kavganın, askın,sevdanın ozanı....vazgecılmezlığının sırrı bu işte....populıst olmadı hıc bır zaman...bazılarının sevmemesın sırrıda bu.. burdan selamlıyorum buyuk ozanı..tepende ıkı cınar ağacı ve bır koy mezarlığında olmadığın ıcın affet bızı nazım usta..yattığın yerde rahat uyu..meşalen bızlerde..yanıyor..hıc sonmeyecek...soz verıyorum kendı adıma... senı duşunmek guzel şey senı duşunmek umutlu şey dunyanın en guzel sesınden en guzel sarkıyı dınlemek gıbı bırsey fakat artık umut yetmıyor bana ben artık sarkı dınlemek degıl sarkı soylemek ıstıyorum..
Hem inançlı bir komünist hem de iyi bir şair olması birçoğunun bünyesine sığmadığı için hakkında kah 'yahudi', kah 'komünist degildi', kah 'buradaki özgürlük hapisaneden kötüydü', kah 'gizli faşistdi', kah 'vatansever değildi' gibi dedikodular çıkartılan kimse.
Nazım deyince aklıma hayatın gerçekleri gelir. Tüm gerçekleri. Bu gerçekleri görmezden gelenler de zaten kendilerini belli ediyorlar. Hem de büyük bir gururla. Neden insanlar Nazım gerçeğini kabullenemiyorlar. Ülkemizde böyle büyük bir sanatçı yetişmiş. Övünün, sizi her yerde şiiriyle, resmiyle, romanıyla, tüm sanatıyla temsil ediyor. Siz halen gerilere doğru yürüyorsunuz. Sevilecek en iyi şairlerden biridir Nazım.
Nazım ın anne tarafı Polonya Yahudisi Borjenski ailesinden olup,soyismi de Borjenskidir..Ama ne önemi var hepimiz Allah yaratmadı mı? Bu tanım Nazım a uymaz.Çünkü Nazım ı Allah değil Stalin yaratmıştır(kendi söylemi bu yöndedir) ...Bu yüzden^^Nazım ı hoşgör Stalinden ötürü^^...
Bazen bir küçük söz, bize ciltlerce kitabın anlatamadığını anlatır: Nazım için o sözler bir şoförün ağzından çıktı: Moskova'da ilk günüydü. Evinden çıkıp bir taksiye bindi. Taksi şoförü sordu: '- Nereye patron? ..' '- Patron mu... ne patronu...' diye irkildi Nazım... Orası emekçilerin patron olduğu, 'proleterya cenneti' değil miydi? Öyle olmadığını anlamak için taksinin camından şöyle bir etrafa bakması yetti: Bütün Moskova Stalin'in zevksiz heykelleri, resimleriyle donatılmıştı. Bu hayalkırıklığını dile getirince Kremlin'in kara listesine alınacak, uzun süre ne vatandaşlık hakkı ne de pasaport alabilecekti. Türkiye 'cehennemi'nde 'hain' diye hapsedilen adam, kaçtığı 'cennet'in de 'hain'i olmaktan kurtulamamıştı.
insanların en büyüğü Engels... Vladimir İliç Ulyanof Lenin ateşten bir dev gibi çıktığı zaman barikata, yakalığı da vardı kıravatı da... Bana gelince: Ben ki, herhangi bir proleter şairiyim, Marksisto - Leninist şuur,
Nâzım'ın annesi Celile Hanım'ın dedesi Mustafa Celalettin Paşa BORJENSKİ soyadlı bir Polonyalı yahudi; diğer büyük dedesi Mehmet Ali Paşa da Magdeburglu protestan Karl de Troi ailesine mensup olup, Fransız kökenlidir....Nazım ın Türk tarafı baba tarafıdır,geri kalan bu Türklük özelliğini ise kendi isteğiyle Rus vatandaşı olmaya çalışarak kaybetmiştir... Bugün nazım veya deniz gezmiş Atatürkçülüğe yapıştırlmak istenmektedirler; fakat yüce önder Mustafa Kemal in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve onun Misak ı Millisine,Boğazlara göz koyan Sovyet Rusyasından ısmarlama emirler altına giren bu insanları Atatürkçü mü yoksa Türk mü olarak göreceğimize Türk milleti karar verecektir...
Moskova'ya vardığı zaman. kendisini karşılayanlara, milyonlarca Türk'ün ve çok daha fazla sayıda insanın katili olarak tescil edilmiş bulunan kanlı Sovyet diktatörü hakkında 'Beni Stalin yarattı, Bütün ilhamımı ona borçluyum' diye medhiyeler düzerek feci bir dalkavukluk örneği göstermiştir
Nazım, Stalin için 'beni o yarattı' demiştir. Stalin 112bin Türk ailesini buzlara gömmüştür. 425bin Türk'ü yük vagonlarında haftalarca aç, susuz, tuvaletsiz, havasız bırakarak yerlerinden etmiştir. Kırım Türklerini, Özbek Türklerini birbirine kırdırtmaya çalışmıştır. Türk'ü Türk'e kırdırmak için elinden geleni yapmıştır. Nazım, Stalin'in öldüğü akşam Budapeşte radyosundan Stalin'e şiirler, ağıtlar okumuştur. Nazım'ın Stalin'i değil, sürgün edilen yüzbinleri, katledilen milyonları sevmesini isterdim. Damarında bir gram Türk kanı taşımayan Nazım Hikmet, Stalin'in katlettiği milyonlarca Türk için bir nebze üzülmemiştir. O, Lenin gibi milyonların katillerine, Stalin gibi soydaşlarımızı hayvan vagonlarına doldurup Sibirya buzlarında ölüme terk eden canilere aşık olmuş, Türk milletini düşman çizmelerinden kurtaran Atatürk'e ve Türk ordusuna hakaret yağdırabilmiştir.
