Bizim halk olarak bünyemiz sağlam,her yerinde enerji fışkıran bir milletiz.Günde üç öğün bulgur pilavı tarhana çorbası ve geniş yapraklı sebze yiyen bir millet elbette vurdu mu oturtturur.Hele haftada bir meydanlarda eşek sudan gelinceye kadardövülen bir halkın sırtı kolay kolay yere gelmez.Burada polis kardeşlerime bir önerim var; Sinemalarda,marketlerde halk günü yapılıyorsa,sizde halk günü yapın.Sağcı,solcu,türbanlı,çevreci,işçi,memur,.öğrencinin ayrı mitingleri ile uğraşacağınıza,haftanın belli bir gününü tespit edin,bütün halk katılsın.Sonda da coplayın gitsin.Toptan temiz iş,nasıl iyi fikir değil mi?
Bütün hayvanlar eşittir.Tüm hayvanların yaşama,barınma,seyahat etme ve mülk edinme hakları vardır.Van kedisiymiş diye bölge ayrımı yapmadan hepsini sevin.Van kedisini Vanlıdır diye bölücülük yaptığı safsatadır,demokrasi en iyisi!
Esasen biz milletçe yeterince bilimsel değiliz.Adamın adı tarihe geçti:Neil Armstrong.Halbuki o zamanlar biz yok tek partiydi,yok çift partiydi,yok Demirel’di,İnönü’ydü,Menderes’ti demeyip gerekli donanıma sahip olsaydık,belki de aya ilk ayak basan kişinin adı Mehmet Nuri Armstrong olacaktı.Çok yazık!
Türkçe biliyorsunuz Ural-Altay dillerine mensupken,Kürtçe Hint –Avrupa dil sülalesindendir. Kürtçe ‘nin keşfi yenidir aslında.Eskiden böyle bir dil yoktu.Sevgili Kürt kardeşlerimiz el kol hareketleriyle konuşur,dumanla haberleşirlerdi.
Vay efendim İspanya’nın turizm gelirleri bizim beş katımız diye hayıflanıyoruz,ama, önce tuvaletlerdeki Tosun denen adama dur diyebilmeliyiz.Aksi taktirde turizm murizm kalmaz.,Turist eğlenmek ister.Türkish kebap ister.Dans etmek ister,Makerena,salsa,rap, hip-hop! biz bu alanda geride kaldık.Emniyet teşkilatımız sayesinde en iyi bildiğimiz tek dans var:Cop,cop!
efenim zekamızın karşıya yansıması haliylen karşı tarafın bunu çekememe olayıdır. zaman zaman ukala terimine kurban gittiğimiz de olmakla birlikte pek çok gönüle taht kurma işimizi kıskanıp üzerimizden şöhretimizden prim yapma derdinde olan insan kişilerinden çekinmemek bir omuz da bizden vermek olayıdır. düşene de bir tekme bizden düsturunu benimseyen kullardan olmadığımızdan -elhamdülillah- bilhassa düşürmek için bize çelme takanların çelmesinin üzerinden bir keklik gibi sekme hareketi idir.buyrun bir piredir sabaha kadar yoğurunuz efenim... m\izah ilen...
Ruhun, kendini koruma savaşında kullandığı bir çeşit silahtır... Yaşanılan güç bir durumu birkaç saniyeliğine de olsa aşabilmemizi sağlayarak, insan yapısındaki diğer unsurlara göre işimizi çabuk kolaylaştırarak o anı bir nebze hafifleten bir silah... Mizah duygusunu geliştirme ve olayları mizahi bir ışık altında görme çabası, yaşama sanatında ustalaşırken öğrenilen bir hiledir(!) aslında...
