilkesi, insanın üstün güzelliği özlemesidir, bu ilke bir coskunlukta, bir ruh taşkınlığında kendini gösterir. - Baudelaire, Fransız Dahi Şair.
Bizi kendine çeken en uzun soluklanış şiirdedir, şiire kimlik kazandıran ruh ve iç atmosferdir. - Ertuğrul AYDIN, Akademisyen, Doğu Akdeniz Üniversitesi,
Şiir duyulmak için vücuda gelir. - Ahmet HAŞİM, 1933
Şiirde kalıcı olan yan bizim bilincimizdeki değildir, o aşkınlık halinde yakaladığımız ve yakalanması bir tabiatın gücüyle mümkün olan gerçektir. - Sri Aurobindo, Hintli Filozof.
Şiir, aklın etkin gücüne bağlı olmayan bir şeydir. - Shelley, İngiliz Dahi Şair.
Çekmek zorunda olduğumuz zavallılıklarımızdan bizi kurtaran şiirdir. - Andre BRETON, 1966, Fransız Şair.
Bir değer, bir kıymet hükmüdür. - Orhan OKAY, 2017, Akademisyen.
Çekmek zorunda olduğumuz zavallılıklarımızdan kurtarır, - Andre BRETON, 1966, Fransız Şair.
Aklın etkin gücüne bağlı olmayan bir şeydir. - Shelley, İngiliz Dahi Şair.
Şiir maddeye yeniden hayat ve değer verirken, genotipi kovulduğu dünyaya yeniden sokar. - Caudwell, İngiliz Yazar,
Bizim dışımızda gerçek bir şey yoktur, biz ancak duyularımıza çarpan nesnelerin zihnimizde uyandırdığı hayal hakkında kesin bilgiye sahip olabiliriz. - Gleizes, 1953
Şiirde kalıcı olan yan bizim bilincimizdeki değildir, o aşkınlık halinde yakaladığımız ve yakalanması bir tabiatın gücüyle mümkün olan gerçektir. - Sri Aurobindo, Hintli Filozof.
Şiirin ilkesi, insanın üstün güzelliği özlemesidir. Bu ilke bir coşkunlukta, bir ruh taşkınlığında kendini gösterir. - Baudelaire, Fransız Dahi Şair.
Şiir yazmak, bilgi sahibi olmayı gerektirmez, yaşamışlık da gerekmez, zaten kendisi bilgidir, Keats, Rimbaud, Dağlarca, Şeyh Galib, Leutremont, gibi Dahi şairler, 20 li yaşlarda en büyük eserlerini verdiler, bilgileri de, yaşamları da her şeyin başındaydı, ama, şiir, öncesiz ve sonrasızdan geliyordu.
Şiir, bir kişinin yeniden düzenlediği bir dünyadır. Şiirlede dünyalar teraziye konulur, tartılır. Şiir varolan gerçekleri, hayalin hizasına sokan komuttur. Bir tek şiir, sahiden yazılınca, bütün gerçeklik yeniden yazılır. Sahicilik taşıyan her şiir, gerçeklerin gerçekliğini en baştan, yeniden sorguya çeker. Sahici bir şiir, kurulmuş bir gerçekliktir. Felsefe, dünyanın gerçekliğini ararken, hep, şiirin gerçekliğini bulur, - dünyayı kendisinden önce belirlemiş, onu gerçek kılmış olan şiirin... Şiir dünyayı gerçekler..... Şiirin gerçekliği, gerçekleri sorgulayan bir gerçekliktir.
Öylece giderler oraya, buraya, sağır oldukları kadar da kör, şaşkın, kararsız soylar, Paylarına düşen de şudur, budur demek kadar, bu değil demek, ayna ve hiç de aynı değil demek, hepsi de, ama, hepsi de geri dönmeden asla, ilerlemezler.
Şiir de kahinlik, büyücülük yoktur, bilinçdışı alışverişlerinde ve aşkınlık süreçlerinde bilgi birikime, yaşanmışlıklara dayalı, muhakeme içerikli, esin kaynaklı olsa da, akıyor gibi gelse de, son noktayı şairin koyduğu süreçlerdir ve hiçbir bağlayıcılığı yoktur, vahiyse son derece nadir, bu tanımların hiçbirine girmeyen bir özelliktir, olağanüstü kısıtlı, ne şair ne de başka hiçkimsenin olmadığı bir durumsallık, zaman dışılığın en koyu hali. Kolay gelsin.
