Kelime olarak 'hamd'den gelir ismi ile müsemma efendimiz Hz.Muhammed sav. de 5 isminden birisidir.Allah Bizi onun ümmeti olmak ve şeref ve rahmetiyle taçlandırdığından dolayı Allah'a şükrediyoruz ve bu şükürde aciz kalmamak için Rahman ve Rahim olan Allah'tan Fatihanın özünde bulunan nabüdü ve nestainülerle yardım talep ediyoruz ve bu talebimizin ömrümüzün sonuna dek devamlı olmasını diliyoruz iyi kandiller efendim iyi ki doğdun.amin.
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu, yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu, oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu, sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi, kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı, çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı, oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı, altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu, sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi, Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz, Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı. Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim, İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi, zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim. Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi, bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp, delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini, çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli, incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi, - Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru, dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona, - Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları, ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Gerçi saklandığı yere, pek yüce olan girince, o bir bakışta tanınan melek dimdik, görkemli, ve parıltılar salan, yalvardı, bütün iddialardan vazgeçerek, izin verilsin diye gezgin kalmasına, eskisi gibi, dalgın tacir olarak yani, fazla gelirdi ona, bilginlere de, görmek sözün böylesini. yalvarana gösteriyor ve istiyordu tekrar. Oku.
Çoktan okumuş denirdi artık ona, yapabilendi o, kulak veren ve yapandı.
Muhammedin Yakarması, RİLKE, Alman Şair, 1920
Muhammed arka arkasına kız çocukları doğduğu için kabilesinde alay konusu olur, o da dağlara çekilir sakinleşmek, kendini dinlemek için ve yardım, o geleneklere, darbe vurmak için gelir, yani cahilliyeye, - İnsan zalim, cahil, ve nankördür - ayeti gibi, ilk vahiy o kederli haline, kıymet verdiği güvenilir muhammede destektir. İyi de gelenek neden ortadan kalkmaz yüzyıllarca, sürer, çünkü görecek işi vardır tasfiyede, kim Allahın sözüne asılacak, kim kolayına kaçacak, onun emri önünde yalnızsın çünkü, çevreyi karşına alman lazım, ve asılan kazanır, böyle daha kolay diyen tasfiye olur, tarihin saati tıkır tıkır işler, senin ki, işlememişse, süzmeliğine yan.
Cabir bin Abdullah el-Ensari anlatımı: Aramızdan bir adam, El-Kasım hakkında bir çocuk babasıydı. Bunun üzerine Ensar (adama): Biz sana asla Ebu'l-Kasım demeyeceğiz ve seni bu mübarek unvanla asla memnun olmayacaksın. Bunun üzerine Peygamber'in gitti ve: Ey Allah'ın Resulu! El-Kâsım'dan aldığım bir çocuk doğurdum ve Ensar, 'Sana asla Ebu'l-Kasım'ı demeyeceğiz ve seni bu unvanla memnun kalmışz' dedi. Peygamber dedi ki: Ensar iyi iş çıkardı. Benim adımla adın, ama Kunya'mla adlandırmayın, çünkü ben Kasım'ım.
alemlere rahmet
Bir gün yolda bir şair arkadaşına raslıyor, artık eskisi gibi şiir yazmıyorsun diyor, o da senin yazdıklarından sonra,
bize yazacak ne kaldı diyor.
Ama - vahiy şiir - le, şiir de karıştırılmasın, biri doğrudan dikte, diğerinde sen de varsın.
Kelime olarak 'hamd'den gelir ismi ile müsemma efendimiz Hz.Muhammed sav. de 5 isminden birisidir.Allah Bizi onun ümmeti olmak ve şeref ve rahmetiyle taçlandırdığından dolayı Allah'a şükrediyoruz ve bu şükürde aciz kalmamak için Rahman ve Rahim olan Allah'tan Fatihanın özünde bulunan nabüdü ve nestainülerle yardım talep ediyoruz ve bu talebimizin ömrümüzün sonuna dek devamlı olmasını diliyoruz iyi kandiller efendim iyi ki doğdun.amin.
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu, metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu,
yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu, her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu,
oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında, sanki cenneti görmüş, ilahi aşkı bulmuştu,
sanki kainatın yaratılışına şahit olmuştu. Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi,
kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi, tufanın sırlarını bilen nuhun havası vardı,
çok az yer, karnının üzerine taş koyardı, boş durmaz, koyunlarını sağar oyalanırdı,
oturur yere, elbislerini kendi yapardı. Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı,
altmış üç yaşında bir ateş sardı vücudunu, Kutsal Kitap Kuranı bir kez daha okudu,
sonra sancağı, Saidin oğluna teslim etti, onlara - Artık aranızdan ayrılam vakti geldi,
Allah birdir, hep onun yolunda savaşın dedi. - Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa
seslendi, ey insanlar ömür bitiyor, hayat gelip geçici, biz karanlıkta birer zerreyiz,
Yüce olan O dur, Ey insanlar Ondan başka rehberim yoktur, onsuz bir değerim olmazdı.
