Kültür Sanat Edebiyat Şiir

neyzen tevfik sizce ne demek, neyzen tevfik size neyi çağrıştırıyor?

neyzen tevfik terimi Oğuzhan Demirci tarafından tarihinde eklendi

  • Hayat Suyu
    Hayat Suyu

    bir iraden adam yapar eşeği,
    azlolurken batar ona döşeği,
    gazabındır şu felaket şimşeği,
    her nereye çaksan suzan edersin.

  • Drag Bonfire
    Drag Bonfire

    onu anlatabilecek güçteki tek sözcük 'HİÇ'.. Fikret Mualla'nın tımarhane kankası..

  • Ayca Şen
    Ayca Şen

    zeki adamın sözü başka oluyor tabi :)

  • Esra Hançer
    Esra Hançer

    Kime sordumsa seni,doğru cevap vermediler
    Kimi hırsız,kimi alçak,kimi deyyus dediler! dediler..
    Künyeni almak için partiye ettim telefon,
    'Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us.' dediler

    Hiciv konusunda usta! !

  • Var Mısın?
    Var Mısın?

    24 Mart 1879’da Bodrum’da doğan Neyzen Tevfik’in asıl adı Tevfik Kolaylı’dır. Babasının memleketi Bafra'nın Kolay nahiyesi olduğu için soyadı kanunuyla 'Kolaylı' soyadını almış. Babası Rüştiye Mektebi muallimi Hasan Fehmi Bey, Annesi Emine Hanım’dır. Kendine özgü yergileri ve yaşam biçimiyle adını duyuran Neyzen Tevfik, babasının görevli bulunduğu Urla kasabasında, usta bir neyzen olan Berber Kâzım'la tanıştı ve ondan ney dersleri almaya başladı. Aynı günlerde de, ilk sar'a nöbetini geçirdi.


    Bu arada okulu bırakan Neyzan Tevfik’i babası yatılı olarak “İzmir İdadisi”ne yazdırdı. Ancak sar’a nöbetlerinin yeniden başlaması üzerine okulu tamamen bıraktı. Ney’e duyduğu derin sevgiyle İzmir Mevlevihanesi’ne girdi. Neyzen Tevfik, burada Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba, ve Şair Eşref gibi pek çok ünlü isimle ile tanıştı ve onlardan Türkçe'nin yanı sıra Arapça ve Farsça dersleri aldı. Şair Eşref, yalnızca dostu ve hocası olarak kalmayarak ona hicvin kapılarını da açtı. İlk şiiri bu günlerde, 13 Mart 1898'de “Muktebes” dergisinde yayımlandı.


    1898 yılında, babası medrese öğrenimi için Neyzen’i İstanbul'a gönderdi ve Fethiye Medresesi'ne yerleştirdi. Ama Neyzen Tevfik, zamanını daha çok Galata ve Yenikapı Mevlevihanelerinde geçirdi. Bu arada Mehmet Akif Ersoy'la tanıştı ve Mehmet Akif, dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçıları ile tanışmasını sağladı. 1901 yılında, medrese giyimi olan cüppe ve şalvar yerine Akif'in verdiği setre pantolonu giymesi, akşamları medrese dışında kalması ileri-geri konuşmalara yol açınca, Fethiye Medresesi'nden ayrıldı. Önce Fatih'teki Şekerci Hanı'na, sonra da Çukurçeşme'deki Ali Bey Hanı'na yerleşti. Bu arada babasını tanıyan ve daha sonra Şeyhülislam da olan Musa Kazım Efendi onu kendi derslerine kabul etti.

    Onun sayesinde Neyzen Tevfik, Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şair Şeyh Vasfi gibi edebiyatçılarla tanıştı. Mehmet Akif'le dostluğu süren Neyzen, Mehmet Akif'e ney öğretti; Mehmet Akif de Neyzen'e Arapça, Farsça ve Fransızca öğretti. Dost çevresi içinde artık İbnülemin Mahmut Kemal, Tevfik Fikret, Uşakizade Halit Ziya, Ahmet Rasim, Tanburi Cemil, Hacı Arif Bey, Yunus Nadi de vardı.


    1900 yılında, gramofon ticaretini ilk yapanlardan Gülistan Plâk Mağazası sahibi Hâfız Âşir Bey'le bir plâk doldurma girişimi oldu. Neyzen aşırı içkili olduğu için güçlükle doldurulan plâklar yine de basılıp piyasaya verildi. 1949'da yayımlanan Azâb-ı Mukaddes'e yazdığı önsözde belirttiğine göre, 'yüze yakın plâk' doldurmuştur.


    Öte yandan istibdata karşı olan gençlerle Sirkecideki İstasyon Gazinosu ve Güneş Kıraathanesi'nde bir araya gelir; yurt sorunlarına ilişkin ve istibdat karşıtı konuşmalar yaparlardı. Güneş Kıraathanesi'ne gelip gidenlerden Ziya Şakir, bir gün, sözü Eşref'ten açıp Jön Türk hareketinin önderlerinden Ahmet Rıza'ya getirerek Neyzen Tevfik'i konuşturdu ve tüm düşüncelerini öğrendi, ardından da ihbar etti. Gözaltına alınan Neyzen, sıkıntı dolu bir sorgulamadan geçirildi. Bu arada, daha önce tam otuz beş kez jurnal edilmiş olduğunu öğrendi. On beş gün sonra da serbest bırakıldı.