Şiir yabancı varlığı kendi varlığında çözer ve mutlak gerçek şeydir, hakiki ahlaklı insan şairdir, yalnızca bir sanatçı tahmin edebilir hayatın manasını, aşkın - transendantal - sağlıklı kurgunun büyük sanatıdır, hakiki bir içten seni varsa, hakiki şiir her şeyi bilendir, şair doğayı bilimsel kafadan daha iyi anlar.ve evrenin sesidir ve ebediyen hakiki kalır. Tanrı zihninin anlaşılır olduğu yerde, artık zaman yoktur. Tanrı liriktir, insan epik, deha dramatik. Felsefe de bir yurt özlemidir, her yerde evinde olma içgüdüsü, en asıl manada bir okşama, düşünceye dalmak en içten sevgi ve mutlak zevk ve şiir felsefenin kahramanıdır. Bir varoluşun olduğu yerde kabullenmenin de olması gerekir, sentezin hazzı, her belirleme görece olsa da, bozulmuş ben, bozulmuş dünya ve yeniden kurma. Felsefe, başlangıç ve sonuç, gecenin ve alacakaranlığın şiiri, ben ait ve olmayan ara varlık. Bütün bilginin temeli kendi olmak. Sanatçı tamamiyle dindardır ve en ilktir, ama kendimizi asla tam olarak anlayamayacağız, ahlak dolayımında sanatçı, belli bir bilinç basamağında artık dert yoktur ve bütün hatıra şimdiki zamandır. Yaşamak bir yanma sürecidir ve kadın bizim oksijenimizdir. Kültürlü insan gelecek için yaşar ve hayatı mücadeledir, her acı yüksek bir seviyenin hatırlanmasıdır, ölümse genel bir yenmedir, yalnızca madde hayaldır ve anlatılamaz, ışıksa yeni bir birliğin işareti, saf matematikse anlamanın evreni olarak görünür, her haz müziksel bu nedenle matematikseldir ve dinin kökeni, tanrı kelamı olarak okunmayan matematik anlaşılmaz ve saf cebirde sayılar görünmez, Ebediyet, zamanın evrenidir, yani sevgilim.
Novalis, Fragmanlardan, 29 yaşında ölmüştür, nasıl biliyorsa bunları. Kolay gelsin.
Gerçi bugün de şiir yazılıyor, eskisinden daha çok yazıldığı da söylenebilir. Ancak biraz yakından bakıldığında görülür ki bunların büyük çoğunluğu, birkaç bilim adamının, filozofun dümen suyunda, onların görüşlerini kanıtlamak için üretilmiş, şiir dışı çabalardır. Ozan, bilimin verilerine, felsefenin başarılarına sırt çevirmelidir demiyorum. Tersine, onlarla yakından ilgilenmeli, ama, onların kendisi için, ancak araç ve gereç olabileceğini hiçbir zaman unutmamalı. Çünkü ilk görendir o, taa başta öyleydi, bugün de öyle olmak zorunda. Bilginlere, filozoflara düşense, ozanın bilinmeyenden, varlığın - süresiz derinliklerinden - uyandırıp kurtardığı görüntüyü, o görüntüde saklı güçleri - daha çağdaş bir deyişle, ruhsal nükleer enerjiyi - kavramlar diline aktararak ortak bilince mal etmektir. - 1976 -
ŞİİR Şiir; bir şirpençedir gönül şehrimde, Deşmeyince şifa bulmaz aşk nehrimde, İğne uçlu heceler, gece zifirînde, Kan gölüne bandırır beni, oy beni!..
Boncuk dizerim heceden; al, yeşil,mor. Dörtlükler buz dağı; kelimelerse kor!.. İnanmaz isen bana; dizelere sor. Can suyuna kandırır beni, oy beni!..
Kâh ıssızda, bir kısık ıslığım ah, ah!.. Kâh duygu dokurum harf harf; beş, on tezgâh. Yollarım yâd ellere olmadan sabah. Yâr gülüne kondurur beni, oy beni!.. Kemal Karapıçak
şiir bir mısraya bir kitap sığdırmaktır...
