-Kitapta son dönemde “11. cumhurbaşkanı kim olacak” sorusunun cevabı da saklıymış... Yeni cumhurbaşkanı hangi özelliklere sahip?
-Kehanete göre, Türk İmparatorluğu'nun başına geçecek 11. kişinin adında 11 harf var... Çok ilginçtir ki, Abdullah Gül'ün ad ve soyadındaki harflerin toplamı da 11.
-Peki 11. cumhurbaşkanı Türkiye'si nasıl olacak?
-Kitapta “11. Prens döneminde Türk devleti, büyük bir sarsıntı yaşayıp yıkılma noktasına gelecektir” öngörüsü var... Ayrıca “Hristiyan Prensliklerin birleşmesi, Türk imparatorluğunun sonunu getirecektir” deniliyor... Bu da benim yorumumca AB'dir...
-Bu kehanet son mu? Türkiye'nin geleceği nasıl şekillenecek?
-Maalesef kahinler, Türk İmparatorluğu'nun 11. Prensi'nden sonra Türk devletini yok kabul etmiş... Türkiye ile ilgili kehanetler burada bitiyor... Bu sonuç, çok ciddiye alınmalı...
'...bütün bunlar olurken, Türkiye'deki uyuşturucu baronu siyasetçilerin, yurtdışındaki tüccarlarla bağlantılarının da faydası görülüyordu... Keriman Halis, 1932'de Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenen yarışmada Türkiye güzeli, ardından Belçika'da düzenlenen yarışmada da dünya güzeli seçildi... Halis'in güzellik kraliçesi olması, o dönem Türkiye'nin batılılaşma, laikleşme imajını dünyada güçlendirmesi açısından önemli bir gelişmeydi... Ancak bu taçta, Halis'in güzelliğinden çok, Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi'nin Kuzguncuk'taki fabrikada büyük etkileri olan Belçikalı uyuşturucu kaçakçılarıyla ve Celal Bayar gibi isimlerin Belçika sermaye gruplarıyla olan derin ilişkileri etkiliydi...'
'...bütün bunlara sebep teşkil eden sistemden kurtulmak mı yoksa mevcut sistem içerisinde yama tedbirlerle yaşamaya devam etmek mi? Asgari ücretin 450 ytl civarında seyrettiği bir yerde, 10 milyona yakın işsizin bulunduğu, köylünün toprağını ekemediği, memurun çocuğunu okutamadığı, binlerce bebeğin ilaçsızlıktan öldüğü, terör manipülasyonuyla ülke insanının uyutulduğu ve kaynaklarının kapitalistlerce sömürüldüğü, sokakta yüzbinlerce üniversite mezunu gencin işsiz dolaştığı, fuhuş ve uyuşturucu batağında on binlerce insanın çırpındığı, kapitalizmin simgesi bankalara borçlarını ödeyemediği için binlerce insanın kendi evlatlarını öldürdüğü bir sistemde niçin yaşayalım? '
'...bu arada Halk Fırkası çarçabuk bir miting düzenlemişti... Yeteri kadar taraftar toplaması güç oldu... Halk, konuşmacılara bağırarak susturdu; Fethi Bey'i istiyorlardı... Kalabalık, caddelerden taşarak Fethi Bey'in kaldığı otelin ve Halk Fırkası merkeziyle gazetesinin (Cumhuriyet gazetesi) önünde gösteri yaptı... Burada camlar kırıldı, polis ateş açmak zorunda kaldı, ondört yaşında bir çocuk yaralanarak öldü... Düzeni sağlamak için bir askeri birlik getirlidi... Fethi Bey, en sonunda, Gazi'den aldığı telgraflı talimat üzerine konuşmasını yaptı...'
Birbirini yer köpekler gelince vecde Orada hak bilinmez mesele kaba güçte Seyredenlerin bütün hesapları bir hiçte Hakkında sözü olacak elbet gelecekte..
'...İstanbul'da büyük bir deprem bekleniyor... Meşhur 17 Ağustos 1999 depremi ve ardından Kasım'ın 12'sinde yaşanan deprem sonrasında, artık sıranın İstanbul'da olduğu ilmi verilerle ortaya konuluyor... Devlet, uzmanlardan rapor istiyor... Aralarında Turgut Cansever'in de bulunduğu 100 kişilik bir heyet raporunu tamamlıyor... Beklenen büyük depremde yaşanacak can kaybıyla ilgili Turgut Bey'in tahmini (ki bir mimar olduğu için önemli) , 2 veya 3 milyon kişinin öleceği... Ancak, tahminini belirttikten sonra şunu söylüyor:
'Dünya'da imar ve deprem sahasında en değerli araştırmalarda bulunan, alim bildiğim bir Fransız dostum beklenen depremle ilgili bir konferansa katılmak için buradaydı... Kendisine, İstanbul'daki yapıların durumunu anlattım; %88'inin tehlikede olduğu, deniz kumu kullanıldığı v.s. Ve tahminimin 2-3 milyon olduğunu söyledim... Bana heyecanla söylediği şu: 'Siz ne diyorsunuz! Ölü sayısı 10 ila 12 milyonu bulur gerisi de yaralı! Bunu Ankara'ya da ilettim! '
İstanbul'da büyük bir deprem bekleniyor... Başta belirttiğimiz 'depremlerin hangi zaman aralıklarıyla' zuhura geldiği meselesinde, yerbilimleri önümüze şu tabloyu koyuyor:
İstanbul, 100, 250, 500 ve 1000 yıllık periyotlarla ve şiddetleri de küçükten büyüğe (ki, küçükten kasıt 7 ve 7,3 arasıdır) doğru artan bir görünüm takip eder... Bunlar 1892, 1766, 1509 ve 986 depremleridir... 1509 depremi için tarihimizde 'kıyamet' benzetmesi yapıldığını hatırlatalım!
Beklenen deprem ne 100, 250 ve ne de 500 yılda bir olan depremdir! Beklenen deprem, bütün bu depremlerin de kuvvetini içinde barındıran 1000 yılda bir olan büyük depremdir! 100 yıllık periyot dolmuştur, 250 yıllık periyot dolmuştur, 500 yıllık periyot dolmuştur ve nihayet 1000 yıllık periyot dolmuştur!
Hatırlayınız, İstanbul'daki beklenen depremle ilgili araştırmaları T.C. adına yürüten en etkili isimlerden olan kemalist Celal Şengör, beklenen depremin 8 şiddetinden az olmayacağını yıllardır kıçını yırtarcasına bağırıyor... Ve diyor; Bu, Gölcük depreminin 200 ila 400 katı büyüklüğünde bir depremdir! '
'...yengeç avcılarının, av sepetlerinin üstü açık olurmuş... Öteki hayvanlar kaçmasın diye sepet kapalı tutulurken yengeçler için hazırlanan sepetlerde ona ihtiyaç duyulmazmış... Sebebi yengeçlerin çok kıskanç ve birbirlerini çekememeleriymiş... Hal böyleyken, yengeç avcısı avladığı yengeçleri üstü açık bu sepete atarmış ve yengeçler de başlarmış didişmeye kavga etmeye, yengeç avcısı ava devam ededursun bunlar kavgaya, dövüşmeye devam ettiklerinden, kısaca birbirlerine düştüklerinden kurtulmayı akıllarına bile getirmez enerjilerini birbirlerine harcar, ölüp giderlermiş...'
