Nereden bakarsak bakalımortada büğük ihmaller vardır.Fakat dünyada hiç bir olay da bu kadar tesadüf üstüste gelemez herhalde. Örneğin Derviş Mehmet,Hafız Ahmet'in yaptığı muskaya gvenerek ölmeyeceğini savunurken,kendine havai fişekle ateş edilmesi...tesadüfler birleşince Türk tarihinin korkunç sayfalarından biri yazılmıştır. 3 Şubat 1931,Cumhuriyet
Yaralı düşen subayın(Kubilay) şerirler reisi tarafından binek taşında bıçakla poğazı kesilirken halkın bu hali yine alkışla karşılaması,Menemen Kaymaka'mı Bey'in Hükümmet Konağı askerler tarafından işkal edildikten sonra ancak Hükümete gelmesi ve bu zamana kadar seyirci vaziyetinde kalması.Bu durum karşısında on adım kadar geride bulunan bölükbaşı çavuşlarının kansızlığı.Menemen jandarma komutanının dört askeriyle bir silah arkadaşları koyun gibi nboğazlanırken Hükümet Konağında kadın gibi saklanması....Kubilay'ın askerlerinin olay sırasında komutanlarını bırakarak kaçmalarından dolayı haklarında soruşturma açılmış ve Meneme^'den uzaklasrırılmışlardır. EGMBP,BELGE NO:13212-5/1,S 1, EK.2 Emniyet Gen:Md. dergisi.(1931)
çok güzel tasarlanmış ve uygulanmış bir seneryodan ibaret. devrimimi pekiştirmek ve kapatılan partinin haklı gerekçesini oluşturmak. onca insaı yıllarca yalan tarihi yutturmak
Atatürk’ün, Fahrettin Altay’ın notlarından öğrendiğimiz zirvede söylediği bir cümle her şeyi açıklıyor bence: “Bu bir hadisedir ki Serbest Cumhuriyet Fırkasını lekelemek için tertip olunmuştur.” Genişletirsek, her türlü muhalefeti ortadan kaldırmak için tertiplendiğini söyleyebiliriz...
ne hikmetse ugandanın ucube kemalistleri hep bu olayı kullanırlar......
Menemen hadisesi ve ilginç detayları anlatan güzel bir makale, konuyla ilgilenen arkadaşlara tavsiye edilir... http://www.haber7.com/artikel.php? artikel_id=136284
Müslümanlara, İslamiyete, Saldırmak için - hazırkıta - komutunda bekleyen sümsüklerin, Dinimizi istismar etmek için kullandıkları ' aziz ' şehitlerimiz...! ! ! (ve olay gün yüzüne çıktı, bu zamana kadar müslümanların günahını alanların, vebâlleri boynuna)
Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı... 23 Aralık 1930
Adı Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor. O sırada 24 yaşında.
Bu genç insan, Menemen’de 23 Aralık 1930’da şeriat isteyenler tarafından öldürüldü. Genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı, 'Menemen Olayı - Kubilay Olayı' olarak tarihe geçti.
Menemen olayının izleri toplumsal bellekten hiç silinmedi. Kubilay 'devrim şehidi' olarak simgeleşti.
Kubilay Olayı ile ilgili olarak, Atatürk'ün Silahlı Kuvvetlere mesajı, Genelkurmay Başkanı'nın mesajı, TBMM'de soru önergesi ve Başbakan İsmet İnönü'nün konuşması, Bakanlar Kurulu'nun sıkıyönetim ilanı kararı, Sıkıyönetim ilanının TBMM görüşmeleri, yargılamanın ilk günkü tutanakları, Savcılığın Esas Hakkındaki İddianamesi, Divanı Harp Kararnamesi, TBMM Adliye Encümeni Mazbatası ve TBMM Genel Kurul kararları, tam metin olarak yer almaktadır.
23 Aralık 1930 Cumhuriyet tarihinde en önemli günlerden biridir.
O korkunç günde İzmir’in Menemen ilçesini basan bir yobaz güruhu kendilerini mehdi ilan etmiş, karşılarına dikilen iki bekçi ile asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı şehit etmişti.
Kubilay’ın başını bıçakla kesip gövdesinden ayıran yobazlar daha sonra kanını içmiş, kesik başı bir sopaya takıp Menemen’de gezmişlerdi.
Atatürk Türkiyesi’nde iğrenç bir olay yaşanmıştı. O zaman AB falan yoktu! Kurulan Harp Divanı yobazlara gereken cezayı verdi. Çoğunun yaşamı idam sehpasında noktalandı.
