bana sor sevgili kari, sana ben söyliyeyim ne hüviyette şu karşında duran eş'arım bir yığın söz ki, samimiyetti ancak hüneri şiir için gözyaşı derler, onu bilmem lakin aczimin giryesidir bence bütün asarım ağlarım; ağlatamam, hissederim; söyliyemem dili yoktur kalbimin, ondan ne kadar bizarım oku; şayed sana hisli bir yürek lazımsa oku; zira onu yazdım iki söz yazdımsa.
vatan şairi bir gecede on kıtalık yürekleri titreten büyük bir eserin yazarı memleketimizin en büyük şairi en etkilendiğim mısrası bir 'hilal uğruna YARAP ne güneşler batıyor ' dur bunun üzerine ne denir?
Yaptığı en büyük hata Abdülhamit Han Hz'nin tahttan indirilmesinde katkısının bulunması. NE YAZIK ki bir veliyi tanıyamamış. NE YAZIK ki ulusunu tek yürek yapan kişi ondan önce ulusunun başının kopuşuna kayıtsız kalmış. Be adam o kalemi daha nezam kullanacaktın.
Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem; Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım! .. - Boğamazsın ki! - Hiç olmazsa yanımdan koğarım. Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam; Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam. Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle, Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle! Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum! Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım. Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu... İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm! Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm? ...................... Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın... Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın! ...................... Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi? Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!
İstiklal Marşımızın Şairi..Kendisine O Kadar Hakaretler Edilmiştirki Artık Dayanamamış Ve Kendini Mısıra Sürgün Etmiştir..Kendisine Yönelik Yapılan Hakaretlerden Birsi Şöyledir:Çanakalle Şehitlerini Anma Gününde Zamanın artist Şairlerinden Biri Ne Yazık ki Türk Olmayan Bir Şairin Şiirini Okuyacağız.Diyerek İstemeyerek Çanakkale Şehitleri Şiirini Okumuştur..! Bunu Öğrenince Çok Üzülen M.A. Ersoy Kendisni Mısıra Sürgün Etmiştir..
Türk Milleti'nin en başarılı ve mukaddes vatan-millet duygularına sahip ve en başarılı şâiri.
'Ayol nedir'e ne yazsam da fikir beyan etsem de rahatlasam da gece gece uykum gelse de yatsam da uyusam da sabah kalksam da vs vs' diyerekten fareyi rasgele dolaştırırken karşıma çıkan madde.
Sevenlerini sevdiğim şahıs..
Allah bir daha Mehmet Âkif'in dilinden bir İstiklâl Marşı yazdırmasın bu millete.. Âmin..
(Ay kötü bişey mi oldu şimdi bu? Yani Allah, memleket meseleleri konusunda Mehmet Âkif'in dahî içinin sızlamasına mahal vermesin demek istedim, ona da âmin..)
milli duyguları insan bu kadarmı şiirlerinde dokunaklı ve coşkulu vurgular. 'O büyük bir şair' İstiklal marşını okudukça okuyasım, okudukça çağlayasım okudukça ağlayasım geliyor.
Onu tanıyorum arkadaşlar, onu tanımıyoruz gençler! O yalancı şair mi? hayır! O, Boğaziçi’nde yüzme yarışmalarında birinci gelen yüzücü, O, Çatalca’da güreş kazanan güreşçi, O, Kuran-ı Kerim’i çok iyi bilen bir hafız, O, Batılı romanları tahlil eden(Emil Zora) edebiyatçı, O, Halkalı’da sığırları ameliyat eden bir baytardır, O, Musikiyle haşır neşir olan bir musikişinas, O, Milli şair... Üç dil bilen şairdir. Gelin bugünden başlayalım ve onu tanıyalım.Okuyalım, okutalım. Çünkü:’’ Sahipsiz memleketin batması haktır. Sen sahip olursan bu vatana batmayacaktır.’’