'...Haim Nahum kimdir? Bu yahudi hahambaşının Lozan görüşmelerinde Türk heyetinin yanında işi ne? Niçin Türk istiklali uğruna, o dönemde Amerikalara kadar gidip lobi faaliyetlerinde bulunuyor? Madem Türkiye'yi bu kadar seviyordu, Lozan'dan sonra niçin apar topar vazifesini tamamlamış bir elçi edasıyla Türkiye'yi terk ediyor? İstiklalimiz neyin, hangi manevi kıymetin bedelidir? Bu bedelin feda edilmesinde Haim Nahum'un rolü nedir? '
'...akademik kariyerlerin üniversite içine yerleşmiş çeteler tarafından verildiği, bilimsel nitelikte makale bile üretemeyen, üretse de en fazla yurtdışında faaliyet gösteren para karşılığında akademisyen mafyaların çoğunlukla başkalarının tezlerinden araklayarak yazdıkları metinlerini yayınlayan sahte bilimsel dergilerde yayınlatabilen bir sürü sahtekar... Zaten çoğu, iş kovalamaktan derslere bile girmiyorlar... Odaları meclisteki milletvekili odalarına dönmüş... Dersleri, çoğu zaman, çanta taşımaktan fırsat bulurlarsa zavallı asistanlar veriyor... Bazı üniversitelerde profesör görmemiş öğrenciler var... Okullarda ayıya dayı diyerek diplomayı bir şekilde kurtarmaya çalışan bir sürü öğrencinin hali perişan... Çürüme her yeri sarmış durumda...'
-Buradan şuna geleceğim: Sayın Genelkurmay Başkanı bu sözü söylediyse bizim ilk hedefimizin İncirlik olması gerekmez mi? Marmaris NATO üsleri falan... Yani ilk önce Anadolu'yu işgalden kurtarmak gerekmez mi?
-Bir şey söyleyeyim mi size? Bu Türk basını kadar cahil bir basın yeryüzünde yok... Neden? Hep İncirlik,İncirlik,İncirlik diyorsun,bugün Amerikalıların elinde öyle yerler vardır ki bin İncirlik'e bedeldir...
-Bir sembol babından...
-Hayır efendim sembol değil gerçek...
-Kabul ediyorum ama İncirlik burada sembol olduğu için...
-İncirlik bir şey değil ki... Bugün bütün limanlar,havalanları onların emrinde... Bırakın şu İncirlik'i...
-Hayır oradan topyekun Türkiye'yi...
-Bugün İncirlik'in yerine on dakikada başka bir yeri bulabilir... Beyrut'u yapar,Kıbrıs'ı yapar... Kıbrıs,Kıbrıs dersiniz... Bir gün şu İngiliz üslerinden kimse bahsetmemiştir kardeşim... Bizim başımızın en büyük belası ve bütün Ortadoğu'nun en büyük belası İngilizlerin Kıbrıs'taki üsleridir... Kıbrıs'taki üsler İngiltere toprağıdır dikkat edin...
-İncirlik'in Amerika toprağı olduğu gibi...
-Kıbrıs'ta birtakım hak iddia ediyorsun ama ne Türklerin ne Rumların bu üslerden bugüne kadar tek kelime bahsettiği yok...
-O zaman topyekun işgal...
-Topyekun dünyayı işgal etmiş yani şu anda...
...
-Biz yıllar yılı bağırdık,bağırdık,bağırdık... Siz Saddam'ın bir teklifini kabul etseydiniz bugün K.Irak'taki siyasi,iktisadi,askeri durum tamamiyle değişmiş olurdu... Halkımızın gözü önünde,Saddam dönemi Irak hükümetinin,hükümetlere yapılmış bu tekliflerini açıklayın... Amerika'nın uğruna siz neler kaybettiniz...
Yılbaşı,bayram,yaz tatilleri,sahiller,tatil köyleri,kayak merkezleri,beş yıldızlı oteller... Fuhuş,sex ticareti,kuzeyli kadın köleler ve TV vatandaşı çocuk fahişelerle artırılmak istenen turizm gelirleri turizm ekonomisinin olmazsa olmazları... Rus revü kızları,Türk dansözler ve sayısı 30 bini bulan sözde sanatçı sürüleri ise işin promosyon kısmı... Yapı inanılmaz bir şekilde işliyor... Dokunan yanıyor... Yüzlerce tatil köyü mevcut Türklerin giremediği,alınmadığı... İsrailliler için onlarca tatil köyü en güzel kıyıda en güzel sahilde,en güzel ormanlık arazide... Fransızlar için başka yerde başka başka köyler oteller... İngilizler için ayrı,Amerika için ayrı... Türkiye'de Türkiye devletinin bile güç yetiremediği,Türklerin giremediği tatil köyleri... İşçiler,temizlikçiler bizden hem de dil bileni,üniversite mezunu olanı... İnsan bu kadar alçalamaz,alçaltılamaz...
...
'İt sürüsünün seksi köpük partileri ve onların artıklarıyla beslenen,yaptıklarıyla eğlenen Türk işçileri' şeklinde ağır bi girişle ifade etmek istediğimiz şey aslında olan bitenin binde biri bile değil... Habercisi,Rus revü kızlarının arasında partili birini, veya bir sanatçı sürtüğün açılmış göğüs dekoltesini veya milletin kanını emmekle servet edinmiş bir züppenin bilmem kaçıncı kez değiştirdiği sevgilisinin kim olduğunu veya sahillerden,havuzlardan,sahnelerden devşirdiği iblislik kokan fotoğraf ve sözlerin peşinde koşar... İşvereni,turizm mafyasıyla ortaklaşa tuttuğu işi sona erdirmek için beş yıldızlı otellerde fuhuş ve uyuşturucu partilerini medeni bir şekilde halleder... Politikacısı,artan turizm gelirinin hangi kaynaktan,hangi yollarla geldiğine bakmaksızın kasasına aktarır ve geçer ekranın karşısında,patlayan turizmden,artan gelirden,ülke ekonomisine faydasından bahseder ve bacasız sanayi diyerek de turizmi göklere çıkarır... Oysa halktan sakladığı şeyler bilinmeyen şeyler değildir... Beyaz kadın ticaretinin bu beş yıldızlı kerhanelerde gerçekleştirildiği,dışarıdan gelen politikacılara buralarda kadın ikram edildiği,bazı otellerde 'gay' ve 'çocuk' servisleri yapıldığı,bu otellerde çalışan işçilerin balık gibi istiflenip barakalarda yatırıldığı ve 13-14 saat çelıştırıldığı ve çoğu mevsimlik bu işçilerin, müşterilerin kadın erkek farketmez,her isteklerine cevap vermediklerinde işten kovulduğunu,yine bu turistik otellerin tek kuruş yöre halkına faydaları olmadığını ve daha ötesi yine bu otellerin yerli turiste ikinci sınıf muamele yaptığını ve yabancı turiste nisbetle 2-3 kat fazla ücret talep ettiği elbette bilinir... Ama söylemek siyasi konjonktür gereği (sömürgeci incinir) biraz namus ve şeref ister...
-ABD'nin iki tane kullanım ağı var...AKP ile TSK...Bir de benim burada özellikle dikkat çekmek istediğim bir nokta daha var...Hep Amerika'ya saldırıyoruz...Amerika'yı karşımızda görüyoruz...
-İsrail gidiyor...