    Serbest kaldıktan sonra kendisini Beyoğlu meyhanelerine attı. Bu esnada Sütlüce Bektaşi Tekkesi'ne devam ederek Şeyh Mümin Baba'dan nasip aldı. Siyasi baskının artmasından sonra yurt dışına gitmeye karar verdi ve 1902 yılında Mısır'a gitti.


    Neyzen Tevfik'in Mısır'da geçen yıllarına ilişkin olarak gerçekle gerçek olmayanı birbirinden ayırmak neredeyse imkansız. Ama geçimini neyi ile sağladığını ve hicvetmeye devam ettiği biliniyor. Mısır’da bir arkadaşı ile Neyzenler Kahvehanesi açıp işletti. Özbekiye Saz Bahçesi'nde çalarken plâk da doldurdu. Jön Türklerle ilişkili, bir dost toplantısında sarhoşlukla tabancasını ateşlediği ve duruşmada yargıca 'haksızlık yapıyorsunuz' dediği için altı ay hapse mahkûm edildi. Ancak yaptığı itiraz kabul edildiği için bir buçuk ay yattıktan sonra özgürlüğüne kavuştu. Bu arada Feride adlı Lübnanlı bir kadınla iki ay birlikte yaşadı.


    II. Abdülhamit için yazdığı 'Abdülhamid'in Ağzından Bir Nutk-ı Hümâyun' adlı hicvini İstanbul Kıraathanesi'nde okuyunca tutuklanmak istendi fakat çevrenin işe karışması ile kurtuldu. 'Türk Aydınlarının Mısır Hidivi Hakkındaki Düşünceleridir' başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verildi. Kurtulmak için de 'Kaygusuz Sultan' adlı bektaşi tekkesine sığındı.

    II. Meşrutiyet'in ilânıyla Mısır'dan ayrıldı ve İzmir'e döndü. Daha sonra da İstanbul’a geçti. Çemberlitaş'ta bir han odasına yerleşen Neyzen Tevfik, seyretmek için gittiği ve Ferah Tiyatrosu'nda sergilenen 'Sabah-ı Hürriyet' adlı oyunun İttihat ve Terakki'ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklandı. Ardından kısa bir süre sonra da serbest bırakıldı.
    Neyzen Tevfik 1910 yılında 'sarıklı bir zâtın kızı olan Cemile hanımla', kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlendi ve bir kızı oldu. Ancak yürümeyen evliliği, kızı Leman henüz üç aylıkken kayınbabasının eşini alıp götürmesiyle son buldu.

    I. Dünya Savaşı yıllarında, Askeri Müze'nin kurucusu Muhtar Paşa'nın emrinde ve Mehterbaşı olarak askerlik yaptı. Düzenle başı hoş olmayan Neyzen Tevfik, herhangi bir meseleden dolayı Muhtar Paşa ile kavga etti ve askerden çıkarıldı. Daha sonra, dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa'nın yalısında Mehter takımının verdiği konseri izleyen Almanya'nın Romanya'daki Kuvvet komutanının ilgisini çekti. Bazı kaynaklarda da onun çağrılısı olarak Romanya'ya gittiği yazılır. Romanya'da piyano eşliğinde konser verdi.


    1919 yılında, ilk kitabı “Hiç”i yayınlandı.


    1923 yılında Ankara'ya gitti ve kardeşi Şefik Kolaylı'nın yanında 4-5 ay kaldı. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı ve Mustafa Kemal'i yücelten şiirler yazdı bu sırada. 1924 yılında, arkadaşı Hasan Sâit Çelebi'nin de yardımları ile yazdıklarını “Azâb-ı Mukaddes” adı altında forma forma yayımlamaya kalkıştı ancak girişim başarılı olmadı ve iki formadan sonra noktalandı.

    1926 yılında Atatürk'le tanışan Neyzen Tevfik, 1927 yılında sa'ra nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedavi görmeye başladı. 1928 yılında, ski dostu Mehmet Akif'i görmek için tekrar Mısır'a gitti ve bir yıla yakın bir süre yanında kaldı.


    1930’lu yıllarda, ekonomik destek olsun diye, Vali ve Belediye Reisi Muhiddin Üstündağ'ın girişimi ile Konservatuvar'da görevlendirildi. 1940’lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman'ın aracılığı ve Valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesi'nin 21 nolu koğuşu ona ayrıldı. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar giderdi. Rahmi Duman, Neyzen Tevfik'le ilgili şunları yazmış; 'Onu yakinen tanımak mazhariyetine 1932’de erdim. O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahanesi'ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum.'


