Bütün iyi şairler, ister epik, ister lirik olsun, güzel şiirlerini sanatla oluşturmaz. bunu ilham aldıklarından, kendilerine musallat olunduğundan yapabilirler, lirik şairlerinde güzel eserlerini yazarken, akılları başlarında değildir, Şair hafif kanatlı, kutsal bir şeydir, esinlenene, kendinden geçene, aklını yitirene kadar icat yoktur içinde, bu hale gelmediğinde güçsüzdür, kehanetlerini ifade edemez. Tanrı şairlerinin akıllarını başlarından alır, ve onları hizmetkarı olarak kullanır, tıpkı kahinler, ve kutsal peygamberler gibi, öyle ki onları duyan bizler, bu değerli sözcükleri bilinçsizce telaffuz edenlerin kendinde olmadığını - belki - biliriz. Tanrıdır onlarda konuşan - vahdeti vücud - Tanrı onlar vasıtasıyla bizlerle konuşur.
PLATON, Mistik FİLOZOF, - Yaşadığına, anlatılır gibi değil diyen filozof -
Ben bir şey yapmadım, şiir geldi beni buldu. - DAĞLARCA, DAİMA,
Tanrı sonsuz bir şiirdir ve tarihin temelini taşır- HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR.
Bir ziyarette,- onları nasıl yazmışım - TURAN.
SES
Biz kalabalıklar arasından sıyrılıp anlaşılmayan zamanlarda yolculuk ederdik, tınılar, sesler evreninden altın damlalar gönlü saran, bir alev gibi fışkırır ölüm sakinliğine davet ederdi. Durmak mı o da ne, çılgın öpüşlerden uyanmak var mı, bu susmayan sessizliğin boğduğu aklım isyan eder, daha uzaklara derdim, görülmemiş damarlarda gezindim, susun lütfen, yorgunum karanlıklar örtsün üstümü, yeni doğuşların katettiği zamanlarda iflas etmiş beynim, ben bu müzigin peşini bırakmam.
gökhan, 2008
Bazen dalgın bir ölü süzülürdü, iğrenç leş yığınları boz bulanık sularda, enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara
RİMBAUD, Fransız Mistik ŞAİR, 1891
Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA, 2008
Kolay gelsin, tezgaha geleceklere. Oyun böyle kurulur.
Şiir, harflere, hecelere, kelimelerle, cümlelere, satırlara mefhumların sığmadığı. Görselde ya anımsama yada görünmez karanlığın içindeki yansıma. Sözselde söyleşim, ya anımsama yada andımsama. Görselleşmesi, sözleşmesi, eşleşmesi, özleşmesi, insana dokunursa ya yalın yama, ya kalın yama, ya ince yama,... Aslında geçilen eşiklerden, geçilen mecazlardan hatırda kalabilen derinliği hatırlama.
Şiir hojdır. Şiir sözün sanatıdır. Günaydın diyebilmek ne hojdır. Hayata sarılmak ve yeniden doğrulmak ne hojdır. Seni üzen,kıran insanlara karşı dik durabilmek ne hojdır. Yaşanmamış güzellikleri yaşamak, kalbini hoş eden duyguları yaşamak ne hojdır. Sevmek, sevilmek,sevdiğine sarılabilmek ne hojdır.
Şiir insan ve yaşam arasındaki ince çizgidir. Niçin, neden, ne amaçla varım onların cevabıdır. Önce yaşamı öğretir sonra özüne varır insanın daha sonra insanın özünü terbiye eder ve anlamlı bir hayat yaşamasını sağlar. Değerli kılar önemser ve hayattan zevk almasını sağlar üstadın sözünde ifade ettiği gibi
“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
(Şeyh Galip, 1757-1799)
“Ey insanevladı! Kendine saygıyla/hürmetle yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın.”