-Evet...Bu arada gerçek hedefi atlıyoruz...Bunu özellikle milli sol da yapıyor...Yani Erol Manisalı,Mümtaz Soysal,Erol Mütercimler gibi milli solun ağır toplarının beyanlarını,yazılarını dikkatle okursanız,dikkatle dinlerseniz,bakıyorsunuz hep Amerikan emperyalizmi,Amerikan emperyalizmi,Amerikan emperyalizmi...Tamam,doğru...Ortada bir Amerikan emperyalizmi var...Ama Amerikan emperyalizmi bağımsız iradesiyle Amerikan ideallerine mi hizmet ediyor yoksa başka bir şeyin menfaatlerine mi hizmet ediyor? Bu konuya gelindiği zaman milli solun çoğu duruyor...İsrail kasıtlı olarak es geçiliyor...Çünkü verdiğim üç ismi kast etmiyorum ama milli solun büyük kısmı mason veya mason camiasının içinde veya masonluğa antipatik bakmıyorlar...
-'Ne mutlu Türküm' demek zorunda değil herkes...Eskiden Osmanlı yıkılırken bile büyükte diyorum ben...Büyüktü,hiçbir zaman küçülmeden yıkılıp yok oldu gitti Osmanlı...Ve o zamana kadar bir Kürt sorunu yoktu...Kayda değer hiçbir surette Kürt sorunu yok...Kürt sorunu ne zaman başlıyor? Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğunda...Neden? Çünkü seküler değerlere dayanan bir cumhuriyet kuruluyor ve milliyetçi değerlere,etnik kimliğe...
-Batıcı millliyetçi anlayışa...
-Tabii...Zaten bu etnik kimlik anlayışını bize kim soktu içimize? Batı soktu...Etnik kimlik bilinci...Yani Kürtlük,Türklük,Lazlık,Araplık...Osmanlıda böyle bir şey yok...Osmanlı'da bizi birbirimize bağlayan ebedi soluklar vardı...Mezar ötesi emellerimiz vardı...Maveraya olan aşkımız vardı...Hep beraber Sarıkamış'ta,Galiçya'da,Kafkasya'da bunun için öldük...Şimdi peki bu sapkın laiklik anlayışıyla,potasından çıkmış seküler laiklik anlayışıyla ve Atatürk milliyetçiliğiyle nereye varacaksınız? İşte vardığınız yer...Ülke bölünmenin eşiğine geldi...
...
-Genelkurmay hiçbir zaman Amerika'ya hakiki manada itiraz edemez...Kısmi itirazlar olabilir ama radikal bir şekilde Amerika'nın karşısına geçemez...Bizim askeri istihbarat sistemimizi,Milli İstihbarat Teşkilatını,NATO bünyesindeki yapılanmayı,Amerika'dan getirilen askerler,bunların komuta kademelerine yükselmesi...Hepsi Amerika'dan! Hayır,nasıl bir itiraz edecek yani? Generallerimiz gidip Amerika'dan nişan alıp geliyor...Madalya alıp geliyorlar yani! '
'...NATO'nun ikinci büyük,dünyanın da 8. büyük ordusu olmakla övünüyorsun,sonra dönüp ABD'ne,AB'ne gel ben çıkamıyorum işin içinden sen çöz diyorsun...Utanma,arlanma,hicab,haysiyet...Hak getire! '
'...sömürgeci 3000 ailenin sürekli artan servetlerine ve her yıl yeni bir dolar milyarderi çıkmasına rağmen,iç ve dış borçlar da sürekli artıyor...Yani,her iç ve dış borçlanma içeriye yeni bir türedi zengin çıkartıyor...450 milyar dolara doğru tırmanan ve dünyadaki en yüksek iç ve dış borçlanma faizlerini ödeyen,şu an yaşanan kaosla birlikte artık sıcak para ile bile nefes alması mümkün olmayan,vatandaşının borcu 80 katrilyon (60 milyar dolar) çıkmış olup,10 katrilyon (7 milyar doları) icra takibine girmiş,karşılıksız çek miktarı ilk 8 ayda kriz yılı olan 2001'deki miktarın 1,5 katına yükselmiş,bütün ekonomik faaliyetleri dünyayı sarsan inşaat-morgıç sistemi üzerine bina edilmiş,işsiz sayısının sürekli yükseldiği,cari açığını bir türlü kapatamayan,özelleştire özelleştire satacak pek bir şeyi kalmamış ucube bir ekonomi...'
'...tıpkı hilafet meselesinde olduğu gibi başta din kuvvetinden de istifade ve yardım sağlamaya sıcak bakılmış ve ardından bir sağdan geri hareketle Türk'ün dini,şeriatı,uleması kılıçtan geçirilmeye başlanmıştır...Türk milleti bu kahpelikleri unutursa dünyanın en aşağı milletidir...'
'...ama kimin dost,kimin düşman olduğunu siz belirlemiyorsunuz...Bunu sizin adınıza ABD belirliyor...Elektronik sistem yazılımları onların elinde...Ve o bölüme bir Türk subayı ya da mühendisi giremiyor...Bunun anlamı şu: Diyelim Türk Ordusu Kuzey Irak operasyonu başlattı...Birlikler bir direnişle karşılaştı ve hava desteği istedi...Bir Türk F-16 filosu bölgeye ulaştı...Tam o sırada Amerikan savaş uçakları ortaya çıktı...Ve Muavenet Zırhlısı olayındaki gibi yanlışlıkla (!) ateş açtılar...Türk F-16'ları da koruma amaçlı karşılık vermek istediler...Pilotlar hedefe kilitlenmek istiyor...Düğmeye basıyorlar; ama nafile...Hedefe kilitlenemiyorlar...Sistem çalışmıyor...Manuel kullanıma geçip ateşe karşılık verecekler...Ateşleme sistemleri donup kalmış...Çünkü uçaktaki elektronik sistemler yanlışlıkla (!) ateş açan uçakları 'dost' görüyorlar... (......) Maç başlamadan bitiyor...Birlikler tank desteği istiyor...Geç ve güçte olsa tanklar bölgeye ulaşıyor...Koordinatlar telsizle bildirilebilirse bildiriliyor...Sonra? Sonrası acıklı...Sistem çöküveriyor...Silahlar çalışmıyor...Hedefe giden tanklar kendileri hedef oluyor...Elektronik sistemli herşey savaş aracı niteliğinden taşıma aracı niteliğine geçiyor...'
...1.meclis ve 2.meclisteki garip kadroların garip mirasçıları son hesaplaşmalarını yaparken o günün şartlarında,manevi önderlerini yitirmiş,iman çekirdeği dumura uğramış Anadolu insanının artık o Anadolu insanı olmadığını söyleyebiliriz...
'...devlet,ancak 'hukuk'la kaimdir,hukuk olmazsa çete olur...Mesele şu ki,Türkiye,Abdülhamit Han'ın hal edilmesinden bu yana,devlet kılıklı bir çete tarafından idare ediliyor...Kendisine devlet süsü veren bu çete,bütün unsurlarıyla deşifre oldu...Artık onlar için hesap verme çanları çalıyor...'
'...OYAK,ordunun değil,ordu mensuplarınınmış...Ordu,Türkiye'yi işgale karşı koruyacağım der,her işe burnunu sokar ama o ordunun mensupları kendi keseleri,kendi menfaatleri sözkonusu olduğunda,ellerindeki milli varlıkların yabancıya satılmasına ses çıkarmaz...Ne tatlı kar ama...50 bin liraya aldığını,2 milyara sat,sen cukkayı doldur,sonra da 'vatan,millet,Sakarya' nutukları at!
Oyakbank'ı satın alan Hollanda şirketi ING, 2001 krizi akabinde Türkiye'yi yolunmuş ve pişirilmeye hazır hindiye benzetmişti,işte şimdi ziyafete oturdular...'
