-- Kapitalist Toplumlarda, dostluk, yarenlik, ahbap çavuşluk, yoldaş ve kardeşlik ilişkileri olmaz-olamaz? Bu tür ilişkiler ilkel komünal ve Feodal toplumlar da olur. -- Kapitalist Toplumlar da, genelde Siyasi ve ticari ilişkiler ön plandadır. Devletin hiyerarşik sistemin alt yapısı ve eğitim sistemi Kapitalistlerin istediği doğrultuda şekillenir. Bu gidişata karşı çıkanlar, fitne-fesat nifakçı, terörist ve şer odakları diye damgalanır. Hatta zaman-zaman aba altından sopa gösterilir. Yetmedi bir de bir suç yamasıyla hapse konulur.....VESSELAM.
a kateter ve b kateder noktalarının birleşimi hipotez. Hipotezin bir üst aşaması ise doktirin. Sentez ve anti sentezin birleşimi argüman. Argümanın bir üst aşaması ise tez... Yani, içeriksiz bir iç nihilizmi hiççiliği çağrıştırmıyormu?
Bir şey-e inanma ile, tanımlama ile, anlatma ile veya açıklama ile o' şeyin kendi içindeki öznesi ile, mefhumu ile, vasfı ile, işlevi ile, funksiyonu ile o' şeyin kendisinin aynısı orjinali değildir.
Evrensel bazda bir hususun gerçek olarak ele alınması, metodun, yöntemin, vâkanın, tarifin, tasvirin, tasavvurun, durumun herkes tarafından kabul edilmesimidir?
İş yoruma, şerhe, menfiyete, görüş ayrılığına düşünce herkesin gerçekleri biri biriyle örtüşmeye bilir ve bu bağlamda görüş ayrılıklarından kaynaklanan perspektifler meydana gelir. Gerçeklerin bir biriyle örtüşmemesi görüş açıları bakımından diplomasi ve siyaseti öne çıkarır, çünkü hem kolektif bakış açısına göre hemde ferdi bakış açısına göre gerçeği yorumlama veya algılama bireysel bazda ve kolektif bazda her ferdin görüş açıları bakımından bir biriyle örtüşmeye bilir. Öyle ise, bahsi mevzuda bulunulduğu gibi pekî bu durum neyi meydana getirir? Aslında bireysel bakımdan insanın kendisine yönelik siyaseti maskesidir, politikası ise edinmiş olduğu kimliğin içerisinde maksat ve gayelerine yönelik arayıpda bulamadıklarıdır, kendi kimliğinden yoksun arayıpda bulma çabası ise onun adıda demagojiden başkası değildir...
Genel itibariyle, politikanın kendisi sunni idiolojik problemler üretip çözümü kendinde görüp çözüm üretiyormuş gibi maskeleniyorsa, Nihilizmin hiçciliğin problemi olan hiçlikten var olma inkarını doğurur. Bu olgu ise, din üzerinden politika yapma değilde, genelde "dinin politikadaki yeri" nedir tartışmasını beraberinde getirir. Sekuler nitelikteki siyasal akımlar idiolojik açıdan kendilerini geliştiremezler. Nitekim pragmatiği ekseriyette edinmiş olunan referansı kutsileştirme gibidir, referansın kendisinin kutsileştirilme çabasından ötürü gidemez. Velhasıl kutsiyeti sağlayan inanç sistemi olan dindedir.
Politika ve siyasetin çerçevesi sunni gündem üretip idiolojik çekişmeler oluşturup kutuplaştırma çabası olmamalıdır, toplumun ve bireyin kısa vâdeli, orta vâdeli ve uzun vâdeli oluşa gelen problemlerine gerçekci yasal çerçeveler dahilinde çözümler üretme olmalıdır.
"Peygamber futbol oynamışsa, futbolun kurallarını ne hakem nede futbol federasyonu tayin etmiştir."
"Var olduğumuz bir tek dünyada, herkesin ayrı ayrı kendi dünyalarında bulunan perspektifler ve gerçekler aynı mı?"
******KURAN EVRENSEL VE KUTSAL BİR KİTAPTIR****** ---Kuran, bütün Evrenin tercüm-i ezeliyesidir. Hz. Muhammed Yüce Yaratanın Yer yüzünde ki tek ve son rehberidir... ---Kuran, bütün Tarikat ve asitane dergâhlarını reddeder. İslamiyet te ilk ayrışmayı Mezhepler başlatmıştır. Tarikatlar DİNİ siyasallaştırp kendi nefsi amellerine alet etmişlerdir. İslam Dini son ve evrensel bir Dindir. Bütün Kâinatı kapsar. Sevgi, barış ihlas ve hayır hasenat öğütler. Özellikle Haşhaşi Tarikatları İslamiyet gölgesi altında DİNİ bir siyasi malzeme ve zaman-zaman zülfikâr kılıç olarak kullanmaktadırlar. 