Critchley şiir dinin yerini tutarken, takip ettiği sorular imkanlar da getirir, yaşamın bir kefareti olarak der, Wallece analizi yaparken, eksiklik şurda, yoksa tespit tam oniki, şiir dinin yerine oynar ama din olamaz, olması için vahiy gerekir, şiir vahiy değildir, bir ilk elden esinlenme, halbuki vahiy şiir olursa, ki artık o şiir olmaktan çıkmıştır, işte tam da din odur, Kuranın kendi ağzından olanları, Yunus, Dağlarca, Rilke, gibilerde tek tük de olsa görülenler, ayın şeyi rüya sonrası yazan Coleridge, birinci elden olmasına rağmen, Keats için var diyemeyiz mesela, şiirdir sadece, vahiy şiir çok üstün ve çok nadir bir formdur, ondan ne kadar şanslısınız diyorum, Türkçedeki bolluk tarih boyunca başka hiçbir yerde yok, şiir olarak var, vahiy şiir olarak yok.
Şiir dünyanın kurgusallığının şahididir. - Wallace STEVENS,
Dünya kurgusal mı yani , ya bizim zihnimizin kurgusallığı onla sınırlı bilirdik, başka bir kurgusallığın oluşturduğunu, zihin davetsiz sessizlikte duyar, kendi kurgusallığı gürültü çıkarır duyulmaz, daha çok
yaşama katılır, çünkü yaşam katılınandır, ve ortalık yerdedir, dünyanın kurgusallığı hiç ortalığa saçılmaz,
o bireysel olarak yaşanır orda biter, kimseyle ilgili değildir, ondan sığlar kendi yaşamadıklarını yok kabul
eder, mesela Herman Melville, 1800 sonlarnıd yaşamıştır, ama, sığ yaşamamıştır, hiç olmadımı yani melville,
buz gibi de vardı onun için yokdu, yani kendiyle sınırlı insan gelişmenin de tıkacıdır, genelde ortalaması da budur, işe yarar zihinler çok sıkıntı çeker, bu nanelerden.
Dağlarca 1945 e kadar olan döneminde saf şiirdir, - o döneme kadar çıkardığı kitaplarda, Havaya çizilen dünya, Çocuk ve Allah, Asu, Daha, - tarihte de biriciktir, benzersizdir, başka hiçbir dilde, ve Türkçede kıyaslanabilecek hiç kimse yoktur, bilginiz olsun. Sonrakileri fazla önemsenecek bir şey yoktur, sıradan, herkes gibi.
Tanrı sonsuz bir şiirdir ve tarihin temelini taşır. - HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR,
Heidegeerin, Hölderlin üzerine iki ayrı kitabı var, üçyüzer sayfalık, çalışmış üzerine, zaten Alman dilinde, Silesius, Hölderlin, Novalis, Rilke dışında Mistik ŞAİR de yok, az da denemez tabii, Rilke üzerine çalışma daha fazla, tabii ben İngilizceye çevrilmişleri takip edebildim, belki Almanca da vardır daha fazla, neyse, Tranströmer, İsveçli Şair, Mistik döneminde yazdıkları epey iyidir, maddeciliğin revaçta olduğu ülkede kınanır, o da - iyi de şiir de budur - der, geçenlerde öldü Nobeli aldıktan sonra, ki hakkıdır.
Şiir allegorik bir başarıdır, olabilirse, yani saklı bir dil, en uzakla en yakını bir arada harman eder, felsefe dili böyle
değildir, her şey açıktır, iyi de neden şiire kaymış düşünce basıncı, sadece devlet baskısı mı, değil tabii ki, bu bizim kendi baskılamamız her şeyde önce, çünkü damar dolaşımları en çıplak yerimizdir, ve bu görülsün istemeyiz, ama, anlaşılmak da isteriz, şiir buna imkan verir, felsefede suç üstü yakalanırız, felsefi başarı daha kolay olabilecekken eğilim varsa, bu olmaz, çünkü çocuk ölü doğmuştur, o halde yansıyamaz, ama hayalleri yaşamaya devam eder, ve şiirsel başarıda Türklerin öne çıkması, aslında kendilik disiplininin sonucudur. Yani,
bizi öldüren, ölümsüz de yapmıştır.
