Atatürk'ün 1934 yılındaki Anzak kutlamaları için gönderdiği vurucu mesajın içindeki mesaj şu şekildedir:
'bu memleketin topraklarında kanlarını döken ingiliz, fransız, avustralyalı,yeni zelandalı, hintli kahramanlar! burada, dost bir vatanın toprağındasınız. huzur ve sükun içinde uyuyunuz. sizler, mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız.
uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! gözyaşlarınızı dindiriniz. evlatlarınız bizim bağrımızdadır. huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim de evlatlarımız olmuşlardır.”
Sofrasındaki kişileri güreştirdiği ve bazan da bodyguard'larına 'altı-okka' yaptırdığı (yani yaka-paça havaya attırarak tutturduğu) , uzun yıllar yaverliğini yapmış kişinin anılarında yazmaktadır.
akadaşlar Atatürk Türkiye'nin tek büyüğü değildir sadece büyüklerinden birisidir. bizim milletimizin geçmişinde bir çok büyük şahsiyet var, neden onlar bu kadar abartılmıyor.
neyi çağrıştırabilir ki büyük bir insan ama bu kadada abartmamak lazım benzin istasyonuna heykelini dikecek kadar hani tamam atatürkçüyüz ama bu da fazla yani ama sadece affedemediğim bir yönü vardır tarihi yanıltması ve resmi (bu kelime önemli nasıl resmi tarihçi olunursa hep merak etmişimdir) tarihçilerimizin tarihimizi nutuka göre yazması ve ayrıca din düşmanı olabilir sürgün edilen osmanlı hanedanını bir kadın efendisine sorulan soruya - unuttunuz galiba ben türküm ve milletimi ve vatanımı kurtaran birine sadece minnet duyabilirim şeklinde cevap vernesi gibi iyi yönlerini örnek almalıyız
'Efendiler, bir gün benim söylediklerimle, bilimin gerçekleri arasında şüpheye düşer, kararsız kalırsanız, muhakkak bilimin gerçeklerini takip ediniz.' (M.K.Atatürk)
Mustafa Kemal sosyalist değil, fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici ve iyi düşünceli, akıllı bir lider. Mustafa Kemal, soygunculara karşı bir Kurtuluş Savaşı veriyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve Sultanı da yaranı ile birlikte alt edeceğine inanıyorum.
'Kuvvetli karakterli ve dünya ulusları arasında kendi ulusunun haklı durumu üzerinde kesin ve pratik görüşlü bir adam olarak O, hiçbir zaman kişisel söhret ve yükselme peşinde koşmadı. Yurdunun çıkarları her şeyin üstünde tutan ve ulusu için en faydalı sonuca varmaya çalışan bu zat, gücünü damarlarına işlemiş görev duygusundan alıyordu.'
Atatürk'ün uzay mekiğine binip bir ay turu atamadığına üzülen ilk okul öğrencisini(?) anlıyorum da o yazıyı buraya taşımayı anlayamıyorum. Atatürk o günün şartları içerisinde bir cumhurbaşkanı gibi yaşamıştır.
Halkı arpa ekmeği yerken, Parise kahvaltıya mı gitmeliydi...
Asağıdaki yazıyı bir ortaokul öğrencisi okuduğu okulun duvar gazetesine yazmış:
Bu ülkede yaşayan her insanın bağımsızlığını ve demokrasisini borçlu olduğu insan: ATATÜRK...
Gençliğinde kot pantolon giyememiş...
Sevgilisinin elinden tutup hasilat rekorlari kıran bir sinema filmine gidememiş...
Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev yerine gidememiş...
Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej eşliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu...
Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a basan ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş...
Kazandığı her savastan sonra savas sahasına fırlayıp moral veren mini etekli ponpon kızlar da yokmuş...
Tarih kitaplarına bakılırsa, Yunanlıları İzmir'den denize döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar...
Ülkesinde yapacağı devrimleri, inkilaplari unutmamak için not alacağı bir cep bilgisayari olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!
ATATÜRK için üzülüyorum...
Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, İsmet Paşa için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti...
Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı...
Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı...
ATATÜRK'e acıyorum...
Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel, sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini getir.
Aaaah ah...
Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip içip rok yapmak, babasının Mersedesini alıp şöyle bir Emirgan turu çekmek dururken...
Bunları yapmadı ATATÜRK...
Keyif çatmadı...
