Yalancı dünyâya aldanma yâ hû, Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez. İki kapılı bir virânedir bu, Bunda konan göçer, konuk eğlenmez. Bakma bunun karasına ağına, Gönül verme bostanına bağına, Benzer hemân çocuk oyuncağına, Burda aklı olan insan eğlenmez. Vârını îsâr et Mevlâ yoluna, Bunda ne eylersen anda buluna, Bir gün sefer düşer berzah iline, Otağı kalkacak Sultan eğlenmez. Sen ey gâfil ne sandın rûzigârı, Durur mu anladın leyl-ü-nehârı, Yükün yeynildigör evvelden bârı, Yoksa yolcu gider kervan eğlenmez. Doğrusuna gidegör bu yolların Geçegör sarpını yüce bellerin, Dünyâ zindânıdır mümin kulların, Zindanda olan kul kolay eğlenmez. Ömür tamam olup defter dürülür, Sırat köprüsü ve mîzân kurulur, Hakkın dergâhında elbet durulur, Buyruğu tutulur fermân eğlenmez. Hüdâyî n'oldu bu kadar peygamber, Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar, Hani Habîbullah Sıddîk-ı Ekber, Bunda gelen gider bir cân eğlenmez. Aziz Mahmud Hüdayi Hz
SENİNLE NİKÂHLIYIM ŞİİR Bu ömrü bana Allah, kelam yazmaya verdi. Derledi toparladı, gül bahçesine serdi. Fîgân arş’ı âlâda, inim inim inledi; Yüreğime nikâhlı, perçinlidir dizeler…
Gözümden akıtırsın şırıl şırıl yaşları, Feda eder boğarsın, teni gözü kaşları. Uğruna ağartırsın, başımdaki saçları; Dizelerle nikâhlı, tasdikli ömür gülüm...
Gecelerim, sabahım, gündüzlerim kelamla. Serzenişle gülerim, ağlaşırım ruhumla. Ah gönül ne yapayım, senin ben bu halınla; Dedim ya nikâhlımdır, şırıl şırıl dizeler... Rifat KAYA
Kalbimi hoplatan da ne? Nedir beni dışarı çeken? Çevirip de sıkarak Evden itip yuvadan eden? Aynı ta oradaki bulut Kayalardan sıvışır gibi! Göç etmek istiyorum Varmak ve kalmak bengi!
Aha salkıyor kargalar Dostane uçuşlarıyla; Karışıyorum aralarına Ve takılıyorum alaya. Ve dağları taşları Beraber kanatlıyoruz. Oysa aşağıda bulunuyor, Arıyorum onu sonsuz.
Şimdi gelirken değiştiriyor; Bense acele etmekteyim, Kuş gibi öterken, Çalımsı ormana ermeliyim. O bekledi ve dinledi Ve gülümsedi kendine: 'Nede çok tatlı öter ya Ki sadece sade bana.'
Batarken Güneş Altınlıyor tepeleri; Anımsayan Güzel, Bırakıyor geçeni, Çınarın kıyısında salınıyor Çayırlardan ileri, Ve gitgide kararıyor Dolanıyor Tanyeri.
Birden uyanıyorum Nurla, Parlayan bir Yıldızım. 'Ne ışıldar yukarda, Çok yakın ufuklarda? ' Ve sende hayretle O yananı gördüysen: Bakarsın kaymışımdır ayaklarına, Yalnızca kapanmış, umutluyumdur!
Bir kapıdan gireceksin Neler neler göreceksin Her çileye göğüs gerip Hayat budur diyeceksin. Gün gelecek isyan edip Niye doğdum diyeceksin Gün gelecek isyanına Kahkahayla güleceksin. Seveceksin seveceksin Çok seveceksin. ....................(O.Gencebay)
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Bütün çiçekleri getirin buraya, Öğrencilerimi getirin,getirin buraya Kaya diplerinde açmış çiğdemler benzer Bütün köy çocuklarını getirin buraya, Son bir ders vereceğim onlara, Son şarkımı söyleyeceğim Getirin,getirin…ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerin diyorum Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum, Kaderleri bana benzeyen, Yalnızlıkta açarlar,kimse bilmez onları, Geniş ovada kaybolur kokuları. Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri Hepinizi,hepinizi istiyorum,gelin görün beni, Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
“Bana çiçek getirin,dünyanın bütün çiçeklerini Buraya getirin.