    9 Mart 1946'da, basın yararına düzenlenen bir konserde ney çaldı ve yaptığı taksimlerle izleyicileri büyüledi. 1949 yılında, dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik'in eserlerini, onun gözetimi altında, “Azâb-ı Mukaddes” adı ile kitaplaştırdı. 1951 yılında “Onu Affettim” adlı bir filmde önemli bir rolde gözüken Neyzen Tevfik, “Ağlayan Şarkı” adlı bir başka filmde ise, Suzan Yakar'la oynadı.


    1952 yılında, arkadaşlarının ısrarı ile Şehir Komedi Tiyatrosu'nda jübilesini yaptı. 1930'larda İstanbul Belediye'sinin bağladığı yardım aylığını saymazsak Neyzen'in düzenli bir geliri hiç olmadı. Neyzen Tevfik'in söylenceleşen yaşamı 28 Ocak 1953'de son buldu. Cenaze namazı Beşiktaş'ta Sinan Paşa Camii'nde kılındı. Caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki Barbaros Bulvarını doldurdu. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurladılar Neyzen'i bilinmeyene. Kim bilir belki de hiçlikten hepliğe…

    Ne hayatı, ne dünyayı, ne de kendisini 'hiç' kavramıyla ifade etmek değildi onun yaptığı. O, karşıtlıkların birbirini var ettiği algılayışımızda, var oluş derinliğinin sarhoşluğu içinde arayışını sürdürürken “Hiç” olanı fark etmişti. Para-pul, mal-mülk, şan-şöhret elinin tersiyle ittiği şeylerdendi. Adaletsizliğe, çıkarcılığa, kör inançlara, baskıya, otoriteye, din istismarına sert ve etkili bir üslupla hicivlerinde ve hayatında baş kaldırdı. Boynunda eski yazıyla “Hiç” yazardı.

  • Var Mısın?
    Var Mısın?

    soyadı kolaylı'dır

  • Mehmet Oktay
    Mehmet Oktay

    Güneş Kıraathanesi... Eminönü

  • Cay Keyfi
    Cay Keyfi

    Aşağıdaki yazılarda Neyzen Tevfik'in nüktelerini okuma imkanınız var....


    Hamam Sefasi
    Bir gün Neyzen arkadasi çayci Haci ile Ibrahim Pasa Hamamina gitmislerdi.Keyif bu ya, hamamda âlem yapma arzusuna kapildilar.Yani hamamda raki içmek,birkaç gün ardi ardina demlenmek istediler. Iki dost ufak bir damacanaya o devrin çok meshur rakilarindan olan ve Büyükada'daki manastirda bir papazin çektigi rakidan- ki o yillarda buna 'papazin düzü' derlerdi- doldurttular.Bardak,kadeh,fincan alma lüzumunu görmediler.Hamam taslari ne güne duruyor? Rakiyi da kurnalardan birine döktüler,basina geçip taslarla içmeye basladilar.
    Neyzen çaldi,Haci okudu.Haci okudu,Neyzen çaldi.Böylece günü geçirdiler.Raki tükenince etirttiler.Üçüncü gün pestemallari da attilar.Çirilçiplak, ney çalarak,okuyarak,siir söyleyerek günü geçirdiler. Hamamin sicakligi da onlari bol bol terletiyor ve bu yüzden içki tutmuyor,adamakilli sarhos olamiyorlardi. Ne yapmali? Neyzen hemen kararini verdi, sirtina bir pestemal alarak sokaga firladi. Direklerarasindaki Sokrat eczanesine kosarak büyük bir sise eter aldi. Hamama dönünce eteri,rakiyi kurnaya döker.Baslarlar içmeye...
    Taslar çoktan kurnanin dibinde,rakinin içinde, kim çikaracak? Esasen tasa ne hacet var, beygir gibi egilip içmek dururken? ? ? Egilip lakir lakir içerler...Bu cümbüs dört gün sürer. Nasil oluyorsa, iki kafadar Adem. Havva, Seytan ve Cennet hakkinda bir bahse, bir münakasaya giriyorlar.
    Iki çiplak Adem'in cennettte nasil gezdigini, elbisesini,donu olup olmadigini konusuyorlar.Ve nihayet Adem'inde cennette kendileri gibi çiplak yasadigina hükmediyorlar. Madem ki Adem Babamiz çiplak gezerdi, onlar niçin gezmesin? 'Gezerim,gezemezsin' derken Neyzen firlayarak 'Ben gezerim, iste Sehzadebasi'na gidiyorum! ' diyerek hamamin kapisindan sokaga ugruyor.Neyzenin çikamayacagina inanan Haci, belki disarda,soguklukta gizlenmistir düsüncesiyle Neyzen'in pesinden -kontrol kaygisiyla- çikiyor. Fakat Neyzen'in sokaga çiktigini ögrenince, o da firliyor.Neyzen önde Haci arkada, ikiside çiplak,sakallar uzamis Sehzadebasi'na kadar geliyorlar.
    'Dinleyen her zerreye bir hitabim var benim
    Kâinat isminde hiçten bir kitabim var benim.
    Ya hitabimdan okusun ya kitabimdan beni,
    Yazdigim efsânede on alti bâbim var benim!
    Hey'etimde müttefik magrible masrik,veche yok,
    Gayr-i mer'i zerrede bin aftâbim var benim`'
    Tabutta yatardi
    Hayri Yenigün anlatiyor: Bir gün Büyük Postane arkasinda, Tefeyyüz kütüphanesinin karsisindaki Ismail'in koltuk meyhanesine ugrar Neyzen'in nerede yatip kalktigini sorar.Meyhaneci Ismail: ' Burada, Hocapasa Camii'nin bir tabutlugu var, oraya gider.Bir tabutun kapagini kaldirir, içine girer,kapagi da üstüne çeker vce rahat rahat uyur.'
    Padisahçilik
    Abdülhamid döneminde,sariklilarin kahvehanelerde oturmalari yasaklanmis.Neyzen,Fevziye kiraathanesinde basinda sarik nargile içerken içeriye bir kaç polis,bir kaç komiser,bir kaç hafiye girer.Baslarinda da Mesihat (Seyhülislamlik) müfettisi...
    Neyzen'i karakola götürmek isterlersede bizimki yerinden kimildamaz.Bir yandan da o ünlü küfürlerinin hiç gün yüzü görmemislerini birbiri ardinca siralamaktadir.
    Cadde ana baba gününe döner.Seyre gelen gelene...Baska hafiye ve polisler de ortaya çikar; hep birlikte Neyzen'in kollarina yapisarak sürüklemeye kalkisirlar.Neyzen bir ara ellerinden siyrilip bir masanin üzerine çikar,caddeye dönüp avazi çiktigi kadar bagirir: ' Padisahim çok yasa, Sevketinle bin yasa! '
    Müfettis,komiserler,polisler çil yavrusu gibi dagilirlar.Neyzen masadan inip nargilesinden bir nefes çektikten sonra kendi kendine ' Ulaaan, amma da enayi seylermis ha! ' der.