.................O gittikten sonra aynaya baktım, boş midem yandığı halde bir sigara yakıp hayatımı düşündüm. Hayatımda sağlık konusunda edindiğim hiçbir ilke yoktu. Uç uca yaktığım sigaraları, gece üçte makarna yapmaları, bir oturuşta içtiğim iki demlik çayı, uykusuz geceleri, sporsuz geçen bir ömrü düşündüm................................. Hemen gazeteyi açtım, yaşam sayfasına baktım. Mucizevi bitki sarımsaktan bahsediyor, sayılamayacak kadar yararı olduğundan dem vuruyordu. Mutfağa koşup bi baş sarımsağı ekmeksiz, aç karna yedim. İşte şimdi daha iyi hissediyordum kendimi. Evdeki kahveyi, kolayı, küp şekeri, sigarayı çöpe attım. Dışarı çıkıp biraz alışveriş yaptım. Yağsız süt, portakal suyu, bolca tahıllı gıda ve sağlıklı yaşamla ilgili yazılmış birkaç kitap ve bugünün gazetesini aldım. Bol tahıllı ve portakal sulu kahvaltımı yaparak gazeteme şöyle bir göz gezdirdim. Bu sefer de maydanoz göklere çıkarılıyordu. Zeytinyağından bir fırt alıp evden çıktım. Geçerken bir demet maydonoz alıp dergiye gittim. Maydonozu saplarıyla beraber yerken bir yandan da köşemi çizdim. İki ay sonra bir baş sarımsakla başlayan sağlıklı yaşam felsefemi tamamen uygulamaya geçirmiştim. Düzenli spora başlamıştım, gazetede hakkında yazılan bütün mucizevi bitkilere saldırıyordum, düzenli banyo, akşam 9 da uyku, sabah koşu yaşamımın olmazsa olmazlarıydı. Kırmızı et tabii ki hayatımda yoktu, akşamları bir kadeh şaraptan başka bir içki içmiyordum. Sürekli sağlığı düşünüyordum. Spora ve sağlığa adamıştım ömrümü. Yürürken şurayı da koşarak geçeyim kar kardır diye apansız koşuyordum. Yemek yerken, lokmaları 40 kere çiğnemeden yutmamak için sürekli içimden saydığımdan anlatılanları zerre dinlemiyordum. organik besine karşı öyle bir tutku vardı ki içimde masanın tahta bacağını suda kaynatıp suyunu içmeyi, hatta deriden emilim olsun diye sırtıma, çorabımın içine bir marul yaprağı koymayı bile düşündüm. Kız arkadaşımı da böyle yaşamaya ikna etmek için çalışıyordum, deniyor ama bir türlü sigaradan vazgeçmiyordu. İşten 7 de çıktığı benim de 9 da yatakta olmam gerektiği için zaten ancak hafta sonları buluşuyorduk. Benim mutluluğum ilişkimize de yansıyordu. Az görüşmemize karşın beni daha çok sevdiğini hissediyordum. Bir gün aradı. “Bana gel, bi çuval çekilmiş üzüm çekirdeği aldım. Hem yer hem konuşuruz” dedim. Dışarıda buluşmamız konusunda ısrar etti ama 9 da yatmam konusunda çok katı olduğumu söyleyince geldi. “üzüm çekirdeğini boş ver de yanıma otur” dedi. Oturdum, “Umut ben…Umut…Allah aşkına şu elinle ritm tutmayı kes de beni dinle! ”diye sinirli bir şekilde konuşmaya girmeye çalıştı. Hemen biraz lavanta çiçeği dayadım burnuna “sinire iyi gelir, kokla “ diye ek bilgi sundum. Çiçeği alıp fırlattı. Seksin yararlarını okumuştum kitapta. Hem ben sağlığıma bakarım, hem de O sebeplenir diye etkilemek için eşofmanımın arkasını sıyırıp, iki