Bu korkunç olay her yıl 23 Aralık günü Menemen’de milletin katılımıyla düzenlenen törenlerde lanetlenir.
Cumartesi günü ülkemizin dört bir yanından gelecek on binlerce Atatürkçü, laik, çağdaş insanımız yine Menemen’de toplanıp gövde gösterisi yapacak.
Bizi yöneten ilkel kafalara 'Biz ölmedik, varız, vatanın ve devrimlerin bekçisiyiz' mesajı bir kez daha verilecek.
Türkiyeyi Karıştırmak İsteyenlerin Klasik Oyunu..Köpeğin Kemiği Aradığı Gibi Bu Olaydan Mutlaka Mesaj Vermek İçin Uğraşıp Dururlar..Aman İrtica Hortladı! ..Der Dururlar.Hortlayan İrtica Değil Hiç Benimsenmemiş Olan Kendi Görüşleridir..Bu Menemen Olayı Dini Yıpratmak İçin Anılır Durulur..Gerçekler Mustafa Müftüoğlu Hocanın Eserindedir..(Yalan Söyleyen Tarih Utansın! ..)
MUSTAFA MÜFTÜOĞLU.. Beklenen, özlenen oyun Serbest Fırka’nın kapatılmasından otuz beş gün sonra sahneye kondu! . 23 Aralık 1930 Salı günü İzmir’in Menemen ilçesinde sahneye konan bu oyun yakın tarihimize “Menemen irticâ vak’ası” veya “Kubilay olayı” diye geçti ve o günden bugüne bu oyun irticâ alem oldu. 1930 yılında Fethi (Okyar) başkanlığında kurulan “Serbest Cumhuriyet Fırkası/Partisi” irticâ ithamıyla kapatılmış, böylece “Cumhuriyet Halk Fırkası” iktidar rakibinden kurtulup rahatlamıştı ama, ortada irticâ te’yid edecek ne bir büyük olay ne de herhangi bir olaydan dolayı takibata uğrayan vardı! . “Ne fes kalıplayan, ne tekke süpüren, ne bayrak açan kimseye” rastlanmamış, bunları Meclis kürsüsünden söyleyebilen İçişleri Bakanı’nın iddiası muallâkta kalmıştı! . Serbest Fırka mensubları da serbestti, ilgili makamlar irticâ iddiasıyla bu parti mensuplarından kimsenin yakasına yapışmamıştı! .. Böyle olmamalıydı, mutlaka bir oyun sahneye konmalı ve irticâ ithamı bu oyunla âdeta isbat edilmeli idi! . Beklenen, özlenen oyun Serbest Fırka’nın kapatılmasından otuz beş gün sonra sahneye kondu! . 23 Aralık 1930 Salı günü İzmir’in Menemen ilçesinde sahneye konan bu oyun yakın tarihimize “Menemen irticâ vak’ası” veya “Kubilay olayı” diye geçti ve o günden bugüne bu oyun irticâ alem oldu. Bu memlekette ne zaman bir İslamî uyanış, bir gayret görülse hemen “yeni bir Menemen olayı”, “irticâ hortladı”, “inkılâblar elden gidiyor” diye nutuklar atıldı, makaleler yazıldı, konferanslar verildi, yollara düzülüp yürüyüşler yapıldı, paneller düzenlendi! . Ne oldu Menemen’de? Menemen’de “İrtica” adlı bir oyun oynandı! Ve bu oyunla Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasına meşruiyyet kazanıldı! . İş bu oyunun başaktörü Derviş Mehmed adında biri idi. Yardımcıları ise: Şamdan Mehmed, Sütçü Mehmed, Emrullah oğlu Mehmed ve nalıncı Hasan’la Ali oğlu Hasan ve bir de Çakıroğlu Ramazan... Çakıroğlu Ramazan bu irticâ kafilesinden (!) yolda kaçarak ayrıldğından Menemen’e ulaşan mürteciler (!) arasında yoktur. Diğer altı kişiden başaktör Derviş Mehmed Giritlidir. Şamdan Mehmed budalalığı ve muvazenesizliğiyle ünlüdür. Sütçü Mehmed mahallede süt satmaktadır. Diğer Mehmed bağ budayıcısıdır. Nalıncı Hasan’da, Giritlidir. Yolda kaçıp kafileden ayrılan Ramazan ise çobandır. Ve yerli yabancı bütün kaynakların ittifakla kaydettiğine göre bunların cümlesi esrarkeştir! Ayrıca külhanbeyi özentisi içinde ayakkabılarının topuklarına basmaktadırlar. İşbu irticâ kafilesi (!) yanlarında bir çakmaklı tüfek