atatürk demek onun kara kaşlarını mavi gözlerini sevmek demek değildir
ataürk demek onun cizdiği yolda türk cumhuriyetini ileri cağdaş düzeye ulaştırmakıtır. ataürkte şu sözleri söylemiştir zaten ' BENİM NACİZ VÜCUDUM ELBET TOPRAK OLACAKTIR AMA TÜRK MİLLETİ DAİMA PAYİDAR KALACAKTIR' demiştir atatürk budur işte ,
atatürk tarihe maal olmuş bir insandır. iyisi! ile kötüsü! ile tarihte anılıyor ve anılacaktırda.
tarihte anılan ve anılacak olan büyük kimseler vardır. bu kimselerin benzerliklerine hiç dikkat ettinizmi? özellikle anıt mezarlar ve bu mezarlara giderken kullanılan ASLANLI YOL ve bu mezarlarda uygulanan saygı şekli ni diğer ülkelerdeki ler ile bir karşılaştırın bakalım ne gibi bir yargıya varacaksınız!
evet tarihte yaşamış ve tarihte yaşayacak olan atatürk e farklı bir bakış açısı.
Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuzluğa değin korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en değerli güven kaynağıdır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu kaynaktan yoksun etmek isteyen kötücüller bulunacaktır. Bir gün, bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan; ödeve atılmak için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını düşünmeyeceksin! Bu olanaklar ve koşullar çok elverişsiz olabilir. Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada benzeri görülmedik bir utku kazanmış olabilirler. Zorla ve aldatıcı düzenlerle sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemilikleri ele geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine düşman girmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olmak üzere, yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde olabilirler. Üstelik, hainlik de yapabilirler. Daha kötüsü, iş başında bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin gençliği!
İşte, bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Bunun için gereken güç, damarlarındaki soylu kanda vardır!
1893: Askeri Rüştiye'ye girdi ve Kemal adını aldı.
1895: Selanik Askeri Rüştiyesi'ni bitirdi, Manastır Askeri İdadisi'ne girdi.
1899 Mart 13: İstanbul Harp Okulu Piyade sınıfına girdi.
1902: Harp Akademisi'ne girdi ve burada gazete çıkardı.
1905 Ocak 11: Harp Akademisi'ni Yüzbaşı olarak bitirdi, Şam'a 5. Ordu'nun 30. Süvari Alayı'nda staj yapmak için atandı.
1906 Ekim: Şam'da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu. Şam'da topçu stajını yaptı ve Kolağası oldu
1908 Temmuz 23: Meşrutiyet'in ilan edilmesi için çalışmaları.
1909 Mart 31: 31 Mart ihtilalinde Hareket Ordusu Kurmay Subayı olarak çalıştı.
1911 Eylül 13: Mustafa Kemal, İstanbul'a Genelkurmay'a naklen atandı.
1911 Kasım 27: Mustafa Kemal, Binbaşılığa yükseldi.
1912 Ocak 9: Mustafa Kemal, Trablusgarp'ta Tobruk saldırısını yönetti.
1913 Ekim 27: Mustafa Kemal, Sofya Ateşemiliterliği'ne atandı.
1914 Mart 1: Mustafa Kemal, Yarbaylığa yükseltildi.
1915 Şubat 2: Mustafa Kemal, Tekirdağı'nda 19. Tümeni kurdu.
1915 Şubat 25: Mustafa Kemal'in Maydos'a gidişi.
1915 Nisan 25: Mustafa Kemal, Arıburnu'nda İtilaf Devletleri'ne karşı koydu.
1915 Haziran 1: Mustafa Kemal'in Albaylığa yükselişi.
1915 Ağustos 9: Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı'na atandı.
1915 Ağustos 10: Mustafa Kemal, Anafartalar'dan düşmanı geri attı.
1916 Nisan 1: Mustafa Kemal'in Tuğgeneralliğe yükselişi.
1916 Ağustos 6: Mustafa Kemal, Bitlis ve Muş'u düşman elinden kurtardı.
1917 Eylül 20: Mustafa Kemal, memleketin ve ordunun durumunu açıklayan raporunu yazdı.
1917 Ekim: Mustafa Kemal, İstanbul'a döndü.
1918 Ekim 26: Mustafa Kemal, Halep'in kuzeyinde bugünkü sınırlarımız üzerinde düşman saldırılarını durdurdu.
1918 Ekim 30: Mondros Mütarekesi'nin imzalanması.
1918 Ekim 31: Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'na atanması.
1918 Kasım 13: Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'nın kaldırılması ve Mustafa Kemal'in İstanbul'a dönüşü.
1919 Nisan 30: Mustafa Kemal'in Erzurum'da bulunan 9. Ordu Müfettişliği'ne atanması.
1919 Mayıs 15: İzmir'e Yunan'lıların asker çıkarması.
1919 Mayıs 16: Mustafa Kemal, Bandırma vapuruyla İstanbul'dan ayrıldı.
1919 Mayıs 19: Mustafa Kemal, Samsun'a çıktı.
1919 Haziran 15: Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettişi ünvanını aldı.
1919 Haziran 21: Mustafa Kemal, Ulusal Güçleri Sivas Kongresi'ne çağırdı.
1919 Temmuz 8 / 9: Mustafa Kemal, askerlikten çekildi. (Saat: 20:50)
1919 Temmuz 23: Mustafa Kemal'in başkanlığı altında Erzurum Kongresi'nin toplanması ve bir Temsil Kurulu seçerek dağılması. (7 Ağustos 1919)
1919 Eylül 4: Mustafa Kemal'in başkanlığı altında Sivas Kongresi'nin toplanması ve 11 Eylül'de sona ermesi.
1919 Eylül 11: Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti Heyet Temsiliyesi Başkanlığı'na saçildi.
1919 Ekim 22: Amasya Protokolü'nün imzalanması.
1919 Kasım 7: Mustafa Kemal, Erzurum'dan milletvekili seçildi.
1919 Aralık 27: Mustafa Kemal, Heyeti Temsiliye'yle birlikte Ankara'ya geldi.
1920 Mart 20: İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından ele geçirilmesi, Mustafa Kemal'in protestosu, Ankara'da yeni bir Millet Meclisi toplama girişimi.
1920 Mart 18: İstanbul'da Meclis-i Mebusan'ın son toplantısı.
1920 Mart 19: Mustafa Kemal tarafından Ankara'da üstün yetkiyi taşıyan bir Millet Meclisi toplanması hakkında illere duyuruda bulunulması.
1920 Nisan 23: Mustafa Kemal, Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı.
1920 Nisan 24: Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildi.
1920 Mayıs 5: Mustafa Kemal'in başkanlığında ilk Hükümet'in toplantısı.
1920 Mayıs 11: Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından ölüm cezasına çarptırıldı.
1920 Mayıs 24: Mustafa Kemal'in cezası Padişah tarafından onaylandı.
1920 Ağustos 10: Osmanlı İmparatorluğu delegeleriyle İtilaf Devletleri arasında Sevr Antlaşması'nın imzalanması.
1920 Ocak 9 / 10: Birinci İnönü Savaşı.
1921 Ocak 20: İlk Teşkilat-ı Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun esas maddelerinin kabulü.
1921 Mart 30 / Nisan 1: İkinci İnönü Savaşı.
1921 Mayıs 10: Mustafa Kemal tarafından Büyük Millet Meclisi'nde Anadola ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu'nun kurulması ve Mustafa Kemal'in Grup Başkanlığı'na seçilmesi.