15 Temmuz 2016 da olduğu gibi?? ---Cümle Tarikatlar, hiç bir zaman Kuran ve Din konusunda hemfikir olamamışlardır. Her biri, bir diğerinin kuyusunu kazmışlardır. Bu Tarikatlar kervanın Maddeyi çekiştirp ve en çok maddeci onlar olmuşlardır. Cümle Tarikatların Mali durumları araştırılsa bunların Materyalistlerden daha çok materyalist oldukları görülecektir. ---Tarikatlar Akvamı, her zaman ve her yerde kaos ve kargaşadan beslenir. Bunlar pusulu havayı çok severler. Devlet'in kurum ve kuruluşların orta direklerini kemirirler. Şıkıştıkları zaman arkaya bakmadan tabanı yağlarlar. Bunların en büyük hamileri Amerika'dır. Emir ve nasihatlarını oradan alılar. Orta Doğuda ki Dinci terör örgütleri Bizde ki Tarikatlarla iç-içedir. Bu Tarikat dergâhları her türlü bilimsel faaliyete karşıdırlar. Müspet Fen-bilimin, Tarikat sempatizanlarının uyanmasını ve gerçeği görmesini sağla- yacağından çok tedirgin olurlar. O yüzden bilim ve teknolojinin hep gavur icadı olduğunu kürsülerden fetva verirler. Muasır-çağdaş medeniyeti baş düşmanları olarak görürler. ---Avrupa Devletleri, Mustafa Kemallere yenilince çok paniklediler. Ülkemizde ki bütün şer amellerini gerçekleştirmek için, 1955 yılında harekete geçip yurdumuzda Tarikatları yuvalandırıp köklendirdiler. Menderes Hükümeti de bu illegal oluşuma göz yummuştur. Hatta Genel seçimlerde siyasi bir malzeme olarak ta kullanmıştır....VESSELAM. --------OZAN ÇAKIOĞLU------
Kur'an diyorsunuz, doğru efendim Bizde okuruz, alırken besmele çekmediğimi belirtmek isterim Sizin için sakıncası yoksa tabi Hatta Kur'an okuduğum tek kitaptır
Çünkü diğer kitapların, kimlerinin kafasının içinde nasıl şekillendiğini Ve nasıl yazıldığını bildiğini zanneden biriyim Bir kişi, hayatını yaşarken yalan söylüyor ve yanlış yaşıyorsa Ki doğru yaşayan yazar sayısı çok az O kişinin yazdığı kitaba, kimse beni inandıramaz
Şimdi gelelim, Kur'an konusuna Efendim, din ticaretini Kur'an ile yaparlar Kur'an ticaretini içinde yazılı olan ayeti inkar ederek
Allah; benim ayetlerimi az bir pahaya satmayın ''buyuruyor'' Ama Müslüman olduğunu iddia eden memlekette Kur'an 100 lira Fazla konuşmayın, eğer devam ederseniz Yaşamakta olduğunuz hayatın yalan olup olmadığıyla alakalı soru işaretlerini getirmeye devam edeceğim
Samimi olamadığınız her konudan uzaklaşın Sağlıkla ..
Konuşun efendiler! Halt ettik! Yiyin bir birinizi, hayvanların bir birini yediği gibi!
Bildiğiniz sizde kalmasın, ne de olsa ahirette, herkes bir başkasından sorumlu olacak Ne de olsa, o gün, herkes bir başkalarının günahını üstlenecek
Antoloji, fan sayfası değildir Şairlikle bağlı olmamakla birlikte, direkt olarak ilgilidir
Sizler, konuşarak veya yazarak insanların düşüncelerini değiştirebileceğinize inanan insanlarsınız Eğer, bu gerçekten böyle olsaydı Önce Allah, sonra Muhammed, insanlara söz geçirirdi
Sen olmadan da yaşanır dünya Sulamadığın halde ağaç büyür Bakmadığın halde verir meyve İstemediğin halde yaşatıyorsa seni Seviyorsa seni, sevmediğin halde Kendini bir şey zannetme
**Aziz Milletimizin, milli mücadele sürecinde en büyük adımı olan büyük ve kutlu Taarruz'un yıl dönümünde, başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, Vatanımız uğruna canlarını feda eden Aziz Şehitlerimizi rahmet ve şükranla anar, Yüce Türk Ulusunun büyük zafer bayramını en içten duygularımla kutlarım... -------OZAN ÇAKIROĞLU--------
Asırlardır İslam'ın yolunda şaşmadan yürüyen toplumumuzun, Kur'an-ı Kerim varken, üçüncü kişilerin işgüzar rehberliğine(!) HİÇ ama HİÇ ihtiyacı yoktur. Hele copy-past'lara(kopyala yapıştır) ASLA!
Zaten gerçek Müslüman'ların bu tür göz boyamalara rağbet etmeyeceği de asırlardır kanıtlanmıştır.
Bu nedenle, kişilerin Dinimizle oynamaktan, O'nu kullanmaktan ve O'nu kullanarak kendilerine hava verme/çıkar sağlama boş hevesinden vazgeçmelerini tavsiye ediyorum.
Siyaset, Askeriye, Din... Bu üç şeyin kati suretle konuşulmaması gerektiğini buyuruyor arkadaş...
Din: İnanç/moral dünyası... Askeriye: Yurdun ve Ulus'un güvenliği... Siyaset: Hayatın ta kendisi...
Kısacası, toplumsal ve bireysel olarak hayatımızı etkileyen, yönlendiren, biçimlendiren ve bu nedenlerle karar aşamalarında buluşmamız gereken 3 önemli unsur...Ve biz halk olarak bunları hem de kat'i surette konuşmamalıyız, öyle mi?
Pardon ama neyin hesap kitabıdır bu? Suskun/susturulmuş Türkiye ön yoklamaları mı?
26 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK TAARRUZ Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan 26 Ağustos 1922 günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa komutasında Kocatepe'de saat 05.00’de top atışlarıyla Büyük Taarruz başladı.
Büyük Taarruzun başlangıcının 102. yıl dönümünde büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve Ulusal Bağımsızlık Savaşımız'ın kahramanlarını saygı ve sevgiyle anıyor ve selamlıyorum.