ve bir de “Kıtmir” adını verdikleri köpek olduğu halde 1930 yılının Aralık ayının yedinci günü Manisa’dan hareketle önce Paşaköyü’ne, sonra Bozalan köyüne varırlar. Ve Giritli Derviş Mehmed bu köyde “Mehdi” olduğunu ilân eder, etrafındaki ahmaklar da, esrarla uyuşan beyinleriyle bu herifin Mehdi olduğuna inanırlar! Derviş Mehmed ve avanesi 23 Aralık 1930 Salı günü sabah namazı vakti Menemen’e varırlar. Bir iddiaya göre, şimdi kahvehâne olan Kesekköyü Camiinde vakit namazını kılarlar. Başka bir iddiaya göre, ise, namaz kılmayıp önünden geçtikleri bu camiye girerek minberdeki sancağı alıp, o zamanki hükümet, şimdiki Belediye meydanında bulunan Gazaz Camii önüne dikerek Tekbir getirmeye başlarlar! Namazı eda edip çıkan cemaatin ve “her seherde Besmele ile dükkan açmayı” âdet edinen esnafın şaşkın bakışları arasında Tekbir getiren irtica kafilesinden Derviş Mehmed burada Mehdi olduğunu, son Halîfe Abdülmecid Efendi’nin hududa geldiğini, Menemen’in yetmiş bin kişi tarafından sarıldığını, herkesin sancak altına toplanıp Şeriat istemelerini söyler! Giritli Derviş Mehmed böyle avaz avaz haykırırken, olay mahalline evvelâ jandarma yazıcısı Ali Efendi gelir. Derviş Mehmed bu zata “sen git kumandanı gönder” der. Bu ihtar üzerine gelen Jandarma Bölük Kumandanı Fahri Bey’e de, kendisinin Mehdi olduğunu, kimsenin ona karşı koyamayacağını söyler. Durumun vahametini gören Bölük kumandanı meydandan ayrılarak gidip telefonla Alaydan yardım ister. İşte Kubilay, bu davet üzerine bir manga askerle hükümet meydanına gelir. Kubilay yedeksubaylığını yapmakta olan bir Asteğmendir. Arkasındaki askerin silâhında ise mermi yoktur! Bu silâhında mermi bulunmayan askere “süngü tak” emrini veren Kubilay kendi başına irticâ kâfilesi (!) üzerine yürüyüp -iddiaya göre- onlara nasihat etmek istemişse de, duyulan bir silâh sesiyle yaralanmış, kumandanın yaralanmasıyla etraf karışmış, asker dağılmış, kasığından yaralanan Kubilay hükûmet, şimdiki Belediye binasına doğru kaçmaya başlamış, ancak bir müddet sonra mecali kalmayıp düşmüş ve orada başı kesilmiştir! . Bâzılarının iddiasına göre, bu baş kesenler o sırada avuç avuç kan içmişler! ! ! Ve daha sonra bu başı sancağın gönderine geçirip sokak sokak dolaşmışlar! . Daha sonra gelip meydanı çeviren takviye kuvvet, makinalı tüfekle toplananları taramıştır. Bu ateşle altı kişilik irticâ kafilesinden (!) üç Mehmed vurulup ölmüş, bu arada Hasan ve Şevki adında iki de bekçi öldürülmüş, bilâhare tutuklamalar başlamıştır. Menemen’deki olayın ilk safhası kısaca budur. Resmî kaynaklarca ve devrimci yazarlarca vak’a 75 yıldır hep böyle anlatıla gelmiştir. Ancak son yıllarda mühim bâzı iddialar ortaya atılmıştır. Şöyle ki: Vak’a mahalline gelen ve emrindeki askere “süngü tak” emrini verip mürteciler (!) üzerine yürüyen Kubilay’ın işbu âsilere nasihat etmek istediği ve bu sırada vurulduğu söylene gelmekte ise de, Menemen eski Belediye Reisi Bedri Onat aksini iddia ile “büyük bir hatâ işledi Kubilay. Çok büyük bir hata. Gidiyor, olayı başlatanların, kollarından tutuyor ve kafalarını birbirine vuruyor! . İşte o zaman tüfekle müdahale ediyorlar ve kasığından yaralıyorlar. Bu olayda bir idarî hata vardı. İdari bir hata. Yoksa bu basit bir zabıta vak’asından öteye geçmezdi. Kubilaybiraz daha düşünceli