Bugün büyük şair Nazım Hikmet Ran ın 103.doğum günü.Yaşamı boyunca ezilen insanların kurtuluşu davasına hizmet etmiş bu uğurda yıllarca hapis yatmış ve çok sevdiği vatanından uzak kalmış olan büyük usta bu gün 103 yaşında.Ne acıdır ki bütün dünyanın ustalığını kabul ettiği bu büyük adamı biz yıllarca vatan haini belleyip mezarını bile ülkemize getirmedik.Ne zaman ki dünya Nazım a sahip çıktı bizim egemenlerimizde ellerine geçirdikleri fırsatı değerlendirip faşistinden yobazına büyük bir riyakarlık örneği göstererek sahip çıkmaya başladılar.MHP liler şiirlerinden dörtlükler okurken AKP liler mezarını ziyaret ediyorlar. Nazım ustayı bende OTOBİYOGRAFİ şiiriyle anmak istedim OTOBİYOGRAFİ..
1902'de doğdum doğduğum şehre dönmedim bir daha geriye dönmeyi sevmem üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir ben ayrılıkların kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini verdiler de otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de 961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün 52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile aldattım kadınlarımı konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim yalan söyledim başkasını üzmemek için ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile çoğunluk binemiyor operaya gittim çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha yakalanmam da şart değil başbakan filân olacağım yok meraklısı da değilim bu işin bir de harbe girmedim sığınaklara da inmedim gece yarıları yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında ama sevdalandım altmışıma yakın sözün kısası yoldaşlar bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da insanca yaşadım diyebilirim ve daha ne kadar yaşarım başımdan neler geçer daha kim bilir.
Sadece bir empati yapmak istiyorum Nazım Borjenski hakkında; ...Eğer kendisi Sosyalist değilde Şeriatçı olsaydı,şeriat hakkında güzel şiirleri olsaydı,^^beni El Ahmet El Sabah Yarattı^^deyip Kuveyt vatandaşlığına geçseydi adını Nazım Rasuli diye değiştirseydi,ve orada ölseydi; sağcı kesim O nu bugünkü sosyalist zümrenin savunduğu gibi savunsaydı ne olurdu acaba...Ben her iki halukarda kabul etmezdim,şu an etmediğim gibi... Ama yiğidi öldür hakkını yeme; güzel şiirleri var...Fakat Vatan şairi,milli şair filan diyemeyeceğimiz bir karakter...
Ben senden önce ölmek isterim. Gidenin arkasından gelen gideni bulacak mi zannediyorsun? Ben zannetmiyorum bunu. İyisi mi, beni yaktırırsın, odanda ocağın üstüne korsun içinde bir kavanozun. Kavanoz camdan olsun, şeffaf, beyaz camdan olsun ki içinde beni görebilesin Fedakârlığımı anlıyorsun: vazgeçtim toprak olmaktan, vazgeçtim çiçek olmaktan senin yanında kalabilmek için. Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sende ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız
nazım türkiyenin yetiştirdiği en büyük ve tüm dünyanın saygıyla karşıladığı bir şairdir.ondan bahsederken tartışılmaz bir tabuymuş anlamında değilsede onun kişiliğini deşerek yermeye çalışmak bence çok yanlıştır siyasi fikrimiz ne olursa olsun şunu iyi bilmeliyiz o türkiyenin yetiştirdiği bir değerdir ve sahip çıkmak yine bize düşer
Nazım la ilgili yazılarımı sanatıyla ilgili olmadığı için geri çekmiştim.Çünkü O nun hayatı değil sanatı ilgilendirir bizi...sanatı mükemmel; bunu herkes kabul eder sanırım..Madem bazı insanlar bahsetmiş ben de yazmadan edemiycem... Kişiliğine gelince kimse Nazım Hikmet Borjenski Türkiye Cumhuriyetine ^^kimsenin yapamadığı kadar hizmet etmiştir^^ lafını etmesin lütfen; Nazım Borjenski Türkiyeden ziyade aşkıyla yanıp tutuştuğu,kendisini yaratan Stalin in memleketinde geçirmiştir ömrünü ve orada ölmüştür...Tüm eserlerini de Lenin kütüphanesine bağışlamıştır... Ayrıca Nazım Hikmet i yazarken orjinal soyadını yazmaktan niye çekiniliyor anlamıyorum...