Bazen değil, çoğu zaman az gelir Her vakit, gerçekler herkese söylenmelidir Bir gün ağanın, çobanlık yaptığını görürsem Ağa için de, aynı şeyleri söylerim
Şimdi öncelikle şair olduğunu iddia eden birinin, atıldığı siyasetin ne anlama geldiğini öğrenelim Size kolajlar halinde siyasetin yalandan ibaret olduğunu anlatırdım ama Bununla uğraşmayacağım İnsanların, akıldan ve izandan yoksun olduklarını düşünmediğim için Siyasetin sadece ''yalandan'' ibaret olduğunu söylemekle geçiştiriyorum
Şair olduğunu iddia eden kişi, doğruluğu benimsediği için şiir yazma ihtiyacı hisseder Siyasete atılmak, doğru söylemeyi iş edinmiş biri için, büyük bir hata 2. bir hata ise, siyasette dinin konuşulmasını istemesi Hatadan öte rezillik bu
Necip Bey, banka müdürü iken, doğruları ve yanlışları daha iyi ayırıyordu bir birinden bence
***Abdulkadir Bey, Necip Fazıl ve şürekası aktüel olarak güncelleniyorsa Türk Ulusal Edebiyatımıza ve çağdaş-muasır medeniyete gölge çekilmek isteniyordur??? Ancak bunlar konjonktürel olaylardır. Saman yanar, amma ve lakin alevinin izi ve kokusu kalmaz...Hayırlı çalışmalar. -----OZAN ÇAKIROĞLU------
Antoloji kürsüsünde paralel yapılanma olmuş Aklı başında insanların yerine, aklı iki karış havada olan insanlar tayin edilmiş Münferit fikirlerin bir araya getirdiği insanlık topluluğu Yerini tarikatçı ve cemaatçilere bırakmış
İsviçre'de yaşayan bir amcamız, bir röportajında şöyle diyordu ''ben orada İslam'ı tebliğ ediyorum''
Aziz Paul'da tebliğ yapıyordu Tebliğ peygamberlik görevidir Aziz Paul ise, İncil'i değiştiren kişidir Bu kişi Avrupa'ya Mersin'den yola çıkmıştır Hem İncil'i değiştirmiş, hem peygamber olduğunu iddia etmiştir
İslam'a inanmak için insanlar bir kişiye muhtaçtır Onunda adı Muhammed Mustafa'dır Muhammed-ül Emin Gayrısı boştur, lakırdıdır hoş da değildir
Necip Fazıl şair değildir, çünkü siyasete atılmıştır Siyasetçi de değildir, çünkü dini öne atmıştır Din adamı da değildir, en sonunda kafası da karışmıştır Necip bey benim gözümde halâ banka müdürüdür
Ben şairim Madde, evren, canlıların anatomisi, doğanın işleyişi ve deprem Hepsine, çizgi çekerim Ve büyük harflerle, yaşamı Yaşamak için en önemli unsur olan sevgiyi Sevdikten sonra, karşıtlığın çıkma olasılığına karşı Saygıyı benimserim
..
Siyaset, Askeriye, Din
Barış ve kardeşlik için Yani bir birini dost eylemiş Bir birinden çekincesi olmayan bir toplum için Bu üç şeyin kati suretle konuşulmaması gerekir
Sonuç: Bu gerçekler ışığında ilahiyatçılar olarak bizler, bütün halkımızı, aziz dinimiz İslam’ı yaşarken aynı zamanda büyük Atatürk’ün ve şehitlerimizin emaneti olan; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletimize sahip çıkmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, laiklik dinin doğru ve özgürce yaşanabilmesi için de yaşamsal önem taşımaktadır. Devletin dini ancak adalettir anlayışıyla her türlü dinsel ve mezhepsel ayrıma karşı ulusal birlik ve bütünlüğümüzü korumalı ve güçlendirmeliyiz. Kamuoyuna saygıyla duyururuz."
İmzacılar: Cemil Kılıç (İlahiyatçı Yazar) Şahin Filiz (İlahiyatçı Prof. Dr.) Mustafa Öztürk (İlahiyatçı Prof. Dr.) İsrafil Balcı (İlahiyatçı Prof. Dr.) Hatice Doğan (İlahiyatçı Dr.) Hakkı Yılmaz (İlahiyatçı Yazar) Hıdır Temel (Din Bilimleri Dr.) İdris Şahin (İlahiyatçı) Yaşar Koçer (İlahiyatçı) Fikret Eroğlu (İlahiyatçı) Halis Dinçer (İlahiyatçı) Emine Yücel (İlahiyatçı) Mehmet Göl (İlahiyatçı) Mustafa Sağer (İlahiyatçı)
İslam dini, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıdır. Şeriat uygulanamaz olsa da İslam dini, iman esaslarıyla, uygulama olarak da namaz, oruç, hac, zekât ve benzeri ibadetleriyle, ahlakî açıdan ise helal haram anlayışıyla yüzyıllardır yaşanan ve bundan sonra da daima yaşanacak olan son ilahi dindir. İslam azizdir ve şeriatla kısıtlanamayacak denli değerlidir.
Büyük İslam bilgini Ebu Hanife’nin de dediği gibi din, Hz. Âdem’den beri gelen tevhid inancıdır ve asla değişmez. Ama şeriat değişir. Nitekim tarih boyu her ümmet için ayrı bir şeriat söz konusu olmuştur. Osmanlı’nın Mecellesi’nde de belirtildiği üzere; 'ezmanın tegayyürü ile ahkamın tebeddülü inkar olunamaz.' Ancak bu durum elbette ki din için söz konusu değildir. Din, sabittir ve tersi düşünülemez.
Birey kimliği, kadın erkek eşitliği, iktisadî ilişkiler, suç ve ceza kavramı, aile hukuku, siyasi sistem ve bilimsel çalışmalar açısından şeriat hukuku, dönemin Arap toplumunda değişim ve dönüşüme öncülük eden ilk uygulamaları içermiş olabilir.
Ancak, günümüzde uygulanabilirliği söz konusu olmayan kurallar yığını olarak, sadece akademide hukuk tarihi dersleri için bir anlama sahip olabilir.
Başka bir deyişle, şeriat kurallarının güncel yaşamda insan onuruna yakışır bir karşılığı yoktur.