    Edep
    Tanidigi bir subayi ziyarete,kislaya gider.Subayin ricasi üzerine askerlere ney çalar.Sonunda aska gelip zeybek oynamaya
    durur.Pantolonun dügmelerini iliklemeyi unuttugunu gören erlerden biri ' Efendi amca,edep yerin açikta kalmis ' der.Neyzen oyunu kesip keserek ellerini kaldirarak Tanri'ya seslenir: ' Çok sükür sana, nihayet karsima edebim oldugunu söyleyen bir kulunu çikardin '

    Hangisini içer
    Yesilayci bir profesör, 'içkinin zararlari' konulu bir konferans veriyormus.Konusmasinin bir yerinde dinleyicilere sormus:
    ' iki kovadan birine raki digerine su doldurup bunlari bir esegin önüne koysak, esek hangisinden içer acaba ' Dinleyiciler hep bir agizdan ' Suyu ' demisler. ' Neden suyu içer' demis profesör, Neyzen hemen atilmis ' Esekliginden '
    Ahmet Rasim milletvekilligi döneminde bu espriyi Mustafa Kemal'e anlatmis.M.Kemal bunu çok begenmis.
    Atatürk beraberindekilerle bir aksam çiftliginde içerken,az ötede dolasan bir köylü çocugunu yanina çagirarak sormus:
    -Biz ne yapiyoruz?
    -Raki içiyorsunuz.
    -Söyle bakalim, iki kovadan birine raki digerine su doldursak,bunlari esegin önüne koysak,esek hangisini içer?
    -Rakiyi!
    -Aman,demis,sebebini sormayalim! ! !

    Yiyip içmek için mi?
    Neyzen,bir gün Mazhar Osman'la karsilasir.
    -içmeye devam ediyormusun,Neyzen?
    -Neden sordunuz,Beni tedavimi edeceksiniz,yoksa yemege mi çagiracaksiniz?

    Sise çekerken
    Neyzen,bel agrilarindan yakinmaktadir.Tanidik doktorlardan biri: 'En iyisi sise çekmek' der, 'agrilardan kurtarir seni'
    Ertesi gün bir dostu,Neyzen'i kaldirima uzanmis,elinde raki sisesini tepesine dikmis sekilde görünce:
    -Üstad,rakiyi birakacagini söyleyip duruyordun,bakiyorum azaltacagina ölçüyü büsbütün kaçirmissin.
    Neyzen,dostunu yattigi yerden söyle bir süzer:
    -Bu sefer doktor tavsiyesiyle içiyorum.Bel agrilarindan sikayet ediyordum; doktor 'sise çek' dedi.

    Nasil görüyor?
    Birinci dünya savasinda iki gözünü kaybeden bir tanidigiyla söylesmektedir.Tanidigi sorar:
    -Durumu nasil görüyorsun Tevfik'cigim? . Neyzen 'karanlik' diyecekken vazgeçer,
    -Sizin gördügünüz gibi,diye cevap verir.

    Yol veririm
    Meyhanenin tuvaletine giderken,daracik koridorda bir kabadayi ile karsilasir.Birinden birinin kenara çekilmesi gerekmektedir.
    Neyzen, ' Müsaade et,geçeyim ' der.Sarhos kabadayi, 'Sen kime kafa tutuyorsun babalik, ben senin gibi cigeri iki para etmezlere yol vermem ' diye aksilenir.Bizimki hemen kenara çekilir, ' Ben veririm ' der.