Çünkü öldüğünde soyismi kendi isteğiyle aldığı Rus soyismi Borjenski dir...Yani O nu milli şair diye empoze etmeye çalışırken,birileri^^ bu milli şairin soyismi neden Borjenski^^ diye soracağından mı korkuluyor acaba? Madem sanatından ziyade kişiliğini tartışacağız neden Nazım 5 kadınla birlikte olmuştur? (bunlar bildiklerimiz) Hatta hatunlarından birisi Veronika evlidir(4 veya 5 inci karısı) ..Hatta Nazım Veronikayla anlaşmış O nun belli günlerde kocasıyla kalmasına razı olmuştur..(bkz..Veronika nın Günlüğü) ..Şimdi bu mantıktan yola çıkarak 4 karı alan veya isteğiyle istediğini yapan zihniyete nasıl laf söyleyebilir eğer bu doğruysa..Yarın bu zevat ^^sizin milli şairiniz de öyle yapmıştı demez mi? ^^ Ben Nazım hakkında bu tip yorumlar yaptığımda bana ırkçı kafatsçı bilmem ne dendi,bu yönde mailler geldi.Hatta bazı insanlar onlarca yıldır duymakran usandığımız proleterya,burjuva,sanayileşme vs.vs.gibi terimlerden ve klişeleşmiş teorilerden bahsetti,akıl vermeye çalıştı..Hoş bu teoriler dünyanın en zengin topraklarında pratiğe döküldü ve 60 küsür yıl askeri baskıyla ayakta tutlabildi ve çöktü....Ben bir vatandaş olarak Nazım ı sorgulayınca aptal,okumayan,kafatasçı,hitlerin adamı yurduna koyuluyorum! ! Nazım Hikmet bir şairdir sadece,mükemmellik derecesinde yapıtları var; bundan öte bir özelliği var mı Allah aşkına? Bu ne demek,nekadar geri bir zihniyet? Yani sosyalizmi savunmayan herkes bağnaz,ırkçı kafatasçı mıdır? Yani Türk halkı seçimlerde tam bilmiyorum ama %95 sosyalist fikir yanlısı partilere ^^hayır^^ diyerek ırkçı mı olmuştur? Bana kalırsa Nazım ı keşke kimseler ideolojik bir meta haline getirmeseydi de sanatı her kesim tarafından incelenebilseydi...Gerçekten üstün bir kalemi vardır..Ama sırf birilerin ideoloji kılıcını salladığı için bu insan Peygamberler kadar günahsız da değildir...Bence Nazım incelenirken iyi ve kötü yanlarıyla ele alınması gerekir....
Baktılar orman yangınına... Bır şeyler yapmalı diye ormanla birlikte tutuşacaklardı sanki. Çaresizlikten deliye döndüler. Ve şeytan ''Bu yangının sebebi esasında ağaçlar'' diye fısıldadı kulaklarına... Ve o deliler bir doğruya inanıp on yanlış yapmaktan çekinmediler.
Fakat orman yangınını çıkaranlara da aynısını fısıldamıştı şeytan.
Ne sıçaktır şeytanın yatağı, solunda ve sağında iki sevgili, çekemezler birbirlerini!
O Anadolu'nun bağrında çıkartılan yangını görüp '''bir şeyler yapmalı'' diyerek kendisi de tutuştu. Yangını söndürme umuduyla, küzeyde ki nehirden su getirmek için uğraştı. Fakat ''Kırk Haramilerin'' yangını çıkartmak için ''Rum Ateşi*'' kullandıklarını bilemezdi ki... Nice saf ve mert anadolu evladının bilmediği gibi...
*Rum ateşi: Grejuva, suda bile yanma özelliği olan silah demek. En önemli etkisi, üstüne su atıldıkça daha çok yanması ve yayılmasıdır. Bu yüzden yangın başlamasın ya da daha da yayılmasında diye daha çok üstüne su atan askerler, farkında olmadan, ateşin büyümesine daha çok yardımcı olurlar. Bu gizli silahla zamanında çok savaş kazanılmıştır...
... Bir nokta belirtilmelidir: Nâzım Hikmet'in ilk şiirlerinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemesinden, uğradığı savaş yenilgilerinden kaynaklandığı açık olan ulusal duygular da önemli yer tutmaktadır. 'Kırk Haramilerin Esiri' ile 'Yaralı Hayalet' bunların en güçlü örnekleridir. Teşrinievvel 1336 (1920) tarihli Yedinci Kitap'ta yayımlanan 'Yaralı Hayalet' şu dizelerle başlamaktadır: 'Bir gece bir odada dört arkadaş toplandık/bir uzak rüya olan geçmiş günleri andık/Gözlerimiz yaşlıydı, gönüllerimiz mahzun/Hepimiz memleketten konuştuk uzun uzun'. Daha aşağıda şu iki dize gelmektedir: 'Çaldı, tanburasından tarihin sesi geldi/Dağlara yaslanarak sanki Zeybek yükseldi'.