Belirgin senle, belirsizlik arasında bir geçiş alanı olarak görünür, sendeki bütün geçmiş ve gelecek, belirsizlikte toplanmış, sen ve dışındaki herşeyle hiçbiri bir damarda billurlaşarak akış halini alır, muhakemeye dayalı bilgiden çok, muhakemesi yapılmış bilgi olarak gözükür, bilinçdışının istem dışı, dışlaşmasında bir şimdiyle beraberlik olarak, akışa dahil olur, kapsama alanı en baştan en sona şimdiyle harmanlanır ve hepimizin tekil görünümü olarak bir ortak mülk haline gelir.
Güneş sadece sevdiği için parlar, Deniz sadece sevdiğini sarmalar, Bulutlar, yağmur olup sevgilisinin kalbine akar, Rüzgar aşkını sadece sevgilisine sunar, Tüm güzel sözleri sadece sevgilisi için sıralar, Böylece herkes anlar. Sevgi sevgilinin kalbinden taşar, Yalnızca sevgilisinin kalbine akar. Sevgilisi de mutlu mesut yaşar, Kahkahalar atar. Kim sevgilisiyle olunca mutlu olmaz ki? Yanında olmadığında bile anıp, onu yaşamaz ki? Sevgililer birbirleri için yaşarlar. Allah nasip ederse kavuşup, mutluluğu tadarlar. Kötü niyetliler de kıskançlıktan çatlarlar. Elem tere fiş, Kem gözlere şiş, Sevgilime yan gözle bakan olursa, Göze göz, dişe diş.
Vahiy şiir örneklerini verdim, - Aşka esir olan benim - Yunus,
Tüm yeryüzü ayetimdir, her bir şeyin başı benim, sen bu nişan ile beni bil, ben bu nişana sığamam, gizli hazne benim işte, göz önünde olan da ben, madenin cevheri benim, dağa, ummana sığamam, Büyük kuşatıcı benim, adım da adem dir benim, tur benim, ol ile olan ben, hiçbir yana sığamam, can ile cihan benim işte, dünya ile zaman da, ama gel gör ki, ne dünyaya ne zamana sığamam. Yıldızlarla felek benim, vahiy ile melek benim, çek dilini dilsiz kesil, ben bu lisana sığamam, zerre benim, güneş benim, dört beş altı sırlar benim, her şey açık ve meydanda, ben bu meydana sığamam.
NESİMİ, 14. Yüzyıl,
Bu şiirler - vahiy şiir - özellikle, yani vahdeti vücud kapsamında.
İnsanın ruhuyla bedenin birleştiği noktadır şiir. Ruh ve beden, duygular, düşünceler hisler ve akıl buna ortak olur. Hayatımızın her anı bir şiirdir aslında, kalemi güçlü olan bunu erken fark eder. Kalem güçsüz ise tecrübe ister bu da yaşanmışlıklara dayanır. Kısacası şiir hayattır.
Critchley şiir dinin yerini tutarken, takip ettiği sorular imkanlar da getirir, yaşamın bir kefareti olarak der, Wallece analizi yaparken, eksiklik şurda, yoksa tespit tam oniki, şiir dinin yerine oynar ama din olamaz, olması için vahiy gerekir, şiir vahiy değildir, bir ilk elden esinlenme, halbuki vahiy şiir olursa, ki artık o şiir olmaktan çıkmıştır, işte tam da din odur, Kuranın kendi ağzından olanları, Yunus, Dağlarca, Rilke, gibilerde tek tük de olsa görülenler, ayın şeyi rüya sonrası yazan Coleridge, birinci elden olmasına rağmen, Keats için var diyemeyiz mesela, şiirdir sadece, vahiy şiir çok üstün ve çok nadir bir formdur, ondan ne kadar şanslısınız diyorum, Türkçedeki bolluk tarih boyunca başka hiçbir yerde yok, şiir olarak var, vahiy şiir olarak yok.
Dağlarca 1945 e kadar olan döneminde saf şiirdir, - o döneme kadar çıkardığı kitaplarda, Havaya çizilen dünya, Çocuk ve Allah, Asu, Daha, - tarihte de biriciktir, benzersizdir, başka hiçbir dilde, ve Türkçede kıyaslanabilecek hiç kimse yoktur, bilginiz olsun. Sonrakileri fazla önemsenecek bir şey yoktur, sıradan, herkes gibi.
