Nasılsın diye sorarsan Karakol köşelerinde sorguya çekilen bir Türküyüm... Kim yazmış Kim söylemiş Bilinmiyor Suç üstüme kalmış... Bir eşkıyanın cebinden çıkmış defterim İnkara bile mahal yok Her eylem kusursuzca yazılmış. Kimliksiz bir cesdedim Kayıp ilanım yok Arayanım ağlayanım yok Faili meçhuller üstüme yıkılmış... Zembereği bozuk saatim Zaman ayarım yok Hep gittiğin anda kalmış...
Tecavüzden sonra "zevk aldın mı?" diye sormak nasıl abesle iştigalse, gidişinin ardından aylar sonra arayıp "nasılsın, ne yapıyorsun?" diye sorman da o kadar abesti işte..."Uyuz bir itin kasığındaki pire kadar mutluyum... ve başını çöpe soktuğu için kıçı açıkta kalan bir kedi kadar tetikteyim..." Tut ki mutluyum... tut ki yıkıldım ! Sana Ne.
Nasılsın eğer ki samimi bir şekilde soruluyor ise bu kişinin konuşma ihtiyacının simgeler,nasılsın derken kişi içinden iki kelam et lütfen bunaldım,sıkıldım ve daraldım bir kelimeye muhtacım demektedir.
Bin parçaya bölünüp her parçası bir birinde uzağa atılmış toplanmayı bekleyen cam bir vazo gibiyim.. ne tüm parçalarımın bir araya gelme imkanı var ne de eskisi gibi bir bütün olmanın... elini atanın eline batıp, acıdığımdan fazla acıtıyorum..
İflah olmaz, laf anlamaz ve huysuzum... hep kendi bildiğimi okur, okuduğum bildiklerim de benim canıma okur.. kendim eder kendim çekerim... canıma kastım, acıya zaafım var... böyle gelmiş böyle giderim..
Sen anlat Karadeniz`im;
Ben anlatınca anlamayler..?
bu gün hüzünlüyüm...
hava durumu gibiyim...
gök gürültüsü yok ama hep yağmur var içimde birde fırtına...
sevgili sunay akın'a sormuşlar "nasılsın"diye...
fitili tükenmiş gaz lambası gibiydim....
İşten yorgun gelip sırtını evin küçük çocuğuna çiğneten baba gibiyim
Nasılsın diye sorarsan
Karakol köşelerinde sorguya çekilen bir
Türküyüm...
Kim yazmış
Kim söylemiş
Bilinmiyor
Suç üstüme kalmış...
Bir eşkıyanın cebinden çıkmış defterim
İnkara bile mahal yok
Her eylem kusursuzca yazılmış.
Kimliksiz bir cesdedim
Kayıp ilanım yok
Arayanım ağlayanım yok
Faili meçhuller üstüme yıkılmış...
Zembereği bozuk saatim
Zaman ayarım yok
Hep gittiğin anda kalmış...
Aynur İÇEN
Eh işte!
Sen nasılsın?
Yasadiklarimiz ile yaslandiklarimiz bir olmadii, olmayacak..
kotu oldun halde iyim demek...
Hacıyatmaz gibi, şeker pamuğu gibi ;))
Ya siz nasılsınız?
araf tayım...
Miskin kedi gibiyim; yattığım yerden fareleri izliyorum.
Kırdığım yerlerden.. kırılmaya devam.
Eskiden nasıl olduğumu iyi bilirdim.
Tecavüzden sonra "zevk aldın mı?" diye sormak nasıl abesle iştigalse, gidişinin ardından aylar sonra arayıp "nasılsın, ne yapıyorsun?" diye sorman da o kadar abesti işte..."Uyuz bir itin kasığındaki pire kadar mutluyum... ve başını çöpe soktuğu için kıçı açıkta kalan bir kedi kadar tetikteyim..." Tut ki mutluyum... tut ki yıkıldım ! Sana Ne.
Nasılsın eğer ki samimi bir şekilde soruluyor ise bu kişinin konuşma ihtiyacının simgeler,nasılsın derken kişi içinden iki kelam et lütfen bunaldım,sıkıldım ve daraldım bir kelimeye muhtacım demektedir.
iyiyim...
öküzün boynuzundaki dünya gibiyim; rahatsız, yerini yadırgayan, ha düştü ha düşecek uçsuz bucaksız boşluğa...
uykulu,mahmur bir de şımarık.. :)))
Yağmur duasına çıkıp kavurucu sıcakta dili damağına yapışmış köylü gibiyim..
Uykumu eskiciye satıp, arkasından bakakalmış gibiyim..
Beddua almış, dükkanı siftahsız kapatan esnaf gibi mutsuz, huzursuzum.
Bin parçaya bölünüp her parçası bir birinde uzağa atılmış toplanmayı bekleyen cam bir vazo gibiyim.. ne tüm parçalarımın bir araya gelme imkanı var ne de eskisi gibi bir bütün olmanın... elini atanın eline batıp, acıdığımdan fazla acıtıyorum..
genellikle iyiyim yalanıyla cevaplanan klişe laf
nilüfer çiçeği gibiyim...
ne kök salabiliyorum olduğum yere
ne gidebiliyorum...
Kabuğunun içine saklanmış kaplumbağa gibiyim..
İyiyim,
Sen nasılsınız inşallah?
İflah olmaz, laf anlamaz ve huysuzum... hep kendi bildiğimi okur, okuduğum bildiklerim de benim canıma okur.. kendim eder kendim çekerim... canıma kastım, acıya zaafım var... böyle gelmiş böyle giderim..
Nasılsın ,diyebilmemiz için öncelikle seni tanımalıyım.Sonra başlar nasılsın faslım....
Beklemede....