1921 Ağustos 5: Mustafa Kemal'e Başkumandanlık görevinin verilmesi.
1921 Ağustus 22: Mustafa Kemal'in yönetiminde Sakarya Meydan Savaşı'nın başlaması.
1921 Eylül 13: Sakarya Meydan Savaşı'nın kazanılması.
1921 Eylül 19: Mustafa Kemal'e Mareşallik rütbesinin verilmesi ve Mustafa Kemal'in Gazi ünvanını alması.
1922 Ağustos 26: Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruz'u yönetmesi.
1922 Ağustos 30: Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Savaşı'nı kazanması.
1922 Eylül 1: Gazi Mustafa Kemal'in: 'Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri! ' emrini vermesi.
1922 Eylül 9: Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi.
1922 Eylül 10: Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'e gelişi.
1922 Ekim 11: Mudanya Mütarekesi'nin imzalanması.
1922 Kasım 1: Gazi Mustafa Kemal'in önerisi üzerine saltanatın kaldırılması.
1922 Kasım 17: Vahdettin'in bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul'dan kaçması.
1923 Ocak 29: Gazi Mustafa Kemal'in Latife Hanım'la evlenmesi.
1923 Temmuz 24: Lozan Antlaşması'nın imzalanması.
1923 Ağustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Halk Fırkası'nı kurması.
1923 Ağustos 11: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi.
1923 Ekim 29: Cumhuriyet'in ilan edilmesi.
1923 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı olması.
1924 Mart 1: Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'nde Halifeliği kaldırması ve öğretimin birleştirilmesi hakkında açış nutkunu söylemesi.
1924 Mart 3: Hilafetin kaldırılması, öğrenimin birleştirilmesi, Şer'iyeve Evkaf Vekaletiyle (Bakanlığıyla) , Erkanıharbiyei Umumiye Vekaletinin kaldırılması hakkındaki yasaların Büyük Millet Meclisi'nce kabul edilmesi.
1924 Nisan 20: Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun kabul edilmesi.
1925 Şubat 17: Aşarın kaldırılması.
1925 Ağustos 24: Gazi Mustafa Kemal'in ilk defa Kastamonu'da şapka giymesi.
1925 Kasım 25: Şapka Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.
1925 Kasım 30: Tekkelerin kapatılması hakkındaki kanunun kabulü.
1925 Aralık 26: Uluslararası takvim ve saatin kabulü.
1926 Şubat 17: Türk Medeni Kanunu'nun kabulü.
1927 Temmuz 1: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı sıfatı ile ilk kez İstanbul'a gitmesi.
1927 Ekim 15 / 20: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kurultayı'nda tarihi Büyük Nutku'nu söylemesi.
1927 Kasım 1: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1928 Ağustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Sarayburnu'nda Türk harfleri hakkındaki nutkunu söylemesi.
1928 Kasım 3: Türk Harfleri Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.
1931 Nisan 15: Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu'nun kurulması.
1931 Mayıs 4: Gazi Mustafa Kemal'in 3.kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1932 Temmuz 12: Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Dil Kurumu'nun kurulması.
1933 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in 10. Yıldönümünde tarihi nutkunu söylemesi.
1934 Kasım 24: Gazi Mustafa Kemal'e Büyük Millet Meclisi tarafından ATATÜRK soyadının verilmesi kanununun kabul edilmesi.
1935 Mart 1: Atatürk'ün 4. kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1937 Mayıs 1: Atatürk'ün çiftliklerini Hazine'ye ve taşınamaz mallarını da Ankara Belediyesi'ne bağışlaması.
1938 Mart 31: Atatürk'ün hastalığı hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin ilk resmi duyurusu.
1938 Eylül 15: Atatürk'ün vasiyetnamesini yazması.
1938 Ekim 16: Atatürk'ün hastalık durumu hakkında günlük resmi duyuruların yayınına başlanması.
1938 Kasım 10: Atatürk'ün ölümü. (Perşembe, saat: 09.05)
1938 Kasım 11: İstanbul Şehir Meclisi'nin olağanüstü toplantı yapması. Saraydaki Cumhurbaşkanlığı forsunun indirilerek yerine yarıya kadar indirilmiş Türk Bayrağı'nın çekilmesi.
1938 Kasım 12: Atatürk'ün ölümü dolayısıyla, Yüksek Öğretim gençliğinin Üniversite Konferans Salonu'nda toplanması.
1938 Kasım 13: Gençliğin Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde toplanarak Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i koruyacaklarına ant içmeleri.
1938 Kasım 14: Büyük Millet Meclisi çok hazin bir toplantı yaptı.
1938 Kasım 15: Hükümet Atatürk'ün Ankara'da ebedi istirahat yerine konulacağı 21 Kasım 1938 tarihini ulusal yas günü olarak duyurdu.
1938 Kasım 16: İstanbul'lular Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'ndaki katafalkı önünde sabahın ilk saatlerinden gecenin son saatlerine kadar saygı ve üzüntü içinde son görevlerini yaptılar.
1938 Kasım 19: Büyük bir törenle, Atatürk'ün Dolmabahçe'den alınan yüce cenazesi, önce Sarayburnu'na, oradan Zafer torpidosuyla Yavuz zırhlısına götürüldü.Yavuz zırhlısıyla İzmit'e kadar götürülen tabut, oradan Ankara'ya yolcu edildi.
1938 Kasım 20: Atatürk'ün sevgilinaşı Ankara'ya ulaştı ve Ankara'da Büyük Millet Meclisi önündeki katafalka konuldu. Ankara'lılar da son görevlerini saygıyla yaptılar.