Yüreğin aynasıdır.
Şiir; şairin yaşadığı dört mevsimin izidir.
Zamanın elinden düşen bir damla anlamdır.
@demlenmisSiirler
Yüreğinden süzülen kelimeleri usulca belki de yüreğin yana yana yazıya dökmektir...
Duygu , düşünce ve buhranların yazıya dökme çabasıdır.
ŞİİR VE SEN
Seni şiire böleyim dedim
Sonuç sonsuz çıktı.
Seni şiirden çıkarayım dedim
Şiir şiirlikten çıktı.
Yazan: Şadi Özbay
(Hey / 21 Haziran 1982 / Sayı: 33)
,, keşke ben yazmış olsaydım diyebildiğim şiir...''
,, bu güzel eser için şükran sana Nurullah Abi....yüreğin sağlıklı kalsın....''
SEVGİLİM ŞİİR
Sevgidir hayatımızın gökkuşağı rengi
denizimizin yakamozu, gönlümüzün ahengi
Onunla uyanırız bencillik uykusundan
onunla sıyrılırız yalnız kalma korkusundan
Aşkla dikiliriz kötünün çirkinin karşısına
Ve dayanırız güzelliğin çiçekli kapısına
Mutluluğumuz dolup taşar onunla
karlı dağları aşar, yemyeşil bağlara ulaşır
şiirin allı güllü bahçelerinde dolaşır...
Saat tamircisi titizliğiyle işlenir ve okuyanın aklına havale edilir.
Bir şiirden her okurun farklı tatlar alması biraz da bundandır...
Saat tamircisi titizliğiyle işlenir ve okuyanın aklına havale edilir.
Bir şiirden her okurun farklı tatlar alması biraz da bundandır...
Şiir;
kalbe ait duyguları sözcüklere döken, sessizliğin sesi, ruhun ise diğer ruhlara büyülü bir dokunmasıdır.
Acı ve hüzünlerin dinlenmeye, anlaşılmaya veya bazen sadece susmaya ihtiyaçları vardır.
Bu duyguların üzerlerini kapatmak yerine şefkat ile örtülmeleri sağlanırsa, saklanmaya ihtiyaç duymak yerine ısınırlar ve kendilerini iyileştirirler.
Acı; soğuk, buz dağıdır, o yüzden üşür.
Şiir kütüphanelerimizde bizler için farklı bakış açısı serpilmiş satırlara denk geleceğiz.
Şiirli dünyaya ses eden şairlerimize selam olsun.
Şiir benim için bir nehir olup yüreklere akmak,
Bir gökkuşağı olup tüm duyguların rengini tattırmaktır,
Bütün iyi şairler, ister epik, ister lirik olsun, güzel şiirlerini sanatla oluşturmaz. bunu ilham aldıklarından, kendilerine musallat olunduğundan yapabilirler, lirik şairlerinde güzel eserlerini yazarken, akılları başlarında değildir, Şair hafif kanatlı, kutsal bir şeydir, esinlenene, kendinden geçene, aklını yitirene kadar icat yoktur içinde, bu hale gelmediğinde güçsüzdür, kehanetlerini ifade edemez. Tanrı şairlerinin akıllarını başlarından alır, ve onları hizmetkarı olarak kullanır, tıpkı kahinler, ve kutsal peygamberler gibi, öyle ki onları duyan bizler, bu değerli sözcükleri bilinçsizce telaffuz edenlerin kendinde olmadığını - belki - biliriz. Tanrıdır onlarda konuşan - vahdeti vücud - Tanrı onlar vasıtasıyla bizlerle konuşur.
PLATON, Mistik FİLOZOF, - Yaşadığına, anlatılır gibi değil diyen filozof -
Ben bir şey yapmadım, şiir geldi beni buldu. - DAĞLARCA, DAİMA,
Tanrı sonsuz bir şiirdir ve tarihin temelini taşır- HÖLDERLİN, Alman Mistik ŞAİR.
Bir ziyarette,- onları nasıl yazmışım - TURAN.