hareket etmiş olsaydı, bunlar kıskıvrak yakalanabilirdi. Bu olay kapanmış olurdu ve “tarihî Menemen hâdisesi” diye bir şey de olmazdı” demiştir. Olayın görgü şahitlerinden Mehmed Yontucu da: “Kubilay koştu, âsilerden ikisini, sanki yerden yaralı sığırcık toplar gibi kollarından yakaladı” diyerek eski Belediye Reisini te’yid etmiştir. yazar Yalçın Küçük de olaya bir başka yönden bakışla Alay’da pek çok subay ve astsubay bulunmasına rağmen vak’a mahalline mermisiz asker başında Asteğmen Kubilay’ın gönderilmesi üzerinde durarak “burada gerçeği bulmak pek kolay görünmüyor” diyor. Kubilay’ın başının kesilmesi, bu sırada avuç avuç kan içilmesi, bilâhare kesik başın göndere geçirilerek sokak sokak dolaştırıldığı iddiasına gelince... Yalçın Küçük, “bunların doğruluğundan kuşku duymak için sebebler vardır” derken; Mete Tunçay da “Derviş Mehmed’in avuç avuç kan içtiği, kışkırtıcı bir süslemeye benziyor” demektedir. İrtica kafilesinin (!) Menemen’deki olaydan on beş gün evvel Manisa’dan ayrılması, hareketlerinden evvelki acaib halleri, yol boyunca bâzı köylerde günlerce kalmaları, nihayet “Mehdi Çamlığı” diye anılan yerde konaklamaları ve Manisa’dan gaybubetlerinin resmî makamlara ihbar edilmesine rağmen takip edilmemeleri “Menemen olayı”nın aydınlanmamış yönlerindendir! .. (Mustafa Müftüoğlu. Alıntıdır..)
Adı Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor. O sırada 24 yaşında.
Bu genç insan, Menemen’de 23 Aralık 1930’da şeriat isteyenler tarafından öldürüldü. Genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı, 'Menemen Olayı - Kubilay Olayı' olarak tarihe geçti.
Menemen olayının izleri toplumsal bellekten hiç silinmedi. Kubilay 'devrim şehidi' olarak simgeleşti.
Menemen’de 23 Aralık 1930’da patlak veren Cumhuriyet karşıtı olayda yedek subaylığını yapmakta olan öğretmen Kubilay şeriat isteyenler tarafından öldürüldü.
Olayın elebaşısı “mehdi” olduğunu iddia eden Giritli Mehmet (Derviş Mehmet) adında Nakşibendi tarikatına bağlı biriydi. 7 Aralık’ta 6 müridiyle (Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan) Manisa’dan yola çıkan Derviş Manisa’dan yola çıkan Derviş Mehmet, 23 Aralık sabahı, gün doğarken Menemen’e girdi. Belediye Meydanında çevresine topladığı yaklaşık yüz kişiyle zikrederek şeriat ilan etmeye kalkıştı. Meydandaki kalabalığın bir bölümü çağrısına uymuş, bir bölümü ise seyirci kalmayı yeğlemişti. Silahlı olan asiler bir müfrezenin başında olaya müdahale eden yedek subay Asteğmen Kubilay’ı hemen ardından da Hasan ve Şevki adındaki iki mahalle bekçisini öldürdüler.
Olay, arkadan yetişen askeri birlikler tarafından şiddetle bastırıldı. Bu arada Derviş Mehmet de vuruldu. Kaçanlar yakalandı, ilişkisi olanlar hakkında hemen kovuşturma başlatıldı.
pravakasyondur heralde o zaman yaşamadığım için tam olarak bilemem ancak irtica yaygarası koparıldığına göre gene bazı kişiler rejim kurtarma adına müslüman kanı dökmüş
ASTEĞMEN KUBİLAY
ölümü
bugün
yıl 1930
Nereden bakarsak bakalımortada büğük ihmaller vardır.Fakat dünyada hiç bir olay da bu kadar tesadüf üstüste gelemez herhalde. Örneğin Derviş Mehmet,Hafız Ahmet'in yaptığı muskaya gvenerek ölmeyeceğini savunurken,kendine havai fişekle ateş edilmesi...tesadüfler birleşince Türk tarihinin korkunç sayfalarından biri yazılmıştır.