1938 Kasım 21: Atatürk'ün cenazesinin Etnoğrafya Müzesi'ndeki Geçici Kabre konulması.
1938 Kasım 25: Atatürk'ün vasiyetnamesinin açılması.
1938 Aralık 26: Atatürk'ün 'Ebedi Şef' sanıyla anılmasının kabul edilmesi.
1953 Kasım 4: Atatürk'ün Geçici Kabri'nin açılması.
1953 Kasım 10: Atatürk'ün cenazesinin Anıt-Kabir'e nakledilmesi.
Ordularımız 9 Eylül 1338 (1922) sabahı İzmirimizi ve yine 9 Eylül 1338 (1922) akşamı Bursamızı nıuzafferen kurtardılar. Akdeniz askerlerimizin zafer terâneleriyle dalgalanıyor. Asya tmparatorluğu'na yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanlarıyla kumanda heyetleri günlerden beri Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin savaş esiri bulunuyorlar. Düşmanın başkumandan tayin ettiği general (Trikopis) , birçok gece ve gündüz ümitsizce muharebeyi ve her kurtuluş çaresini tecrübe ettikten sonra nihayet maiyetindeki generaller ve kurmayları ve kumanda ettiği ordunun elinde kalabilenleriyle teslim oldu. Eğer Yunan kralı da bugün esirler meyânında bulunmuyorsa; bu taç sahiplerinin, işleri esasen yalnız milletlerinin sefalarına iştirak etmek olduğundan muharebe meydanlarının felâketli günlerinde onların saraylarından başka bir şey düşünmemek tabiatlarındandır. Batı fabrikalarının çelik zırhları ile kaplanan muazzam Yunan orduları artık Anadolu dağlarında subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürüler, cinayetlerinden dehşete düşerek kudurmuş kitleler ve ağaç diplerinde kalmış dermansız yaralılardan ibaret kaldı. Düşman ordularının savaş malzemesi hemen üçte iki itibariyle topraklarımızdadır. Düşmanın esirlerden başka insan zayiatının yüz binden ne kadar fazla olduğunu tayin etmek müşkildir. Fakat resmî ağızla milletimize müjdelerim ki bizini insan zayiatımız dörtte üçü hafif yaralı olmak üzere on bin nüfusa baliğ olmaktadır. Büyük Türk Milleti! Ordularımızın kabiliyet ve kudreti düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza emniyet verecek bir kemâl ile tezahür etti. Millet orduları on dört gün zarfında büyük bir düşman ordusunu imha ettiler. Dört yüz kilometrelik fasılasız bir takip yaptılar. Anadolu'daki bütün işgal edilmiş topraklarımızı geri aldılar. Büyük zafer münhasıran senin eserindir. Çünkü İzmirimizi siyasî hırslar neticesinde âdeta memnunen düşmana teslim eden heyetlerle milletin hiçbir münasebeti yok idi. Bursamızı istilâ eden Yunan kuvvetleri ise ancak imparatorluğun askerî teşkilâtıyla işbirliği yaparak muvaffak olmuşlardı. Vatanın kurtuluşu, milletin rey ve idaresi kendi mukadderatı üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zaman başlamış ve ancak mil¬letin vicdanından doğan ordularla müspet ve kati neticelere ermiştir. BÜYÜK VE NECİP TÜRK MİLLETİ! ANADOLU'NUN KURTULUŞ ZAFERİNİ TEBRİK EDERKEN SANA İZMİR'DEN, BURSA'DAN, AKDENİZ UFUKLARINDAN ORDULARININ SELÂMINI DA TAKDİM EDİYORUM.
12.9.1338 (1922) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL
Atatürk aynı ismi taşıdığı Hz.Muhammed Aleyhisselam’a son derece bağlı ve saygılı bir insandır. Bu saygı ve bağlılığı ifade etmesi açısından şu olayı nakletmemiz yerinde olacaktır: Bir vesile ile Batılı bir oryantalistin Hz.Peygamber hakkında yazdığı bir kitap kendisine sunulur.Oryantalist kitabında Yüce Peygamberimizden; “cezbeyetutulmuş sönük bir derviş” diye söz eder. Bunu okuyunca Atatürk şu yorumu yapar: “Bu gibi cahil adamlâr onun yüksek şahsiyetini ve başardığı büyük işleri kavrayamazlar. O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O anılacaktır, yaşayacaktır.”
'Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. Kurtuluş Savaşı'nda benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur zannederim. Fakat, bunlardan, hiçbirini kendime maletmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlmi araştırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaşlarıma tavsiyem şudur: Şahsınız için değil fakat mensup olduğumuz millet için elbirliği ile çalışalım. Çalışmaların en büyüğü budur.' (Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Afet İnan, s. 309)
'İnsanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bu vücudun bir uzvu, azası saymak icap eder. Bir vücudun bir parmağının ucundaki acıdan, diğer bütün uzuvlar müteessir olur. Ancak böyle bir düşünüş insanları, milletleri hodbinlikten kurtarır. Eğer milletler arasında bir hastalık varsa, hadise ne kadar uzakta olursa olsun, kendi aramızda olmuş gibi bu esastan şaşmamak lâzımdır. Eğer devamlı sulh isteniyorsa, insan kitlelerinin vaziyetlerini iyileştirecek, milletlerarası tedbirler lâzımdır. İnsanların hepsinin, heyeti umumiyesinin refahı, açlığın ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kinden ve hasetten uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir'.
(Atatürk'ün, 17 mart 1937'de Ankara'da, Ankara Palas'ta Romanya Dışişleri Bakanı Antonesku şerefine verilen ziyafetteki nutkundan.)
'GENELGE Erzurum, 22.8.1919 Belge: 1(*) Elde edilen pek güvenilir bilgilere göre, İstanbul Rum Patrikhanesinde Mavri Mira adında bir kurul oluşmuştur. Bunun başkanı Patrik Vekili Droteos, üyeleri: Atinegora, Enez Metropolidi, Yunan Yarbayı Giritli Katehakis, Katelopolos, Dipasimas, Ayinpa, Polimitis, Siyari adındaki kişilerdir. Kurul doğrudan doğruya Venizelos'tan yönerge alıyor. Rumların ve Yunan hükümetinin para yardımı ile pek büyük bir anamalı vardır.
Görevi, Osmanlı illerinde çeteler kurmak ve yönetmek, mitingler ve propagandalar yapmaktır. Yunan Kızılhaçı da bu Mavri Mira kuruluna bağlıdır. Görevi görünüşte göçmenlere bakmak gibi insancıl bir perde altında çete örgütleri kurmak, ayaklanma düzenleri hazırlamaktadır. Böylece ilaçlar ile sağlık gereçleri adı altında silah, cephane ve donatıyı(1) Osmanlı ülkelerine sokmaktadır. Dahası, resmi göçmenler yarkurulu'da Mavri Mira kuruluna bağladır.
İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsolosluğu silah ve cephane deposu halini almıştır; ve üstelik kiliseler tapınma yerinden çok askeri anbarlar gibi kullanılmaktadır. Ermeni patriği Zaven Efendi de Mavri Mira kurulunca satın alınmıştır.
Rum okullarının önceleri bizim yapıp da, tam şimdi sırası iken, ne yazık ki, bıraktığımız izci örgütleri tümüyle Mavri Mira kurulunca yönetilmektedir. İstanbul, Bursa, Bandırma, Kırkkilise(2) , Tekirdağ ve çevresinde izci örgütleri tamamlanmıştır. İzciler yalnız çocuklar değildir. Yirmi yaşını aşkın gençler de girmiştir. Anadolu'da Samsun ve Trabzon, cephane dağıtım yerleridir. Uygun bir durumda bir yelkenli Yunan gemisi, istasyon halinde cephane ve silahlarla yüklü olarak bu yerlerde bulundurulacaktır. Ermeni hazırlığı da tümüyle Rum hazırlığı gibidir.' Mustafa Kemal.
'Yıldırım Grubu Komutanı' Adana, 6 Kasım 1918 'BAŞKOMUTANLIK GENELKURMAY BAŞKANLIĞI'NA ...İngilizlerin Halep dolaylarındaki ordularını beslemek için İskenderun Limanı'ndan yararlanmak istemeleri doğru değildir. Şundan ki, İngilizlerin eline geçmiş olan Halep ilinde ve özellikle Halep kentinde bolca yiyecek olduktan başka Anlaşma (Mondros Mütarekesi) 21'nci maddesine göre, gerçekten Halep'teki İngiliz ordusunun yiyecek yardımı gerekirse pek çok yiyecekleri bulunan Kilis-Antep yöresinden özel düzenlemelerle yiyecek satılabilir. Size güven veririm ki, amaç Halep'teki İngiliz ordusunu beslemek olmayıp İskenderun'u işgal, İskenderun-Kırıkhan-Katma yoluyla Antakya-Dircemal-Afterin çizgisinde bulunan Yedinci Ordu'nun geri çekilme yolunu kesmek ve bu orduyu Musul'da yaptığı gibi teslimden kaçamayacak bir duruma sokmaktır. İngilizlerin, Ermeni çetelerini bugün İslahiye'de eyleme geçirmiş olmaları da bu görüşü doğrulayacak durumdadır. İngiliz delegelerinin centilmenliğini ve buna karşılık bu biçimde davranmalarını anlamak ve değerlendirmek centilmenliğinden kendimi ayırmış bulunduğumu arz ederim. Yunanlıların eylem alanına çıkarılmasını sağlamakla İngilizlerin İskenderun'da ve İskenderun-Halep yolu üzerinde yerleşmesindeki durumun anlamını anlayamadığım gibi buna göz yummayı da pek sakıncalı görüyorum. ...İngilizlerin kandırıcı işlem, öneri davranışlarını İngilizler'den çok, haklı ve 'nazik' gösterecek ve buna karşılık iyi görünmeyi üstlenici buyrukları uygulamaya yaradılışım elvermediğinden ve oysa ki, Başkomutanlık Genelkurmay Başkanlı'ğın ilkesine uygun davranmadığım da, birçok suçlamalar altında kalmaklığım doğal bulunduğundan, komutayı hemen bırakmak üzere yerime atayacağınız kişiye buyruğun ivedilikle bildirilmesini özellikle dilerim. (*) HTVD, sayı 29, Belge 748. ------------- (*) Ben yapamam, yerime bir uşak bulun' derken, gelecek kuşaklara da izlenmesi gereken yolu göstermiş oluyor.