Tüm hayatını ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...
İŞTE ONUN İÇİN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK...
HER FIRSAT ELİNDE VARDI, O İSE SADECE BU MİLLETİN BAGIMSIZLIGINI İSTEDİ...
Osmanlı'nın saldırgan, yayılmacı politikasından Atatürk'ün komşularıyla iyi geçinmeyi hedefleyen 'yurtta sulh cihanda sulh' ilkesine geçilmiştir.Atatürk bu sözüyle dünyaya bir mesaj vermiştir.Artık Türklerin Viyana yı almak, Osmanlının yaptığı gibi dünyaya hakim olmak gibi bir niyeti yoktur! Anadoluda yüzyıllardır kardeşçe yaşayan halkı kuvayı milliye ruhuyla biraraya getirip elde kalan topraklarını korumaktan başka bir niyeti yoktur Atatürk'ün...
Söylediği bazı sözleri (yutta sulh cihanda sulh, istikbal göklerdedir) ilk kez kendisinin söylediğini hiç bir zaman iddia etmemiştir.Onun ölümünden sonrakiler de bu sözleri ilk kez Atatürk söyledi gibi bir iddiada bulunmamıştır.Dahası aksini iddia eden bile olmamıştır zaten.Olsa bile bu Atatürk'ün büyüklüğünden, yaptığı güzel işlerden hiç birşey götürmez.Aksine bu sözleri en iyi uygulayanın kendisi olduğu gerçeğini ortaya çıkarır.
İsmet İnönü'nün diktatörlük döneminde saptırılan, sömürülen, millete yanlış tanıtılan ve ziyan edilen büyük insan. Bugün de 'Baykal'ın CHPsi' ve diğer tüm partilerce haala yanlış ve eksik tanıtılan büyük lider.
Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılacağı 23 Nisan 1920 Cuma günü, yurdumuzun her köşesinde Milli ve dini törenler yapılması maksadıyla uzun bir program hazırlamış ve bu büyük tarih olayının bütün milletimize yüksek bir heyecanla duyurulması hususunda bir tamim yayınlamıştır. Yayınlanan bu tamimde Meclis'in açılışının, özellikle kutsal gün olan Cuma günü yapılacağı, manevi bir güç sağlaması bakımından Hacı Bayram Veli Camiinde kılınacak Cuma namazını müteakip Kur'an okunup, dualar yapılacağı ve bilahare Meclis'e gidilerek dua okunup kurban kesileceği, Meclis'e gidilmeden önce hatim okunacağı, ancak; hatimin son bölümünün Meclis'in önünde okunacağı, yurt sathında da Kur'an ve hatim okunacağı ve Salavat-ı Şerife getirileceği, ayrıca Cuma namazından önce uygun suretle mevlidi şerif okunacağı belirtilmiştir
Bu tamim gereğince de, 23 Nisan 1920 Cuma günü Ankara'nın Ulus semtinde Hacı Bayram Veli Camiinde kılınan Cuma Namazından sonra Peygamberimizin Sancak-ı Şerif-i ve Sakal-ı Şerif-i taşınarak tekbirlerle, salat-ü selamlarla, şimdi Ulus meydanı altında müze olan Meclis binasına gelinmiş, kesilen kurbanlardan, yapılan dualardan sonra saat 13.45'ten en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Beyin Başkanlığında 120 Milletvekiliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıp tarihi görevine başlamıştır.
Atatürk Kuran okutulmasına da son derece önem vermiştir. Hafız Zeki Çağlarman Atatürk'ün bu yönünü şöyle anlatmıştır:
'Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'la uzun yıllar komşuluk yaptık. Her yıl Ramazan ayı yaklaşınca Atatürk kız kardeşine; 'Makbule, Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ihmal etme'der ve hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içerisinde para verirdi.' (Din Toplum ve Kemal Atatürk, Ercüment Demirer, s.10)
'Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.... İslam'ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz' (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90)
'Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.' (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)
'Camilerin mukaddes mimberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap edilmekle Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur.' (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 225)
En büyük 'savaş karşıtları'ndan...
Atatürk'ün 1934 yılındaki Anzak kutlamaları için gönderdiği vurucu mesajın içindeki mesaj şu şekildedir:
'bu memleketin topraklarında kanlarını döken ingiliz, fransız, avustralyalı,yeni zelandalı, hintli kahramanlar! burada, dost bir vatanın toprağındasınız. huzur ve sükun içinde uyuyunuz. sizler, mehmetçiklerle yanyana koyun koyunasınız.
uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! gözyaşlarınızı dindiriniz. evlatlarınız bizim bağrımızdadır. huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim de evlatlarımız olmuşlardır.”