3 Şubat 1931,Cumhuriyet
Yaralı düşen subayın(Kubilay) şerirler reisi tarafından binek taşında bıçakla poğazı kesilirken halkın bu hali yine alkışla karşılaması,Menemen Kaymaka'mı Bey'in Hükümmet Konağı askerler tarafından işkal edildikten sonra ancak Hükümete gelmesi ve bu zamana kadar seyirci vaziyetinde kalması.Bu durum karşısında on adım kadar geride bulunan bölükbaşı çavuşlarının kansızlığı.Menemen jandarma komutanının dört askeriyle bir silah arkadaşları koyun gibi nboğazlanırken Hükümet Konağında kadın gibi saklanması....Kubilay'ın askerlerinin olay sırasında komutanlarını bırakarak kaçmalarından dolayı haklarında soruşturma açılmış ve Meneme^'den uzaklasrırılmışlardır.
EGMBP,BELGE NO:13212-5/1,S 1, EK.2 Emniyet Gen:Md. dergisi.(1931)
çok güzel tasarlanmış ve uygulanmış bir seneryodan ibaret.
devrimimi pekiştirmek ve kapatılan partinin haklı gerekçesini oluşturmak.
onca insaı yıllarca yalan tarihi yutturmak
NE OLACAK REJİME KARŞI AYAKLANDILAR KUBİLAYIMIZ ŞEHİT DÜŞTÜ HEPSİNİ ADAM ETTİK İNŞALLAH BÖYLELERİ SÜREKLİ GERKEN CEZZAYI ÇEKR KRALLAR GİBİ YATMAZ: ((((((((((((((((((((((
Atatürk’ün, Fahrettin Altay’ın notlarından öğrendiğimiz zirvede söylediği bir cümle her şeyi açıklıyor bence: “Bu bir hadisedir ki Serbest Cumhuriyet Fırkasını lekelemek için tertip olunmuştur.” Genişletirsek, her türlü muhalefeti ortadan kaldırmak için tertiplendiğini söyleyebiliriz...
ne hikmetse ugandanın ucube kemalistleri hep bu olayı kullanırlar......
Menemen hadisesi ve ilginç detayları anlatan güzel bir makale, konuyla ilgilenen arkadaşlara tavsiye edilir...
http://www.haber7.com/artikel.php? artikel_id=136284
Müslümanlara, İslamiyete, Saldırmak için - hazırkıta - komutunda bekleyen sümsüklerin, Dinimizi istismar etmek için kullandıkları ' aziz ' şehitlerimiz...! ! ! (ve olay gün yüzüne çıktı, bu zamana kadar müslümanların günahını alanların, vebâlleri boynuna)
http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do? haberno=476960
Eminim çoğu neyi protesto ettiğinin farkında bile değildir..
Menemen olayı (ki gerçek yüzü çıkıyor ortaya yavaş yavaş) siyasete alet ediliyor..
hep birlikte el ele nice olaylara
Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı...
23 Aralık 1930
Adı Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor. O sırada 24 yaşında.
Bu genç insan, Menemen’de 23 Aralık 1930’da şeriat isteyenler tarafından öldürüldü. Genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı, 'Menemen Olayı - Kubilay Olayı' olarak tarihe geçti.
Menemen olayının izleri toplumsal bellekten hiç silinmedi. Kubilay 'devrim şehidi' olarak simgeleşti.
Kubilay Olayı ile ilgili olarak, Atatürk'ün Silahlı Kuvvetlere mesajı, Genelkurmay Başkanı'nın mesajı, TBMM'de soru önergesi ve Başbakan İsmet İnönü'nün konuşması, Bakanlar Kurulu'nun sıkıyönetim ilanı kararı, Sıkıyönetim ilanının TBMM görüşmeleri, yargılamanın ilk günkü tutanakları, Savcılığın Esas Hakkındaki İddianamesi, Divanı Harp Kararnamesi, TBMM Adliye Encümeni Mazbatası ve TBMM Genel Kurul kararları, tam metin olarak yer almaktadır.
23 Aralık 1930 Cumhuriyet tarihinde en önemli günlerden biridir.
O korkunç günde İzmir’in Menemen ilçesini basan bir yobaz güruhu kendilerini mehdi ilan etmiş, karşılarına dikilen iki bekçi ile asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı şehit etmişti.
Kubilay’ın başını bıçakla kesip gövdesinden ayıran yobazlar daha sonra kanını içmiş, kesik başı bir sopaya takıp Menemen’de gezmişlerdi.
Atatürk Türkiyesi’nde iğrenç bir olay yaşanmıştı. O zaman AB falan yoktu! Kurulan Harp Divanı yobazlara gereken cezayı verdi. Çoğunun yaşamı idam sehpasında noktalandı.