ay kadar öncesine göre fındık gibi olmuş g.tümü sergilemek için halının üzerinde bi kaç tur attım. Büsbütün attı tepesi. “Umut, ben senden tiksiniyorum, sırf sana bunu söylemek için buluştum, Sen g.tünü açmış geziyorsun”deyip, çekti gitti. Saate baktım 9 u 20 geçiyordu. Düzenimi bozduğu için çok kızdım ona ve onu hiç affetmedim. Yatağa yatıp ağzıma biraz üzüm çekirdeği koyup, kendime nefis bir uyku çektim. ……………………………. UYKUSUZ-Umut Sarıkaya
'mizah (humour) bizi,özgür bir durulukla,insanın trajik ya da amaçsız durumunun bilincine vardırır.yalnızca eleştiren ruh değildir o.öte yandan mizah,kendimizi traji-komik durumumuzdan,varolmanın sıkıntısından koparmak için-ancak onu aşıp,anladıktan sonra elimizde olan tek olasılıktır da. korkutan şeyin ayrımına varmak ve ona gülmek,korkutan neyse ona egemen olmaktır. mantık kendin, absürdün ayrımına varmış olduğumuz mantıksızlığında gösterir.kahkaha tek başına herhangi bir tabuya saygı duymaz,kahkaha tek başına yeni tabu karşıtı tabuların oluşumunu engeller; komik olan, tek başına bize varoluş tragedyasına dayanma gücü verebilir.nesnelerin gerçek doğası,gerçeğin kendisi,bizlere yalnızca bütün gerçekliklerden daha gerçekçi olan düşlem yoluyla görünebilir.'
- Sen okuma yazma biliyor musun?.
- Derdimi anlatacak kadar biliyorum.
- Eee.. yaz bakalım bize bir şeyler hadi?
- Şu anda derdim yoktur çok şükür!.
“Mizah öyle bir şeydir ki adamın fiyakasını bozar anında. Bu da işlerine gelmez.” (OğuzAral)
Bizim halk olarak bünyemiz sağlam,her yerinde enerji fışkıran bir milletiz.Günde üç öğün bulgur pilavı tarhana çorbası ve geniş yapraklı sebze yiyen bir millet elbette vurdu mu oturtturur.Hele haftada bir meydanlarda eşek sudan gelinceye kadardövülen bir halkın sırtı kolay kolay yere gelmez.Burada polis kardeşlerime bir önerim var; Sinemalarda,marketlerde halk günü yapılıyorsa,sizde halk günü yapın.Sağcı,solcu,türbanlı,çevreci,işçi,memur,.öğrencinin ayrı mitingleri ile uğraşacağınıza,haftanın belli bir gününü tespit edin,bütün halk katılsın.Sonda da coplayın gitsin.Toptan temiz iş,nasıl iyi fikir değil mi?
Bütün hayvanlar eşittir.Tüm hayvanların yaşama,barınma,seyahat etme ve mülk edinme hakları vardır.Van kedisiymiş diye bölge ayrımı yapmadan hepsini sevin.Van kedisini Vanlıdır diye bölücülük yaptığı safsatadır,demokrasi en iyisi!
Esasen biz milletçe yeterince bilimsel değiliz.Adamın adı tarihe geçti:Neil Armstrong.Halbuki o zamanlar biz yok tek partiydi,yok çift partiydi,yok Demirel’di,İnönü’ydü,Menderes’ti demeyip gerekli donanıma sahip olsaydık,belki de aya ilk ayak basan kişinin adı Mehmet Nuri Armstrong olacaktı.Çok yazık!
Türkçe biliyorsunuz Ural-Altay dillerine mensupken,Kürtçe Hint –Avrupa dil sülalesindendir. Kürtçe ‘nin keşfi yenidir aslında.Eskiden böyle bir dil yoktu.Sevgili Kürt kardeşlerimiz el kol hareketleriyle konuşur,dumanla haberleşirlerdi.