o zamanki şartlarda atatürk olmasa idi acaba onun gibi biri çıkarmıydı bunu bilemeyiz ama 15 senede yapılanla 70 senede yapılanı kıyasladığınızda aradaki uçurumun çok derin olduğunu göreceksiniz..
Dünyadaki en yaratıcı, en zeki, en ileri görüşlü, en karakterli, en sevecen, en milliyetçi ve daha bir çok en'e sahip olan bir lider: Mustafa Kemal ATATÜRK
13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da bugün HARBİYE semtinde müze olarak kullanılan Harp Okulu/Akademisi'ne girdi. Toplam 6 senelik okul hayatından sonra 11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
'Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların karı değildir, O'nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.' (M.K.Atatürk)
Kaynak: Ülkü Dergisi, Şemsettin Günaltay, sayı 100, sayfa 4 (Not:Ülkü dergisi 1932 yılında yayınlanmaya başlayan bir dergidir.)
bir müsellesin mesahayı sathiyesi kaidesinin irtifaına zarbının nısfına müsavidir BELASINI bir üçgenin alanı yüksekliğinin tabanına çarpımının yarısına eşittir e çeviren adam............. bu yaptığı en küçük iş! ! ! ! varın gerisini siz hesaplayın bu uzun zamanınızı alacak sağlıcakla kalın........
Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçtikten sonra Amasya'dan Kâzım (Karabekir) Paşa'ya çektiği telgrafta şöyle diyordu: 'Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim.' Bu kararla, Amasya protokolünde 'Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler' diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu. Meclis'teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey'in, 'Türklerin sağlığı korunmalıdır' demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı. O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve 'Meclis'in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu' vurgulamıştı. Kurtuluş Savaşı başlarken Kemal Paşa, Kürtlere özerklik verilmesinden bile söz etmişti. (Can Dündar - 7 kasım 2003)
'...ve bu gelenegin, Turkiye'nin hayatina ve varligina araliksiz uygulanmasi sonucunda, nihayet turkiye'yi islah etmek, uygarlastirmak gibi birtakim bahanelerle, Turkiye'nin ic hayatina, ic yonetimine islemis ve sizmislardir. boyle elverisli bir zemin hazirlamak guc ve kudretini elde etmislerdir.'
'...oysa bu guc ve kuvvet, Turkiye'de ve Turkiye halkinda olan gelisme cevherine, zehirli ve yakici bir sivi katmistir. bunun etkisi altinda kalarak, milletin, en cok da yoneticilerin zihinleri tamamen bozulmustur. artık durumu duzeltmek, hayat bulmak, insan olmak icin, mutlaka avrupa'dan nasihat almak, butun isleri Avrupa'nin emellerine uygun yurutmek, butun dersleri avrupa'dan almak gibi birtakim zihniyetler ortaya cikti...'
'...bu dusus, bu alcalis, yalniz maddi seylerle olsaydi, hicbir onemi yoktu. ne yazik ki Turkiye ve Turk halki, ahlak(!) bakimindan da dusuyor. durum incelenirse gorulur ki, Turkiye, dogu 'maneviyatiyla' sona eren bir yol uzerinde bulunuyordu. dogu'yla batı'nin birlestigi yerde bulundugumuz, batı'ya yaklastigimizi zannettigimiz takdirde, asil(!) mayamiz olan dogu 'maneviyatindan' tamamiyle soyutlaniyoruz. hic suphesizdir ki, bu buyuk memleketi, bu milleti, cokuntu ve yok olma çikmazina itmekten baska, bir sonuç beklenemez (bundan) .'
iyi adamdı
atatürk demek onun kara kaşlarını mavi gözlerini sevmek demek değildir
ataürk demek onun cizdiği yolda türk cumhuriyetini ileri cağdaş düzeye ulaştırmakıtır.
ataürkte şu sözleri söylemiştir zaten ' BENİM NACİZ VÜCUDUM ELBET TOPRAK OLACAKTIR AMA TÜRK MİLLETİ DAİMA PAYİDAR KALACAKTIR' demiştir atatürk budur işte
,
merhabalar
atatürk tarihe maal olmuş bir insandır.
iyisi! ile kötüsü! ile tarihte anılıyor ve anılacaktırda.
tarihte anılan ve anılacak olan büyük kimseler vardır.
bu kimselerin benzerliklerine hiç dikkat ettinizmi?
özellikle anıt mezarlar ve bu mezarlara giderken kullanılan ASLANLI YOL ve bu mezarlarda uygulanan saygı şekli ni diğer ülkelerdeki ler ile bir karşılaştırın bakalım ne gibi bir yargıya varacaksınız!
evet tarihte yaşamış ve tarihte yaşayacak olan atatürk e farklı bir bakış açısı.
'Daha kötüsü, iş başında
bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların
siyasal erekleriyle birleştirebilirler.' Atatürk
Ne kadar vahim bir durumdayız farkındamısınız?
ATATÜRK'ÜN TÜRK GENÇLİĞİNE HİTABESİ - YENİ TÜRKÇE
Ey Türk Gençliği!
Birinci ödevin; Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini, sonsuzluğa değin
korumak ve savunmaktır.
Varlığının ve geleceğinin biricik temeli budur. Bu temel, senin en
değerli güven kaynağıdır. Gelecekte de, yurt içinde ve dışında, seni bu
kaynaktan yoksun etmek isteyen kötücüller bulunacaktır. Bir gün,
bağımsızlığını ve cumhuriyetini savunmak zorunda kalırsan; ödeve atılmak
için, içinde bulunacağın durumun olanaklarını ve koşullarını
düşünmeyeceksin! Bu olanaklar ve koşullar çok elverişsiz olabilir.
Bağımsızlığına ve cumhuriyetine kıymak isteyecek düşmanlar, bütün dünyada
benzeri görülmedik bir utku kazanmış olabilirler. Zorla ve aldatıcı
düzenlerle sevgili yurdunun bütün kaleleri alınmış, bütün gemilikleri ele
geçirilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve yurdun her köşesine düşman
girmiş olabilir. Bütün bu koşullardan daha acıklı ve korkunç olmak üzere,
yurdunda, iş başında bulunanlar, aymazlık ve sapkınlık içinde
olabilirler. Üstelik, hainlik de yapabilirler. Daha kötüsü, iş başında
bulunan kişiler, kendi çıkarlarını, yurduna girmiş olan düşmanların
siyasal erekleriyle birleştirebilirler. Ulus, yoksulluk ve sıkıntı içinde
ezgin ve bitkin düşmüş olabilir.