Yurt sevgisinin, tarihsel geçmişe bağlılığın yanısıra bu şiirlerde şairin ustalaşmaya başladığı, vezni kullanmada zorlanmadığı ve daha arı bir Türkçe'ye yöneldiği de görülmektedir. ... (http://www.mkutup.gov.tr/n-hayati.html)
Kırk Haramilerin Esiri
Geniş dallardan sızan gecenin gölgesiyle, Ormanda uğuldayan yağmurların sesiyle,
Bu akşam renklerini kaybedince her çiçek. Bir kahraman esirin kolları kesilecek.
Bu bir şanlı erdir ki Rabbi bulmuş kanında. Bir kere düşürmeden yüksek mağrur alnında.
Alevden bir sancağın taşımış gölgesini. Memleketler çökermiş yükseltince sesini.
Tam altı yüz yirmi yıl bir nur için döğüşmüş, Fakat günün birinde kafir eline düşmüş.
Şimdi ezmek istiyor onu kırk haramiler, Bu son akşam kalbinde rabbi bulmazsa eğer.
Ormanda renklerini kaybedince her çiçek. Bir vuruşta bin kesen kolları kesilecek.
İşte rüzgarda uçan alevleriyle yer yer, Siyah ağaçlıklardan parladı meşaleler.
Dumanlı bir kızıllık ormanı gölgeliyor. Şanlı esirleriyle haramiler geliyor.
Ağaçsız bir meydanda büyük kütükler yandı. Haydutların karanlık yüzleri aydınlandı.
Küçük bir oda gibi yosunlanmış bir taşı, Kendisine taht yapan haramilerin başı.
Bir şeyler mırıldandı, bir şeyler emreyledi, Sonra boğuk bir sesle haydi kesiniz dedi.
Haydutlar ağır ağır çekilirken geriye, Geniş yüksek bir gölge itildi ileriye.
Tunç bir çehre parladı alevin rüzgarıyla, Yüksek gururlu alnı geniş omuzlarıyla.
Kolları kesilecek kahraman esirdir bu, Ne dudakları sarı ne gözlerinde korku,
Bir demir heykel gibi öyle hissiz bekliyor. Nihayet hep kütükler olunca bir yığın kor,
Haydutların içinden birisi ilerledi. Kolların kesilecek haydi hazırlan dedi.
Zulmette parıldadı çeliği bir baltanın, Kuru bir ses duyuldu sonra fışkıran kanın,
Damlaları ateşten yer yer duman çıkardı. Şimdi şanlı esirin yalnız bir kolu vardı.
Ormanı baştan başa dolaştı boğuk bir ses; Öteki kolu da kes! Öteki kolu da kes!
Bıraktığı baltayı cellat alırken yerden, Meydana gölgeleri yakınlaşan göklerden,
Haykırıldı bir büyük şanlı mazinin yadı. Birden balta esirin elinde parıldadı.
Belki dağlara yada sana belkide güneşe veya sevdaya biliyorum ikisinede değil bu şiir nazıma bildiğimiz nazım vardır ya hani demişti bir hazin hürriyet işte o Nazıma vatana dair bütün kelimeleri hasrete dair sevdasi ve vatana bide benim sevdama
ÖLÜMÜN SIRRI ölümün sırrını sordum bir gence gülgüde bu ani soruma önce ölüm dedi ölüm bir hiçtir bence gençliğimi yalnız aşk ile ördüm rast geldim ak saçlı bir ihtiyara lanetler ederdi bir eski yare sorunca ölümü; dedi bir çare çünkü rüya gibi bir hayat sürdüm bu sırrı sormaya karar verdm hayatı bir hicranla dolu ölüden baktı boş gzlerle ayet okurken dedi 'ben hayetı ölümde gördüm'
dünyanın en iyi,en dayanıklı ve vatansever insanına 'SEN HEP KALBİMİZDESİN'
AŞK bir yüreğe ancak bu kadar yakışır ve BİR YÜREK aşkı bu kadar güzel taşıyabilir. Vatan ve Sevgiliye duyulan AŞK bir yüreğe ancak böyle sığar...AŞK 'SIN SEN NAZIM HİKMET RAN..Aşkın kendisisin aslında.
'tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da! ..' 'basit yaşayacaksın basit! '... bu kadar mı güzel olur bu kadar mı yalın bu kadar mı içten... oluyor işte
'seni düşünmek güzel şey, ümitli şey, dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey... fakat artık ümit yetmiyor bana, ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum...'
'memleketimi seviyorum. çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım. hiçbirşey gideremez iç sıkıntımı memleketimin şarkıları ve tütünü gibi'
dilimizi en güzel biçimde kullanan türk şairi ve en güzel vatansever
kavganın, askın,sevdanın ozanı....vazgecılmezlığının sırrı bu işte....populıst olmadı hıc bır zaman...bazılarının sevmemesın sırrıda bu..
burdan selamlıyorum buyuk ozanı..tepende ıkı cınar ağacı ve bır koy mezarlığında olmadığın ıcın affet bızı nazım usta..yattığın yerde rahat uyu..meşalen bızlerde..yanıyor..hıc sonmeyecek...soz verıyorum kendı adıma...
senı duşunmek guzel şey
senı duşunmek umutlu şey
dunyanın en guzel sesınden en guzel sarkıyı dınlemek gıbı bırsey
fakat artık umut yetmıyor bana
ben artık sarkı dınlemek degıl sarkı soylemek ıstıyorum..