İdealleri için şiir yazardı.Dindardı, kindar değil; Köşklerde, saraylarda değil, mahalle kahvelerinde konaklardı.Toplumun içinde yaşar fildişi kulelere kaçmazdı. Akif, büyük bir Müslüman, Türk olarak yaşadı.Türkçe düşündü.Türkçe yazdı.Türkçe terennüm etti.Kısa bir süre gurbette yaşamak zorunda kaldı.Kırıldı ama kırmadı... Çünkü özü sözü bir şairdi. Doğruluktan bir an bile sapmadı.’Uysalım ama kim demiş koyunum’ diye sözüyle yerine göre sert tavırlarını da ifade etmiştir. Asım’ın neslini amaçlamıştır.Bu nesil namusunu, vatanını, dilini, dinini korur ve geleceğin de kurucusu olur. Bir soru üzerine şu cevabı verir:’’ Türk milletindenim, İslam ümmetindenim ve ilmin medeniyetindenim.’’ ‘‘Dinsiz hayat iliksiz kemik gibidir’’ der. Hayatı boyunca iki şeyle mücadele etmiştir 1.si Kaba softa olan marka müslümanları, 2.si de dinsizlik rüzgarına kapılan zavallılar...
1873’te dünyaya geldi.Babası dönemin üniversitelerinde profesör olan İpekli Temiz Tahir hoca; annesi de Tokat doğumlu.Türkistan’dan yani Rus zulmünden kaçıp Türkiye’ye yerleşen Emine Şerife Hanım’dır. Milli şairimiz kendi ifadesiyle, iman kuvvetini İpekli babasında Türk kültürüne dayanan milli ilhamlarını da Türkistanlı anasının sütünden almıştır. Kazım Karabekir Paşanın ifadesiyle o, davasına candan bağlı bir şairdir. Hayatı boyunca nice savaşlar, yok oluşlar gördü Trablusgarp savaşı, Balkan Savaşları, 1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı... Ancak bir an ümitsizliğe kapılmadı.İmanı ve inançları onu hep ayakta tuttu. O, ne Avrupa’dan medet umdu, ne Amerikan mandasına girmeyi savundu, ne Rusya’ya sığındı.yalnız ve yalnız Türk’ün gücüne Atatürk’ün askeri dehasına güvendi.Bu amaçla; Ülkesi için teşkilat-ı mahsusa emrine girdi.Anlayacağımız şekliyle Türk gizli askeri teşkilatı... Berlin’den Necip çöllerine kadar dolaştı.Kurtuluş Savaşında yalnız fikirleriyle, şiirleriyle değil, bedenende bulundu.Cami ve kürsülerde Türk milletini savaşa çağırdı. İleri sürdüğü düşüncelere uyarak yaşayan gerçek bir ahlak adamıdır. ‘‘Cehennem olan gelen göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz.’’diye haykırmıştır küfre. Onun görüşü iki esas noktaya dayanır; 1. Millet kürsüsü, 2. İslam ülküsü.Hep bu doğrultuda yaşadı.Nokta kadar menfaati için, virgül kadar eğilmedi.Dimdik ve sapa sağlam ayakta kaldı.Ve bir çınar gibi de ayakta öldü.Yıl 27 Aralık 1936 yani zafer kazanılmıştı o ölünce...
allah bu mıllete bırdaha ıstıklal marsı yazdırmasın... unutmadık senı buyuk ustad...
Her insanın dünyada bir görevi vardır ve o görevi yapar ve ölür! M.Akif ERSOY da İSTİKLAL MARŞI ile bu görevini tamamlamıştır! Yüce şair!
Viktor Hugo'lar, Şekspir'ler, Dekart'lar; edebiyatta ve felsefede, Bediüzzaman’ın birer talebesi olabilirler.
sevgiyi saygıyı ve rahmeti o kadar çook hakeden bi isimkii onun bendeki yeri apayrı...iyiki vardınız ve hep varolacaksınızz...
bana sor sevgili kari, sana ben söyliyeyim
ne hüviyette şu karşında duran eş'arım
bir yığın söz ki, samimiyetti ancak hüneri
şiir için gözyaşı derler, onu bilmem
lakin aczimin giryesidir bence bütün asarım
ağlarım; ağlatamam, hissederim; söyliyemem
dili yoktur kalbimin, ondan ne kadar bizarım
oku; şayed sana hisli bir yürek lazımsa
oku; zira onu yazdım iki söz yazdımsa.
vatan şairi bir gecede on kıtalık yürekleri titreten büyük bir eserin yazarı memleketimizin en büyük şairi en etkilendiğim mısrası bir 'hilal uğruna YARAP ne güneşler batıyor ' dur bunun üzerine ne denir?
vatan şairi...
Yaptığı en büyük hata Abdülhamit Han Hz'nin tahttan indirilmesinde katkısının bulunması. NE YAZIK ki bir veliyi tanıyamamış. NE YAZIK ki ulusunu tek yürek yapan kişi ondan önce ulusunun başının kopuşuna kayıtsız kalmış. Be adam o kalemi daha nezam kullanacaktın.