Ey Türk geleceğinin gençliği!
İşte, bu ortam ve koşullar içinde bile ödevin, Türk bağımsızlığını ve
Cumhuriyetini kurtarmaktır! Bunun için gereken güç, damarlarındaki soylu
kanda vardır!
Söylev' den 20 Ekim 1927
1881: Selanik'te doğdu.
1893: Askeri Rüştiye'ye girdi ve Kemal adını aldı.
1895: Selanik Askeri Rüştiyesi'ni bitirdi, Manastır Askeri İdadisi'ne girdi.
1899 Mart 13: İstanbul Harp Okulu Piyade sınıfına girdi.
1902: Harp Akademisi'ne girdi ve burada gazete çıkardı.
1905 Ocak 11: Harp Akademisi'ni Yüzbaşı olarak bitirdi, Şam'a 5. Ordu'nun 30. Süvari Alayı'nda staj yapmak için atandı.
1906 Ekim: Şam'da Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu. Şam'da topçu stajını yaptı ve Kolağası oldu
1908 Temmuz 23: Meşrutiyet'in ilan edilmesi için çalışmaları.
1909 Mart 31: 31 Mart ihtilalinde Hareket Ordusu Kurmay Subayı olarak çalıştı.
1911 Eylül 13: Mustafa Kemal, İstanbul'a Genelkurmay'a naklen atandı.
1911 Kasım 27: Mustafa Kemal, Binbaşılığa yükseldi.
1912 Ocak 9: Mustafa Kemal, Trablusgarp'ta Tobruk saldırısını yönetti.
1913 Ekim 27: Mustafa Kemal, Sofya Ateşemiliterliği'ne atandı.
1914 Mart 1: Mustafa Kemal, Yarbaylığa yükseltildi.
1915 Şubat 2: Mustafa Kemal, Tekirdağı'nda 19. Tümeni kurdu.
1915 Şubat 25: Mustafa Kemal'in Maydos'a gidişi.
1915 Nisan 25: Mustafa Kemal, Arıburnu'nda İtilaf Devletleri'ne karşı koydu.
1915 Haziran 1: Mustafa Kemal'in Albaylığa yükselişi.
1915 Ağustos 9: Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı'na atandı.
1915 Ağustos 10: Mustafa Kemal, Anafartalar'dan düşmanı geri attı.
1916 Nisan 1: Mustafa Kemal'in Tuğgeneralliğe yükselişi.
1916 Ağustos 6: Mustafa Kemal, Bitlis ve Muş'u düşman elinden kurtardı.
1917 Eylül 20: Mustafa Kemal, memleketin ve ordunun durumunu açıklayan raporunu yazdı.
1917 Ekim: Mustafa Kemal, İstanbul'a döndü.
1918 Ekim 26: Mustafa Kemal, Halep'in kuzeyinde bugünkü sınırlarımız üzerinde düşman saldırılarını durdurdu.
1918 Ekim 30: Mondros Mütarekesi'nin imzalanması.
1918 Ekim 31: Mustafa Kemal'in Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'na atanması.
1918 Kasım 13: Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı'nın kaldırılması ve Mustafa Kemal'in İstanbul'a dönüşü.
1919 Nisan 30: Mustafa Kemal'in Erzurum'da bulunan 9. Ordu Müfettişliği'ne atanması.
1919 Mayıs 15: İzmir'e Yunan'lıların asker çıkarması.
1919 Mayıs 16: Mustafa Kemal, Bandırma vapuruyla İstanbul'dan ayrıldı.
1919 Mayıs 19: Mustafa Kemal, Samsun'a çıktı.
1919 Haziran 15: Mustafa Kemal, 3. Ordu Müfettişi ünvanını aldı.
1919 Haziran 21: Mustafa Kemal, Ulusal Güçleri Sivas Kongresi'ne çağırdı.
1919 Temmuz 8 / 9: Mustafa Kemal, askerlikten çekildi. (Saat: 20:50)
1919 Temmuz 23: Mustafa Kemal'in başkanlığı altında Erzurum Kongresi'nin toplanması ve bir Temsil Kurulu seçerek dağılması. (7 Ağustos 1919)
1919 Eylül 4: Mustafa Kemal'in başkanlığı altında Sivas Kongresi'nin toplanması ve 11 Eylül'de sona ermesi.
1919 Eylül 11: Mustafa Kemal, Anadolu ve Rumeli Müdafaayı Hukuk Cemiyeti Heyet Temsiliyesi Başkanlığı'na saçildi.
1919 Ekim 22: Amasya Protokolü'nün imzalanması.
1919 Kasım 7: Mustafa Kemal, Erzurum'dan milletvekili seçildi.
1919 Aralık 27: Mustafa Kemal, Heyeti Temsiliye'yle birlikte Ankara'ya geldi.
1920 Mart 20: İstanbul'un İtilaf Devletleri tarafından ele geçirilmesi, Mustafa Kemal'in protestosu, Ankara'da yeni bir Millet Meclisi toplama girişimi.
1920 Mart 18: İstanbul'da Meclis-i Mebusan'ın son toplantısı.
1920 Mart 19: Mustafa Kemal tarafından Ankara'da üstün yetkiyi taşıyan bir Millet Meclisi toplanması hakkında illere duyuruda bulunulması.
1920 Nisan 23: Mustafa Kemal, Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni açtı.
1920 Nisan 24: Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildi.
1920 Mayıs 5: Mustafa Kemal'in başkanlığında ilk Hükümet'in toplantısı.
1920 Mayıs 11: Mustafa Kemal, İstanbul Hükümeti tarafından ölüm cezasına çarptırıldı.
1920 Mayıs 24: Mustafa Kemal'in cezası Padişah tarafından onaylandı.
1920 Ağustos 10: Osmanlı İmparatorluğu delegeleriyle İtilaf Devletleri arasında Sevr Antlaşması'nın imzalanması.
1920 Ocak 9 / 10: Birinci İnönü Savaşı.
1921 Ocak 20: İlk Teşkilat-ı Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun esas maddelerinin kabulü.
1921 Mart 30 / Nisan 1: İkinci İnönü Savaşı.
1921 Mayıs 10: Mustafa Kemal tarafından Büyük Millet Meclisi'nde Anadola ve Rumeli Müdafaai Hukuk Grubu'nun kurulması ve Mustafa Kemal'in Grup Başkanlığı'na seçilmesi.
1921 Ağustos 5: Mustafa Kemal'e Başkumandanlık görevinin verilmesi.
1921 Ağustus 22: Mustafa Kemal'in yönetiminde Sakarya Meydan Savaşı'nın başlaması.
1921 Eylül 13: Sakarya Meydan Savaşı'nın kazanılması.
1921 Eylül 19: Mustafa Kemal'e Mareşallik rütbesinin verilmesi ve Mustafa Kemal'in Gazi ünvanını alması.
1922 Ağustos 26: Gazi Mustafa Kemal'in Kocatepe'den Büyük Taarruz'u yönetmesi.
1922 Ağustos 30: Gazi Mustafa Kemal'in Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Savaşı'nı kazanması.
1922 Eylül 1: Gazi Mustafa Kemal'in: 'Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri! ' emrini vermesi.
1922 Eylül 9: Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesi.
1922 Eylül 10: Gazi Mustafa Kemal'in İzmir'e gelişi.
1922 Ekim 11: Mudanya Mütarekesi'nin imzalanması.
1922 Kasım 1: Gazi Mustafa Kemal'in önerisi üzerine saltanatın kaldırılması.
1922 Kasım 17: Vahdettin'in bir İngiliz harp gemisiyle İstanbul'dan kaçması.
1923 Ocak 29: Gazi Mustafa Kemal'in Latife Hanım'la evlenmesi.
1923 Temmuz 24: Lozan Antlaşması'nın imzalanması.
1923 Ağustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Halk Fırkası'nı kurması.
1923 Ağustos 11: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçilmesi.
1923 Ekim 29: Cumhuriyet'in ilan edilmesi.
1923 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in ilk Cumhurbaşkanı olması.