Çok eşliği, kölelik kurumunu, çocuk yaşta evliliği, haremlik selamlık uygulamasını, haklar bakımından kadınların ikincilliğini, mürtedin idamını ve tekfirciliği içermesi, iktisadî tezler bağlamında da günümüzün girift ekonomik ilişkilerini karşılayamayacak denli basit oluşu, siyasal sistem açısından ise otoriter ve totaliter bir rejimi öngörmesi, şeriatı kabul edilebilir olmaktan uzaklaştırmakta ve olanaksız kılmaktadır.
İslam şeriatı denilen kavram İslam’ın kendisi demek değildir. Zira şeriat kurallarının çok azının kaynağı Kur’an ayetleridir. O ayetlerin de çoğu dönemsel olup esbab-ı nüzul çerçevesinde anlaşılması ve yorumlanması gereken hükümleri içermektedir. İslam tarihinde bütünsel ve tek yapı halinde bir şeriat anlayışından söz edilemez.
Gerek fıkhî gerekse ona zemin oluşturan itikadi meselelere ilişkin onlarca şeriat yorumu ve uygulaması söz konusudur. Bu yorum ve uygulamalar, sahabilerin farklı görüşlerinden, sıhhati tartışmalı kimi hadislerden, İslam bilginlerinin kimi aklî çıkarımlarından neşet eden ve pek çok bakımdan birbiriyle çelişen ictihadî hükümleri yansıtmaktadır.
Hangi şeriat ekolü söz konusu olursa olsun içerdiği kurallar açısından hiçbirinin günümüz toplumsal yaşamına ve insan gereksinimlerine, temel hak ve özgürlüklerine dahası çağdaş hukuksal sorunlara yanıt verebilecek bir yapıda olmadığı açıktır. Böyleyken insanlığın ve Müslümanların geçirdiği hukukî evrimi dikkate almayan şeriat taleplerine itibar etmek mümkün değildir.
"İslam, şeriat demek değildir!" 2 (Baş tarafı: 1'de) Bildirinin tamamı şöyleydi: "Cumhuriyetimizin 100. yılını geride bıraktığımız bu günlerde toplumumuz kısır ve tehlikeli bir tartışmanın içine çekilmek istenmektedir. Bu tartışma adeta dine rağmen din, İslam’a rağmen İslam denilebilecek düzeyde bir cahilliği içeren şeriat tartışmasıdır. Arap dilinde pek çok anlama sahip olan şeriat sözcüğü terminolojik açıdan dilimizdeki hukuk sözcüğünün karşılığıdır.
Gerek dinsel inanışları referans alan gerekse laik ve seküler dünya görüşüne dayanan yasalar Arap dilinde şeriat sözcüğü ile ifade edilir. Bu nedenle şeriatı din ve İslam’la özdeş bir kavram olarak yansıtmaya çalışmak gerçeğe aykırıdır.
Son günlerde sosyal medyada yeniden tartışma konusu olan şeriat, bana 14 ilahiyatçının Haziran ayında bu konuyla ilgili yayımladıkları ortak bildiriyi anımsattı.
İlahiyatçılar Cemil Kılıç, Prof. Dr. Şahin Filiz, Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Prof. Dr. İsrafil Balcı, Dr. Hatice Doğan, Hakkı Yılmaz, Dr. Hıdır Temel, İdris Şahin Yaşar Koçer, Fikret Eroğlu, Halis Dinçer, Emine Yücel, Mehmet Göl ve Mustafa Sağer'in imzasını taşıyan bildirgede, İslam dininin, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıldığı belirtilmişti.
... Hani bilirsiniz, Alltan dersleri varsa mezun olamaz ya öğrenciler... Bu minval, hayatımızda tekerrüre düşen her imtihan, "Yahu hep mi beni bulur bu" dediğimiz her konu kendimizle ilgilidir. Yani her tecrübede şunu diyebilmelidir insan; "Bundan ne çıkardım?" Muhakkak ki, biz us'lanmadıkca, imtihandan noksanlarımızın dersini cıkarmadıkca, İlahi denge o alttaki dersi her imtihanda sorar...Aynıyla vâkidir.
İlahi dengeyi bilmekle kavramak için yaş yetmez, bir de şuurlu baş lazımdır.
-- Kapitalist Toplumlarda, dostluk, yarenlik, ahbap çavuşluk, yoldaş ve kardeşlik
ilişkileri olmaz-olamaz? Bu tür ilişkiler ilkel komünal ve Feodal toplumlar da olur.
-- Kapitalist Toplumlar da, genelde Siyasi ve ticari ilişkiler ön plandadır. Devletin
hiyerarşik sistemin alt yapısı ve eğitim sistemi Kapitalistlerin istediği doğrultuda
şekillenir. Bu gidişata karşı çıkanlar, fitne-fesat nifakçı, terörist ve şer odakları diye
damgalanır. Hatta zaman-zaman aba altından sopa gösterilir. Yetmedi bir de bir
suç yamasıyla hapse konulur.....VESSELAM.
a kateter ve b kateder noktalarının birleşimi hipotez. Hipotezin bir üst aşaması ise doktirin. Sentez ve anti sentezin birleşimi argüman. Argümanın bir üst aşaması ise tez...
Yani, içeriksiz bir iç nihilizmi hiççiliği çağrıştırmıyormu?
Duyuru: Antoloji, term eklemelerde kategori kısmında neden felsefe yok?
Bir şey-e inanma ile, tanımlama ile, anlatma ile veya açıklama ile o' şeyin kendi içindeki öznesi ile, mefhumu ile, vasfı ile, işlevi ile, funksiyonu ile o' şeyin kendisinin aynısı orjinali değildir.
Evrensel bazda bir hususun gerçek olarak ele alınması, metodun, yöntemin, vâkanın, tarifin, tasvirin, tasavvurun, durumun herkes tarafından kabul edilmesimidir?
