Nazım Hikmet'in Türkmen kayıkçıyı Türkmenistanlı bir buda heykeline benzettiği şiiri hepiniz bilirsiniz.Korkarım ki,Nazım Hikmet tıpkı şimdiki yoldaşları gibi okumadan,araştırmadan yazıyormuş.O halde ben de kendisine şöyle söylüyebilirim: 'Okuman lazım Yoldaş! Buda dini Türkmenistan`a tarihin hiçbir devrinde girmemiştir.'
'Denizin üstünde ala bulut yüzünde gümüş gemi içinde sarı balık dibinde mavi yosun kıyıda bir çıplak adam durmuş düşünür.
Bulut mu olsam, gemi mi yoksa, balık mı olsam, yosun mu yoksa? .. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.'
Nazım Hikmet
Şimdi Nazım Hikmet bu şiiri niçin yazmış bilen var mı?
'Denizin üstünde ala bulut yüzünde gümüş gemi içinde sarı balık dibinde mavi yosun kıyıda bir çıplak adam durmuş düşünür.
Bulut mu olsam, gemi mi yoksa, balık mı olsam, yosun mu yoksa? .. Ne o, ne o, ne o. Deniz olunmalı, oğlum, bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.'
'Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur (yılgınlık) bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran'ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler, kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur.'
-Mustafa Kemal ATATÜRK-
Bu yüksek ruha inanmayan Nazım'ın arkasından mı gideceksiniz?
Bolşeviklere gelince, bizim memleketimizde bu doktrinin hiçbir şekilde bir yeri olamaz. Dinimiz, adetlerimiz ve aynı zamanda sosyal bünyemiz tamamiyle böyle bir fikrin yerleşmesine müsait değildir. Türkiye'de ne büyük kapitalistler, ne de milyonlarca zanaatkar ve işçi vardır. Diğer taraftan zirai bir problemimiz yoktur. Son olarak, sosyal bakımdan dini prensiplerimiz bolşevizmi benimsemekten bizi uzak tutmaktadır.'
çokk eskilerde cem özerin talk showunda duygu asena ve can yücel konuktu.. duygu asena nazım hikmet için 'kartpostal şairliğinden ileri gidememiştir' dedi... can yücel öle bi cevap verdiki. 'kart sensin' diyip postalla devam eden bir söz.. (hatırlayanlarr neden tam yazamadığımı anlar) nazım hikmet diyince şiirleri vatan özleminin yanında can yücelin sözü aklıma geliyor. :)
Geceleyin yıldızsız ağır denize kadar geceleyin zifiri karanlıkta güneşli buğday tarlasıdır Bakü şehri. Tepedeyim, avuç avuç çarpar yüzüme ışık taneleri, havada rast peşrevi Boğaziçi suları gibi akar. Tepedeyim, uzaklaşır uçsuz bucaksız ayrılıkta bir sal gibi yüreğim gider anıların ötesine yıldızsız ağır denize kadar zifiri karanlıkta.'
............ ............ İsmail hiçbir şey anlamadıysa da Üstelemedi. Çok siyah ve çok kalınkaşlarıyla oynadı biraz sonra:'- Ustam' dedi, 'Bir sualim daha var. ............. -Memleketimden İnsan Manzaraları...
'Her günüm mis gibi dünya kokan bir kavun dilimi senin sayende. Bütün yemişler elime güneştenmişim gibi uzanıyor senin sayende. Senin sayende yalnız umutlardan alıyorum balımı. Yüreğimin çalışı senin sayende. En yalnız akşamlarım bile duvarında gülen bir Anadolu kilimi senin sayende. Şehrime ulaşmadan bitirirken yolumu bir gül bahçesinde dinlendim senin sayende Senin sayende, içeri sokmuyorum en yumuşak urbalarını giyip büyük rahatlığa çağıran türküleriyle kapımı çalan ölümü.'
Şu Varna deli etti beni, divane etti. Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası, radyoda 'Ha uşaklar! ' Karadeniz havası, rakı kadehte aslan sütü, anason, uy anason kokusu! Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim... A be islah be, islah be halim... Şu Varna deli etti beni divane etti.'
Mutluluktan uçuyorum! Yerle bir oldu Osmanlısı Türkü, Gerçekleşti Komünist ülkü. Şimdi İvanla kardeş Nâzım, ötesi ne me lâzım. Ne Namık'ı kaldı ne de Mustafa'sı Kemal'in, Artık yeni Kâbe Kremlin, Sana tapıyorum, ey Stalin! Trim tram trum, dan dun dan, kıp kızıl oldu vatan, Sağcılar, Hadi ordan! Vera, Olga, Katerina bana, Hadi Türk
Su başında durmuşuz çınarla ben. Suda suretimiz çıkıyor çınarla benim. Suyun şavkı vuruyor bize çınarla bana.