1924 Mart 1: Gazi Mustafa Kemal'in Büyük Millet Meclisi'nde Halifeliği kaldırması ve öğretimin birleştirilmesi hakkında açış nutkunu söylemesi.
1924 Mart 3: Hilafetin kaldırılması, öğrenimin birleştirilmesi, Şer'iyeve Evkaf Vekaletiyle (Bakanlığıyla) , Erkanıharbiyei Umumiye Vekaletinin kaldırılması hakkındaki yasaların Büyük Millet Meclisi'nce kabul edilmesi.
1924 Nisan 20: Türkiye Cumhuriyeti Teşkilatı Esasiye (Anayasa) Kanunu'nun kabul edilmesi.
1925 Şubat 17: Aşarın kaldırılması.
1925 Ağustos 24: Gazi Mustafa Kemal'in ilk defa Kastamonu'da şapka giymesi.
1925 Kasım 25: Şapka Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.
1925 Kasım 30: Tekkelerin kapatılması hakkındaki kanunun kabulü.
1925 Aralık 26: Uluslararası takvim ve saatin kabulü.
1926 Şubat 17: Türk Medeni Kanunu'nun kabulü.
1927 Temmuz 1: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanı sıfatı ile ilk kez İstanbul'a gitmesi.
1927 Ekim 15 / 20: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet Halk Partisi 2. Kurultayı'nda tarihi Büyük Nutku'nu söylemesi.
1927 Kasım 1: Gazi Mustafa Kemal'in 2. Kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1928 Ağustos 9: Gazi Mustafa Kemal'in Sarayburnu'nda Türk harfleri hakkındaki nutkunu söylemesi.
1928 Kasım 3: Türk Harfleri Kanunu'nun Büyük Millet Meclisi'nde kabul edilmesi.
1931 Nisan 15: Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Tarih Kurumu'nun kurulması.
1931 Mayıs 4: Gazi Mustafa Kemal'in 3.kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1932 Temmuz 12: Gazi Mustafa Kemal tarafından Türk Dil Kurumu'nun kurulması.
1933 Ekim 29: Gazi Mustafa Kemal'in Cumhuriyet'in 10. Yıldönümünde tarihi nutkunu söylemesi.
1934 Kasım 24: Gazi Mustafa Kemal'e Büyük Millet Meclisi tarafından ATATÜRK soyadının verilmesi kanununun kabul edilmesi.
1935 Mart 1: Atatürk'ün 4. kez Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi.
1937 Mayıs 1: Atatürk'ün çiftliklerini Hazine'ye ve taşınamaz mallarını da Ankara Belediyesi'ne bağışlaması.
1938 Mart 31: Atatürk'ün hastalığı hakkında Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nin ilk resmi duyurusu.
1938 Eylül 15: Atatürk'ün vasiyetnamesini yazması.
1938 Ekim 16: Atatürk'ün hastalık durumu hakkında günlük resmi duyuruların yayınına başlanması.
1938 Kasım 10: Atatürk'ün ölümü. (Perşembe, saat: 09.05)
1938 Kasım 11: İstanbul Şehir Meclisi'nin olağanüstü toplantı yapması. Saraydaki Cumhurbaşkanlığı forsunun indirilerek yerine yarıya kadar indirilmiş Türk Bayrağı'nın çekilmesi.
1938 Kasım 12: Atatürk'ün ölümü dolayısıyla, Yüksek Öğretim gençliğinin Üniversite Konferans Salonu'nda toplanması.
1938 Kasım 13: Gençliğin Taksim Cumhuriyet Anıtı önünde toplanarak Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet'i koruyacaklarına ant içmeleri.
1938 Kasım 14: Büyük Millet Meclisi çok hazin bir toplantı yaptı.
1938 Kasım 15: Hükümet Atatürk'ün Ankara'da ebedi istirahat yerine konulacağı 21 Kasım 1938 tarihini ulusal yas günü olarak duyurdu.
1938 Kasım 16: İstanbul'lular Atatürk'ün Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'ndaki katafalkı önünde sabahın ilk saatlerinden gecenin son saatlerine kadar saygı ve üzüntü içinde son görevlerini yaptılar.
1938 Kasım 19: Büyük bir törenle, Atatürk'ün Dolmabahçe'den alınan yüce cenazesi, önce Sarayburnu'na, oradan Zafer torpidosuyla Yavuz zırhlısına götürüldü.Yavuz zırhlısıyla İzmit'e kadar götürülen tabut, oradan Ankara'ya yolcu edildi.
1938 Kasım 20: Atatürk'ün sevgilinaşı Ankara'ya ulaştı ve Ankara'da Büyük Millet Meclisi önündeki katafalka konuldu. Ankara'lılar da son görevlerini saygıyla yaptılar.
1938 Kasım 21: Atatürk'ün cenazesinin Etnoğrafya Müzesi'ndeki Geçici Kabre konulması.
1938 Kasım 25: Atatürk'ün vasiyetnamesinin açılması.
1938 Aralık 26: Atatürk'ün 'Ebedi Şef' sanıyla anılmasının kabul edilmesi.
1953 Kasım 4: Atatürk'ün Geçici Kabri'nin açılması.
1953 Kasım 10: Atatürk'ün cenazesinin Anıt-Kabir'e nakledilmesi.
Paşam kalk mezardan
adının arkasında ne haltlar çeviriyolar
neleeerrr anlatıldı bize neleerr...
atam samsuna kayıktan bozma gemiyle çıkarken! vahdettinden çanını zor kurtararak gizlice! vatanını kurtarmak için.. breh breh...
büyük lider olduğu kesindir.ama o da bir osmanlı evladıdır inkar edilemez.edilse de gerçek değişmez.
Gerçekten büyük işler yaptı.
BÜYÜK VE ASİL TÜRK MİLLETİ!