    Herkesin Bildigini
    Basin çevrelerinde taninmis bir hanim,Neyzen'le karsilasinca,
    -Askolsun,benim için asifte filan gibi sözler söylemissiniz?
    Neyzen elini sinek kovalar gibi sallamis;
    -Hanim,sen beni tanimiyorsun.Ben herkesin bildigi seyleri söylemem.

    Kime uygunsa...
    Moralinin bozuk oldugu bir gün,hoslanmadigi bir adam masasina çöker ve münasebetsiz laflarla Neyzeni kizdirir.Adam bir ara;
    -Üstad,bugüne kadar hiçbir yerde neden görev almadiniz acaba? diye sorunca,dayanamaz!
    -Senin gibi himbillarin yerine geçmemek için der.

    Pislige bulasmamak
    Savas vurguncularindan birinin dedikodusu yapilmaktadir.
    -Tonla parasi var...Herifin bir eli yagda,bir eli balda...Nereye gitse,hemen yol açiyorlar.
    Neyzen sorar:
    -Gerçekten kenara çekiliyor mu herkes?
    -Çekiliyor
    -Demek cebindeki pislige bulasmak istemiyorlar...

    Benzetmede hata olmaz!
    Kafayi iyice bulmus,yalpalayarak giderken bir tanidiga rastlar.
    -Yazik dostum,yazik,canina hiç acimiyorsun.Bu gidisle sen fazla yasamazsin.
    Neyzen adamin yüzüne bakip gülümser.
    -Ömür denilen,içi su dolu fiçiya benzer,içindeki,azar azar da kullansan,hepsini de bosaltsan,mutlaka biter.

    Bulunur ama?
    Neyzen'in bir arkadasi meyhaneye girer ve garsona sorar;
    -Bizim Neyzen burada mi?
    -Burada beyim,Sagdan besinci masa.
    O masada Neyzen'i göremeyen adam geri döner:
    -Gitmis...
    -Affedersiniz beyim,kabahat bende.Masanin altina bakin dememistim,size...

    Evin yolu

    Aksaray'da bir ev kiralar.Yeni tasindigi siralar,geceleri meyhaneden dönerken ara sokak içindeki evini bulmakta güçlük çekmektedir.Bir gece,karsisina çikan bekçi'ye:
    -Bekçi baba,Neyzen Tevfik buralarda bir yerde oturuyor.Sen evini biliyormusun?
    -Neyzen Tevfik sensin ama beyim!
    -Ben sana kimim diye sormadim,Neyzen Tevfik'in evini sordum...

    Agzina içki koymamis! ! !
    Sait Halim Pasa,Neyzen'i seven bir kisiymis.Bu yüzden ona izaz ve ikramda bulunurmus.Pasanin sofrasinda fena sarhos olup sizdigi bir gecenin sabahinda,pasa,Neyzen'den bir daha içki içmeyecegine dair kesin söz istemis.Neyzen'de, Pasayi son derece saygiyla sevdigi için,istenilen sözü ciddiyetle vermek zorunda kalmis.Bu söze göre Neyzen agzina bir daha raki koymayacak! ! !
    Bir dahaki çagrilisinda Pasanin karsisina zil zurna sarhos çikmis.Pasa onun bu halini görünce esefle sormus:
    -Hani söz vermistin? Bir daha agzina içki koymayacaktin?
    Neyzen,yemin ederek agzina bir damla içki koymadigini söyleyince,pasa derin bir hayrete düserek:
    -inanman,söyle yakin gel de bana bir 'hoh' de,bakalim.
    Neyzen iyice sokulup.pasanin burnuna,olanca gücünle bir 'hoh' demis.Lâkin hayret,gerçekten de Neyzen'in agzi içki kokmuyor! Pasa saskin,saskin:
    -Bu nasil is Neyzen? deyince,Neyzen onu kahkahadan kirdiran cevabi veriyor:
    -Sen kokusunu alip da anlamayasin diye içkiyi altimdan tenkiye ettirdim.Insan biraz kendine hükmedip de aldigini çikarmazsa,iste böyle,tipki yukaridan içmiscesine mest oluyor pasam! ! !

    Kirk yillik ölü
    Dr.Fahrettin Kerim Gökay 'içkinin zararlari' konulu konferansini vermektedir. Bir ara:
    -Rakinin her kadehi,hayatimizi bir saat kisaltir,der.
    Dinleyiciler arasinda olan Neyzen yerinden firlayip bagirir:
    -Eyvah,yandik!
    -Hayrola?
    -Hesap ettim,meger ben öleli tam kirk yil olmus! ! !