Su başında durmuşuz çınarla ben, bir de kedi. Suda suretimiz çıkıyor çınarla benim bir de kedinin. Suyun şavkı vuruyor bize çınarla bana bir de kediye.
Su başında durmuşuz çınar, ben, kedi, bir de güneş Suda suretimiz çıkıyor çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin. Suyun şavkı vuruyor bize çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz. Suda suretimiz çıkıyor çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün. Suyun şavkı vuruyor bize çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Su başında durmuşuz Önce kedi gidecek kaybolacak suda sureti. Sonra ben gideceğim kaybolacak suda suretim. Sonra çınar gidecek kaybolacak suda sureti. Sonra su gidecek güneş kalacak, sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz Su serin çınar ulu ben şiir yazıyorum kedi uyukluyor güneş sıcak çok şükür yaşıyoruz Suyun şavkı vuruyor bize çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.'
Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyza bir elmanın. Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın bahtiyarlığına benzer seni sevmek...
'Sabah saat altı. Açtım günün kapısını girdim içeri, karşıladı beni pencerede genç mavinin tadı, aynada alnımın dünden kalma çizgileri ve ensemde bir kadın sesi ayva tüyü gibi yumuşak ve radyoda memleket haberi ve artık oburluğum dolup dolup taşarak koşacağım ağaçtan ağaca saatlerin yemiş bahçesinde ve güneş batacak yavrum ve umuyorum, gecenin ötesinde bekliyecek beni yeni bir mavinin tadı, umuyorum...'
Bir kambur deve idi bu, Bir tabut taşıyordu, Bir agelli arap, Yüzünde nikap, Yediyordu deveyi. Deveyi yeden, Tabutta yatan, Hazret-i Ali, Bir yol yeşil,bir yol al, Tabutun üstünde şal, Tabuttan boydan boya, Tabuttan büyük, Zülfikar,ağzı çatal.
Kardeşlerim bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda sizin ordakiler gibi tıpkı benim orda arslanın ağzındadır ekmek ejderler yatar başında çeşmelerin ve ölünür benim orda ellisine basılmadan sizin ordaki gibi tıpkı bakmayın sarı saçlı olduğuma ben Asyalıyım bakmayın mavi gözlü olduğuma ben Afrikalıyım okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek şiirler bayraklaşabilir benim orda sizin ordaki gibi kardeşlerim sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz toprağı sürebilmeli pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli dizlerine kadar bütün soruları sorabilmeli bütün ışıkları derebilmeli yol başlarında durabilmeli kilometre taşları gibi şiirlerimiz yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli cengelde tamtamlara vurabilmeli ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli büyük hürriyete şiirlerimiz'
'Hava kurşun gibi ağır! !
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
Koşun
kurşun
erit-
-meğe
çağırıyorum...'
Nazım Hikmet
'SIRADAKİNİN ÖLÜMÜ
O, ne önde
ne arkada
sırada
sıramızdaydı..
Ve yanındakinin kanlı başı onun omzuna eğilince
ona sıra gelince
sayısını saydı...
Söz istemez.
Yaşlı göz istemez.
Çelenk melenk lazım değil..
SUSUN.
SIRA NEFERİ UYUSUN....'
Nazım Hikmet
Nazım Hikmet'in Türkmen kayıkçıyı Türkmenistanlı bir buda heykeline benzettiği şiiri hepiniz bilirsiniz.Korkarım ki,Nazım Hikmet tıpkı şimdiki yoldaşları gibi okumadan,araştırmadan yazıyormuş.O halde ben de kendisine şöyle söylüyebilirim:
'Okuman lazım Yoldaş! Buda dini Türkmenistan`a tarihin hiçbir devrinde girmemiştir.'
'Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa,
balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.'
Nazım Hikmet
Şimdi Nazım Hikmet bu şiiri niçin yazmış bilen var mı?
.....gözüm kuvayi milliye atları
gülüm kuvayi milliye atları
memleketi satanları bağlasınlar kuyruğunuza.
Nazım
bu ülke nazımı anladığı gün herşey daha aydınlık olacak gelecek güzel günler için
'Denizin üstünde ala bulut
yüzünde gümüş gemi
içinde sarı balık
dibinde mavi yosun
kıyıda bir çıplak adam
durmuş düşünür.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa,
balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla.'