'...Orgeneral Cömert'in,'Bu başarımızla,artık bundan böyle; tehdit ülkelerin,bize kötü bakan gözlerin,gece de yataklarında rahat uyuyamayacaklarını müjdelemek istiyorm' diye konuşması,insana,'bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu' dedirtecek cinsten...
Öyle ya,Genelkurmay açıklama yapıyor,düşman olarak ABD'yi ima ediyor,İngiltere'yi ima ediyor,İsrail'i ima ediyor...Ya da biz okuduklarımızı yanlış anlıyoruz ki,Cömert,Genelkurmay Başkanı'nın düşman iması yaptıklarıyla ortak tatbikat yaparken,düşmanlara gözdağı vermekten bahsediyor...
Türkiye'nin düşmanı kim?
Kim bize zarar veriyor? Bölgeyi kim karıştırıyor?
Şimdi sen bunlarla hem ortak tatbiat yap,yani hem bunların eğitimine katkı yap,hem işgal üssü İncirlik orda dursun,sonra da düşmanlarımız bizden korksunlar diye beyanat ver...Ya,siz kimi kandırdığınızı zannetmektesiniz...Eğer bu ortak tatbikat yaptıklarınızı düşman olarak görmüyorsanız,geriye bir tek düşman kalıyor,o da bir muhtıra ile hedef aldığınız,Kur'an okuyan,ilahi okuyan çocuklar,Müslüman Anadolu Ahalisi'nin çocukları...Şayet düşmandan kastınız buysa,aman çok korktuk...İşte,ağababanız ABD ve İngiltere'nin Irak'ta ve Afganistan'da,İsrail'in Lübnan'da düştüğü durum meydanda...Bu saaatten sonra Müslümanlara silah doğrultmayı düşünen,kendi mezarını hazırlasın da gelsin...'
'...Echelon'un günümüzde ABD,İngiltere,Avustralya,Yeni Zelanda,Kanada,Almanya,İtalya,Pakistan ve Kenya'da üsleri bulunmaktadır...Türkiye'de üç tane üssü bulunduğu,üslerden birinin Karamürsel'de (kapatıldığı ABD tarafından önceki yıllarda deklare edildi) diğerinin ise Diyarbakır'da,üçüncüsünün ise İncirlik'te olduğu biliniyor...Ancak Sinop'ta,Sinop burnu üzerinde ABD kara kuvvetleri NSA tarafından ortaklaşa idare edilen bir üs ve Samsun'da ayrı bir üste bulunduğu da söylenenler arasında...Bütün bunların yanında ABD,İsrail ve İngiltere büyükelçiliklerinin benzeri bir sistemi binalarında bulundurmaları da zor değildir...Bir bilgisayar,bir telefon ve bir anten gerisi Echelon'a kalmış...Önemli olan Echelon'un ağa bağlanması...'
'...Her 5 senede bir 200 milyar dolar borç ödediği halde,borçları 400 milyar doları aşmış olan,bütün kırmızı çizgileri üzerine çarpı işaretleri konmuş,katıldığı bütün uluslararası toplantılarda (ziraat ve sütçülük seminerlerinde bile) önce 'harita kavgası' yapmak zorunda bırakılan,Başbakanı,ABD'nin seçim kuruluna yaptığı aleni müdahele ile seçilebilen,batıcı anayasası,batı uğruna batıcı generalleri tarafından iğdiş edilen,bütün maliye mekanizmaları,ABD adına,IMF ve Dünya Bankası tarafından denetlenen,70 yıldır MEB'de kadrolu ve dokunulmaz konumda 60 ABD'li ajan tarafından oluşturulan ve sapık öğretmen ile öğrenci yetiştiren eğitim kurumları ile,silahlarını,uçaklarını aldığı batılı ülkeler izin vermeden deneme için bile kullanamayan,ihanet anlaşması Lozan'daki haklarını kullanması bile ABD ve Batı tarafından engellenen,tabii en traji-komik yönü ise,stratejik müttefiki olduğu söylenen ABD'nin kendi varoluşunu borçlu olduğu Lozan ihanet anlaşmasını 85 yıl sonra bile hala tanımadığı bir rejim,bağımsız ve egemen midir? '
'...bu kaçıncı nota? Saymadık,fakat Yunanlılar tarafından tam 1 Ocak'tan beri 274 defa üst üste hava sahası sınırları ihlal edilmiş,delik deşik olmuş! Bunu bildiren de TSK'nın kendi internet sitesi! Her tacizden sonra da,'Dışişleri bakanlığına bildirilmiştir' deniliyor...
Türk Silahlı Kuvvetleri...O kadar taciz ve ihlale rağmen ortada ne gerçek Türk,ne silah ve ne de Kuvvet görünüyor...'Yurtta sulh,cihanda sulh' la böyle oluyor...Dört bir taraf sınırlarla oynuyor,buradan bir 'nota' çıkıyor,gerisi hikaye!
Bir ülke başka bir ülkeye 'nota' verdiği zaman her an bir kriz yahut çatışma beklenecekken Türkiye'de 'nota' vermenin artık hiçbir ciddi tarafı kalmadığı iyice bellendi...
Dışa değil de içe dönük bir propoganda yutturması sözkonusu...Bunun esef verici bir tarafı da yoktur...Çünkü bu iş Türkiye'de 'notacılık oyunu' havasında gitmektedir...
NATO'nun kucağında nota vermenin ciddiyeti bu kadar olur! '
'...aslında Osmanlı'nın yıkılıp Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi (TC tipi bir yapılanmanın kurulması dahil) Birinci Cihan Harbi öncesi,İngiltere,Fransa ve Rusya'nın gizli bir planı gereği idi...İttihat ve Terakki maceraperestlerinin Rusların tabiriyle 'Hasta Adam'ı Harb-i Umumiye sokması İngiltere ve İtilaf devletlerinin 'Şark Sorunu' dedikleri bölgede 'çözümü kolaylaştırıcı' olmuştur...Zaten Almanya ile harb ederken,evvelden beri planları olan Osmanlı'yı tasfiyenin yolu açılmış oldu...
Yalan tarihi şu sorularla sorgulamaya devam ediyoruz:
Birinci Cihan Harbi'nden galip çıkan 'Düvel-i Muazzama' Ankara'ya sıkışmış olan M.Kemal'e mi yenik düştü? İngiltere,Fransa,İtalya ve Amerika ile savaşıldı mı ki,yedi düvele karşı verilmiş bir 'Kurtuluş Savaşı'ndan bahsediliyor?
Anadolu'daki savaşta sadece Yunan'a karşı savaşılmış ve hatta İngilizler çizmeyi aşan Yunanlılara yardımı kesmiş ve Yunanistan'da da iç karışıklık baş göstermişti...Şu da enteresan: Yunanlıları yendik,hilafet ve saltanat kaldırıldı ve buna 'devrimler' dendi...Sanki Yunanlılar,hilafet ve saltanatı korumak için Anadolu topraklarına gelmiş gibi,onları yenince hilafet ve saltanat kapı dışarı ediliyor ve Yunanlıların istemediği (!) 'devrimler' de gerçekleşiyor böylece...'
-Kitapta son dönemde “11. cumhurbaşkanı kim olacak” sorusunun cevabı da saklıymış... Yeni cumhurbaşkanı hangi özelliklere sahip?
-Kehanete göre, Türk İmparatorluğu'nun başına geçecek 11. kişinin adında 11 harf var... Çok ilginçtir ki, Abdullah Gül'ün ad ve soyadındaki harflerin toplamı da 11.
-Peki 11. cumhurbaşkanı Türkiye'si nasıl olacak?