Hem inançlı bir komünist hem de iyi bir şair olması birçoğunun bünyesine sığmadığı için hakkında kah 'yahudi', kah 'komünist degildi', kah 'buradaki özgürlük hapisaneden kötüydü', kah 'gizli faşistdi', kah 'vatansever değildi' gibi dedikodular çıkartılan kimse.
yasamak bir agac gibi tek ve hur ve bir orman gibi kardescesine...
Nazım deyince aklıma hayatın gerçekleri gelir. Tüm gerçekleri. Bu gerçekleri görmezden gelenler de zaten kendilerini belli ediyorlar. Hem de büyük bir gururla. Neden insanlar Nazım gerçeğini kabullenemiyorlar. Ülkemizde böyle büyük bir sanatçı yetişmiş. Övünün, sizi her yerde şiiriyle, resmiyle, romanıyla, tüm sanatıyla temsil ediyor. Siz halen gerilere doğru yürüyorsunuz. Sevilecek en iyi şairlerden biridir Nazım.
Nazım ın anne tarafı Polonya Yahudisi Borjenski ailesinden olup,soyismi de Borjenskidir..Ama ne önemi var hepimiz Allah yaratmadı mı? Bu tanım Nazım a uymaz.Çünkü Nazım ı Allah değil Stalin yaratmıştır(kendi söylemi bu yöndedir) ...Bu yüzden^^Nazım ı hoşgör Stalinden ötürü^^...
Bazen bir küçük söz, bize ciltlerce kitabın anlatamadığını anlatır:
Nazım için o sözler bir şoförün ağzından çıktı:
Moskova'da ilk günüydü. Evinden çıkıp bir taksiye bindi. Taksi şoförü sordu:
'- Nereye patron? ..'
'- Patron mu... ne patronu...' diye irkildi Nazım...
Orası emekçilerin patron olduğu, 'proleterya cenneti' değil miydi?
Öyle olmadığını anlamak için taksinin camından şöyle bir etrafa bakması yetti:
Bütün Moskova Stalin'in zevksiz heykelleri, resimleriyle donatılmıştı.
Bu hayalkırıklığını dile getirince Kremlin'in kara listesine alınacak, uzun süre ne vatandaşlık hakkı ne de pasaport alabilecekti.
Türkiye 'cehennemi'nde 'hain' diye hapsedilen adam, kaçtığı 'cennet'in de 'hain'i olmaktan kurtulamamıştı.
CAN DÜNDAR
insanların en büyüğü Engels...
Vladimir İliç Ulyanof Lenin
ateşten bir dev gibi çıktığı zaman
barikata,
yakalığı da vardı
kıravatı da...
Bana gelince:
Ben ki, herhangi bir proleter şairiyim,
Marksisto - Leninist şuur,
Nazım Hikmet Borjenski
Nâzım'ın annesi Celile Hanım'ın dedesi Mustafa Celalettin Paşa BORJENSKİ soyadlı bir
Polonyalı yahudi; diğer büyük dedesi Mehmet Ali Paşa da
Magdeburglu protestan Karl de Troi ailesine mensup olup, Fransız kökenlidir....Nazım ın Türk tarafı baba tarafıdır,geri kalan bu Türklük özelliğini ise kendi isteğiyle Rus vatandaşı olmaya çalışarak kaybetmiştir...
Bugün nazım veya deniz gezmiş Atatürkçülüğe yapıştırlmak istenmektedirler; fakat yüce önder Mustafa Kemal in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti ve onun Misak ı Millisine,Boğazlara göz koyan Sovyet Rusyasından ısmarlama emirler altına giren bu insanları Atatürkçü mü yoksa Türk mü olarak göreceğimize Türk milleti karar verecektir...
Moskova'ya vardığı zaman. kendisini karşılayanlara, milyonlarca Türk'ün ve çok daha fazla sayıda insanın katili olarak tescil edilmiş bulunan kanlı Sovyet diktatörü hakkında 'Beni Stalin yarattı, Bütün ilhamımı ona borçluyum' diye medhiyeler düzerek feci bir dalkavukluk örneği göstermiştir
Nazım, Stalin için 'beni o yarattı' demiştir. Stalin 112bin Türk ailesini buzlara gömmüştür. 425bin Türk'ü yük vagonlarında haftalarca aç, susuz, tuvaletsiz, havasız bırakarak yerlerinden etmiştir. Kırım Türklerini, Özbek Türklerini birbirine kırdırtmaya çalışmıştır. Türk'ü Türk'e kırdırmak için elinden geleni yapmıştır. Nazım, Stalin'in öldüğü akşam Budapeşte radyosundan Stalin'e şiirler, ağıtlar okumuştur.
Nazım'ın Stalin'i değil, sürgün edilen yüzbinleri, katledilen milyonları sevmesini isterdim. Damarında bir gram Türk kanı taşımayan Nazım Hikmet, Stalin'in katlettiği milyonlarca Türk için bir nebze üzülmemiştir.