Nazım Hikmet
dünyanın en büyük sairi.....
'BEN SEN O
O, yalnız ağaran tanyerini görüyor,
ben, geceyi de.
Sen yalnız geceyi görüyorsun,
ben ağaran tanyerini de...'
Nazım Hikmet
'Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, en ufak bir fütur (yılgınlık) bile göstermiyor; sarsılmak yok! Okumak bilenler ellerinde Kuran'ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler, kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerlerindeki ruh kuvvetini gösteren, şaşılacak ve övülecek bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebesi'ni kazandıran bu yüksek ruhtur.'
-Mustafa Kemal ATATÜRK-
Bu yüksek ruha inanmayan Nazım'ın arkasından mı gideceksiniz?
BU VATANA NASIL KIYDILAR
İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire: «Buyur...» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur:
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
nazım
işte böyle bir adamdır......
Bolşeviklere gelince, bizim memleketimizde bu doktrinin hiçbir şekilde bir yeri olamaz. Dinimiz, adetlerimiz ve aynı zamanda sosyal bünyemiz tamamiyle böyle bir fikrin yerleşmesine müsait değildir. Türkiye'de ne büyük kapitalistler, ne de milyonlarca zanaatkar ve işçi vardır. Diğer taraftan zirai bir problemimiz yoktur. Son olarak, sosyal bakımdan dini prensiplerimiz bolşevizmi benimsemekten bizi uzak tutmaktadır.'
-Mustafa Kemal ATATÜRK-
Memleketim, memleketim, memleketim,
ne kasketim kaldı senin ora işi
ne yollarını taşımış ayakkabım.....
ve
ben bir ceviz ağacıyım gülhane parkında.
ne sen bunun farkındasın ne polis farkında.....
çokk eskilerde cem özerin talk showunda duygu asena ve can yücel konuktu.. duygu asena nazım hikmet için 'kartpostal şairliğinden ileri gidememiştir' dedi... can yücel öle bi cevap verdiki. 'kart sensin' diyip postalla devam eden bir söz.. (hatırlayanlarr neden tam yazamadığımı anlar) nazım hikmet diyince şiirleri vatan özleminin yanında can yücelin sözü aklıma geliyor. :)
'GECELEYİN BAKÜ
Geceleyin yıldızsız ağır denize kadar
geceleyin zifiri karanlıkta
güneşli buğday tarlasıdır Bakü şehri.
Tepedeyim,
avuç avuç çarpar yüzüme ışık taneleri,
havada rast peşrevi Boğaziçi suları gibi akar.
Tepedeyim,
uzaklaşır uçsuz bucaksız ayrılıkta
bir sal gibi yüreğim
gider anıların ötesine
yıldızsız ağır denize kadar
zifiri karanlıkta.'
Nazım Hikmet
ne oldugu belli olmayan.. siirlerinde zerre kadan sanat bulunmayan belki de rus ajanı bir adamdır...
Memleket....
............
............
İsmail hiçbir şey anlamadıysa da
Üstelemedi.
Çok siyah ve çok kalınkaşlarıyla oynadı biraz
sonra:'- Ustam' dedi,
'Bir sualim daha var.
.............
-Memleketimden İnsan Manzaraları...
'Her günüm mis gibi dünya kokan bir kavun dilimi
senin sayende.
Bütün yemişler elime güneştenmişim gibi uzanıyor
senin sayende.
Senin sayende yalnız umutlardan alıyorum balımı.
Yüreğimin çalışı senin sayende.
En yalnız akşamlarım bile duvarında gülen bir Anadolu kilimi
senin sayende.
Şehrime ulaşmadan bitirirken yolumu
bir gül bahçesinde dinlendim senin sayende
Senin sayende, içeri sokmuyorum
en yumuşak urbalarını giyip
büyük rahatlığa çağıran türküleriyle kapımı çalan ölümü.'
Nazım Hikmet
'SOFRA
Şu Varna deli etti beni,
divane etti.
Sofrada domates, yeşil biber, kalkan tavası,
radyoda 'Ha uşaklar! ' Karadeniz havası,
rakı kadehte aslan sütü, anason,
uy anason kokusu!
Ahbapça, kardeşçe konuşulan dilim...
A be islah be, islah be halim...
Şu Varna deli etti beni
divane etti.'
Nazım Hikmet
Mutluluktan uçuyorum!
Yerle bir oldu Osmanlısı Türkü,
Gerçekleşti Komünist ülkü.
Şimdi İvanla kardeş Nâzım,
ötesi ne me lâzım.