SES
Biz kalabalıklar arasından sıyrılıp anlaşılmayan
zamanlarda yolculuk ederdik, tınılar, sesler evreninden
altın damlalar gönlü saran, bir alev gibi fışkırır ölüm
sakinliğine davet ederdi. Durmak mı o da ne, çılgın
öpüşlerden uyanmak var mı, bu susmayan sessizliğin
boğduğu aklım isyan eder, daha uzaklara derdim,
görülmemiş damarlarda gezindim, susun lütfen, yorgunum
karanlıklar örtsün üstümü, yeni doğuşların katettiği
zamanlarda iflas etmiş beynim, ben bu müzigin peşini
bırakmam.
gökhan, 2008
Bazen dalgın bir ölü süzülürdü, iğrenç leş yığınları
boz bulanık sularda, enginler şarıl şarıl dökülür
girdaplara
RİMBAUD, Fransız Mistik ŞAİR, 1891
Asırlarca istikbalde yürür gibi oluyorum. - DAĞLARCA, 2008
Kolay gelsin, tezgaha geleceklere. Oyun böyle kurulur.
Var olan tüm kelimelerin ; hacimi, sınırı belirsiz,renkler içindeki bitimsiz savaşıdır - ve maalesef hep galip gelen ŞİİR'dir ve Şiir "siz" olacaktır
Şiir, benimm:)
Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir, barıştır...
H. ERGÜLEN
Şiir, harflere, hecelere, kelimelerle, cümlelere, satırlara mefhumların sığmadığı.
Görselde ya anımsama yada görünmez karanlığın içindeki yansıma.
Sözselde söyleşim, ya anımsama yada andımsama.
Görselleşmesi, sözleşmesi, eşleşmesi, özleşmesi, insana dokunursa ya yalın yama, ya kalın yama, ya ince yama,...
Aslında geçilen eşiklerden, geçilen mecazlardan hatırda kalabilen derinliği hatırlama.
Şiir, zamandan önce yazıldığı için, iyice hazır olduğumuzda, havanın müzik olduğu, şahene şakımalar duyduğumuz bu bölgeye girebiliriz.
Emerson, 1882, ŞAİR,
Insanın içindeki duyguları ve anlatamadığı herşeyi dışa vurmaktır. Sözle yazıyla anlatmaktır şiir. Okudukça ne hissediyorsan odur şiir
çığlık atmaya gücü olmayanların sessiz göz yaşlarıdır
Şiir hojdır. Şiir sözün sanatıdır.
Günaydın diyebilmek ne hojdır.
Hayata sarılmak ve yeniden doğrulmak ne hojdır.
Seni üzen,kıran insanlara karşı dik durabilmek ne hojdır.
Yaşanmamış güzellikleri yaşamak, kalbini hoş eden duyguları yaşamak ne hojdır.
Sevmek, sevilmek,sevdiğine sarılabilmek ne hojdır.
Şiir insan ve yaşam arasındaki ince çizgidir.
Niçin, neden, ne amaçla varım onların cevabıdır. Önce yaşamı öğretir sonra özüne varır insanın daha sonra insanın özünü terbiye eder ve anlamlı bir hayat yaşamasını sağlar. Değerli kılar önemser ve hayattan zevk almasını sağlar üstadın sözünde ifade ettiği gibi
“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen”
(Şeyh Galip, 1757-1799)
“Ey insanevladı! Kendine saygıyla/hürmetle yaklaş; çünkü sen kâinatta yaratılmışların özü/göz bebeği olan insansın.”
Belirgin senle, belirsizlik arasında bir geçiş alanı olarak görünür, sendeki bütün geçmiş ve gelecek, belirsizlikte toplanmış, sen ve dışındaki herşeyle hiçbiri bir damarda billurlaşarak akış halini alır, muhakemeye dayalı bilgiden çok, muhakemesi yapılmış bilgi olarak gözükür, bilinçdışının istem dışı, dışlaşmasında bir şimdiyle beraberlik olarak, akışa dahil olur, kapsama alanı en baştan en sona şimdiyle harmanlanır ve hepimizin tekil görünümü olarak bir ortak mülk haline gelir.