İş yoruma, şerhe, menfiyete, görüş ayrılığına düşünce herkesin gerçekleri biri biriyle örtüşmeye bilir ve bu bağlamda görüş ayrılıklarından kaynaklanan perspektifler meydana gelir.
Gerçeklerin bir biriyle örtüşmemesi görüş açıları bakımından diplomasi ve siyaseti öne çıkarır, çünkü hem kolektif bakış açısına göre hemde ferdi bakış açısına göre gerçeği yorumlama veya algılama bireysel bazda ve kolektif bazda her ferdin görüş açıları bakımından bir biriyle örtüşmeye bilir. Öyle ise, bahsi mevzuda bulunulduğu gibi pekî bu durum neyi meydana getirir?
Aslında bireysel bakımdan insanın kendisine yönelik siyaseti maskesidir, politikası ise edinmiş olduğu kimliğin içerisinde maksat ve gayelerine yönelik arayıpda bulamadıklarıdır, kendi kimliğinden yoksun arayıpda bulma çabası ise onun adıda demagojiden başkası değildir...
Genel itibariyle, politikanın kendisi sunni idiolojik problemler üretip çözümü kendinde görüp çözüm üretiyormuş gibi maskeleniyorsa, Nihilizmin hiçciliğin problemi olan hiçlikten var olma inkarını doğurur.
Bu olgu ise, din üzerinden politika yapma değilde, genelde "dinin politikadaki yeri" nedir tartışmasını beraberinde getirir.
Sekuler nitelikteki siyasal akımlar idiolojik açıdan kendilerini geliştiremezler. Nitekim pragmatiği ekseriyette edinmiş olunan referansı kutsileştirme gibidir, referansın kendisinin kutsileştirilme çabasından ötürü gidemez. Velhasıl kutsiyeti sağlayan inanç sistemi olan dindedir.
Politika ve siyasetin çerçevesi sunni gündem üretip idiolojik çekişmeler oluşturup kutuplaştırma çabası olmamalıdır, toplumun ve bireyin kısa vâdeli, orta vâdeli ve uzun vâdeli oluşa gelen problemlerine gerçekci yasal çerçeveler dahilinde çözümler üretme olmalıdır.
"Peygamber futbol oynamışsa, futbolun kurallarını ne hakem nede futbol federasyonu tayin etmiştir."
"Var olduğumuz bir tek dünyada, herkesin ayrı ayrı kendi dünyalarında bulunan perspektifler ve gerçekler aynı mı?"
Ağaçı kesen baltanın sapı ağaçtanya, kurşunu kendi dizine sıkmak gibisi varya.
Dergahta "ayin" term-i hiristiyan-i metodoloji mi islam-i metodoloji mi?
"..a s l ı n d a aynı dergahta a y i n yapabilirizbelki...gerekirse b o l a l k o l l e arınırgelirim...."
******KURAN EVRENSEL VE KUTSAL BİR KİTAPTIR******
---Kuran, bütün Evrenin tercüm-i ezeliyesidir. Hz. Muhammed Yüce Yaratanın
Yer yüzünde ki tek ve son rehberidir...
---Kuran, bütün Tarikat ve asitane dergâhlarını reddeder. İslamiyet te ilk ayrışmayı
Mezhepler başlatmıştır. Tarikatlar DİNİ siyasallaştırp kendi nefsi amellerine alet
etmişlerdir. İslam Dini son ve evrensel bir Dindir. Bütün Kâinatı kapsar. Sevgi, barış
ihlas ve hayır hasenat öğütler. Özellikle Haşhaşi Tarikatları İslamiyet gölgesi altında
DİNİ bir siyasi malzeme ve zaman-zaman zülfikâr kılıç olarak kullanmaktadırlar.
15 Temmuz 2016 da olduğu gibi??
---Cümle Tarikatlar, hiç bir zaman Kuran ve Din konusunda hemfikir olamamışlardır.
Her biri, bir diğerinin kuyusunu kazmışlardır. Bu Tarikatlar kervanın Maddeyi çekiştirp
ve en çok maddeci onlar olmuşlardır. Cümle Tarikatların Mali durumları araştırılsa
bunların Materyalistlerden daha çok materyalist oldukları görülecektir.
---Tarikatlar Akvamı, her zaman ve her yerde kaos ve kargaşadan beslenir. Bunlar
pusulu havayı çok severler. Devlet'in kurum ve kuruluşların orta direklerini kemirirler.
Şıkıştıkları zaman arkaya bakmadan tabanı yağlarlar. Bunların en büyük hamileri
Amerika'dır. Emir ve nasihatlarını oradan alılar. Orta Doğuda ki Dinci terör örgütleri
Bizde ki Tarikatlarla iç-içedir. Bu Tarikat dergâhları her türlü bilimsel faaliyete karşıdırlar.
Müspet Fen-bilimin, Tarikat sempatizanlarının uyanmasını ve gerçeği görmesini sağla-
yacağından çok tedirgin olurlar. O yüzden bilim ve teknolojinin hep gavur icadı olduğunu
kürsülerden fetva verirler. Muasır-çağdaş medeniyeti baş düşmanları olarak görürler.
---Avrupa Devletleri, Mustafa Kemallere yenilince çok paniklediler. Ülkemizde ki bütün
şer amellerini gerçekleştirmek için, 1955 yılında harekete geçip yurdumuzda Tarikatları
yuvalandırıp köklendirdiler. Menderes Hükümeti de bu illegal oluşuma göz yummuştur.
Hatta Genel seçimlerde siyasi bir malzeme olarak ta kullanmıştır....VESSELAM.