Sofrasındaki kişileri güreştirdiği ve bazan da bodyguard'larına 'altı-okka' yaptırdığı (yani yaka-paça havaya attırarak tutturduğu) , uzun yıllar yaverliğini yapmış kişinin anılarında yazmaktadır.
Tarihimizde iz bırakmış bir çok büyük insan vardır.Ama en büyük deha, en ileri görüşlü, en devrimci olanı hiç şüphesiz Mustafa Kemal Atatürk'tür.
Türk Dili hakkındaki görüşlerine tamamıyla katılıyorum
Dilimizi yabancı boyunduruğundan kurtarmalıyız
akadaşlar Atatürk Türkiye'nin tek büyüğü değildir sadece büyüklerinden birisidir. bizim milletimizin geçmişinde bir çok büyük şahsiyet var, neden onlar bu kadar abartılmıyor.
herkesimn bi Atatürk'ü var
Çek ordan bi slogan Atatürk'lü olsun.
neyi çağrıştırabilir ki büyük bir insan ama bu kadada abartmamak lazım benzin istasyonuna heykelini dikecek kadar hani tamam atatürkçüyüz ama bu da fazla yani ama sadece affedemediğim bir yönü vardır tarihi yanıltması ve resmi (bu kelime önemli nasıl resmi tarihçi olunursa hep merak etmişimdir) tarihçilerimizin tarihimizi nutuka göre yazması ve ayrıca din düşmanı olabilir sürgün edilen osmanlı hanedanını bir kadın efendisine sorulan soruya
- unuttunuz galiba ben türküm ve milletimi ve vatanımı kurtaran birine sadece minnet duyabilirim
şeklinde cevap vernesi gibi iyi yönlerini örnek almalıyız
'Efendiler, bir gün benim söylediklerimle, bilimin gerçekleri arasında şüpheye düşer, kararsız kalırsanız, muhakkak bilimin gerçeklerini takip ediniz.' (M.K.Atatürk)
Mustafa Kemal sosyalist değil, fakat görülüyor ki iyi bir teşkilatçı, yüksek anlayışlı, ilerici ve iyi düşünceli, akıllı bir lider. Mustafa Kemal, soygunculara karşı bir Kurtuluş Savaşı veriyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına ve Sultanı da yaranı ile birlikte alt edeceğine inanıyorum.
V.i.Lenin (SSCB)
'Kuvvetli karakterli ve dünya ulusları arasında kendi ulusunun haklı durumu üzerinde kesin ve pratik görüşlü bir adam olarak O, hiçbir zaman kişisel söhret ve yükselme peşinde koşmadı. Yurdunun çıkarları her şeyin üstünde tutan ve ulusu için en faydalı sonuca varmaya çalışan bu zat, gücünü damarlarına işlemiş görev duygusundan alıyordu.'
A. RAWLINSON
İngiliz Yarbayı
http://f16.parsimony.net/forum28507/%20messages/55606.htm
Çağının ötesinde işler yapmıştır.Üstelik bu işleri yapılması en zor coğrafyada(anadolu-ortadoğu) yapmıştır.
insanlık tarihi için en önemli şahsiyetlerden ama türk halkının onu ne kadar anladığı kafamda bi soru işareti.türk halkına fazla bir şahsiyet
Atatürk'ün uzay mekiğine binip bir ay turu atamadığına üzülen ilk okul öğrencisini(?) anlıyorum da o yazıyı buraya taşımayı anlayamıyorum. Atatürk o günün şartları içerisinde bir cumhurbaşkanı gibi yaşamıştır.
Halkı arpa ekmeği yerken, Parise kahvaltıya mı gitmeliydi...
Asağıdaki yazıyı bir ortaokul öğrencisi okuduğu okulun duvar gazetesine
yazmış:
Bu ülkede yaşayan her insanın bağımsızlığını ve demokrasisini
borçlu olduğu insan: ATATÜRK...
Gençliğinde kot pantolon giyememiş...
Sevgilisinin elinden tutup hasilat rekorlari kıran bir sinema
filmine gidememiş...