    Kovmanin nazikçesi
    Bir arkadasiyla Beyoglu'nda gezerken Ubeydullah Efendiyle karsilasirlar.(Ubeydullah Efendi,ünlü Jön Türkler'dendi.Son yillarda Besiktas Evlendirma Memuruydu) Neyzen,Ubeydullah Efendiye sorar:
    -Hocam,Hazreti Adem'le Hazreti Havva'nin nikahlarini hangi imam kiydi?
    -Davetliler arasinda degildim,bilmiyorum.
    -Peki,Adam'la Havva cennetten niye kovuldular?
    -Bir münasebetsizlik etmislerdir.
    -Ne gibi?
    Ubeydullah Efendi dayanamaz:
    -Sizin bu aksam yaptiginiz gibi.
    -Peki,acaba nasil kovuldular?
    -Defol...Yoksa sana haddini bildiririm simdi!
    Neyzen,ardindan bastonunu sallayarak kosan Ubeydullah Efendi ile arayi açtiktan sonra durup seslenmis:
    -Böyle nazikçe kovmasini biliyordun da,benimle ne diye bir saat ugrastin üstad?

    Hangi Anahtar?
    Danibütün geçinen bir dostu sorar:
    -Beni tanirsin...Cennetin anahtari sende olsa beni oraya almaz miydin?
    Neyzen,karsisindakini bastan ayaga söyle bir süzdükten sonra gülümser:
    -Bende Cennetin degil de Cehennemin anahtari olsaydi,senin için daha hayirli olurdu.Belki seni oradan çikarirdim!

    Gelin gibi...
    Son hizla giden taksinin soförüne sesleniyor:
    -Aman oglum,n'olur biraz yavasla.
    -Merak etme baba,biz bu taksiyle gelin tasiyoruz.
    -Desene biz de düzülecekler arasindayiz! ! !

    Meyheneye girmeden...
    Es dostunun israri karsisinda,bir daha meyhaneye girmeye tövbe eder.Bir kaç gün sonra, vakt-i kerahet (demlenme zamani) zamani gelince dayanamaz.Bir at kiralayip solugu Langa'da Kosti'nin meyhanesinde alir.Attan inmeden,kapidan seslenip içkisini getirtir.Meyhanedeki tanidiklari seslenirler:
    -Hoca,böyle at üstünde içki içilirmi? Hele atini bagla gel de usulünce içki içip sohbet edelim.
    -Yoo,gelemem yaniniza.Meyhaneye girmeye tövbeliyim!

    Delilik ayricaligi...
    Sirkeci'de Necdet Rüstü Efe ile karsilasir.Ayaküstü konusurlarken Neyzen,cumhurbaskani Ismet Inönü'nün diktatörlügünden söz etmeye baslar.Necdet Rüstü,dönemin her tasin altindan çikan polislerinden birinin köse basinda durup kendilerine kulak kabarttigini görünce tedirgin olur,kisa kesmeye çalisir.O sirada polis biyik altindan gülümseyerek yanlarindan uzaklasir.Olup bitenler Neyzen'in gözlerinden kaçmamistir.
    -Polisten korktun degil mi? Bana bir sey yapamaz,çünkü ben deliyim.Bu yüzden dokunulmazligim var.Fakat bu delilik imtiyazini kazanip içimi rahat dökebilmek için neler çektim,bilemezsin.

    Adam yerine koymuyorlar...
    Hüseyin Sehsuvar anlatiyor:'...küfürlere basladi.Sonra basini sola çevirip bana döndü:
    -Hüseyin,ben önüme gelene sövüyorum.
    -Söversin,
    -Bana bir sey yapmiyorlar? ? ?
    -Ne yapacaklar?
    -Ulan yoksa bunlar beni adam yerine mi koymuyorlar? ? ?

    Parasiz bilete karsilik
    Kadiköy'deki Opera sinemasinda bir hayir kurumu yararina konser verilmakteydi.Konsere ara verilince Neyzen eline bir sapka alarak siralari dolasir,para toplar.Sahneye çikar; sapkada toplanan büyük miktardaki parayi oradaki masanin üzerine bosaltir.Dinleyilere döner:
    -Muhterem topluluk,herbiriniz bu konsere bilet parasi ödeyerek geldiniz.Yalniz ben davetliydim,para ödemedim.Su masanin üstündeki,tarafimdan toplanmis paralari,bana verilen biletin karsiligi olarak hayir kurumuna birakiyorum..

    Iki kilo Raki
    Yüksel Bastunç,'bu fikra ne kadar dogrudur,bilinemiyor' diye yaziyor: 'Atatürk bir aksam Neyzen'i Florya'daki kösküne çagirtiyor.Bir iddiasi vardir:
    -Senin çok fazla içki içtigini söylüyorlar.Benim kadar içermisin?
    -Ne kadar içersiniz? der Neyzen
    -iki tane kiloluk raki içerim.
    M.Kemal kelimelere basa basa bu sözleri söylemistir.Neyzen'in gözünü korkutmak istemistir. 'Canim ne isterse,susuz,mezesiz' diye devam eder.
    Neyzen: 'Bende iki kilo içerim ama,öyle içmem.Kâse geliyor,iki kiloluk rakiyi Neyzen kâseye bosaltiyor.Digerleri Neyzen'in basini kâseye daldirip lakir lakir rakiyi içecegini zannediyorlar.Fakat Neyzenin isi bitmemistir.Bir somun ekmek bir de irice bir kasik geliyor.Neyzen ekmegi lokma lokma koparip kâsedeki rakiya bastiriyor.Lokmalar rakiyi iyice çekince,Neyzen çalakasik yanasiyor bu bade tridine.
    Yine anlatilanlara göre; M.Kemal,' Pes,pes ' diye bagirarak ayaga kalkmis ve elleriyle yüzünü kapatmis...

