Sultan III. Murat Han bir sabah namazını kaçırmış. Üzüntüsünden Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan'ı yazmış.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan Azrail’in kastı canadır, inan. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Seherde uyanırlar cümle kuşlar Dill-u dillerince(1) tesbihe başlar Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Semâvâtın kapuların açarlar. Mü’minlere rahmet suyun saçarlar… Seherde kalkana hülle biçerler. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Bu dünya fanidir sakın aldanma. Mağrur olup tac-u tahta dayanma. Yedi iklim benim deyu güvenme. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Benim, Murad kulun, suçumu affet. Suçum bağışlayub günahım ref’ et. Rasûl’ün sancağı dibinde haşret. Uyan ey gözlerim gafletten uyan! Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Sultan III. Murat III. Murat’ın babası, Kanunî Sultan Süleyman’ın oğlu II. Selim’dir. Annesi ise Nur Banu Sultan’dır. 5 Cemaziyülevvel(5) 953 / 4 Temmuz 1546 tarihinde Manisa’nın Bozdağ Yaylağı’nda dünyaya gelen Şehzade Murat, 966 / 1558 tarihinde Akşehir Sancak Beyliği’ne, 1562 yılında ise Manisa Sancak Beyliği’ne getirilmiştir.
Yüzlerce yıl dünyaya hükmetmi,ş 36-37 padişahtan sadec son dünemlerdekiler eleştirilebilir. Diğerleri o dönemin şartları içinde ülkeyi en iiyi şekilde yönetmeye çalışmışlardır. Osmanlı deyince sadece HAREM'i aklına getirenler, beyinleri belden aşağı çalışanlar olsa gerek.
hay Allah senden razı olsun ya benim yıllardır toparlayamadıım kelimeleri toplayıp bi araya getirmişin valla gözlerim doldu ha ne güzel inci gibi de yazılmış
haa bu arada Osmanlı Padişahlarını tartışmak bence aptalların işidir. Çünkü islamı en güzel ve en doğru biçimde yaşamış kavimdir Osmanlı. Bütün padişahlar çocukluğundan itibaren medrese eğitimi alır islam hakkında ' bütün alimlerin ' bilgilerini öğrenmeye başlarlar. Hiçmir millette yoktur ki bir devlet büyüğü 6 yaşında yedi dil bilsin (Fatih Sultan mehmet) , hiçbir millette yoktur ki kutsal kitabının bulunduğu bir odada saygıdan sabaha kadar otursun (Orhan Gazi) bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Osman Gazi (I. Osman) (1281–1326) Orhan Gazi (I. Orhan) (1326–1359) I. Murat (1359–1389) Yıldırım Bayezit (I. Bayezit) (1389–1402) Fetret devri (1402–1413) I. Mehmet (1413–1421) II. Murat (1421–1444) (1445–1451) Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmet) (1444–1445, 1451–1481) II. Beyazıt (1481–1512) Yavuz Sultan Selim (I. Selim) (1512–1520) Kanuni Sultan Süleyman (I. Süleyman) (1520–1566) II. Selim (Sarı Selim) (1566–1574) III. Murat (1574–1595) III. Mehmet (1595–1603) I. Ahmet (1603–1617) I. Mustafa (1617–1618) Genç Osman (II. Osman) (1618–1622) I. Mustafa (1622–1623) IV. Murat (1623–1640) I. İbrahim (1640–1648) IV. Mehmet (1648–1687) II. Süleyman (1687–1691) II. Ahmet (1691–1695) II. Mustafa (1695–1703) III. Ahmet (1703–1730) I. Mahmut (1730–1754) III. Osman (1754–1757) III. Mustafa (1757–1774) I. Abdülhamit (1774–1789) III. Selim (1789–1808) IV. Mustafa (1808–1808) II.Mahmut (1808–1839) Abdülmecit (1839–1861) Abdülaziz (1861–1876) V. Murat (1876) II. Abdülhamit (1876–1909) V. Mehmet (Sultan Reşat) (1909–1918) Vahdettin (VI. Mehmet) (1918–1922)
Osmanli Devletinde harem den söz edilince akla hemen Topkapi Sarayi gelmektedir. Topkapi Sarayi nin tamamen Padisahlarin evi ve eglence yeri oldugu cok kisi tarafindan ifade edilmekte ve hatta aksine fikirler kabul dahi görmemektedir. Turist rehberleri, Topkapi Sarayinin görevlileri ve hatta kasitli olan bir kisim ilim ve fikir adamlari dahi, Topkapi Sarayini, Osmanli Padisahlarinin eglence sarayi olarak nitelendirmekte ve daha da ileri Giderek bir de bu nitelendirmeleri yaparken „ Amma da ihtisamli hayat sürmüsler“ ifadesini de eklemekten kendilerini ali-koyamamaktadirlar..