--------OZAN ÇAKIOĞLU------
Kur'an diyorsunuz, doğru efendim
Bizde okuruz, alırken besmele çekmediğimi belirtmek isterim
Sizin için sakıncası yoksa tabi
Hatta Kur'an okuduğum tek kitaptır
Çünkü diğer kitapların, kimlerinin kafasının içinde nasıl şekillendiğini
Ve nasıl yazıldığını bildiğini zanneden biriyim
Bir kişi, hayatını yaşarken yalan söylüyor ve yanlış yaşıyorsa
Ki doğru yaşayan yazar sayısı çok az
O kişinin yazdığı kitaba, kimse beni inandıramaz
Şimdi gelelim, Kur'an konusuna
Efendim, din ticaretini Kur'an ile yaparlar
Kur'an ticaretini içinde yazılı olan ayeti inkar ederek
Allah; benim ayetlerimi az bir pahaya satmayın ''buyuruyor''
Ama Müslüman olduğunu iddia eden memlekette Kur'an 100 lira
Fazla konuşmayın, eğer devam ederseniz
Yaşamakta olduğunuz hayatın yalan olup olmadığıyla alakalı soru işaretlerini getirmeye devam edeceğim
Samimi olamadığınız her konudan uzaklaşın
Sağlıkla ..
Konuşun efendiler!
Halt ettik!
Yiyin bir birinizi, hayvanların bir birini yediği gibi!
Bildiğiniz sizde kalmasın, ne de olsa ahirette, herkes bir başkasından sorumlu olacak
Ne de olsa, o gün, herkes bir başkalarının günahını üstlenecek
Antoloji, fan sayfası değildir
Şairlikle bağlı olmamakla birlikte, direkt olarak ilgilidir
Sizler, konuşarak veya yazarak insanların düşüncelerini değiştirebileceğinize inanan insanlarsınız
Eğer, bu gerçekten böyle olsaydı
Önce Allah, sonra Muhammed, insanlara söz geçirirdi
Sen olmadan da yaşanır dünya
Sulamadığın halde ağaç büyür
Bakmadığın halde verir meyve
İstemediğin halde yaşatıyorsa seni
Seviyorsa seni, sevmediğin halde
Kendini bir şey zannetme
***** RUBAİYAT *****
.
Eline kalem alan, Arza yazdılar beni
Ağyar infaz eyledi, dostlar yüzdüler beni
Ahiret Namazı mı, kıldırmadan Sofüler
Kefensiz-kefaretsiz, Kabre koydular beni...
------OZAN ÇAKIROĞLU-------
**Aziz Milletimizin, milli mücadele sürecinde en büyük adımı olan büyük ve kutlu
Taarruz'un yıl dönümünde, başta Mustafa Kemal ATATÜRK olmak üzere, Vatanımız
uğruna canlarını feda eden Aziz Şehitlerimizi rahmet ve şükranla anar, Yüce Türk
Ulusunun büyük zafer bayramını en içten duygularımla kutlarım...
-------OZAN ÇAKIROĞLU--------
?si=_Wrlm_71QA7mUALJ
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile Mücadele Arkadaşları, insanlık onuru ile ulusal onur'un simgesi idiler.
30 AĞUSTOS ZAFERİ'nin özünde bu onur yatar.
Bize de, Ulusumuza bu onuru yaşatan o büyük insanları saygı, sevgi ve teşekkürlerle anarak selamlamak düşer.
BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN !
Dördüncü Baskı
Asırlardır İslam'ın yolunda şaşmadan yürüyen toplumumuzun, Kur'an-ı Kerim varken, üçüncü kişilerin işgüzar rehberliğine(!) HİÇ ama HİÇ ihtiyacı yoktur. Hele copy-past'lara(kopyala yapıştır) ASLA!
Zaten gerçek Müslüman'ların bu tür göz boyamalara rağbet etmeyeceği de asırlardır kanıtlanmıştır.
Bu nedenle, kişilerin Dinimizle oynamaktan, O'nu kullanmaktan ve O'nu kullanarak kendilerine hava verme/çıkar sağlama boş hevesinden vazgeçmelerini tavsiye ediyorum.
Unutmayalım ki, tereciye tere satılmaz.
Siyaset, Askeriye, Din...
Bu üç şeyin kati suretle konuşulmaması gerektiğini buyuruyor arkadaş...
Din: İnanç/moral dünyası...
Askeriye: Yurdun ve Ulus'un güvenliği...
Siyaset: Hayatın ta kendisi...
Kısacası, toplumsal ve bireysel olarak hayatımızı etkileyen, yönlendiren, biçimlendiren ve bu nedenlerle karar aşamalarında buluşmamız gereken 3 önemli unsur...Ve biz halk olarak bunları hem de kat'i surette konuşmamalıyız, öyle mi?
Pardon ama neyin hesap kitabıdır bu?
Suskun/susturulmuş Türkiye ön yoklamaları mı?
İnsanları tanışırken değil, tartışırken tanırsın. Çünkü öfke, sallanan kişiliği ortaya çıkarır.
26 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK TAARRUZ
Türk tarihinin en önemli dönüm noktalarından biri olan 26 Ağustos 1922 günü Başkomutan Mustafa Kemal Paşa komutasında Kocatepe'de saat 05.00’de top atışlarıyla Büyük Taarruz başladı.
Büyük Taarruzun başlangıcının 102. yıl dönümünde büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ve Ulusal Bağımsızlık Savaşımız'ın kahramanlarını saygı ve sevgiyle anıyor ve selamlıyorum.