O, Lenin gibi milyonların katillerine, Stalin gibi soydaşlarımızı hayvan vagonlarına doldurup Sibirya buzlarında ölüme terk eden canilere aşık olmuş, Türk milletini düşman çizmelerinden kurtaran Atatürk'e ve Türk ordusuna hakaret yağdırabilmiştir.
Bugün büyük şair Nazım Hikmet Ran ın 103.doğum günü.Yaşamı boyunca ezilen insanların kurtuluşu davasına hizmet etmiş bu uğurda yıllarca hapis yatmış ve çok sevdiği vatanından uzak kalmış olan büyük usta bu gün 103 yaşında.Ne acıdır ki bütün dünyanın ustalığını kabul ettiği bu büyük adamı biz yıllarca vatan haini belleyip mezarını bile ülkemize getirmedik.Ne zaman ki dünya Nazım a sahip çıktı bizim egemenlerimizde ellerine geçirdikleri fırsatı değerlendirip faşistinden yobazına büyük bir riyakarlık örneği göstererek sahip çıkmaya başladılar.MHP liler şiirlerinden dörtlükler okurken AKP liler mezarını ziyaret ediyorlar.
Nazım ustayı bende OTOBİYOGRAFİ şiiriyle anmak istedim
OTOBİYOGRAFİ..
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeyi sevmem
üç yaşımda Halep'te paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova'da komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova'da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını
ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık gırevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağ'dan Havana'ya
Lenin'i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924'de
961'de ziyaret ettiğim anıtkabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951'de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52'de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21'den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falıma baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmam da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçakların altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlin'de kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha
kim bilir.
NAZIM HİKMET
Gelsene dedi bana
Kalsana dedi bana
Gülsene dedi bana
Ölsene dedi bana
Geldim
Kaldım
Güldüm
Öldüm...
Sadece bir empati yapmak istiyorum Nazım Borjenski hakkında;
...Eğer kendisi Sosyalist değilde Şeriatçı olsaydı,şeriat hakkında güzel şiirleri olsaydı,^^beni El Ahmet El Sabah Yarattı^^deyip Kuveyt vatandaşlığına geçseydi adını Nazım Rasuli diye değiştirseydi,ve orada ölseydi; sağcı kesim O nu bugünkü sosyalist zümrenin savunduğu gibi savunsaydı ne olurdu acaba...Ben her iki halukarda kabul etmezdim,şu an etmediğim gibi...
Ama yiğidi öldür hakkını yeme; güzel şiirleri var...Fakat Vatan şairi,milli şair filan diyemeyeceğimiz bir karakter...
Ben
senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mi zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi,
beni yaktırırsın,
odanda ocağın
üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf,
beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakârlığımı anlıyorsun:
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sende ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
Şiirlerinin çoğunu okudum. Çok sevdiğim şiirleri de var. Hayatını daha doğru idame ettirmesini yürekten dilerdim.. Dahasını söylemek haddimi aşar.
nazım türkiyenin yetiştirdiği en büyük ve tüm dünyanın saygıyla karşıladığı bir şairdir.ondan bahsederken tartışılmaz bir tabuymuş anlamında değilsede onun kişiliğini deşerek yermeye çalışmak bence çok yanlıştır siyasi fikrimiz ne olursa olsun şunu iyi bilmeliyiz o türkiyenin yetiştirdiği bir değerdir ve sahip çıkmak yine bize düşer
2075306252 TC kimlik numaralı bir vatandaştır
Komunist'i,
Vatan hainini,
2075306252 TC kimlik numarasını!
'Memleketim'i,
Bursa hapishanesi'ni,
Tahir'i ve Zühresini,
'Seni Düşünmek' meselesini,
Hayatı...
Nazım la ilgili yazılarımı sanatıyla ilgili olmadığı için geri çekmiştim.Çünkü O nun hayatı değil sanatı ilgilendirir bizi...sanatı mükemmel; bunu herkes kabul eder sanırım..Madem bazı insanlar bahsetmiş ben de yazmadan edemiycem...
Kişiliğine gelince kimse Nazım Hikmet Borjenski Türkiye Cumhuriyetine
^^kimsenin yapamadığı kadar hizmet etmiştir^^ lafını etmesin lütfen; Nazım Borjenski Türkiyeden ziyade aşkıyla yanıp tutuştuğu,kendisini yaratan Stalin in memleketinde geçirmiştir ömrünü ve orada ölmüştür...Tüm eserlerini de Lenin kütüphanesine bağışlamıştır...
Ayrıca Nazım Hikmet i yazarken orjinal soyadını yazmaktan niye çekiniliyor anlamıyorum...Çünkü öldüğünde soyismi kendi isteğiyle aldığı Rus soyismi Borjenski dir...Yani O nu milli şair diye empoze etmeye çalışırken,birileri^^ bu milli şairin soyismi neden Borjenski^^ diye soracağından mı korkuluyor acaba?