Padişah ona Trablusgarp Cephesi'nde görev verdiğinde, lüks uçak şirketinin, first class koltuğunda viskisini yudumlayarak görev
yerine gidememiş...
Halkına bağımsızlık fikrini anlatabilmek için kortej eşliğinde Mercedes'lerle gezememiş Anadolu'yu...
Kurtuluş hareketini başlatmak için 19 Mayıs'ta Samsun'a basan ayağında spor ayakkabısı ya da kovboy çizmesi yokmuş...
Kazandığı her savastan sonra savas sahasına fırlayıp moral veren
mini etekli ponpon kızlar da yokmuş...
Tarih kitaplarına bakılırsa, Yunanlıları İzmir'den denize
döktükten sonra timsah yürüyüşü de yapmamışlar...
Ülkesinde yapacağı devrimleri, inkilaplari unutmamak için not
alacağı bir cep bilgisayari olmadığı gibi, kendisine suikast girişiminde
bulunacakları da cep telefonundan öğrenememiş!
ATATÜRK için üzülüyorum...
Dağ gibi adam, bir radyo programına faks çekemeden, İsmet Paşa
için Safiye Ayla'dan bir istek parçası isteyemeden gitti...
Lozan Zaferi'nden sonra veya Cumhuriyet'in ilanından sonra
arabaya atlayıp sabahlara kadar korna çalıp, elinde bayraklarla sokaklarda tur atamadı...
Evinin balkonuna çıkıp, bir şarjör mermiyi havaya sıkamadı...
ATATÜRK'e acıyorum...
Sen kalk, dört kadınla evlenebileceğin bir dönemde dünyaya gel,
sonra değerini bilmeyip tek kadınla evlilik sistemini getir.
Aaaah ah...
Çılgın diskolara gitmek, sabahlara kadar içip içip rok yapmak,
babasının Mersedesini alıp şöyle bir Emirgan turu çekmek dururken...
Bunları yapmadı ATATÜRK...
Keyif çatmadı...
Tüm hayatını ülkesinin kurtuluşuna ve uygarlaşmasına harcadı...
İŞTE ONUN İÇİN BÜYÜK ADAMDI ATATÜRK...
HER FIRSAT ELİNDE VARDI, O İSE SADECE BU MİLLETİN BAGIMSIZLIGINI İSTEDİ...
BÜTÜN SUÇU 2 KADEH RAKI İÇMEKTİ O KADAR...
O 'atatürk' değil 'Atatürk'.
öncelikle bunu bilelim...
yurtta sulhu bozanlar, cihanda sulhu bozanlar tarafından kışkırtılmaktadır.
Osmanlı'nın saldırgan, yayılmacı politikasından Atatürk'ün komşularıyla iyi geçinmeyi hedefleyen 'yurtta sulh cihanda sulh' ilkesine geçilmiştir.Atatürk bu sözüyle dünyaya bir mesaj vermiştir.Artık Türklerin Viyana yı almak, Osmanlının yaptığı gibi dünyaya hakim olmak gibi bir niyeti yoktur! Anadoluda yüzyıllardır kardeşçe yaşayan halkı kuvayı milliye ruhuyla biraraya getirip elde kalan topraklarını korumaktan başka bir niyeti yoktur Atatürk'ün...
Söylediği bazı sözleri (yutta sulh cihanda sulh, istikbal göklerdedir) ilk kez kendisinin söylediğini hiç bir zaman iddia etmemiştir.Onun ölümünden sonrakiler de bu sözleri ilk kez Atatürk söyledi gibi bir iddiada bulunmamıştır.Dahası aksini iddia eden bile olmamıştır zaten.Olsa bile bu Atatürk'ün büyüklüğünden, yaptığı güzel işlerden hiç birşey götürmez.Aksine bu sözleri en iyi uygulayanın kendisi olduğu gerçeğini ortaya çıkarır.
İsmet İnönü'nün bazı uygulamaları sanki Atatürk'ün uygulamalarıymış gibi anlatılıyor son 15-20 yıldır.
İsmet İnönü'nün diktatörlük döneminde saptırılan, sömürülen, millete yanlış tanıtılan ve ziyan edilen büyük insan.
Bugün de 'Baykal'ın CHPsi' ve diğer tüm partilerce haala yanlış ve eksik tanıtılan büyük lider.
Hür yaşamımızın Lideri demektir.Medeniyet yolunun başlangıcını çağrıştırıyor.