Acıyı bal eyledik Sıratı yol eyledik Geldik bu güne Ekilir ekin geliriz Ezilir un geliriz Bir gider,bin geliriz, Bizi vurmak kurtuluş mu? Kör olasın demiyorum Kör olma da gör bizi
sen gündüzün kralı bense karanlıkların kızı sen umutların ışığı bense karamsarlığın kaynağı sen göklerin üstünde bense yeraltının karanlık dibinde sen sinendeki sevgidolulukla bense hüznün asıl sahibi sen baharken ben sonbahardım sen heryerde tanınmışken bense her yerde dışlanmıştım sen vardın ben yoktum sen hamlettin ben sadece ofelya sen bir film senaryosunda aktör bense aktrist ben senin için kıza bak ya idim sen benim için filmin başaktörü ben operadaki gibi konuşmadan anlatandım sense operadaki konuşmadan anlatanı anlayandın sen hayatdoluydun bense hayatsolu sen çevrende bir sürü dostu olan bense yapayalnız kendi mücadelesini veren sen bir mıknatısınpozitif kutbu bense negatif kutbu şimdi sen çekip gittin hayatımdan ansızın bense deniz kızı gibi konuşamadan baloncuk olucam.
Ölümlerden geliyorum şarkı söyleyerekten, Geliyorum yaşamak için. Bırak ışıldayan bir yara Bağışlasın bana sesini… Yaramın üstünde yürümeyi öğretti bana Cellatın bıçağı Yürümeyi, hem de yorulmadan. Direnmeyi öğretti.direnmeyi…
…gerçi gece uzun, Gece karanlık, Ama bu korkulardan uzak. Bir sevdadır böyle yaşamak, Tek başına Ölüme bir soluk kala, Tek başına Zindanda yatarken bile yalnız kalmamak
Sevdi aldattı beni
Güldü ağlattı beni,
Gittim kölesi oldum,
Götürdü sattı beni.
Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,
Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez.
İki kapılı bir virânedir bu,
Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.
Bakma bunun karasına ağına,
Gönül verme bostanına bağına,
Benzer hemân çocuk oyuncağına,
Burda aklı olan insan eğlenmez.
Vârını îsâr et Mevlâ yoluna,
Bunda ne eylersen anda buluna,
Bir gün sefer düşer berzah iline,
Otağı kalkacak Sultan eğlenmez.
Sen ey gâfil ne sandın rûzigârı,
Durur mu anladın leyl-ü-nehârı,
Yükün yeynildigör evvelden bârı,
Yoksa yolcu gider kervan eğlenmez.
Doğrusuna gidegör bu yolların
Geçegör sarpını yüce bellerin,
Dünyâ zindânıdır mümin kulların,
Zindanda olan kul kolay eğlenmez.
Ömür tamam olup defter dürülür,
Sırat köprüsü ve mîzân kurulur,
Hakkın dergâhında elbet durulur,
Buyruğu tutulur fermân eğlenmez.
Hüdâyî n'oldu bu kadar peygamber,
Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar,
Hani Habîbullah Sıddîk-ı Ekber,
Bunda gelen gider bir cân eğlenmez.
Aziz Mahmud Hüdayi Hz
Mutsuz ülkelerden gelen durgun iki ırmaktır
Sönmüş bir volkan gibi yatıyordu aramızda
Aşk,el değmemiş yalnızlığımız.
SENİNLE NİKÂHLIYIM ŞİİR
Bu ömrü bana Allah, kelam yazmaya verdi.
Derledi toparladı, gül bahçesine serdi.
Fîgân arş’ı âlâda, inim inim inledi;
Yüreğime nikâhlı, perçinlidir dizeler…
Gözümden akıtırsın şırıl şırıl yaşları,
Feda eder boğarsın, teni gözü kaşları.
Uğruna ağartırsın, başımdaki saçları;
Dizelerle nikâhlı, tasdikli ömür gülüm...
Gecelerim, sabahım, gündüzlerim kelamla.
Serzenişle gülerim, ağlaşırım ruhumla.
Ah gönül ne yapayım, senin ben bu halınla;
Dedim ya nikâhlımdır, şırıl şırıl dizeler...
Rifat KAYA
Hasret Sehnsucht
Kalbimi hoplatan da ne?
Nedir beni dışarı çeken?
Çevirip de sıkarak
Evden itip yuvadan eden?
Aynı ta oradaki bulut
Kayalardan sıvışır gibi!