Bazen değil, çoğu zaman az gelir
Her vakit, gerçekler herkese söylenmelidir
Bir gün ağanın, çobanlık yaptığını görürsem
Ağa için de, aynı şeyleri söylerim
Şimdi öncelikle şair olduğunu iddia eden birinin, atıldığı siyasetin ne anlama geldiğini öğrenelim
Size kolajlar halinde siyasetin yalandan ibaret olduğunu anlatırdım ama
Bununla uğraşmayacağım
İnsanların, akıldan ve izandan yoksun olduklarını düşünmediğim için
Siyasetin sadece ''yalandan'' ibaret olduğunu söylemekle geçiştiriyorum
Şair olduğunu iddia eden kişi, doğruluğu benimsediği için şiir yazma ihtiyacı hisseder
Siyasete atılmak, doğru söylemeyi iş edinmiş biri için, büyük bir hata
2. bir hata ise, siyasette dinin konuşulmasını istemesi
Hatadan öte rezillik bu
Necip Bey, banka müdürü iken, doğruları ve yanlışları daha iyi ayırıyordu bir birinden bence
***Abdulkadir Bey, Necip Fazıl ve şürekası aktüel olarak güncelleniyorsa
Türk Ulusal Edebiyatımıza ve çağdaş-muasır medeniyete gölge çekilmek
isteniyordur??? Ancak bunlar konjonktürel olaylardır. Saman yanar, amma
ve lakin alevinin izi ve kokusu kalmaz...Hayırlı çalışmalar.
-----OZAN ÇAKIROĞLU------
Antoloji kürsüsünde paralel yapılanma olmuş
Aklı başında insanların yerine, aklı iki karış havada olan insanlar tayin edilmiş
Münferit fikirlerin bir araya getirdiği insanlık topluluğu
Yerini tarikatçı ve cemaatçilere bırakmış
İsviçre'de yaşayan bir amcamız, bir röportajında şöyle diyordu
''ben orada İslam'ı tebliğ ediyorum''
Aziz Paul'da tebliğ yapıyordu
Tebliğ peygamberlik görevidir
Aziz Paul ise, İncil'i değiştiren kişidir
Bu kişi Avrupa'ya Mersin'den yola çıkmıştır
Hem İncil'i değiştirmiş, hem peygamber olduğunu iddia etmiştir
İslam'a inanmak için insanlar bir kişiye muhtaçtır
Onunda adı Muhammed Mustafa'dır
Muhammed-ül Emin
Gayrısı boştur, lakırdıdır hoş da değildir
Necip Fazıl şair değildir,
çünkü siyasete atılmıştır
Siyasetçi de değildir,
çünkü dini öne atmıştır
Din adamı da değildir,
en sonunda kafası da karışmıştır
Necip bey benim gözümde halâ banka müdürüdür
Ben şairim
Madde, evren, canlıların anatomisi, doğanın işleyişi ve deprem
Hepsine, çizgi çekerim
Ve büyük harflerle, yaşamı
Yaşamak için en önemli unsur olan sevgiyi
Sevdikten sonra, karşıtlığın çıkma olasılığına karşı
Saygıyı benimserim
..
Siyaset, Askeriye, Din
Barış ve kardeşlik için
Yani bir birini dost eylemiş
Bir birinden çekincesi olmayan bir toplum için
Bu üç şeyin kati suretle konuşulmaması gerekir
"İslam, şeriat demek değildir!" 6
(Baş tarafı: 5'de)
Sonuç:
Bu gerçekler ışığında ilahiyatçılar olarak bizler, bütün halkımızı, aziz dinimiz İslam’ı yaşarken aynı zamanda büyük Atatürk’ün ve şehitlerimizin emaneti olan; laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletimize sahip çıkmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki, laiklik dinin doğru ve özgürce yaşanabilmesi için de yaşamsal önem taşımaktadır. Devletin dini ancak adalettir anlayışıyla her türlü dinsel ve mezhepsel ayrıma karşı ulusal birlik ve bütünlüğümüzü korumalı ve güçlendirmeliyiz. Kamuoyuna saygıyla duyururuz."
İmzacılar:
Cemil Kılıç (İlahiyatçı Yazar)
Şahin Filiz (İlahiyatçı Prof. Dr.)
Mustafa Öztürk (İlahiyatçı Prof. Dr.)
İsrafil Balcı (İlahiyatçı Prof. Dr.)
Hatice Doğan (İlahiyatçı Dr.)
Hakkı Yılmaz (İlahiyatçı Yazar)
Hıdır Temel (Din Bilimleri Dr.)
İdris Şahin (İlahiyatçı)
Yaşar Koçer (İlahiyatçı)
Fikret Eroğlu (İlahiyatçı)
Halis Dinçer (İlahiyatçı)
Emine Yücel (İlahiyatçı)
Mehmet Göl (İlahiyatçı)
Mustafa Sağer (İlahiyatçı)
SON
"İslam slam, şeriat demek değildir!" 5
(Baş tarafı: 4'de)
İslam dini, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıdır. Şeriat uygulanamaz olsa da İslam dini, iman esaslarıyla, uygulama olarak da namaz, oruç, hac, zekât ve benzeri ibadetleriyle, ahlakî açıdan ise helal haram anlayışıyla yüzyıllardır yaşanan ve bundan sonra da daima yaşanacak olan son ilahi dindir. İslam azizdir ve şeriatla kısıtlanamayacak denli değerlidir.
Büyük İslam bilgini Ebu Hanife’nin de dediği gibi din, Hz. Âdem’den beri gelen tevhid inancıdır ve asla değişmez. Ama şeriat değişir. Nitekim tarih boyu her ümmet için ayrı bir şeriat söz konusu olmuştur. Osmanlı’nın Mecellesi’nde de belirtildiği üzere; 'ezmanın tegayyürü ile ahkamın tebeddülü inkar olunamaz.' Ancak bu durum elbette ki din için söz konusu değildir. Din, sabittir ve tersi düşünülemez.
DEVAMI: 6'da
"İ, şeriat demek değildir!" 4
(Baş tarafı: 3'de)
Birey kimliği, kadın erkek eşitliği, iktisadî ilişkiler, suç ve ceza kavramı, aile hukuku, siyasi sistem ve bilimsel çalışmalar açısından şeriat hukuku, dönemin Arap toplumunda değişim ve dönüşüme öncülük eden ilk uygulamaları içermiş olabilir.