Uzatma Veysel bu sözü
Dayanmaz herkesin özü
Koruyalım yurdumuzu
Dost değil düşman ağladı
Aşık Veysel
Doğrusu Atatürk'ü anlamak her babayiğitin harcı değil. Bunu sürekli görüyoruz.
O büyük değil çok çok büyük bir liderdi...
Çok iyi bir asker
Çok iyi bir fikir adamı
Çok iyi bir devlet adamı
Çok iyi bir Türk'tü.
Türklüğünü unutmuş, osmanlı tarafından unutturulmuş bir toplumun kalıntılarından yeni bir Ulus yaratan sosyoloji sihirbaz.
Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılacağı 23 Nisan 1920 Cuma günü, yurdumuzun her köşesinde Milli ve dini törenler yapılması maksadıyla uzun bir program hazırlamış ve bu büyük tarih olayının bütün milletimize yüksek bir heyecanla duyurulması hususunda bir tamim yayınlamıştır. Yayınlanan bu tamimde Meclis'in açılışının, özellikle kutsal gün olan Cuma günü yapılacağı, manevi bir güç sağlaması bakımından Hacı Bayram Veli Camiinde kılınacak Cuma namazını müteakip Kur'an okunup, dualar yapılacağı ve bilahare Meclis'e gidilerek dua okunup kurban kesileceği, Meclis'e gidilmeden önce hatim okunacağı, ancak; hatimin son bölümünün Meclis'in önünde okunacağı, yurt sathında da Kur'an ve hatim okunacağı ve Salavat-ı Şerife getirileceği, ayrıca Cuma namazından önce uygun suretle mevlidi şerif okunacağı belirtilmiştir
Bu tamim gereğince de, 23 Nisan 1920 Cuma günü Ankara'nın Ulus semtinde Hacı Bayram Veli Camiinde kılınan Cuma Namazından sonra Peygamberimizin Sancak-ı Şerif-i ve Sakal-ı Şerif-i taşınarak tekbirlerle, salat-ü selamlarla, şimdi Ulus meydanı altında müze olan Meclis binasına gelinmiş, kesilen kurbanlardan, yapılan dualardan sonra saat 13.45'ten en yaşlı üye olan Sinop Milletvekili Şerif Beyin Başkanlığında 120 Milletvekiliyle Türkiye Büyük Millet Meclisi açılıp tarihi görevine başlamıştır.
Atatürk Kuran okutulmasına da son derece önem vermiştir. Hafız Zeki Çağlarman Atatürk'ün bu yönünü şöyle anlatmıştır:
'Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanım'la uzun yıllar komşuluk yaptık. Her yıl Ramazan ayı yaklaşınca Atatürk kız kardeşine; 'Makbule, Ramazan geliyor, annemize hatim okutmayı ihmal etme'der ve hatim okuyacak hafıza hediye edilmek üzere bir zarf içerisinde para verirdi.' (Din Toplum ve Kemal Atatürk, Ercüment Demirer, s.10)
'Bizim dinimiz en makul ve en doğal bir dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin doğal olması için akla, tekniğe, ilme ve mantığa uygun olması gerekir. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.... İslam'ın sosyal hayatı içinde hiç kimsenin, bir özel sınıf halinde varlığını sürdürme hakkı yoktur. Kendilerinde böyle bir hak görenler dini kurallara uygun harekette bulunmuş olmazlar. Bizde ruhbanlık yoktur, hepimiz eşitiz ve dinimizin kurallarını eşit olarak öğrenmeye mecburuz' (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, 1959, c.2, s. 90)
'Allah birdir, şanı büyüktür. Allah'ın selameti, sevgisi üzerinize olsun. Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri Allah tarafından insanlara dini gerçekleri duyurmaya memur ve elçi seçilmiştir. Bunun temel esası, hepimizce bilinmektedir ki, Yüce Kuran'daki anlamı açık olan ayetlerdir. İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor.' (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 2, s. 93)
'Camilerin mukaddes mimberleri halkın ruhi, ahlaki gıdalarına en yüksek, en verimli kaynaklardır. Minberlerden halkın anlayabileceği dille ruh ve beyne hitap edilmekle Müslümanların vücudu canlanır, beyni temizlenir, imanı kuvvetlenir, kalbi cesaret bulur.' (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. 1, s. 225)
SONSUZLUKTUR ve CUMHURİYETİMİZİN SEMBOLÜ SONSUZLUK!