Göç etmek istiyorum
Varmak ve kalmak bengi!
Aha salkıyor kargalar
Dostane uçuşlarıyla;
Karışıyorum aralarına
Ve takılıyorum alaya.
Ve dağları taşları
Beraber kanatlıyoruz.
Oysa aşağıda bulunuyor,
Arıyorum onu sonsuz.
Şimdi gelirken değiştiriyor;
Bense acele etmekteyim,
Kuş gibi öterken,
Çalımsı ormana ermeliyim.
O bekledi ve dinledi
Ve gülümsedi kendine:
'Nede çok tatlı öter ya
Ki sadece sade bana.'
Batarken Güneş
Altınlıyor tepeleri;
Anımsayan Güzel,
Bırakıyor geçeni,
Çınarın kıyısında salınıyor
Çayırlardan ileri,
Ve gitgide kararıyor
Dolanıyor Tanyeri.
Birden uyanıyorum Nurla,
Parlayan bir Yıldızım.
'Ne ışıldar yukarda,
Çok yakın ufuklarda? '
Ve sende hayretle
O yananı gördüysen:
Bakarsın kaymışımdır ayaklarına,
Yalnızca kapanmış, umutluyumdur!
Johann Wolfgang von Goethe
Varsa şayet,bir hazan yaşamında,
Aşka kinaye.
Yeter! Bitsin artık,
Ömür denilen bu hikaye.
Bir kapıdan gireceksin
Neler neler göreceksin
Her çileye göğüs gerip
Hayat budur diyeceksin.
Gün gelecek isyan edip
Niye doğdum diyeceksin
Gün gelecek isyanına
Kahkahayla güleceksin.
Seveceksin seveceksin
Çok seveceksin.
....................(O.Gencebay)
şiir,insanı her yönüyle bazen diyemediklerinin yansımasıdır...şiir bence deniz gibidir ruhu dinlendirir...
biraz sen,biraz o,ve çevren ama dizelere yansıyan ben demektir.
tek kelimeyle tek cümleyle onlarca şey
kastetme...
hissetme... hissettirme..
yaşama... yaşatma...
hatırlama...hatırlatma...
HABİL VE KABİL
Yeyip içip uyu Habil’in oğlu
Tanrı gülümsüyor sana sevgiyle.
Alçaklığında,Kabil’in oğlu,
Sürürünüp öl,sefalet içinde.
Sunduğun kurban,habil’in oğlu
Ne hoş geliyor İsrafil’e bak!
Çektiğin azap,Kabil’in oğlu
Ne zaman bitip son bulacak?
Hasatın güzel,habil’in oğlu
Davarın,sığırın çoğalıyor;
Karnın açlıktan Kabil’in oğlu
Yaşlı köpek gibi uluyor.
Kızdır postunu Habil’n oğlu
Baba ocağından kısmetini al
Küçük ininde,Kabil2in oğlu,
Soğuktan titre zavallı çakal.
Sev,sevil,üre,Habil’in oğlu
Altınların da,bak,yavruluyor.
Ey tutuşan kalp,Kabil’in oğlu!
Bu tutkulara karşı tetik dur.
Tahtakurusu,Habil’in oğlu
Kan emip büyüyorsun sürakli!
Durma yola düş,Kabil’in oğlu.
Al götür çaresiz aileni.
Vah ki! Habil’in oğlu senin leşin,
Bu tüten toprağı gübralayecak!
Kabil’in oğlu,gereksiminin
yıllarca böyle sürecek
ne utanç! kazanan Kabil’in oğlu:
Kargı sultan oldu kılıca inat
Çıkıp gökyüzüne,Kabil’in oğlu,
Tanrıyı göklerden yeryüzüne at! BAUDELAİRE
Ağlatabilendir.
Ah,keşke genç olsaydım da ben,
Sende hep olduğun yaşta kalsaydın,
Ferhat gibi delip de dağları,
Sana yar olsaydım.
Siir bir yasam tarzidir.
Ve her bir siir yeni bir hayattir
Müzik ruhun gıdasıysa,şiir özüdür.
BÜTÜN DÜNYANIN ÇİÇEKLERİ
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin,getirin buraya
Kaya diplerinde açmış çiğdemler benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim
Getirin,getirin…ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerin diyorum
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum,
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar,kimse bilmez onları,
Geniş ovada kaybolur kokuları.