Vay efendim İspanya’nın turizm gelirleri bizim beş katımız diye hayıflanıyoruz,ama, önce tuvaletlerdeki Tosun denen adama dur diyebilmeliyiz.Aksi taktirde turizm murizm kalmaz.,Turist eğlenmek ister.Türkish kebap ister.Dans etmek ister,Makerena,salsa,rap, hip-hop! biz bu alanda geride kaldık.Emniyet teşkilatımız sayesinde en iyi bildiğimiz tek dans var:Cop,cop!
birinin sizde kalması için size anlattığı şeyleri, başkalarına anlatarak eğlenmek mizah değildir.
kişinin mizacında varsa dile düşer, kelama düşer, kaleme düşer, güldürür.
efenim zekamızın karşıya yansıması haliylen karşı tarafın bunu çekememe olayıdır. zaman zaman ukala terimine kurban gittiğimiz de olmakla birlikte pek çok gönüle taht kurma işimizi kıskanıp üzerimizden şöhretimizden prim yapma derdinde olan insan kişilerinden çekinmemek bir omuz da bizden vermek olayıdır. düşene de bir tekme bizden düsturunu benimseyen kullardan olmadığımızdan -elhamdülillah- bilhassa düşürmek için bize çelme takanların çelmesinin üzerinden bir keklik gibi sekme hareketi idir.buyrun bir piredir sabaha kadar yoğurunuz efenim...
m\izah ilen...
Ruhun, kendini koruma savaşında kullandığı bir çeşit silahtır...
Yaşanılan güç bir durumu birkaç saniyeliğine de olsa aşabilmemizi sağlayarak, insan yapısındaki diğer unsurlara göre işimizi çabuk kolaylaştırarak o anı bir nebze hafifleten bir silah...
Mizah duygusunu geliştirme ve olayları mizahi bir ışık altında görme çabası, yaşama sanatında ustalaşırken öğrenilen bir hiledir(!) aslında...
.................O gittikten sonra aynaya baktım, boş midem yandığı halde bir sigara yakıp hayatımı düşündüm. Hayatımda sağlık konusunda edindiğim hiçbir ilke yoktu. Uç uca yaktığım sigaraları, gece üçte makarna yapmaları, bir oturuşta içtiğim iki demlik çayı, uykusuz geceleri, sporsuz geçen bir ömrü düşündüm.................................
Hemen gazeteyi açtım, yaşam sayfasına baktım. Mucizevi bitki sarımsaktan bahsediyor, sayılamayacak kadar yararı olduğundan dem vuruyordu. Mutfağa koşup bi baş sarımsağı ekmeksiz, aç karna yedim. İşte şimdi daha iyi hissediyordum kendimi. Evdeki kahveyi, kolayı, küp şekeri, sigarayı çöpe attım. Dışarı çıkıp biraz alışveriş yaptım. Yağsız süt, portakal suyu, bolca tahıllı gıda ve sağlıklı yaşamla ilgili yazılmış birkaç kitap ve bugünün gazetesini aldım. Bol tahıllı ve portakal sulu kahvaltımı yaparak gazeteme şöyle bir göz gezdirdim. Bu sefer de maydanoz göklere çıkarılıyordu. Zeytinyağından bir fırt alıp evden çıktım. Geçerken bir demet maydonoz alıp dergiye gittim. Maydonozu saplarıyla beraber yerken bir yandan da köşemi çizdim. İki ay sonra bir baş sarımsakla başlayan sağlıklı yaşam felsefemi tamamen uygulamaya geçirmiştim. Düzenli spora başlamıştım, gazetede hakkında yazılan bütün mucizevi bitkilere saldırıyordum, düzenli banyo, akşam 9 da uyku, sabah koşu yaşamımın olmazsa olmazlarıydı. Kırmızı et tabii ki hayatımda yoktu, akşamları bir kadeh şaraptan başka bir içki içmiyordum. Sürekli sağlığı düşünüyordum. Spora ve sağlığa adamıştım ömrümü. Yürürken şurayı da koşarak geçeyim kar kardır diye apansız koşuyordum. Yemek yerken, lokmaları 40 kere çiğnemeden yutmamak için sürekli içimden saydığımdan anlatılanları zerre dinlemiyordum. organik besine karşı öyle bir tutku vardı ki içimde masanın tahta bacağını suda kaynatıp suyunu içmeyi, hatta deriden emilim olsun diye sırtıma, çorabımın içine bir marul yaprağı koymayı bile düşündüm. Kız arkadaşımı da böyle yaşamaya ikna etmek için çalışıyordum, deniyor ama bir türlü sigaradan vazgeçmiyordu. İşten 7 de çıktığı benim de 9 da yatakta olmam gerektiği için zaten ancak hafta sonları buluşuyorduk. Benim mutluluğum ilişkimize de yansıyordu. Az görüşmemize karşın beni daha çok sevdiğini hissediyordum.