-Kitapta “11. Prens döneminde Türk devleti, büyük bir sarsıntı yaşayıp yıkılma noktasına gelecektir” öngörüsü var... Ayrıca “Hristiyan Prensliklerin birleşmesi, Türk imparatorluğunun sonunu getirecektir” deniliyor... Bu da benim yorumumca AB'dir...
-Bu kehanet son mu? Türkiye'nin geleceği nasıl şekillenecek?
-Maalesef kahinler, Türk İmparatorluğu'nun 11. Prensi'nden sonra Türk devletini yok kabul etmiş... Türkiye ile ilgili kehanetler burada bitiyor... Bu sonuç, çok ciddiye alınmalı...
Tercuman
10.08.2007
'...bütün bunlar olurken, Türkiye'deki uyuşturucu baronu siyasetçilerin, yurtdışındaki tüccarlarla bağlantılarının da faydası görülüyordu... Keriman Halis, 1932'de Cumhuriyet gazetesi tarafından düzenlenen yarışmada Türkiye güzeli, ardından Belçika'da düzenlenen yarışmada da dünya güzeli seçildi... Halis'in güzellik kraliçesi olması, o dönem Türkiye'nin batılılaşma, laikleşme imajını dünyada güçlendirmesi açısından önemli bir gelişmeydi... Ancak bu taçta, Halis'in güzelliğinden çok, Cumhuriyet gazetesinin sahibi Yunus Nadi'nin Kuzguncuk'taki fabrikada büyük etkileri olan Belçikalı uyuşturucu kaçakçılarıyla ve Celal Bayar gibi isimlerin Belçika sermaye gruplarıyla olan derin ilişkileri etkiliydi...'
'...bütün bunlara sebep teşkil eden sistemden kurtulmak mı yoksa mevcut sistem içerisinde yama tedbirlerle yaşamaya devam etmek mi? Asgari ücretin 450 ytl civarında seyrettiği bir yerde, 10 milyona yakın işsizin bulunduğu, köylünün toprağını ekemediği, memurun çocuğunu okutamadığı, binlerce bebeğin ilaçsızlıktan öldüğü, terör manipülasyonuyla ülke insanının uyutulduğu ve kaynaklarının kapitalistlerce sömürüldüğü, sokakta yüzbinlerce üniversite mezunu gencin işsiz dolaştığı, fuhuş ve uyuşturucu batağında on binlerce insanın çırpındığı, kapitalizmin simgesi bankalara borçlarını ödeyemediği için binlerce insanın kendi evlatlarını öldürdüğü bir sistemde niçin yaşayalım? '
'...bu arada Halk Fırkası çarçabuk bir miting düzenlemişti... Yeteri kadar taraftar toplaması güç oldu... Halk, konuşmacılara bağırarak susturdu; Fethi Bey'i istiyorlardı... Kalabalık, caddelerden taşarak Fethi Bey'in kaldığı otelin ve Halk Fırkası merkeziyle gazetesinin (Cumhuriyet gazetesi) önünde gösteri yaptı... Burada camlar kırıldı, polis ateş açmak zorunda kaldı, ondört yaşında bir çocuk yaralanarak öldü... Düzeni sağlamak için bir askeri birlik getirlidi... Fethi Bey, en sonunda, Gazi'den aldığı telgraflı talimat üzerine konuşmasını yaptı...'
göle su gelene kadar kurbağaların canı çıkarmış :)
Birbirini yer köpekler gelince vecde
Orada hak bilinmez mesele kaba güçte
Seyredenlerin bütün hesapları bir hiçte
Hakkında sözü olacak elbet gelecekte..
it itin etini yese de gemüğünü yabana atmaz..derdi babannem..
kötü oduncu baltasıyla cebelleşir..
'...İstanbul'da büyük bir deprem bekleniyor... Meşhur 17 Ağustos 1999 depremi ve ardından Kasım'ın 12'sinde yaşanan deprem sonrasında, artık sıranın İstanbul'da olduğu ilmi verilerle ortaya konuluyor... Devlet, uzmanlardan rapor istiyor... Aralarında Turgut Cansever'in de bulunduğu 100 kişilik bir heyet raporunu tamamlıyor... Beklenen büyük depremde yaşanacak can kaybıyla ilgili Turgut Bey'in tahmini (ki bir mimar olduğu için önemli) , 2 veya 3 milyon kişinin öleceği... Ancak, tahminini belirttikten sonra şunu söylüyor:
'Dünya'da imar ve deprem sahasında en değerli araştırmalarda bulunan, alim bildiğim bir Fransız dostum beklenen depremle ilgili bir konferansa katılmak için buradaydı... Kendisine, İstanbul'daki yapıların durumunu anlattım; %88'inin tehlikede olduğu, deniz kumu kullanıldığı v.s. Ve tahminimin 2-3 milyon olduğunu söyledim... Bana heyecanla söylediği şu: 'Siz ne diyorsunuz! Ölü sayısı 10 ila 12 milyonu bulur gerisi de yaralı! Bunu Ankara'ya da ilettim! '
İstanbul'da büyük bir deprem bekleniyor... Başta belirttiğimiz 'depremlerin hangi zaman aralıklarıyla' zuhura geldiği meselesinde, yerbilimleri önümüze şu tabloyu koyuyor:
İstanbul, 100, 250, 500 ve 1000 yıllık periyotlarla ve şiddetleri de küçükten büyüğe (ki, küçükten kasıt 7 ve 7,3 arasıdır) doğru artan bir görünüm takip eder... Bunlar 1892, 1766, 1509 ve 986 depremleridir... 1509 depremi için tarihimizde 'kıyamet' benzetmesi yapıldığını hatırlatalım!
Beklenen deprem ne 100, 250 ve ne de 500 yılda bir olan depremdir! Beklenen deprem, bütün bu depremlerin de kuvvetini içinde barındıran 1000 yılda bir olan büyük depremdir! 100 yıllık periyot dolmuştur, 250 yıllık periyot dolmuştur, 500 yıllık periyot dolmuştur ve nihayet 1000 yıllık periyot dolmuştur!
Hatırlayınız, İstanbul'daki beklenen depremle ilgili araştırmaları T.C. adına yürüten en etkili isimlerden olan kemalist Celal Şengör, beklenen depremin 8 şiddetinden az olmayacağını yıllardır kıçını yırtarcasına bağırıyor... Ve diyor; Bu, Gölcük depreminin 200 ila 400 katı büyüklüğünde bir depremdir! '
'...yengeç avcılarının, av sepetlerinin üstü açık olurmuş... Öteki hayvanlar kaçmasın diye sepet kapalı tutulurken yengeçler için hazırlanan sepetlerde ona ihtiyaç duyulmazmış... Sebebi yengeçlerin çok kıskanç ve birbirlerini çekememeleriymiş... Hal böyleyken, yengeç avcısı avladığı yengeçleri üstü açık bu sepete atarmış ve yengeçler de başlarmış didişmeye kavga etmeye, yengeç avcısı ava devam ededursun bunlar kavgaya, dövüşmeye devam ettiklerinden, kısaca birbirlerine düştüklerinden kurtulmayı akıllarına bile getirmez enerjilerini birbirlerine harcar, ölüp giderlermiş...'