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
zavallı hemde Abdülhamid Han a dil uzatmaya cesaret edecek kadar zavallı
Efendiler Efendisi seviyoruz Seni..
Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım! ..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu
Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun; Gönlündeki iman ateşi, yazdığı dizelerde öyle belli oluyorki, sanki bizide yakıp kavuruyor...! ! !
Başka şair tanımam bu ikisi üzerine
1-) Mehmet Akif ERSOY, Necip Fazıl KISAKÜREK...
“Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! ”
27 Aralık günü, yani bugun, istiklal şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 70. yılı.
..............
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?
......................
Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!
......................
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!
Ey koca çark, ey koca meskenet! ! !
Sende kımıldanmaya niyet et,
Korkuyorum kâfir batının elinden yarın...
Kalmayacak çekmediğin mel'anet..! !
Deha unutulmaz şair yok onun gibisi işallah bir tane daha çıkar vatan aşkı ile yazan büyük insan
ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE
Şu boğaz harbi nedir, var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların, yükleniyor dördü beşi
Şüheda gövdesi, bir baksana dağlar taşlar...
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,
Yaralanmış tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe! ' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvara yetmez o kitab...
Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
'Bu, taşındır' diyerek Kabe'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle,
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan;
Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına,
Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultanı Salahaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...
Sen ki islamı kuşatmış, doğuyorken hüsran,
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;
Sen ki; a'şara gömülsen taşacaksın... Heyhat,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.
ULUHAKAN Abdülhamit Hana karşı söylediği TALİHSİZ şiir:
Ey masasındaki şarabı ayran olan,
20.yüzyıldanda mı utanmazsın bre hayvan! !
çok anlamlı şiirlerin sahibi çok değerli şair..
Ne Necip Fazıl, ne Nazım Hikmet
Mehmet Akiftir Şair-ul ekber
YA RAB BU UĞURSUZ GECENİN YOK MU SABAHI?
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!
Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!
Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında,
Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında,
Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;
Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!
Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i,
En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i! ...
Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın
Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın
Emvâci hurûş-âver olurken melekûta?
Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet,
Teslis ile çöksün mü bütün âleme zulmet?
Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman
Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?
Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin,
Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?
İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?
Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?
Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?
Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ!
Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm!
Suç başkasınındır da niçin başkası muhkûm?
Lâ yüs'ele binlerce sual olmasa du kurbân;
İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!
Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık!
Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...
Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın!
Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:
Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi!
Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:
Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!
Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!
En kanlı senâatle kovulmuş vatanından,
Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!
İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...
Nâ-hak yere feryâd ediyor: âcize hak yok!
Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?
Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!
bir büyüğün ifadesiyle çileli zamanın dertli şairi...özü sözü bir büyük insan...
İstiklal Marşımızın Şairi..Kendisine O Kadar Hakaretler Edilmiştirki Artık Dayanamamış Ve Kendini Mısıra Sürgün Etmiştir..Kendisine Yönelik Yapılan Hakaretlerden Birsi Şöyledir:Çanakalle Şehitlerini Anma Gününde Zamanın artist Şairlerinden Biri Ne Yazık ki Türk Olmayan Bir Şairin Şiirini Okuyacağız.Diyerek İstemeyerek Çanakkale Şehitleri Şiirini Okumuştur..! Bunu Öğrenince Çok Üzülen M.A. Ersoy Kendisni Mısıra Sürgün Etmiştir..
Türk Milleti'nin en başarılı ve mukaddes vatan-millet duygularına sahip ve en başarılı şâiri.
'Ayol nedir'e ne yazsam da fikir beyan etsem de rahatlasam da gece gece uykum gelse de yatsam da uyusam da sabah kalksam da vs vs' diyerekten fareyi rasgele dolaştırırken karşıma çıkan madde.
Sevenlerini sevdiğim şahıs..
Allah bir daha Mehmet Âkif'in dilinden bir İstiklâl Marşı yazdırmasın bu millete.. Âmin..
(Ay kötü bişey mi oldu şimdi bu? Yani Allah, memleket meseleleri konusunda Mehmet Âkif'in dahî içinin sızlamasına mahal vermesin demek istedim, ona da âmin..)
Nokta.
milli duyguları insan bu kadarmı şiirlerinde dokunaklı ve coşkulu vurgular. 'O büyük bir şair' İstiklal marşını okudukça okuyasım, okudukça çağlayasım okudukça ağlayasım geliyor.
kelâm onda şerefyâb oldu...