    Geri gelmeyeceklerse?
    Birinci Dünya Savasi yillari.Mahalle bekçilerinin davul çalarak topladigi bir kafile,askerlik subesine gitmek üzere yola koyuluyor.Kaldirimlarda biriken halk gidenleri ugurluyor:
    -Allah selamet versin,Allah selamet versin.
    Yemen,Çanakkale,Filistin gibi cephelere gidenlerin geri dönmeyeceklerini bilen Neyzen de bu yolculuk törenine katiliyor:
    -Allah rahmet eylesin,Allah rahmet eylesin! ! !

    Yüz karasi!
    Kadiköy'de Aksarayli Hamdinin gazinosunda bir yandan demlenir,bir yandan ney çalarken,yanina bir boyaci çocuk yanasir.
    -Amca,boyayim mi?
    Neyzen yerinde kalkar,para çikarip çocuga verdikten sonra yere sirtüstü uzanir:
    -Gel,yüzümü boya.
    Yüzü boyaninca,Kadiköy'deki baska bir meyhaneye,Papazin Bagi'na gider.Papazin Bagini mekan tutmus olan Ahmet Rasim,onu görünce:
    -Ne bu hal Neyzen? Kusdili Tiyatrosunda 'Arabin Intikami'nimi oynadin?
    Neyzen güler:
    -Merhamet insanin yüzünü bazen kara çikarir.
    Boyaciya acidigini söyleyip olayi anlattiktan sonra ekler:
    -Kainata bir de bu heybette görüneyim,dedim.Allah'a sükür ki böyle bir yüz karam oldu.Ya çikmazina boyansaydim? ? ?

    Simdiden belli!
    Sadrazam Sait Halim Pasa Neyzeni Yeniköy'deki yalisina davet eder.Yenilip içildikten,Neyzen'n Ney'i dinlenildikten sonra Pasa Neyzen'e pirlanta islemeli essiz bir ney armagen eder.
    Bizimki neyi eline alip inceler ve Pasa'ya geri varir.
    -Hayrola üstad begenmedin mi?
    -Çok begendim
    -Peki neden almiyorsun?
    -Ben yolsuz kalinca bu neyi satarim,yazik olur.Iyisi mi sen bana bes Lira ver,bu ney sende dursun...

    Yüzü gülmez...
    Sert,kavgaci,geçimsiz bir adam olan komsusu Tahsin Bey'le karsilasir.Tahsin Bey:
    -Bugün hanimi disçiye götürecegim.Dün gülerken gördüm,ön dislerinden ikisi çürümüs.
    -Yalan söylüyorsun
    -Neden yalan söyleyecekmisim?
    -Seninle yasayan insanin yüzü gülermi hiç?

    Fasulyeye benziyor
    Ikinci Mesrutiyet döneminde nazirliga getirilen bir zat,çok geçmeden yegeninin vali olarak atanmasini saglar. Karsilastiklarinda,Neyzen:
    -Masallah,kardesinizin oglu tipki fasulyeye benziyor.
    -Genç yasta vali oldu,neden fasulyeye benzesin?
    -Iste bende onun için benzetiyorum ya.Fasulye de siriga sarilarak büyür.

    Çalarken..
    Soruyorlar:
    -Neyzen,çalarken mi neselenirsin,yoksa neseli oldugun zaman mi çalarsin?
    Maliye Bakani hakkinda yolsuzluk dedikodularinin dolastigi bir dönemidir.
    Neyzen: ' Maliye Vekili degilim ki,çalarken zevk alayim '....

  • Cay Keyfi
    Cay Keyfi

    Adam yerine koymuyorlar...
    Hüseyin Sehsuvar anlatiyor:'...küfürlere basladi.Sonra basini sola çevirip bana döndü:
    -Hüseyin,ben önüme gelene sövüyorum.
    -Söversin,
    -Bana bir sey yapmiyorlar? ? ?
    -Ne yapacaklar?
    -Ulan yoksa bunlar beni adam yerine mi koymuyorlar? ?

    Diğer nüktelerini başka zaman yazarım inşallah

  • Cay Keyfi
    Cay Keyfi

    Basin çevrelerinde taninmis bir hanim,Neyzen'le karsilasinca,
    -Askolsun,benim için asifte filan gibi sözler söylemissiniz?
    Neyzen elini sinek kovalar gibi sallamis;
    -Hanim,sen beni tanimiyorsun.Ben herkesin bildigi seyleri söylemem

  • Abdulkadir Kahraman
    Abdulkadir Kahraman

    Taş plaktan cdye aktarılmasına rağmen üflediği neyin sesinde hiç çatlak yok....Duru ve berrak...