Ne Namık'ı kaldı ne de Mustafa'sı Kemal'in,
Artık yeni Kâbe Kremlin,
Sana tapıyorum, ey Stalin!
Trim tram trum, dan dun dan,
kıp kızıl oldu vatan,
Sağcılar, Hadi ordan!
Vera, Olga, Katerina bana,
Hadi Türk
Nazım Hikmet Borjenski
'GÜZ
Günler gitgide kısalıyor
yağmurlar başlamak üzere.
Kapım ardına kadar açık
bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?
Soframda yeşil biber, tuz ekmek
testimde sana sakladığım şarabı
İçtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek.
Niye böyle geç kaldın?
Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor,
koparılmadan düşeceklerdi toprağa.
Gecikseydin biraz daha.'
Nazım Hikmet
'MASALLARIN MASALI
Su başında durmuşuz
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınarla bana.
Su başında durmuşuz
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarla benim bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınarla bana bir de kediye.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, bir de güneş
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.
Su başında durmuşuz
Önce kedi gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak,
sonra o da gidecek.
Su başında durmuşuz
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz
Su serin
çınar ulu
ben şiir yazıyorum
kedi uyukluyor
güneş sıcak
çok şükür yaşıyoruz
Suyun şavkı vuruyor bize
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.'
Nazım Hikmet
Soyadı Borjenski dir..Henüz genç yaşlardayken Nikita Kruşçev e Rus vatandaşlığına geçmek istediğini belirten bir mektup göndermiş MİLLİ ŞAİR! !
Çürüksüz ve cam gibi berrak bir kış günü
sımsıkı etini dişlemek sıhhatli, beyza bir elmanın.
Ey benim sevgilim, karlı bir çam ormanında nefes almanın
bahtiyarlığına benzer seni sevmek...
'Sabah saat altı.
Açtım günün kapısını girdim içeri,
karşıladı beni pencerede genç mavinin tadı,
aynada alnımın dünden kalma çizgileri
ve ensemde bir kadın sesi ayva tüyü gibi yumuşak
ve radyoda memleket haberi
ve artık oburluğum dolup dolup taşarak
koşacağım ağaçtan ağaca saatlerin yemiş bahçesinde
ve güneş batacak yavrum
ve umuyorum, gecenin ötesinde
bekliyecek beni yeni bir mavinin tadı, umuyorum...'
Nazım Hikmet
Şiir:
Bir kambur deve idi bu,
Bir tabut taşıyordu,
Bir agelli arap,
Yüzünde nikap,
Yediyordu deveyi.
Deveyi yeden,
Tabutta yatan,
Hazret-i Ali,
Bir yol yeşil,bir yol al,
Tabutun üstünde şal,
Tabuttan boydan boya,
Tabuttan büyük,
Zülfikar,ağzı çatal.
Nazım Hikmet Ran.(1963)
soyadı ran bi onu biliom :)
Vatansever birisi belki ama yanlış yollara sapmış.Son pişmanlık fayda vermez.
adı nazım olduğu için şiir yazmak zorunda olduğunu zanneden biri(nazım birimi dörtlük falan ibi)
'ASYA-AFRİKA YAZARLARINA
Kardeşlerim
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
ağaçlar kendi dibine gölge vermez benim orda
sizin ordakiler gibi tıpkı
benim orda arslanın ağzındadır ekmek
ejderler yatar başında çeşmelerin
ve ölünür benim orda ellisine basılmadan
sizin ordaki gibi tıpkı
bakmayın sarı saçlı olduğuma
ben Asyalıyım
bakmayın mavi gözlü olduğuma
ben Afrikalıyım
okuyup yazma bilmez yüzde sekseni benimkilerin
şiirler gezer ağızdan ağıza türküleşerek
şiirler bayraklaşabilir benim orda
sizin ordaki gibi
kardeşlerim
sıska öküzün yanına koşulup şiirlerimiz
toprağı sürebilmeli
pirinç tarlalarında bataklığa girebilmeli
dizlerine kadar
bütün soruları sorabilmeli
bütün ışıkları derebilmeli
yol başlarında durabilmeli
kilometre taşları gibi şiirlerimiz
yaklaşan düşmanı herkesten önce görebilmeli
cengelde tamtamlara vurabilmeli
ve yeryüzünde tek esir yurt tek esir insan
gökyüzünde atomlu tek bulut kalmayıncaya kadar
malı mülkü aklı fikri canı neyi varsa verebilmeli
büyük hürriyete şiirlerimiz'
Nazım Hikmet