Bu korkunç olay her yıl 23 Aralık günü Menemen’de milletin katılımıyla düzenlenen törenlerde lanetlenir.
Cumartesi günü ülkemizin dört bir yanından gelecek on binlerce Atatürkçü, laik, çağdaş insanımız yine Menemen’de toplanıp gövde gösterisi yapacak.
Bizi yöneten ilkel kafalara 'Biz ölmedik, varız, vatanın ve devrimlerin bekçisiyiz' mesajı bir kez daha verilecek.
bir subayın (kubilay) kafasının kesilmesi ile sonuçlanan bağnaz bir grubun gerçekleştirdiği ayaklanma..
Türkiyeyi Karıştırmak İsteyenlerin Klasik Oyunu..Köpeğin Kemiği Aradığı Gibi Bu Olaydan Mutlaka Mesaj Vermek İçin Uğraşıp Dururlar..Aman İrtica Hortladı! ..Der Dururlar.Hortlayan İrtica Değil Hiç Benimsenmemiş Olan Kendi Görüşleridir..Bu Menemen Olayı Dini Yıpratmak İçin Anılır Durulur..Gerçekler Mustafa Müftüoğlu Hocanın Eserindedir..(Yalan Söyleyen Tarih Utansın! ..)
MUSTAFA MÜFTÜOĞLU..
Beklenen, özlenen oyun Serbest Fırka’nın kapatılmasından otuz beş gün sonra sahneye kondu! . 23 Aralık 1930 Salı günü İzmir’in Menemen ilçesinde sahneye konan bu oyun yakın tarihimize “Menemen irticâ vak’ası” veya “Kubilay olayı” diye geçti ve o günden bugüne bu oyun irticâ alem oldu.
1930 yılında Fethi (Okyar) başkanlığında kurulan “Serbest Cumhuriyet Fırkası/Partisi” irticâ ithamıyla kapatılmış, böylece “Cumhuriyet Halk Fırkası” iktidar rakibinden kurtulup rahatlamıştı ama, ortada irticâ te’yid edecek ne bir büyük olay ne de herhangi bir olaydan dolayı takibata uğrayan vardı! . “Ne fes kalıplayan, ne tekke süpüren, ne bayrak açan kimseye” rastlanmamış, bunları Meclis kürsüsünden söyleyebilen İçişleri Bakanı’nın iddiası muallâkta kalmıştı! . Serbest Fırka mensubları da serbestti, ilgili makamlar irticâ iddiasıyla bu parti mensuplarından kimsenin yakasına yapışmamıştı! .. Böyle olmamalıydı, mutlaka bir oyun sahneye konmalı ve irticâ ithamı bu oyunla âdeta isbat edilmeli idi! .
Beklenen, özlenen oyun Serbest Fırka’nın kapatılmasından otuz beş gün sonra sahneye kondu! . 23 Aralık 1930 Salı günü İzmir’in Menemen ilçesinde sahneye konan bu oyun yakın tarihimize “Menemen irticâ vak’ası” veya “Kubilay olayı” diye geçti ve o günden bugüne bu oyun irticâ alem oldu.
Bu memlekette ne zaman bir İslamî uyanış, bir gayret görülse hemen “yeni bir Menemen olayı”, “irticâ hortladı”, “inkılâblar elden gidiyor” diye nutuklar atıldı, makaleler yazıldı, konferanslar verildi, yollara düzülüp yürüyüşler yapıldı, paneller düzenlendi! .
Ne oldu Menemen’de?
Menemen’de “İrtica” adlı bir oyun oynandı! Ve bu oyunla Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın kapatılmasına meşruiyyet kazanıldı! . İş bu oyunun başaktörü Derviş Mehmed adında biri idi. Yardımcıları ise: Şamdan Mehmed, Sütçü Mehmed, Emrullah oğlu Mehmed ve nalıncı Hasan’la Ali oğlu Hasan ve bir de Çakıroğlu Ramazan...
Çakıroğlu Ramazan bu irticâ kafilesinden (!) yolda kaçarak ayrıldğından Menemen’e ulaşan mürteciler (!) arasında yoktur. Diğer altı kişiden başaktör Derviş Mehmed Giritlidir. Şamdan Mehmed budalalığı ve muvazenesizliğiyle ünlüdür. Sütçü Mehmed mahallede süt satmaktadır. Diğer Mehmed bağ budayıcısıdır. Nalıncı Hasan’da, Giritlidir. Yolda kaçıp kafileden ayrılan Ramazan ise çobandır. Ve yerli yabancı bütün kaynakların ittifakla kaydettiğine göre bunların cümlesi esrarkeştir! Ayrıca külhanbeyi özentisi içinde ayakkabılarının topuklarına basmaktadırlar.