'...Haim Nahum kimdir? Bu yahudi hahambaşının Lozan görüşmelerinde Türk heyetinin yanında işi ne? Niçin Türk istiklali uğruna, o dönemde Amerikalara kadar gidip lobi faaliyetlerinde bulunuyor? Madem Türkiye'yi bu kadar seviyordu, Lozan'dan sonra niçin apar topar vazifesini tamamlamış bir elçi edasıyla Türkiye'yi terk ediyor? İstiklalimiz neyin, hangi manevi kıymetin bedelidir? Bu bedelin feda edilmesinde Haim Nahum'un rolü nedir? '
'...akademik kariyerlerin üniversite içine yerleşmiş çeteler tarafından verildiği, bilimsel nitelikte makale bile üretemeyen, üretse de en fazla yurtdışında faaliyet gösteren para karşılığında akademisyen mafyaların çoğunlukla başkalarının tezlerinden araklayarak yazdıkları metinlerini yayınlayan sahte bilimsel dergilerde yayınlatabilen bir sürü sahtekar... Zaten çoğu, iş kovalamaktan derslere bile girmiyorlar... Odaları meclisteki milletvekili odalarına dönmüş... Dersleri, çoğu zaman, çanta taşımaktan fırsat bulurlarsa zavallı asistanlar veriyor... Bazı üniversitelerde profesör görmemiş öğrenciler var... Okullarda ayıya dayı diyerek diplomayı bir şekilde kurtarmaya çalışan bir sürü öğrencinin hali perişan... Çürüme her yeri sarmış durumda...'
...
-Buradan şuna geleceğim: Sayın Genelkurmay Başkanı bu sözü söylediyse bizim ilk hedefimizin İncirlik olması gerekmez mi? Marmaris NATO üsleri falan... Yani ilk önce Anadolu'yu işgalden kurtarmak gerekmez mi?
-Bir şey söyleyeyim mi size? Bu Türk basını kadar cahil bir basın yeryüzünde yok... Neden? Hep İncirlik,İncirlik,İncirlik diyorsun,bugün Amerikalıların elinde öyle yerler vardır ki bin İncirlik'e bedeldir...
-Bir sembol babından...
-Hayır efendim sembol değil gerçek...
-Kabul ediyorum ama İncirlik burada sembol olduğu için...
-İncirlik bir şey değil ki... Bugün bütün limanlar,havalanları onların emrinde... Bırakın şu İncirlik'i...
-Hayır oradan topyekun Türkiye'yi...
-Bugün İncirlik'in yerine on dakikada başka bir yeri bulabilir... Beyrut'u yapar,Kıbrıs'ı yapar... Kıbrıs,Kıbrıs dersiniz... Bir gün şu İngiliz üslerinden kimse bahsetmemiştir kardeşim... Bizim başımızın en büyük belası ve bütün Ortadoğu'nun en büyük belası İngilizlerin Kıbrıs'taki üsleridir... Kıbrıs'taki üsler İngiltere toprağıdır dikkat edin...
-İncirlik'in Amerika toprağı olduğu gibi...
-Kıbrıs'ta birtakım hak iddia ediyorsun ama ne Türklerin ne Rumların bu üslerden bugüne kadar tek kelime bahsettiği yok...
-O zaman topyekun işgal...
-Topyekun dünyayı işgal etmiş yani şu anda...
...
-Biz yıllar yılı bağırdık,bağırdık,bağırdık... Siz Saddam'ın bir teklifini kabul etseydiniz bugün K.Irak'taki siyasi,iktisadi,askeri durum tamamiyle değişmiş olurdu... Halkımızın gözü önünde,Saddam dönemi Irak hükümetinin,hükümetlere yapılmış bu tekliflerini açıklayın... Amerika'nın uğruna siz neler kaybettiniz...
...
Yılbaşı,bayram,yaz tatilleri,sahiller,tatil köyleri,kayak merkezleri,beş yıldızlı oteller... Fuhuş,sex ticareti,kuzeyli kadın köleler ve TV vatandaşı çocuk fahişelerle artırılmak istenen turizm gelirleri turizm ekonomisinin olmazsa olmazları... Rus revü kızları,Türk dansözler ve sayısı 30 bini bulan sözde sanatçı sürüleri ise işin promosyon kısmı... Yapı inanılmaz bir şekilde işliyor... Dokunan yanıyor... Yüzlerce tatil köyü mevcut Türklerin giremediği,alınmadığı... İsrailliler için onlarca tatil köyü en güzel kıyıda en güzel sahilde,en güzel ormanlık arazide... Fransızlar için başka yerde başka başka köyler oteller... İngilizler için ayrı,Amerika için ayrı... Türkiye'de Türkiye devletinin bile güç yetiremediği,Türklerin giremediği tatil köyleri... İşçiler,temizlikçiler bizden hem de dil bileni,üniversite mezunu olanı... İnsan bu kadar alçalamaz,alçaltılamaz...
...
'İt sürüsünün seksi köpük partileri ve onların artıklarıyla beslenen,yaptıklarıyla eğlenen Türk işçileri' şeklinde ağır bi girişle ifade etmek istediğimiz şey aslında olan bitenin binde biri bile değil... Habercisi,Rus revü kızlarının arasında partili birini, veya bir sanatçı sürtüğün açılmış göğüs dekoltesini veya milletin kanını emmekle servet edinmiş bir züppenin bilmem kaçıncı kez değiştirdiği sevgilisinin kim olduğunu veya sahillerden,havuzlardan,sahnelerden devşirdiği iblislik kokan fotoğraf ve sözlerin peşinde koşar... İşvereni,turizm mafyasıyla ortaklaşa tuttuğu işi sona erdirmek için beş yıldızlı otellerde fuhuş ve uyuşturucu partilerini medeni bir şekilde halleder... Politikacısı,artan turizm gelirinin hangi kaynaktan,hangi yollarla geldiğine bakmaksızın kasasına aktarır ve geçer ekranın karşısında,patlayan turizmden,artan gelirden,ülke ekonomisine faydasından bahseder ve bacasız sanayi diyerek de turizmi göklere çıkarır... Oysa halktan sakladığı şeyler bilinmeyen şeyler değildir... Beyaz kadın ticaretinin bu beş yıldızlı kerhanelerde gerçekleştirildiği,dışarıdan gelen politikacılara buralarda kadın ikram edildiği,bazı otellerde 'gay' ve 'çocuk' servisleri yapıldığı,bu otellerde çalışan işçilerin balık gibi istiflenip barakalarda yatırıldığı ve 13-14 saat çelıştırıldığı ve çoğu mevsimlik bu işçilerin, müşterilerin kadın erkek farketmez,her isteklerine cevap vermediklerinde işten kovulduğunu,yine bu turistik otellerin tek kuruş yöre halkına faydaları olmadığını ve daha ötesi yine bu otellerin yerli turiste ikinci sınıf muamele yaptığını ve yabancı turiste nisbetle 2-3 kat fazla ücret talep ettiği elbette bilinir... Ama söylemek siyasi konjonktür gereği (sömürgeci incinir) biraz namus ve şeref ister...
...
...
-ABD'nin iki tane kullanım ağı var...AKP ile TSK...Bir de benim burada özellikle dikkat çekmek istediğim bir nokta daha var...Hep Amerika'ya saldırıyoruz...Amerika'yı karşımızda görüyoruz...
-İsrail gidiyor...
-Evet...Bu arada gerçek hedefi atlıyoruz...Bunu özellikle milli sol da yapıyor...Yani Erol Manisalı,Mümtaz Soysal,Erol Mütercimler gibi milli solun ağır toplarının beyanlarını,yazılarını dikkatle okursanız,dikkatle dinlerseniz,bakıyorsunuz hep Amerikan emperyalizmi,Amerikan emperyalizmi,Amerikan emperyalizmi...Tamam,doğru...Ortada bir Amerikan emperyalizmi var...Ama Amerikan emperyalizmi bağımsız iradesiyle Amerikan ideallerine mi hizmet ediyor yoksa başka bir şeyin menfaatlerine mi hizmet ediyor? Bu konuya gelindiği zaman milli solun çoğu duruyor...İsrail kasıtlı olarak es geçiliyor...Çünkü verdiğim üç ismi kast etmiyorum ama milli solun büyük kısmı mason veya mason camiasının içinde veya masonluğa antipatik bakmıyorlar...