Madem sanatından ziyade kişiliğini tartışacağız neden Nazım 5 kadınla birlikte olmuştur? (bunlar bildiklerimiz) Hatta hatunlarından birisi Veronika evlidir(4 veya 5 inci karısı) ..Hatta Nazım Veronikayla anlaşmış O nun belli günlerde kocasıyla kalmasına razı olmuştur..(bkz..Veronika nın Günlüğü) ..Şimdi bu mantıktan yola çıkarak 4 karı alan veya isteğiyle istediğini yapan zihniyete nasıl laf söyleyebilir eğer bu doğruysa..Yarın bu zevat ^^sizin milli şairiniz de öyle yapmıştı demez mi? ^^
Ben Nazım hakkında bu tip yorumlar yaptığımda bana ırkçı kafatsçı bilmem ne dendi,bu yönde mailler geldi.Hatta bazı insanlar onlarca yıldır duymakran usandığımız proleterya,burjuva,sanayileşme vs.vs.gibi terimlerden ve klişeleşmiş teorilerden bahsetti,akıl vermeye çalıştı..Hoş bu teoriler dünyanın en zengin topraklarında pratiğe döküldü ve 60 küsür yıl askeri baskıyla ayakta tutlabildi ve çöktü....Ben bir vatandaş olarak Nazım ı sorgulayınca aptal,okumayan,kafatasçı,hitlerin adamı yurduna koyuluyorum! ! Nazım Hikmet bir şairdir sadece,mükemmellik derecesinde yapıtları var; bundan öte bir özelliği var mı Allah aşkına?
Bu ne demek,nekadar geri bir zihniyet? Yani sosyalizmi savunmayan herkes bağnaz,ırkçı kafatasçı mıdır? Yani Türk halkı seçimlerde tam bilmiyorum ama %95 sosyalist fikir yanlısı partilere ^^hayır^^ diyerek ırkçı mı olmuştur? Bana kalırsa Nazım ı keşke kimseler ideolojik bir meta haline getirmeseydi de sanatı her kesim tarafından incelenebilseydi...Gerçekten üstün bir kalemi vardır..Ama sırf birilerin ideoloji kılıcını salladığı için bu insan Peygamberler kadar günahsız da değildir...Bence Nazım incelenirken iyi ve kötü yanlarıyla ele alınması gerekir....
Baktılar orman yangınına... Bır şeyler yapmalı diye ormanla birlikte tutuşacaklardı sanki. Çaresizlikten deliye döndüler. Ve şeytan ''Bu yangının sebebi esasında ağaçlar'' diye fısıldadı kulaklarına... Ve o deliler bir doğruya inanıp on yanlış yapmaktan çekinmediler.
Fakat orman yangınını çıkaranlara da aynısını fısıldamıştı şeytan.
Ne sıçaktır şeytanın yatağı, solunda ve sağında iki sevgili, çekemezler birbirlerini!
O Anadolu'nun bağrında çıkartılan yangını görüp '''bir şeyler yapmalı'' diyerek kendisi de tutuştu. Yangını söndürme umuduyla, küzeyde ki nehirden su getirmek için uğraştı. Fakat ''Kırk Haramilerin'' yangını çıkartmak için ''Rum Ateşi*'' kullandıklarını bilemezdi ki... Nice saf ve mert anadolu evladının bilmediği gibi...
*Rum ateşi: Grejuva, suda bile yanma özelliği olan silah demek. En önemli etkisi, üstüne su atıldıkça daha çok yanması ve yayılmasıdır. Bu yüzden yangın başlamasın ya da daha da yayılmasında diye daha çok üstüne su atan askerler, farkında olmadan, ateşin büyümesine daha çok yardımcı olurlar. Bu gizli silahla zamanında çok savaş kazanılmıştır...
...
Bir nokta belirtilmelidir: Nâzım Hikmet'in ilk şiirlerinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun gerilemesinden, uğradığı savaş yenilgilerinden kaynaklandığı açık olan ulusal duygular da önemli yer tutmaktadır. 'Kırk Haramilerin Esiri' ile 'Yaralı Hayalet' bunların en güçlü örnekleridir. Teşrinievvel 1336 (1920) tarihli Yedinci Kitap'ta yayımlanan 'Yaralı Hayalet' şu dizelerle başlamaktadır: 'Bir gece bir odada dört arkadaş toplandık/bir uzak rüya olan geçmiş günleri andık/Gözlerimiz yaşlıydı, gönüllerimiz mahzun/Hepimiz memleketten konuştuk uzun uzun'. Daha aşağıda şu iki dize gelmektedir: 'Çaldı, tanburasından tarihin sesi geldi/Dağlara yaslanarak sanki Zeybek yükseldi'.
Yurt sevgisinin, tarihsel geçmişe bağlılığın yanısıra bu şiirlerde şairin ustalaşmaya başladığı, vezni kullanmada zorlanmadığı ve daha arı bir Türkçe'ye yöneldiği de görülmektedir.
...
(http://www.mkutup.gov.tr/n-hayati.html)
Kırk Haramilerin Esiri
Geniş dallardan sızan gecenin gölgesiyle,
Ormanda uğuldayan yağmurların sesiyle,
Bu akşam renklerini kaybedince her çiçek.