Ordularımız 9 Eylül 1338 (1922) sabahı İzmirimizi ve yine 9 Eylül 1338 (1922) akşamı Bursamızı nıuzafferen kurtardılar. Akdeniz askerlerimizin zafer terâneleriyle dalgalanıyor. Asya tmparatorluğu'na yeltenen küstah bir düşmanın muharebe meydanlarına gelmek cesaretinde bulunan ordu kumandanlarıyla kumanda heyetleri günlerden beri Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin savaş esiri bulunuyorlar. Düşmanın başkumandan tayin ettiği general (Trikopis) , birçok gece ve gündüz ümitsizce muharebeyi ve her kurtuluş çaresini tecrübe ettikten sonra nihayet maiyetindeki generaller ve kurmayları ve kumanda ettiği ordunun elinde kalabilenleriyle teslim oldu. Eğer Yunan kralı da bugün esirler meyânında bulunmuyorsa; bu taç sahiplerinin, işleri esasen yalnız milletlerinin sefalarına iştirak etmek olduğundan muharebe meydanlarının felâketli günlerinde onların saraylarından başka bir şey düşünmemek tabiatlarındandır. Batı fabrikalarının çelik zırhları ile kaplanan muazzam Yunan orduları artık Anadolu dağlarında subayları tarafından terk edilmiş zavallı sürüler, cinayetlerinden dehşete düşerek kudurmuş kitleler ve ağaç diplerinde kalmış dermansız yaralılardan ibaret kaldı. Düşman ordularının savaş malzemesi hemen üçte iki itibariyle topraklarımızdadır. Düşmanın esirlerden başka insan zayiatının yüz binden ne kadar fazla olduğunu tayin etmek müşkildir. Fakat resmî ağızla milletimize müjdelerim ki bizini insan zayiatımız dörtte üçü hafif yaralı olmak üzere on bin nüfusa baliğ olmaktadır. Büyük Türk Milleti! Ordularımızın kabiliyet ve kudreti düşmanlarımıza dehşet, dostlarımıza emniyet verecek bir kemâl ile tezahür etti. Millet orduları on dört gün zarfında büyük bir düşman ordusunu imha ettiler. Dört yüz kilometrelik fasılasız bir takip yaptılar. Anadolu'daki bütün işgal edilmiş topraklarımızı geri aldılar. Büyük zafer münhasıran senin eserindir. Çünkü İzmirimizi siyasî hırslar neticesinde âdeta memnunen düşmana teslim eden heyetlerle milletin hiçbir münasebeti yok idi. Bursamızı istilâ eden Yunan kuvvetleri ise ancak imparatorluğun askerî teşkilâtıyla işbirliği yaparak muvaffak olmuşlardı. Vatanın kurtuluşu, milletin rey ve idaresi kendi mukadderatı üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zaman başlamış ve ancak mil¬letin vicdanından doğan ordularla müspet ve kati neticelere ermiştir. BÜYÜK VE NECİP TÜRK MİLLETİ! ANADOLU'NUN KURTULUŞ ZAFERİNİ TEBRİK EDERKEN SANA İZMİR'DEN, BURSA'DAN, AKDENİZ UFUKLARINDAN ORDULARININ SELÂMINI DA TAKDİM EDİYORUM.
12.9.1338 (1922)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL
kısa zamanda çok ve büyük işler yaptı..
ilk kimlik numarası atatürk'e aittir..
00000000001
atatürk'ün kimlik numarasıdır...
Bir gecede yüzbinlerce insanın, Anadolu insanlarının kaderine yön vermiş, anadolu medeniyetinin yeryüzünden silinmesine engel olmuştur.
Atatürk aynı ismi taşıdığı Hz.Muhammed Aleyhisselam’a son derece bağlı ve saygılı bir insandır. Bu saygı ve bağlılığı ifade etmesi açısından şu olayı nakletmemiz yerinde olacaktır: Bir vesile ile Batılı bir oryantalistin Hz.Peygamber hakkında yazdığı bir kitap kendisine sunulur.Oryantalist kitabında Yüce Peygamberimizden; “cezbeyetutulmuş sönük bir derviş” diye söz eder. Bunu okuyunca Atatürk şu yorumu yapar: “Bu gibi cahil adamlâr onun yüksek şahsiyetini ve başardığı büyük işleri kavrayamazlar. O, Allah'ın birinci ve en büyük kuludur. O'nun izinde bugün milyonlarca insan yürüyor. Benim, senin adın silinir, fakat sonsuza kadar O anılacaktır, yaşayacaktır.”
mükemmelliği
'Millet sevgisi kadar büyük sevgi yoktur. Kurtuluş Savaşı'nda benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler olmuştur zannederim. Fakat, bunlardan, hiçbirini kendime maletmedim. Yapılanın hepsi milletin eseridir dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur. Mazide sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için, yapmamız lazım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz. Bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. İlmi araştırmalar da bunlar arasındadır. Benim arkadaşlarıma tavsiyem şudur: Şahsınız için değil fakat mensup olduğumuz millet için elbirliği ile çalışalım. Çalışmaların en büyüğü budur.' (Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, Afet İnan, s. 309)
Kitap: Tek Adam / Şevket Süreyya Aydemir (3 cilt)
'İnsanlığın hepsini bir vücut ve her milleti bu vücudun bir uzvu, azası saymak icap eder. Bir vücudun bir parmağının ucundaki acıdan, diğer bütün uzuvlar müteessir olur. Ancak böyle bir düşünüş insanları, milletleri hodbinlikten kurtarır.
Eğer milletler arasında bir hastalık varsa, hadise ne kadar uzakta olursa olsun, kendi aramızda olmuş gibi bu esastan şaşmamak lâzımdır.
Eğer devamlı sulh isteniyorsa, insan kitlelerinin vaziyetlerini iyileştirecek, milletlerarası tedbirler lâzımdır.
İnsanların hepsinin, heyeti umumiyesinin refahı, açlığın ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kinden ve hasetten uzaklaşacak şekilde terbiye edilmelidir'.
(Atatürk'ün, 17 mart 1937'de Ankara'da, Ankara Palas'ta Romanya Dışişleri Bakanı Antonesku şerefine verilen ziyafetteki nutkundan.)
'GENELGE
Erzurum, 22.8.1919
Belge: 1(*)
Elde edilen pek güvenilir bilgilere göre, İstanbul Rum Patrikhanesinde Mavri Mira adında bir kurul oluşmuştur. Bunun başkanı Patrik Vekili Droteos, üyeleri: Atinegora, Enez Metropolidi, Yunan Yarbayı Giritli Katehakis, Katelopolos, Dipasimas, Ayinpa, Polimitis, Siyari adındaki kişilerdir.
Kurul doğrudan doğruya Venizelos'tan yönerge alıyor. Rumların ve Yunan hükümetinin para yardımı ile pek büyük bir anamalı vardır.
Görevi, Osmanlı illerinde çeteler kurmak ve yönetmek, mitingler ve propagandalar yapmaktır. Yunan Kızılhaçı da bu Mavri Mira kuruluna bağlıdır. Görevi görünüşte göçmenlere bakmak gibi insancıl bir perde altında çete örgütleri kurmak, ayaklanma düzenleri hazırlamaktadır. Böylece ilaçlar ile sağlık gereçleri adı altında silah, cephane ve donatıyı(1) Osmanlı ülkelerine sokmaktadır. Dahası, resmi göçmenler yarkurulu'da Mavri Mira kuruluna bağladır.
İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsolosluğu silah ve cephane deposu halini almıştır; ve üstelik kiliseler tapınma yerinden çok askeri anbarlar gibi kullanılmaktadır.
Ermeni patriği Zaven Efendi de Mavri Mira kurulunca satın alınmıştır.
Rum okullarının önceleri bizim yapıp da, tam şimdi sırası iken, ne yazık ki, bıraktığımız izci örgütleri tümüyle Mavri Mira kurulunca yönetilmektedir. İstanbul, Bursa, Bandırma, Kırkkilise(2) , Tekirdağ ve çevresinde izci örgütleri tamamlanmıştır. İzciler yalnız çocuklar değildir. Yirmi yaşını aşkın gençler de girmiştir. Anadolu'da Samsun ve Trabzon, cephane dağıtım yerleridir. Uygun bir durumda bir yelkenli Yunan gemisi, istasyon halinde cephane ve silahlarla yüklü olarak bu yerlerde bulundurulacaktır. Ermeni hazırlığı da tümüyle Rum hazırlığı gibidir.'
Mustafa Kemal.