Şiirsellikle anlamlıdır, artık öyle bir şey var diyebilir miyiz, nerde yaşamını sürdürmektedir, geride kalan nedir, deri, kemik de şiirden görülmeli midir, havası kaçmış bir oluşum, olmuş mudur.
Duymuyor ahımı anlamıyor dil
Hançeri bağrımdan çekmiyor katil
Zalim hasretinden ne bir gün tatil
Ne de bir gecelik izin geliyor
Bir değil bin fırsat geçse elime
Seni tenkit etmek düşmez dilime
Şu anda aklıma iki kelime
"Sensiz yaşayamam" sözün geliyor
Cemal Safi
Bazen sadece bir şiiri anlamak için bir ömür gerekir. - Karen ARMSTRONG, İngiliz Dinler Tarihçisi, dğm. 1944
Şiirin ilkesi, insanın üstün güzelliği özlemesidir, bu ilke bir coskunlukta, bir ruh taşkınlığında kendini gösterir. - Baudelaire, Fransız Dahi Şair.
Bizi kendine çeken en uzun soluklanış şiirdedir, şiire kimlik kazandıran ruh ve iç atmosferdir. - Ertuğrul AYDIN, Akademisyen, Doğu Akdeniz Üniversitesi,
Şiir duyulmak için vücuda gelir. - Ahmet HAŞİM, 1933
Şiirde kalıcı olan yan bizim bilincimizdeki değildir, o aşkınlık halinde yakaladığımız ve yakalanması bir tabiatın gücüyle mümkün olan gerçektir. - Sri Aurobindo, Hintli Filozof.
Şiir, aklın etkin gücüne bağlı olmayan bir şeydir. - Shelley, İngiliz Dahi Şair.
Çekmek zorunda olduğumuz zavallılıklarımızdan bizi kurtaran şiirdir. - Andre BRETON, 1966, Fransız Şair.
Bir değer, bir kıymet hükmüdür. - Orhan OKAY, 2017, Akademisyen.
Çekmek zorunda olduğumuz zavallılıklarımızdan kurtarır, - Andre BRETON, 1966, Fransız Şair.
Aklın etkin gücüne bağlı olmayan bir şeydir. - Shelley, İngiliz Dahi Şair.
Şiir maddeye yeniden hayat ve değer verirken, genotipi kovulduğu dünyaya yeniden sokar. - Caudwell, İngiliz Yazar,
Bizim dışımızda gerçek bir şey yoktur, biz ancak duyularımıza çarpan nesnelerin zihnimizde uyandırdığı hayal hakkında kesin bilgiye sahip olabiliriz. - Gleizes, 1953
Şiirde kalıcı olan yan bizim bilincimizdeki değildir, o aşkınlık halinde yakaladığımız ve yakalanması bir tabiatın gücüyle mümkün olan gerçektir. - Sri Aurobindo, Hintli Filozof.
Şiirin ilkesi, insanın üstün güzelliği özlemesidir. Bu ilke bir coşkunlukta, bir ruh taşkınlığında kendini gösterir. - Baudelaire, Fransız Dahi Şair.
Şiir yazmak, bilgi sahibi olmayı gerektirmez, yaşamışlık da gerekmez, zaten kendisi bilgidir, Keats, Rimbaud, Dağlarca, Şeyh Galib, Leutremont, gibi Dahi şairler, 20 li yaşlarda en büyük eserlerini verdiler, bilgileri de, yaşamları da her şeyin başındaydı, ama, şiir, öncesiz ve sonrasızdan geliyordu.
Şiir
Şiirleri seviyorum okumayı yazmayı dinlemeyin
Şiir, bir kişinin yeniden düzenlediği bir dünyadır.
Şiirlede dünyalar teraziye konulur, tartılır.
Şiir varolan gerçekleri, hayalin hizasına sokan komuttur.
Bir tek şiir, sahiden yazılınca, bütün gerçeklik yeniden yazılır.
Sahicilik taşıyan her şiir, gerçeklerin gerçekliğini en baştan,
yeniden sorguya çeker.