İşbu irticâ kafilesi (!) yanlarında bir çakmaklı tüfek ve bir de “Kıtmir” adını verdikleri köpek olduğu halde 1930 yılının Aralık ayının yedinci günü Manisa’dan hareketle önce Paşaköyü’ne, sonra Bozalan köyüne varırlar. Ve Giritli Derviş Mehmed bu köyde “Mehdi” olduğunu ilân eder, etrafındaki ahmaklar da, esrarla uyuşan beyinleriyle bu herifin Mehdi olduğuna inanırlar!
Derviş Mehmed ve avanesi 23 Aralık 1930 Salı günü sabah namazı vakti Menemen’e varırlar. Bir iddiaya göre, şimdi kahvehâne olan Kesekköyü Camiinde vakit namazını kılarlar. Başka bir iddiaya göre, ise, namaz kılmayıp önünden geçtikleri bu camiye girerek minberdeki sancağı alıp, o zamanki hükümet, şimdiki Belediye meydanında bulunan Gazaz Camii önüne dikerek Tekbir getirmeye başlarlar! Namazı eda edip çıkan cemaatin ve “her seherde Besmele ile dükkan açmayı” âdet edinen esnafın şaşkın bakışları arasında Tekbir getiren irtica kafilesinden Derviş Mehmed burada Mehdi olduğunu, son Halîfe Abdülmecid Efendi’nin hududa geldiğini, Menemen’in yetmiş bin kişi tarafından sarıldığını, herkesin sancak altına toplanıp Şeriat istemelerini söyler!
Giritli Derviş Mehmed böyle avaz avaz haykırırken, olay mahalline evvelâ jandarma yazıcısı Ali Efendi gelir. Derviş Mehmed bu zata “sen git kumandanı gönder” der. Bu ihtar üzerine gelen Jandarma Bölük Kumandanı Fahri Bey’e de, kendisinin Mehdi olduğunu, kimsenin ona karşı koyamayacağını söyler. Durumun vahametini gören Bölük kumandanı meydandan ayrılarak gidip telefonla Alaydan yardım ister. İşte Kubilay, bu davet üzerine bir manga askerle hükümet meydanına gelir. Kubilay yedeksubaylığını yapmakta olan bir Asteğmendir. Arkasındaki askerin silâhında ise mermi yoktur! Bu silâhında mermi bulunmayan askere “süngü tak” emrini veren Kubilay kendi başına irticâ kâfilesi (!) üzerine yürüyüp -iddiaya göre- onlara nasihat etmek istemişse de, duyulan bir silâh sesiyle yaralanmış, kumandanın yaralanmasıyla etraf karışmış, asker dağılmış, kasığından yaralanan Kubilay hükûmet, şimdiki Belediye binasına doğru kaçmaya başlamış, ancak bir müddet sonra mecali kalmayıp düşmüş ve orada başı kesilmiştir! . Bâzılarının iddiasına göre, bu baş kesenler o sırada avuç avuç kan içmişler! ! ! Ve daha sonra bu başı sancağın gönderine geçirip sokak sokak dolaşmışlar! . Daha sonra gelip meydanı çeviren takviye kuvvet, makinalı tüfekle toplananları taramıştır. Bu ateşle altı kişilik irticâ kafilesinden (!) üç Mehmed vurulup ölmüş, bu arada Hasan ve Şevki adında iki de bekçi öldürülmüş, bilâhare tutuklamalar başlamıştır.