Bir gün aradı. “Bana gel, bi çuval çekilmiş üzüm çekirdeği aldım. Hem yer hem konuşuruz” dedim. Dışarıda buluşmamız konusunda ısrar etti ama 9 da yatmam konusunda çok katı olduğumu söyleyince geldi. “üzüm çekirdeğini boş ver de yanıma otur” dedi. Oturdum, “Umut ben…Umut…Allah aşkına şu elinle ritm tutmayı kes de beni dinle! ”diye sinirli bir şekilde konuşmaya girmeye çalıştı. Hemen biraz lavanta çiçeği dayadım burnuna “sinire iyi gelir, kokla “ diye ek bilgi sundum. Çiçeği alıp fırlattı. Seksin yararlarını okumuştum kitapta. Hem ben sağlığıma bakarım, hem de O sebeplenir diye etkilemek için eşofmanımın arkasını sıyırıp, iki ay kadar öncesine göre fındık gibi olmuş g.tümü sergilemek için halının üzerinde bi kaç tur attım. Büsbütün attı tepesi. “Umut, ben senden tiksiniyorum, sırf sana bunu söylemek için buluştum, Sen g.tünü açmış geziyorsun”deyip, çekti gitti. Saate baktım 9 u 20 geçiyordu. Düzenimi bozduğu için çok kızdım ona ve onu hiç affetmedim. Yatağa yatıp ağzıma biraz üzüm çekirdeği koyup, kendime nefis bir uyku çektim.
…………………………….
UYKUSUZ-Umut Sarıkaya
'mizah (humour) bizi,özgür bir durulukla,insanın trajik ya da amaçsız durumunun bilincine vardırır.yalnızca eleştiren ruh değildir o.öte yandan mizah,kendimizi traji-komik durumumuzdan,varolmanın sıkıntısından koparmak için-ancak onu aşıp,anladıktan sonra elimizde olan tek olasılıktır da.
korkutan şeyin ayrımına varmak ve ona gülmek,korkutan neyse ona egemen olmaktır.
mantık kendin, absürdün ayrımına varmış olduğumuz mantıksızlığında gösterir.kahkaha tek başına herhangi bir tabuya saygı duymaz,kahkaha tek başına yeni tabu karşıtı tabuların oluşumunu engeller; komik olan, tek başına bize varoluş tragedyasına dayanma gücü verebilir.nesnelerin gerçek doğası,gerçeğin kendisi,bizlere yalnızca bütün gerçekliklerden daha gerçekçi olan düşlem yoluyla görünebilir.'
mizah...zekanın zekatı...............................................................*
Bazen doğaçlama güzeldir...)
Mizah: Günlük yasamdan alınmıs espiriler anlamına gelir.bence :)
bir teknik söz konusu olmalı..
anlatmalı,eklemeli,kafa yormalı..
göbeği zıplaya zıplaya gülebilmeli..
ota boka gülmeye karşı çıkmalı..
mizah anlayışıma ben bile hayranım..............herkes gibi......... :))))
insan oğlunu hiç bir sebeb gerektirmeksizin veya sebebli dolaylardan güldürme, hoşnut etme duygusunu faaliyete geçiren anlayış biçimine mizah denir.
ZEKA BECERİ ELEŞTİRİ RAHATLAMA DÜŞÜNME