Sahici bir şiir, kurulmuş bir gerçekliktir.
Felsefe, dünyanın gerçekliğini ararken, hep, şiirin gerçekliğini
bulur, - dünyayı kendisinden önce belirlemiş, onu gerçek kılmış
olan şiirin... Şiir dünyayı gerçekler.....
Şiirin gerçekliği, gerçekleri sorgulayan bir gerçekliktir.
Oruç ARUOBA, 2020, Türk Şair-Filozof.
Dertlerin söyleniş biçimi...
Matematik, müzik, söz, anlam.
Öylece giderler oraya, buraya, sağır oldukları kadar da kör, şaşkın, kararsız soylar,
Paylarına düşen de şudur, budur demek kadar, bu değil demek,
ayna ve hiç de aynı değil demek, hepsi de, ama, hepsi de geri dönmeden asla, ilerlemezler.
Parmenides,
Yeni sorunlar değil, kısaca.
Hala yaşamı ışıklandıran, gülümsemesi evreni ateşleyen bir ışık içinde nesnelerin işlevselleşerek harekete sindiği güzellik.
Gerçek fayda zevkin doğuşu ve teminatı en yüksek algıda, üreten ve koruyan şairler ve filozoflarda yansır.
Şiir, köken olarak ilahidir.
Percy Shelley, 1822
Şiir de kahinlik, büyücülük yoktur, bilinçdışı alışverişlerinde ve aşkınlık süreçlerinde bilgi birikime, yaşanmışlıklara dayalı, muhakeme içerikli, esin kaynaklı olsa da, akıyor gibi gelse de, son noktayı şairin koyduğu süreçlerdir ve hiçbir bağlayıcılığı yoktur, vahiyse son derece nadir, bu tanımların hiçbirine girmeyen bir özelliktir, olağanüstü kısıtlı, ne şair ne de başka hiçkimsenin olmadığı bir durumsallık, zaman dışılığın en koyu hali. Kolay gelsin.
Şiir yabancı varlığı kendi varlığında çözer ve mutlak gerçek şeydir, hakiki ahlaklı insan şairdir, yalnızca bir sanatçı tahmin edebilir hayatın manasını, aşkın - transendantal - sağlıklı kurgunun büyük sanatıdır, hakiki bir içten seni varsa, hakiki şiir her şeyi bilendir, şair doğayı bilimsel kafadan daha iyi anlar.ve evrenin sesidir ve ebediyen hakiki kalır. Tanrı zihninin anlaşılır olduğu yerde, artık zaman yoktur. Tanrı liriktir, insan epik, deha dramatik. Felsefe de bir yurt özlemidir, her yerde evinde olma içgüdüsü, en asıl manada bir okşama, düşünceye dalmak en içten sevgi ve mutlak zevk ve şiir felsefenin kahramanıdır. Bir varoluşun olduğu yerde kabullenmenin de olması gerekir, sentezin hazzı, her belirleme görece olsa da, bozulmuş ben, bozulmuş dünya ve yeniden kurma. Felsefe, başlangıç ve sonuç, gecenin ve alacakaranlığın şiiri, ben ait ve olmayan ara varlık. Bütün bilginin temeli kendi olmak. Sanatçı tamamiyle dindardır ve en ilktir, ama kendimizi asla tam olarak anlayamayacağız, ahlak dolayımında sanatçı, belli bir bilinç basamağında artık dert yoktur ve bütün hatıra şimdiki zamandır. Yaşamak bir yanma sürecidir ve kadın bizim oksijenimizdir. Kültürlü insan gelecek için yaşar ve hayatı mücadeledir, her acı yüksek bir seviyenin hatırlanmasıdır, ölümse genel bir yenmedir, yalnızca madde hayaldır ve anlatılamaz, ışıksa yeni bir birliğin işareti, saf matematikse anlamanın evreni olarak görünür, her haz müziksel bu nedenle matematikseldir ve dinin kökeni, tanrı kelamı olarak okunmayan matematik anlaşılmaz ve saf cebirde sayılar görünmez, Ebediyet, zamanın evrenidir, yani sevgilim.
Novalis, Fragmanlardan, 29 yaşında ölmüştür, nasıl biliyorsa bunları. Kolay gelsin.