'Yıldırım Grubu Komutanı'
Adana, 6 Kasım 1918
'BAŞKOMUTANLIK GENELKURMAY BAŞKANLIĞI'NA
...İngilizlerin Halep dolaylarındaki ordularını beslemek için İskenderun Limanı'ndan yararlanmak istemeleri doğru değildir. Şundan ki, İngilizlerin eline geçmiş olan Halep ilinde ve özellikle Halep kentinde bolca yiyecek olduktan başka Anlaşma (Mondros Mütarekesi) 21'nci maddesine göre, gerçekten Halep'teki İngiliz ordusunun yiyecek yardımı gerekirse pek çok yiyecekleri bulunan Kilis-Antep yöresinden özel düzenlemelerle yiyecek satılabilir. Size güven veririm ki, amaç Halep'teki İngiliz ordusunu beslemek olmayıp İskenderun'u işgal, İskenderun-Kırıkhan-Katma yoluyla Antakya-Dircemal-Afterin çizgisinde bulunan Yedinci Ordu'nun geri çekilme yolunu kesmek ve bu orduyu Musul'da yaptığı gibi teslimden kaçamayacak bir duruma sokmaktır. İngilizlerin, Ermeni çetelerini bugün İslahiye'de eyleme geçirmiş olmaları da bu görüşü doğrulayacak durumdadır. İngiliz delegelerinin centilmenliğini ve buna karşılık bu biçimde davranmalarını anlamak ve değerlendirmek centilmenliğinden kendimi ayırmış bulunduğumu arz ederim. Yunanlıların eylem alanına çıkarılmasını sağlamakla İngilizlerin İskenderun'da ve İskenderun-Halep yolu üzerinde yerleşmesindeki durumun anlamını anlayamadığım gibi buna göz yummayı da pek sakıncalı görüyorum.
...İngilizlerin kandırıcı işlem, öneri davranışlarını İngilizler'den çok, haklı ve 'nazik' gösterecek ve buna karşılık iyi görünmeyi üstlenici buyrukları uygulamaya yaradılışım elvermediğinden ve oysa ki, Başkomutanlık Genelkurmay Başkanlı'ğın ilkesine uygun davranmadığım da, birçok suçlamalar altında kalmaklığım doğal bulunduğundan, komutayı hemen bırakmak üzere yerime atayacağınız kişiye buyruğun ivedilikle bildirilmesini özellikle dilerim. (*)
HTVD, sayı 29, Belge 748.
-------------
(*) Ben yapamam, yerime bir uşak bulun' derken, gelecek kuşaklara da izlenmesi gereken yolu göstermiş oluyor.
o zamanki şartlarda atatürk olmasa idi acaba onun gibi biri çıkarmıydı bunu bilemeyiz ama 15 senede yapılanla 70 senede yapılanı kıyasladığınızda aradaki uçurumun çok derin olduğunu göreceksiniz..
Dünyadaki en yaratıcı, en zeki, en ileri görüşlü, en karakterli, en sevecen, en milliyetçi ve daha bir çok en'e sahip olan bir lider: Mustafa Kemal ATATÜRK
13 Mart 1899 tarihinde İstanbul'da bugün HARBİYE semtinde müze olarak kullanılan Harp Okulu/Akademisi'ne girdi. Toplam 6 senelik okul hayatından sonra 11 Ocak 1905 tarihinde de Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
'Hz. Muhammed'in bir avuç imanlı Müslümanla mahşer gibi kalabalık ve alabildiğine zengin Kureyş ordusuna karşı Bedir meydan muharebesinde kazandığı zafer, fani insanların karı değildir, O'nun Peygamberliğinin en kuvvetli delili işte bu savaştır.' (M.K.Atatürk)
Kaynak: Ülkü Dergisi, Şemsettin Günaltay, sayı 100, sayfa 4
(Not:Ülkü dergisi 1932 yılında yayınlanmaya başlayan bir dergidir.)
bir müsellesin mesahayı sathiyesi kaidesinin irtifaına zarbının nısfına müsavidir BELASINI bir üçgenin alanı yüksekliğinin tabanına çarpımının yarısına eşittir e çeviren adam............. bu yaptığı en küçük iş! ! ! ! varın gerisini siz hesaplayın bu uzun zamanınızı alacak sağlıcakla kalın........
Her zaman görünen bilinen düşmana değil içimizdeki düşmana dikkat edin demiş, ne kadar da güzel söylemiş
İstiklal savaşı sırasında ve cumhuriyetin ilanından sonra Refet Bele, Rauf Orbay, Kazım Karabekir'le derin görüş ayrılıkları olmuştur.
Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçtikten sonra Amasya'dan Kâzım (Karabekir) Paşa'ya çektiği telgrafta şöyle diyordu:
'Ben Kürtleri ve hatta bir özkardeş olarak tekmil milleti bir nokta etrafında birleştirmek ve bunu cihana göstermek karar ve azmindeyim.'
Bu kararla, Amasya protokolünde 'Türklerin ve Kürtlerin oturdukları yerler' diye adlandırılan ülke için milli mücadele başladı ve BMM kuruldu.
Meclis'teki ilk tartışmalardan biri Kastamonu Mebusu Yusuf Kemal Bey'in, 'Türklerin sağlığı korunmalıdır' demesiyle patlamış, Sivas Mebusu Emir Paşa, bu vatanda sadece Türklerin yaşamadığını hatırlatmıştı. O aşamada, Mustafa Kemal Paşa devreye girmiş ve 'Meclis'in sadece Türklerden değil, Çerkezlerden, Kürtlerden, Lazlardan oluştuğunu ve bunların çıkarlarının ortak olduğunu' vurgulamıştı.
Kurtuluş Savaşı başlarken Kemal Paşa, Kürtlere özerklik verilmesinden bile söz etmişti.
(Can Dündar - 7 kasım 2003)
'...ve bu gelenegin, Turkiye'nin hayatina ve varligina araliksiz uygulanmasi sonucunda, nihayet turkiye'yi islah etmek, uygarlastirmak gibi birtakim bahanelerle, Turkiye'nin ic hayatina, ic yonetimine islemis ve sizmislardir. boyle elverisli bir zemin hazirlamak guc ve kudretini elde etmislerdir.'
'...oysa bu guc ve kuvvet, Turkiye'de ve Turkiye halkinda olan gelisme cevherine, zehirli ve yakici bir sivi katmistir. bunun etkisi altinda kalarak, milletin, en cok da yoneticilerin zihinleri tamamen bozulmustur. artık durumu duzeltmek, hayat bulmak, insan olmak icin, mutlaka avrupa'dan nasihat almak, butun isleri Avrupa'nin emellerine uygun yurutmek, butun dersleri avrupa'dan almak gibi birtakim zihniyetler ortaya cikti...'
'...bu dusus, bu alcalis, yalniz maddi seylerle olsaydi, hicbir onemi yoktu. ne yazik ki Turkiye ve Turk halki, ahlak(!) bakimindan da dusuyor. durum incelenirse gorulur ki, Turkiye, dogu 'maneviyatiyla' sona eren bir yol uzerinde bulunuyordu. dogu'yla batı'nin birlestigi yerde bulundugumuz, batı'ya yaklastigimizi zannettigimiz takdirde, asil(!) mayamiz olan dogu 'maneviyatindan' tamamiyle soyutlaniyoruz. hic suphesizdir ki, bu buyuk memleketi, bu milleti, cokuntu ve yok olma çikmazina itmekten baska, bir sonuç beklenemez (bundan) .'
Mustafa Kemal Paşa
6 mart 1922