...
...
-'Ne mutlu Türküm' demek zorunda değil herkes...Eskiden Osmanlı yıkılırken bile büyükte diyorum ben...Büyüktü,hiçbir zaman küçülmeden yıkılıp yok oldu gitti Osmanlı...Ve o zamana kadar bir Kürt sorunu yoktu...Kayda değer hiçbir surette Kürt sorunu yok...Kürt sorunu ne zaman başlıyor? Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğunda...Neden? Çünkü seküler değerlere dayanan bir cumhuriyet kuruluyor ve milliyetçi değerlere,etnik kimliğe...
-Batıcı millliyetçi anlayışa...
-Tabii...Zaten bu etnik kimlik anlayışını bize kim soktu içimize? Batı soktu...Etnik kimlik bilinci...Yani Kürtlük,Türklük,Lazlık,Araplık...Osmanlıda böyle bir şey yok...Osmanlı'da bizi birbirimize bağlayan ebedi soluklar vardı...Mezar ötesi emellerimiz vardı...Maveraya olan aşkımız vardı...Hep beraber Sarıkamış'ta,Galiçya'da,Kafkasya'da bunun için öldük...Şimdi peki bu sapkın laiklik anlayışıyla,potasından çıkmış seküler laiklik anlayışıyla ve Atatürk milliyetçiliğiyle nereye varacaksınız? İşte vardığınız yer...Ülke bölünmenin eşiğine geldi...
...
-Genelkurmay hiçbir zaman Amerika'ya hakiki manada itiraz edemez...Kısmi itirazlar olabilir ama radikal bir şekilde Amerika'nın karşısına geçemez...Bizim askeri istihbarat sistemimizi,Milli İstihbarat Teşkilatını,NATO bünyesindeki yapılanmayı,Amerika'dan getirilen askerler,bunların komuta kademelerine yükselmesi...Hepsi Amerika'dan! Hayır,nasıl bir itiraz edecek yani? Generallerimiz gidip Amerika'dan nişan alıp geliyor...Madalya alıp geliyorlar yani! '
'...NATO'nun ikinci büyük,dünyanın da 8. büyük ordusu olmakla övünüyorsun,sonra dönüp ABD'ne,AB'ne gel ben çıkamıyorum işin içinden sen çöz diyorsun...Utanma,arlanma,hicab,haysiyet...Hak getire! '
'...sömürgeci 3000 ailenin sürekli artan servetlerine ve her yıl yeni bir dolar milyarderi çıkmasına rağmen,iç ve dış borçlar da sürekli artıyor...Yani,her iç ve dış borçlanma içeriye yeni bir türedi zengin çıkartıyor...450 milyar dolara doğru tırmanan ve dünyadaki en yüksek iç ve dış borçlanma faizlerini ödeyen,şu an yaşanan kaosla birlikte artık sıcak para ile bile nefes alması mümkün olmayan,vatandaşının borcu 80 katrilyon (60 milyar dolar) çıkmış olup,10 katrilyon (7 milyar doları) icra takibine girmiş,karşılıksız çek miktarı ilk 8 ayda kriz yılı olan 2001'deki miktarın 1,5 katına yükselmiş,bütün ekonomik faaliyetleri dünyayı sarsan inşaat-morgıç sistemi üzerine bina edilmiş,işsiz sayısının sürekli yükseldiği,cari açığını bir türlü kapatamayan,özelleştire özelleştire satacak pek bir şeyi kalmamış ucube bir ekonomi...'
'...tıpkı hilafet meselesinde olduğu gibi başta din kuvvetinden de istifade ve yardım sağlamaya sıcak bakılmış ve ardından bir sağdan geri hareketle Türk'ün dini,şeriatı,uleması kılıçtan geçirilmeye başlanmıştır...Türk milleti bu kahpelikleri unutursa dünyanın en aşağı milletidir...'
'...ama kimin dost,kimin düşman olduğunu siz belirlemiyorsunuz...Bunu sizin adınıza ABD belirliyor...Elektronik sistem yazılımları onların elinde...Ve o bölüme bir Türk subayı ya da mühendisi giremiyor...Bunun anlamı şu: Diyelim Türk Ordusu Kuzey Irak operasyonu başlattı...Birlikler bir direnişle karşılaştı ve hava desteği istedi...Bir Türk F-16 filosu bölgeye ulaştı...Tam o sırada Amerikan savaş uçakları ortaya çıktı...Ve Muavenet Zırhlısı olayındaki gibi yanlışlıkla (!) ateş açtılar...Türk F-16'ları da koruma amaçlı karşılık vermek istediler...Pilotlar hedefe kilitlenmek istiyor...Düğmeye basıyorlar; ama nafile...Hedefe kilitlenemiyorlar...Sistem çalışmıyor...Manuel kullanıma geçip ateşe karşılık verecekler...Ateşleme sistemleri donup kalmış...Çünkü uçaktaki elektronik sistemler yanlışlıkla (!) ateş açan uçakları 'dost' görüyorlar... (......) Maç başlamadan bitiyor...Birlikler tank desteği istiyor...Geç ve güçte olsa tanklar bölgeye ulaşıyor...Koordinatlar telsizle bildirilebilirse bildiriliyor...Sonra? Sonrası acıklı...Sistem çöküveriyor...Silahlar çalışmıyor...Hedefe giden tanklar kendileri hedef oluyor...Elektronik sistemli herşey savaş aracı niteliğinden taşıma aracı niteliğine geçiyor...'
...1.meclis ve 2.meclisteki garip kadroların garip mirasçıları son hesaplaşmalarını yaparken o günün şartlarında,manevi önderlerini yitirmiş,iman çekirdeği dumura uğramış Anadolu insanının artık o Anadolu insanı olmadığını söyleyebiliriz...
...
...masadaki oyuncuların tamamının mutabık kalacağı,anlaşılıp masadan kalkılacağı şartlar çok gerilerde kalmıştır...
1919 şartlarındayız ama tek farkla;
Derin Anadolu,Naylon Anadolu'yu artık tanıyor! ...
'...devlet,ancak 'hukuk'la kaimdir,hukuk olmazsa çete olur...Mesele şu ki,Türkiye,Abdülhamit Han'ın hal edilmesinden bu yana,devlet kılıklı bir çete tarafından idare ediliyor...Kendisine devlet süsü veren bu çete,bütün unsurlarıyla deşifre oldu...Artık onlar için hesap verme çanları çalıyor...'
'...OYAK,ordunun değil,ordu mensuplarınınmış...Ordu,Türkiye'yi işgale karşı koruyacağım der,her işe burnunu sokar ama o ordunun mensupları kendi keseleri,kendi menfaatleri sözkonusu olduğunda,ellerindeki milli varlıkların yabancıya satılmasına ses çıkarmaz...Ne tatlı kar ama...50 bin liraya aldığını,2 milyara sat,sen cukkayı doldur,sonra da 'vatan,millet,Sakarya' nutukları at!
Oyakbank'ı satın alan Hollanda şirketi ING, 2001 krizi akabinde Türkiye'yi yolunmuş ve pişirilmeye hazır hindiye benzetmişti,işte şimdi ziyafete oturdular...'