Gerçi bugün de şiir yazılıyor, eskisinden daha çok yazıldığı da söylenebilir. Ancak biraz yakından bakıldığında görülür ki bunların büyük çoğunluğu, birkaç bilim adamının, filozofun dümen suyunda, onların görüşlerini kanıtlamak için üretilmiş, şiir dışı çabalardır. Ozan, bilimin verilerine, felsefenin başarılarına sırt çevirmelidir demiyorum. Tersine, onlarla yakından ilgilenmeli, ama, onların kendisi için, ancak araç ve gereç olabileceğini hiçbir zaman unutmamalı. Çünkü ilk görendir o, taa başta öyleydi, bugün de öyle olmak zorunda. Bilginlere, filozoflara düşense, ozanın bilinmeyenden, varlığın - süresiz derinliklerinden - uyandırıp kurtardığı görüntüyü, o görüntüde saklı güçleri - daha çağdaş bir deyişle, ruhsal nükleer enerjiyi - kavramlar diline aktararak ortak bilince mal etmektir. - 1976 -
Gülümsemen çiçek çiçek,
ölümünden taşmasın da.
----------------------------------------
Sönerken ışıklarım, korkulu odalarda
dirilir çığlıklarım, açtığın yıldızlarda.
Sen-Kapıdan girersem, şarkıyım uluslarda,
o güneşte gülersem, ülkem bitmez baharda.
:Ulaşamadığı insana ulaşmasını temenni ettiği sohbet, hitabet.
Biliyorum,
Çantada ekmek, matarada su
Ve kemerde kurşun değil şiir
Ama yine de,
Çantada ekmeği, matarada suyu
Ve kemerde kurşunu kalmamışları
Ayakta tutabilir...
Hasan Hüseyin Korkmazgil
Kulun feryadı.
Güzel Şiir aklın değil, kalbe gelen ilhamın neticesidir şairin şiirde payı sıfırdır
ŞİİR
Şiir; bir şirpençedir gönül şehrimde,
Deşmeyince şifa bulmaz aşk nehrimde,
İğne uçlu heceler, gece zifirînde,
Kan gölüne bandırır beni, oy beni!..
Boncuk dizerim heceden; al, yeşil,mor.
Dörtlükler buz dağı; kelimelerse kor!..
İnanmaz isen bana; dizelere sor.
Can suyuna kandırır beni, oy beni!..
Kâh ıssızda, bir kısık ıslığım ah, ah!..
Kâh duygu dokurum harf harf; beş, on tezgâh. Yollarım yâd ellere olmadan sabah.
Yâr gülüne kondurur beni, oy beni!..
Kemal Karapıçak
ŞİİR
Şiiri ben yazdım dersem;
Bir hece öte gidemem.
Şiir beni sezmemişse,
O şiire, şiir demem.
Geceler kederle dolup
Hecelerde keser olup
Yüreğimi ezmemişse,
O şiire, şiir demem.
Ayırmadan candan teni
Koyu gölgede hem beni;
Hem gölgemi çizmemişse,
O şiire, şiir demem.
Kor yüreğim; zor bilmece
İlmik ilmik,hece hece
Bu düğümü çözmemişse,
O şiire, şiir demem.
Ahmak gönül hırsızları,
Geceleyin yıldızları
Yar boynuna dizmemişse,
O şiire, şiir demem.
Yediğinde gönül vurgun
Kaş altından, uğrun uğrun,
Elâ gözü süzmemişse,
O şiire, şiir demem.
Sevda bahçemi bağımı,
Gönle sığmayan dağımı,
Otağımi gezmemişse,
O şiire, şiir demem.
Akla düşüp anam,babam;
Bir köşede bayram bayram
Yaralarım azmamışsa,
O şiire, şiir demem.
Divit ile damla damla
Damarındaki al kanla,
Kaderimi yazmamışsa,
O şiire, şiir demem.
Ben, şiir yazmam, yazamam.
Şiir; beni yazan belâm!
Mezarımi kazmadıkça
Ben şiire, şiir demem.
Şiir
Şiir, şair sözüdür.
Şiir, balın özüdür.
Zifiri karanlıkta
Kalbinizin gözüdür.
Şiir antideprasandır ve yazanı ele veren köstebektir