Bir kahraman esirin kolları kesilecek.
Bu bir şanlı erdir ki Rabbi bulmuş kanında.
Bir kere düşürmeden yüksek mağrur alnında.
Alevden bir sancağın taşımış gölgesini.
Memleketler çökermiş yükseltince sesini.
Tam altı yüz yirmi yıl bir nur için döğüşmüş,
Fakat günün birinde kafir eline düşmüş.
Şimdi ezmek istiyor onu kırk haramiler,
Bu son akşam kalbinde rabbi bulmazsa eğer.
Ormanda renklerini kaybedince her çiçek.
Bir vuruşta bin kesen kolları kesilecek.
İşte rüzgarda uçan alevleriyle yer yer,
Siyah ağaçlıklardan parladı meşaleler.
Dumanlı bir kızıllık ormanı gölgeliyor.
Şanlı esirleriyle haramiler geliyor.
Ağaçsız bir meydanda büyük kütükler yandı.
Haydutların karanlık yüzleri aydınlandı.
Küçük bir oda gibi yosunlanmış bir taşı,
Kendisine taht yapan haramilerin başı.
Bir şeyler mırıldandı, bir şeyler emreyledi,
Sonra boğuk bir sesle haydi kesiniz dedi.
Haydutlar ağır ağır çekilirken geriye,
Geniş yüksek bir gölge itildi ileriye.
Tunç bir çehre parladı alevin rüzgarıyla,
Yüksek gururlu alnı geniş omuzlarıyla.
Kolları kesilecek kahraman esirdir bu,
Ne dudakları sarı ne gözlerinde korku,
Bir demir heykel gibi öyle hissiz bekliyor.
Nihayet hep kütükler olunca bir yığın kor,
Haydutların içinden birisi ilerledi.
Kolların kesilecek haydi hazırlan dedi.
Zulmette parıldadı çeliği bir baltanın,
Kuru bir ses duyuldu sonra fışkıran kanın,
Damlaları ateşten yer yer duman çıkardı.
Şimdi şanlı esirin yalnız bir kolu vardı.
Ormanı baştan başa dolaştı boğuk bir ses;
Öteki kolu da kes! Öteki kolu da kes!
Bıraktığı baltayı cellat alırken yerden,
Meydana gölgeleri yakınlaşan göklerden,
Haykırıldı bir büyük şanlı mazinin yadı.
Birden balta esirin elinde parıldadı.
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmetof; Türk olmadığı hâlde Türklere 'memleket şairi' diye yutturulmaya çalışılan şahıs..
Doğrudur, memleket şairidir. Ancak kendisinin de kabûl ettiği biçimde, başka bir memleketin, Kızıl Rusya'nın şairidir.
Damarında Leh kanı dolaşanların Anadolu'nun derdini hakikaten anlayamayacağı muhakkak idi.
Belki dağlara yada sana
belkide güneşe veya sevdaya
biliyorum ikisinede değil
bu şiir nazıma
bildiğimiz nazım
vardır ya
hani demişti
bir hazin hürriyet
işte
o Nazıma
vatana dair bütün kelimeleri
hasrete dair sevdasi
ve vatana bide benim sevdama
SEN BEN ve usta NAZIMA......
şairim... duygularımı en basit cümlelerle ifade ettin...
Insan sevgisi,ask,vatan sevgisi uzerine yazilmis en guzel siirlerin yazari.Politik kisiligi unutturulmaya calisiliyor ama siirleri susturalamadi susturulamayicak.
ÖLÜMÜN SIRRI
ölümün sırrını sordum bir gence
gülgüde bu ani soruma önce
ölüm dedi ölüm bir hiçtir bence
gençliğimi yalnız aşk ile ördüm
rast geldim ak saçlı bir ihtiyara
lanetler ederdi bir eski yare
sorunca ölümü; dedi bir çare
çünkü rüya gibi bir hayat sürdüm
bu sırrı sormaya karar verdm
hayatı bir hicranla dolu ölüden
baktı boş gzlerle ayet okurken
dedi 'ben hayetı ölümde gördüm'
dünyanın en iyi,en dayanıklı ve vatansever insanına
'SEN HEP KALBİMİZDESİN'
AŞK bir yüreğe ancak bu kadar yakışır ve BİR YÜREK aşkı bu kadar güzel taşıyabilir. Vatan ve Sevgiliye duyulan AŞK bir yüreğe ancak böyle sığar...AŞK 'SIN SEN NAZIM HİKMET RAN..Aşkın kendisisin aslında.
'tahir olmak da ayıp değil zühre olmak da! ..'
'basit yaşayacaksın basit! '...
bu kadar mı güzel olur bu kadar mı yalın bu kadar mı içten...
oluyor işte
'seni düşünmek güzel şey,
ümitli şey,
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum...'
'memleketimi seviyorum.
çınarlarında kolan vurdum, hapishanelerinde yattım.
hiçbirşey gideremez iç sıkıntımı
memleketimin şarkıları ve tütünü gibi'
dilimizi en güzel biçimde kullanan türk şairi ve en güzel vatansever