Menemen’deki olayın ilk safhası kısaca budur. Resmî kaynaklarca ve devrimci yazarlarca vak’a 75 yıldır hep böyle anlatıla gelmiştir. Ancak son yıllarda mühim bâzı iddialar ortaya atılmıştır. Şöyle ki: Vak’a mahalline gelen ve emrindeki askere “süngü tak” emrini verip mürteciler (!) üzerine yürüyen Kubilay’ın işbu âsilere nasihat etmek istediği ve bu sırada vurulduğu söylene gelmekte ise de, Menemen eski Belediye Reisi Bedri Onat aksini iddia ile “büyük bir hatâ işledi Kubilay. Çok büyük bir hata. Gidiyor, olayı başlatanların, kollarından tutuyor ve kafalarını birbirine vuruyor! . İşte o zaman tüfekle müdahale ediyorlar ve kasığından yaralıyorlar. Bu olayda bir idarî hata vardı. İdari bir hata. Yoksa bu basit bir zabıta vak’asından öteye geçmezdi. Kubilaybiraz daha düşünceli hareket etmiş olsaydı, bunlar kıskıvrak yakalanabilirdi. Bu olay kapanmış olurdu ve “tarihî Menemen hâdisesi” diye bir şey de olmazdı” demiştir. Olayın görgü şahitlerinden Mehmed Yontucu da: “Kubilay koştu, âsilerden ikisini, sanki yerden yaralı sığırcık toplar gibi kollarından yakaladı” diyerek eski Belediye Reisini te’yid etmiştir. yazar Yalçın Küçük de olaya bir başka yönden bakışla Alay’da pek çok subay ve astsubay bulunmasına rağmen vak’a mahalline mermisiz asker başında Asteğmen Kubilay’ın gönderilmesi üzerinde durarak “burada gerçeği bulmak pek kolay görünmüyor” diyor.
Kubilay’ın başının kesilmesi, bu sırada avuç avuç kan içilmesi, bilâhare kesik başın göndere geçirilerek sokak sokak dolaştırıldığı iddiasına gelince...
Yalçın Küçük, “bunların doğruluğundan kuşku duymak için sebebler vardır” derken; Mete Tunçay da “Derviş Mehmed’in avuç avuç kan içtiği, kışkırtıcı bir süslemeye benziyor” demektedir.
İrtica kafilesinin (!) Menemen’deki olaydan on beş gün evvel Manisa’dan ayrılması, hareketlerinden evvelki acaib halleri, yol boyunca bâzı köylerde günlerce kalmaları, nihayet “Mehdi Çamlığı” diye anılan yerde konaklamaları ve Manisa’dan gaybubetlerinin resmî makamlara ihbar edilmesine rağmen takip edilmemeleri “Menemen olayı”nın aydınlanmamış yönlerindendir! ..
(Mustafa Müftüoğlu. Alıntıdır..)
mason tertibi...külli yalan...
Adı Mustafa Fehmi Kubilay. Baba adı Hüseyin, ana adı Zeynep. Giritli bir ailenin çocuğu. 1906 doğumlu. Kubilay bir öğretmen. Cumhuriyet öğretmeni. 1930 yılında İzmir'in Menemen İlçesi'nde askerlik görevini yapıyor. O sırada 24 yaşında.
Bu genç insan, Menemen’de 23 Aralık 1930’da şeriat isteyenler tarafından öldürüldü. Genç Cumhuriyet rejiminin 1925 yılındaki Şeyh Sait isyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayı, 'Menemen Olayı - Kubilay Olayı' olarak tarihe geçti.
Menemen olayının izleri toplumsal bellekten hiç silinmedi. Kubilay 'devrim şehidi' olarak simgeleşti.
Menemen’de 23 Aralık 1930’da patlak veren Cumhuriyet karşıtı olayda yedek subaylığını yapmakta olan öğretmen Kubilay şeriat isteyenler tarafından öldürüldü.
Olayın elebaşısı “mehdi” olduğunu iddia eden Giritli Mehmet (Derviş Mehmet) adında Nakşibendi tarikatına bağlı biriydi. 7 Aralık’ta 6 müridiyle (Şamdan Mehmet, Sütçü Mehmet Emin, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan) Manisa’dan yola çıkan Derviş Manisa’dan yola çıkan Derviş Mehmet, 23 Aralık sabahı, gün doğarken Menemen’e girdi. Belediye Meydanında çevresine topladığı yaklaşık yüz kişiyle zikrederek şeriat ilan etmeye kalkıştı. Meydandaki kalabalığın bir bölümü çağrısına uymuş, bir bölümü ise seyirci kalmayı yeğlemişti. Silahlı olan asiler bir müfrezenin başında olaya müdahale eden yedek subay Asteğmen Kubilay’ı hemen ardından da Hasan ve Şevki adındaki iki mahalle bekçisini öldürdüler.
Olay, arkadan yetişen askeri birlikler tarafından şiddetle bastırıldı. Bu arada Derviş Mehmet de vuruldu. Kaçanlar yakalandı, ilişkisi olanlar hakkında hemen kovuşturma başlatıldı.
pravakasyondur heralde o zaman yaşamadığım için tam olarak bilemem ancak irtica yaygarası koparıldığına göre gene bazı kişiler rejim kurtarma adına müslüman kanı dökmüş