'...Orgeneral Cömert'in,'Bu başarımızla,artık bundan böyle; tehdit ülkelerin,bize kötü bakan gözlerin,gece de yataklarında rahat uyuyamayacaklarını müjdelemek istiyorm' diye konuşması,insana,'bu ne perhiz,bu ne lahana turşusu' dedirtecek cinsten...
Öyle ya,Genelkurmay açıklama yapıyor,düşman olarak ABD'yi ima ediyor,İngiltere'yi ima ediyor,İsrail'i ima ediyor...Ya da biz okuduklarımızı yanlış anlıyoruz ki,Cömert,Genelkurmay Başkanı'nın düşman iması yaptıklarıyla ortak tatbikat yaparken,düşmanlara gözdağı vermekten bahsediyor...
Türkiye'nin düşmanı kim?
Kim bize zarar veriyor? Bölgeyi kim karıştırıyor?
Şimdi sen bunlarla hem ortak tatbiat yap,yani hem bunların eğitimine katkı yap,hem işgal üssü İncirlik orda dursun,sonra da düşmanlarımız bizden korksunlar diye beyanat ver...Ya,siz kimi kandırdığınızı zannetmektesiniz...Eğer bu ortak tatbikat yaptıklarınızı düşman olarak görmüyorsanız,geriye bir tek düşman kalıyor,o da bir muhtıra ile hedef aldığınız,Kur'an okuyan,ilahi okuyan çocuklar,Müslüman Anadolu Ahalisi'nin çocukları...Şayet düşmandan kastınız buysa,aman çok korktuk...İşte,ağababanız ABD ve İngiltere'nin Irak'ta ve Afganistan'da,İsrail'in Lübnan'da düştüğü durum meydanda...Bu saaatten sonra Müslümanlara silah doğrultmayı düşünen,kendi mezarını hazırlasın da gelsin...'
'...Echelon'un günümüzde ABD,İngiltere,Avustralya,Yeni Zelanda,Kanada,Almanya,İtalya,Pakistan ve Kenya'da üsleri bulunmaktadır...Türkiye'de üç tane üssü bulunduğu,üslerden birinin Karamürsel'de (kapatıldığı ABD tarafından önceki yıllarda deklare edildi) diğerinin ise Diyarbakır'da,üçüncüsünün ise İncirlik'te olduğu biliniyor...Ancak Sinop'ta,Sinop burnu üzerinde ABD kara kuvvetleri NSA tarafından ortaklaşa idare edilen bir üs ve Samsun'da ayrı bir üste bulunduğu da söylenenler arasında...Bütün bunların yanında ABD,İsrail ve İngiltere büyükelçiliklerinin benzeri bir sistemi binalarında bulundurmaları da zor değildir...Bir bilgisayar,bir telefon ve bir anten gerisi Echelon'a kalmış...Önemli olan Echelon'un ağa bağlanması...'
'...Her 5 senede bir 200 milyar dolar borç ödediği halde,borçları 400 milyar doları aşmış olan,bütün kırmızı çizgileri üzerine çarpı işaretleri konmuş,katıldığı bütün uluslararası toplantılarda (ziraat ve sütçülük seminerlerinde bile) önce 'harita kavgası' yapmak zorunda bırakılan,Başbakanı,ABD'nin seçim kuruluna yaptığı aleni müdahele ile seçilebilen,batıcı anayasası,batı uğruna batıcı generalleri tarafından iğdiş edilen,bütün maliye mekanizmaları,ABD adına,IMF ve Dünya Bankası tarafından denetlenen,70 yıldır MEB'de kadrolu ve dokunulmaz konumda 60 ABD'li ajan tarafından oluşturulan ve sapık öğretmen ile öğrenci yetiştiren eğitim kurumları ile,silahlarını,uçaklarını aldığı batılı ülkeler izin vermeden deneme için bile kullanamayan,ihanet anlaşması Lozan'daki haklarını kullanması bile ABD ve Batı tarafından engellenen,tabii en traji-komik yönü ise,stratejik müttefiki olduğu söylenen ABD'nin kendi varoluşunu borçlu olduğu Lozan ihanet anlaşmasını 85 yıl sonra bile hala tanımadığı bir rejim,bağımsız ve egemen midir? '
'...bu kaçıncı nota? Saymadık,fakat Yunanlılar tarafından tam 1 Ocak'tan beri 274 defa üst üste hava sahası sınırları ihlal edilmiş,delik deşik olmuş! Bunu bildiren de TSK'nın kendi internet sitesi! Her tacizden sonra da,'Dışişleri bakanlığına bildirilmiştir' deniliyor...
Türk Silahlı Kuvvetleri...O kadar taciz ve ihlale rağmen ortada ne gerçek Türk,ne silah ve ne de Kuvvet görünüyor...'Yurtta sulh,cihanda sulh' la böyle oluyor...Dört bir taraf sınırlarla oynuyor,buradan bir 'nota' çıkıyor,gerisi hikaye!
Bir ülke başka bir ülkeye 'nota' verdiği zaman her an bir kriz yahut çatışma beklenecekken Türkiye'de 'nota' vermenin artık hiçbir ciddi tarafı kalmadığı iyice bellendi...
Dışa değil de içe dönük bir propoganda yutturması sözkonusu...Bunun esef verici bir tarafı da yoktur...Çünkü bu iş Türkiye'de 'notacılık oyunu' havasında gitmektedir...
NATO'nun kucağında nota vermenin ciddiyeti bu kadar olur! '
'...aslında Osmanlı'nın yıkılıp Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi (TC tipi bir yapılanmanın kurulması dahil) Birinci Cihan Harbi öncesi,İngiltere,Fransa ve Rusya'nın gizli bir planı gereği idi...İttihat ve Terakki maceraperestlerinin Rusların tabiriyle 'Hasta Adam'ı Harb-i Umumiye sokması İngiltere ve İtilaf devletlerinin 'Şark Sorunu' dedikleri bölgede 'çözümü kolaylaştırıcı' olmuştur...Zaten Almanya ile harb ederken,evvelden beri planları olan Osmanlı'yı tasfiyenin yolu açılmış oldu...
Yalan tarihi şu sorularla sorgulamaya devam ediyoruz:
Birinci Cihan Harbi'nden galip çıkan 'Düvel-i Muazzama' Ankara'ya sıkışmış olan M.Kemal'e mi yenik düştü? İngiltere,Fransa,İtalya ve Amerika ile savaşıldı mı ki,yedi düvele karşı verilmiş bir 'Kurtuluş Savaşı'ndan bahsediliyor?
Anadolu'daki savaşta sadece Yunan'a karşı savaşılmış ve hatta İngilizler çizmeyi aşan Yunanlılara yardımı kesmiş ve Yunanistan'da da iç karışıklık baş göstermişti...Şu da enteresan: Yunanlıları yendik,hilafet ve saltanat kaldırıldı ve buna 'devrimler' dendi...Sanki Yunanlılar,hilafet ve saltanatı korumak için Anadolu topraklarına gelmiş gibi,onları yenince hilafet ve saltanat kapı dışarı ediliyor ve Yunanlıların istemediği (!) 'devrimler' de gerçekleşiyor böylece...'
akarsu rejimi...
ıı...: akımın yıl içinde gösterdiği başkalık...
basit rejim, karmaşık rejim olarak ikiye bölünür...
bölünebilir; birçok şey gibi...
'...Türkiye'de her valiye 3 araç düşüyor...81 ilin valisinde 210 makam aracı var...Ve valilerin tercihi,son model Mercedes ve 4.4 cipler...'