Evvela, ister Topkapi Sarayi ister Yildiz Saray olsun, Saray denilince, sadece Padisahlarin evleri ve aileleriyle beraber oturduklari kasaneler ve köskler akla gelmemelidir. Zira bu saraylar, bugun Cumhurbaskanligi Köskü, Basbakanlik Konutu ve bakanliklar gibi devlet daireleridir.Bu saraylarda, Padisahin yani bugunku anlamiyla Cumhurbaskaninin lojmani veya konutu demek olan mekanlar, sadece Harem denilen yerlerdir. Bu harem denilen yerler incelendiginde, bugunku devlet adamlarimizin evlerinden daha cok ihtisamli oldugu söylenemez.
Ikinci olarak, Harem, girilmesi yasak olan yer manasindadir.
Osmanli haremini üce ayirabiliriz.
Birinci Kisim, asil harem kapisina kadar olan Hareme Medhal (Antre) kisimidir ki,burada harem agalarinin emir altindaki erkek köleler istihdam olunmaktadir. Bu bölume calisan bir tek kadin köle yani cariye bulunmadigi gibi izin alinmadan bu bölume calisan tavasilerden kimsenin asil hareme girmeleri de mümkün degildir.
Ikinci Kisim, asil harem de yasayan kadin Efendilerin, Sehzade haremlerinin, padisahlarin ve Padisah ailesi mefhumu icine giren herkesin hizmetcisi durumunda olan cariyelerdir. Haremin isci personell durumundadir. Bunlarin padisahlarin kari koca hayati ile ilgileri yoktur.
Ucuncu kisim, asil haremde yasayan ve padisahin ailesi kavrami altinda toplanan kadin Efendiler, valide Sultanlardir.
Otuz altı Osmanlı padişahından sadece yirmi üçünün annesi valide sultan ünvanını kullanmış, diğerleri oğulları tahta geçmeden vefat ettikleri için bu ünvanı alamamıştır. Valide Sultanların kendilerine verilmiş paşmaklık denilen hasları vardır. Daha sonraları haslarından başka kendilerine darphaneden muayyen bir maaş da tahsis edilmiştir. Validelerin kalabalık bir maiyyetleri vardı. Haremi, Haznedar Usta vasıtasıyla idare ederlerdi. Haremdeki bütün kadınlar, sultanlar, ustalar, ve cariyeler kendisinden çekinirler onu sayarlardı. Haremdeki bütün işler onun emriyle yapılırdı. Göçler, gezintiler onun emriyle ve arzusuna uygun olarak haznedar ve kalfalar tarafından uygulanırdı. Törenlerde ve hareme kabullerde baç rolü valide sultan oynardı. Hariçteki işlerin Valide Kethüdası denilen bir memur bakardı. Validelerin hasları ve mukataalarını da o idare ederdi. Haremde valide sultan dairesi padişaha ait mekanlardan sonra, en büyük ve en önemli mekândır. Daireyi valide taşlığından bir bekleme odası ile girilirdi. Girişte nöbetçi cariyeler beklerdi. Daire yüksek kubbeli bir sofa, daha küçük bir yatak ve ibadet odası ile iç içe üç bölüm halindedir. Sofanın duvarlarının alt kısımları çinili, üst bölümleri ise 19. yüzyıl hayali panoramik manzara resimleriyle dekorlanmıştır. Sedef kakmalı gömme dolapları ve kapı kanatları eskidir. Bir ocak ve çeşmeye de sahip olan odaya kadife sedirler ve sofra takımı da kurulmuştur. Valide Sultanlar yemeklerini burada yerlerdi. Yatak odası kapısının yanında mermer üzerine yazılmış olan;
Lâ ilâhe illallah Muhammedun Resûlullah Dem bedem saat besaat bâd ikbâlet fizûn Düşmenet çün şişe-i saat bemişe ser nigûn Bu ocağın dûd-i dâim sünbül izhâr eylesün Sahibine hazret-i Hak nârı gülzâr eylesün
Açıklaması:
Allahü Teâlâ'dan başka ilah yoktur, Muhammed 'aleyhisselam' O'nun Resûlüdür. Her ana her saat talihin yükselsin, Düşmanın, saat şişesi gibi baş aşağı olsun Bu ocağın daimi olan dumanı sünbül gibi görünsün Sahibine Hazret-i Hak, ateşi gül bahçesi eylesin.