    Hayatı boşlamış,nüktedan bir şahsiyet....

    Neyzen denince akla gelen kişi...

    Başından geçen bir olay:

    Hangisini içer! !

    Yeşilaycı bir profesör, 'içkinin zararları' konulu bir konferans veriyormuş.Konuşmasının bir yerinde dinleyicilere sormuş:

    ' iki kovadan birine rakı diğerine su doldurup bunları bir eşeğin önüne koysak, eşek hangisinden içer acaba? '
    Dinleyiciler hep bir ağızdan ' Suyu ' demişler. ' Neden suyu içer' demiş profesör,
    Neyzen hemen atılmış

    ' Eşekliğinden.... '

  • Oğuzhan Demirci
    Oğuzhan Demirci

    hayatı saraylar/yıkıntılar, zengin sofralar/açlık, ünlü insanlar/salaş meyhaneler arasında geçmiş bir garip neyzen.
    hayatının ve kendisinin bu dengesizliğini çocukluğunda yaşadığı iki olaya bağlar:
    ilk olarak, 'daha beş yaşındayken dinlediğim neyin tanrısal sesi beni benden aldı, bir daha geri döndürmemek üzere' der.
    hayatını etkileyen ikinci önemli olayı ise şöyle anlatır: 'bodrum'da babamla çarşıdayken biz, davul zurna sesleri duyduk, babamı seslerin geldiği yere doğru çektim. bir kalabalıkla karşılaştık, ellerinde 15-20 kadar sırık vardı, her sırığın ucunda ise kesik bir insan başı! babam beni bir demirci dükkanına soktu bu sahneden uzaklaştırmak için. ancak artık görmüştüm göreceğimi. kafamı sağlam tutacak çivilerden bir kaçı o demirci dükkanında yere düşüp kaybolmuştu bile. o büyük korku içinde titremeye başlamışım. eve götürmüşler beri ama titreme, korku geçmemiş. bir çok ilaçlar vermişler sonra...'
    neyzen'in hayatı hakkında bir çok olay anlatılır, ancak bunlardan bir çoğu doğru değildir. çok renkli bir hayat yaşamasina karşin, iddia edildiği kadar çok olay yaşamamıştır. örneğin atatürk ile karşılıklı tanışıklığı olduğu kesin değildir. ancak zamanında padişahın karşısında ney çaldığı ve tardir aldığı doğrudur.
    aynı şekilde olaylar gibi bazı deyişler ve şiirler de neyzen'e ait olmamasına rağmen ona atfedilmiştir.
    neyzen 1951 yılında bir de filmde oynamış, ölümünden bir yıl önce,1952'de, istanbul devlet tiyatroları komedi bölümünde adına bir gece düzenlenmiştir.
    son yıllarını varlıklı bir sanayicinin kendine kalması için verdiği beşiktaş'ta yıkılmak üzere olan bir evde geçirmiştir

  • Mm
    Mm

    renkli bir sima..

  • Mm
    Mm

    fıkaralarıda var...

  • Mm
    Mm

    halleder noktayı aklen hissen
    bunu tekrar okuyup dikkat eden...

  • Mm
    Mm

    ölmüşlerle uğraşılmaz demişler
    hikmetini bize soran olmadı
    bu bir rüya altıbin yıl göründü
    uyanıpta dah ayoran olmadı

  • Mm
    Mm

    hangi kanun nizam kaldı temelli
    dinli, dinsiz, feylesof kelli felli
    güvenipte bilgisine besbelli
    alt tarafı karıştıran olmadı...

  • Mm
    Mm

    işte bu kadar...kendine hıyanet etme..

  • Mm
    Mm

    muhabbet herkesin aklını çelmez
    gönül viranesi kolay düzelmez
    alemden çekinme bir zarar gelmez
    sen kendi kendine hiyanet etme...

  • Mm
    Mm

    sevdanın oduna pek güvenilmez
    tutuşursan eğer kolay sönülmez
    bu yolun hükmüüdr geri dönülmez
    canına kıymazsan seyafhat etme..

  • Mm
    Mm

    şu yolda kırk senedir attım adım
    daha hala beni ben anlamadım

  • Mm
    Mm

    ıztırabın sonu yok sanam bu alemde geçer
    mrü fani gibidir günde geçer demde geçer
    gam karar eyleyemez hande-i hurremde geçer
    devri şadi de geeçr gussa ı matemde geçer
    gece gündüz yok olur anı demadem de geçer..

  • Mm
    Mm

    kelime, bilgi lügat işlerini düzdü terim
    kalmadı zerre kadar marifetin aykırısı
    beddua ettiğin gün eski lisana kanun
    soktu resmen dilini milletin eşşek arısı

  • Mm
    Mm

    ama taşlamaları çok zekice....

  • Mm
    Mm

    şirleri başarılı sayılamaz...

  • Mm
    Mm

    doktorlar ailesine bırakınız yapsın...bırakınız etsin demiş..ailede fazla bırakmış...

  • Mm
    Mm

    bu tipliğinde hastalığınında(sara) rolü büyük...

  • Mm
    Mm

    tip biri....