Anlamı arkasında, kelimesi minimumda, acısı yazarında, güzelliği konusunda saklı yazı türü.
Sen Benimsin Ben de Senin
Güneş sadece sevdiği için parlar,
Deniz sadece sevdiğini sarmalar,
Bulutlar, yağmur olup sevgilisinin kalbine akar,
Rüzgar aşkını sadece sevgilisine sunar,
Tüm güzel sözleri sadece sevgilisi için sıralar,
Böylece herkes anlar.
Sevgi sevgilinin kalbinden taşar,
Yalnızca sevgilisinin kalbine akar.
Sevgilisi de mutlu mesut yaşar,
Kahkahalar atar.
Kim sevgilisiyle olunca mutlu olmaz ki?
Yanında olmadığında bile anıp, onu yaşamaz ki?
Sevgililer birbirleri için yaşarlar.
Allah nasip ederse kavuşup, mutluluğu tadarlar.
Kötü niyetliler de kıskançlıktan çatlarlar.
Elem tere fiş,
Kem gözlere şiş,
Sevgilime yan gözle bakan olursa,
Göze göz, dişe diş.
Güliz Ardilli
04.11.2023 23:28
İstanbul
Vahiy şiir örneklerini verdim, - Aşka esir olan benim - Yunus,
Tüm yeryüzü ayetimdir, her bir şeyin başı benim,
sen bu nişan ile beni bil, ben bu nişana sığamam,
gizli hazne benim işte, göz önünde olan da ben,
madenin cevheri benim, dağa, ummana sığamam,
Büyük kuşatıcı benim, adım da adem dir benim,
tur benim, ol ile olan ben, hiçbir yana sığamam,
can ile cihan benim işte, dünya ile zaman da,
ama gel gör ki, ne dünyaya ne zamana sığamam.
Yıldızlarla felek benim, vahiy ile melek benim,
çek dilini dilsiz kesil, ben bu lisana sığamam,
zerre benim, güneş benim, dört beş altı sırlar benim,
her şey açık ve meydanda, ben bu meydana sığamam.
NESİMİ, 14. Yüzyıl,
Bu şiirler - vahiy şiir - özellikle, yani vahdeti vücud kapsamında.
İnsanın ruhuyla bedenin birleştiği noktadır şiir.
Ruh ve beden, duygular, düşünceler hisler ve akıl buna ortak olur. Hayatımızın her anı bir şiirdir aslında, kalemi güçlü olan bunu erken fark eder. Kalem güçsüz ise tecrübe ister bu da yaşanmışlıklara dayanır. Kısacası şiir hayattır.
şiir bir mısraya bir kitap sığdırmaktır...
Critchley şiir dinin yerini tutarken, takip ettiği sorular imkanlar da getirir, yaşamın bir kefareti olarak der, Wallece analizi yaparken, eksiklik şurda, yoksa tespit tam oniki, şiir dinin yerine oynar ama din olamaz, olması için vahiy gerekir, şiir vahiy değildir, bir ilk elden esinlenme, halbuki vahiy şiir olursa, ki artık o şiir olmaktan çıkmıştır, işte tam da din odur, Kuranın kendi ağzından olanları, Yunus, Dağlarca, Rilke, gibilerde tek tük de olsa görülenler, ayın şeyi rüya sonrası yazan Coleridge, birinci elden olmasına rağmen, Keats için var diyemeyiz mesela, şiirdir sadece, vahiy şiir çok üstün ve çok nadir bir formdur, ondan ne kadar şanslısınız diyorum, Türkçedeki bolluk tarih boyunca başka hiçbir yerde yok, şiir olarak var, vahiy şiir olarak yok.
Dağlarca 1945 e kadar olan döneminde saf şiirdir, - o döneme kadar çıkardığı kitaplarda, Havaya çizilen dünya, Çocuk ve Allah, Asu, Daha, - tarihte de biriciktir, benzersizdir, başka hiçbir dilde, ve Türkçede kıyaslanabilecek hiç kimse yoktur, bilginiz olsun. Sonrakileri fazla önemsenecek bir şey yoktur, sıradan, herkes gibi.