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri
Hepinizi,hepinizi istiyorum,gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
“Bana çiçek getirin,dünyanın bütün çiçeklerini
Buraya getirin.
Köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın son sözleri
Ceyhan Atıf Kansu (1950)
Kısa Türkiye tarihi V
Kahvede subay yok,
Bu nasıl iştir!
Cemal Süreyya
Şu terkedilmiş toprak
Şu yanan köy
Şu devrilmiş araba
Şu tank altındaki
Senin sevdiklerin mi?
Enver Gökçe
İNSAN SESİ
Yaz sabahları gün ağarırken
Pencereni açtığın zaman
Odanı dolduran serinlikte
Kımıldamadan duran ağaçta
İnsan sesidir duyulan
Sabahattin.Kudret Aksal
Zampok eyin pi
İki cambaz bir ipte oynamaz
Bir ipte bir sürü cambaz
Hilebaz,madrabaz,kumarbaz
İki cambaz bir ipte oynamaz
Bir ipte bir sürü cambaz
Ataşbaz,İşvebaz,Hokkabaz
İp niye kopmaz
Zampok eyin pi!
O.M.Arıburnu
Umut
Dünya döndükçe
Umut,fakirin ekmeği
Ye Mehmet ye
Ye Mehmet ye! ..
Orhon Murat Arıburnu
Acıyı bal eyledik
Sıratı yol eyledik
Geldik bu güne
Ekilir ekin geliriz
Ezilir un geliriz
Bir gider,bin geliriz,
Bizi vurmak kurtuluş mu?
Kör olasın demiyorum
Kör olma da gör bizi
Hasan Hüseyin Korkmazgil(1970)
Hal
Bir tencere kaynar ocakta,
Et mi kaynar,dert mi kaynar
Bilinmez.
Bir adam gezer sokaklarda
İşi var mı,gücü var mı
Sorulmaz.
Ekmek umar,aş umar evdeki
Bulunsa da,bulunmasa da
Darılmaz.
Çağrırırlar,çağırırlar da dostlar
Karlı dağlar ara yerde
Varılmaz.
Mehmet Kemal
Nazar eyle ileri,
Pazar Eyle götürü,
Yaratılanı hoş gör,
Yaratandan ötür.
...............(Yunus Emre)
sen gündüzün kralı bense karanlıkların kızı sen umutların ışığı bense karamsarlığın kaynağı sen göklerin üstünde bense yeraltının karanlık dibinde sen sinendeki sevgidolulukla bense hüznün asıl sahibi sen baharken ben sonbahardım sen heryerde tanınmışken bense her yerde dışlanmıştım sen vardın ben yoktum sen hamlettin ben sadece ofelya sen bir film senaryosunda aktör bense aktrist ben senin için kıza bak ya idim sen benim için filmin başaktörü ben operadaki gibi konuşmadan anlatandım sense operadaki konuşmadan anlatanı anlayandın sen hayatdoluydun bense hayatsolu sen çevrende bir sürü dostu olan bense yapayalnız kendi mücadelesini veren sen bir mıknatısınpozitif kutbu bense negatif kutbu şimdi sen çekip gittin hayatımdan ansızın bense deniz kızı gibi konuşamadan baloncuk olucam.
emin olma yıldızların ateş olduğuna,emin olma güneşin döndüğne emin olma gerçeklerin yalan olmadığına yalnız AŞKIMDAN EMİN OL. ^^ hamlet^^
dışarda yağmur
yüreğimde yangın.
dertler hüzünler bir bir doruktayken
birde sevda yarası içimde.
hiç dinmeyen gözyaşı.
sızım sızım sızlayan yara.
hasreti bitmeyen,
vuslatı gelmeyen,
yitik sevda
benim sevdam
yitik sevdam...
patolojik halleri...
Ölümlerden geliyorum şarkı söyleyerekten,
Geliyorum yaşamak için.
Bırak ışıldayan bir yara
Bağışlasın bana sesini…
Yaramın üstünde yürümeyi öğretti bana
Cellatın bıçağı
Yürümeyi, hem de yorulmadan.
Direnmeyi öğretti.direnmeyi…
Mahmut Derviş
…gerçi gece uzun,
Gece karanlık,
Ama bu korkulardan uzak.
Bir sevdadır böyle yaşamak,
Tek başına
Ölüme bir soluk kala,
Tek başına
Zindanda yatarken bile yalnız kalmamak
Ahmet Arif