Anlamına gelen bir beyit yeralmıştır. Yatak odasının 17. yüzyıl İznik çiniciliğinin son kaliteli ürünleriyle kaplı duvarlarında, çiçekler fışkıran şadırvan motifleri kullanılmıştır. Solda ahşap altın yaldızlı, kabartmalı ve üstü dört sütuna dayalı parmaklıkla çevrili alanı yatak yeridir. Yatak odasından mermer söveli ve demir şebekeli bir zar ile geçilen dua odası da benzer görünüşlüdür. Duvarında çiniden bir Kabe tasviri de vardır. Ölen ya da tahttan indirilen padişahların anneleri, merindeki cariyeleri ile birlikte bu daireyi boşaltarak yeniden Eski Saray'a yerleşir ve kendilerini tamamen hayır işlerine verirlerdi.
Sultanların doğumu ile birlikte bir daire ayrılır emrine dadı, sütnine, kalfa ve cariyeler verilirdi. Eğitimiyle annesi, dadısı ve kalfası uğraşırdı. Yürümeye başladıktan itibaren bahçelere çıkar küçük cariyelerle veya aynı yaşdaki çocuklarla dadısının nezaretinde oyunlar oynardı. Sultanlar, dadısız ve kalfasız dışarı hiç çıkamazlardı. Sultanlar beş veya altı yaşına girdiklerinde irade-i seniyye ile derse başlarlar ve kendileri için tayin edilen hocalardan ders alırlardı. Bed-i besmele denilen ilk derse törenle başlanır ve padişah da hazır bulunurdu. Bazen dersler şehzadeler dairesinde okunurdu. Okumada ilk üzerinde durulan konu, padişahın çocuklarının Kuran-ı kerimi doğru okumalarını temin etmekti. onların Kur'an-ı kerimi tecvide uygun okumaları ve bitirmeleri kendileri ve babaları için büyük bir mutluluğa sebep olurdu. Bu vesile ile bir de hatim töreni tertip ediliyor sultanlara ve hocalarına hediyeler veriliyordu. Sultanlar Kur'an-ı kerimden başka Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya, Arapça ve Farsça dersleri de alırlardı. Sultanların günümüze kadar ulaşan mektuplarından son derece düzgün ve edebi ifadeler kullandıklarını, kelime, cümle ve gramerhatalarının yok denecek kadar az olduklarını görmekteyiz. Sultanlar erkeklerden kaçma çağına geldikelrinde başlarına yaşma örterler ve dışarıya çıktıklarında uygun elbiseler giyerlerdi.
osmanlı dünya yön vermiştir.eleştirilecek yönleri yok değil hatasız kul olmaz ama küfür etmek ne kadar doğru hangi görüş insanlara hakaret etmeyi tembihleyerek doğruya ulaşır
Osmanlı padişahlarına laf edenler büyük günah alıyorlar. Ayrıca aralarında sıralama yapmak onlara en büyük haksızlıktır. Çünkü başarılı yada başarısız olsun bütün Osmanlı padişahları cesur, mert,vatansever,bilgin,milletperver,dindar insanlardır. Ama şahsen ben en çok Yavuz Sultan Selim i beğeniyorum.
Sultan III. Murat Han bir sabah namazını kaçırmış.
Üzüntüsünden Uyan Ey Gözlerim Gafletten Uyan'ı yazmış.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Azrail’in kastı canadır, inan.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Seherde uyanırlar cümle kuşlar
Dill-u dillerince(1) tesbihe başlar
Tevhid eyler dağlar taşlar ağaçlar
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Semâvâtın kapuların açarlar.
Mü’minlere rahmet suyun saçarlar…
Seherde kalkana hülle biçerler.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Bu dünya fanidir sakın aldanma.
Mağrur olup tac-u tahta dayanma.
Yedi iklim benim deyu güvenme.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Benim, Murad kulun, suçumu affet.