Ah Asım nesli! sana yazılanların hiç biri bu kadar yürekten olmamıştı..
*dua maksadıyla okumaktayız..
Büyük mücahid
Onu tanıyorum arkadaşlar, onu tanımıyoruz gençler! O yalancı şair mi? hayır!
O, Boğaziçi’nde yüzme yarışmalarında birinci gelen yüzücü,
O, Çatalca’da güreş kazanan güreşçi,
O, Kuran-ı Kerim’i çok iyi bilen bir hafız,
O, Batılı romanları tahlil eden(Emil Zora) edebiyatçı,
O, Halkalı’da sığırları ameliyat eden bir baytardır,
O, Musikiyle haşır neşir olan bir musikişinas,
O, Milli şair... Üç dil bilen şairdir.
Gelin bugünden başlayalım ve onu tanıyalım.Okuyalım, okutalım.
Çünkü:’’ Sahipsiz memleketin batması haktır.
Sen sahip olursan bu vatana batmayacaktır.’’
İdealleri için şiir yazardı.Dindardı, kindar değil; Köşklerde, saraylarda değil, mahalle kahvelerinde konaklardı.Toplumun içinde yaşar fildişi kulelere kaçmazdı.
Akif, büyük bir Müslüman, Türk olarak yaşadı.Türkçe düşündü.Türkçe yazdı.Türkçe terennüm etti.Kısa bir süre gurbette yaşamak zorunda kaldı.Kırıldı ama kırmadı... Çünkü özü sözü bir şairdi.
Doğruluktan bir an bile sapmadı.’Uysalım ama kim demiş koyunum’ diye sözüyle yerine göre sert tavırlarını da ifade etmiştir.
Asım’ın neslini amaçlamıştır.Bu nesil namusunu, vatanını, dilini, dinini korur ve geleceğin de kurucusu olur.
Bir soru üzerine şu cevabı verir:’’ Türk milletindenim, İslam ümmetindenim ve ilmin medeniyetindenim.’’
‘‘Dinsiz hayat iliksiz kemik gibidir’’ der.
Hayatı boyunca iki şeyle mücadele etmiştir 1.si Kaba softa olan marka müslümanları, 2.si de dinsizlik rüzgarına kapılan zavallılar...
1873’te dünyaya geldi.Babası dönemin üniversitelerinde profesör olan İpekli Temiz Tahir hoca; annesi de Tokat doğumlu.Türkistan’dan yani Rus zulmünden kaçıp Türkiye’ye yerleşen Emine Şerife Hanım’dır.
Milli şairimiz kendi ifadesiyle, iman kuvvetini İpekli babasında Türk kültürüne dayanan milli ilhamlarını da Türkistanlı anasının sütünden almıştır.
Kazım Karabekir Paşanın ifadesiyle o, davasına candan bağlı bir şairdir.
Hayatı boyunca nice savaşlar, yok oluşlar gördü Trablusgarp savaşı, Balkan Savaşları, 1.Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı... Ancak bir an ümitsizliğe kapılmadı.İmanı ve inançları onu hep ayakta tuttu.
O, ne Avrupa’dan medet umdu, ne Amerikan mandasına girmeyi savundu, ne Rusya’ya sığındı.yalnız ve yalnız Türk’ün gücüne Atatürk’ün askeri dehasına güvendi.Bu amaçla;
Ülkesi için teşkilat-ı mahsusa emrine girdi.Anlayacağımız şekliyle Türk gizli askeri teşkilatı... Berlin’den Necip çöllerine kadar dolaştı.Kurtuluş Savaşında yalnız fikirleriyle, şiirleriyle değil, bedenende bulundu.Cami ve kürsülerde Türk milletini savaşa çağırdı.
İleri sürdüğü düşüncelere uyarak yaşayan gerçek bir ahlak adamıdır.
‘‘Cehennem olan gelen göğsümüzde söndürürüz.
Bu yol ki hak yoludur dönme bilmeyiz yürürüz.’’diye haykırmıştır küfre.
Onun görüşü iki esas noktaya dayanır; 1. Millet kürsüsü, 2. İslam ülküsü.Hep bu doğrultuda yaşadı.Nokta kadar menfaati için, virgül kadar eğilmedi.Dimdik ve sapa sağlam ayakta kaldı.Ve bir çınar gibi de ayakta öldü.Yıl 27 Aralık 1936 yani zafer kazanılmıştı o ölünce...