Yaşlı bir kadın koyun kırpıyordu eşikte, Ona, - Tanrı yardımcın olsun - dedi, Herkes
duysun Allah benim adımı andı, bundan emin olun topraktan insan nurdan bir Peygamberim,
İsanın getirdiği dini tamamlamaya geldim, ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi,
zira her şafak doğacak güneşin müjdecisi, Unutmayın ben de etten kemikten bir faniyim.
Şu dünyada başıma gelmeyen kalmadı, çektiğim çilelere, yol olsa dayanmazdı, Tekrar
tekrar bedenlenir cehennem ehli, ve kurtlar yeniden kemirir bedenlerini, böylece defalarca
tükenir ve yeniden dirilir. Ben kutsal savaşların mütevazı bir meydanıyım, bazen bir efendi,
bazen de köle gibiyim, Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir, bir sözüm korkutuyorsa,
bir diğeri müjdecidir. Ey inananlar, çektiklerimi görüyorsunuz işte, karşıma alıp, insanı aldatıp,
delalete sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini,
çoğu zaman Yakup gibi, karanlıklarda çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle, fakat insanlar
beni özellikle öldürmek istedi, bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi, ben ise asla, Hak
davamdan vazgeçmedim, onlarla savaştım, ama, kimseden incinmedim. Kararmıştır kalpleri,
günah işlemek tek işleri, hiç kimse tamamen günahsız değildir belik, ama, çabalayın ki, Allah
cezalandırmasın sizi. O kapkaranlık dünyayı masmavi gökyüzüyle açar, dürüst olun, adaletle
hükmedin, yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için, huriler tertemiz, ve hep taze, neşeli,
incilerden yapılmış köşklerde oturur her biri, cehennemse ateş ehlini bekler, vay hallerine. cennet
ehli ise pek neşeli ve gururlu olacak, biraz durdu, hem umutlu olmalarını öğütledi, sonra ağır
adımlarla, yürümeye devam etti, ardından - Ey insanlar, size sesleniyorum, vakit doldu, ebedi
bir aleme gidiyorum, belki sizinle son görümemiz, biri ondan üç drahmi istedi çıkardı verdi,
- Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi - dedi, Ve, ölüm meleği çıkageldi akşama doğru,
dünyaya açtığı ilk günkü gibi, yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri, Ve melek ona,
- Allah seni bekliyor - dedi, memnuniyetle dedi, şakakları şöyle bir titredi, bir an aralandı dudakları,
ve ruhunu teslim etti.
Victor Hugo, Fransız DAHİ ROMANCI, ŞAİR, 1870 yılında yazıldı. Bir de Rilkenin vardır,
Gerçi saklandığı yere, pek yüce olan girince,
o bir bakışta tanınan melek dimdik, görkemli,
ve parıltılar salan, yalvardı, bütün iddialardan
vazgeçerek, izin verilsin diye gezgin kalmasına,
eskisi gibi, dalgın tacir olarak yani, fazla gelirdi ona,
bilginlere de, görmek sözün böylesini. yalvarana
gösteriyor ve istiyordu tekrar. Oku.
Çoktan okumuş denirdi artık ona, yapabilendi o,
kulak veren ve yapandı.
Muhammedin Yakarması, RİLKE, Alman Şair, 1920
Muhammed arka arkasına kız çocukları doğduğu için kabilesinde alay konusu olur, o da dağlara çekilir sakinleşmek, kendini dinlemek için ve yardım, o geleneklere, darbe vurmak için gelir, yani cahilliyeye, - İnsan zalim, cahil, ve nankördür - ayeti gibi, ilk vahiy o kederli haline, kıymet verdiği güvenilir muhammede destektir.
İyi de gelenek neden ortadan kalkmaz yüzyıllarca, sürer, çünkü görecek işi vardır tasfiyede, kim Allahın sözüne asılacak, kim kolayına kaçacak, onun emri önünde yalnızsın çünkü, çevreyi karşına alman lazım, ve asılan kazanır, böyle daha kolay diyen tasfiye olur, tarihin saati tıkır tıkır işler, senin ki, işlememişse, süzmeliğine yan.
Cabir bin Abdullah el-Ensari anlatımı: Aramızdan bir adam, El-Kasım hakkında bir çocuk babasıydı. Bunun üzerine Ensar (adama): Biz sana asla Ebu'l-Kasım demeyeceğiz ve seni bu mübarek unvanla asla memnun olmayacaksın. Bunun üzerine Peygamber'in gitti ve: Ey Allah'ın Resulu! El-Kâsım'dan aldığım bir çocuk doğurdum ve Ensar, 'Sana asla Ebu'l-Kasım'ı demeyeceğiz ve seni bu unvanla memnun kalmışz' dedi. Peygamber dedi ki: Ensar iyi iş çıkardı. Benim adımla adın, ama Kunya'mla adlandırmayın, çünkü ben Kasım'ım.