Ancak, günümüzde uygulanabilirliği söz konusu olmayan kurallar yığını olarak, sadece akademide hukuk tarihi dersleri için bir anlama sahip olabilir.
Başka bir deyişle, şeriat kurallarının güncel yaşamda insan onuruna yakışır bir karşılığı yoktur.
Çok eşliği, kölelik kurumunu, çocuk yaşta evliliği, haremlik selamlık uygulamasını, haklar bakımından kadınların ikincilliğini, mürtedin idamını ve tekfirciliği içermesi, iktisadî tezler bağlamında da günümüzün girift ekonomik ilişkilerini karşılayamayacak denli basit oluşu, siyasal sistem açısından ise otoriter ve totaliter bir rejimi öngörmesi, şeriatı kabul edilebilir olmaktan uzaklaştırmakta ve olanaksız kılmaktadır.
DEVAMI: 5'de
İslam, şeriat demek değildir!" 3
(Baş tarafı: 2'de)
İslam şeriatı denilen kavram İslam’ın kendisi demek değildir. Zira şeriat kurallarının çok azının kaynağı Kur’an ayetleridir. O ayetlerin de çoğu dönemsel olup esbab-ı nüzul çerçevesinde anlaşılması ve yorumlanması gereken hükümleri içermektedir. İslam tarihinde bütünsel ve tek yapı halinde bir şeriat anlayışından söz edilemez.
Gerek fıkhî gerekse ona zemin oluşturan itikadi meselelere ilişkin onlarca şeriat yorumu ve uygulaması söz konusudur. Bu yorum ve uygulamalar, sahabilerin farklı görüşlerinden, sıhhati tartışmalı kimi hadislerden, İslam bilginlerinin kimi aklî çıkarımlarından neşet eden ve pek çok bakımdan birbiriyle çelişen ictihadî hükümleri yansıtmaktadır.
Hangi şeriat ekolü söz konusu olursa olsun içerdiği kurallar açısından hiçbirinin günümüz toplumsal yaşamına ve insan gereksinimlerine, temel hak ve özgürlüklerine dahası çağdaş hukuksal sorunlara yanıt verebilecek bir yapıda olmadığı açıktır. Böyleyken insanlığın ve Müslümanların geçirdiği hukukî evrimi dikkate almayan şeriat taleplerine itibar etmek mümkün değildir.
DEVAMI: 4'de
"İslam, şeriat demek değildir!" 2
(Baş tarafı: 1'de)
Bildirinin tamamı şöyleydi:
"Cumhuriyetimizin 100. yılını geride bıraktığımız bu günlerde toplumumuz kısır ve tehlikeli bir tartışmanın içine çekilmek istenmektedir. Bu tartışma adeta dine rağmen din, İslam’a rağmen İslam denilebilecek düzeyde bir cahilliği içeren şeriat tartışmasıdır. Arap dilinde pek çok anlama sahip olan şeriat sözcüğü terminolojik açıdan dilimizdeki hukuk sözcüğünün karşılığıdır.
Gerek dinsel inanışları referans alan gerekse laik ve seküler dünya görüşüne dayanan yasalar Arap dilinde şeriat sözcüğü ile ifade edilir. Bu nedenle şeriatı din ve İslam’la özdeş bir kavram olarak yansıtmaya çalışmak gerçeğe aykırıdır.
DEVAMI: 3'de
İslam, şeriat demek değildir!" 1
Son günlerde sosyal medyada yeniden tartışma konusu olan şeriat, bana 14 ilahiyatçının Haziran ayında bu konuyla ilgili yayımladıkları ortak bildiriyi anımsattı.
İlahiyatçılar Cemil Kılıç, Prof. Dr. Şahin Filiz, Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Prof. Dr. İsrafil Balcı, Dr. Hatice Doğan, Hakkı Yılmaz, Dr. Hıdır Temel, İdris Şahin Yaşar Koçer, Fikret Eroğlu, Halis Dinçer, Emine Yücel, Mehmet Göl ve Mustafa Sağer'in imzasını taşıyan bildirgede, İslam dininin, inanç, ibadet ve ahlak esasları olarak şeriattan kesinlikle ayrıldığı belirtilmişti.
DEVAMI: 2'de
Birgün evde kimse yokmuş. Kapı zili çalmış. Papağan; “Kim o?” demiş. Kapıdaki “Elektrikçi!” demiş.
Ancak içerden ses ve hareket gelmeyince zil tekrar çalmış. Papağan tekrar sormuş; “Kim o?” Adam tekrar cevap vermiş,"Elektrikçi!"
Soru cevap dakikalarca böyle sürmüş.
"Zrrr!"
"Kim o?"
"Elektrikçi!"
"Zrrr!"
"Kim o?"
"Elektrikçi!"
Sonunda elektrikçinin kalbi buna dayanamamış ve oracıkta yığılıp kalmış.
Bir süre sonra ev sahibi kadın gelmiş. Yerdeki adamı görünce korkuyla bağırmış, "Aman tanrım, kim o?!"
İçeriden papağanın sesi gelmiş, “Elektrikçiii !”
Oğuz Aksaç'la aynı çağa denk gelmek onurdur
-Alttan Ders-
...
Hani bilirsiniz, Alltan dersleri varsa mezun olamaz ya öğrenciler...
Bu minval, hayatımızda tekerrüre düşen her imtihan,
"Yahu hep mi beni bulur bu" dediğimiz her konu kendimizle ilgilidir. Yani her tecrübede şunu diyebilmelidir insan; "Bundan ne çıkardım?"
Muhakkak ki, biz us'lanmadıkca, imtihandan noksanlarımızın dersini cıkarmadıkca, İlahi denge o alttaki dersi her imtihanda sorar...Aynıyla vâkidir.
İlahi dengeyi bilmekle kavramak için yaş yetmez, bir de şuurlu baş lazımdır.