Suçum bağışlayub günahım ref’ et.
Rasûl’ün sancağı dibinde haşret.
Uyan ey gözlerim gafletten uyan!
Uyan uykusu çok gözlerim uyan
Sultan III. Murat
III. Murat’ın babası, Kanunî Sultan Süleyman’ın oğlu II. Selim’dir.
Annesi ise Nur Banu Sultan’dır. 5 Cemaziyülevvel(5) 953 / 4 Temmuz 1546
tarihinde Manisa’nın Bozdağ Yaylağı’nda dünyaya gelen Şehzade Murat,
966 / 1558 tarihinde Akşehir Sancak Beyliği’ne, 1562 yılında ise Manisa
Sancak Beyliği’ne getirilmiştir.
Hiç birisi hacca gitmemiş,hacı olmamıştır.
OSMANLI PADİŞAHLARI,BENCE GENELDİR AYRI AYRI DÜŞÜNMEK LAZIMDIR..
Yüzlerce yıl dünyaya hükmetmi,ş 36-37 padişahtan sadec son dünemlerdekiler eleştirilebilir.
Diğerleri o dönemin şartları içinde ülkeyi en iiyi şekilde yönetmeye çalışmışlardır.
Osmanlı deyince sadece HAREM'i aklına getirenler,
beyinleri belden aşağı çalışanlar olsa gerek.
Hiçbir Osmanlı Padişahı kutsal topraklarda hac görevini ifa etmemiştir.
hay Allah senden razı olsun ya benim yıllardır toparlayamadıım kelimeleri toplayıp bi araya getirmişin valla gözlerim doldu ha ne güzel inci gibi de yazılmış
haa bu arada Osmanlı Padişahlarını tartışmak bence aptalların işidir. Çünkü islamı en güzel ve en doğru biçimde yaşamış kavimdir Osmanlı. Bütün padişahlar çocukluğundan itibaren medrese eğitimi alır islam hakkında ' bütün alimlerin ' bilgilerini öğrenmeye başlarlar. Hiçmir millette yoktur ki bir devlet büyüğü 6 yaşında yedi dil bilsin (Fatih Sultan mehmet) , hiçbir millette yoktur ki kutsal kitabının bulunduğu bir odada saygıdan sabaha kadar otursun (Orhan Gazi) bu gibi örnekleri çoğaltabiliriz.
Çok Mu Uzun Yazdım Ya :)
Osman Gazi (I. Osman) (1281–1326)
Orhan Gazi (I. Orhan) (1326–1359)
I. Murat (1359–1389)
Yıldırım Bayezit (I. Bayezit) (1389–1402)
Fetret devri (1402–1413)
I. Mehmet (1413–1421)
II. Murat (1421–1444) (1445–1451)
Fatih Sultan Mehmet (II. Mehmet) (1444–1445, 1451–1481)
II. Beyazıt (1481–1512)
Yavuz Sultan Selim (I. Selim) (1512–1520)
Kanuni Sultan Süleyman (I. Süleyman) (1520–1566)
II. Selim (Sarı Selim) (1566–1574)
III. Murat (1574–1595)
III. Mehmet (1595–1603)
I. Ahmet (1603–1617)
I. Mustafa (1617–1618)
Genç Osman (II. Osman) (1618–1622)
I. Mustafa (1622–1623)
IV. Murat (1623–1640)
I. İbrahim (1640–1648)
IV. Mehmet (1648–1687)
II. Süleyman (1687–1691)
II. Ahmet (1691–1695)
II. Mustafa (1695–1703)
III. Ahmet (1703–1730)
I. Mahmut (1730–1754)
III. Osman (1754–1757)
III. Mustafa (1757–1774)
I. Abdülhamit (1774–1789)
III. Selim (1789–1808)
IV. Mustafa (1808–1808)
II.Mahmut (1808–1839)
Abdülmecit (1839–1861)
Abdülaziz (1861–1876)
V. Murat (1876)
II. Abdülhamit (1876–1909)
V. Mehmet (Sultan Reşat) (1909–1918)
Vahdettin (VI. Mehmet) (1918–1922)
Osmamli da Harem
Osmanli Devletinde harem den söz edilince akla hemen Topkapi Sarayi gelmektedir. Topkapi Sarayi nin tamamen Padisahlarin evi ve eglence yeri oldugu cok kisi tarafindan ifade edilmekte ve hatta aksine fikirler kabul dahi görmemektedir. Turist rehberleri, Topkapi Sarayinin görevlileri ve hatta kasitli olan bir kisim ilim ve fikir adamlari dahi, Topkapi Sarayini, Osmanli Padisahlarinin eglence sarayi olarak nitelendirmekte ve daha da ileri Giderek bir de bu nitelendirmeleri yaparken „ Amma da ihtisamli hayat sürmüsler“ ifadesini de eklemekten kendilerini ali-koyamamaktadirlar..
Evvela, ister Topkapi Sarayi ister Yildiz Saray olsun, Saray denilince, sadece Padisahlarin evleri ve aileleriyle beraber oturduklari kasaneler ve köskler akla gelmemelidir. Zira bu saraylar, bugun Cumhurbaskanligi Köskü, Basbakanlik Konutu ve bakanliklar gibi devlet daireleridir.Bu saraylarda, Padisahin yani bugunku anlamiyla Cumhurbaskaninin lojmani veya konutu demek olan mekanlar, sadece Harem denilen yerlerdir. Bu harem denilen yerler incelendiginde, bugunku devlet adamlarimizin evlerinden daha cok ihtisamli oldugu söylenemez.
Ikinci olarak, Harem, girilmesi yasak olan yer manasindadir.
Osmanli haremini üce ayirabiliriz.
Birinci Kisim, asil harem kapisina kadar olan Hareme Medhal (Antre) kisimidir ki,burada harem agalarinin emir altindaki erkek köleler istihdam olunmaktadir. Bu bölume calisan bir tek kadin köle yani cariye bulunmadigi gibi izin alinmadan bu bölume calisan tavasilerden kimsenin asil hareme girmeleri de mümkün degildir.
Ikinci Kisim, asil harem de yasayan kadin Efendilerin, Sehzade haremlerinin, padisahlarin ve Padisah ailesi mefhumu icine giren herkesin hizmetcisi durumunda olan cariyelerdir. Haremin isci personell durumundadir. Bunlarin padisahlarin kari koca hayati ile ilgileri yoktur.
Ucuncu kisim, asil haremde yasayan ve padisahin ailesi kavrami altinda toplanan kadin Efendiler, valide Sultanlardir.
Valide Dairesi
Otuz altı Osmanlı padişahından sadece yirmi üçünün annesi valide sultan ünvanını kullanmış, diğerleri oğulları tahta geçmeden vefat ettikleri için bu ünvanı alamamıştır.
Valide Sultanların kendilerine verilmiş paşmaklık denilen hasları vardır. Daha sonraları haslarından başka kendilerine darphaneden muayyen bir maaş da tahsis edilmiştir.
Validelerin kalabalık bir maiyyetleri vardı. Haremi, Haznedar Usta vasıtasıyla idare ederlerdi. Haremdeki bütün kadınlar, sultanlar, ustalar, ve cariyeler kendisinden çekinirler onu sayarlardı. Haremdeki bütün işler onun emriyle yapılırdı. Göçler, gezintiler onun emriyle ve arzusuna uygun olarak haznedar ve kalfalar tarafından uygulanırdı. Törenlerde ve hareme kabullerde baç rolü valide sultan oynardı. Hariçteki işlerin Valide Kethüdası denilen bir memur bakardı. Validelerin hasları ve mukataalarını da o idare ederdi.
Haremde valide sultan dairesi padişaha ait mekanlardan sonra, en büyük ve en önemli mekândır. Daireyi valide taşlığından bir bekleme odası ile girilirdi. Girişte nöbetçi cariyeler beklerdi. Daire yüksek kubbeli bir sofa, daha küçük bir yatak ve ibadet odası ile iç içe üç bölüm halindedir. Sofanın duvarlarının alt kısımları çinili, üst bölümleri ise 19. yüzyıl hayali panoramik manzara resimleriyle dekorlanmıştır. Sedef kakmalı gömme dolapları ve kapı kanatları eskidir. Bir ocak ve çeşmeye de sahip olan odaya kadife sedirler ve sofra takımı da kurulmuştur. Valide Sultanlar yemeklerini burada yerlerdi.
Yatak odası kapısının yanında mermer üzerine yazılmış olan;
Lâ ilâhe illallah
Muhammedun Resûlullah
Dem bedem saat besaat
bâd ikbâlet fizûn
Düşmenet çün
şişe-i saat bemişe ser nigûn
Bu ocağın dûd-i dâim
sünbül izhâr eylesün
Sahibine hazret-i Hak
nârı gülzâr eylesün
Açıklaması:
Allahü Teâlâ'dan başka ilah yoktur, Muhammed 'aleyhisselam' O'nun Resûlüdür. Her ana her saat talihin yükselsin, Düşmanın, saat şişesi gibi baş aşağı olsun Bu ocağın daimi olan dumanı sünbül gibi görünsün Sahibine Hazret-i Hak, ateşi gül bahçesi eylesin.
Anlamına gelen bir beyit yeralmıştır. Yatak odasının 17. yüzyıl İznik çiniciliğinin son kaliteli ürünleriyle kaplı duvarlarında, çiçekler fışkıran şadırvan motifleri kullanılmıştır. Solda ahşap altın yaldızlı, kabartmalı ve üstü dört sütuna dayalı parmaklıkla çevrili alanı yatak yeridir.
Yatak odasından mermer söveli ve demir şebekeli bir zar ile geçilen dua odası da benzer görünüşlüdür. Duvarında çiniden bir Kabe tasviri de vardır.
Ölen ya da tahttan indirilen padişahların anneleri, merindeki cariyeleri ile birlikte bu daireyi boşaltarak yeniden Eski Saray'a yerleşir ve kendilerini tamamen hayır işlerine verirlerdi.
SULTANLARIN YETİŞMESİ
Sultanların doğumu ile birlikte bir daire ayrılır emrine dadı, sütnine, kalfa ve cariyeler verilirdi. Eğitimiyle annesi, dadısı ve kalfası uğraşırdı. Yürümeye başladıktan itibaren bahçelere çıkar küçük cariyelerle veya aynı yaşdaki çocuklarla dadısının nezaretinde oyunlar oynardı. Sultanlar, dadısız ve kalfasız dışarı hiç çıkamazlardı.
Sultanlar beş veya altı yaşına girdiklerinde irade-i seniyye ile derse başlarlar ve kendileri için tayin edilen hocalardan ders alırlardı. Bed-i besmele denilen ilk derse törenle başlanır ve padişah da hazır bulunurdu. Bazen dersler şehzadeler dairesinde okunurdu. Okumada ilk üzerinde durulan konu, padişahın çocuklarının Kuran-ı kerimi doğru okumalarını temin etmekti. onların Kur'an-ı kerimi tecvide uygun okumaları ve bitirmeleri kendileri ve babaları için büyük bir mutluluğa sebep olurdu. Bu vesile ile bir de hatim töreni tertip ediliyor sultanlara ve hocalarına hediyeler veriliyordu. Sultanlar Kur'an-ı kerimden başka Türkçe, Matematik, Tarih, Coğrafya, Arapça ve Farsça dersleri de alırlardı.
Sultanların günümüze kadar ulaşan mektuplarından son derece düzgün ve edebi ifadeler kullandıklarını, kelime, cümle ve gramerhatalarının yok denecek kadar az olduklarını görmekteyiz.
Sultanlar erkeklerden kaçma çağına geldikelrinde başlarına yaşma örterler ve dışarıya çıktıklarında uygun elbiseler giyerlerdi.
osmanlı dünya yön vermiştir.eleştirilecek yönleri yok değil hatasız kul olmaz ama küfür etmek ne kadar doğru hangi görüş insanlara hakaret etmeyi tembihleyerek doğruya ulaşır
Osmanlı padişahlarına laf edenler büyük günah alıyorlar.
Ayrıca aralarında sıralama yapmak onlara en büyük haksızlıktır.
Çünkü başarılı yada başarısız olsun bütün Osmanlı padişahları cesur, mert,vatansever,bilgin,milletperver,dindar insanlardır.
Ama şahsen ben en çok Yavuz Sultan Selim i beğeniyorum.
zaten götü yere yakın adamdan korkucan.. :))
Sıfatımız ne ki o sultanlar hakkında yorum yazalım.
hepsi şahsiyet sahibi insanlar (istisnalar hariç)
Fatih,Yavuz, Kanuni, 1.Murat,2.Mahmut,2.Abdülhamit En ses getirenleri
toplam 36
kanuniye kadar hiç kimse hiç birine toz konduramaz